Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
3 HAZİRAN 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
JİjJVİ_fi ı f_/ifjLl ekonomicş cumhuriyet.com.tr 13
Yalnızca Dünya Kupası için harcanan para trilyon dolan buluyor
Top ağlarda endüstrisi
Köppü ücpetine zam lcapıda
• Aı\KARA(AA)-Karayollan Genel
Müdürii Dınçer Yiğit, bugüne kadar
köprii ve otoyollara 15 milyar do lar
harcandığını, gelirlerin ise 2.5 milyar
dolarda kaldığını bildirdi. Yignt.
Türkiye'nin diğer ülkelere orajıla çok
ucuz oldugunu, yatınmlan kullananlann
ödemesinin en doğru ve adil yol
olduğunu söyledi. Ücretlere yapjlan
yüzde 40 ve 200 oranındakı zamlan
mahkemenin ıptal ettığini anımsatan
Yigit, iptalle 4 Ocak 200l'e dönüldüğünü
ve haziranda geçiş ücretlerinin yeniden
ele alınarak degerlendirileceğini söyledi.
Asgari ücret doyurmııyor
• ANKARA (ANKA) - Temmuzda
arttınlacak olan asgari ücret artık "Aç
değilim" demek ıçin bile yetmiyor.
Asgari ücretlinin "Aç değilim"
diyebilmesi için net asgari ücretin 2,
"Yoksul değilim" diyebilmesi için de 6
kat arttınlması gerekiyor. Türk-îş'e göre
mayısta 4 kişilik bir ailenin yeterli
beslenebilmesi için yapması gereken
asgari gıda harcaması tutan 324 milyon
63 bin lira olarak gerçekleştı. Bu rakam,
aynı zamanda dört kişilik bir ailenin
"açlık sının"nı da oluşturuyor.
Gıdada bile tasarruf
• ANKARA (AA) - Hacettepe
Üniversitesi'nin araştırmasına göre,
gecekonduda yaşayan ailelerin yüzde
76'sı kriz sonrası gıda tüketimini
azaltırken en çok tüketilen gıda
maddelerini patates, makarna ve bulgur
oluşturuyor. Sosyal Hizmetler Meslek
Yüksekokulu öğrencilerinin, araştırma
görevlisi Hakan Acar damşmanhğında
yürüttüğü çalışma, et, süt, sebze ve
meyve tüketiminde büyük düşiiş
yaşandığını gösteriyor. Acar, araştırmayı,
Ankara'nın "gelir seviyesi en düşük
ilçesi" Mamak'ta, 50 aile üzerinde
gerçekleştirdiklerini bildirdi.
Arjantırde para yerfeıe tahvH
• BUENOS AÎRES (AA) - Ariantm
Devlet Başkanı Eduardo Duhalde,
bankalarda bulunan 30 milyar peso (8.3
milyar dolar) değerindeki mevduat veya
yansını, 5 ile 10 yıl arasında değışen
vadeli tahvil veya mevduat sertifikasıyla
değiştirilmesini önereceğini bildirdi.
Duhalde, bankalarda dondurulan
mevduatın kısmi serbest bırakılmasına
yol açacak plan için "'kızgın Arjantinlileri
teskin etmek için yapabileceğimizin en
iyisi" olarak nitelendirdi.
, *v • Dünya Kupası maçlanyla dünya gündeminin ilk
C
ı
- ) sırasına oturan futbol, transfer rakamlanyla
i S r başlayıp tüketim çılgınlığıyla süren geniş bir alanda
İÇRKJVRN trilyonlarca dolarlık bir endüstri oluşturuluyor.
Ekonomi Servisi - Dünya Kupası pa başlamadan önce ekonomik büyü-
maçlanyla tüm ülkelerde gündemin
ılk sırasına oturan futbol, transfer ra-
kamlanyla başlayıp tüketim çılgınlı-
ğıyla biten geniş yelpazesiyle tnlyon-
larca dolarla ifade edilen bir endüstri
oluşturuyor.
Dünya Kupası'na ev sahipliği ya-
pan ülkelerin ekonomilerinde doping
etkisı yapan futbola, 4.2 milyan bulan
geniş izleyici kitlesi nedeniyle bütün
sektörler geri dönüşü riskJi olduğu
halde inanılmaz kaynaklar aktanyor.
2002 Dünya Kupası'nın ev sahibi ül-
kelerinden Japonya kupadan 800 mil-
yon dolar, Güney Kore ise 600 milyon
dolar gelir elde etmeyi planlıyor. Ku-
me tahminini yüzde 4'lerden yüzde
7'lere çıkaran Güney Kore, sadece bi-
let satışlanndan 450 milyon dolar ka-
zanmayı umuyor. Güney Kore, kupa
fırsatını yabancı yatınm için de kulla-
nıyor. 27 Mayıs-1 Temmuz tarihlenni
"Yaünm HaftasT ilan eden ülke, 50
uluslararası şirketin başkanlannı ül-
kesinedavetefti. 1954'tenbu yana dü-
zenlenen Dünya Kupası karşılaşmala-
nnda ev sahibi ülkeler yüzde 7'lere
varan oranlarda büyüme kaydetti.
Uluslararası Futbol Federasyonu (FI-
FA) Dünya Kupası'na bu yıl 15 resmi
sponsor seçti. Coca-Cola, Gilette, Tos-
hiba, Hyundai, Master Card, Adi-
das'ın aralarında bulunduğu firmalar
sponsorluk karşılığı 53 trilyon lira ver-
di. Toplam 790 trilyon lira olan ücre-
tin yanı sıra firmalar reklam harcama-
lan ve tanıhmlarla birlikte Dünya Ku-
pası için 2.1 katrilyon liraya yakın
harcama yaptı.
Topçu zenginler
Kupada her ülke futbolculann mo-
ti\-asyonu için de büyük bir bütçe ayır-
dı. îngilizler futbolcularına final için
483 "er milyar lira prim vermeyi plan-
lıyor. Japonlar her tur için 11.6 milyar
lira, her galibiyet için 5.3 milyar lira
verecek. Güney Kore ise ilk tur atla-
nabilirse futbolcularına bir lüks araba
ve 77 bin dolar verecek. Futbolun
merkezlerinden Arjantin ise kriz ne-
deniyle futbolcularına prim vereme-
yecek. FIFA kupa birincisine 12 tril-
yon liraya denk para ödülü verecek.
Futbol zenginiklüpler
Kazancı
Klüp (2000 - EURO)
Manchesler United JrSt
Real Madnd v ' 7
Bayern Mûnih / \ \
ACMılan ( ' \
Juventus r\j » ^ .
SSLazıo O J | § »
Cheteea ^ 2 5 * M
Barcelona <
^ J 2 » ,
InternazıonaJe
AS Roma
Areenal
Bomssıa Dortmund
Leeds United
Fıorentına
Glasgow Rangers
Olympıque Marseılle
TottenhamHotepur
Parma
üverpoo)
Nevvcastle United
k 184.8
163.6
144.7
141.7
> 13S.7
125.4
^ 1 2 1 . 1
* 1 1 8 . 7
10&8
101.2
96.7
93.8
90.1
85.6
81.6
7a8
75.0
7&6
68.3
KENDtNİZJ KORUYUN - Futbol siyasi
arenada da büyük etkive sahip.
Bir gecede gündemi degiştiren futbol,
kimi çevrelerce "beyin uyuşturan spor"
olarak tanımlaıuyor. Araşnrmacı
Temel Demirer, yoksulhık nedeniyle
öfke biriktiren Idöelerin tribünlerde
deşarj okluğunu öne sürüyor.
Demirer, kimi zaman tezahüratlarla kimi
zaman da kavgalarla açığa çıkan bu
öfkenin yanı sıra takun tutmanm da
uygar insanın bir gruba üye olma
ihtiyacmı karşıladığuıı söylüyor. Demirer,
bu nedenk futbol fanatiği ülkelerde siyasi
partilere ya da demokratik kitle
örgütierine üye insan sayısının az
olduğunu belirtiyor.
The Economist dergisinin bir makalesine
göre futbol halkm siyasi tercihlerini de
belirliyor. Dergi, ttaha Başbakam Silvio
Berhısconi'nin seçimlerdeki başansını
1980-90 yıUarmda Avrupa'daki en
başardı takım olan AC Milan'ın sahibi
olmasına bağhyor.
BtRAHANELERDE TADÎLAT
Türldye'de
kupapazan
Milli takımının 1954
yılından bu yana ilk kez
Dünya Kupası'na katıl-
ması Türldye'de "futibol
denince akla gelen" sek-
törleri de harekete ge-
çirdi. Futbol heyecanını
fırsat bilen firmalar,
birbiri ardına çekilen
reklam filmleri, spon-
sorluk harcamalan, top-
lu maç izlenecek yerler-
de yapılan tadilatlar ve
büyük ekran televizyon
satışlannın patlamasıy-
la bir "Kupa Pazan"
oluşturdu.
Milli takıma sponsor
olan Pepsi, Efes Pilsen,
Adidas ve Türkiye tş
Bankası ile yan spon-
sorlardan Shell, Sarar
ve Mercedes Benz 2004
yılına kadar milli takı-
ma 12 milyon dolar
kaynak aktaracak. Fir-
malar arasında Türk
Milli Takımı'nı sahip-
lenmek için yürütülen
rekabet rekJam filmleri-
nin ardı ardına davalara
konu olmasına da ne-
den oldu. Coca Cola,
Milli Takım sponsoru
olmadığı halde takım
oyuncularından Rüş-
tü'yü reklarrunda kulla-
nınca sponsor şirketle-
rin haklannı ihlal et-
mekJe suçlandı. Futbol
Federasyonu harekete
geçerek mahkeme kara-
nyla filmin yayınını
durdurdu. Filli Bo-
ya'nın reklamlarda
"Miüi Boya" olmasına
da rakip boya firmalan
tepki gösterdi. Boyacı-
lar RekJam Özdenetim
Kurulu'na başvurarak
rekJamın kaldınlmasını
istedi.
Kupanın en büyük et-
kisi ise birahanelerde
göriildü. Sayısı 30'u bu-
lan marka birahanesi
açan iki bira devi Efes
Pilsen ve Carlsberg,
müşterileri olan biraha-
nelere de tadilatlar için
kaynak aktardı. îstan-
bul'da özellikle merke-
zi yerlerde bulunan bi-
rahaneler, yapılan deği-
şiklikler ile bayan müş-
terilere de cazip gelecek
bir görünüme kavuştu-
ruldu. Dünya Kupası,
maçlann toplu izlenebi-
leceği yerleri de büyük
ekran televizyonlara
yöneltti. lç piyasa sa-
tışlan geçen yıla göre
yüzde 10-20 arasında
artan Arçelik, büyük
ekran televizyon satış-
lannın diğer elektronik
eşya üreticileriyle eş
oranda artış kaydettiği-
ni bildirdi.
DÜNYA EKONOMİSÎNE BAKIŞ /ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA erginyC" tr.net
11 Eylül'den sonra ulus devletin
egemenliğini zayıflatan süreç hızlan-
dı. Ancak ironik olan şu ki, bu zayıf-
lama bizi, serbest piyasa ayetullah-
larının iddialarının aksine "Westp-
halia Anlaşmasr (ulus devletlerin
birbirlerinin meşruiyetini tanımayı ve
içişlerine karışmamayı kabul ettikle-
ri anlaşma-1648) düzeninin ötesine
değil, daha gerısine, adeta orman
kanununıjn geçerli olduğu bir orta-
ma sürüklüyor. Ironi bir tane değil ki:
Bır taraftan piyasa ilişkileri ve ser-
maye, yeni teknolojinin ilk anda aç-
tığı özgürlükler alanının sömürgeleş-
tirilmesini neredeyse tamamlamak
üzere, diğertaraftan, siyasi iktidarlar
buteknolojiyi giderek artan biretkin-
liktetoplumun geri kalanını denetle-
mek için kullanıyorlar. Bu sırada fa-
şizm gelişmiş ülkelerde yeniden ba-
şını kaldınyor
Ulusal egemenllğln yenl
yorumu
New Yok Tımes'tan Willam Sap-
hire aktardı, eskı ABD Devlet Bakan-
lanndan George Shultz Virginia'da
dıplomatlardan oluşan bır dınleyicı
topluluğuna şöyle demiş: "Kendi öz
savunma hakkımız çerçevesinde,
bir ülkenin sınıriarı içindeki terö-
rist tehdidi önceden müdahaleyle
engelleme, salt 'sıcak takip' değil
'sıcak önceden engelleme' hakkı-
mızısaklıtutuyoruz." (30/05). Wil-
lıan Saphire, 11 Eylül'den sonra ulus
de.letlerin "yeni bir ulusal egemen-
lik kavramını benimsediklerini"
vu-gulayarak devam ediyor: "Biryö-
netici organ kendi sınıriarı içinde
terorizmi engelleyemiyorsa tero-
rizmir) kurbanlannın devleti, sınır-
lan aşarak gereken durdurma iş-
lemini yapabilir." Safire, ABD'nın Af-
ga-ıstan müdahalesıni (Taleban, El
Kade'yi durduramadığı için), Şa-
ron'un Filistin'de izlediği politikayı,
Arafat da intihar eylemcilerinı dur-
du-amadığı için) örnek gösteriyor.
Serbest Piyasa/Siyasi Gericilik
Her iki örnekte de başarının tartış-
malı, insan yaşamı açısından maliye-
tin çok yüksek olması bir yana, belli
ki ortada yeni bir durum var. Bu du-
rum da orman kanunundan farklı
değil. Güçlü devletler artık istedikle-
rı devletlerin içine, "sıcakengelleme"
için giripçıkabileceklerve "uluslara-
rası topluluk" (!) da bunu meşru/ola-
ğan kabul edecek.
Bush hükümetinin Dört
Yıllık Savunma Gözden
Geçirme Raporu'nu yo-
rumlarken, ABD'nin artık
uygun gördüğü "coğrafya-
lara", oradakı siyasi irade-
yi tanımayarak, "değişik
derinliklerde girıp çıkma-
ya" karar verdiğıni vurgula-
mıştık. Değindığimız ıkinci
ilginç kavram da "rejim de-
ğiştlrme" idı. ABD ordusu,
Başkan'ın gerekli gördüğü
yerlerde bu işi üstlenecek-
ti. Bu "rejim değişikliği"
girişiminın ılk orneğını Af-
ganistan'dagördük. Pakıs-
tan'da da kısmi bir rejim
değişikliği yaşandı. Askerı
dıktatör Müşerref'in rejimi-
nin içeriği ve ımaji değışti-
rildi. Pakistan devleti ani-
den, yıllardır besleyip bü-
yüttügü Müslüman radikal-
lere karşı oldugunu keşfet-
ti. Bir diğer, ama başarısız rejim de-
ğişikliği gırişimı de Venezüella'da ya-
şandı.
Lübnanh yazarSaad Mehio. Daily
Star gazetesindeki yorumunda
(31/05), bu "rejim değişikliği"'taktıği-
nın şimdı Filistin yonetimıni hedef al-
dığını yazıyor. Daha da kaygı verici
olan şu ki, Mehio bu "rejim değişık-
liği" takt\ğ\n\n, diğer Arap devletleri-
ne de uygulanacağını, ABD'nin eski
Israil Büyukelçisi Martin Inyk'ın "11
Eylül'den sonra, Arap devletlerin-
de, ekonomik, siyasi ve kültürel
reform, ABD için bir ulusal güven-
lik sorunu haline geldi" sözlerinı de
aktararak ikna edici bir biçimde sa-
vunuyor.
Bu sürecin altından ABD'nin tek
başına kalkması mümkün değil. Bu
noktada devreye, NATO'nunteroriz-
me karşı savaş bağlamında, gerek-
tiği anda gereken yere müdahale
edebilecek bir yönde yeniden yapı-
landırılması projesi giriyor.
Blreysel özgürlükler ml
dedlnlz...
Kapitalizm zaten şizofrenik bir sis-
temdi. Küreselleşme sürecı bu şizofre-
niyi daha da ağırlaştırdı: Bir taraftan
sözde bıreyın özgürlük alanları genışli-
yor, diğer taraftan bu özgürlükleri kul-
lanmanın olanakları daralryor Ancak 11
Eylül'den sonra gelışen durum çok da-
ha vahim. Bir taraftan "öaf/"nın topye-
kûn bir saldırı altında oldugunu bazen
açık bazen ima yoluyla ileri süren bir
söylem geliştı.. diğer taraftan, Batı uy-
garlığinın en temel kazanımlan, birey
hakları, özel yaşamının mahremiyeti il-
kelerı teker teker imha ediliyor. Geçen
hafta bu süreç yeniden ivme kazandı:
11 Eylül saldınsını engellemek
bir yana, becerıksızliğiyle (!?)
engelleme çabalannı engelle-
diğı ortaya çıkan FBI'ın cami-
lerı ve diğer dini binalan, siya-
si partileri, toplantıları, inter-
nettrafığıni izlemeye ilişkin "iç
casusuluk" yetkileri büyük öl-
çüde arttırıldı. New York Ti-
mes'a göre yeni yasa, FBI'a,
şüphelendiği ınsanlar üzerin-
de neredeyse sınırsız soruş-
turma yetkisı verıyor, böylece
vatandaşlık haklannı büyük
ölçüdezedelıyor (31/05). ABD
liberal medyası suçu muha-
fazakâr başsavcı Ashcrofl'a
atadursun, Avrupa'da da
benzer bir uygulamanın gün-
deme gelmesi, bir iki gerici si-
yasetçinin iradesiyle açıklana-
mayacak bırtehdit karşısında
olduğumuzu düşündürüyor.
Geçen hafta, Avrupa güven-
likgüçlerinin telefon, internet,
e-posta izleme yetkileri arttı-
rıldı; polıse bireylerin tüm hareketlerini
izleme, ilişkilerinı saptama, telefon ko-
nuşmalarını, ekonomik etkinliklerini vb.
dosyalama, böylece bireysel yaşamın
mahremiyetini hiçe sayarak veri topla-
ma hakkı verildi.
Terörle mücadele amacıyla alınıyor-
muş gibı görunen bu tedbirler, teroriz-
min tarifinın de hâlâ muğlak tutulma-
ya devam edılmesinın de katkısıyla
gerçekte, bir New York Times yazarı-
nın ifadesiyle, vatandaşların devlete
karşı kendilerıni koruma ve devleti sor-
gulama, hatta muhalefet etme kapasi-
telerini zayıflatmayı hedef alıyor. Ulus-
lararası Af örgütü'nün son raporu da
dünyanın her yerinde hükümetlerin,
muhaliflerini ezmek için 11 Eylül'ü ba-
hane ettiklerini, baskı ve şiddetin kü-
resel çapta arttığını yazıyordu.
Daha denetleyici ve baskıcı bir dev-
letin kurumları biçimlenirken, özellikle
Avrupa'da faşıst özelliklertaşıyan siya-
si partilerin güçlenmeye, hatta hükü-
met ortağı olmaya başladığı görülüyor.
Zamanında III. Yol'un, gerılerken mu-
hafazakâr ve aşırı sağcı siyasi akımla-
rın güçlenmesine uygun bir ortam ya-
ratacağını yazmıştım. Ancak, bu ka-
dar yaygın bir faşizan yükselişi bu ka-
dar erken beklemiyordum. Şimdi, bu
yükseliş karşısında, merkez partilerin-
de gördüğümüz oportünizm, benı iyi-
ce kötümserliğe sürüklüyor. Bu bağ-
lamda, MargaretThatcher'ın eski da-
nışmanlarından Prof. John Gray'in
NevvStatesman'daki "Laptop faşist-
leri" yazısı ilginçti. Gray'e göre Avru-
pa'nın aşın sağ partilerini saft geri-
ci diye önemsemezlik etmeyelim.
Bunlar ilk anda sanıldığından çok
daha tehlikeliler.. çünkü aynı Nazi-
ler gibi modernitenin olanaklannı
kullanıyorlar (27/05). Bu sırada mer-
kez partileri de akılları sıra bu faşizan
partileri kullanmaya çalışıyor, oy kay-
betmemek için bu yabancı düşmanlı-
ğı trenine biniyorlar; örneğin "Tüm Av-
rupa 'nın sınırlannı koruyacak ortakbir
sınırpolisi kurma projesini Seville top-
lantısının gündemine alıyorlar" (Le Fi-
garo 31/05).
En gelişmiş ülkelerin sermayelerine
dünya ekonomisinı açan "bırakınız
yapsınlar, bırakınız geçsinler" dokt-
rini, en gelişmiş ülkenin ordularına
dünyayı açan "bırakınız istediği ye-
re girsin, istediği rejimi değiştirsin"
doktrinıyle, faşizan egilimlerle destek-
leniyor. Çünkü serbest piyasa projesi-
nin tahribatının neden olduğu ulusal
ve sınıfsal muhalefetleri bastırmak ge-
rekiyor. Sürecin buraya geleceğı de
başından belliydi.
ANKARAPAZARI
YAKLP KEPENEK
'Beklentr İyimserliği
Yılın ilk beş ayı tamamlandı. Ancak ekonominin bu
yıl nasıl bir gelişme gostereceği henüz belirginleşe-
miyor; bu konuda değişik görüşler sergileniyor. Sis-
ler ortasında, hükümet, ekonominin canlanmasını
yabancı sermaye yatırımlarının gelişine bağlıyor.
Yılın ilk dört aylık ortalama kapasite kullanımı
oranları. geçen yılın aynı dönemine göre arttı,
yüzde 68,9'dan yüzde 74,0'e yükseldi. Kamuoyun-
da, ekonomik büyümenin yüzde 3.33 aşacağı ve de
ekonomi düzeliyor türünden iyimser görüşler, esas
olarak, kapasite kullanım oranlarının bu artışına da-
yanıyor.
Ancak, yılın ilk çeyreğinin dış ticaret, işgücü ve
bütçe verileri, bu iyimserliği hiç beslem/yor.
Ocak-Mart 2002 döneminde dış ticaret geçen yıl-
ki eğilimini sürdürüyor. Ilk çeyrekte, dışsatım, geçen
yıla göre yüzde 5,9 artmış; dışalım da yüzde 10,2
azalmıştır. Üretim amacıyla satın alınan sermaye
malları (makine ve teçhizat) ve ara malları dışalımı
bu yıl geçen yıla göre, sırasıyla yuzde 27,5 ve yüz-
de 4,4 oranında azalmıştır. Bu durum üretımsizlığin
geçen yıla göre daha da ağırlaştığını kanıtlıyor. Dı-
şalım verileri, ekonominin, henüz sabit sermaye
yatırımlarına yönelmediğinin bir göstergesidır.
Bır başka gösterge, işgücü piyasasıdır. Ülke-
mizde toplam istihdam edilenler sayısının bu yılın
ilk üç ayında 18 milyon 467 bin kişi olduğu açık-
landı. Geçen yılın ilk üç ayında toplam çalışan 19
milyon 222 bin olduğuna göre, bu yılın istihdamı
geçen yıla göre 755 bin kişi azalmıştır. Kayıtlı ış-
sız sayısı 2 milyon 462 bine; işsizlik oranı da yüz-
de 11,8'e çıkmıştır. İşsizlik oranı kentlerde 14,7'ye,
eğitilmiş gençler (lise, lise dengi ve yuksekokul ve
üniversıte bitirenler) arasında da geçen yıla göre
yüzde 23,7'den yüzde 29,4'e yükselmiştir. İşgücü
verileri de iyimserliğe olanak vermıyor.
Bütçe uygulaması da anlayana yaşamsal uyarı
veriyor. Geçen yıl, ilk üç ayda bütçe gelırleri 10,56
katrilyon liraydı ve bunun yüzde 45.5'ı yani 4,8 kat-
rilyonu faiz ödemesiydi. Bu yıl durum içler acısıdır.
Ilk üç ayda, bütçe gelirleri 15 katrilyon 27 trilyon
liradır; bütçeden yapılan faiz ödemeleri ise 16,54
katrilyondur; faiz ödemeleri bütçe gelirlerinin yüz-
de 110,6'sına çıkmıştır. Bütçe gelirlerinin tamamı ar-
tı yüzde 10,6 fazlası faize gidiyor; böyle olunca da
geriye kamu hizmeti diye bır şey kalmıyor.
• • •
Hükümetçe son haftalarda sürdürülen çabalar bir
kez daha kanıtlıyor ki, ekonomınin canlanması. ta-
mamıyla doğrudan yabancı sermaye yatırımla-
rından bekliyor. lyımserlığin somut dayanağı, ya-
bancı sermayedir.
Türkiye'ye, yıllardır, tüm beklentilere karşın yatı-
rımcı yabancı sermaye gelmiyor; yıllık ortalama 7-
800 milyon dolar dolayında kalıyordu. Çelışkiye ba-
kın, ekonominin, tarihinin en ağır bunalımını yaşadı-
ğı 2001 'de, yabancı sermaye girışi, önceki yıllann or-
talamasının dört katı kadar fazladır. Ancak, bu sayı-
sal büyüklüğün bırde niteliğine bakın:
"...üçüncü GSM satış gelirinin tahsil edilmesi,
TMSF bünyesindeki bir bankanın yabancı bır ban-
kaya satılması ve bir otomotiv üreticisinin ortaklık
payını yabancı ortağına satmasından öfürü yurti-
çine yapılan doğrudan yabancı sermaye yatınmla-
n, öncekiyıllara göre büyük ölçüde artarak 3,3 mil-
yardolar olarak gerçekleşmiştır". (vurgu\arben\m;
TC Merkez Bankası Yıllık Rapor2001, s.58).
Geçen yıl yabancı sermaye yerli varlıkları satın al-
maya gelmiştir.
Ekonominin mal ve hizmet üretiminin artışı, yanı
büyümesi için yabancı sermaye gerekebilır. Ancak,
ülke ekonomisinin düzlüğe çıkması, ilke olarak, tek
başına, yabancı sermaye ile olmaz. Türkiye, eko-
nominin geleceğini bu beklentiye bırakamaz.
Kaldı ki yabancı sermaye, yalnızca "artıkgel" de-
mekle gelmiyor. Yabancı yatırımcı, kârını ençok-
laştıracak somut isteklerinin yanında, özellikle eko-
nomik ve siyasal istikrar arar; rüşvetsiz bir bürok-
ratık ortam ister; çok daha önemlı olarak, hüküme-
tin geleceğe yönelik somut ekonomik hedefle-
rinin belli olmasına, yani kapsamlı ve uzun dönem-
li bir gelişme stratejisınin olup olmadığına bakar.
Türkiye bu koşullardan çok uzaktır. Bu nedenle ül-
keye yabancı yatınm gelmiyor; tersine, yerli yatırım-
cı kaçıyor.
Eğer bu koşullar sağlanmazsa, yabancı yatırımcı,
elde ucuza satacak bir şey kalmayınca. artık gel-
mez. Türkiye, Latin Amerika ülkelerınin düştüğü bu
büyük tuzağa hızla sürükleniyor.
yakup@metu.edu.tr
Üyelik formları bakanlıkta
870 bin memur
sendika
ANKARA (AA)-Ça-
lışma ve Sosyal Güven-
lik Bakanlığı'na teslim
edilen üyelik formlanna
göre, sendika üyeligi
kapsamındaki 1 milyon
600 bin kamu çalışanın-
dan 870 bıni memur sen-
dikalanna üye oldu.
4688 sayılı Kamu Gö-
revlileri Sendika Yasası
uyannca, kamuda örgüt-
lü bulunan memur sen-
dikalan, üyelik formlan-
nı 31 Mayıs'a kadar Ça-
lışma ve Sosyal Güven-
lik Bakanlığı'na teslim
ettiler.
Bakanlığa teslim edi-
len üyelik formlanna
göre, Türkiye Kamu-
Sen'in 430 bin, Kamu
Emekçileri Sendikalan
Konfederasyonu'nun
350 bin, Memur Sendi-
kalan Konfederasyo-
nu'nun (Memur-Sen) ise
90 bin üyesi bulunuyor.
Halen kamuda çalışan
yakJaşık 2 milyon 200
kamu görevlisinden 1
milyon 600 bininin me-
mur sendıkalanna üye
uyesı
olabilmelerine ımkân ta-
nınıyor. 4688 sayılı yasa
uyannca, 11 hizmet ko-
lundaki yetkili sendika,
en çok üyeye sahip kon-
federasyonun gözeti-
minde, ilgili devlet ba-
kanının başkanlığında-
ki, Başbakanlık, Maliye
Bakanlıgı ve Hazine
müsteşarlan ve diğer
yetkililerden oluşan hü-
kümet tarafi ile 15 Ağus-
tos tarihinde ilk kez top-
lu görüşmelere başlaya-
cak.
Sendika yetkilileri ile
hükümet yetkilileri ara-
sında sürdürülen toplu
görüşmelerde uzlaşma
sağlanamaması duru-
munda, taraflardan biri-
nin talebi üzerine, toplu
görüşme "Uzlaşörma
Kurulu"na gönderile-
cek. Uzlaştırma Kurulu,
uzlaşma sağlanan ve
sağlanamayan maddele-
ri bir rutanak halinde Ba-
kanlar Kurulu'na gönde-
recek. Toplu görüşmede
son karan BakanJar Ku-
rulu verecek.