Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 26 NİSAN 2002 CUMA
8 SOYLEŞI
Bordan tronaya, taşkömüründen demir-çeliğe kadar sektörün sorunlannı İsmet Kasapoğlu ile konuştuk
MadenlerimiztutsakedildiMİYASE tLKNUR
Madencilik sektörü denince İsmet Kasa-
poğlu Türkiye'de akla gelen ilk isimlerden bi-
ri. 1972 yılına dek Etibank bünyesinde görev
yapan Kasapoğlu, daha sonra özel sektöre ge-
çerek madencilik konusunda çalışmalannı
sürdürmüş, sektörün duayenlerinden biri. Ka-
sapoğlu ile bordan tronaya, taşkömüründen de-
nir-çeliğe kadar Türkiye de madencilik sek-
-örünün sorunlannı konuştuk.
-Türkhe'nin maden konusundazengin kay-
aaldara sahipolduğu hep söylenir,ama katma
değeraçısından bakıldıgındabu sektörde dün-
va sıralamasında dunımumuz ne?
- Soruya önce bir başka soruyla yanıt vere-
• Yeraltı kaynaklan bakımından Türkiye'nin şanslı bir ülke olduğunu
vurgulayan Türkiye Madenciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı îsmet
Kasapoğlu, zengin rezervlere sahip olduğu halde Türkiye'de
madenciliğin hâlâ defmecilik olarak yorumlandığından yakınıyor. Bor
ve trona alanında rakipsiz olan Türkiye'nin yanlış politikalar nedeniyle
bu madenlerden katma değer elde edemediği görüşünde. Kasapoğlu,
sanayiin doğalgaza bağımlı kılmmasını ise "intihar" olarak yorumluyor.
yim. Benim ülkemde ekonomime güç kazan-
dıracak bir maden varlığı var mı, yok mu?
Kesinlikle var, hatta bizi zenginleştirdikten
sonra dünyanın beJIi sanayilerinin yürütülme-
sinde zorunluhık olan madenlerimiz de var. Bor,
trona, altın vs...
- Maden sanayiini ayakta rutacak böyie bir
maden rezervimiz var, o halde neden yeteri
kadar gelir elde edemiyoruz?
- Edemiyoruz, çünkü maalesef Türk insa-
Madencilik sektörü denince
Türkive'de akla gelen ilk isimlerden
biri, fsmet Kasapoğlu. 1972 \ıhna
dek Etibank bünyesinde görev
yapan Kasapoğlu, daha sonra özel
sektöre geçcrek madencilik
konusunda çansmalarını
sürdürmüş.
Borrezervkrinin
yüzde 80'iTürkiye'de
- Vürtdışuıdan ne kadara ahyor yerli
sanayici, islenmiş boru?
- Katlanarak geliyor. Zaten ham bor bir
Amerika'da var ki satmıyor. Dünyada
zaten ham bor, Türk borudur. Zaten
yurtdışmdan da ham bor almaya kalksan
benim bor cevherimi alacaksm Baskası
yok. ^
- Yani Avrupa'daki sanayi de Türk
borundan mı b l
- Taşkömürü üretiminin pahab obnası nedeniyie bir
menfi propaganda var. Bu yaklaşunı doğru
buluyor musunuz?
- Bu söylem doğru. Ama madem ki bu söylem doğru,
bunda böyle devam edecek diye bir şey yok. Bunun
önlemleri var. Alınacak teknolojik tedbirler var.
Onlan hem almadan, üstüne üstlük iktidarlar bunlann
üstüne ek yükler getirerek sonra da dönüp şikâyet
ediyorlar. Bunda TKl'nin ne suçu var? 0nun önünü
açacak, gerekli önlemleri alacak bir iktıdann
olmayışı.
- Kömürün başma gelen, demir-çeligin de başına geldi.
Beozer gerekçelerle bu tesisler kapanlmaya çalışıldı.
Bugünlerde ABD ile AB arasında demir-çejik savaşlan
yaşamyor. Bu konuya yaklasunınız nedir?
- Demır-çelıkte çok büyük hata yapıldı. Demir-
çelıktekı hata şu; dünyanın her ülkesinde demır-çelik
üretimı entegre tesisler aracılığıyla yapılır. Yanı demir
cevherinden kok kullanılarak çelik üretilir. Bunlar da
entegre tesislerde gerçekleşir. Dünyada entegre
tesislerin üretimdeki payı genel üretimde yüzde
67'dır. Türkıye'ye bakın; tam tersidır. Yüzde 7O'ı
hurdadan üretilir ve Türkiye şu an dünyanın en büyük
hurda alıcısı konumundadır. Tabii hurdadan aldığınız
demir-çeliğın çok büyük başka mahsurlan da var. Bir
de bu tür üretimin katma değer olarak ekonomiye bir
faydası yok. Çünkü hammadde olarak hurdaya dövız
ödüyorsunuz. Büyük oranda finnlarda elektrık
tüketiyorsunuz. Bu da büyük ölçüde dışanya bağımlı.
Bunun tugla vs. gibi ak finnlann önemli maddeleri
de zaten ithal, sadece yüzde 5'lik bir istihdam söz
konusu. Kaldı ki, çok üretimimiz var, bunu da ihraç
edelim diye ortaya çıkılıyor, birtakun sübvansiyonlar
da yapıhyor, böylece bu sektör katma değer
üreteceğıne, Türkiye'den dışanya kaynak aktaran bir
sektör haline geliyor.
- Bir de şu günlerde çok tarbşdan bir bor meselesi var.
Ozelleştirilmemesi yönünde bir kampanya var.
Türkiye ekonomisi için çok önemli olduğu
vurgulanıyor, ama henüz pek bir haynnı görmüşde
değiliz. Bordaki tarusmanın özü ne?
- Bor olayı çok sapnnlıyor. Bir kere şu gerçeği
saptayalım; Türkiye'nin hiçbir özel sektör madencisi
Eti Holding'ın elinde bulunan ruhsat sahalannda
"Bir-iki tanesini de bana ver, ben ürednı yapayım"
demiyor. Böyle bir talep yok. Yakınma şundan
çılayor; Eti Holding'in tekelinde olan bor cevheri
üretiminde, üretimden sonra satışa çıkanlan ürün,
yabancılara örneğin 100 dolara satılıyorsa, içeride bu
ürüne dayah sanayiler kuran, bu ürüne dayalı tesisler
geliştırmek isteyenlere ya verilmiyor ya daha fazla
ücret talep ediliyor. Şimdi bunun mantığıru anlamak
mümkün değil. Problem bundan doğuyor. Bunun
dışuıda problem yok. Özelleştirilmesini isteyen de
yok. Herkes Eti Holding'in tekeline saygılı. Ama Eti
Holding'in buradan ürettiği malı kendi vatandaşına
yasaklayıp yabancıya vermesi; arük siz düşünün
yani...
jror?
- Kesinlikle öyle tabii. Bunun hiçbir
açıklanabilir tarafl yok. O zaman da
kızıyorJar ve vaveyla kopuyor. "Borlar
eWen gidiyor. borlarda birilerinin gözü var
borfar peşfceş çekflfyor" diye. Asıl böyle
peşkeş çekılıyor. Yoksa Türkiye'de boru
sen mı çıkaracaksın, ben mi çıkaracağım
kavgası yok. Yalmz bu boru elinde hılan
Eti Holding, bu konuda nedense bor
sanayunın Türkiye'de kurulupgelişmesinj
değıl, dışanda büyümesini sağlayacak bir
pohtika uyguluyor. Bu politikanın
değişmesini de istemiyor.
- Borun ne kadanna sahibiz ve biz bundan
ne kadar bir pay abyoruz?
- Dünya bor rezervlerinin yüzde 80'i
Türkiye'dedir ve bize aittir. Ama dünva
pazannda daha ilk halkada, ara ürün"
olarak üretilen ilk halkada aldığımız pay
yüzde 18. Onun dışındaid halkada
aldığımız pay sıfir.
- Prfd boru işJeyip satmamız halinde
gefiruniz ne ohırdu?
- Zaten sorun o. Boru kim işleyecek? Bir
tek Eti Holding'in gücü buna yetmez.
Zaten kamu yatırımlan gün geçtikçe
küçültülüyor. Ya yaünmı devlet yapsın,
boru ışlesın; yapamıyorsa özel sektöre
olanak tanısın. Eti Holding'in on yıl I
önceki bordan elde ettiği ihracat geliri 230
mılyon dolardı, bugün de aynı. Bu sürede
bır tek dolar gelişme yok. Obür tarafta
mermerin bundan on yıl e\vel ihracat
geliri 5 milyon dolardı, bugün 235 milyon
dolar. Boru geçti. Sadece mermer geliri
bordan fazla. Biz hâlâ oturduğumuz yerde
"Diûjyanın yüzde 80rezervibizde" diye
övünüyoruz. Kardeşim ne kazanıyorsun?
Az kazanıyorsan bunu sorgulamak lazınv
nerede hatamız var? Bunu konuştugunuz'
zaman birileri diyor ki: "Boriar elden
gHecek, birileri bunu kapm kaçacak."
Nereye kaçacak boriar, orada duruyor
yerin alnnda. '
nında madencilik kültürü gehşmemiş. O da şun-
dan; sanayı devrimi, madenciliği büyük ölçek-
te geliştirmıştir. Çünkü sanayiin altyapısı ma-
denlerdir.
Sanayi devrüninde Türkiye'nin geç kalışı,
haliyle madenciliği de gündeme getirememiş-
rirve gelişememiştir. Söylendiğinde hep komp-
lo teorisi olarak yorumlanır, ama bir şanssız-
lığımız da, dış ülkeler Türk halkının kendi
maden varlıklan ile ilgili olmasını ve bu zen-
gin maden kaynaklannın farkında olmasmı
istememiştir. Hâlâ da istemez.
- Halk bunun biüncindeobnayabilir, ama bu
ülkede gefaniş geçmiş yönetimler de mi bunun
farkında olamadı?
- Dışandaki yönlendirmelerden etkileniyor
• yöneticilerimiz. Içerideki
. I özel sermayemiz de "Ma-
dencflik zorbiriş. Kırsala gjt-
nıek lazım. Yblunu, enerjisi-
ni görürmek lazım. Üstelik
de risk taşıyan bir sfirü yö-
nü var. Oysa benim yapabi-
lecegim daha az nıeşakkat-
h° ve kârfa işler \ar, o neden-
lebu işi devlet yapsın" anla-
yışında.
Bu nedenle TÜSlAD'ın
ağzmdan hiç madencilikle
ilgili bır laf duymazsınız.
Bu yatınmlann araştırma
dönemi uzun süren bir sek-
tördür. Iktidarlar da bir se-
çim döneminde sonucunu
alamayacağı işlere pek gir-
mek istemez. Bu nedenle
madencilik bizde maalesef
asıl amacının dışında birta-
kun görüntüye bürünc irül-
müş, "Yapmasak d» \ur
v
bir noktaya getiriln
- Türkiye, ekor .ni
avakta tutabüecekh- la-
denlere sahip ve bu a ar-
da yapdan çabsmalar > cter-
Hmi?
- Çok çeşitli madenler var.
Bunlardan ilki taşkömürü
ve linyit. Taşkömürü, cum-
huriyeti ayakta tutan temel-
lerden biridir. Çünkü cum-
huriyet döneminde enerji-
nin tümü taşkömüriine bağ-
lı. Ulaştırmada demiryolu
olsun, denizyolu olsun, bü-
yük ölçekte taşkömürüyle
çalışıyor. O dönemde var
olan sanayi de taskömürü-
ne bağlı. Işte bu taşkömürü,
cumhuriyetin ilk yıllannda
ülkenın ayakta kalmasını
sağlamıştır. Hâlâ da önemi-
ni korumaktadır. Linyite ge-
lindiğinde...
Linyit, enerjinin temel
hammaddesidir. OEÇD ül-
kelerindeki elektrik üreti-
minin kaynak dağılımında
kömür yüzde 38 'le ilk sıra-
da yer alıyor. Doğalgaz yüz-
de 11 'le dördüncü sırada.
Arada nükleer ve hidrolik
enerji var. Gelin görün ki, şu
an Türkiye'de doğalgaz yüz-
de 36'yı buldu. Beş yıl son-
ra yüzde 50'yi bulacak. Bu
bir intihar.
Trona
TÜRKİYE'DE YANLIŞ OLUŞAN BİR MADENCÎLÎK ANLAYIŞI VAR
iliği pek parlak değil ama umutluyuz
- Trona madencibğinde durmn ne?
- Trona madenciliği de pek parlak değil şu
sıra. Ama umutluyuz. Çünkü trona 1978'de bu-
lundu Türkiye'de. 1998 yılına kadaryaklaşık 20
yıl hiçbirşey yapılmadı. Trona bilindiği gibi ta-
bii soda. Soda, kimya sanayiinin vazgeçilmez
biraraelemanıdır. Dünyadakullanüan trona ma-
deninin önemli bir bölümü sentetik. Avrupa
özellikle sentetik soda kullanıyor. Çünkü tro-
na maden olarak tabii soda, bir Kuzey Ameri-
ka'da var, bir de Türkiye'de bulunuyor. Bu ge-
rek sentetik soda üreticüeri gerekse Kuzey Ame-
rika'da tronadan soda üreten şirketler, Türkiye'de-
ki bu yataklann faaliyete geçmesini ıstemedi-
ler. Ben de olsam istemem, yeni bir rakip niye
çıksın? Trona için 1998'de her nasılsa Eti Hol-
ding ve özel sektör bir araya gelip bir anlaşma
yapmışlar. Işletilmesi için yapılan bu anlaşma-
yı Yüksek Planlama Kurulu da onaylamış. Bu
sözleşme gereğince Eti Holding'in dışındaJd özel
kuruluşlar -ki Park Holding ve Bayındır Hol-
ding- aşağı yukan 8 milyon dolarharcadılar. Ve
cevheri yeryüzüne çıkardılar. Uzun yıllar Eti
Hoîding'in işletmeye girememesinin nedeni de
yabancüar, "Bıına9zçıkaramazsuuz,butn>na-
nın üzerindeçokbüyük birsu tablası var, bu özel
bir teknik gerektirir, siz bunu yapamazsuuz"
diyorlar. Bu yapıldı. trona cevhen de yeryüzü-
ne çıkanldı, yatınm saflıasuıa geldi. Yatınm
safhası maalesef bir yıldan fazladır Eti Hol-
ding'in karannı beklıyor.
- Yabancüar nasd bu ka dar etkih' olabiliyor-
lar? Bu kadar güçhı bir lobileri \sr mı Türki-
ye'de?
- Var. Ben de yakuı zamana kadar bu güçlü
lobinin nasıl olabildiğini anlayamıyordum. Fa-
kat son zamanlarda daha ıyi anlamaya başla-
dım. Ben Türkiye Madencilik Sektörü Konse-
yi'nin de başkanıyım. Yem birmadenyasası ha-
zırlığımız var. Önceleri biz bu işe herkesin el-
bırliğiyle destekvereceğini zannettik. Türkiye'de-
kı yeraltı ka>Tiaklannı biran evvel ekonominin
hizmetine sunacak biryasahazırhğıydı bu. Hiç
ummadığunız yerlerden tepkiler geliyor, yasa-
yı çıkmaza sokacak birtakım argümanlar ileri
sürülüyor. însan şaşınp kalıyor. Sayın Başba-
kan madencilik konusuna büyük önem veriyor
ve bu yasanın çıkması için büyük çaba sarf edi-
yor. Fakat onu da yavaşlatan kurumlar karşısı-
yanlış oluşan birmadencilik algılaması var. Ki-
misi diyor ki: "Bu bizim torunlarumza,gelece-
ğe kalsın." Kimısi de diyor kı: "Bu %ten bhüe-
riparakazanacak." Maalesef Türkiye'de bürok-
rasi ile devlet kavramı özdeş hale getirilmiş. Bü-
rokrasi bir şeye karşı çılctığı zaman sanki dev-
let karşı çıkıyormuş gibi algılanıyor. Bürokrat-
lar kendini devletin yerine koyuyorlar.
-Eskidenözelsermave birikinıiolmadığıiçin
de\lennvaünm\apnusızorunlulukraArtıközeJ
sektörünehndeciddisermaye birikimleri var. Ne-
den hâlâ bu alana kayrtsız kahyor?
- Bir kere Türkiye açısından hâlâ ciddi bir han-
• Türkiye'deki bürokrasi bir hükümet değil, 50-
60 hükümete bedel. Bürokrasiyi geçmek kolay
değil. Öyle bir bürokrasi oluşmuş ki Türkiye'nin
en büyük handikapı. Bu bürokratik ağı
çözemezsek önümüz daha da karanlık.
na çıkıyor. Onlann her birini aşabihnek için
büyük zaman ve sabır gerekiyor. Umanm Sa-
yın Başbakan'ın sabn tükenmez.
- Bürokrasi mi engel ohıyor?
- Var da efendım, Türkiye'deki bürokrasi bir
hükümet değil, 50-60 hükümete bedel. Bürok-
rasiyi geçmek kolay değil. Öyle bir bürokrasi
oluşmuşki Türltiye'nin en büyük handikapı. Bu
bürokratik ağı çözemezsek önümüz daha da
karanlık.
-Bu bürokrasi Türkiye'de madenciliğin getis-
mesiniistemeyenyabanatekellerineknıeğnıeyag
mı süriiyor demek istiyorsunuz?
- Hepsi bilınçli oknayabilir. Ama Türkiye'de
dikap var. Taşkömürünün yüzde 100'ü, bor ve
tronanın yüzde 100'ü, linyitin, demirin, bakır
ve alüminyumun yüzde 90'ı devletin elinde.
Devlet bunlarael koymuş. Ruhsatlarya Eti Hol-
ding'deya kömürişletmeierinde. Bunlarmaden-
leri ne çalışhnyorlar ne de özel sektöre veriyor-
lar. Madenlerimiz tutsak hale getirilmiş. "Esir
madenler'' diye bir kavram vardı. Bu söz 100
yıl evvele falan dayamr. Dünyada büyük ma-
den üreticisi şirketler kendi ürettikleri madenin
aynısı bir başka ülkede bulunmuş ise hemen gi-
dıp ona el koyarlar. Ya satın alu-lar ya da çıka-
nlmasına engel çıkanrlar. Amaç, kendilerine ra-
kip çıkmasını önlemek. Işte bu nedenle "esir
madenler'' kavramı ortaya çıkmış. Bizde ken-
di devletimiz kendi madenlerimizi tutsak al-
mış durumda. Özel sektör şu an yahnm yap-
maya kalksaalanlarkapalı, devletinelinde. Tür-
kiye'de toplam maden üretimi içinde özel sek-
törün payı yüzde 20'yi geçmiyor. Onun da ço-
ğu de\'letin girmediği mermer ve seramik en-
düstrisinde kullanılan hammaddeler. Çünkü
bunlara devlet ginnemiştir ve o nedenle el ko-
yamamıştır.
-Anadohı'nunkalkmmanuştoJgelerindeözel
sektörkârb olnıadığı içinyatmm yapmıyor. Dev-
letin verdiği teşvilder de pek bir işe yaramadL
Cumhuriyetin ilk yıllannda yapılan kamu yab-
nmlan sayesinde sanayi Anadolu'ya yayümışü.
Madencilik teşvikedüseve özel sektör bu alana
girse Anadohı"nun birçok kenti ve ilcesi bunun
nimetlerinden faydalansa iyi ohnaz mı?
- Kurbanınız olayun. Olay bu işte. Anado-
lu'nun, özellikle Doğu ve Güneydoğu'nun ge-
hşmesi bir tek madencilikle olur. Bugüne ka-
dar sayısız teş\'ik kararnamesi çıkanldı. Ohna-
dı. Ama madencilik Doğu Anadolu'da ise ora-
da yapılacak. tstanbul'dan oturup orada made-
ni çıkaramazsın. Mutlaka oraya gideceksin. O
zaman yerinde istihdam sağlanacak. Yerinde
gelişme sağlanacak. Verdiğin teşvik de nere-
ye gitti diye peşinde koşturmayacaksuı. Çün-
kü başka bir kazanç söz konusu değil. Mutla-
ka bir şey üretmeniz lazım. Orettiğiniz zaman
da istihdam, yatınm kendiliğinden olacak. Ma-
dencilikle geçinen bölgelerde işletmeler ka-
pandığı için hayat durdu. Siirt Madenköy, Şu--
nak, Elazığ'ın Maden ve Keban'ı çahşmıyor.
Siirt Madenköy 25-30 milyon ton bakır üreten
yer çahşmıyor.
BİRBAKIMA
SERVER TANtLLt
Bursa, Balıkesir,
Bandırma...
Eskişehir'de iki üniversite var: Biri Anadolu Üni-
versitesi, öteki de onun bağrından çıkan Osman-
gazi Ünıversitesi. 18 Nisan'da bir öğle sonrası,
Anadolu Ünıversitesi Rektörü Sayın Prof. Ertgin
Ataç'ı, -topluca- ziyaret ettiğimizde, ondan bir
destan, Anadolu Üniversitesı'nin destanını dinle-
dik. İçinde kendi katkısı da olan, dünü ve bugünü
He bir destan. Açıköğretimin de pek olumlu bir ör-
neğini ortaya koymuş olan bir ulu yürüyüş yann-
lara uzanıyor. Engin Ataç Hoca anlatıyor, anlatıyor,
anlatıyor.
Tasarı, tasan, tasarı...
Yapılanları göz önünde tutup gelecege de gü-
venle bakıyorsunuz. Anadolu 'nun bağnnda boy at-
mış olan bu çınar, eğitim dünyamızın örnek kurum-
lan arasında. Onu. ayn biryazıda -ayrıntılanyla- an-
latacağım. Engin Ataç Hoca'ya teşekkür edip ay-
nlıyoruz.
Zaman yokluğundan Osmangazi Üniversitesı'ne
gidemedim. Bir ikinci Eskişehir yolculuğunda o
mutlaka olacak.
Çifteler'e ziyaret de...
Tepebaşı Belediyesi'nın akıncı başkanı Sayın
Ahmet Ataç, Eskişehir'in görülmeye değer birkaç
yerini bizzat gezdirdi. Akşam verecegim Nâzım
Hikmet Şiir Resıtali'ni de. yıne kendısı açtı. Çoğu
genç yüzlerce insana, büyük şairin "daha insan-
ca bir dünya" adına yaptığı çağrı karşısında gös-
terilen duyarlık ve coşkuyu nasıl anlatmalı?
Ertesi günü nice güzel anılarla Eskişehir'den ay-
nldık.
•
19 Nisan'da Bursa'daydım.
Hüsamettin Kurt arkadaşımızın da çabalany-
la, biri öğleden sonra Uludağ Üniversitesi'nde,
öteki de akşamleyın Bursa Gazeteciler Cemiye-
ti'nde olmak üzere, iki Nâzım Hikmet Şiir Resitalı
düzenlenmişti.
Genç-yaşlı duyarlı ınsanlann önünde bunları
gerçekleştirdik.
Uludağ Üniversitesi Rektörü Sayın Mustafa
Yurtkuran'la, bir öğle yemeğinin sıcak ortamın-
da bir sohbetimız de oldu. Bu, ikinci ziyaretimdi
üniversiteyi. Sayın Rektör, geçen y/ldan bu yana
olan gelişmeleh anlattı; gelecek için tasanlannı ve
beklentilerinı dile getirdi.
Heyecanlandırıcıydı hepsi de.
Türkiye'de hep kötüye giden olaylan sıralayıp içi-
mizi karartmayalım; güzel şeyler de oluyor, daha
da olacak. Bursa'da Uludağ Üniversitesi'ndeki
gelişmeler de bu güzellıkler arasındadır.
Ertesi günü Balıkesir'e doğru yola çıktık.
•
Balıkesir'e bu ilk gidişimdi. Yolum ne zaman
oraya düşecek diye de bekleyip durmuşumdur
hep. Kısmet, demek bu yılaymış...
Çağdaş tarihimizde saygın bir yeri vardır Balı-
kesir'in: Ünlü lisesinden yetişen kültür adamlannı
hatırlatmaya gerek var mı? Ya Milli Mücadele'de-
ki Balıkesir Kongresi'ni kım unutur?
Kenti, hayalimdekı ağırbaşlılığı içinde buldum.
Oraya da, bir Nâzım Hikmet Şiir Resitali için
çağnlıydım. önayak olanlar da, Balıkesir Çağdaş
Eğitim Vakfı, Atatürkçü Düşünce Derneğı ve Çağ-
daş Yaşamı Destekleme Derneği idi. Her birinin ba-
şındaki Sayın Metin Özyurt'la, Nuran Attınel ve
Mefharet Okur'la ve başka aydınlarla ayn ayn ta-
nıştım. Cumhuriyet Devrimi'ne gönül vermiş müs-
tesna insanlar hepsi de.
Gönendim.
Salih Tozan Kültür Merkezi'ndeki resitale gös-
terilen ilgi görülecek şeydi.
Istemeye istemeye ayrıldım Balıkesir'den...
•
Ege gezisinin son durağı Bandırma'yd'-
Şimdiden il olmayı hak etmiş bir deniz kenti,
Bandırma. Şehirciliğine, sanayi ve ticaret yaşamı-
na damgasını vurmuş bu. Uyanık ve kültüre açık
insanlann diyan. Istanbul'un da burnunun dibin-
de; özellikle yazları, büyük bir turizm dalgası ya-
yılıyor kente.
Oraya da bir resital için çağnlıydım.
Asıl çağnyı yapan Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneğı Başkanı Sayın Şadi Polat'a, Kumlu Ders-
hanesi, Ak Kırtasiye sahibi Sayın Vahit Ak; baş-
ka örgütler, özellikle Eğitim-Sen ve ADD el uzat-
mıştı. Hepsiyle tanıştım gurur duydum.
Resitale gösterilen ılgiyi, hele sazıyla eşlik eden
öğretmen Ali Çandıriı'nın yorumunu unutmaya-
cağım.
Büyüleyıci bir Köy Enstitüleri Sergisi de açılmış-
tı. Sayın Ibrahim Belek'i nasıl kutlamalı?
Ertesi günü, 22 Nisan'da, deniz yoluyla Istan-
bul'a döndüm.
Çok az yolculuktan böylesine güçlenip zengin-
leşerek dönmüşümdür...
KONFERANSA ÇAGRI
Konuşmacılar
ProfDr M Ü M T A Z SOYSAL
Prof Dr EROL MANİSALI
Konu:
"Türkiye'yi Türkiye'den Yönetelim"
"Bağımsız Cumhuriyet Hareketi"
28 Nisan 2002 Pa/ar Saat 13.00
Levent Kırca Tiyatrosu
Küçük Çiftlik Parkı- Maçka
(İnönü Stadyumu karşısı)
Tel: 0 212 - 217 59 89, Faks: 0 212 - 217 59 88
BAĞIMSIZ CUMHURİYET HAREKETİ
İSTANBUL İL OLUŞUM KOMİTESİ