Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 MAYIS 2002 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
EYET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Ecevit'ten Beklenen...
"Elele büyütüp e/e/e verdik
elele verip insana verdik
ve-dikçe çoğalan sevgimizı".
Şaırdı, yazardı, denemeciydi, çevirmendi, kö-
şe yazarıydı, gazeteciydi...
Birde baktık, Ankara milletvekili seçilmiş. Yıl
1957... Derken, birde baktık, Inönü hüküme-
tinde çalışma bakanı!..
Otjz ıki yaşındaydı çok önemli bir bakanlığın
başınageldiğinde... Oyılları yaşamış olanlarbi-
lir, Bülent Ecevit'in emekçiler için en yararlı ya-
salan Meclıs'ten bir birnasıl çıkarttığını; işçile-
rin, a/dınlann güvenini, umudunu kazandığını...
Benım kuşağımın insanı!.. Daha kolej sırala-
nnda şairlik yeteneğini göstermiş... Vedat Ne-
dim Tör'ün 'Hep Bu Topraktan' adlı dergisin-
deyayımladığı şiirierte adını duyurmuş birgenç...
Burda, Ecevit'in geçmiş yıllannı anlatmak is-
temıyorum. Isteyen açar kitaplardan, sözlük-
lerdenöğrenir. "Şiirler, şiirçevirileri, yazın vesa-
nat yazıları" (1976). Gencecik bir yaştayken
yaptığı başarılı çeviriler; Tagor'dan "Gitanja-
mi", "Avare Kuşlar"; Eliot'tan "KokteylParti"'...
Birgeçmiş anı... Meclis'teydim izleyici olarak...
Çalışma Bakanı Ecevit yeni çıkan 'Kokteyl Par-
ti' çevirisini imzalayarak vermişti... Bir bakan, Eli-
ot şıirini çeviriyor, görülmüş şey midir? Resim-
le, edebiyatla, sanatın değişik alanlanyla ilgili de-
nemeler yazıyor. Işi gücü bu! Sanat, edebiyat,
bu arada şiir yazmak, çevirmek... Böyle bir po-
litikacı bir daha nerde görülür!
Polıtika alanında da, özellikle Atatürk devrim-
leri konusunda da kitaplar: "Ortanın Solu"...
"Bu Düzen Değişmeiidir, Atatürk ve Devrimci-
lik..."
Hem politika, hem şiir bir arada yürür mü? Yü-
rür, işte böyle!.. Sanat çok kıskançtır, ille kendi-
si en önde olsun ister! Politika sanata niye düş-
man olsun? Ama olur!
Şöyle anlatıyor kendini.
"Edebiyata ilgim üzerinde babamın çok bü-
yük rolü olmuştur. öz Türkçe kullanmama özel-
likle dikkat ederdi. Insani ve sosyal sorunlaria
daima yakından ilgiliydim. Politikada da şiirde
de temel unsur insandır bence. Ikisi ile de in-
sanm özgürleşmesi ve insanın kendini bulma-
sı bakımından ilgiliyim. Hayat çok boyutludur.
Ama politikacı, yalnız politika ile uğraşırsa tek
boyutlu, daraçılı birinsan olur. Politikanın için-
de kurur."
Ben hep Ecevit'i sevgiyle, saygıyla izlemişim-
dir. "Umudumuz Ecevit", "Karaoğlan" dönem-
lerinde de, başbakanlık yıllarında da!.. Yanılgı-
lannı hoşgörmeye çalışarak, kimi zaman; kimi
zaman neden böyle davranıyor, neden gençli-
ğındeki amacı unutmuş görünüyor, diye üzüle-
rek, kızarak!..
Elbet günü gelince Bülent Ecevit'in uzun po-
litikacıhk yaşamı üzerinde önemli çalışmalar, araş-
tıımalar yapılacak... Altmış yıllık bir politika ya-
şamı, her yönden ele alınınca çok daha başka
sonuçlar çıkacaktır. Türkiye'nin son yanm yüz-
yıllık serüveninde en baş kişilerden biri oldun
mu, çaresiz her türlü yoruma açık olmak zorun-
dasın... Bu, herkes için elbet! Hepimiz türlü açı-
lardan inceleneceğiz, yorumlanacağız. Ama po-
litikada büyük görevler üstlenmiş bir şair, bir ya-
zann yorumlanışı elbet çok daha farklı olacaktır.
Yetmiş yedi yaşında bu denli uğraş, bu den-
li ağır sorumluluk elbet kişiyi güçsüz düşürür...
Zaman en büyük düşmanımız! Ne olacak şim-
di? Politikacı Ecevit dönemi kapanacak mı?
Geçen gün de yazdığım gibi, Ecevit'e yaşlılık ya-
kışmaz. Şiirler var, denemeler var, anılar var ya-
zılacak, geleceğe bırakılacak...
Hepimizin dilegi, şiiriyle. yazılarıyla bizlerin
yaşantısma yeni tatlar, yeni zenginlikler verme-
si, kendi özel yaşamına gerçek bir anlam kazan-
dırabilmesi!..
MÜZİK
Cumfıurboffcaru Sayın Ahmet Necdet Sezerfn
Yübtk Himrftftrindt
Tarih Etkinlik Salon
07Ma>B,Sa BlKBvıTS&JFONlCKKETKAS
<üar> Onay. lyro
09Mvs.rVi. BUOAPÇTtÇlGANSB*>IORKBrRAS
"101 Kom"
IOM^s.Cum MHJ5SATHOOOS&DANCSS
TANGOORKETKAS
l2MajE,Panr OMEONODAKOROSJ
I3M^B,PJES NUOVACOMPAGNADI
CANTOPOPOLAAf
l4Mjps.S* +rt*UTY
ISM^Çarv WC«<SAÜ3r«a
l i M ^ s n ^ ULt£Ai.SOFYA&U£f
I S M ^ ı C a s TRIOBfnCO
Ertai Se^ıv DOK/« VlımcHT
ÇAĞDAŞHYANOREStTAlJ
2İMj>*&4 MCIC«NDA^S"•OrUJ^JÖJ
22M^s.(>> CANATİLA.N(»<fe
2JKıyıvPs> ORHANAHSCALI
24Mv!.Cu™ FWG0O»0WBTMS
»Mı>B,fta- CARLOSS«/iflC&UJMAGfrARR£SfrALI
27Mj)%P«s KAZAKOMORKESTOAS
28MVS.M )AMA«J6«WR0VAPtrAN0RBfrAU
28M^B.a AUÜOFACr.oz
29MV
s.Çarj. KUDJS S t M O l ORKBTRA3
G*er * Üıer Pdand. fyanc
MB
MB
m
MB
MB
MB
MB
MB
Rm
MB
Rl+I
OfBiA
MB
MB
MB
MB
MB
Rm
MB
MB
KAVAKUOERE
S«Yia-Cena(! And Müak Vjlrf
Bito S125 ve Halkla IhşKjier Meften
Turoi Hılmı Cjd. II « 6 Kıt:1
T>: ^0.312) 427 06 SS - 468 07 44
F K (0 312) 467 31 59
blet SjOîon Kıfaıvn Her Güoü
Sü-_ 1000- ISJOıns.
K1ZILAY
MUh Piyango Iffaresı Gqesı
GMK Bulvjn Nto. 4
Td- (0312)41791 X
Bılet Sxqhn Pızar Hınç Her Gün
SaatO90O- 17.00 ın»
BİLKENT
Btikem Unrr«rsResı MSF
Mkefrt Konser SaJonu Gıjesı
Tel:(O3l2)2M43S2-29O I77S
B>l« Sıoflm Pıar Hanç Her Gun
SucMOO- I200'I300- 17.00
BE$EVLER
MEB 5un Salonu
Bte S G
european
festivals
association
j muslc-tneatre-aa/ıce
fiu icn Cumhurtymt Gazeteâ'nm kotfukınyfa y>0)nntortfru|Or.
Bıl« Sjosan Puar Han^ Her Gün
S D 9 0 0 7 »
Bakanlık Sayısı...
Prof. Dr. Orhan ŞENER KadirHas Üniversitesi
S
on günlerde Türkiye'de bakan-
lık sayısının fazlahğı sorunu ni-
hayet kamuoyunun ve özellikle iş
çevrelerinin de ilgisini çekmeye
başladı. Özellikle iş çevTeleri eko-
nomik sorunlann temelinde ve kamu sek-
törünün verimsizliğinde, haklı olarak ba-
kanlık sayısının fazlalığını birinci neden
olarak göstermektedir. Bu ciddi sorunun
farkında olan hükümet ise şimdiye kadar so-
runun çözümüne ilişkin hiçbir ginşimde
bulunmadığı gibi, hatta reytingi \iikselen ba-
zı siyasi partilere, ileride bakan olabilme
umuduyla şimdiden transferler başladı bi-
le.
Bizce, Türkiye'nin yaşamakta olduğu sos-
yoekonomik krizin en önemli nedenlerin-
den birisi de kamu yönetiminin etkinsizli-
ği olup, bakanlık sayısının fazlahğı bunda
en önemli rolü oynamaktadır. Bakanhk sa-
jısıiJesaMirganlıkilişkisi: Bılındığı gibi ka-
muca sunulan sosyal hızmetlerin yoğun dış-
sal ekonomi (fayda) yayıcı özelliği nedeniy-
le, bakanlık sayısının azaltılmasıyla, önem-
li bütçesel tasarruflar sağlanabümektedir. Ör-
neğin, Jstanbul'da toplu taşımacılık yapan
vapur, deniz otobüsü, banliyö trenleri ve
belediye otobüsü gibi ulaşım araçlan ara-
sında. sefer saatleri ve fiyatlandırma yö-
nünden uyum sağlanamadığından, yolcu-
lar önemli zaman ve gelir kaybıyla karşıla-
şırlar.
Benzer hizmetlerin tek bir yönetimde bir-
leştirilerek sunumuyla, maliyetin minimi-
ze edilmesı (economicsofscope)olanağı bu-
lunduğundan, savurganlık sıfırlanmaktadır.
Bu nedenle. bütün dünyada toplu taşımacı-
lık tek biryönetimle sunulmaktadır. Benzer
savurganlık aynen bakanlık sayısının art-
ması durumunda daha da cıddı boyutlara ulaş-
maktadır.
Şöyle ki, bakanlık sayısının arönasına pa-
ralel olarak genel müdürlük, bölge müdür-
lükleri, illerdeki ve ilçelerdeki merkezi hü-
kümetin temsilcisi durumundaki müdür-
lükler ve toplam personel sayısı da geomet-
rik diziye uygun bir biçimde artmaktadır.
Böylece. çok sayıdaki yönetımin görev ala-
nına gıren etkinlikler başka bakanlıklar ve
bağlı kuruluşlann görev alanlannda da yer
alır. Hizmetlerin birden çok yönetim tara-
findan tekrarlanması denilen bu durum (dup-
lication ofservices) ise bütçesel savurganlık-
lan hızla arttınnaktadır. Öte yandan. kamu-
daki etkinsizlik aynca mevcut bakanlığın ild-
ye bölünmesi ya da yeni yönetimlerin mer-
kezi idarede yer abnası biçimlerinde de art-
majktadır.
Örneğin. ajnı alanda Gümrükler Genel
Müdürlüğü ve Gümrük Muhafaza Genel
Müdürlüğü'nün göre\r
yapması, birçok dev-
let bakanlığının görev alanlanyla öbür hiz-
met bakanlıklannın aynı ohnası ve üst de-
netım kurullan gibi çok sayıda yönetimin
oluşturuhnası birer sa\"urganhk örneğidir.
Merkezi yönetimin en yanlış yapılanması ör-
neği ise Maliye BakanJığı'ndan Hazine'nin
ayn tutularak, Hazıne Müsteşarlığı olarak
başbakana bağlanmasıdır. 1980'liyıllardan
beri devam eden bu uygulama nedeniyle, Tür-
kiye'nin iç ve dış borçlan dramatik bir bi-
çimde yükselmiştir. Çünkü, maliye politi-
kası böylece etkînsizleştirilmiş ve Gelirler
Genel Müdürlüğü'nün güçlükle toplayabil-
diği vergi gelirleri Hazine Müsteşarlığı ta-
rafından sa\-urganca kullanılmıştır. Böyle-
ce, ülke için gerekli olan maliye politıkası
etkinsizleştirilerek, para politıkası uygula-
malanna önem kazandınlmıştır. Bu durum
ise yaşanan finansal krizin önemli bir ne-
deni olmuştur.
Siyasal rant sağlama güdüsü: Ülkemiz-
deki yukanda \-urgulamaya çahştığımız so-
runun en önemli nedeni, siyasal partilenn
sjyasal rant sağlamaya yönelik tutumlandır.
Örneğin, partiler arası milletvekili transfer-
lerinın en önemli nedeni, özellikle kritik
güven oylamalan sırasında verilen bakan-
lık tavizleridir. Ülkemizdeki uygulamaya
göre, milletvekilleri daha iyi ekonomik ve
siyasal çıkarsağlayacağını umduklan siya-
sal partilere transfer olmuşlardır ve olmak-
tadırlar. Basında, daha önce hakaret ettiği
rakip partilerin liderine karşı yağ çekme ya-
nşına nasıl girilmekte olduğunu gösteren fo-
toğraflar gazetelerin sayfalannı süslemek-
tedir.
Ne yazık ki gerekli bilgi ve deneyimden
yoksun olmalanna karşın çok sayıda poli-
tikacı, sözde koalisyonlardaki hassas den-
geleri sağlama amacıyla kolayca bakan ola-
bilmektedirler. Buna karşın, daha iyiler ko-
layca dışlanmaktadır.
Siyasal etik ilkelerine aykın olan ve hal-
kın demokrasiden soğumasına yol açan bu
tür transferlerden politikacılann bir bölümü,
genellikle rahatsız olmazlar. GeKşmiş iilke-
ler uygulamalan: Ülkemizdeki siyasal yoz-
laşmaya yol açan miller\ekili transferleri-
nin bakanlık sayısını arttırmasına karşın,
gelişmiş ülkelerde bu tür transferler parti-
ler ve karnuoyu tarafından kabul edilme-
mektedir. Örneğin, Ingiliz Parlamentosu'nda
şimdiye kadar tek bir transfer olayı yaşan-
mıştır. 1990'h yıllann sonunda bir Muha-
fazakâr Parti milletvekili, partisinin uygu-
lamalannı beğenmediği için İşçi Partisi'ne
geçmek istemiştir. Ne \ar ki bu milletveki-
linin psikolojik durumu önce Işçi Partisi ta-
rafından sorgulanmıştır.
Gelişmiş ülkelerde merkezi hükümet eko-
nomi ilkelerine uygun olarak yapılandınl-
dığından, sonuçta son derece tutarh uygu-
lamalar ortaya çıkmaktadır. Örneğin, uzun
bir süre boyunca ABD'de, benzer sosyal
hizmetleri sunduklanndan, eğıtim, sağlık ve
refah hizmetleri HEW (health, education and
welfare) adlı tek bir departmanın bünyesin-
de toplanmıştır. Bu nedenle, ABD'de bakan-
hk sayısı uzun süreden beri 12 olarak kal-
mıştır. ABDdekı benzer uygulamalar di-
ğer gelişmiş ülkelerde de görülmektedir.
Örneğin, bakanlık sayısı Norveç, Macaris-
tan, Finlandiya'da 13-14: Avusturya, Ital-
ya ve Ispanya'da 15; Fransa, Danimarka ve
Portekiz'de 17: Almanya'da 18; îngiltere'de
22 olup, Sudan'da 31 ve Türkiye'de ise
36'dır. Bu karşılaştırmalar (Şener, Kamu
Ekonomisi. 2001, s. 321) ülkemizdeki ba-
kanlık sayısının gelişmiş ülke ortalaması-
nın iki üç katı kadar olduğunu açıkça gös-
termektedir.
Türkiye'de bakanlık sayısının fazlahğı
nedeniyle yönetimde hep etkinsizlik soru-
nu yaşanmıştır.
Örneğin, Çiller hükümeti döneminde ba-
kanlar kurulu 6 ayda bir kez toplanabilmiş-
tir. Özal dönemlennde ise bakanlann imza-
ladıkları ve başbakanın cebınde taşıdığı
onay yazılarıyla kararlar alınmışnr. Son yıl-
larda da her zaman olduğu gibi, bakan sa-
yısının artmasına bağlı olarak yolsuzluk id-
dialan artmıştır.
Aklama operasyonlan ile hem Meclis'in
ve hem de hükümetın önemli zaman ve rey-
ting kaybı olmuştur.
SODUÇ
Sonuç olarak, iş çevrelerinin bakanlık sa-
yısını azaltmaya yönelik gırişimlenyle, be-
nim yukandaki açıklamalanmın amaçlan-
nın farklı olduğunu da vurgulamak isterim.
Bilindiği gibi, iş âlemi haklı olarak, bakan-
lık sayısının fazlalığının yol açtığı aşırı sa-
vurgarılık ve verimsizlikten rahatsız olmak-
tadır. Bu nedenle, bakanlık sayısını azalta-
rak devletin aşın derecede küçültülmesini
savunmaktalar.
Bense bakanlık sayısının azaltılarak sağ-
lanacak bütçesel tasarruflarla ve etkinliği sağ-
layıcı öbür önlemlerle en az iki katına çıka-
nlarak, A\xupa Birliği ortalamasını tuttura-
cak biçimde büyütühnesi gerektiği görüşü-
nü savunmaktayun.
Çünkü ekonominin genelinde verimlilik
ve reel anlamda büyüme, ancak böyle sağ-
lanabilecektir.
Akdeniz'e Karşı Nâzım Hikmet...
Abdullah TEKİN Akdeniz
A
ntalya'da Yavuz Özcan
Parkı'nda
a
Nâzım Hik-
met Şiir Yazrtlan"nın
açılış törenindeyiz. Park hem
eskil (antik) limana hem Kale-
içi'ne hem de Akdeniz'e ege-
men bir konumda. Batı yönün-
de görkemli Beydağlan görülü-
yor. Henüz erimeyen karlanyla,
mavi sularla yeşil dokunun olus-
turduğu güzelliğe katkıda bu-
lunmaya çahşıyor sanki..
Akdeniz'e "birkısrakbaşı gi-
bi uzanan" yurdumuzun güzel
kentlerinden Antalya, bahan bir
parkta karşılıyor. Yazıtlann bi-
raz ilerisindeki çınar ağacı üzünç-
lü bir çağnşım yapıyor. Dikilen
iki yazıttan bıri NâzmTın "Kur-
tuluş S^-aşı Destau"ndan bir
bölümü. öbürü ise büyük şairin
Üniversitesi Öğr. Gör.
yurt sevgisiyle özlemini betim-
leyen şiirinden bir bölümü içe-
riyor.
Üzerindeyaşayanlann sevgi ve
banş içinde gülüp mutlu olduk-
lan bir dünyaya özlem duyan
büyük şairimiz Nâzım Hikmet'in
gülen iki fotoğrafi yer alıyor ya-
zıtlann üzerinde.
Hızla değişen bir dünyanuı
yenilikleri ve yaşam güzellikle-
ri için kafa yoran, düşünen. araş-
tıran, kavga eden birçok sanat-
çıya, ozana, düşünüre sevgisiz-
lik göstermiş, hüzün vermiş, acı
çektirmiş ve bunlan komünist-
Kkle,kâfırMldesuçlamışız. Yaban
ellere atmış, mahpus damlann-
da tutmuş, kurda kuşa yem et-
mişiz. însanlanmız kandınhnış,
kimi sanatçılanmıza ve yazarla-
nmıza kasıtlı olarak önyargılar
oluşturuhnuş.
Toplumumuz kitap okuma ko-
nusunda belki biraz özürlüdür
ama parklan, yeşili, güzellikle-
ri sever. Bundan sonra bu parkı
dolduran insanlar bu güzel şiir-
leri okuyacak ve asıl kâfırlerin,
yurt sevgisinden yoksunlarm
ldm olduğunu düşünmeye ve an-
lamaya çalışacak.
Yavuz Özcan Parla 'ndan Ak-
deniz'e bakarken insan, yıllar
öncesine gidip büyük şairin "lz-
mir Rıh omından Akdeniz'e Ba-
kan Nefer" destanını anımsıyor.
Memlekerini tanımasına bile izin
verihneyen Nâzım, bu destanda
yer alan Akarçay'dan söz eder-
ken "Belki bir akar su/ beDd bir
ırmak/ belki küçücük bir nehir-
dir" söylemini kullanıyor. Yine
buna koşut bir yaklaşımla
"Memleketimi Seviyorum" baş-
lıklı şiirinde "Erzurum ya>1ası-
ru yalnız türkülerinden tanryo-
rum/ Vegüneye/Pamuk işleyen-
lere ghmek için/Toroslardan bir
kere olsun geçemedim diye uta-
nnorum" diyor.
Parktan aynhrken insan, Nâ-
zım'ın yeni dikilen yazıtlann
üzerindeki gülen fotoğrafına ba-
kıp hüzünleniyor. Ne Akdeniz'in
ma\ iliği, ne parkın yeşil dolaisu,
ne Beydağlan ne de antik lima-
nın gizemh görkemi oluşan bu iç
sıkıntısını gideremiyor bir türlü.
Ölümü destanlaştırmaktansa
yaşamı güzelleştirmeye çalışan
bir büyük şairin ölüm aşama-
sında bile yaşamın güzellikleri-
ne merhaba dıyebilmesi ne bü-
yük bir "bahtiyarnkür."
18 MAYIS - 4 HAZİRAN 2002
JtGaranti
+bonus card
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı,
13. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali programında
23-25 Mayıs 2002 tarihlerinde yer alan "Kuşların Dili" gösterisinin
gerçekleştirilmesindeki değerli katkılan için
Bonus Card 'a teşekkür ediyor.
Festıvaı Sponsoru Kurumsal Sponsorfar
KOÇBANK MAR.MARA KBMMI
Bu ılan
Cumhurıyet Gazetesı'nm
katkıianyîa vavınlanmıştır
Cumhurtytt
SANDDOJ
ASÜYE
MAHKEMESİ'NDEN
Sayı:2001 644 Esas
Davacı Karayolları
Genel Müdürlüğü \e-
kili tarafından davalı
Abdullah Tuğrul aley-
hine açılan kamulaştır-
ma bedelinin tespiti ve
tescil davasında veri-
len ara karan uyannca;
Karayolları Genel
M ü d ü r l ü â ü ' n ü n
22.02.2000 tarih,
2000.8 sayılı karan ile,
Afyon ili, Sandıklı il-
çesi. Çakır mahaüesi,
Şehiraltı mevkiinde
bulunan davalı adına
kavıtlı 96 ada. 39 par-
seİ sayılı 4841.79 m2
yüzölçülü ahşap e\i
olan bahçe vasfındaki
taşınmazın 836.22
m2'lik kısmı
12.615.238.000.-TL
bedel takdir edilmek
suretiyle kamulaştınl-
masına karar verilmiş-
tir. Kamulaştırma sa-
tın alma usulü ile yapı-
lamadığından, kamu-
laştırma bedelinin tes-
piti ve taşınmazın ida-
re adına tescilı talebiy-
le yukanda esas numa-
rası belirtilen dava
açılmıştır. Keyfiyet
2942 sayılı Kamulaş-
tırma Kanunu'nun
10 4. fıkrası gereğince
ilan olunur.
Basın: 28450
PENCERE
Dam Ustünde
Saksağan!••
Cumhuriyet'in birinci sayfasındaki haber(22 Ma-
yıs 2002), Türkiye'nin nasıl akıl almaz çelişkiler
anaforunda çırpındığını sergiliyor:
"Diyarbakır'ın Dicle ilçesinde çocuklarına Kürt-
çe isim takan yedi aile ile ilçe nüfus müdürlüğü-
nün taraf olduğu dava, duruşmanın Kürtçe isim
taşıyan yargıcı Şirvan Ertekin tarafından redde-
dildi.
Dicle ilçesinin çeşitli köylerinde 23 çocuğa Z\-
lan (Güneydoğu'da bir derenin adı), Berivan (ön-
cü kadın), Rojda (doğan gün), Baver (inanç), Ve-
lat (vatan), Serhat (sınır boyu), Kendal (vadi), Zı-
nar (zirve), Baran (yağmur), Hebun (var/ık), Zelal
(saf, duru), Zozan (yayla), Rojhat (gelen gün), Agrt
(yiğit) ve Azad (özgür) adlannı veren Osman Tür-
kan, Mehmet Aydın, Mehmet Salih Esmer, As-
keri Aydın, Hüseyin Çakmakçı, AN Taş ve Meh-
met Buyruk ile ilçe nüfus müdürlüğü aleyhine
jandarmanın ihban üzerine açılan davaya devam
edildi. Dava oturumuna adı Kürtçede 'sütçü' an-
lamına gelen Şirvan Ertekin başkanlık etti."
Sonuç:
Yargıç Şirvan davayı reddetmiş...
•
Bir deli kuyuya taş atar, bin akıllı çıkaramaz; bu
davayı neresinden tutacaksın?..
Çocuğun adı Baran ya da Serhat...
Bugün Türkiye'de Serhat veya Baran adında kaç
kişi yaşıyor?.. Say say bitiremezsin!..
Ziya Paşa'nın ünlü dızelerıni ezberlemeyen var
mıdır?.. Şair ne demişti:
Bibaht olanın bağına bir katresi düşmez
Baran yerine dürrü güher yağsa semadan
"Baran" sözcüğünü dizeden çıkaracak mıyız?..
Ziya Paşa ne diyor:
"Yağmur yerine gökten inci yağsa, bahtsız ola-
nın bağına bir damlası düşmez..."
Yoksa Anadolu insanı çok mu bahtsız?..
Belki aklımızı fikrimizi peynirekmekleyedik; ke-
çileri kaçırdık...
"Azad" sözcüğü Kürtçe mi?..
Tuttuğu bir kuşu salıverirken Anadolu insanı han-
gi tekerlemeyi söyler:
"Azad buzad, beni Ahrette gözet!.."
"Azad" şimdi sakıncalı mı sayılıyor?..
Neresinden tutarsan tut, PKK'nin en büyük kö-
tülüğü Anadolu insanına oldu...
Elbirliğiyle aklımızı başımıza devşirelim, bu kö-
tülüğü kökünden silip atalım...
Anadolu'da bir daha silah sesi duyulmasın, di-
namit patlamasın...
Canlara kıyılmasın!..
Etnikçilikten yeryüzünde kimseye hayır gelme-
miş ki bizegelsin...
•
Emperyalizm Ermeni ile Türk'ü Birinci Dünya Sa-
vaşı'nda, Rum ile Türk'ü ise Kurtuluş Savaşı'nda
karşı karşıya getirdi; 1914'ten 1922'ye dek yaşa-
nan savaş öylesine kanlı bir kıyametti ki Anadolu'da
bir arada yaşamak olanakları kalmadı, göç kaç zo-
runlu oldu...
PKK, Kürt'ü de aynı tuzağa düşürmek istedi;
ama, başaramadı...
Emperyalizmin vargücüyledesteklediği PKK kı-
yamını Anadolu Kürt'ü benimsemedi...
Geriye kalan kuşkulu tortuyu temizlemeli!..
Dinsin bu fitne!..
•
En tuhafı da Kürtçeye bozulan kafanın gradosu-
dur!.. Dilimiz Farsça, Arapça sözcüklerle dolu, ül-
kede nereye baksan Ingilizceyle donanmış; biz
Güneydoğu'da bebelerin adlarına takılıyoruz...
-J
önce desen vardı...
güzel sanotlar fakültelerinin
* Resim
* 6rafik
* Seramik
* Heykel
* İç Mimarlık
* Resim Öğretmenliği
bölümlerine hazırlanmak,
ya^antınıza boyut katmak,
çizginizi geliştirmek,
ıstiyorsanız...
desen çahşmalarımıza
sizleri bckliyoruz.
r*RŞTIRMAI
mumcuSînf'"'"Paris Caddesi No. 14
Kavaklıdere - Ankara
Tel:(0312)417 77 20pbx
Faks:(0312)417 57 46
e-posta:umag@umag. org.tr
www.umag.org.tr
ŞİŞLİ1. SULHHUKUK
HÂKEVILİĞrNDEN
2000 390
Müteveffa Fatma lclal Kurtbek'in sağlığında Beyoğlu
16. Noterliğı'nde tanzim ettirmiş oldu|u 9.9.1999 gün
29670 yevmiye no'lu vasiyetnamesinın okunması husu-
sunda C. Savcılıf ı n c a ihbar yapılmış ve yapılan
17.10.2000 tarihli celsede müteveffanın son ıkametgâhı-
nın Zeytinburnu olması sebebıyle yetkisizlik karan ve-
rilmiş olup; Kadıköy. Ataşehır. 63 ada, Gardanya. 5-1A.
kat-8. daire 17'de ıkamet eden mirasçı Metın Durmaz'a
işbu yetkisizlik karan tebliğ edilemediğinden,
Mahkememizin 17.10 2000 gün 2000 130 Esas.
2000,1105 sayılı mahkememizin yetkisizliğine. dosya-
nın yetkili Zeytinburnu Sulh Hukuk Mahkemesi'ne gön-
derilme karannın ilanen teblığıne, 8 gün içinde karan
temyiz etmediği takdırde yetkisizlik karannın kesinleşe-
ceği tebligat yerine kaim olmak üzere ilan olunur.
15.2002 ' Basın: 30244