Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MAYIS 2002 CÜMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DIZI
kişi onda kendi özlemlerini buluyor, kendisini onunla özdeşleştiriyordu GEÇMtŞTEN
Denizyalnız kovboydeğildi
IVILSTAFA YALÇINER
Dönemlerin kench koşullannın be-
lirleyicilığınin karutlan, üzerine yapı-
lan konuşmalann, getınlen yorumlar
ve sahiplenmelenn ılgısızlığı ve hatta
saJıteliğıne karşın, belkı de en çok, De-
niz'dır, Mahir'dır, Sinan, Alpaslan, Ka-
dir'dır, Kaypakkaya ve '68'i '68 ya-
pan diğerleridır. '68. eksığı-fazlasıyla,
kuşkusuz en çok onlann şahsında, on-
lann özellıkleriyle, düşünsel ve pratik
eylernleriyle anlamlıdır. 0 dönem şu
ya da bu tutumu almış ama bunu eleş-
tirel olarak bile sürdürmemış, şımdi de
temelsız ıddıalarda bulunan "68 kuşak-
çılan"na konuya ılişkın söz düşmez.
Üç arkadaşımın hıçbır bulanıklığa
yer bırakmayan ıdam sehpasında hay-
kırdıklan son sözlen altın değenndedır.
Emperyalızm ve işbirlikçilenne karşı uz-
laşmaz düşmanlık, işçi sınıfi ve halka
bağlılık, Türk-Kürt kardeşhğine vur-
gu, Marksızmın zaferine ve mücadele-
nın süreceğine yürek dolusu ınanç. Eleş-
tirilecek yanlan yok mudur0
Olmaz
mı... Ancak bu, dönemin bir eleştirisi
olabilir. Ölçütlennı bıröyle birböyle uy-
gulamadıklan, inançlannın peşinde ka-
rarlılıkla yürüdükleri kesındır. Kişilık-
leri de dönemin koşullannca buna uy-
gun şekillenmıştır. Ne paranın egemen-
liğinı takmışlardır ne '*SuUan" Süley-
manı. Ne ırticaya boyun eğmışlerdır ne
"postaFa. Amerikan emperyalızmıne
sonuna kadar karşı çıkmışlar ama Rus
ya da Avrupa ülkelerinin emperyalız-
mine yaslanmak akıllannın ucundan
geçmemiştir.
jandarmabaşı Amerlka
Vietnam'da darbe üstüne darbe yi-
yen dünyanınjandarmabaşı Ame-
rikan emperyalızminın yenılebılirliğı-
nin yaşandığı günlerin çocuklandırlar.
Düşünce ve eylemlenne yön veren, As-
ya, Afrika ve Latin Amerika'da gerile-
mekte ve "domino kuramına" sanlmak-
ta olan emperyalızmin yenıleceğıne
olan inanç ve coşkulandır. Belki bu-
gün onlan sergüzeştler olarak anlaşıl-
maz lulan da budur. Tüm gelecekleri-
nı Amerikan emperyalızmınin çıkarla-
nna göre planlayan ya da bu dev gücün
yenilmezliği aldanmasına kapılanlara
Denizler, ne de çocukça görünüyorlar!
Kendi postallannı ayaklanna geçirişle-
ri ne denli unutturulmaya çalışılıyor.
Stratejik, taktik, teknik vb. görüş ve
yaklaşımlan tarüşılabilır kuşkusuz. An-
cak tümünün ardında yatan temel uz-
laşmaz tutumlan, halka ve kendılenne
bel bağlamalan tartışma dışıdır.
Başkalannın ıdamı bekleyışıne tanık
olmadım, ama ölüme böylesıne bayra-
ma gider gibi gıdilebildığini sanmıyo-
rum. Başta Denız olmak üzere arka-
daşlanm, ıdam edileceklerinden emın-
diler. Her şey bir yana Mendereskr'e
karşı "üçe üç" bsasçılığı geçerliydı.
Nitekim öyle de oldu. Nedamet yönlen-
dirmelerinin bizlere ulaştınldığı aylar
boyunca, özellikle Deniz'in oyun araç-
lanna dönüştürdüğü ıdam ve sehpa,
günlük şakalanmızın başlıca konusu
olmuştu. Yargıtay ılk 18 kişilik listeden
üç kışı dışındakilerin idamını bozunca,
"oynn"un dışında kalacaklan ıçin çok
sayıda arkadaşımın isyan ettiğini hatır-
lıyorum. Idam edilmek istiyorlardı!
Ölüm oyunlaşmıştı: idama gıtmek ter-
cih ediliyordu, gıdenlen izlemek ise
kahrediciydi. Deniz, her zamanki gıbı
bulunduğu her ortamda öne çıkıcılığıy-
la "oyınAın sürükleyicisiydi. Bu, her
zaman ve her koşulda böyle olmuştu.
Filistin'e ayn ayn ve farkJı örgütlere
gitmiş ve birbirimizi hıç görmemıştık;
ama daha orada Denız'le ilgilı kahra-
manlık öyküleri kulağımıza ulaşmıştı.
Sonralan Türkıye'de neredeyse herke-
sin Deniz'i evinde sakladığı, ona dağ-
larda kılavuzluk ettığı türünden riva-
yetlere tanık olduk. Deniz, hiç gıtme-
dıği yerlerde hiç görmediğı kimseler-
den yardımlar görmüştü... Çok kışı De-
niz'de kendi özlemlerini buluyor, ken-
disini onunla özdeşleştiriyordu. Sürük-
leyıci, baş kahraman hep oydu. Günü-
müzün otuz yaş ve altı kuşağında De-
niz ısminin yaygınlığının nedeni de bu-
dur.
Dönemin kahramanı
Deniz, hiçbir zaman tek başına kal-
mamış, hiç sonradan ona yakıştı-
nldıgı gibi "yalnız kovboy" olmamış-
tır. Kendimizı, kendi seçimımizle, ge-
nişlemenin yolu olarak düşünüp daralt-
tığımız silahlı mücadele döneminde bi-
le teke düşmeyip milyonların gönlün-
de taht kuran Deniz, öncelen de etrafi-
na hep binlen, on binleri eylemlı ola-
rak toplamayı başanrdı. Dönemin ko-
şullan önemlıydı; Deniz ve kışısel özel-
liklen de, dönemin bir kahramanı ola-
rak cnemliydi. tnsanlan etrafinda top-
layacak sorunlan saptamada, bunun ge-
rektırdiği taleplen formüle etmede De-
niz olağanüstü yetenekJı ve öngörülüy-
dü. Koca koca "müesseselerin" yapa-
Oral Çalıjlar, lllray Demır Necmı Demır, Tuğrul Eryılmaz
Oğuz Etçı Atıllc Keskın, Ertuğaıl Kurlcçiı, Oğuziıan MOftöoğlu,
Muzoffef Oruçoğlu Ulltu Soğır Teslım Tore ve Mustafa Yalçınef
YALÇINER:
Sinan
sürekli
okurdu
Sinansa, Deniz'le Hüseyin'in
özelliklerinin sentezi denebilecek
bir kişiliğe sahipti. Hem örgütçü
hem sürükleyiciydi. Içimizdeki
en bilge kişiydi. Çok okumuştu.
Hem de çok sayıda dilden
okumuştu. Hiç bilmediği
Portekizce'den bir kitabı bir
gecede okuduğunun, bu dili kitap
okuyacak kadar söktûğünün
tanığıyım. Latince ve Ispanyolca
da içinde olmak üzere bildiği
dillerin bunu mümkün kıldığını
hayranlıkla izledim.
Kitaplanndan hiç aynlmaz,
sürekli okurdu. "Dağda" sırt
çantasında da 4-5 cilt kitabı
vardı. Bilmediğimiz pek çok
konuda ona başvururduk.
Mücadele ve geleceğine dair
hem kendisiyle hem de başta
Hüseyin'le çok tartışmış, karannı
en son o vermişti. Düşünsel
derinliği ve bilgisinin
genişliğinin yanı stra
düşüncelerini olağanüstü sistemli
ve etkili ortaya koyar, bu yönüyle
etrafinı ve
Mustafa Yalçıner (ön sırada sağdan üçüncü) Nurhak'ta yaralanmıştı, duruşmalarda şezlongda oturuyordu.
madıklannı az sayıda arkadaşıyla ger-
çekleştırebilmesi. bu, ezilen kitleleler-
le birleşebilme yeteneğinin ürünüydü.
Amenkan 6. Filosu'nu protesto göste-
rilen, en başta onun esenydı. Cenaze ve-
rilmemesine rağmen, boş tabutla 50 bin
laşılik cenaze töreni, onun öngörülü ki-
şıliğinın kanıtıydı. Istanbul Ümversıte-
si'nin işgahne o damgasını vurdu.
Etrafinda yığınlan toplayabılmesı-
nin temel bır etkeni, doğru ve gerçek-
çi taleplerle doğru yerlerde inisıyatif
almasıysa, dığeri de, bunun sonucu ola-
rak elde edilen küçük küçük başanla-
nn bıriktirdiği Deniz'ın temsıl ettığı
önderlığe güvendi. Başında Deniz'ın
bulunduğu her ışın başanlacağı ınancı,
en çok Denız'in tutumlanyla oluşmuş-
tu. Deniz'ın inisiyatıfı ve önder kişili-
ği bunlara bağlı olarak şekillendi, son-
ra gıderek efsaneleştı. .Ancak temelın-
de. halka bağlıhğı, onun özlemı olan an-
tıemperyalıst, demokratik talepleri sa-
vunarak öne atılması yatıyordu.
Kişıliğini ve öne çıkışını belırleyen
yönlerinden bir dığeri, bilgisinin ve il-
gı alanlannın genişlığıydi. Çoğumuz-
da olmayan bu özelliği de, onu öne doğ-
ru ıtmişti. Kendisini sadece politıkay-
la ya da mücadelenin dar anlamda ih-
tiyaçlanyla sırurlamaz; örneğın Rodn-
guo'nun gitar konçertosunu büyülenmış-
cesine dinler, Ömer Hayyam"a vannca-
ya kadar ezberden şıirler okur, güle-
o>Tiaya yaşardı.
Diğerlenne haksızlık etmeden söyle-
yebilirim b, yakından tanıdığım diğer
ikı önder kışilikten biri Hüseyın tnan,
diğeri Sinan Cemgil'di.
Hüseyln asla öne çıkmadı
Hüse\Tn"ın özelliği, tutumlan ve ey-
lerrileri örgütleyip kotarması, ama
asla öne çıkmayışıydı. Dönemin özel-
likle Ankara'da gerçekleşen hemen her
antıemperyalıst demokratik içenkli ey-
leminin baş düzenleyıcisı oydu. tlışkı-
lennı kurar, yürütücü ekıbı örgütler, yö-
nünü doğrultur ve içinde yer alır ama
kendisini özel olarak gizlerdi. Belliydi
ki, daha sert hesaplaşmalara hazırlan-
maktaydı. Dönemin "meşalesi",Amen-
kan Elçisi Kommer'in arabasının yakı-
lışını örgütle>ap kibritinı çakan da oy-
du, ama neredeyse oradan geçenler bı-
le mahkeme önüne çıkanlırken ısmım
kimsenın du\Tnadığı yine o. Az sayıda
ınsan tarafından bu özelliğiyle bilınıp
tanınır, saygı duvıılur, söyledıklen tar-
tışılmadan yerine getirilir tam bir eylem
örgütçüsüydü. Bu yönüyle Blankı'ye
benzerdı. Silahlı mücadelenin asıl "fi-
kir babası", hazırlıklan ve gınşimınrn
en önde gelen organizatörüydü.
Az ve öz konuşur, ancak enine boyu-
na düşünülüp tartılarak ortaya attığı gö-
rüş ve önenlenn tartışılır yanı kalmaz-
dı. Tanf kabul etmez kararhlığı ve bü-
külmez iradeyı, en çok o temsıl ederdı.
Alçakgönüllülük ve soğukkanlılık bu
özelliklennın herhalde doğal sonucu,
belkı de nedeniydi. THKO'nun keli-
menin gerçek anlamıyla "b^nT olma-
sına karşın, Denız'in kışisel özellikle-
riyle öne çıkmasına hıç ıtırazı olma-
mış, ama süreci örgütlemeyi sürdür-
muştü. Aralanndakı, sadece sıcak bir yol-
daşlık ılışkisiydı.
Kararlılık ve soğukkanlılık örnekle-
ri olarak, tüm mücadele sürecinin ba-
şında eğilıp bükülmeden yürüyüşünün
yanında özellikle üç tutumu yer etmış-
trr. Bin, ODTÜ'nün üst üste bırkaç po-
lıs-asker çemberiyle oluşturulmuş ku-
şatmasından o doğalhğıyla hem de ka-
pıdan elını-kolunu sallayarak çıkıp gı-
dişidir. Oysa kuşatmanın bir nedeni
kendisidır. tkıncisi, kaçınlan Amenka-
lılann götürüldüklen iki arabadan arka-
dakı şüphe üzenne durdurulduğunda -
şöför MeteErtekin yakalanırken- tekba-
şına ve çatışmaya meydan vermeden
sıynlıp gibnesidir. Sonuncusuysa, mü-
cadelenin devammı gelecek kuşaklara
emanet ettığı ıdam sehpasında kendi
sandalyesını tekmelemeyı başaran tek
kişi oluşudur.
Sinan Cemgfl
Idtleleri
sürüklerdi.
Yaşamım
boyunca tanık
olduğum en
iyi hatiplerden
biriydi.
Kitleye hitap
ettiğinde çok
eylemin
yönünü
değiştirdiğini
gördüm.
Orneklerden
biri, ODTÜ
işgalinin sırasında stadyumdaki
fonımda yaptığı konuşmadır.
Kesin olan işgalin bitirilme
eğilimini geri çevirdi.
Herhangi alanda kişisel ilişkiler
kurduğu ama etkileyemediği
insan yok gibiydi. ÇevTesinde
olağanüstü sevildiği gibi, diğer
tüm ilişkilerinde de hep ondan
söz edilecek denli kendisini
sevdirirdi. Kaçınlan
Amerikalılann Sinan
karşısındaki durumu da buydu,
Elmah köylülerinin de. 20-25
yaşmdaki gençlerin nasıl bu
denli etkili ve sürükleyicı
kişiliklere sahip olduklanna
hayret edilebilir.
YARIN: ERTUĞRUL
KÜRKÇÜ VE TESLİM TÖRE
ANLATIYOR
GELECEGE
ORHAN ERİNÇ
Tunceli'ye
%
Ce
r
Dedik
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Mudürlüğü
ile Tunceli Valiliği'nin düzenlediğı 9'uncu Yerel Med-
ya Eğitim Seminerı Tunceli'de gerçekleştirildı.
Istanbul-Ankara-Elazığ-Tunceli trafiğini hesap-
layamadığım için perşembe günü sizlerie birlikte
olamadım, umanm bugün yazımı ulaştırmayı ba-
şarırım.
•••
Amerika'da gideceği yer ıçin bilet almak üzere
ıstasyon gişesıne yaklaşan yolcu adayının parası
elinde kalmış.
Çünkü, bir tren düdüğünün duyulması üzerine
gişedekı görevlı, pencerenin kapağını kapayıp dı-
şarı fırlamış. Meraklı yolcu adayı da arkasından.
Bakmış kı ıstasyondakı bütün personel tek sıra
olmuş bekliyor. Lokomotifin çektiği tek vagonun
sahanlığında duranlar uzaklaşınca herkes yerine
dönmüş. Yolcu adayı, meraklandığı için sormuş:
- Yoklama mı yaptılar?
Gişedeki görevli yanıtlamış:
- Geçenlerden ortadaki şırketimizin baş terzisi-
dır. Yeni üniforma için ölçülerimizi aldılar!
•••
Ne zaman günübirlığıne denebilecek bir yolcu-
luğa çıksam aklıma bu anekdot gelir.
Tunceli gezisi de buna benzedi. Halktan kişiler-
le konuşma olanağını, program nedeniyle bulama-
dık.
Ama gıderken gördüklerımle, il yöneticilerinm
konuşmalan da onemlı ıpuçları veriyor.
2000 yılında Erzincan-Elazığ arasındaki yakla-
şık dört saatlik yolu sekız buçuk saatte alabılmiş-
tik. Çünkü Tunceli'den geçen karayolu güvenlikli
değildi.
Kemah-Kemaliye-Arapkır (Malatya)-Keban ilçe-
lerinden geçerek Elazığ'a varmıştık.
Bu kez, Tuncelı'nin il girişı dışında arayip soran
olmadı. Ilk kez gördüğum Tunceli ıçin eşi az bir do-
ğa harikası desem abartmış olmam.
Yıllar sonra, elektrik dıreklerinın üzerine yuva
yapmış leyleklerle ve şehre çok yakın ovalarda ka-
nat çırpan doğanlarla karşılaşmak, bızım gibi do-
ğası yok edilmiş Istanbul'da yaşayanlar için şaşır-
tıcı oldu.
Biraz gayretle, doğa turızmi için dunya ölçeğin-
de bir merkez olabilecek zenginlikleri canlandırmak
olası. Hele köye dönüşun başlamasıyla, köylerde
dokunan ünlü cicimlerin yenıden satışa sunulabil-
mesi olasılığı, geçim sıkıntısını azaltmakta ayrıca
bir katkı sağlayabilir görüşü ağır basmaya başla-
mış.
•••
Bir yandan terör. bir yandan da terörü önlemek
için alınan katı önlemleri, Tuncelililere çok sıkıntılı
bir dönem yaşatmış.
Devlet, anlaşıldığı kadarıyla, yurttaşlarına po-
tansıyel terörist olarak bakma yanlışhğından kur-
tulmaya ve onlan kucaklamaya çahşıyor.
Gıdaambargosunun kaldınlması da bu kapsam-
daki uygulamalardan biri. Vali Mustafa Erkaii'ın ko-
nuşması, vatandaşa yaklaşımdaki yumuşamanın
izlerini taşıyor.
Belediye Başkanı Hasan Korkmaz (CHP) ise si-
yasal iktıdarın kente ilgı göstermemesinden şıkâ-
yetçi. Konuşmasındaki çarpıcı saptamaları şöyle
sıralamak olası:
• Nüfusumuz, 185 binken bugün 93 bin civar-
lanna indi. Bugün memnunıyetle belirtmek istiyo-
rum ki köye dönüşler başlamış, bır önceki yıla gö-
re yüzde 100 artmıştır.
• Olağanüstü dahil, bu ilde her yasaklayıcı uy-
gulama bir an önce kaldırılmalıdır. llimizdeki yöne-
tıcilerin bu konuda duyarlı olduklarını biliyoruz.
Onlann da temennileri bu doğrultudadır.
• Bölgeler arası eşıtsizliğın giderılmesini, iller
arası adaletsızliğin ortadan kaldırılmasını, ilde çığ
gibi büyüyen ışsizlığe çare bulunmasını bekliyoruz.
• Doğu ve Güneydoğu'daki yerel yöneticilerin
içinde bulunduğu sıkıntıya, hükümet sanki kulak
tıkamış gibi görüyoruz. Sorunlan çözme bir yana
sorunlar devamlı büyüyor. Anlaşılıyor ki Tunceli
sanki gözden çıkarılmıştır.
• Insanca yaşamak bizim de hakkımız diye dü-
şünuyorum.
• Belediye görevlileri aylardır ucret alamıyor. İl-
ler Bankası ise tahakkuk eden 110 mılyar yerine
önceki yıllann borçlarını düşerek 7 mılyar gibi ko-
mik bir ödeme yapıyor.
Işte sizlere neredeyse "ce" dediğimiz Tunce-
li'den aktarabıldiklenmız. ikincı kez gidişte iç açı-
cı izlenımler aktarabilmek dileğiyle..
oerincfy cumhuriyet.com.tr.
Denizlerin cunta kanallanyla ilişkileri hiçbir zaman belgelenemedi
Orduyla bağımız yoktu
AtiHa Keskiru Deniz Gezmiş vc YıısufAsian'la karar duruşmasmda
ATİLL\ KESKİN
" Bana bak. ifadene itiraz edecek olursan, se-
ni yeniden emniyete gönderir, işkence yaptın-
nm ona göre..."
tstanbul'dayrm... EmnıyetMüdürü Aykutlu'nun
makamodasında...Ak\utlu'nunyanında biradam
var. Vılışıklık var bakışlannda. Elime bir dosya
uzatıyor... Hepimizın ıdamı isteniyormuş...
Bu sahnenın üstünden beş-alh ay geçmış. Bu
kez Ankara'dayım. Az sonra THKO davası baş-
layacak.Tüm bına sloganlanmızla çrnlıyor.
"Kahrolsun Faşizm"
"Yaşasın Bağımsız Demokratik Türkiye"
Dıpçikler. coplar. tekmeler. Kimı omuzu kala-
balıklar da katılıyor saldınya. Ağzımızı kapatma-
ya çahşıyor kimılen. En önde Deniz, sıkılı yum-
ruklanmız havada gınyoruz mahkeme salonuna.
"Asacaksın bunlan, teker teker sallandıra-
caksın hepsini!" diye bar bar bağınyor bırisi.Ba-
ki Tuğ bu. Istanbul'da Emnıyet Müdürlüğü'nde
tanıştığımız, isminin başında savcı sıfatı takılı
şahıs.
Aradan yırmı beş otuz sene geçmiş. TV'de bir
tartışma programı ızhyorum. Insan haklanndan
falan bahsediyor birisi... Bir yerlerden tanıyo-
rum. Baki Tuğ olmasın... Kulaklanma ınanamı-
yorum... MilletAekiliymiş... ÜstehkMeclis'te an-
lı şanlı bir komısyonun, Insan Haklan Komısyo-
nu mu ne, başkanıymış... Ağzından çıkan her
sözcüğü ölüme dönüştürme becerisi olan bir
adam, şimdi insan hakJannın 'resmi' sa\xmucu-
su... "Vay benim garip memleketim..." diye ba-
ğırdım kendi kendime..
Sene 1971, Baki Tuğ"un savcı olarak ölüm çığ-
lıklan attığı mahkeme. Karşımızda yüksek bir
yerde oturanlar kendileri v e arkasındakiler Me\-
cut Anayasa'yı ıptal etrruş, Meclis'i kukla halı-
ne getırmişler. Ama bizlen, biz 18 genci anaya-
sal düzenı yıkmakla suçluyorlar.
Yıldınm gibi bir 'yargılama" süreci yaşıyoruz.
Sonuç 18 ıdam. 6 Mayıs'ta ÜçFidan'ı katledıyor-
lar. Cezaevinde omuzu kalabahklardan biri: "El-
bet idam edilmeleri gereken bir suç işlememişler-
dl ama deviete baş kaldıranlann başına ne gele-
ccğini göstermek zorundajdık-"' dıyordu.
.Aradan otuz sene geçtı. Devletin çüriimüşlü-
ğü, 'derin'liğı, yok olan etnık değerler, haraç me-
zat satılan güzellikler, artan zulüm ve baskı dev-
letin içindekıler tarafından bile kabul edilir hale
geldi. Denizler'ın başkaldınsının haklüığını ta-
rih ispatladı kanımca. Bu onurlu, başeğmez di-
renişi halkın da benimsediği, çocuklara konulan
isimlerden bellı. Yüzlerce, bınlerce, onbinlerce
çocuğa Deniz. Yusuf. Hüseyın adı konuldu. Kar-
şıdakilerin ısımlen ise hep lanetlenerek anıldı, üs-
telik o isimleri artık kimse anımsamıyor bile. Bir
araştırma yapılsa. eminım AB Elverdi, Baki Tuğ
isimlerini kımse anımsamayacaktır. Ama hangi
eğilimden ınsana sorarsanız sorun. Deniz Gez-
miş ısmiru anımsayacak, üstelik yüzde doksan-
dokuzu saygıyla sözünü edecektır.
Egemenlenn Denızler'le ilgilı anarşist, vatan
hainı suçlamalan hiçbır zaman tutmadı. Ama ki-
mi çevTelerin ya>ınaya çalıştığı bir düşünce hâ-
lâ pazar buluyor.
"İyi çocuklardı bunlan. yurtsever, halkuu seven
çocuklardL, ama kimilerinin âleti oldulac "
Denızler'ı se\"iyormuş maskesi altında ortaya
atılan bu tür düşünceler. onlann tavizsız başkal-
dınsına en az egemenlenn yaptığı kadar ağır bir
suçlamadır. Şımdiye kadar Denizler'in, orduyla,
o zamanlar var olan farklı cunta kanatlanyla ıliş-
kılen hiçbir zaman belgelenmedi, belgelenemez-
dı de... Yoktu böyle bir bağ çünkü.