23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 NİSAN 2002 CUMA 8 SOYLEŞI Bordan tronaya, taşkömüründen demir-çeliğe kadar sektörün sorunlannı İsmet Kasapoğlu ile konuştuk MadenlerimiztutsakedildiMİYASE tLKNUR Madencilik sektörü denince İsmet Kasa- poğlu Türkiye'de akla gelen ilk isimlerden bi- ri. 1972 yılına dek Etibank bünyesinde görev yapan Kasapoğlu, daha sonra özel sektöre ge- çerek madencilik konusunda çalışmalannı sürdürmüş, sektörün duayenlerinden biri. Ka- sapoğlu ile bordan tronaya, taşkömüründen de- nir-çeliğe kadar Türkiye de madencilik sek- -örünün sorunlannı konuştuk. -Türkhe'nin maden konusundazengin kay- aaldara sahipolduğu hep söylenir,ama katma değeraçısından bakıldıgındabu sektörde dün- va sıralamasında dunımumuz ne? - Soruya önce bir başka soruyla yanıt vere- • Yeraltı kaynaklan bakımından Türkiye'nin şanslı bir ülke olduğunu vurgulayan Türkiye Madenciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı îsmet Kasapoğlu, zengin rezervlere sahip olduğu halde Türkiye'de madenciliğin hâlâ defmecilik olarak yorumlandığından yakınıyor. Bor ve trona alanında rakipsiz olan Türkiye'nin yanlış politikalar nedeniyle bu madenlerden katma değer elde edemediği görüşünde. Kasapoğlu, sanayiin doğalgaza bağımlı kılmmasını ise "intihar" olarak yorumluyor. yim. Benim ülkemde ekonomime güç kazan- dıracak bir maden varlığı var mı, yok mu? Kesinlikle var, hatta bizi zenginleştirdikten sonra dünyanın beJIi sanayilerinin yürütülme- sinde zorunluhık olan madenlerimiz de var. Bor, trona, altın vs... - Maden sanayiini ayakta rutacak böyie bir maden rezervimiz var, o halde neden yeteri kadar gelir elde edemiyoruz? - Edemiyoruz, çünkü maalesef Türk insa- Madencilik sektörü denince Türkive'de akla gelen ilk isimlerden biri, fsmet Kasapoğlu. 1972 \ıhna dek Etibank bünyesinde görev yapan Kasapoğlu, daha sonra özel sektöre geçcrek madencilik konusunda çansmalarını sürdürmüş. Borrezervkrinin yüzde 80'iTürkiye'de - Vürtdışuıdan ne kadara ahyor yerli sanayici, islenmiş boru? - Katlanarak geliyor. Zaten ham bor bir Amerika'da var ki satmıyor. Dünyada zaten ham bor, Türk borudur. Zaten yurtdışmdan da ham bor almaya kalksan benim bor cevherimi alacaksm Baskası yok. ^ - Yani Avrupa'daki sanayi de Türk borundan mı b l - Taşkömürü üretiminin pahab obnası nedeniyie bir menfi propaganda var. Bu yaklaşunı doğru buluyor musunuz? - Bu söylem doğru. Ama madem ki bu söylem doğru, bunda böyle devam edecek diye bir şey yok. Bunun önlemleri var. Alınacak teknolojik tedbirler var. Onlan hem almadan, üstüne üstlük iktidarlar bunlann üstüne ek yükler getirerek sonra da dönüp şikâyet ediyorlar. Bunda TKl'nin ne suçu var? 0nun önünü açacak, gerekli önlemleri alacak bir iktıdann olmayışı. - Kömürün başma gelen, demir-çeligin de başına geldi. Beozer gerekçelerle bu tesisler kapanlmaya çalışıldı. Bugünlerde ABD ile AB arasında demir-çejik savaşlan yaşamyor. Bu konuya yaklasunınız nedir? - Demır-çelıkte çok büyük hata yapıldı. Demir- çelıktekı hata şu; dünyanın her ülkesinde demır-çelik üretimı entegre tesisler aracılığıyla yapılır. Yanı demir cevherinden kok kullanılarak çelik üretilir. Bunlar da entegre tesislerde gerçekleşir. Dünyada entegre tesislerin üretimdeki payı genel üretimde yüzde 67'dır. Türkıye'ye bakın; tam tersidır. Yüzde 7O'ı hurdadan üretilir ve Türkiye şu an dünyanın en büyük hurda alıcısı konumundadır. Tabii hurdadan aldığınız demir-çeliğın çok büyük başka mahsurlan da var. Bir de bu tür üretimin katma değer olarak ekonomiye bir faydası yok. Çünkü hammadde olarak hurdaya dövız ödüyorsunuz. Büyük oranda finnlarda elektrık tüketiyorsunuz. Bu da büyük ölçüde dışanya bağımlı. Bunun tugla vs. gibi ak finnlann önemli maddeleri de zaten ithal, sadece yüzde 5'lik bir istihdam söz konusu. Kaldı ki, çok üretimimiz var, bunu da ihraç edelim diye ortaya çıkılıyor, birtakun sübvansiyonlar da yapıhyor, böylece bu sektör katma değer üreteceğıne, Türkiye'den dışanya kaynak aktaran bir sektör haline geliyor. - Bir de şu günlerde çok tarbşdan bir bor meselesi var. Ozelleştirilmemesi yönünde bir kampanya var. Türkiye ekonomisi için çok önemli olduğu vurgulanıyor, ama henüz pek bir haynnı görmüşde değiliz. Bordaki tarusmanın özü ne? - Bor olayı çok sapnnlıyor. Bir kere şu gerçeği saptayalım; Türkiye'nin hiçbir özel sektör madencisi Eti Holding'ın elinde bulunan ruhsat sahalannda "Bir-iki tanesini de bana ver, ben ürednı yapayım" demiyor. Böyle bir talep yok. Yakınma şundan çılayor; Eti Holding'in tekelinde olan bor cevheri üretiminde, üretimden sonra satışa çıkanlan ürün, yabancılara örneğin 100 dolara satılıyorsa, içeride bu ürüne dayah sanayiler kuran, bu ürüne dayalı tesisler geliştırmek isteyenlere ya verilmiyor ya daha fazla ücret talep ediliyor. Şimdi bunun mantığıru anlamak mümkün değil. Problem bundan doğuyor. Bunun dışuıda problem yok. Özelleştirilmesini isteyen de yok. Herkes Eti Holding'in tekeline saygılı. Ama Eti Holding'in buradan ürettiği malı kendi vatandaşına yasaklayıp yabancıya vermesi; arük siz düşünün yani... jror? - Kesinlikle öyle tabii. Bunun hiçbir açıklanabilir tarafl yok. O zaman da kızıyorJar ve vaveyla kopuyor. "Borlar eWen gidiyor. borlarda birilerinin gözü var borfar peşfceş çekflfyor" diye. Asıl böyle peşkeş çekılıyor. Yoksa Türkiye'de boru sen mı çıkaracaksın, ben mi çıkaracağım kavgası yok. Yalmz bu boru elinde hılan Eti Holding, bu konuda nedense bor sanayunın Türkiye'de kurulupgelişmesinj değıl, dışanda büyümesini sağlayacak bir pohtika uyguluyor. Bu politikanın değişmesini de istemiyor. - Borun ne kadanna sahibiz ve biz bundan ne kadar bir pay abyoruz? - Dünya bor rezervlerinin yüzde 80'i Türkiye'dedir ve bize aittir. Ama dünva pazannda daha ilk halkada, ara ürün" olarak üretilen ilk halkada aldığımız pay yüzde 18. Onun dışındaid halkada aldığımız pay sıfir. - Prfd boru işJeyip satmamız halinde gefiruniz ne ohırdu? - Zaten sorun o. Boru kim işleyecek? Bir tek Eti Holding'in gücü buna yetmez. Zaten kamu yatırımlan gün geçtikçe küçültülüyor. Ya yaünmı devlet yapsın, boru ışlesın; yapamıyorsa özel sektöre olanak tanısın. Eti Holding'in on yıl I önceki bordan elde ettiği ihracat geliri 230 mılyon dolardı, bugün de aynı. Bu sürede bır tek dolar gelişme yok. Obür tarafta mermerin bundan on yıl e\vel ihracat geliri 5 milyon dolardı, bugün 235 milyon dolar. Boru geçti. Sadece mermer geliri bordan fazla. Biz hâlâ oturduğumuz yerde "Diûjyanın yüzde 80rezervibizde" diye övünüyoruz. Kardeşim ne kazanıyorsun? Az kazanıyorsan bunu sorgulamak lazınv nerede hatamız var? Bunu konuştugunuz' zaman birileri diyor ki: "Boriar elden gHecek, birileri bunu kapm kaçacak." Nereye kaçacak boriar, orada duruyor yerin alnnda. ' nında madencilik kültürü gehşmemiş. O da şun- dan; sanayı devrimi, madenciliği büyük ölçek- te geliştirmıştir. Çünkü sanayiin altyapısı ma- denlerdir. Sanayi devrüninde Türkiye'nin geç kalışı, haliyle madenciliği de gündeme getirememiş- rirve gelişememiştir. Söylendiğinde hep komp- lo teorisi olarak yorumlanır, ama bir şanssız- lığımız da, dış ülkeler Türk halkının kendi maden varlıklan ile ilgili olmasını ve bu zen- gin maden kaynaklannın farkında olmasmı istememiştir. Hâlâ da istemez. - Halk bunun biüncindeobnayabilir, ama bu ülkede gefaniş geçmiş yönetimler de mi bunun farkında olamadı? - Dışandaki yönlendirmelerden etkileniyor • yöneticilerimiz. Içerideki . I özel sermayemiz de "Ma- dencflik zorbiriş. Kırsala gjt- nıek lazım. Yblunu, enerjisi- ni görürmek lazım. Üstelik de risk taşıyan bir sfirü yö- nü var. Oysa benim yapabi- lecegim daha az nıeşakkat- h° ve kârfa işler \ar, o neden- lebu işi devlet yapsın" anla- yışında. Bu nedenle TÜSlAD'ın ağzmdan hiç madencilikle ilgili bır laf duymazsınız. Bu yatınmlann araştırma dönemi uzun süren bir sek- tördür. Iktidarlar da bir se- çim döneminde sonucunu alamayacağı işlere pek gir- mek istemez. Bu nedenle madencilik bizde maalesef asıl amacının dışında birta- kun görüntüye bürünc irül- müş, "Yapmasak d» \ur v bir noktaya getiriln - Türkiye, ekor .ni avakta tutabüecekh- la- denlere sahip ve bu a ar- da yapdan çabsmalar > cter- Hmi? - Çok çeşitli madenler var. Bunlardan ilki taşkömürü ve linyit. Taşkömürü, cum- huriyeti ayakta tutan temel- lerden biridir. Çünkü cum- huriyet döneminde enerji- nin tümü taşkömüriine bağ- lı. Ulaştırmada demiryolu olsun, denizyolu olsun, bü- yük ölçekte taşkömürüyle çalışıyor. O dönemde var olan sanayi de taskömürü- ne bağlı. Işte bu taşkömürü, cumhuriyetin ilk yıllannda ülkenın ayakta kalmasını sağlamıştır. Hâlâ da önemi- ni korumaktadır. Linyite ge- lindiğinde... Linyit, enerjinin temel hammaddesidir. OEÇD ül- kelerindeki elektrik üreti- minin kaynak dağılımında kömür yüzde 38 'le ilk sıra- da yer alıyor. Doğalgaz yüz- de 11 'le dördüncü sırada. Arada nükleer ve hidrolik enerji var. Gelin görün ki, şu an Türkiye'de doğalgaz yüz- de 36'yı buldu. Beş yıl son- ra yüzde 50'yi bulacak. Bu bir intihar. Trona TÜRKİYE'DE YANLIŞ OLUŞAN BİR MADENCÎLÎK ANLAYIŞI VAR iliği pek parlak değil ama umutluyuz - Trona madencibğinde durmn ne? - Trona madenciliği de pek parlak değil şu sıra. Ama umutluyuz. Çünkü trona 1978'de bu- lundu Türkiye'de. 1998 yılına kadaryaklaşık 20 yıl hiçbirşey yapılmadı. Trona bilindiği gibi ta- bii soda. Soda, kimya sanayiinin vazgeçilmez biraraelemanıdır. Dünyadakullanüan trona ma- deninin önemli bir bölümü sentetik. Avrupa özellikle sentetik soda kullanıyor. Çünkü tro- na maden olarak tabii soda, bir Kuzey Ameri- ka'da var, bir de Türkiye'de bulunuyor. Bu ge- rek sentetik soda üreticüeri gerekse Kuzey Ame- rika'da tronadan soda üreten şirketler, Türkiye'de- ki bu yataklann faaliyete geçmesini ıstemedi- ler. Ben de olsam istemem, yeni bir rakip niye çıksın? Trona için 1998'de her nasılsa Eti Hol- ding ve özel sektör bir araya gelip bir anlaşma yapmışlar. Işletilmesi için yapılan bu anlaşma- yı Yüksek Planlama Kurulu da onaylamış. Bu sözleşme gereğince Eti Holding'in dışındaJd özel kuruluşlar -ki Park Holding ve Bayındır Hol- ding- aşağı yukan 8 milyon dolarharcadılar. Ve cevheri yeryüzüne çıkardılar. Uzun yıllar Eti Hoîding'in işletmeye girememesinin nedeni de yabancüar, "Bıına9zçıkaramazsuuz,butn>na- nın üzerindeçokbüyük birsu tablası var, bu özel bir teknik gerektirir, siz bunu yapamazsuuz" diyorlar. Bu yapıldı. trona cevhen de yeryüzü- ne çıkanldı, yatınm saflıasuıa geldi. Yatınm safhası maalesef bir yıldan fazladır Eti Hol- ding'in karannı beklıyor. - Yabancüar nasd bu ka dar etkih' olabiliyor- lar? Bu kadar güçhı bir lobileri \sr mı Türki- ye'de? - Var. Ben de yakuı zamana kadar bu güçlü lobinin nasıl olabildiğini anlayamıyordum. Fa- kat son zamanlarda daha ıyi anlamaya başla- dım. Ben Türkiye Madencilik Sektörü Konse- yi'nin de başkanıyım. Yem birmadenyasası ha- zırlığımız var. Önceleri biz bu işe herkesin el- bırliğiyle destekvereceğini zannettik. Türkiye'de- kı yeraltı ka>Tiaklannı biran evvel ekonominin hizmetine sunacak biryasahazırhğıydı bu. Hiç ummadığunız yerlerden tepkiler geliyor, yasa- yı çıkmaza sokacak birtakım argümanlar ileri sürülüyor. însan şaşınp kalıyor. Sayın Başba- kan madencilik konusuna büyük önem veriyor ve bu yasanın çıkması için büyük çaba sarf edi- yor. Fakat onu da yavaşlatan kurumlar karşısı- yanlış oluşan birmadencilik algılaması var. Ki- misi diyor ki: "Bu bizim torunlarumza,gelece- ğe kalsın." Kimısi de diyor kı: "Bu %ten bhüe- riparakazanacak." Maalesef Türkiye'de bürok- rasi ile devlet kavramı özdeş hale getirilmiş. Bü- rokrasi bir şeye karşı çılctığı zaman sanki dev- let karşı çıkıyormuş gibi algılanıyor. Bürokrat- lar kendini devletin yerine koyuyorlar. -Eskidenözelsermave birikinıiolmadığıiçin de\lennvaünm\apnusızorunlulukraArtıközeJ sektörünehndeciddisermaye birikimleri var. Ne- den hâlâ bu alana kayrtsız kahyor? - Bir kere Türkiye açısından hâlâ ciddi bir han- • Türkiye'deki bürokrasi bir hükümet değil, 50- 60 hükümete bedel. Bürokrasiyi geçmek kolay değil. Öyle bir bürokrasi oluşmuş ki Türkiye'nin en büyük handikapı. Bu bürokratik ağı çözemezsek önümüz daha da karanlık. na çıkıyor. Onlann her birini aşabihnek için büyük zaman ve sabır gerekiyor. Umanm Sa- yın Başbakan'ın sabn tükenmez. - Bürokrasi mi engel ohıyor? - Var da efendım, Türkiye'deki bürokrasi bir hükümet değil, 50-60 hükümete bedel. Bürok- rasiyi geçmek kolay değil. Öyle bir bürokrasi oluşmuşki Türltiye'nin en büyük handikapı. Bu bürokratik ağı çözemezsek önümüz daha da karanlık. -Bu bürokrasi Türkiye'de madenciliğin getis- mesiniistemeyenyabanatekellerineknıeğnıeyag mı süriiyor demek istiyorsunuz? - Hepsi bilınçli oknayabilir. Ama Türkiye'de dikap var. Taşkömürünün yüzde 100'ü, bor ve tronanın yüzde 100'ü, linyitin, demirin, bakır ve alüminyumun yüzde 90'ı devletin elinde. Devlet bunlarael koymuş. Ruhsatlarya Eti Hol- ding'deya kömürişletmeierinde. Bunlarmaden- leri ne çalışhnyorlar ne de özel sektöre veriyor- lar. Madenlerimiz tutsak hale getirilmiş. "Esir madenler'' diye bir kavram vardı. Bu söz 100 yıl evvele falan dayamr. Dünyada büyük ma- den üreticisi şirketler kendi ürettikleri madenin aynısı bir başka ülkede bulunmuş ise hemen gi- dıp ona el koyarlar. Ya satın alu-lar ya da çıka- nlmasına engel çıkanrlar. Amaç, kendilerine ra- kip çıkmasını önlemek. Işte bu nedenle "esir madenler'' kavramı ortaya çıkmış. Bizde ken- di devletimiz kendi madenlerimizi tutsak al- mış durumda. Özel sektör şu an yahnm yap- maya kalksaalanlarkapalı, devletinelinde. Tür- kiye'de toplam maden üretimi içinde özel sek- törün payı yüzde 20'yi geçmiyor. Onun da ço- ğu de\'letin girmediği mermer ve seramik en- düstrisinde kullanılan hammaddeler. Çünkü bunlara devlet ginnemiştir ve o nedenle el ko- yamamıştır. -Anadohı'nunkalkmmanuştoJgelerindeözel sektörkârb olnıadığı içinyatmm yapmıyor. Dev- letin verdiği teşvilder de pek bir işe yaramadL Cumhuriyetin ilk yıllannda yapılan kamu yab- nmlan sayesinde sanayi Anadolu'ya yayümışü. Madencilik teşvikedüseve özel sektör bu alana girse Anadohı"nun birçok kenti ve ilcesi bunun nimetlerinden faydalansa iyi ohnaz mı? - Kurbanınız olayun. Olay bu işte. Anado- lu'nun, özellikle Doğu ve Güneydoğu'nun ge- hşmesi bir tek madencilikle olur. Bugüne ka- dar sayısız teş\'ik kararnamesi çıkanldı. Ohna- dı. Ama madencilik Doğu Anadolu'da ise ora- da yapılacak. tstanbul'dan oturup orada made- ni çıkaramazsın. Mutlaka oraya gideceksin. O zaman yerinde istihdam sağlanacak. Yerinde gelişme sağlanacak. Verdiğin teşvik de nere- ye gitti diye peşinde koşturmayacaksuı. Çün- kü başka bir kazanç söz konusu değil. Mutla- ka bir şey üretmeniz lazım. Orettiğiniz zaman da istihdam, yatınm kendiliğinden olacak. Ma- dencilikle geçinen bölgelerde işletmeler ka- pandığı için hayat durdu. Siirt Madenköy, Şu-- nak, Elazığ'ın Maden ve Keban'ı çahşmıyor. Siirt Madenköy 25-30 milyon ton bakır üreten yer çahşmıyor. BİRBAKIMA SERVER TANtLLt Bursa, Balıkesir, Bandırma... Eskişehir'de iki üniversite var: Biri Anadolu Üni- versitesi, öteki de onun bağrından çıkan Osman- gazi Ünıversitesi. 18 Nisan'da bir öğle sonrası, Anadolu Ünıversitesi Rektörü Sayın Prof. Ertgin Ataç'ı, -topluca- ziyaret ettiğimizde, ondan bir destan, Anadolu Üniversitesı'nin destanını dinle- dik. İçinde kendi katkısı da olan, dünü ve bugünü He bir destan. Açıköğretimin de pek olumlu bir ör- neğini ortaya koymuş olan bir ulu yürüyüş yann- lara uzanıyor. Engin Ataç Hoca anlatıyor, anlatıyor, anlatıyor. Tasarı, tasan, tasarı... Yapılanları göz önünde tutup gelecege de gü- venle bakıyorsunuz. Anadolu 'nun bağnnda boy at- mış olan bu çınar, eğitim dünyamızın örnek kurum- lan arasında. Onu. ayn biryazıda -ayrıntılanyla- an- latacağım. Engin Ataç Hoca'ya teşekkür edip ay- nlıyoruz. Zaman yokluğundan Osmangazi Üniversitesı'ne gidemedim. Bir ikinci Eskişehir yolculuğunda o mutlaka olacak. Çifteler'e ziyaret de... Tepebaşı Belediyesi'nın akıncı başkanı Sayın Ahmet Ataç, Eskişehir'in görülmeye değer birkaç yerini bizzat gezdirdi. Akşam verecegim Nâzım Hikmet Şiir Resıtali'ni de. yıne kendısı açtı. Çoğu genç yüzlerce insana, büyük şairin "daha insan- ca bir dünya" adına yaptığı çağrı karşısında gös- terilen duyarlık ve coşkuyu nasıl anlatmalı? Ertesi günü nice güzel anılarla Eskişehir'den ay- nldık. • 19 Nisan'da Bursa'daydım. Hüsamettin Kurt arkadaşımızın da çabalany- la, biri öğleden sonra Uludağ Üniversitesi'nde, öteki de akşamleyın Bursa Gazeteciler Cemiye- ti'nde olmak üzere, iki Nâzım Hikmet Şiir Resitalı düzenlenmişti. Genç-yaşlı duyarlı ınsanlann önünde bunları gerçekleştirdik. Uludağ Üniversitesi Rektörü Sayın Mustafa Yurtkuran'la, bir öğle yemeğinin sıcak ortamın- da bir sohbetimız de oldu. Bu, ikinci ziyaretimdi üniversiteyi. Sayın Rektör, geçen y/ldan bu yana olan gelişmeleh anlattı; gelecek için tasanlannı ve beklentilerinı dile getirdi. Heyecanlandırıcıydı hepsi de. Türkiye'de hep kötüye giden olaylan sıralayıp içi- mizi karartmayalım; güzel şeyler de oluyor, daha da olacak. Bursa'da Uludağ Üniversitesi'ndeki gelişmeler de bu güzellıkler arasındadır. Ertesi günü Balıkesir'e doğru yola çıktık. • Balıkesir'e bu ilk gidişimdi. Yolum ne zaman oraya düşecek diye de bekleyip durmuşumdur hep. Kısmet, demek bu yılaymış... Çağdaş tarihimizde saygın bir yeri vardır Balı- kesir'in: Ünlü lisesinden yetişen kültür adamlannı hatırlatmaya gerek var mı? Ya Milli Mücadele'de- ki Balıkesir Kongresi'ni kım unutur? Kenti, hayalimdekı ağırbaşlılığı içinde buldum. Oraya da, bir Nâzım Hikmet Şiir Resitali için çağnlıydım. önayak olanlar da, Balıkesir Çağdaş Eğitim Vakfı, Atatürkçü Düşünce Derneğı ve Çağ- daş Yaşamı Destekleme Derneği idi. Her birinin ba- şındaki Sayın Metin Özyurt'la, Nuran Attınel ve Mefharet Okur'la ve başka aydınlarla ayn ayn ta- nıştım. Cumhuriyet Devrimi'ne gönül vermiş müs- tesna insanlar hepsi de. Gönendim. Salih Tozan Kültür Merkezi'ndeki resitale gös- terilen ilgi görülecek şeydi. Istemeye istemeye ayrıldım Balıkesir'den... • Ege gezisinin son durağı Bandırma'yd'- Şimdiden il olmayı hak etmiş bir deniz kenti, Bandırma. Şehirciliğine, sanayi ve ticaret yaşamı- na damgasını vurmuş bu. Uyanık ve kültüre açık insanlann diyan. Istanbul'un da burnunun dibin- de; özellikle yazları, büyük bir turizm dalgası ya- yılıyor kente. Oraya da bir resital için çağnlıydım. Asıl çağnyı yapan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğı Başkanı Sayın Şadi Polat'a, Kumlu Ders- hanesi, Ak Kırtasiye sahibi Sayın Vahit Ak; baş- ka örgütler, özellikle Eğitim-Sen ve ADD el uzat- mıştı. Hepsiyle tanıştım gurur duydum. Resitale gösterilen ılgiyi, hele sazıyla eşlik eden öğretmen Ali Çandıriı'nın yorumunu unutmaya- cağım. Büyüleyıci bir Köy Enstitüleri Sergisi de açılmış- tı. Sayın Ibrahim Belek'i nasıl kutlamalı? Ertesi günü, 22 Nisan'da, deniz yoluyla Istan- bul'a döndüm. Çok az yolculuktan böylesine güçlenip zengin- leşerek dönmüşümdür... KONFERANSA ÇAGRI Konuşmacılar ProfDr M Ü M T A Z SOYSAL Prof Dr EROL MANİSALI Konu: "Türkiye'yi Türkiye'den Yönetelim" "Bağımsız Cumhuriyet Hareketi" 28 Nisan 2002 Pa/ar Saat 13.00 Levent Kırca Tiyatrosu Küçük Çiftlik Parkı- Maçka (İnönü Stadyumu karşısı) Tel: 0 212 - 217 59 89, Faks: 0 212 - 217 59 88 BAĞIMSIZ CUMHURİYET HAREKETİ İSTANBUL İL OLUŞUM KOMİTESİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle