11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA + CUMHURİYET 8ŞUBAT2002CUMA OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] AÇI MUMTAZ SOYSAL Güvenlik ve Savunma YUNANLI diplomat, ülkesinin tezini, sakin bir sesle, ustaca savunmakta: "Avrupa Birli- ği, sadece Almanya, Ingiltere, Fransa gibi büyük devletlerin çıkarian için kurulmadt" di- yor ve "On beş üye devletin ortak çıkarlarına göre politikalar izlemek üzere kurvlmuş birbir- lik söz konusu değil mi?" diye soruyor. Paris'teki "Avrupa ve Akdeniz" toplantısın- da çapraşık bir konu, "Güvenlik ve Savunma Politikası" konuşuluyor. Yunanlı, AB'de güç- lü devletlerin üstünlüğüne karşı en sağlam güvenceyi "oybirliği" kuralında görmekte. Gerçekten de, büyük küçük bütün devletler aynı tutumu benimsemedikçe karar çıkmayı- şı, kuruluşun en önemli özelliklerinden biri. O isim vermiyorama, belli ki, AGSP ile NA- TO arasında işbirliği konusunda Türkiye'nin is- teklerine uygun olarak vanlmış olan Ankara uz- laşmasına karşı Atina'nın ileri sürdüğü itirazı dile getirmekte. Ama, aynı mantığı Türkiye'nin NATO içinde- ki tutumu bakımından da kullanmak gerekmez mi? Eğer NATO, üye devletlerin ortak deger- leri için oybiriiğiyle karar almak üzere oluştu- njlmuş bir askeri kuruluşsa ve Avrupa Birijği belirli konularda bu kuruluşun olanaklannı kul- lanmak zorundaysa, ancak Türkiye'nin de oyunu alarak karara varmak dogal değil mi- dir? Aslına bakarsanız, Avrupa Biriiği ile NATO arasındaki işbirliği konusunda on yıllık bocalamadan sonra şimdi ortaya çıkan me- kanizmanın tek sorunu bu değil. Askeri konu- larda hep VVashington'a bağlı kalmak isteme- yen Avrupa'nın amaçladığı yaklaşık 60 bin ki- şilik "seyyar kuvvef'ın tam olarak neye yara- yacağı hâlâtartışmalı. "Güvenlik" ve "savun- ma" kavramlarını herkes değişik biçimde yo- rumladığı için, şimdilik her iki sözcük de bir- likte kullanılıyor. Kavramlann içeriği bakımın- dan ileride hayli tartışma çıkacağı belli. Savunma kavramını çok daha geniş anlam- daki bir "owen//Vc"anlayışının çeşitli boyutla- nndan ancak bir boyutu olarak gören Türki- ye, Milli Güvenlik Kurulu ve Milli Güvenlik Aka- demisi gibi kuruluşlann adlarından da anlaşı- lacağı gibi bu ikilemi çoktan çözmüş görünü- yor. Gelgelelim, burada bile tartışma brtmiş sa- yılmaz. Dış kaynaklı terörden öteye, bo- zuk ekonominin, dengesiz sosyal yapının ve laiklik dışına sürüklenmiş eğitimin de ülke gü- venliği için tehdit oluşturabileceğini kabul et- meyen ve "Görevleh savunmadan ibaretolan- lar, böyle konulara burunlannı sokmasın" di- yerek kendi çapsızlıklanyla baş başa kalmak isteyenler, bu ülkede de var. Bölge Müdürlüklerinin Kapatılması... Dr.UçkunGERAY A caba neden bakanlık sayısı- nın azaltılması. bölge mü- dürlüklerinin kapatılması.. gibi konular son iki aydır yoğunluk kazandı. Bırtakım araştırmalar ya- pıldı da bunlann sonuçlan mı zorlu- yor? tcracı, yaönmcı, eşgüdümcü.. ba- kanlıkJar avranı nasıl yapıldı da bun- lara ılışkın çözüm ileri sürülebiliyor0 Doğal kaynak işleten ve yöneten (DKİY) bâkanlıklarözel bırilgı ala- nı olabildi mi? Bu konularda "Bana öyie gefiyor kT, -IMFistfyor*, "Düma Bankası öneriyor" yaklaşımmın ötesınde bir araştırma temelı yok. Hıç kızıp öfke saçmayın. eski dılle celallenmeyin beyler! Araştırma katıhmcı olur. say- dam olur, olmalıdır. Yoksa araştır- manın sonuçlanna güvenilmez. Her aklınıza estiginde katılımcılıktan söz edeceksıniz. ama araştıımalannız bunsuzolacak! BakanlıkJann bürok- ratlannın, teknokratlannın. sektör uzmanlarının.. katıhmını saglayama- yan bir araştırma bizce "yok hök- münde'dır. Dahası. sektörlere ilişkin ilke, polıtıka ve araçlann belirlen- memış ve durulmamış oldugu biror- tamda da bu araştırmalann bizi an- lamlı sonuçlara ulaştırması olanaklı değildir. Ö>r leyse mevcutsloganlarol- sa olsa özne siyasetçıyi değil. nesne siyasetçiyi çağnştırabilır. Gariptır, bu uyanlardan alınan sıyasetçi de gö- remiyoruz. Bu ortamda kalkmışlar bir de ombudsman kurumu önen- yorlar. Bu ombudsman istiareye mi yatacak, araştırma sonuçlanna mı bakacak? Ombudsmanlığı da yüzle- nne benzetecekler. Devlet bakanlıklan genelde partı- lerarası, sözde dengeleme aracı ola- rak kullanılmıştır. Bunlara bağlı ku- rum ve kuruluşlann işlevsel ıhşkıler dikkate alınarak kaldınlması vahut ötekı bakanlıklara bağlanması gere- kir. Öte yandan yatınmcı v e ıcracı ba- kanlıklann kendı görevlen ile uyum- lu bır örgütlenme modeline kavuştu- rulması gerekmektedir. Yatınmcı ve ıcracı olmayan. önıegin eşgüdüm ış- levi başat olan bakanlıkJann ise ay- n bir bakış açısıyla ele alınması zo- runludur. Bunlardan bin de Çevre Bakanbğı'dır. Ne var ki Çevre Ba- kanlığı Kuruluşuyla llgılı Kanun Hük- münde Kararname. Çevre Yasası ve yeni hazırlanmakta olan Çevre Bakan- lığı Kuruluş Yasası ile ötekı bakan- lıldann mevzuatı karşılaştınldıgın- da. yetkı ve sorumluluk kargaşası he- men göze çarpmaktadır. Birde\ let ay- nı yahut çok benzer bir görevi nasıl olurda iki. üç kuruluşuna verir? Çev- reyle ılgılı mevzuata hangı kişiler. hangı amaçla el atmaktadır? Mev cut durumun yarattığı kargaşa sankı özel- lıkle arttınlmak ıstenmektedir. Bu hastalığı daha ileride ele alınz. Ama şu belırtilmelidır ki bu bakanlık yal- nızca eşgüdümden sorumlu olmalı- dır. Oysa bugün eşgüdümü dahi kav- gasız. çelışkısız. ötekı kuruluş ve uz- manlıklara saygı çerçevesınde gerçek- leştırecek bıryapı ve zıhnıyette gö- rünmemektedir. En iyisi "çevresdeş- güdümün" Başbakanlığa bağlı bir müsteşarlık noktasına taşınmasıdır. Bakanlıklararası eşgüdümü (ko- ordinasyonu) "çevre* baglamında gerçekleştırmek üzere birbakanlık mı kurulurmuş? Denecek ki başka ülke- lerdeörneklenvar Başka ülkeler ka- dar başınıza taş düşmesin! Türkı- ye'vi konuşuyoruz. Ötekı ülkelerde bu bakanlığın gö- rev ve sorumluluklan ile. dığer ku- ruluşlann görev ve sorumlulukJan arasındaki uyum acaba nasıl? Asıl bu ılişkılere bakmak ve sistemi bü- tünüyle kıyaslamak gerekir. Ülkenın DKİY kuruluşlannın or- taklaşa veya tekıl olarak başansızlı- ğınm temelinde ise sadece bakanlık veyahut genel müdürlük sayısı yat- mamaktadır. Buradakj temel noksa- nımız görülmemekte ve giderilme- mektedir. 0 da havza bazında bütün- leşik doğal kaynak yönetimini "zo- runlıT hale getiren. yani "bağtayıa- hğT olan, dolayısıyla "yapünmT da bulunan bir eşgüdüm sisteminın ka- mu yönetımınde ve "kamuyönetim hukukıT içınde yer almamış bulun- masıdır. Bu vaklaşımın kurumsallaştırıl- ması durumunda DKİY bakanlıkJa- nn, genel müdürlüklerin, bağlı kuru- luşlann . sayılan önemlerinı yitir- mektedır. Bakanlıklan ve genel mü- dürlükleri uzmanlık ve işbölümü odaklan halıne getınnek ve bunlan venmli ve malıyet etken çahştırma- nın yolJannı bulmak kaydıyla tabii. Bunun da yollan bellıdir. Yeter ki siz köklü çözüm peşinde olun. DKİY kuruluşlar ile ilgılı çaiış- malann. havza, makro havza ve böl- ge temeline oturtulması zorunludur. Tersinı kımse söyleyemez. Bu doğ- rultuda sanınm ormancılık öncü sek- tör durumundadır. Eğer bu yaklaşım uygulamaya aktanhrsa, önem ve ön- celik sırası meydana çıkanlmak ko- şuluyla. DKİY kuruluşlar bırhavza- ya birlikte gırecekler; yanı belli bir zaman kesıtinde ayn havzalarda, ya- hut belli bir havzada ayn zamanlar- da ve bırbınne sırtını dönerek çalış- ma yenne, yüz yüze, el ele çalışma "zomnluluğuna*1 uyum sağlayacak- lardır. Şu halde, aslında DKİY kuru- luşlara ilişkin bölgesel örgütlenme- lerin değil, il ve ilçe bazında örgüt- lenmelerin sorgulanması gerekir. Ta- sarruf buradadır. Bütün bunlara göre kamu yönetı- minde eşgüdüm ve bütünleşik hav- za yönetımı mantığı boşluğunu, baş- ka deyişle asıl darboğazı gıdermek üzere yapılabilecekleri bir yana bı- rakarak. tartışmalan yanlış noktala- ra kaydınnak. hele ortada katılımcı- lık ilkesıne sadık kalınarak gerçek- leştinlmış araştırmalar da söz konu- su değılse, ayagımızın üstüne bas- madıgımız anlamına gelmektedir. Sonuç Özetle üzennde durulması gere- ken önemh konular, DKİY kuruluş- larda; a) İl ve ilçe örgütlenmesinin pek çok ışlev ıtibariyle bölgesel örgüt- lenmeye dönüştüriilmesi, b) Bağlayıcı ve zorunlu havza yö- netim mantığının kamu yönetimınde geçerli kılınması. c) Bölgesel örgütlerde dahil verim- li ve malıyet etken bir yapılanma ve çalışma düzeninin gerçekleştinlme- sıdir. Dolayısıv la siyasetçimiz bu konu- da da yetersizliğinı ıspatlamak üze- redır. Yetersızlıklerinı dikkatlerden kaçıımanın bır aracı olarak "devlet müfldyeti" bahanesi öne sürülmüş, fa- kat özelleştırmeyi becerememışler- dır. Şımdı de sıra "devletin büyüidü- ğû" bahanesıne gelmıştir. Zelzele... Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMtR ğ*~~\ ocukluğumda zelzele di- I yorduk. şimdi deprem de- ^ ^ ^ niyor. Bizinı kuşak Erzin- canÇelzelesini anımsar. Tüm ülke- yi acıya boğmuştu 40 bin insanııru- zın kaybına yol açan bu felaket. Dördüncü sınıfta idik, bir kız arka- daşımız uzun bir şiir yazmıştı bu fa- ciayı anlatan. Nihal hâlâ güzel şi- irler yaayor. Bizim yatılr okulu- muzabütün ailesini kaybeden bir ço- cuğu leyli meccani (parasız yatılı) göndermişlerdi. Zor konuşabilir- dik onunla. Çocukcağız kâgıtlan. defterleri yerdi, saklardık ondan. Erzincan'ın ardındarj ne çok sar- sıldık, ne kayıplara uğradık. Japon- ya'da bize Kyoto'yu tanıtan rehbe- rimiz sözü Japonlann din inancına getirmişti. Budizm Hindistan'da do- ğuyor ve yayılıyor. Japonya sınır- lanna dayandığı zaman tedbir alma- yı düşünüyorlar, tartışmalar oluyor. Sonunda bunu dert etmeyelim di- ye karar veriyorlar. Rehberin söy- lediğine göre nasıl olsa yüz tane Allahımız var, varsın bir tane daha olsun diyorlar. 6 büyükJüğündeki deprem yüz Allahlı Japonya"da ol- saydı herhalde bardaklarbile kml- mazdı ve bu iki satırlık bir haber olurdu. Yüzde doksan dokuzu Müs- lüman ülkemizde, 45 insanımızm ölümüne ve yüzlerce binanm yıkıl- masına yol açtı. Eğer Atatürk"ün bıraktığı mirası milletçe reddetme- seydik, elbette böyle olmayacaktı. Biliyorsunu2 Atatûrk, Türk mille- tine aklı ve bilimi miras bırakmak istedi. Ama Türkiye'yi yönetenler, bu mirası benimseyip kullanmadı- lar ve onun halka ulaşmasını da en- gellediler. O nedenledir ki Adapa- zan'nda Iktisat Fakültesinin yap- Oğı bir anket çalışmasuıda halkımı- zın yüzde 80 i depremi Allah'ın cezası ya da kıyamet alameti gibi yonımluyor. Yanı bır bakıma ih- malkârlığımızın. hilekârlığımızın. yolsuzluğumuzun, kafasızlığımı- zın faturası Allah'a çıkanlıyor. Fa- yı. fay kınlmasını anlamadığîmız gi- bi bu yolsuzluğu, bu vicdansızlığı. bu alçakhğı da anlamıyoruz. Binalanmız hâlâ aynı vurdum- duymazlücla. aynı denetimsizlikle, aynı hırsızlıklarla yapılıp duruyor. Japonya bilime başvurduğu, ondan yararlandığı için depreme dayanı- yor: bızde genetik hastalıklara yol açan akraba evliliği yüzde 20'yi aşarken orada 2O0O'de bır. Son gün- lerde taşıtiardaki indirimler kaldı- nldığı için yoksul vatandaşlanmı- zın kannlannı doyurmak için ücret- siz yemek verilen aş evlerine. cem evlerine ulaşamadıklannı biliyor musunuz? Çok merak ediyorum, insan hakları dernekleri insanlann yaşama haldanna. kannlannı doyur- ma haklanna. emekçi haklanna ne zaman öncelik verecekler?.. MUŞTERI DANIŞMAHATn: 444 00 78 Başka Türkiye Yok Haydi Fidan Dikelim ORMANBAKANLIĞI AĞAÇLANDrRMA VE EROZYONKONTROLÜ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Türkiye Gazetecıler Cemıyeti'nın yayınJadfgı günlük Bizim Cazete Ülke sorunlanna ılışkın raportanyla, araştırmalanyla. koşe yaalanyla, tarafsız haber- teriyte sıvil topkjmtenn gazetesı. Düzenli okumak için abone olun. TetOİ12.5110675 "SENDE BU ÖLÜME GÖZ KIRPANDELİLÎĞI BİLMESEK YOLU YOK ARDINDANÎNCEDEN AĞLARDIK ÇOCUK!" Sevgili Lâle, onurlu yaşamın önünde saygıyla eğiliyoruz. ÇOLAKAİLESI Muayene, Teşhis, Tedavi TÜRK KALP VAKFI 19MaytsCad.No:6 Şişli/lstanbul Tel: (212) 212 07 07 {pbx)Faks: (212)212 6835 intemet http://www.tkv.org.tr e-mail: gen.sekreterStkv.org.tr koordinator'n tkv.org.tr Oyun adı: KAOS Yazan ve yöneten: ONUR BAYRAKTAR Tarihler: 6-7-8-9 ŞUBAT Saat: 20.30 Yer: TOBAV AFİFE JALE SAHNESİ Ehliyetimi ve kimhğimi kaaybettim. MÜRVET K4JL4K4Ş S e v g i l i l e r c (St. Valentine's Day) 14 ŞUBAT Sevgi sözcükleriniz, sevgi dolu bir günde Cumhuriyet ile ulaşması gereken "sevgiliye... "ulaşacak. 30.000.000 Tl.(KDVctahU 1stp.6cmJXZ5cm.'ic*»ıİ3r 2O.00O.0Û0 a . (KW (ödi) Bilgüçm PubKMedîa Telefon Annağan Döver Turkocağı Cad. 39<41 Cağaıogu-lstanbul (0 212) 513 84 60 -61 (0212)51384 63 PENCERE Gerçeğîn Dili... Geçen gün (31.1.2002) Hürriyet'in birınci sayfa- sında resmimle birlikte yayınlanan başlık çarpıcıy- dı: "Yorgun Savaşçı'yı llhan Selçuk ihbaretti". Okuyalım: "Halit Refiğ'in I Düşlerden Düşüncelere Söyle- şiler" kitabında 'Yorgun Savaşçı' filminin llhan Sel- çuk'in bir yazıstndan sonra 12 Evlül döneminde yakıldığı öne sürüldü. Kitabagöre llhan Selçuk 'Ke- mal Tahir Atatürk düşmanıdır. Bir Atatürk düşma- nının eseri TRT tarafından çekilmemelidir' diye kampanya başlattı." Yaklaşık çeyrek yüzyıl önce yayınlanmış (3 Ağus- tos 1979) günlü yazımı buldum, aşağıda yayımlıyo- rum, yorum okuyanlanndır. • Kemal Tahir'in "Yorgun Savaşçı" adlı romanı TV'de gösterilmek üzere filme çekiliyormuş. Altı bö- lümden oluşacak diziye milyonlar harcanacakmış. 1950'lerde bir gün Cağaloglu Cemal NadirSoka- ğı'ndaki Düşün Yayınevi'nde Aziz Nesin'ı görrne- ye gitmiştım. Aziz, tanıştırmıştı: - Kemal Tahir. Adını duyuyor, kitaplannı okuyordum. Uzun yıllar mahpushanede yatmanın insanlara kattığı bir şey vardır. Kemal Tahir'in gözüne baktınız mı, hapisha- neci olduğunu anlardınız. Tatlı adamdı. 1960'ta 27 Mayıs patlamasıyla Türkiye sola açı- lınca bütün aydınlar ve sanatçılar gibi Kemal Tahir de yeni bir aranış dönemıne girdı. Yazarlık sezgile- riyle bilimsel kuramlar oluşturmaya kalktı. Çeşitle- meleri sınırsızdı. Bir gün goklere çıkardığı kişiyi er- tesi gün yerin dibine batınr, bilinen tarih gerçekleri- ni çarpıtıp içine soğan dograr, insanın gözlenni ya- şartırdı. 1960'lann sonlanna doğru evi tekkeye dö- nüşmüştü. "Tahirizm" diye bir okul çıktı ortaya, ve rahmetlinin müritleri oluştu. Ne var ki Kemal Tahir sanatçı kişiliğiyle "Tahirist" olabilırdi, ama bir bilim adamı "Tahirist" oldu mu gülünçleşıyordu. Bir ro- mancı ister Abdülhamitçi olur, ister Atatürkçü, ister Osmanlı sosyalisti olur, ister Troçkıst... Sanatçı ta- kar altından kanatlannı, ayağını yerden kesip düş- lerinin bulutlannda kulaç atar, tarih kitaplannı par- ça parça edip çöp kutusuna atar... Kim kanşabilir ki? • Kemal Tahirromancı kişiliğiyle güzel yapıtlar ver- miştir. Yorgun Savaşçı da Kemal Tahir'in ünlü romanla- nndan biridir. Yunus Nadi Armağanı da kazanmış- tır. Osmanlı devletinin çöküşü ve ulusal dırenmenin başladığı dönemde geçen romanda kimler yoktur ki?.. Ittihat Terakki'nin emriyle Şemsi Paşa'yı vu- ran Mülazım Atrf, Birinci Dünya Savaşı ordu kuman- danlanndan Halil Paşa, Paşa'nın yaveri Yüzbaşı Se- lahattin, Birinci Dünya Savaşı kumandanlarından ve ulusal direnişin öncülerinden Albay Bekir Sami, meşhur Yusuf fzzet Paşa. Yarbay Kasap Osman, Çerkes Etem ve kardeşı Reşit Bey ve başkaian... Bütün bu tarihi kişilikler, Kemal Tahir'in kafasında- ki senaryoda kullanılan birer kukladırtar. Ve Kemal Tahir söylemek istediklerini (Kemal Tahir üslubuyla) hepsine teker teker söyletir. Bununla da yetinmez, tarihsel olaylar yaratan kahramanlan bir yana iter, kafasında oluşturduğu Topçu Yüzbaşı Cemil'i Ege'deki ulusal direnmenin lideri yapar çıkarır. Ke- mal Tahir'in bu konuda en küçük bir kaygısı yoktur. Denebilir ki: - Romancı bu, istediğini yazar... Doğrudur, ancak bir romancı Izmir'in işgalinde düşmana ilk kurşunu sıkan Osman Nevres'ın ye- rine uyduruk bir kişiyi koyabilir mı? 19 Mayıs'ta Samsun'a Mustafa Kemal Paşa yerine bir başka- sını çıkarabilir mi? Bunun gibi, Atatürk'le telgraf ba- şında gizlice anlaşt/ktan sonra Kolordu Kumanda- nı Yusuf Izzet Paşa'yı Mustafa Kemal'in emriyle An- kara'ya postalayan Yüzbaşı Selahattin'i bir yana itip "Bu işi Yüzbaşı Cemil yapmıştır" diye düşsel bir öykü oluşturabilir mi? Romancı böyle yaparsa günahı vebali boynuna, isteyen romanı alır, okur, beğenir... Ama devletin TV'sinde on beş milyon kişiye ta- rihsel yalan söylenemez. Çünkü ulusal tarihimızin gerçeklerini (hem de somut gerçeklerini) saptırmak hakkı TRT'nin özerkliginde yoktur. • "Yorgun Savaşçı" romanı, yakın tarihimizle bi- raz ilgilenmiş olanlann ilk bakışta görebilecekleri kaba nesnel yanlışlıkla dolu bir yapıttır. Bu romandan TV dizisi çıkarmak için iki yol var: Ya kitaptaki somut tarihsel yanlışlar düzeltilecek (ki o zaman ortada Kemal Tahir'in yapıtı kalmayacak) ya da Türk halkına beyazcamda yalan söylenecek... Ikisi de çıkmaz sokak. • Bu konuyu yann sürdüreceğim. BAŞSAĞLIĞI Çok değerli büyüğüm, sevgili ağabeyim Eskişehir Barosu avukatlanndan Sayın Av. A. YILMAZ TOKMAN'm anı vefatının derin üzüntüsü içindeyim. Merhuma Tann'dan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine başsağhğı dilerim. BL LE.NT TORUN Inşaat Y. Mûh VEFAT Cemiyetimiz üyesi, değerli arkadaşıınız AKALATİLLA 6 Şubat 2002 Çarşamba günü vefat etmiştir. Vefatı topluluğumuzda üzüntü yaratan Atilla'nın cenazesi 8 Şubat 2002 Cuma günü öğle namazımn ardından Esentepe Nimet Abla Camii'nden alınarak Zıncirlikuyu Mezarhğı'nda toprağa venlecektir. Akal Atilla'ya Tann'dan mağfiret, üyelerimize ve kederli ailesine başsağhğı dileriz. TÜRKtYE GAZETECÎLER CEMÎYETİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle