23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
MAYIS 2002 CÜMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIZI kişi onda kendi özlemlerini buluyor, kendisini onunla özdeşleştiriyordu GEÇMtŞTEN Denizyalnız kovboydeğildi IVILSTAFA YALÇINER Dönemlerin kench koşullannın be- lirleyicilığınin karutlan, üzerine yapı- lan konuşmalann, getınlen yorumlar ve sahiplenmelenn ılgısızlığı ve hatta saJıteliğıne karşın, belkı de en çok, De- niz'dır, Mahir'dır, Sinan, Alpaslan, Ka- dir'dır, Kaypakkaya ve '68'i '68 ya- pan diğerleridır. '68. eksığı-fazlasıyla, kuşkusuz en çok onlann şahsında, on- lann özellıkleriyle, düşünsel ve pratik eylernleriyle anlamlıdır. 0 dönem şu ya da bu tutumu almış ama bunu eleş- tirel olarak bile sürdürmemış, şımdi de temelsız ıddıalarda bulunan "68 kuşak- çılan"na konuya ılişkın söz düşmez. Üç arkadaşımın hıçbır bulanıklığa yer bırakmayan ıdam sehpasında hay- kırdıklan son sözlen altın değenndedır. Emperyalızm ve işbirlikçilenne karşı uz- laşmaz düşmanlık, işçi sınıfi ve halka bağlılık, Türk-Kürt kardeşhğine vur- gu, Marksızmın zaferine ve mücadele- nın süreceğine yürek dolusu ınanç. Eleş- tirilecek yanlan yok mudur0 Olmaz mı... Ancak bu, dönemin bir eleştirisi olabilir. Ölçütlennı bıröyle birböyle uy- gulamadıklan, inançlannın peşinde ka- rarlılıkla yürüdükleri kesındır. Kişilık- leri de dönemin koşullannca buna uy- gun şekillenmıştır. Ne paranın egemen- liğinı takmışlardır ne '*SuUan" Süley- manı. Ne ırticaya boyun eğmışlerdır ne "postaFa. Amerikan emperyalızmıne sonuna kadar karşı çıkmışlar ama Rus ya da Avrupa ülkelerinin emperyalız- mine yaslanmak akıllannın ucundan geçmemiştir. jandarmabaşı Amerlka Vietnam'da darbe üstüne darbe yi- yen dünyanınjandarmabaşı Ame- rikan emperyalızminın yenılebılirliğı- nin yaşandığı günlerin çocuklandırlar. Düşünce ve eylemlenne yön veren, As- ya, Afrika ve Latin Amerika'da gerile- mekte ve "domino kuramına" sanlmak- ta olan emperyalızmin yenıleceğıne olan inanç ve coşkulandır. Belki bu- gün onlan sergüzeştler olarak anlaşıl- maz lulan da budur. Tüm gelecekleri- nı Amerikan emperyalızmınin çıkarla- nna göre planlayan ya da bu dev gücün yenilmezliği aldanmasına kapılanlara Denizler, ne de çocukça görünüyorlar! Kendi postallannı ayaklanna geçirişle- ri ne denli unutturulmaya çalışılıyor. Stratejik, taktik, teknik vb. görüş ve yaklaşımlan tarüşılabilır kuşkusuz. An- cak tümünün ardında yatan temel uz- laşmaz tutumlan, halka ve kendılenne bel bağlamalan tartışma dışıdır. Başkalannın ıdamı bekleyışıne tanık olmadım, ama ölüme böylesıne bayra- ma gider gibi gıdilebildığini sanmıyo- rum. Başta Denız olmak üzere arka- daşlanm, ıdam edileceklerinden emın- diler. Her şey bir yana Mendereskr'e karşı "üçe üç" bsasçılığı geçerliydı. Nitekim öyle de oldu. Nedamet yönlen- dirmelerinin bizlere ulaştınldığı aylar boyunca, özellikle Deniz'in oyun araç- lanna dönüştürdüğü ıdam ve sehpa, günlük şakalanmızın başlıca konusu olmuştu. Yargıtay ılk 18 kişilik listeden üç kışı dışındakilerin idamını bozunca, "oynn"un dışında kalacaklan ıçin çok sayıda arkadaşımın isyan ettiğini hatır- lıyorum. Idam edilmek istiyorlardı! Ölüm oyunlaşmıştı: idama gıtmek ter- cih ediliyordu, gıdenlen izlemek ise kahrediciydi. Deniz, her zamanki gıbı bulunduğu her ortamda öne çıkıcılığıy- la "oyınAın sürükleyicisiydi. Bu, her zaman ve her koşulda böyle olmuştu. Filistin'e ayn ayn ve farkJı örgütlere gitmiş ve birbirimizi hıç görmemıştık; ama daha orada Denız'le ilgilı kahra- manlık öyküleri kulağımıza ulaşmıştı. Sonralan Türkıye'de neredeyse herke- sin Deniz'i evinde sakladığı, ona dağ- larda kılavuzluk ettığı türünden riva- yetlere tanık olduk. Deniz, hiç gıtme- dıği yerlerde hiç görmediğı kimseler- den yardımlar görmüştü... Çok kışı De- niz'de kendi özlemlerini buluyor, ken- disini onunla özdeşleştiriyordu. Sürük- leyıci, baş kahraman hep oydu. Günü- müzün otuz yaş ve altı kuşağında De- niz ısminin yaygınlığının nedeni de bu- dur. Dönemin kahramanı Deniz, hiçbir zaman tek başına kal- mamış, hiç sonradan ona yakıştı- nldıgı gibi "yalnız kovboy" olmamış- tır. Kendimizı, kendi seçimımizle, ge- nişlemenin yolu olarak düşünüp daralt- tığımız silahlı mücadele döneminde bi- le teke düşmeyip milyonların gönlün- de taht kuran Deniz, öncelen de etrafi- na hep binlen, on binleri eylemlı ola- rak toplamayı başanrdı. Dönemin ko- şullan önemlıydı; Deniz ve kışısel özel- liklen de, dönemin bir kahramanı ola- rak cnemliydi. tnsanlan etrafinda top- layacak sorunlan saptamada, bunun ge- rektırdiği taleplen formüle etmede De- niz olağanüstü yetenekJı ve öngörülüy- dü. Koca koca "müesseselerin" yapa- Oral Çalıjlar, lllray Demır Necmı Demır, Tuğrul Eryılmaz Oğuz Etçı Atıllc Keskın, Ertuğaıl Kurlcçiı, Oğuziıan MOftöoğlu, Muzoffef Oruçoğlu Ulltu Soğır Teslım Tore ve Mustafa Yalçınef YALÇINER: Sinan sürekli okurdu Sinansa, Deniz'le Hüseyin'in özelliklerinin sentezi denebilecek bir kişiliğe sahipti. Hem örgütçü hem sürükleyiciydi. Içimizdeki en bilge kişiydi. Çok okumuştu. Hem de çok sayıda dilden okumuştu. Hiç bilmediği Portekizce'den bir kitabı bir gecede okuduğunun, bu dili kitap okuyacak kadar söktûğünün tanığıyım. Latince ve Ispanyolca da içinde olmak üzere bildiği dillerin bunu mümkün kıldığını hayranlıkla izledim. Kitaplanndan hiç aynlmaz, sürekli okurdu. "Dağda" sırt çantasında da 4-5 cilt kitabı vardı. Bilmediğimiz pek çok konuda ona başvururduk. Mücadele ve geleceğine dair hem kendisiyle hem de başta Hüseyin'le çok tartışmış, karannı en son o vermişti. Düşünsel derinliği ve bilgisinin genişliğinin yanı stra düşüncelerini olağanüstü sistemli ve etkili ortaya koyar, bu yönüyle etrafinı ve Mustafa Yalçıner (ön sırada sağdan üçüncü) Nurhak'ta yaralanmıştı, duruşmalarda şezlongda oturuyordu. madıklannı az sayıda arkadaşıyla ger- çekleştırebilmesi. bu, ezilen kitleleler- le birleşebilme yeteneğinin ürünüydü. Amenkan 6. Filosu'nu protesto göste- rilen, en başta onun esenydı. Cenaze ve- rilmemesine rağmen, boş tabutla 50 bin laşılik cenaze töreni, onun öngörülü ki- şıliğinın kanıtıydı. Istanbul Ümversıte- si'nin işgahne o damgasını vurdu. Etrafinda yığınlan toplayabılmesı- nin temel bır etkeni, doğru ve gerçek- çi taleplerle doğru yerlerde inisıyatif almasıysa, dığeri de, bunun sonucu ola- rak elde edilen küçük küçük başanla- nn bıriktirdiği Deniz'ın temsıl ettığı önderlığe güvendi. Başında Deniz'ın bulunduğu her ışın başanlacağı ınancı, en çok Denız'in tutumlanyla oluşmuş- tu. Deniz'ın inisiyatıfı ve önder kişili- ği bunlara bağlı olarak şekillendi, son- ra gıderek efsaneleştı. .Ancak temelın- de. halka bağlıhğı, onun özlemı olan an- tıemperyalıst, demokratik talepleri sa- vunarak öne atılması yatıyordu. Kişıliğini ve öne çıkışını belırleyen yönlerinden bir dığeri, bilgisinin ve il- gı alanlannın genişlığıydi. Çoğumuz- da olmayan bu özelliği de, onu öne doğ- ru ıtmişti. Kendisini sadece politıkay- la ya da mücadelenin dar anlamda ih- tiyaçlanyla sırurlamaz; örneğın Rodn- guo'nun gitar konçertosunu büyülenmış- cesine dinler, Ömer Hayyam"a vannca- ya kadar ezberden şıirler okur, güle- o>Tiaya yaşardı. Diğerlenne haksızlık etmeden söyle- yebilirim b, yakından tanıdığım diğer ikı önder kışilikten biri Hüseyın tnan, diğeri Sinan Cemgil'di. Hüseyln asla öne çıkmadı Hüse\Tn"ın özelliği, tutumlan ve ey- lerrileri örgütleyip kotarması, ama asla öne çıkmayışıydı. Dönemin özel- likle Ankara'da gerçekleşen hemen her antıemperyalıst demokratik içenkli ey- leminin baş düzenleyıcisı oydu. tlışkı- lennı kurar, yürütücü ekıbı örgütler, yö- nünü doğrultur ve içinde yer alır ama kendisini özel olarak gizlerdi. Belliydi ki, daha sert hesaplaşmalara hazırlan- maktaydı. Dönemin "meşalesi",Amen- kan Elçisi Kommer'in arabasının yakı- lışını örgütle>ap kibritinı çakan da oy- du, ama neredeyse oradan geçenler bı- le mahkeme önüne çıkanlırken ısmım kimsenın du\Tnadığı yine o. Az sayıda ınsan tarafından bu özelliğiyle bilınıp tanınır, saygı duvıılur, söyledıklen tar- tışılmadan yerine getirilir tam bir eylem örgütçüsüydü. Bu yönüyle Blankı'ye benzerdı. Silahlı mücadelenin asıl "fi- kir babası", hazırlıklan ve gınşimınrn en önde gelen organizatörüydü. Az ve öz konuşur, ancak enine boyu- na düşünülüp tartılarak ortaya attığı gö- rüş ve önenlenn tartışılır yanı kalmaz- dı. Tanf kabul etmez kararhlığı ve bü- külmez iradeyı, en çok o temsıl ederdı. Alçakgönüllülük ve soğukkanlılık bu özelliklennın herhalde doğal sonucu, belkı de nedeniydi. THKO'nun keli- menin gerçek anlamıyla "b^nT olma- sına karşın, Denız'in kışisel özellikle- riyle öne çıkmasına hıç ıtırazı olma- mış, ama süreci örgütlemeyi sürdür- muştü. Aralanndakı, sadece sıcak bir yol- daşlık ılışkisiydı. Kararlılık ve soğukkanlılık örnekle- ri olarak, tüm mücadele sürecinin ba- şında eğilıp bükülmeden yürüyüşünün yanında özellikle üç tutumu yer etmış- trr. Bin, ODTÜ'nün üst üste bırkaç po- lıs-asker çemberiyle oluşturulmuş ku- şatmasından o doğalhğıyla hem de ka- pıdan elını-kolunu sallayarak çıkıp gı- dişidir. Oysa kuşatmanın bir nedeni kendisidır. tkıncisi, kaçınlan Amenka- lılann götürüldüklen iki arabadan arka- dakı şüphe üzenne durdurulduğunda - şöför MeteErtekin yakalanırken- tekba- şına ve çatışmaya meydan vermeden sıynlıp gibnesidir. Sonuncusuysa, mü- cadelenin devammı gelecek kuşaklara emanet ettığı ıdam sehpasında kendi sandalyesını tekmelemeyı başaran tek kişi oluşudur. Sinan Cemgfl Idtleleri sürüklerdi. Yaşamım boyunca tanık olduğum en iyi hatiplerden biriydi. Kitleye hitap ettiğinde çok eylemin yönünü değiştirdiğini gördüm. Orneklerden biri, ODTÜ işgalinin sırasında stadyumdaki fonımda yaptığı konuşmadır. Kesin olan işgalin bitirilme eğilimini geri çevirdi. Herhangi alanda kişisel ilişkiler kurduğu ama etkileyemediği insan yok gibiydi. ÇevTesinde olağanüstü sevildiği gibi, diğer tüm ilişkilerinde de hep ondan söz edilecek denli kendisini sevdirirdi. Kaçınlan Amerikalılann Sinan karşısındaki durumu da buydu, Elmah köylülerinin de. 20-25 yaşmdaki gençlerin nasıl bu denli etkili ve sürükleyicı kişiliklere sahip olduklanna hayret edilebilir. YARIN: ERTUĞRUL KÜRKÇÜ VE TESLİM TÖRE ANLATIYOR GELECEGE ORHAN ERİNÇ Tunceli'ye % Ce r Dedik Basın Yayın ve Enformasyon Genel Mudürlüğü ile Tunceli Valiliği'nin düzenlediğı 9'uncu Yerel Med- ya Eğitim Seminerı Tunceli'de gerçekleştirildı. Istanbul-Ankara-Elazığ-Tunceli trafiğini hesap- layamadığım için perşembe günü sizlerie birlikte olamadım, umanm bugün yazımı ulaştırmayı ba- şarırım. ••• Amerika'da gideceği yer ıçin bilet almak üzere ıstasyon gişesıne yaklaşan yolcu adayının parası elinde kalmış. Çünkü, bir tren düdüğünün duyulması üzerine gişedekı görevlı, pencerenin kapağını kapayıp dı- şarı fırlamış. Meraklı yolcu adayı da arkasından. Bakmış kı ıstasyondakı bütün personel tek sıra olmuş bekliyor. Lokomotifin çektiği tek vagonun sahanlığında duranlar uzaklaşınca herkes yerine dönmüş. Yolcu adayı, meraklandığı için sormuş: - Yoklama mı yaptılar? Gişedeki görevli yanıtlamış: - Geçenlerden ortadaki şırketimizin baş terzisi- dır. Yeni üniforma için ölçülerimizi aldılar! ••• Ne zaman günübirlığıne denebilecek bir yolcu- luğa çıksam aklıma bu anekdot gelir. Tunceli gezisi de buna benzedi. Halktan kişiler- le konuşma olanağını, program nedeniyle bulama- dık. Ama gıderken gördüklerımle, il yöneticilerinm konuşmalan da onemlı ıpuçları veriyor. 2000 yılında Erzincan-Elazığ arasındaki yakla- şık dört saatlik yolu sekız buçuk saatte alabılmiş- tik. Çünkü Tunceli'den geçen karayolu güvenlikli değildi. Kemah-Kemaliye-Arapkır (Malatya)-Keban ilçe- lerinden geçerek Elazığ'a varmıştık. Bu kez, Tuncelı'nin il girişı dışında arayip soran olmadı. Ilk kez gördüğum Tunceli ıçin eşi az bir do- ğa harikası desem abartmış olmam. Yıllar sonra, elektrik dıreklerinın üzerine yuva yapmış leyleklerle ve şehre çok yakın ovalarda ka- nat çırpan doğanlarla karşılaşmak, bızım gibi do- ğası yok edilmiş Istanbul'da yaşayanlar için şaşır- tıcı oldu. Biraz gayretle, doğa turızmi için dunya ölçeğin- de bir merkez olabilecek zenginlikleri canlandırmak olası. Hele köye dönüşun başlamasıyla, köylerde dokunan ünlü cicimlerin yenıden satışa sunulabil- mesi olasılığı, geçim sıkıntısını azaltmakta ayrıca bir katkı sağlayabilir görüşü ağır basmaya başla- mış. ••• Bir yandan terör. bir yandan da terörü önlemek için alınan katı önlemleri, Tuncelililere çok sıkıntılı bir dönem yaşatmış. Devlet, anlaşıldığı kadarıyla, yurttaşlarına po- tansıyel terörist olarak bakma yanlışhğından kur- tulmaya ve onlan kucaklamaya çahşıyor. Gıdaambargosunun kaldınlması da bu kapsam- daki uygulamalardan biri. Vali Mustafa Erkaii'ın ko- nuşması, vatandaşa yaklaşımdaki yumuşamanın izlerini taşıyor. Belediye Başkanı Hasan Korkmaz (CHP) ise si- yasal iktıdarın kente ilgı göstermemesinden şıkâ- yetçi. Konuşmasındaki çarpıcı saptamaları şöyle sıralamak olası: • Nüfusumuz, 185 binken bugün 93 bin civar- lanna indi. Bugün memnunıyetle belirtmek istiyo- rum ki köye dönüşler başlamış, bır önceki yıla gö- re yüzde 100 artmıştır. • Olağanüstü dahil, bu ilde her yasaklayıcı uy- gulama bir an önce kaldırılmalıdır. llimizdeki yöne- tıcilerin bu konuda duyarlı olduklarını biliyoruz. Onlann da temennileri bu doğrultudadır. • Bölgeler arası eşıtsizliğın giderılmesini, iller arası adaletsızliğin ortadan kaldırılmasını, ilde çığ gibi büyüyen ışsizlığe çare bulunmasını bekliyoruz. • Doğu ve Güneydoğu'daki yerel yöneticilerin içinde bulunduğu sıkıntıya, hükümet sanki kulak tıkamış gibi görüyoruz. Sorunlan çözme bir yana sorunlar devamlı büyüyor. Anlaşılıyor ki Tunceli sanki gözden çıkarılmıştır. • Insanca yaşamak bizim de hakkımız diye dü- şünuyorum. • Belediye görevlileri aylardır ucret alamıyor. İl- ler Bankası ise tahakkuk eden 110 mılyar yerine önceki yıllann borçlarını düşerek 7 mılyar gibi ko- mik bir ödeme yapıyor. Işte sizlere neredeyse "ce" dediğimiz Tunce- li'den aktarabıldiklenmız. ikincı kez gidişte iç açı- cı izlenımler aktarabilmek dileğiyle.. oerincfy cumhuriyet.com.tr. Denizlerin cunta kanallanyla ilişkileri hiçbir zaman belgelenemedi Orduyla bağımız yoktu AtiHa Keskiru Deniz Gezmiş vc YıısufAsian'la karar duruşmasmda ATİLL\ KESKİN " Bana bak. ifadene itiraz edecek olursan, se- ni yeniden emniyete gönderir, işkence yaptın- nm ona göre..." tstanbul'dayrm... EmnıyetMüdürü Aykutlu'nun makamodasında...Ak\utlu'nunyanında biradam var. Vılışıklık var bakışlannda. Elime bir dosya uzatıyor... Hepimizın ıdamı isteniyormuş... Bu sahnenın üstünden beş-alh ay geçmış. Bu kez Ankara'dayım. Az sonra THKO davası baş- layacak.Tüm bına sloganlanmızla çrnlıyor. "Kahrolsun Faşizm" "Yaşasın Bağımsız Demokratik Türkiye" Dıpçikler. coplar. tekmeler. Kimı omuzu kala- balıklar da katılıyor saldınya. Ağzımızı kapatma- ya çahşıyor kimılen. En önde Deniz, sıkılı yum- ruklanmız havada gınyoruz mahkeme salonuna. "Asacaksın bunlan, teker teker sallandıra- caksın hepsini!" diye bar bar bağınyor bırisi.Ba- ki Tuğ bu. Istanbul'da Emnıyet Müdürlüğü'nde tanıştığımız, isminin başında savcı sıfatı takılı şahıs. Aradan yırmı beş otuz sene geçmiş. TV'de bir tartışma programı ızhyorum. Insan haklanndan falan bahsediyor birisi... Bir yerlerden tanıyo- rum. Baki Tuğ olmasın... Kulaklanma ınanamı- yorum... MilletAekiliymiş... ÜstehkMeclis'te an- lı şanlı bir komısyonun, Insan Haklan Komısyo- nu mu ne, başkanıymış... Ağzından çıkan her sözcüğü ölüme dönüştürme becerisi olan bir adam, şimdi insan hakJannın 'resmi' sa\xmucu- su... "Vay benim garip memleketim..." diye ba- ğırdım kendi kendime.. Sene 1971, Baki Tuğ"un savcı olarak ölüm çığ- lıklan attığı mahkeme. Karşımızda yüksek bir yerde oturanlar kendileri v e arkasındakiler Me\- cut Anayasa'yı ıptal etrruş, Meclis'i kukla halı- ne getırmişler. Ama bizlen, biz 18 genci anaya- sal düzenı yıkmakla suçluyorlar. Yıldınm gibi bir 'yargılama" süreci yaşıyoruz. Sonuç 18 ıdam. 6 Mayıs'ta ÜçFidan'ı katledıyor- lar. Cezaevinde omuzu kalabahklardan biri: "El- bet idam edilmeleri gereken bir suç işlememişler- dl ama deviete baş kaldıranlann başına ne gele- ccğini göstermek zorundajdık-"' dıyordu. .Aradan otuz sene geçtı. Devletin çüriimüşlü- ğü, 'derin'liğı, yok olan etnık değerler, haraç me- zat satılan güzellikler, artan zulüm ve baskı dev- letin içindekıler tarafından bile kabul edilir hale geldi. Denizler'ın başkaldınsının haklüığını ta- rih ispatladı kanımca. Bu onurlu, başeğmez di- renişi halkın da benimsediği, çocuklara konulan isimlerden bellı. Yüzlerce, bınlerce, onbinlerce çocuğa Deniz. Yusuf. Hüseyın adı konuldu. Kar- şıdakilerin ısımlen ise hep lanetlenerek anıldı, üs- telik o isimleri artık kimse anımsamıyor bile. Bir araştırma yapılsa. eminım AB Elverdi, Baki Tuğ isimlerini kımse anımsamayacaktır. Ama hangi eğilimden ınsana sorarsanız sorun. Deniz Gez- miş ısmiru anımsayacak, üstelik yüzde doksan- dokuzu saygıyla sözünü edecektır. Egemenlenn Denızler'le ilgilı anarşist, vatan hainı suçlamalan hiçbır zaman tutmadı. Ama ki- mi çevTelerin ya>ınaya çalıştığı bir düşünce hâ- lâ pazar buluyor. "İyi çocuklardı bunlan. yurtsever, halkuu seven çocuklardL, ama kimilerinin âleti oldulac " Denızler'ı se\"iyormuş maskesi altında ortaya atılan bu tür düşünceler. onlann tavizsız başkal- dınsına en az egemenlenn yaptığı kadar ağır bir suçlamadır. Şımdiye kadar Denizler'in, orduyla, o zamanlar var olan farklı cunta kanatlanyla ıliş- kılen hiçbir zaman belgelenmedi, belgelenemez- dı de... Yoktu böyle bir bağ çünkü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle