17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
26NİSAN2002CUMA CUMHURİYET SAYFA 17 E «o ymttar! Etektronik posta: [email protected] Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Ağca ve Kırcı'ya af çıkıyormuş... "Apo'nun bası kel mi!" Orman ye ürünleri Ormanlar ve orman köylülerinin sorunlan Türkiye'de yeteri ka«iar ele alınmıyor... Sorunlar kıyısından köşesinden Vaziyet*"te yer alınca tartışmaya okurlar da katılmaya başladı.. Ali Erkal dryor ki: "Orman deyince bizimkilerin aklına yalnız kereste geliyor. Sarı çam, kızıl çam, kara çam dışındaki ağaçlardan sanki haberleri yok. Bu anlayış orman köylülerinin yoksullaşmasına da yol açıyor. Oysa ürün veren ağaçlar da var. llk akla gelenlerden ceviz, kestane, ıhlamur, fıstık çamı, mersin, palamut meşesi iklim koşullarına göre orman köylerimizin çevresine dikilse köylülerin durumu düzelir. Belediyeler, yol kenarlarına ve parklara dikmek için Italya'dan astronomik fiyatla yetişkin fidan getiriyor, bunlar da orman köylüleri tarafından üretilebilir, dışarıya t»ile satılabilir." K ultur Bakanlığı'nın desteği ıle yonetmen Sel- ! çuk Kızılkayak, Türkiye'nin kültürel ve ta- | rihi değerlerinin tanıtımı için dört film çeki- 1 yor... Filmlerden ikisi Çanakkale Savaşla- rı'nı konu alıyor. Çanakkale filmlerinden biri Başba- kan Bülent Ecevit'in "Çanakkale: Bir Savaş Ardı Destanı" şiirinden yola çıkıyor öteki film "Savaştan Barışa Gelibolu" adını taşıyor... "Şaşırtıcı Ülkeye Yolculuk" ve "Bakır ve Insan" film- lerinde ise Türkiye'nin küttürel varlıklan tanıtılıyor. Dı- şişleri Bakanlığı, bu dört filmin yurtdışında gösterimi için büyük çaba harcıyor... Şimdilik 22 ülkede gösterilen filmlerde Türkiye'nin propagandası yapılıyor... Kültür Bakanlığı devrede... Dışişleri Bakanlığı dev- rede... Başbakanın şiiri beyaz perdede... Bu arada Çorum Kültür Müdürü Mümtaz Idil. uzun yazışmalardan sonra filmler dünyanın öteki ucu Avustralya'dan döner dönmez Çorum Devlet Tiyat- Çonum sansururosu salonunda gösterimini sağlıyor... Filmler Çorum'a geliyor... Çorum'da 8 bin öğrenci var... Belediye, otobüs tahsis ediyor; öğrenciler baş- larında öğretmenleri olduğu halde okullardan grup- lar halinde salona taşınacak; gençler filmleri izleye- cek... Güzel birorganizasyon... Çorum Kültür Müdür- lüğü, Çorum Milli Eğitim Müdürlüğü'ne bir yazıyla başvurup, filmleri okullann topluca izlemesi için ge- reken iznin verilmesini istiyor. Çorum Milli Eğitim Müdürü Aziz Yavaş, "Izin veri- rim ama bir koşulla. Bu filmleri önce bizim coğrafya ve tarih öğretmenlerinden oluşan kurul izleyecek; ku- rul uygun görürse..." diyor. Bu ülkenin tanıtım filmine şiiri konu olan Başbakan Bülent Ecevit, bu ülkenin tanıtımı için çekilen film- leri desteleyen Kültür Bakanı Istemihan Talay, bu ül- kenin tanıtımı için çekilen filmlerin yurtdışında gös- terimi için çaba harcayan Dışişleri Bakanı Ismail Cem ve bu ülkenin Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancı- oğlu, "uyum içindeki koalisyon"unfarklı partilerinden değil aynı çatı altında bulunuyor... Ve Bostancıoğlu'nun Çorum'daki temsilcisi "Bir dakika" diyor... Işi kendi "sansür kurulu"na havale ediyor... Belki, "Çorum Milli Eğitim Müdürlüğü Film Denetleme Kurulu", Ecevit'in şiirini sakıncalı bula- cak! Belki Çorum'daki bir coğrafya öğretmeni Türki- ye'nin tanıtım politikasında affedilmez bir hata sap- tayacak! Kültür Müdürü, böylesi bir sansüre tabii ki izin ver- miyor; Milli Eğitim Müdürü de öğrencileri göndermi- yor. Bakan Bostancıoğlu'na, Çorum'daki müdürünü Ankara'ya çağınp kendine başdanışman yapmasını öneririz! SESSÎZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hatb erdincutkuf .• yahoo.com E> solcu kardeş! Oy \erecek parti yok diyorsan git sen de bir yeni oluşum başlat! Alerjik kaşıntıların tedavisi bulundu! ÇHP Genel Başkanı Deniz Baykal, geçen Pazar Mustafakemalpaşa'day- dı... Baykal, belediyede vatandaşla ko- nuşurken, emekli astsubay Seçkin Bil- giç, "Avrupa Birliği hakkında ne düşü- nüyorsunuz" diye sordu. Baykal; AB'nin Türkiye'yi istemediğini ancak almak zo- runda olduğunu, Türkiye'nin gerekirse kapısında yatarak gerekirse bacasından girerek AB'ye üye olacağını anlattı. Geçimini pazarcılık yaparak sürdüren ve bazen siftahsız tezgâh kapatan emekli astsubay Bilgiç, Baykal'ın görü- şüne bir örnek vermek istedi: "Mahallede sekiz çocuklu dul bir ka- dın var... Kadın zordurumda, zengın bir adama göz koymuş... Kadın. illa beni alacaksın diye tutturmuş... Fakat ada- mın hem kadında gönlü yok, hem kadı- n- t nı beğenir gibi olsa bile sekiz çocuğun sorumluluğunu üstlenmek istemiyor... Adam kaçıyor, kadın adamın yakasını bırakmıyor... Sizin anlattığınız AB'nin ka- pısının önünde yatmak, bacasın- dan girmeye çahşmak da buna benziyor... Ne dersiniz?" Deniz Baykal'dan yanıt: "Kaşımayalım..." Seçkin Bilgiç, Baykal'ın görüşünü öğ- renmekte ısrar edince bu kez salonda- ki CHP'lilerden yükselen ses: 'Tamam kardeşim, kapat. Konuşma!" Deniz Baykal, türbanlılardan oy iste- dikten sonra konuyu açmak isteyenle- re de "kaşımayalım" demişti... CHP'liler durumu kavramış: Alerjik kaşıntıya karşı konuyu hemen kapatıyorlar! Düşünce Ohnadan Edebiyat Ohır mu? HİKMET ALTTNKAYNAK "Edebiyatın Işığında" diyo- rum ya, aslında düşünce ol- madan edebiyatın da olsma- yacağmın bilincindeyim... O- nun için de bir anlamda "Dû- şüncenin Işığında" öemek is- tiyorum... Bunu geçen günlerde Yıldız Teknik Universitesı'nde dü- zenlenen "Deneme ve Eleşti- ri Ustalan " sempozyumlannın ikincisi olan "Tahsin Yücel Sempozyurnu "nda Ferit Ed- gü, Demir Özlü'den aktardı- ğı bir sözle: "Düşünce otma- dan edebiyat olmaz" biçimin- de vurgulamış ve eklemişti: "Tahsin Yücel'in yapıtlarr bu- nun tenıtlarıdır." Ber de yazımı bu yargıdan yola çıkarak Tahsin Yücel'in denemeciliğine ayırmak isti- yorun. He-Kesin her şeyi bildiği bir ülkece "edebiyatın ışığını" mercak yapmanın kolay ol- mad^mı elbette biliyorum. Hele Je iyi yazar olmanın "çok safma"yla, "yıldız yazar", "mecyatik yazar" olmaklahiç ilgisi olmadığını düşünüyo- rum. Ay;ca da bu doğruyu top- lurna benimsetmenin büyük zorİLKİarı aşmak anlamına geldijinisöyleyebilirım. Daha- sı ülkamizde Tahsin Yücel gi- becfebiyata, deneme yazarlı- gna ^önlünü ve ömrünü ver- rmş oanlann aydınlattığı yolla- nnice uğraşlarla, nice emek- le^e <azandıklarını da unut- rrjşdeğilim. Qtr yandan, denemenin yaygn bir okura seslenen tür dTiaîiası bir başka engel bi- le olsa, izinden gitmenin çok zorurlu ve çok önemli olduğu kanısndayım. Duum böyle olmasına kar- ŞT Tinsin Yücel, sempozyum öicei gösterilen filmde "De- fömcilerin piri, belki de ilk deneneci Fransızyazar Mon- tajgıe'd/r. Denemeyi kendi tixjiBnni denemek, düşünce- \ein geliştirmek için kullan- r-ş, Ne biliyorum' sorusunu sKçi kendisine sormuştur" saptmasını yaparak deneme konısundakitutumuna büyük br a-iklık getirdi. Bunu yapar- ken s belli bir konu üzerinde 'KGIİİ düşüncelerimi başka ysza ve düşünürlerden yap- tğiralıntılarla destekler ve sorglanm" dedi. Yİ;el, Montaigne de tüm c*n-rnelerini alıntılar üzerine kjra diye sürdürdü... Bunu kenc denemelerimde de gö- rJrün diye sözlerine ekledi. 'k/tınya" önem verdiğini bir kitabına "Alıntılar" adını vere- rek de kanıtladığını söyledi. Yücel'in bu sözleri olsun, sempozyuma katılan konuş- macıların (Yöneten: Doğan Hızlan. Konuşmacılar: Prof. Dr. Fatma Berkman, Ferit Edgü, Prof. Dr. Osman Se- nemoğlu, Prof. Dr. Mustafa Durak, Zeki Coşkun) dene- me anlayışı, yapıtlan üzerine olan görüşleri olsun, onun bunca uğraşa karşın benim- sediği bilim insanı ya da ger- çek yazar tavrından ödün ver- mediği de ortaya çıktı. Işte bu edebiyatta düşünce vardır. Işte edebiyatın dünya- ya yaydığı ışık buradadır. Ferit Edgü'nün Tahsin Yü- cel'in bir Gustave Flaubert (1821-1880) hayranı olduğunu söylemesı, aslında Flaubert'in de bir denemeci kimliğiyle sa- laklığı ele aldığını, dahası sa- laklığın gelmiş geçmiş en bü- yük yazan, başyazan sayılabi- leceği yönündeki düşüncesi, ortada bilinçli bir seçimin ol- duğunu göstermiyor mu? Da- ha da açık söylersek Yücel'in başkalarının alıntılarından yo- la çıkarken en çok da Flaubert hayranı olması nedeniyle o- nun yapıtlarından yararlandı- ğını göstermiyor mu? Dahası edebiyatın ışığının daha çok da "deneme"de yer aldığının bir işareti değil mi? Osman Senemoğlu'nun "Tahsin Yücel imzalı biryazıy- la karşılaştığınızda hem Tah- sin Yücel'in ne söylemekiste- diğini öğrenirsiniz hem de na- sıl söylendiğinin tadına varır- sınız" demesi, Uludağ Üniver- sitesi'nin geçen yıllarda dü- zenlediği "Her Yönüyle Tah- sin Yücel" sempozyumunda Prof. Dr. Ergin Öztokat'ın bil- dirisini bitirirken söylediği "Tahsin Yücel, biryazın devi- dir ve yazın tarihine adını altın harflerle yazdırmıştır" sözle- riyle konuşmasını bitirmesi, Tahsin Yücel'ce hak edilmiş bir tanımlamanın tekrarıydı ve Yıldız Teknik Üniversitesi'nde- ki bu sempozyumda da varı- lan sonuç buydu... Evet görüldüğü gibi, edebi- yatın dallanndan biri olan de- nemenin büyük ustası Tahsin Yücel'in gerçek değerierin yok edildiği, edilmeye çalışıldığı bir dünyada, edebiyat yoluyla bizlere tuttuğu ışık, burada kı- yısından köşesinden çok kü- çük bir parçasında bile bizleri aydınlatıyor. Ve bizi daha büyük aydınlık- lara doğru yolculuğa çıkarı- yor... Ne güzel ve ne mutlu bu yol- culuğa çıkanlara... HAYVANLAR ISMAÎL GÜLGEÇ gulgec2(a hotmail.com KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicaktu turk.net VÇtZGÎLtK KÂMtL MASARACl Kamil Masaracı'nın dünkü bandı teknik bir hatadan dolayı yanlış çıkmıştır. Düzeltiyor, yeniden yayımlıyoruz. K E D İ L E V O APTÜÜKÂ aptulikad studyoimge.com. TARİHTE BUGÜN MIMTAZ ARIKAN 26 Nisan Başka Türkiye Yok Haydi Fidan Dikelim ORMAN BAKANLIĞI AĞAÇLANDIRMA VE EROZYON KONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ BİR GBCEDE r/IMTILAN 1*32 'OE BUGÜ/ıJ, f P£ L.'fSi£ MA/ef SE£T£C£it4£S-/A// /STEMr'fr?'. GEfi/Ç yi/ o/arak MarS/Vç/atr gğnü/füfcr söy&dığtnde/) bu odı a/m<f+/ ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKİMOĞLU Eğitim Gönülliilerme Selam Penceremde çocuklar, üç dört yaşındalar. Hü- zünle seyrediyorum, NTV'de yayımlanan istatistik- ler batıyor yüreğime, artıları değil eksileri düşünü- yorum. Çocuk ölümünde başlarda geliyor ülke- miz. Çocuk bayramını ilk kez kutlayan ülkeyiz dün- yada ama bayram sevincini solduruyor çocuk ger- çeği. Ölüm oranında artı, utanç veren boyutlarda. Ama utanmak değil utancı aşmak gerekir. Kaç gündür güzel olaylar yaşadım. Eğitim gö- nüllüleri ışıklı tablolar çiziyor karanlıkta. Aydınlığı yaşıyoruz! Sorulan gerçek sahipleri üstleniyor. Top- rak yeniden yeşeriyor. Ancak kan ve gözyaşına karşın umudu yitirmi- yor insanlar, savaş alanlarında barışı çağınyor. ölü- me değil yaşama gitmek özlemiyle şarkı söylüyor- lar. Patlayan bombalann alevlerinde banş uyansı da var. Ama şarkı sona ermiyor, yeniden başlamış gibi yeni bir selamla ışığını yansıtıyor. Şaşkına dö- nüyor insan. Utanç mı duymalı, umutla mı bakma- lı geleceğe. • • • 23 Nisan Bayramı'nı çok içten yaşadım bu kez. Yeni bayramlar kutlamak özlemiyle selamladım gençleri. Başka selamlar da var. Karanlığı aşıp aydınlığa çağıran eller de var ufukta. Dahası her gün, hersa- at değişen ekranlarda. Belli alanlarda ya da salon- larda, içimizden birini yitik bir sevgiliye, bir şarkı- ya, bir ozana sunuyor, onuria dikiliyoruz. Ne güzel ozanlanmız, şarkıcılanmız var. Onlan iz- lerken dünyayı kucaklıyoruz. "Fikret Kızılok'a Saygı Konseri"r\\ dinlediniz mi? Açıklamam gerekir, bu tür olayların dışındayım uzun süredir. Belki de bu nedenle başka bir sızıy- la izledim konseri, geç kalmamın üzüntüsüyle. Konser saygın bir olay gerçekten. Melike Demi- rağ da Sertab Erener de güzel saplandı yüreği- me. Hepsinin özelliği var. Kimini ilk kez dinledim, gecikmenin acı faturasını çok içten duydum! ön- yargılı olmaktan hayli utandım doğrusu. Elimden gelse yıllan geriye döndürür, olayı baştan sonaya- şardım. O akşam ilginç olaylar da yaşadım. Kimi dost- lanm renk renk kır çiçekleriyle selamladı beni. Ren- gi de, kokusu da çok güzel, çok doğal. örneğin morlaleler, Çankayatepesinde açmışlar, bizim eve gelmişler sonra! Ustelik konservatuvar öğrencisi bir okurdan. Müzik dalını yeşertme kararını çok iç- ten destekledim yıllar önce. 10 yıl geçti aradan. De- likanlı, dalında bir yıldız adayı ama öykünün güzel- liği babadan kaynaklanıyor. Anadolu'da bir ilimiz- den Ankara'ya göçünce aile bölündü, ancak aldır- madılar. Çünkü göç bir görevdi. Atatürk'ün mü- zik devrimini gerçekleştirme yolunda doğal bir adım diye niteliyor ama özveri diye düşünmüyor- lar. Doğrusu da bu. • • • Adem Gerçek'i Gumhuriyet okurları iyi tanır. Uzun yıllar ilginç olaylar yaşadık. önceki gün tele- fon etti. - Abla, sana sonu '52' ile biten bir bilet yolluyo- rum. Talih kuşu bu kez gülsün diyorum. Güldü bile. Şu telefonun değeri parayla ölçülür mü? Okurlarımız da tanıdı Adem Gerçek'i. O da gezgin piyango biletçisi. Bursa'da bir Gumhuriyet okuru. Bir otobüsten öbürüne atlayarak köyleri ge- ziyor, illeri, ilçeleri dolaşıyor. Ankara'ya gelinceAN- KA'ya da uğrar mutlaka. Iki kızı var. Benim yazıla- n okuyarak karar vermiş, biri Suna Kan olacak, öteki Meriç Sümen! Telefonda anlattı bir solukta. Iki kız da iyi yolda. Suna Kan ya da Merih Sümen olmak kolay değil ama iki kız da öğretmenlik yo- lunda. Biri evlendi, çocuğu oldu. öteki de son sı- nıfta. Güzel bir öğretmen adayı. Gözlerim yaşarıyor yazarken. Adem Gerçek bir Gumhuriyet okuru. Ama okuma hastası neredey- se. Kitaplar, romanlar okuyor, şiirier, öyküler yazı- yor, oyunlar sahneliyor, güzel bir resim çiziyor. Hiç okumayan bir gencin çiçek bahçesıne dönüşü bu. Eğitim gönüllülerine selam. Adem Gerçek de onlann çabasıyla oluşan bir ürün değil mi? En doğ- ru yol bu. Sapmadan yürümek gerekiyor. B T J L M A C A SEDAT YAŞAYAJV 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDA.NSAĞA: 1/ Işığm, pü- rüzleri bulu- nan bir yüze- yinhernokta- 3 sında yansı- 4 yarak pek çok doğrultu- da yayılması 6 olayı. 27 Ele 7 avuca sığma- g yan.Memeli bir deniz hay- ^ vanı. 3/ Çok küçük boyutlann ölçülebil- mesini sağlayan dü- „ zenek. 4/ Gözleri görmeyen.. Plan. 5/ Eski Mısır'da güneş tannsı... Evre... Olumsuzluk belirten birönek. 6/Takılmış ad.7/Karakter...Ke- 8 silen ağacın yerde ^ kalan kütük dibi. 8/Kan emici bir cins sinek... Bir nota. 9/Duvar ilanı... Aydınlanma felsefesinin en önemli adlanndan biri olan Alman felsefeci. YUKARTOAN AŞAĞIYA: \l Hassas. 2/ Bir şeyin dıştan bakıldığında görül- meyenyüzü... Öğretimve eğitim sistemi. 3/Bak- la içiyle yapılan zeytinyağlı yemek... "Derd çok hem-derd yok düşman — talih zebun" (Fuzuli). 4/Vücutta biriken azotlu madde... Bir nota... Ha- yat arkadaşı. 5/ "Delişmen, zıpır" anlamında ar- go sözcük. 6/ "Kara basma iz olur / Güzellerde - — olur" (Türkü). 7/Işyeri... Ankara'nın bir ilçe- si. 8/Serdar,başkomutan... "Terlemedenmal ka- zanan zalimler — verirken soluması zor imiş" (Dadaloğlu). 9/Ayakkabı çekeceği. Kalbinizi Koruyun TÜRKKALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No: 8 Şişli/lstanbul Tel: (212) 212 07 07 (pbx) (10 hat) Faks:(212)212 68 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle