25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 3 MAYIS 2002 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA kuttur(Ş cumhuriyet.com.tr 15 HAYATIN ÖTE YAKASI FERİDUTV ANDAÇ Şimdi,yeryüzü YaşarKemal<jök ipil ipil burculanmıstı. tğde ağaçlannın ko- kusu hem siper, hem sığınağımızdı. Bir başına ka- lıp ılk kıtap okumalanmızm heyecanına paydaştı onssı. Bır yurtluktu; sizi bağnna basan, hayatın dervşirilmiş bütün renklermı. kokulannı getiren benzersız bir 'ada'ydı sanki! O baş dönmelerine kanşan bir okuma şöleninin adı ydı İnce Memed™ Abdi Ağa, An" Safa Bey, Hat- çe» Iraz, TopaJ Ali... bir bir gelıp geçerlerdı adını sessızliklerde andığımız bahçeden. Ötede kentin kadim yalnızhğı, geceye teslimi anlatılırdı. Siz, Yaşar Kemal'ı. bir destan kahramanı, bir yüce an- latıcı gıbı dinleme çağına ermiştiniz. Üzerinize sınmış iğde kokulanyla bir okuma odasına çekil- miş, meraklı gözlerle İnce Memed'i okuyorsunuz bendeş yüreklerle soluk soluğa. Bir ses ötekine ulaşıyor, dinlene dinlene yol alıyorsunuz onun sa- tırlan arasında. Hiç unurmadığın, sana ığde kokulannın geldiği bahann ilk serinlığini anımsatan sözlerine dönü- yorsun bırden: "Som tarmızı, som mavi, som san açmış çiçekJerin, som yeşflin ûstüne, balkıyan, da- ğın doruğundaki yıldız harmanınm alüna diz çök- füm. Dağuı sırüna. karta \ üreğine diz çöktüm» Bü- yük sevdalara yüreğini açmış dağın a\dınhğına, ışı- ğma diz çöktüm.'" Gün kuşluk vaktı. Onun, bu kentteki sığınağı, hatta adası olan Basınköy'ün çepeçevre kuşatıl- mışhğına canın sıkılarak yol alıyorsun. Birazdan söz söze duracaksıruz. ••• AJcçadağ'ın eteğindeki Canbaz ovasını ay ayduı- lık bir gecede bir baştan bır başa geçerken Arna- vut Durdu anlatmıştı: "Kemal öyle biridir ki; bu dağlann en kuytusunun yolunu izini biKr, börtü bö- ceğin yüreğüü okur, çayır çimenin diliyle dilleşir~" Ne eşkıya öyküleri dinlemiştım ondan... Her biri bir destan kahramanı gibıydı. Yaşar Kemal'in adı- nın, suretinin, sözünün edıldıği her sohbette, yöre ınsanı, onu da bir destan kahramanı gibi dile geri- rirdi. Adını dillendirir, suretını tanımlardı. Bir gün, alıp başımı gittığim onun Çukurova'sın- da ne çok şey dinleyecektim ona dair. Ne çok ge- zinip duracaktım; "DikenKdüzü burası mı?" diye diye.. sonra Hemite'ye uzanacaktım. Oradan Ana- varza'ya... Dayanamayıp Savrungözü'nü bulurum umuduyla Akifiyeden ta Büyükçamurlu'ya kadar çıkacaktım. Her adımımda dilin rengi, sözün bü- yüsü, doğanın dillenişi;'Yeryüzü YaşarKemal'di- yordu bana! ••• " Ve dağ vürüyordu kaval sesinde. Ve uçurumlar, çığlar, ayaz gece, yıldıziar patfayordu. Ayışıgı patn- yordu. Ve dağ bütün hışmryla yürüyordu. Terkmiş, soluklanan» Bir ulu dev gibi göğüs geçiriyordu Ağ- n." Yüzümü dağın enginine dönüp; savrulmanın, gidip gidip dönmenın, aşkın bendinden geçmenin sağaltısmdaki bir yürekle Memo'yu. Gülbahar'ı, Sofi'yı andım. Ne dıle ne de söze gelendi bu. Ağ- >u büyük usta, yazdıklanyla önümüzdeki yalan karanlığım aydınlatıyor, yapmacık edebiyatı dolaşıma sürenlerin boyalannı döküyordu. Işte, yeni 'nehir romarn' 'BirAda Hikâyesi'nin ilk iki kitabı Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana, Kanncanın Su Içtiği bir anıt gibi orada duruyor. Içinizden bir ses: Şimdi, yeryüzü Yaşar Kemal, diyordu. n Dağı'na dokundum onun sözleriyle; acıya, ayn- lığa, kavuşamamaya, yitik aşka dokunurcasına... Sonra döndüm Yağmurcuk Kuşu'nu okudum. Yeryüzünün acısına, kaç-göçün diline erdim ora- da.. Kale Kapısı, Kanın Sesi korkuya, acıya baş- kaldınydı. Akçasaz'ın beyleri cana gelmişti bir- den.. Geçip gittiğim yerlerde izi tozu, adı rengi vardı Meryemce'nin, Taşbaşoğlu'nun... Yeryüzü Yaşar Kemal'di... Birazdan yüz yüze gelecektik. Dünyanın öte ucuna, kutbun daha da kuzeyine yolculuğumda, Hamburg-Stockholm treninde yol arkadaşım olan Finli şair Mark MaOon'un Fince- sinden okuduğu ince Memed'le karşılaşmam artık şaşırtmamıştı beni! ••• O ilk adımda seni gür sesiyle karşılayan bir des- tan kahramanıyla yüz yüzesin.. Kıpır kıpır yüreği. Coşkulu mu coşkulu. Elleri menevişli, her bir sö- zü umut, sevgi, anlam dolu. Menekşeli balıkçılara da sorsan onu böyle anlatacaklardı. eminım! Bir sözünü anımsamıştın: "Durup donmaktansa, yeni sınırtar denemek, yeni aşamalara varmak daha i>i Ama yenihk uğruna yapmacıkhk yalancılık.. İşte bunu yutmamak gerek. Bu daha zararh." Sonra şunu düşünmüştün. ılk sözü 'Bir Ada Hi- kâyesi'ne getirmeden: Bu büyük usta, yazdıklany- la önümüzdeki yalan karanlığım aydınlatıyor, yap- macık edebiyatı dolaşıma sürenlerin boyalannı dö- küyordu. Işte, yeni 'nehir romanı' 'Bir Ada Hikâ- yesi'nin ilk iki kitabı Fırat Suyu Kan Akıyor Bak- sana, Kanncanın Su Içtigj bir anıt gıbı orada duru- yordu. Her sözüyle hayata yüzünüzü dönüyordu- nuz. Içinizden bir ses: Şimdi, yeryüzü Yaşar Ke- mal, diyordu. Bir okuma şenliğinin sesinin, rengi- nin ne olabileceğini de anlatıyordu. Okurunu av- lamayan, tuzaklar kurup yanıltmayan bır yazı us- tasıyla yolculuğun zamanıdır şimdi. OKUMA ÖNERILERI * Yaşar Kemal 'in bütün yapıtlan Adam Yayınları 'nca yayımlanmaktadır. Roman: İnce Memed (4 cilt); Orta Direk, Yer Demir Gök Bakır, Ölmez Otu, Yağmurcuk Kuşu, Kale Kapısı, Kanın Sesi, Demirciler Çarşıst Cinayeti, Yusufçuk Yusuf, Deniz Küstü, Kuşlar da Gitti, Yılam Öldürseler, Ağrı Dağı Efsanesi, Teneke, Al Gözüm Seyreyle Salih. Öykü: San Sıcak. Röportaj: Nuhun Gemisi, Yanan Ormanlarda Elli Gün, Peri Bacalart, Bir Bulut Kaynıyor. Deneme: Baldaki Tuz, Ağacın Çürüğü, Zulmün Artsın, Ustadır An. Söyleşi: Yaşar Kemal Kendini Anlaüyor, Alain Bosquet Yaşar Kemal Üzerine: Yaşar Kemal'i Okumak, Çe\: Nedret Tanyolaç Öztokat- Erdim Öztokat, 1998, Adam Yay.; Yaşar Kemal'in Romancılığı, Fethi Naci, 1998, Adam Yay.; Yaşar Kemal Bir Geçiş Dönemi Romancısı, 2000, Everest Yay. BELLEK KUTUSU "Bu Çukurova topmğı benim kendi ülkem olduğu kadar da benim romanlanm için yarattığım bir ülkedir. Romanlanmda/d insanlan, otlan, böcekleri, çiçekleri, atlan, kuşları ne biçim yarattımsa, Çukurovamın dilini yeniden yeniden yoğurarak nasıl bir yazı, roman diline çevirmişsem, kendi Çukurovamı da öylesine yarattım. Yeniden yaratarak düşsel bir ülke kurmağa çalıştım." Yaşar Kemal Eskişehir Sinema Günleri'ne katılan Behiç Ak: Sansür korku toplumu yaratır CAN HACIOGLU ESKİŞEHİR - Anadolu Üni- versıtesı Uluslararası Sinema Günleri 20 Mayıs'ta Behiç Ak'ın "Türk Sinemasında Sansürün Ta- rihi-Siyah Perde" adlı belgesel fılm gösterimi ve söyleşisiyle başladı. îletişim Bilimleri Fakültesi'nin mavi salonundaki belgesel göste- nmi ve söyleşıye fakülte öğrenci- leri büyük ilgi gösterdi. Gösterimi 2.5 saat süren 4 bölümlük belgeselden sonra. öğrencilerle söyle- şen Behiç Ak, belge- sel filmin Fikri Sağ- lar'uı kültür bakan- lığı döneminde, ba- kanJığın katkılanyla hazırlandığını belir- terek "Belgesel, Os- manlı tmparatorlu- ğu'nun son yıllann- dan 1994 vıİına ka- dar, sansure uğrayan Türk sinemasıru an- lıOyor. 1994yıhndan sonrası da belgesele eklenmeh'dir. Biz 1994 \ihnda belgese- ti tamamladığımız- da, sansürün kaldı- nhnası için bir yasa çıkanlacakü. Oyasa bugün hâlâ tarüşıbyor ve çı- kanlmayı bekHyor" diye konuştu. Ak. sansürün yaratıcılığı orta- dan kaldırdığını da belirterek, şunlan söyledi: "Sansürie korku toplumu oluşruruJur. Korkan, sansürün engeline taküacağmı dü- şünen, yönetmen, yapımcı sağiık- b düşünemez. Sonuçta da sağhklı fibnJer ortaya çıkmaz. Sansürcü- ler, gençlerin 'yaratıcılığını' da en- geUrvorlar. Ortadan kaldırrvorlar. Topİumun önünü kapatıyorlar. Amca, Türkiye'nin yurtdışında Behiç Ak, sansürün yaratıcılığı ortadan kaldırdığını vurguladı. ünajını da bozuyorlar. Ulkemiz hakkında kötü propaganday a ne- den ohıyorlar." Söyleşinin sonunda tletişün Bi- limleri Fakültesi'nin öğrencileri- nin çeşitli sorulannı da yanıtla- yan yönetmen Behiç Ak, bir öğ- rencinin "tran sineması sansür sa- yesinde gelişti" diye konuşması üzerine, "tranveÇin'deciddi san- sür var. Ama, o ülkeierin sinema- lan, yapımcılann bilgi birikimle- ri ve altyapüan sayesinde geüşti. Belki sansür de iyi yönde gelişmeleri- nietkflemişolabüir. fnsan kendini öz- gür hissettiğinde daha iyi füm orta- ya çıkar" dedi. Fatma Girik ile Ömer Kavur'un da katıldığı açılış töreninde, îletişim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sezen LT nlü ise yaptığı konuşma- da, 107 yıla dam- gasını vuran sine- ma sanatının. tüm mükemmelliği ile karşımızda durdu- ğunu belirterek Sinemayı ulusla- Ahmet Ertuğ'un 7A0/!a'fotoğrafları Ayasofya'nın galeri katında 'Hatikanuı' rarası düzeyde dördüncü kez ken- timizde, ünh ersitemizle ve öğren- cflerimizle buluşturmanın sevin- ci, gururu ve heyecamyla ağniıyo- ruz. Artık, sinema sanatı. perde- ye dökülünceye kadar geçirdiği aşamalann zorhığu, insanlarm üs- tünde bıraküğı etki gücü, kazan- dığı popülarite ve pahah üretim maliv etleriyle diğer sanat daOan- na göre oldukça ayncalıkh bir yer edinmiştir. Işte, biz de bu ayn- calıkh sanat dahnın cgitimini ve- ren bir kunım olarak bir kez da- ha karşuuzdayız" diye konuştu. şahesedeıi OKTAYEKtNCİ İNSAN YARATICILIĞENIN AYREVTILARI - Mimar ve fotoğraf sanatçısı Ahmet Erruğ, Ayasofya'daki aynntılan belgelerken diyor ki: "Bu efsunlu mekânın mimarisinin sırursızhğmı ve mozaiklerinin de- rinBğini belgelemeye çahştım.-" 'Kültürel Yaşam ve Müze' Kültür Senisi - 20. Müzeler Haftası kapsamında 21 Mayıs'ta Yddız Teknik Üniversttesi'nde 'Küftürel Yaşam ve Müze' konulu bir panel gerçekleştirildi. Türkiye'de müzeciliğin durumuyla ilgili olarak panelde vurgulanan ortak kanı, müzelerimizin üstlerine düşeni gerçekleştirebilir duruma getirümesinin zorunluluğu oldu. 'Müzecüik Anabilim Dah' kuruculanndan Prof. Tomur Atagök müzelerin, giderek insan odaklı hale geldiğini, en önemli örgün eğitim kurumlan arasında olduğunu, insanlığın kültürel mirasını anımsatarak toplumun bireylerini yaratıcı düşünceye yönlendirdiğini voırguladı. Istanbul Sanat Müzesi Vakfi Başkan Yardımcısı Dr. Engin Sağdıç, Türk sanatının 1950'lerden bu yana kazandığı ivmeyı karşılayacak •çağdaş sanat müzesi' eksikliğinin kültürel kalkınma için büyük bir engel olduğunu söyledi. Akbank'tan Ash Ahveren, özel sektörün kent içınde müzecilik açısından boşluk olan alanlan paylaştığına dikkat çekerken, Reklamverenler Başkanı Caner Tünaman, konuyu tanıtım açısından ele aldı. Görüşüne baş\ r urduğumuz, 'Müzedler Derneği' kuruculanndan Füsun Ersoy ise müze binalannın bakım ve onanmlannın aksatıldığını; çağdaş ve yeterli olmadığından ışık, ısı, nem gibi faktörlerin yol açtığı olumsuz koşullann çözüm beklediğini ve yöresel koşullar göz önüne alınmadan hazırlanan tek tıp projelendirmenin sakıncalannı vurguladı. Ayasofya, 29 Mayıs 1453'te Fatih'i yorgun ve 'bakımsızhk' içinde karşılar- ken 920 yaşındaydı. Bugün ise 1470 yaşında. Neredeyse 550 yıldır hem Osmanlf nın hem de Cumhuriyet'in 'himayesi' ve onanm- lan sayesinde •mucize\i insan akn ve yaradcıhğuun dünya harikası' olarak 3. binyılı yaşamaya başlıyor. Böylesi derin ve anlamlı bir geçmi- şin; 'Farkh bir inancın kültürel mirası- na tarihin en saygdı vekesintisiz en uzun süren koruma kültürünü' de belgele- diğini söyleyen Kültür Bakanı İstemi- han Talay, aynı kültürün geleceğe de aynı kararlılıkta aktanlmasma 'güven- ce' oluşturan 'uhısal anlayışınuzı' ise şöyle \-urguladi: 'tnsanhğm ortak mi- rası bize emanet ve geçmişimizden al- dığnnız kutsal görevimizi yannlara da aynı banşcıl duygularla taşryoruz?' Ayasofya, 2002 yılının Müzeler Haf- tası'nda çok özel ve ayncalıklı bir et- kinlikle 'gizK şaheserlerini' hayranla- nyla paylaşmaya başladı. Bugüne dek en dikkatli ve en merak- h bakışlann bile, belki de fark edeme- diği 'gizem ve hüner yüklü sanatsal ay - nnülar', 21 Mayıs 2002 akşamı tören- le açılışı yapılan '2. Galeri Kaü'nın et- kileyici mekânlanyla bütünleşmiş Ah- met Ertuğ'un fotoğraflannda sergile- niyor... Suluboya kâ§ğıdına özel baskı teknikleriyle basılmış, birer 'ikona' kutsallığı içinde "Harika'nm gizh" şa- heserlerini" yansıtıyorlar. Borusan'ın kültür ve sanatımıza 'özenüvedüzeyli' katkılannın güzel bir ömeği olarak gerçekleştirilen serginin açılışında Ahmet Kocabıyık dedi ki: "Fotoğraflardaki ayrmtılar ile gerçek- leri birtiktealgılamak tarihin bu en ba- nşcıl mirasımn insancıl mesajlarmı da- ha güçlü kıhyor." Işte bu mesajlann müziğini de 'Aya- sofya Korosu' seslendirdi. Helen, Ro- ma, Bizans, Süryani ve OsmaıüVdan özgün müzik örnekleri anıtsal kubbe- den yankılanıp yüreklere yerleşti... ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Anadolu Üniversitesi'nde Sinema Günleri... Bundan dört yıl önce, Anadolu Ünıversitesi îleti- şim Bilimleri Fakültesi öğretım üyelerinden ve çok sevgili dostum Prof. Dr. Gülseren Güçhan "Bun- dan böyle heryıl uluslararası nitelıkte 'Sınema Gün- leri' düzenleyeceğiz, bizim ünıversiteye ve fakülte- mizeyakışırt" dediğinde, olumlu anlamda şaşırmış, ama olaya pek de iyimser bakamamıştım. Gözümün önüne hemen uluslararası bır festivalın kaçınılmaz kıldığı dev boyutlu çalışmalar ve bu çalışmaların ol- mazsa olmaz koşulu olan parasal destek gelmişti. Ancak ben kafamdan bunları geçirirken.fakülte- mizde bir koşuşturmadır başlamıştı. Kendisine ge- len ve fakülte için yararlı gördüğü her öneriyi ne olursa olsun gerçekleştirmeyi "makamının ilkesı ve gereği" bilenîletışim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sezen Ünlü, fakültenın tüm olanaklarını ve per- sonelini seferberetmişti. Hemangi bır üniversitede böyle bir girişimin, üniversite yönetiminın sadece onayı degil, ama güçlü desteği olmaksızın gerçek- leştirilebilmesi düşünülemez. "Uluslararası Eskişe- hir Sinema Günleri" projesı, bu bakımdan da şans- lıydı, çünkü sanatla ilgili herhangı bir konuda des- tek vermemesi düşünülemeyecek olan Rektör Prof. Dr. Engin Ataç, daha en baştan bu projenin arka- sında oldu. Bu yıl 20-28 Mayıs tarihleri arasında dördüncüsü düzenlenen Anadolu Üniversitesi Uluslararası Eskişehir Sinema Günleri, daha başından ıtıba- ren îletişim Bilimleri Fakültesi'nin elemanlannın ve unıversitenin tüm ilgili bırimlerinın başanlı bır ıme- cesı nrtelığıni kazandı. Organizasyonda görev alan öğrenciler, hiçbir şeyin aksamaması için ellerinden geleni yaptılar. Ve sonuçta Prof. Dr. Gülseren Güç- han'ın dedıği oldu; bızım ünıversiteye ve sınema-te- levizyon bölümü olan fakültemize "yakışan" Sine- ma Günleri, bu yıl dört yaşına bastı. Burada kişisel bir gözlem olarak belirtmek ıstediğim bir nokta var. Anadolu Ünıversitesi îletişim Bilimleri Fakültesi'nde görev yaptığım on yıldır. bu fakültenin her başan- sıyla sevindim, ama sonuçta hiçbir başarısı karşı- sında şaşırmadım. Sanki her başarıyı doğal bir so- nuç olarak karşıladım. Bu yılkı "Sinema Günleri", etkinlikler bağlamın- da çok zengin bır yelpazede gerçekleşiyor. Yirmiye yakın yabancı, ona yakın yerli film, aynca çeşitli söy- leşiler ve Muzaffer Hiçdurmaz'm "Türk Sinema- sında Siyah Beyazın Serüveni" başlıklı fotoğraf ser- gisi, etkinlikler arasında yer alıyor. Yabancı yönet- menler arasında Michelangelo Antonioni, Fede- rico Fellini, Marcel Carne, Claude Chabrol gibi sinema tarihıne geçmış adlar var. Ömer Kavur, Nesli Çölgeçen, Zeki Demirkubuz, Ersin Per- tan, Ali Özgentürk, Banş Pirhasan, Serdar Akar, Semih Kaplanoğlu ve Ahmet Çadırcı da filmleri programda yer alan Türk yönetmenler arasında. Bir eleştiri olarak değil, fakat "Sinema Günleri" gibi bir etkinliğin daha da gelecekte boyut kazana- bilmesi için yapılabılecek olanlar üzerınde de biraz durmak istiyorum. Her şeyden önce, bu etkinliğin bir üniversite ortamında gerçekleştirilmesı nedeniy- le, söyleşilerin sayısının arttırılmasında yarar var, ül- kemizde sinema üzerine yayımlanmış telif ve çevi- ri eserlerin yer alacağı küçük bir kitap sergısine de ileride yer verilebılir. Hatta Sinema Günleri boyun- ca öğrencilerın bu kitapları edınebılmelerı için indi- rimli satış da yapılabilir. Anadolu Üniversıtesf nin mekân bakımından sa- hip bulunduğu geniş olanakları göz önünde bulun- durarak ıleriki düzenlemelerde sergi sayısının arttı- nlması da düşunülebilir. "Uluslararası Eskişehir Sinema Günleri", dördün- cü yılında gelecekte hertürlü gelişmeye açık birya- pıya kavuşmuş olarak yolunu sürdürmekte. Benim bu sütunlarda tek yapabıleceğim ise başlangıcın- dan günümüze bu büyük etkinliğe emeği geçmiş olan herkesı yürekten kutlamak... e-posta: ahmetcemal(a superonline.com acem20(â hotmail.com Kısa Film Maratonu sonuçlandı • tSTANBlT, (ANKA) - TÜRSAK Vakfı tarafından Garanti Bankası'nın ana sponsorluğunda gerçekleştirilen '6. Uluslararası Çevre Filmleri Fesrivali' kapsamında Istanbul Bilgi Üniversitesi'nin işbirliğiyle düzenlenen '6. Halikarnas Balıkçısı Kısa Film Maratonu'nu kazanan projeler belli oldu. Yanşmaya bu yıl 35 proje katıldı. Istanbul Üniversitesi tletişün Fakültesi öğrencilerinden Gökmen Onat, Göktuğ Günal, Özden Yeniyol, Amir Khalilzadeh'ten oluşan ekibin 'Uzaktan Kumanda", >ine Istanbul Üniversitesi îletişim Fakültesi öğrencilerinden Bengisu Gençay, Hale Tümer, Yasemen Türkalp, Duygu Ertürk'ten oluşan ekibin 'Su Masalları' ve Marmara Üniversitesi Müzik Eğitimi Bölümü öğrencisi olan Zeynel Tolga Güre'nin 'Isimsiz' adlı projeleri çekibneye değer buldu. Tamamlanan filmler festivalın son günü olan 13 Haziran'da izleyicilere sunulacak. tSmNBUL TİHITRO FlSiimÜ'NDE BUGÜN • RUMELt HİSARI nda 21 OO'de îstanbul Şehir Tıyatrolan dan Otheno'. • AKM ODA TİYATROSU'nda 20.30'da EJC02 Projesi'nin 'Kıvranış I Tutku' adlı oyunu. (0 212 251 56 00) M ORTAKÖY'de 15 00 te Plasticiens Volants'ın 'Geçit' adlı sokak gösterisi. • MUHStN ERTUĞRUL SAHNESİnde 20.30'da Stüdyo Oyunculan'dan 'Oidipus Nerede?'. (0 212 246 06 28) • OYUN ATÖLYESÎ'nde 20.30'da 'Ennisjer ya da Günahkâriar'. (0 216 345 39 39) • TAKStM GEZİPASTANESİ önünde 19.30'da Derya Alabora ve Şerif Erol'dan 'Yine Ne Oldu?' adlı sokak gösterisi. ANKARA MÜZİK FESTİVALİ'NDE BUGÜN • MEBŞURASALONU'nda 20 30da Orhan Ahıskal & New Dimensions Ensemble'ın konseri. (0 312 427 08 55j
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle