02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA iJ. U J \ kultur(2 cumhuriyet.com.tr 13 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKİNCİ Hasankeyf, Midyat, Mardin... tstanbul'da Aya trini'yle buluştular... Taşındili olsaydı...Eizans'm Istanbul armağan- larından Aya İrini, Anadolu uy- g a r ıklannın Güneydoğu'ya ar- msjanlan, Mardin, Midyat ve Hasankeyf ı 30 Mart 2 0 0 2 Cu- martesi akşamı "bağrma bas- Bugüne dek bir "dia gösteri- si" çin görülmemiş düzeydeki kalabalığm coşkulu ve "özlem yükHT tanıklığı eşliğinde ger- çekJeşen bu büyük kucaklaşma- yı, MardinlUer Eğitün ve Daya- nışnıa Vakfi (MAREV), Mİ- DAS firmasının sponsorluğuy- la ve Kültür Bakanbğı' nın des- tegiyle organize etmışti... Fotoğraf ve yurt sevgısini bu kez tarihın bu üç gizemli baş- kentıne adayan Lütfi Özgünay- dın ile aslan oğullan Kânıil ve Burhan ın objektiflerinden gördüklerı kültür ve insanlık değerleri, ardı ardına beyazper- dedeyansımadan önce duygulu konuşmalar yapıldı... Lütfi Özgfinaydın, gösteriye koşup gelenlenn Aya trini'den bahçe- ye taşan kitlesel heyecanı karşısında kendı heyecanın] dagizlemeyerek "ta- şın dili oİsa" dedi, gerisi boğazına dü- ğümlendı... MAREV Başkanı tbrahim Özlen, katılanlararasındaki "önemfi" isimle- ri sayma nezaketiyle ugraşırken, asıl önemli sözünün yine "onlara dönük" olduğunu belki farketmedı: "Ncyazık ki bu ülkeyi yönetenler, tarihimize bak- mayı ihmal ettiler..." Göstenyi yüreklendirenlerden ÇE- KÜL Başkanı Prof. Dr. Metin Sözen de bu"ihmalûTyenıdeğıl "SOyıUık" ol- dugunu söyleyip; "uygarlık ve kültür köklerini unutan bir siyasetin sorum- lulannı. onlardan kurtarabildiğimiz bu son değerlerimizle güçlenerek etkisiz kılabiliriz..." derken, Aya îrini'de yan- kılanan alkışlar sanki yeni bir demok- rasi rüzgârı TARIHE DUYARSIZLIĞIN ÖNCÜSÜ' - Mardin evleri devletin yasalanyla ko- runurken, bu evlerbTtepesine en büyük duyarsızhğı da 'devlet' dikti ve 'Telecom binasf işte böylesi bir peyzaja da imza atnıış oldu... Bu demokrasiye son konuk konuş- macı olarak seslenen CHP Genel Baş- kanı Deniz Baykal ise tarihin korunma- sının önemıni uzun ve alışılagelmiş bir siyası söylemle anlatırken, "taşın dili olsa.»" diye iç geçırenleri karanlıkta belki de göremiyordu... Peki, gerçekten taşlann da dilleri ol- saydı. bu konuşmalara acaba neleri ek- lerlerdi 9 .. Sessizlikte duyuianJar Işıklar sönüp, tarihın derinlıklenn- den gelen akıl. emek ve beceri ürünü yaratıcılık şaheserleri herkesi sustu- runca, ben de onlar adına düşündüm: MARDtN'm taşlan derdi ki: "Be- nim tarihsel yüreğimi terk ettiniz, aşa- ğıda yeni ve kinıliksiz bir beton kent ku- rup belediyemi bile oraya taşıdınız-. Bu vefasızhkla konuşmaya ne hakkınız van." MİDYATın taşlan derdi ki: "Beni korumak için para pul ayırmak bir ya- na. yasalan anımsayıp hâlâ bir SıT ka- ran bile alamadınız... Şimdi nasıl ben- den söz edersiniz?.." HASANKEYFın de taşlan derdi ki: "Hepiniz sırayla ikridar oldunuz, hepi- niz baraja selam durdunuz... Aranızda, vakında beni gönnek için dalgıçlık öne- renler bile varken, tarihten dem vur- manıza kim inanır?^ Evet... O gece Bizans'm görkemli anıtı ile "bin yıllık uzak komşulan" bunian konuşarak kucaklaştılar... Aya İrinı ise belki de konuklannı şöyle te- selli etmiştir: "Yine de umutsuz olnıa- yuı... Şu salonu ve bahçeyi dolduran kalabauğın bir nedeni de pişmanuk duygulan değil midir?.." Işıklar yanıp, rüya sona erince; "Bence de öyle" demişim. Yeter ki ay- nı kalabahğı sarmalayan bu sessiz ve utangaç pişmanlık, artık kalıcı duyar- lılıklara da dönüşebilsin... Mardin 'de 'Hilton9 rüyası Tarih 7 Kasım 2001; günlerden çarşamba... TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu toplantısında, Turizm Bakanhğı'nın 2002 yılı bütçesi görüşülüyor... Turizm Bakanı Mustafa Taşar özellikle doğal ve tarihsel güzellikleri "korunmaya değer" olan ve bu nedenle koruma kurullannca "imar kBitiaması" getirilen "SİT alanlanndan" yakınıyor. Peki, Turizm yatınmlanna SlT gerekçesiyle pek izin ve rilmeyen yerler acaba ne gibi özellikler taşıyorlar? Bu so- runun yanıtı da, aynı komisyon toplantısında ANAP üyesi SüJeyman Çetebi'nin konuşmasında verdiği bir 'öraek'le açı- ğa çıkıyor... Çelebi de özellikle "SİTengefinin" artık aşılması gerektiğini karutlamak için "beşyıMızn" bir Hilton otelinin de Mardin'de yapilması gerektiğini söylüyor... Tabii bunu isterken, Mardin'in ar- tık "dünya miras" listelerine konu olan tarihsel kent dokusu ve silueti içinden "fiştarro" çıkacak bir "mo- dern kütienin" tıpkı o eşsiz peyzaj üzerinde "lök" gibi oturan "Tele- kom" binasındaki gibi bir "turistik etJd" (!) yapabileceğini de gözlerinin önûne getirmeden... Gizemli taş evier... Evet... Güzelim ve "garibim" Mar- din kentimiz, 2002 yılını da işte bu "Huton'hkalkuuıurteziylekarşıla- dı... Eğerşukörolası "StTengeti" bir kalkıverirse, kim bilir belki yarunda Svvissotel,Conrad vb.'le- ri de dikilir; böylece Mardin "makus tafihini" de aşmış olur!.. Oysa, aynı Mardin'i yine "SİT" yapan değerlerinden o eş- siz "gizendi taş evler" restore edilerek de turizm yapılamaz mı?.. Hatta bunlann terk edilerek yıkıma yüz tutanlanna da yine Hilton sahip çıkarak Avrnpa'da olduğu gibi onlan da "konaktama üniteteri" şekJinde "kente ve kendine" kazan- dıramaz mı?.. Dahası, bir Hilton'a harcanacak parayla, belki de "100 Mardin evine" yeniden yaşam olanağı sağlanarak... Zühtü Müritoğlu nun Eyüp'teki yerinden sökülen Atatürk anıtınm izi bulunamıyor Heykelin hüzünlü öyküsü• 1981 yılında yerinden kopanlan bu anıt Zühtü Müritoğlu'nun eseridir. 1966 yılında dikilmiştir Geçtiğimiz günlerde ortadan kaybolan heykel hakkında, bilirkişi yaptığı inceleme sonunda karannı verir: "Atatürk'e benzememektedir, sanat değeri yoktur.' A1B1ET BAYEVPIR Yıl 1981. Büyük Atamızın do- ğumunun 100. yılı. Aynca ülke yö- netirainde 'Atatürkçü'lüğu temsil ettiğıni söyleyen askeri bir yöne- tim var. Öyleyse bu yıldönümü an- lı şanlı kutlanmahdır. Öyle yapılır. Yurdıın dört bir yanında komiteler. kurullar, uzmanlar işbaşı yapar. Bürün olanaklar seferberedilir. Ka- nncakaranncaherkes, herkuruluş. her birey büyük bir çabayla ve coş- kuyla bu yıldönümünü kutlamakta- dır. Eyüp ilçesi de bunun dışında kalrraz. Ilçede bir kurul oluşturu- lur ^e kaymakamın gözetiminde çalışmaya başlar. Biçmsiz, tuhaf h^kel(!) Değişik önerilerden biri de: "Hü- kümet binasıönündekiAtatürk anı- tmıııyenilenmesidir."' "İlçe tlköğre- tim Mudürü başkanlığı'ndaki ku- nıldin" "Bu heykelin ilçeye yakış- madşı. Atariirk'ü yeterince temsü eaneügi, daha büyük ve daha gör- kemibir arutın yapunbnası için ça- hşmsiarbaşlaülması_.''karan çıkar. Bu }">nde araştırmalar yapılır, pa- zirluiaredilir. Satınalman birhey- lel il:eye getirilır. 'Bodur.biçimsiz, tıhai tieykel dahi sa\ılma>an' eski anıt, lükümet binasının arkalann- da br yere konur. Kısacası bu anıt yenjmin de gelmesiyle iyice göz- ckn cüşer. Ancak bu olaya ilçede- l: b a öğrermenler ve yöneticiler tepk: gösterirler. Çünkü "kaldın- kn nıtın kitaplarda fotoğrafinın bolmduğunun, önemli bir sanatçı- Temür Köran resîm sergisi Evin Sanat Calerisinde nuı eseri olduğunun" dile getiril- mesi de sonuç vermez. 1981 yılında yerinden kopanlan bu anıt Zühtü Müritoğlu'nun ese- ridir. 1966 yılında dikilmiştir. Ben- zeri bir anıt da Büyükada'ya bir yıl önce dikilmiştir. Ben bu iki anıta Müritoğlu'nun îkizleri diyorum. Bu anıtlarrölyeftir. Dönemsel nite- lik gösterirler. Kaide kaldınlmış, kütle hareket ve ışık-gölgeyle doğ- rudan anlatuna dönüşmüştür. Özel- likle Eyüp'teki rölyef, ilçenin mis- tik havasına uygun düşmekteydi. Heykelde soyutlama, niteliği gere- ğı zordur. Yüzeysellikle bu sağla- nır. Rölyef dokunma duyusunu canlı tutar. Evrenin sonsuz \ arlığı, yüzeyde sonlanır ve soyutlanır. In- sanda bu. algı yoluyla 'varolmabi- Unci' doğurur. tşte bu nitelikteki bir anıt, kaldı- nlıp bir yana atılmış ve böylece de hüiünJü yolculuğu başlamıştır. Bir- kaç yıl öncesine kadar sürünerek de olsa ayakta kalan bu anıt 'eski hükümet binasının yenüenmesi' ka- ranyla bir yolculuğa daha çıkar. Yı- kılan binanın enkazı altında kalır ezilir, dökülür, kınlır. Yapı firma- sı, molozlar arasından çıkan bu tu- haf cismi ılçe yönetıcilerine sora- rak kararlan doğrultusunda hare- ket etmek ister. Kurumlar arası ya- zışmalar sonucu bilirkişi belirlene- rek görüşü sorulur. Bilirkişi yaptı- ğı inceleme sonunda karannı verir: "*Atarürk'e benzememektedir, sa- nat değeri yoktur." Bu yazılı belge- nın düzenlenmesinden sonra Müri- toğlu'nun ikizlerinden biri olan Eyüp Anıtı, molozlarla birlikte bir kamyona yüklenir... Eyüp Uçesin- de aramadığım park kalmadı. Her söylentiye inanarak izini sürdüm. Koca E,vüp ilçesinde sığınacak bir köşe dahi bulamayan bu özgün ese- re bir yerlerde raslarsanız, bu satır- lann yazanna haber veriniz. Mutlu olacaktır. İktz kardeşini yerine taşıyın Gelelim ikizlerden diğerine: 1965 yılından 1998 yılına kadar Büyükada Emniyet Binası yanın- daki parkta bulunmaktaydı. Cum- hunyetimizin 75. yılı etkinlikleri kapsamında bu anıt da kökünden sökülmüşrür. Ama, kardeşinden bi- raz şanslı olduğunu görüyoruz: Kendisıne Ada 'da sığınacak bir kö- şe bulabilmiş, sahildeki parka ta- şınmış. Ada yöneticilerine sesleniyo- rum: "tkiz kardeşini sonsuz bir ka- ranlıkta kaybeden bu esere özen gösteriniz. Eski yerine taşıyınız. O saygm ve kinılikli bir eserdir. Başka- sının gölgesinde yaşamak ona agır gelebüir." Kültür Servisi - Evin Sanat Galerisi'nde 2 Nisan'da açılan Temür Köran ın onuncu kişisel sergisi, 2 Mayıs'a kadar devam edecek. Köran, figür yinelemelerinin küçük detaylara indirgendiği. uzuvlann iki kez vurgulandığı serginin oluşum sürecini, "Tuvale astan atarken alan sonınunu renkü geometrik düzlemlerle çözüyorum. Figür ve resmime ait diğer elemaniarı sonradan eklerim. Dolayısıyla tüm parçalar birbirinden kopuk dururlar. Bu da izleyidyi her elemanın kendi içine dönük dünyasına yönelrir. Figür tekrarlan bire bir oünasa da kompozisyon içerisinde yer yer de\ am eder. Aslında bir nesneye ait olan unsurlan, nesneden a>n düşünmek ve farklı anlanılar katarak çağnşım zenginliğini arrtırmak bir tür anlam perspektifînin oluşmasına neden olur" diye anlatıyor. Köran'a göre resmin izleyicı tarafından çoğaltılabilmesi önem taşıyor. Resim yaparken müzikten etkilenen sanatçı, müzikteki rölatif skalaların, efektlerin, kompozisyonun ve armoninin resmini beslediğini ifade ediyor. Evin Sanat Galerisi: Hamam Sok. Ertalay Apt. Bebek. (0 212 265 81 58) ODAK NOKTASI AHMET CEMAL liyatpo ve İnsanbilimsel Bakış Açısı... Tiyatro, tarihı boyunca sahnelerinde insanı bü- tün halleriyle sergilemiş, bu nedenden ötürü de yi- ne insanı açıklamaya çalışan bütün bilimlerle zo- runlu olarak hep yakın işbirliğı kurmuş bir sanat. Böyle bir sanatın insanbilim (antropoloji) gibi, doğ- rudan ınsan üstüne odaklanarak kurulmuş bir bi- lımle ılişkısınin gittikçe daha bir dallanıp budaklan- ması, neredeyse mantıksal birzorunluluk. İnsanı doğasıyla ve evrendekı yerıyle incele- me konusu yapan insanbilim, fiziksel (biyolojik), tarihsel, toplumsal ve kültürel bağlamda insa- noğlunun evrıminı ve bugününü irdeleyen bir çalışma alanı. Bu bilimin, yine insandan yola çı- kan öteki sosyal bilimlerden ayrılan, belirleyici yanı ise, insan bağlamında yukarıda sayılan alanları birbirinden yalıtılmış olarak değil, ama belli bir sentez çerçevesinde ilişkilendirmesi ve elealması. Ingiltere'nin Manchester Ünıversite- si öğretim üyelerinden, Sosyal Antropoloji pro- fesörü Tim Ingold. doğru insanbilimsel bakış açısı konusundaki görüşünü şöyle açıklıyor: "...kanımca dünyada insan yaşamının halle- rine ilişkin bildiklerimizi tüm açılımlarıyla birsen- teze götürmek, uğrunda çaba harcamaya de- ğer bir hedeftir, ve böyle bir sentez doğrultu- sunda çahşmak, antropoloji yapmanın da özü- dür." Bu saptamalar göz önünde tutulduğunda, özü ınsanın hallerini sergilemek olan tiyatro sanatı- nın içinde insanbilimsel bakış açısına sürekli yer vermesi. doğal bir sonuç olmaktadır. Çün- kü -modern tiyatronun kurucularından Gro- tovvski'nin de çok doğru olarak belirttiği gibi-, tiyatronun inandırıcılığının ve etkinliğinin önem- li bir bölümü, onun insanları sahneye tüm oluş koşullanyla ve halleriyle birlikte getirebilmeyi başarmasından kaynaklanır. Böyle bir başarı bağlamında insanbilimsel bakışı açısı, insanı doğru tanımak için olmazsa olmaz bir önkoşul niteliğinı kazanmaktadır. Hemen belirteyim ki, buradaki doğru tanıma yü- kümlülüğü, yalnızca sahneye getirilen t/plerin ve karakterlerin inandırıcılığı bakımından değil, ama tiyatro seyircisini doğru tanıma açısından da söz konusudur. Çunku seyircisini bütün halleriyle doğ- ru tanımayı başaramamış bir tiyatronun ıletileriyle onu etkileyebılme ve düşündürebılme şansı çok düşüktür. Günümüzde seyırcı dramaturjisi adı al- tında gelişmekte olan bilım dalı, anılan nedenle seyircininyapısını tanımayı ve bu yapıyı dramatur- jinin, başka deyişle bir gösterım metnıni oluştur- ma sanatının odak noktası kılmayı temel amaç edinmiştır. Bu konuda çalışmalar yapmakta olan Susan Bennett. 1997'de basılan "Tiyatro Seyir- cılerı - Prodüksiyon ve Alımlama Üzerine Bir Ku- ram" ("Theatre Audiences - A Theory ofProduc- tion and Reception ") başlıklı araştırmasının sonuç bolümünde, değişik kültürlerden gelen seyircile- rin yapısını karşılaştırmalı olarak incelemenin ti- yatronun etkinliğine katkısı üzerinde durduktan sonra, bir eksiklik olasılığını da şöyle dile getir- mektedir: "Yalnızca egemen drama anlayışı ve onun basılmış temsilcileri üzerinde yoğunlaşan tiyatro araştırmalan, tiyatroyu ancak çok sınırlı bir kapsamda açıklamış olur." insanbilimsel bakış açısını bir tiyatro insanbi- limi çerçevesine oturtmuş olan Eugenio Bar- ba, Nicola Savarese ile birlikte kaleme aldığı "Bir Tiyatro Insanbilimi Sözlüğü"nde ("A Dicti- onary of Theatre Anthropology"), bu bilim da- lının konusunu şöyle açıklar: "Oyuncular, sa- natlannın maddi temellerini nasıl kurgulayacak- larına ilişkin bilgiyi nereden bulabilirler? Tiyat- ro insanbiliminin yanıtlamaya çalıştığı soru, iş- te busorudur... Tiyatroinsanbılimi, insanınsos- yo-kültürel ve psikolojik davranışlannın birgös- terim konumunda incelenmesini amaçlar." De- ğişik yerlerdeki ve zamanlardaki oyuncuların, kendi geleneklerinden kaynaklanma üslup özel- liklerinin ötesınde, hep ortak ilkeleri paylaştıkla- rına dikkat çeken Barba, tiyatro antropolojisinin birincil görevinin bu ilkeleri ortaya çıkarmak ol- duğunu belirtir. Tiyatroyu çok kesin biçimde Do- ğu ve Batı diye ayırmanın sakıncalarını dile ge- tiren ünlü tiyatro adamt, modern mim sanatının kurucusu Etienne Decroux'nun "Sanatlar bir- birlerine eser/eriyle değil, fakat ilkelehyle ben- zerler" sözünü alıntıladıktan sonra. aynı duru- mun farklı tiyatrolar için de geçerli olduğunu ek- ler. Barba'ya göre birbirinden farklı tiyatroları doğru inceleyebilme açısından insanbılimsel ba- kış açısı, kaçınılmaz olan yöntemdir. BUGÜN •ANKARA OPERA BtNASI'nda saat 20.00'de Devlet Tîyatrolan'nın 'Hırçm K E ' adlı balesi. (0 312 524 22 10 / 2010) •AKM'de saat 20.00'de fstanbui Devlet Opera ve Balesi'nin 'Fındıkkıran' balesi. (0 212 251 56 00) •İFSAK'ta saat 15.00'te Alfred Hitchcock'un 'Sapık' filmınin gösterimı ve AB Borovalı'nın seçeceği 'Dinler ve tnsanlar' konulu 'Ayın Saydam Yanşması'. (0 212 292 42 01)' •BEKSAVda saat 15.00'te 'Hana-Bi', saat 17.30'da 'Bir Deniz Manzarası', saat 19.30'da 'Kikujiro'nun Yaa' filmlerinin gösterimi. (0 212 349 91 55) •BAB\XON'da saat 21.30 da Cem Karaca & Kurtalan Ekspres'in konseri. (0212 292 73 68) •AVUSTURYA KÜLTÜR OFİSt'nde saat 20.00'de tstanbul Barok Topluluğu'nun konseri. (0 212 223 78 43) •JAZZCAFE'de saat 22.30'da 'Lifeline'ın konseri. (0 212 245 05 16) •ÇAĞDAŞ GAZETECtLER DERNEĞt LOKALİ'nde saat 21 OO'de BDgen Taneli'nin 'Aşkın Fizyolojisi' konulu söyleşisi. (0 212 234 29 12/ •BAKIRKÖY BELEDÎYE TtYATROLARI'nda saat 20.30'da 'Odada Savas' adh oyun. (0 212 661 38 95) •UGUR MUMCU ARAŞTIRMACI GAZETECtLtK VAKFI'nda saat 14. OO'te Hüseyin Çiğdem eşliğinde Prof. Dr. Server TaniIH'nın 'Dövüşmek, Yeni Bir Alem tçin' adh resıtali. (0 312 417 47 62)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle