22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 HAZİRAN 2002 CUMARTESİ HABERLER DÜNYADA BUGUN ALİ SİRMEN AB'nin Kapanma Doruğu AB ile aday ve aday adayı ülkelerin hükümet ve devlei başkanlannın dün Sevilla'da başlayan top- (antılan, Türk kamuoyunu, Başbakan Bülent Ece- vrt'in katılmaması ve Kopenhag Kriterleri'ne uyma •yolunda, kararsızca ileriemeye çabalayan Anka- ra'ya üyelik müzakerelerinin başlaması konusunda tarih verilip verilmeyeceği noktalan açısından ilgi- lendiriyor daha çok. Tam üyelik müzakereleri konusunda tarih verilip verilmeyeceği, toplantının bugünkü oturumundan sonra belli olacak. Ama büyük olasılıkla, idam ve anadilde eğitim ile öğrenme olanağı konularında hâlâ yeteriı adımlan atamayan Ankara'ya henüz bir tarih verilmeyecek- tir. •'Buadımlaratılmış olsaydıda vermezlerdi, oza- man da karşımıza Kıbns'ı çıkanhardt"yollu bir gö- rüş, kimi gerçekleri barındırsa da haklı bir karşı çı- kış olmaktan uzaktır. Evet, Türkiye AB'ye üyelik için her şeyi kabul et- memelidir. Amadikkat buyurunuz, her şeyi kabul et- memek ile hiçbır şeyi kabul etmemek ayrı şeylerdir. Ne için gerçeği görmemekte direniyoruz, uyum yolunda kabul edilmiş yasal düzenlemelerin de uy- gulamada ne sonuçlar verdiği henüz belli değildir. Bu konuda kişisel kimi kuşkulanmızı da salt kö- tümseriiğimize vermeden önce, Türkiye'deki sos- yal, hukuksal ve siyasal yapıya bir daha göz atılma- hdır. Bir kez daha yinelemekte yarar var. Kopenhag Kri- terleri olarak önümüze sürülen kimi yapısal değişik- likler, Türkiye'nin Avrupa'dan bağımsız olarak, ken- di başına yapması gereken şeylerdir. Bunlan savsaklarken ulusal çıkariarzırhınabürün- mek, aslında bir türiü çağdaşlaşamayan bir siste- min abes mazereti olmaktan öte anlam taşımıyor. • • • Gerçekte, Türkiye, Sevilla Doruğu'nun teferruat konularından biri, asıl sorun çok daha evrensel bo- yutta. Avrupa, Sevilla'da kapanmanın ilk doruğunu ya- pıyor. Avrupa, Sevilla'da kıtayı bugünkü ve gelecekte- ki haliyle kıtadan adaya çevirmenin sancılı çözüm- lerini anyor. Biz, Sevilla'da bize ne zaman kapılannı açacak- lannın yanrtının anahtarı olacak açıklamalan bekler- ken onlar, dünyanın geri kalan kısmına nasıl kapa- nacaklarının yolunu aramanın ilk adımlannı atıyor- lar. AB, dünyanın geri kalanından korkuyor ve ken- dini ortaçağın sitelerini çeviren suriara benzer çok daha şümullü ve çok daha sağlam duvariann ardın- da korumaya almanın yollarını anyor. Bu konuda henüz değil karara, çözüm taslağını oluşturacak ortak bir görüşe bile varabilmiş değil- ler. Nitekim Fransız Cumhuru'nun Başkanı Jacques Chirac, örgûtün dönem başkanı Ispanya'nın baş- bakanı Aznar'a gönderdiği mesajda, sevimsiz po- lisiye önlemler yerine, yoksullara yardımı da içeren bir paketin daha doğru olacağını bildirmiştir. Bu konuda biriiğin en büyük patronu Beriin de Pa- ris gibi düşünüyor. • • • Işsiz güçsüz ve yoksul kitlelerin sınıriardan gizli- ce sızarak Avrupa'da büyük sosyal problemler do- ğurduklan yadsınamaz bir gerçektir. Avrupa, Vizigotlar ve Ostrogotlardan sonra yeni bir kavimler göçüyle karşı karşıyadır. Bugün yılda 500 bin insan kaçak yollardan Avru- pa'ya giriyor. Bunlartüm dünyada umutsuzca yeni bir yerleşim arayanların ancak yüzde 1'ini oluştu- ruyor. Gelişmeler bu sayının her yıl artacağını da gös- termekte. Gelişmiş dünyanın kapılannı umutsuzca zorla- yanlar, yepyeni ve çok kâriı bir sektör yaratıyorlar: İnsan ticareti. İnsan ticaretinin yıllık finansal hacmi 12 milyar dolar. Artık uyuşturucuyu da geride bırakmış olan bir sektör. Insanlar yaşam olanaklannın gittikçe solduğu böl- gelerden iş bulup rahat yaşama, ulaşma olanakla- n olan diyariara kaçabilmek için her şeyi göze alı- yorlar. Konuyu enine boyuna daha sonra da ele alaca- ğız. Ama şu garip çelişkiye bir bakınız, küreselleşen dünyada yaşam olanaklan gittikçe daha dar bölge- lere doğru büzülüyor ve küreselleşen dünyanın efen- dileri, tıpkı ortaçağın siteleri gibi, kendilerini. bu kez teknolojinin hem daha göriinmez hem de daha güç- lü kıldığı duvariann ardında korumaya çabalıyortar. Sevilla'daki "Avrupa'nın Dünyaya Kapanış Doruğu", küreselleşmenin sefaletini degözlerönüne seriyor... Baykal'ın seçim hedefi îktidar için CHP'ye her kesimden oy ANTÂL\A(Cumhu- riyetBürosu)-ÇHPGe- nel Başkanı DenizBay- kaL partisinin tek başı- na ikridan için her ke- simden oy istediklerini söyledi. Antalya Sanayi ve Ticaret Odası'nın mec- lis toplantısında konu- şan Baykal, CHP olarak toplumun hiçbir kesi- mini dışlamayan, düş- manca tavır sergileme- yen bir siyaset anlayışı geliştırdiklerini vurgu- ladı. Baykal, "Köklü bir değişimin içindeyiz. MHP'yeoy verenden de köktendinci partikre oy verenden de HADEP'e oyverenden de oy istiyo- rum. Çünkü hizmet o insanlara da gidecek. Türkiye'nin ihtiyaa obn tek parti iktidan için de bu gerekfi" dedi. Seçim için önerilen çift tur sistemini de eleş- tiren Baykal. "Bu sis- tem, marjinaDerin elen- mesine yöneük. Ancak 23 0de, çift turhı sistem- den HADEPve kökten- dinci partiler çıkar. Bu da 100'e yakın marji- nal minetvekflinin Mec- lis'te oünası demektir. Buıüarolmayacakişier. Dar bölgeye geçmek de bölgecüiği egemen kdan bir sistem. Oysa Türki- ye'nin ulusal politikayı egemen kıbnaya ihtiyaa var r> dedi. Meclis tatile giriyor. AB için gerekli adımlar atılmadı; ortaklar seçim hesaplan yapıyor Kriz sonbahara ertelendiTUREVKÖSE ANKARA - Başbakan Bülent Ece- vit'in hastalığı ve ortaklar arasındakı uyumsuzluk, "yönetemeyenhüküınet'' yorumlannın yaygınlaşmasına neden oldu. Meclis'in tatile girmesine bir haf- ta kalmasına karşın hükümetın çalış- malara yön veremediğine dikkat çeki- lirken AB için atılması gereken adım- lar da seçim hesaplanna bağlı olarak sonbahara kaldı. Seçim hesaplanyla idam tartışmasını tırmandıran MHP lıden ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeti. tatil boyunca meydanlara in- meye hazırlanıyor. ANAP'ta da sonba- harda baskın seçim hesaplan yapılıyor. DSP'deki karmaşa ve arayışlar sürer- ken Parti Meclisi (PM) bugün toplan- tıya çağnldı. Başbakan Bülent Ece- vit'in 4 Mayıs'tan bu yana sağlık so- runlanyla uğraşması ve hükümet ortak- lan arasında anlaşmazlıklann su yüzü- ne çıkması "dağunk" bir görüntü ser- gilenmesine neden oldu. Bu süre içe- nsinde Bakanlar Kurulu bir kez topla- nırken, Ecevit zaman zaman kamera- lann karşısına çıkarak kamuoyuna gü- ven vermeye çahştı. Ancak, hükümet ortaklan arasındakı anlaşmazhklar gı- derek derinleşti. Ecevit'in görevlen- dırdiği söylenen Başbakan Yardımcı- sı Hüsamettin Ozkan ile diğer koalis- yon liderlerinın zirvesi bir türlü gerçek- İeşmedi. MHP lideri Devlet Bahçe- li'nin Başbakan Ecevit'in bulunmadı- ğı bir toplantıya katılmak istemediği vurgulandı. Devlet Bakanı KemalDer- viş'in Bahçeli'yi ziyarerinin ardından zirve konusu gündemden çıkanldı. ANAPIılarresmi açıklamalannda, or- taklann istemi dışında 2002 yılında se- çim olamayacağını savunurken, diğer yandan sonbaharda baskın seçim ola- sılığına karşı hazırlanıyor. Terör suçla- nnın ölüm cezası kapsamından çıkanl- ması amacıyla DSP'nin hazırladığı tas- lağı ıncelemek için ANAP'ta komisyon oluşturulması kararlaştınlmasına kar- şın henüz bir girişim başlatılmadı. Ölüm cezasının kaldınlması pazar- lıklan, partilerin seçim hesaplannı or- taya koydu. MHP'nin ölüm cezasının kaldınlması konusunda uzlaşmaz bir tutum alması ve "Bizsiz hükümet ku- run" resti çekmesi, "Seçimde kıüla- nacaklan en önenıü koz Abdullah Öca- lan. Bu nedenle, bu konudaki çüaşla- nnı ürmandıracaklar" diye değerlen- dirildi. Yaz tatili boyunca MHP' nin bu konuyu kullanmasının bir ölçüde önü- ne geçilmesi ve ortaklar arasındakı gerginliğin tırmandınlmaması için ölüm cezasının kaldınlması girişim- leri sonbahara ertelendi. DSP Grup Başkanvekili Emrehan Habcı ile bazı parti yöneticüeri ölüm cezasının kaldınlması için bir öneri taslağı hazırlayarak gruplardan destek istedi. Ancak bu gruplardan yanıt gel- meden Başbakan Ecevıt'in "Konu,ar- bk sonbahara kalmış görünüyor" di- ye demeçler vermesi dikkat çekici bu- lundu. ANAP lideri ve Başbakan Yar- dımcısı Mesut Yılmaz da grup toplan- tısında "ölüm cezasının kaldınlması konusunda umutsuzolduğunu" söyle- di. Bu açıklamalar. iktidarpartilerinin bu konudaki arayışlar konusunda sa- mimi olup olmadığının tartışmaya açıl- masına neden oldu. Kulislerde. "DSP. Meclis'in bir an öncetatile girmesini is- tiyor" görüşü dile getırildi. DSP'deki kargaşa Ecevit'in rahatsızlığı DSP içinde de ciddi bir yönetim sıkıntısına neden ol- du. Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Ozkan ile Rahşan Ecevit arasında ip- lerin tamamen kopması sıkıntılann da- ha da büyümesıne yol açtı. DSP gru- bunu bugüne dek Özkan'ın yönlendir- mesine karşm son dönemde Rahşan Ece\it kendine yakın kadrolan öne çı- karmaya başladı. JĞNELt FIRÇA ZAFER TEMOÇtN Adalet Bakanı, çalışmalann sonbahara bırakılması karannı eleştirdi Tiiı4v: idam orta vadeli taahhüt ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Adalet Bakanı Hikmet Sanıi Türk, ölüm cezasunn kaldınlma- sı görüşmelerinin sonbahara bıra- kılmasını eleştirdi. Idamın kaldı- nlmasmın Ulusal Program'da or- ta vadede yer alan taahhütler ara- sında bulunduğunu anımsa- tan Türk, "Orta vadenin de- vam ettiğini söyleyerekbu so- runu ele almaktan kaçına- mayız, bu, sorunu ertelemek olur" dedi. Adalet Bakanı, idamın kaldınlmasının ge- cıkmesinin Avrupa Birliği 'ne atılacak adımın da gecikme- si anlamına geleceğine işaret etti. Türk, 8 lil ile 8 devlet gü- venlik mahkemesı cumhuri- yet başsavcılarının kahldığı ve dün Hâkimevi'nde başla- yan "Suçlulann İadesi ve liuslararası Adli Yardım Se- tnineri ile Cumhuriyet Baş- savcüan Değerlendirme Top- lannsı"nın açılışında konuş- tu. Terörle ve örgütlü suçlarla mü- cadelede uluslararası adli yardım- laşmanın önemine işaret eden Ba- kan Türk, suçlulann iadesinde uy- gulanaeak prosedürün eksiksiz ye- rine getirilmesınin de önemli ol- duğunu söyledi. Ölüm cezasunn varlığının Tür- kiye'nin iade istemlerinin reddin- de en büyük engeli teşkıl ettiği- ne işaret eden Türk, ancak Tür- kiye'de 1984 yılından beri ölüm cezasının uygulanmadığını ve anayasada son yapılan değişik- y dan ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yargıtay Başkanı Eraslan Ozkaya, Anıt- kabiri ziyaret ederek Atatürk'ün kab- rine çelenk koydu. Yargıtay Başkanı Özkaya Anıtkabir özel defterine şunlan yazdı: "Türk yargısı ve Yargrtay'u hukukun üstünlü- ğünün gerçekleştirilmesL, adalerin sağ- lanması. temsil hak ve hürriyetler ile demokratik laik düzenin korunması için tüm gücüyte çahşmaktadır. Hiçbir olumsuzhık ve engel bizleri yıkhrama- yacak. ilkeleriniz rehberimiz olacaknr. Teminaüı > argıçlan, bağımsız. tarafsız, etkin işjeyen güvenli adil ve zamanında kararveren bir yargı organı buhınma- yan ülkelerde demokrasilerin getişme- yeceği, ekonomik ve sosyal sorunlann çözüuneyeceği muassır medeniyetler çizgisinin aşüamayacağıinancı içerisin- deyiz. Llkesi ve mifleti bölünmez bir bütün olan Türkiye Cumhuriyetiinsan haldanna say gık Atatürk nıüli>etçüigi- ne bağh. demokratik. laik ve sosyal bir hukuk devieti olarak sonsuza dek ya- şayacakür. Geçen günler. aylar, vıflar büyüktüğunü, yüceliğini. göz kamaşti- ran dehanı çok iyi anlaüyor. Tüm öz- lem ve en içten bağhlık duygulanmızla önünde sajgı ile eğUrvoruz." likle de ölüm cezasunn üç hal dı- şuıda kaldınldığını annnsattı. fda- mın kaldınhnası yolunda yasa- ma orgarunda çalışmalann devam ettiğini, ancak henüz bir sonuç almamadığını vıırgulayan Adalet Bakanı. "Ölüm cezasının kaknnl- .. nıası konusu. Uhısal Prog- ram'da orta \adeli hedefler arasuıda yer ahyor. Orta va- denin bir yıh aşıp aşnıadığı \t bu sürenin ne zaman so- na erecegi konusu belli değiL Orta vadenin devam ettiği- ni söyleyerek bu sorunu ele almaktan kaçınamayız, bu. sorunu ertelemek ohir. Aynı zamanda AB'yeatacağımız adımın da gecikmesi anla- mına geür" dedi. A\Tupa Konseyi'nde yeni bir çalışma bulunduğunu be- lirten Türk, buna göre, ölüm cezasının uygulandığı ülke- lerin adh yarcümlaşma istem- lerinin karşılanmamasının düşünüldüğünü bildirdi. Yılmaz-Çiller biraraya geldi Görüşmede Kıbns tartışması yaşandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - DYP Genel Başkanı Tansu ÇiDer. ANAP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yıhnazdan Meclis'in AB ile ilgili düzenlemeleri çıkarmak için tatile girmemesi önerisine destek alamadı. Meclis'in tatile girmeden AB ile ilgili düzenlemeleri çıkarması yönündeki önerisini liderlere görürmeyi planlayan Çiller, dün Mesut Yılmaz ile görüştü. Görüşmede Çiller ile Yılmaz arasuıda gümrük birliği (GB) ve Kıbns konulannda tartışma yaşandı. Çiller, "GB'de Kıbns'ta taviz verikfi" yönündeki iddiası nedeniyle anlaşmanın Türkçe mernini Yılmaz'a verdi. Çiller, "Burada Kıbns yok, Londra ve Zürih anlaşmalanndan ka\ naklanan garantörlük haklan sabittir" dıye konuşunca Yılmaz, "Zımnen vari GB * anlaşmasma Londra ve Zürih J anlaşmalannı yaznıayarak ödün verOdi" yanıtını verdi. Çiller daha sonra, TBMM'nin haziran sonunda tatile girmemesi ve AB ile ilgili düzenlemelerin Meclis'te tartışılması gerektiğuıi dile getirdi. Çiller. kendilerinin anadilde yayın, öğretim ve diğer özgürlüklerle ilgili önerilerini anlattıktan sonra. bu konuda hükümetin iradesi olup olmadığını sordu. Yılmaz, bu konularda hükümetin ortak bir görüşü olmadığını kabul etti. Yılmaz. AB ile ilgili önceliklerin bir bütün olarak ele alınması önerisine kendilerinin de katıldığını belirterek, bnradaki engelin de ortaklar arasındaki uyumsuzluk olduğunu söyledi. Bunun üzerine Çiller, "AB bizim için hükümet kadar önemlidir diyorsunuz. Burada bir uziaşmaztak olduğunu kabul ediyorsunuz. Hükümetten de çekflmiyorsunuz" diye konuştu. Yılmaz ise çekilmemesinin nedenini "Ekonomik programda iyileşme işaretieri yoğunlaşıyor. Ekonomik istikrann sürmesi için bu hükümeti bozmayı düşünmem" diye açıkladı. Görüşmenin ardından TBMM'de toplantı yapan Çiller, diğer randevu istemlerinin sürdüğünü belirterek "Saym Ecevit'e AB önünde engel olduğunu, çekilmesi gerektiğini olabildiğince nazik bir ifadey le söylemek istiyonız" dedi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com Hepimiz Çukurova Grubu'nun ne- den ve nasıl battığını merak ediyoruz. En büyük Türk zengininin dramatik sonu, birtesadüf mü? Yoksa bunu di- ğer ekonomik felaketler mi izleyecek? Bu sorunun cevabı yalnızca ekono- mik nedenlerle açıklanabilir mi? Eli- mizdeki bütün veriler, Türkiye'nin gi- derek daha derin bir siyasi krize yu- varlanmakta olduğunu gösteriyor. Kriz krizı doğuruyor, felaket yeni felaketle- rin kapısını açıyor. Işin ekonomik boyutunu tartışmayı sürdüreceğiz. Gelin işe bir de siyaset cephesinden bakalım. Size son gün- lerdeki bazı gelişmelerden örnekler aktarmak istiyorum. Bu gelişmelerin bir- çoğu günlük basında ya yer almıyor ya da küçük haberlerle geçiştiriliyor. ••• Işte size bir ömek. 15 Mayıs 2002 tarihinde, Istanbul'da Kadırga Kültür Merkezi'nde Kıbrıs'ta iki toplumdan insanların oluşturduğu koro bir konser vermişti. İki toplumun bir arada yaşa- dığı ve buluşabildiği Kıbrıs'ın Pile kö- yünde banş yanlısı Türkler ve Rumla- rın oluşturduğu bir koroydu bu. 50 civarındaki Rum ve Türk, olağa- Türkiye Böyle Batıyor nüstü bir gayretle. Türkçe ve Rumca şarkılardan bir repertuvar yaratmışlar- dı. Birleşmiş Milletler Geliştirme Pro- jelerinin de desteğıyle Pile ve Londra'da verdiği konserterin ardından Özgür- lük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) ile Kıb- nslılar Bilim, Eğitim. Sağlık ve Daya- nışma Demeği'nin (KIB-ES) ortak ça- basıyla bu koro Türkiye'ye de geldi. Ga- zetelerimize dostluk ve banş girişımi olarak yansıyan konser, Türkiye'de ya- şayan Kıbrıslı Türklerın de desteğini al- dı. Buraya kadar her şey son derece olumlu ve umut vericiydi. Sonra ne mi oldu? Kıbns öğretmenler Sendika- sı'nın yaptığı açıklamaya göre, bu kon- sere katılan beş Türk öğretmen hak- kında soruşturma açıldı. Sendika, üyeleri olan bu öğretmen- leri korodagörevlendirmişti. Buna rağ- men bu öğretmenler, "görev yerine gitmeme, izinsiz yurtdışına çıkma ve yurtdışında siyasi bir faaliyete katılma" iddiasıyla suçlandılar. Kıbns Türk öğretmenler Sendikası, bu olay üzerine yaptığı açıklamada şunlan söyledi: "Ülkemizde banş umut- lannın arttığı bir dönemde, görüşmek için görüşen Denktaş'/a egemen çev- reler, banş yanlılannı sindirmek, yok etmek için baskılannı arttırmaktadır- lar. Kontrgerilla yöntemlerini çağrış- tıran uygulamaian ile son bir yılda beş öğretmenimizin yurtdışına çıkışını ya- saklamış, yurtdışına izinsiz çıktıkları gerekçesiyle iki öğretmenimizin kade- me ilerlemesi 6 ay süreyle durdurul- muş, gazetede çıkan bir ilanımız ge- rekçe gösterilerek 30 yönetim kurulu üyemizyargılanmakta, gazetede yaz- dığıyazılargerekçe gösterilerek bir öğ- retmenimiz açığa alınmış ve son ola- rak da banş için iki toplumlu koronun Istanbul'da düzenlenen etkinliğe ka- tılan 5 öğretmenimiz siyasi etkinliğe katıldılar gibi art niyetli ve uyduruk gerekçelerle yargılanmak isteniyor- lar." ••• Size vereceğim ikinci örnek ise "anadilde eğitim" için dilekçe veren öğrencilerle ilgili. Bu yılın başında yüzlerce üniversite öğrencisi "anadil- de eğitim hakkı"nm verilmesi ama- cıyla üniversite yönetimlerine bir di- lekçe ile başvurmuşlardı. Dilekçe ve- ren öğrenciler, okul yönetimleri tara- fından çeşitli uzaklaştırma cezaları- na çarptırıldılar. Anayasal bir hak olan dilekçeyi ka- bul etmek ve gereğini yapmak göre- vindeolan üniversite yönetimleri, bu- nu bir milli mesele haline getirip ce- zalandırma yolunu seçtiler. Birçok öğrenci, sırf dilekçe verdiği için eği- tim hakkını yitirdi. Öğrenciler yargıya başvurdular ve ıdare mahkemeleri ise üniversite yö- netimlerinin tersine, dilekçe hakkının anayasal bir hak olduğu gerçeğini karara bağladı ve okuldan uzaklaş- tırma kararlarını iptal etti. Görevi öğrencisini korumak ve on- lann eğitim haklarını titizlikle savun- mak olan üniversite yönetimlerinin tam tersini yaptıklan yargı kararıyla da tescil edıldi. Cumhuriyet gazetesin- de bu yargı kararını okurken tutumu- nu eleştirdiğim Istanbul Üniversitesi Rektörlüğü'nün bana yolladığı açık- lamasını anımsadım. Rektörlük şun- lan yazmışt: "Istanbul Üniversitesi yö- netimini ne pahasına olursa olsun karalamak ve öğrenci düşmanı ilan etmek konusundaki kararlılığınızın ülkemize yönelik tehditlere karşı göz- lerinizi karartmamasını diliyor, öğ- rencilerine her zaman sahip çıkan (bir de sahip çıkmasaydı ne olurdu acep!) ve onların özgürce yetişme- sine destek veren çağdaş. demok- rat, laik, sosyal hukuk devleti anla- yışının kişi ve kurumlanmız tarafından savunulacağı bilinci içerisinde tek devlet, tek vatan, tek ulus. tek bay- rak ve tek dil (Ein Staat, ein Land, ein Führer! Bu sloganları Nazi Almanya- sı'ndan anımsıyor musunuz?) kav- ramlannın inancımız ve anayasal zo- runluluk olduğunu vurgulamak isti-- yoruz." • •• Türkiye neden mi batıyor? Biraz da bunlan düşünelim. Bu ülkeye yön verenlerenerjilerini işte bu alanlarda kullanıyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle