22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
T *JBAT2002PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 13 UYCARLIKLARIN İZİNDE OKTAY EKlNCt Beypazan'na, Çanakkale'ye, Muğla'ya, Alanya'-ya, Afyon'a, Yalvaç'a teşekkürler... Tarihe saygılı belediyeler elaıtcı • 3u yılın ilk "Anadolu buluşması"nı Antakya'da yapan Tarihi Kertler Birliği. üye belediyeler arasında kültür mirasını koruma çalıjmalannı özendirmek için başlattığı2001 yılı ödül programmdaki ilk teşekkürünü 6 belediyeye törenle sundu... Tarihsel ve kültürel mırasa sahip çıkan bir "belediye" anlayışının yurt düzeyinde ve iş- birliği içinde yaygınlaşması amacıyla iki yıldır örgütlenen "Tarihi KentierBirtiği'' anlamlı bır ödül programı başlattı... 26 Ocak 2002 Cumartesi günü Antakya'da yapılan ödül törenine tçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen de katıldı... Böylece, Tarihi Kentler Birliği'nin 2000 yılındaki kuruluşuna büyük destek veren önceki Bakan Sadettin Tantan'ın başlattığı "kûltûrel değerlere sahip çıkan İçişJeri BakanhğT kimliğinın artLk bir "gekneğe" dönüşebileceği mesajı da Antak- ya'da venlmiş oldu... Dahası, yıne Yücelen'in, bu kentteki "tari- hi meclis binasının" restore edilerek yeniden kültüre ve kamuya kazandınlması yönünde herkesi göreve çağırması da ev sahibi Antak- ya'ya bir ''müjde" gibiydi... Kuruluşundan bu yana başkanlığını Bursa Büyükşehir Belediye Başkani Erdoğan Bilen- ser'in yaptığı Tarihi Kentler Bırlığı'nın şimdi- lik 80'e yakın üyesi var... Çünkü Birlik Meclisi her isteyen belediye- nin değil, tarihi dokusunu ve mirasını bütü- nüyle koruma konusunda istekli ve etkın olma- ya "mecKs kararlarryla" söz veren belediyele- rin başvurulannı değerlendirmeye ahyor... Bu özelliklerini kanıtlayan çalışmalanyla "üyeükleri uygun görüknlere" de her yıl yine- lenecek olan "koruma ve yaşatma projelerini özendirme ödüllerine" örnek çalışmalanyla "aday" olmalan tavsiye ediliyor... Işte böylesi bir süreçte "2001 ödûDeri" ıçin aday gösterilen belediye çalışmalannı, önce Tarihi Kentler Birliği'nin mimarhk, şehircilik, arkeoloji, sanat tarihi, hukuk ve kent yönetimi bilimi alanlanndaki uzmanlardan oluşan "Da- nışma Kıırulu" inceledi... Kurulun değerlen- dirmeleri ışığında da sonuçlar Birlik Encüme- ni'nce karara bağlanarak ödül töreni Antakya buluşmasının programına almdı. Yücelen'in katılımıyla tçişleri Bakanlığı'nın da "künlikK kent çabası takdirinT alan 6 bele- diye arasından "özendirme ödüDeri" için seçi- len 3 belediyenin çalışmalan özetle şöyle: Beypazan'nda seferberfik Belediye yönetimi, kentteki özgün dokuyu oluşturan 300'den fazla geleneksel evin "tü- münü" içerecek şekilde sürdürdüğü toplu ba- kım ve onanm çahşmalanndaki "kararh" ve "sürekti" tutumu nedeniyle kutlanıyor.. Bu "bütüncül" koruma çabasıyla, sadece yöresel mimarinin yaşatılması değil. kentin bu evlerle dokunan "tarihselkfanHğinm n de bozul- madan gelecek kuşaklara aktanlması hedefle- nerek tüm kentlerimize "örnek" bir belediye- cilik anlayışını sergilediği belirtilen Beypaza- n için Belediye Başkanı Mansur Yavaş şu bil- gilen de veriyor: "Halkın, belediyenin ve bir miktar da devletin kıt olanaklaruu seferber edince, özel sektör de ilgi gösterip çok önemli katküarda buhınmaya başladı ve sonunda yü- lardır bakımsız kalan eski evierimizi heyecanh bir kampanya ik onanp, boyasını ve bakunla- nnı yaparak bu sonucu elde ettik_." Ankara'ya yaklaşık bir saat mesafedeki Bey- pazan, işte bu başansıyla artık "Anadolu kent kûltürü ve mimarisini tanryarak tatü yapmak isteyenkrin" de yollannı gözlüyor... Çanakkale ve Muğia'da zafer.» Kentin tarihsel çekirdeğini oluşturan Çimen- HkKalesiçevresindeki yerleşimin önce "kent- sel SİT" olarak belirlenmesi ve hemen ardın- dan "koruma amaçh imar plannun" yapılma- sı sürecinde, belediyenin sıvil katılımcılarla birlikte gösterdiği duyarlı ve "teşvikedici" tu- tumlan, sonunda bu ödülün de hak edilmesini sağlayan yeni çabalara öncülük etti... Unlü türkümüzdeki "Aynah Çarşı''nın resto- rasyonu; Sançay çevresindeki Fatih Sultan Mehmet döneminden beri burada yaşayan ve şimdıki Çanakkale'nin aynı yerde kuruluşunu gerçekleştiren "Romanlann" kentsel ortam- lannda peyzaj düzenlemeleri; kentsel SÎT'te yayalaştırmalar ve bu SlT'i bezeyen yapılarda başlatılan restorasyonlar... Işte bütün bu çabalanyla Tarihi Kentler Bir- liği'nin yine "özendirme ödülünü" alan Çanak- kale Belediyesi adına Başkan tsmafl Ozay da şunlara dikkat çekiyor: "Hemen tüm kararlan- mızı ve uygulamalanmızı kentimizin sKü ve gö- nüllü gnıplanyla birlikte yaşama geçirmenin önemini de kanıtlamış oluyoruz... Çünkü tarihi kortnabflmekiçin paradan önce o parayıda doğ- ru hircatacak kent kültürü gerekiyor. Bunun kaynağı ise elbette ki sivfl tophun dıryarnhğL_" Muğla ise Türkıye'de geleneksel yapılann tek BETONLAŞMA YERİNE "UYGARLAŞMA" - Burası Beypazan- Yıl ise 2001™ Tûrkiye kcntleri betonlaşarak kimriklerini vitirirken, bu kent eski dokusunu "onanm kampanyasry- la" kişOikh' bir çağdaşhğın uv garlık örnegini sergiliyoru. TARÎHI KENTLER BÎRLÎĞÎ Duyarlılık ödülleriTarihi Kentler Birliği'nin 2001 yılındaki ko- ruma çabalanna teşekkür ettiği 6 belediyeden "Duyarhhk Ödülü" verilen 3 belediyenin öv- güye değer çalışmalan da özetle şunlar: ALANYA: Kent merkezindeki çevre düzen- lemeleri ile yayalaştırma ve rekreasyon amaç- lı projeler, tarihi dokusunu yitirmenin gerili- mini yaşayan Alanya'ya yeniden "kent kün- Mği ve kültürünü kazandırma" çabasının önemlı örnekleri olarak takdir ediliyor... AFYON: Gelişme bölgelerindeki yoğun ve yüksek yapılaşmamn arkasında "gözden ırak" kalan ve tarihi Kale'nin eteklerinde yıllardır "ilgisiz" bırakılan eski evlerin, bu kente "Af- yonkarahisar" kimliğini veren eski merkez dokuyla birlikte "kentsel Sİ1" kapsamına alı- narak ve bir planlama bütünselliği içinde ko- runması için başlatılan çalışmalar kutlanıyor.. YAIAAÇ: Isparta'nın bu tarihi ilçesindeki arkeolojik mirası korumada populer bir duyar- lılığı yıllardır sürdüren belediye, bu kez de kentin özgün mahalle kültüründeki sosyal yar- dımlaşma ve ortak üretim dayanışmasının sımgesi "geleneksel nrmlan" yaşatacak pro- jeierryte ödül aldı... Antakya'daki ödül töreninde işte bu 6 bele- diye alkışlanırken, ödüllere konu olan proje- ler de sergılenerek aynntılan anlatıldı... Bu coşkulu sunuşlan izleme olanağını bulama- yanlar için önerimiz, kısa zamanda yollannı Beypazan'na, Çanakkale'ye, Muğja'ya, Alan- ya'ya. Afyon'a ve Yalvaç'a düşürerek, koru- ma çabalanna kentlerinde tanık olup ellennı de orada sıkmalan... tek korunmalanyla yetinilmeyip "SİT" statüsü- ne bağlı bir planlamayla "kentsel doku bürün- seüiği içinde" yaşatıhnasının "öncü" ve başan- lı kentı... Buyöndeki 25 yıllıkçabasını şimdi de "tek yapı restorasyonlanndaki'' yine belediye- nin "örnek" girişimleriyle sürdürüyor... Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün, önce- ki dönemlerde başlatılan koruma projelerine yenilerini eklerken, özellikle OzbeklerEvi'nin restorasyonuyla Tarihi Kentler Birliği'nin 2001 yılı özendirme ödülünü kentine de ka- zandırdı. Başkan diyor ki: "Belediyede sadece kentsel SİT'in korunmasına ve tarihi mirası ya- şatmada halkayanhmcıteknik hizmerJerin sür- dürühnesine hizmet edecek bir yeni birimin de işte bu yapıda çahşmasını hedeffiyoruz_" Başkanın bu dileği gerçekleştiğinde, eski kent dokusunda yaşayan Muğlalüar, imar ve onanmla ilgili konularda belediyeye gitmek için artık "komşu" oldukJan, bir tarihi evin kapısını çalacaklar... Leyla Gamsız'ın 'retrospektif sergisi, Istanbul Atatürk Kültür Merkezi'nde Gösterişten ıızak, içtenliğin ta kendisi KAYAÖZSEZGtN Bir noktayı öncelikle vurgulamakta yarar var: Resim sanahmız, birtakım çıkar ve yatınm hesaplan- nın henüz gündemde yeri- ni almadığı bir dönemin içinden geçerek bugünlere ulaştı. Bu durum, piyasa olgusunun biçimlenme sü- recini olumsuz yönde et- kilemiş olsa bile, sanatçı- yı yapıt üretmeye yönlen- diren nedenlerle sanatçılık misyonu arasındaki ilişki- nin dolaysız bir temel üze- rinde ve antıcı ("purifi- er") bir bağlamda olgun- laşmasına katkıda bulun- muştur. Eski kuşaklann, aradan geçen zamanı ne- redeyse sıftrlayan ve bu- gün üretilmişçesine taze görünen yapıtlan, uzun aralıklarla sergilendiğinde ya da beklenmedik bır or- tamda karşımıza çıktığın- da, bizi etkiliyor ve heye- canlandınyorsa, bunun ne- denini o noktada aramak- tan başka ne yapabiliriz? AKM'de düzenlenen retrospektif sergısınde sanatçmın 1940'lardan günümüze uzanan yapıtlan yeralıvor. Sanatın özünde bir "kurgu" mekanizması saklı olsa bile, onun oluşu- muna yol açan ve sanatçı- yı yapıt üretmeye zorlayan nedenlerin, kurguyla bir ilişkisi yoktur aslında; böyle bir lcurgu söz konu- su olmamah. Işin yapısuı- dan ve özünden kaynakla- nan ayncalıklı düzeni, bu- nu gerektirir çünkü. Yapıt, üretilmesini zorunlu ya- pan nedenler var olduğu için üretilir; yapıtın, bu aşamadan sonraki serüve- ni, bir bakıma sanatçıdan, onun asıl sahibinden ba- ğımsız bir ortamda şekille- nir. Alıcısına nasıl ve han- gi koşullarda ulaşacağının, önceden belirlenmiş bır yolu yordamı yoktur. Resim sanatımızın ha- yattaki en yaşlı kuşağın- dan Leyla Gamsız'ın (Sarptürk), 194O'lı yıllar- dan günümüze uzanan ya- pıtlanyla, Antik Sanat Ga- lerisi tarafından Istanbul Atatürk Kültür Merke- zi'nde düzenlenen ve kap- samlı bir kitap eşliğinde sunulan retrospektif nite- likli sergisi, aynı kuşağın başka sanatçılannda da -a- ma tümünde değil kuşku- suz- tanık olduğumuz bu yaşanmış ve yaşıyor olma- nın gizlerini düşündürüyor bize. Bu açıdan düşününce de söz konusu gi- zin, sanatın özünde saklı bulunan, her sanatçı tarafin- dan da keşfi mümkün olmayan o ta- nımlanamaz ilişkiyi, bir kez daha ortaya serdiği so- nucuna vanyorsunuz ister istemez. Leyla Gamsız, 1950'li yıllara kadar, yoğun sayı- labilecek bır dernekleşme ve dayanışma olgusunun içinden geldi. Bir arada ça- lıştıklan atelyeden mezun olma aşamasına gelen ve hocalan Bedri Rahmi Eyuboğhı'nun belli bir so- runsallık çerçevesinde kendılerine telkin etmeye çalıştığı ilkelerin ışığında bir yol arayışı içinde bulu- nan bir avuç sanatçı ("On"lar Grubu) 29 Ma- yıs 1946'da, Akademi'nin yemekhanesinde ilk toplu sergilerini açtıklannda, onlann arasında Leyla Gamsız da yer almaktaydı. O dönemin sınırlı koşul- lar içeren ortamında, inan- dığı şeyleri resim yüzeyle- rine aktarmak ve sanat dı- şında bir başka uğraşı be- nimsememekten öte ne • Leyla Gamsız'ın kapsamlı bir sergi çatısı altında toplanan resimleri gözden geçirildiğinde, bu tür retrospektif sergilerin çağdaş sanatımızı tanımak için firsat yarattığı kuşku götürmeyecektir. olabilirdi genç bir sanatçı adayının kafasında? Savaş sonrasmın bunalımlı ve umutsuzluk tüten bu orta- mı, hiçbir beklentiye hak- lıhk vermezken kendi adı- nı taşıyan apartmanın "fld buçuk odahk" dairesinde, arkadaşlarını toplayan bu sanat gönüllüsü, onunla da kalmamış, Eşref Üren'in deyimiyle "sivrUipserpiB- veren" bir sanatçı imajını, 1952'de Fransızlann bur- suyla gittığı Fransa'da, Lhote ve Leger'den aldık- lanyla pekiştireceği resim- lerle ortaya serebilmiştir. 194O'lı yıllann resimlerin- de, o dönem için cesur sa- yılacak birtakım deneme- ler, renkçilikle biçimciliği bağdaştıran arayışlar yok değildir, ama gerçek çıkı- şı 1960'lardadır. Bir bölümü T. Iş Banka- sı'ndan ve müzelerden. a- ma daha çok da özel ko- leksiyonlardan derlenerek bir araya getirilen, portre ve manzara konulan çev- resinde olu- şan resimle- rin o dönem- de, hatta daha sonra bile, yeterince de- ğerlendiril- memiş ohna- sı, bir rastlanü değildi el- bet; ama üretimin kesinti- siz sürmüş olması, inanç- lılığın belgesi olarak alı- nabılir daha çok da... 194O'lı yıllan izleyen dö- nemde, Türk resmine damgasını vuran olgu, bi- raz da kendi içine kapalı olmanın getirdiği, figürü derece derece silmeye yö- nelik renkçi bir tutumdu. Leyla Gamsız, bu tutumun sürdürücüsü olmakla be- raber, daha sonraki çalış- malanna da rahatlıkla yay- maktan kaçınmadığı yü- zeydeki dokusal eleman- lann yan-soyut analizleri çerçevesinde, şiirsel bir yumuşaklığı kararlı bir an- layışla ve kendine özgü sa- yılabilecek bir boyama tekniğiyle kalıcı kıknayı başaracaktır. 'Resim' olma süreci Resim, Leyla Gamsız için -kendi deyimiyle- "yaşam kadar önemö" ve vazgeçilmez ohnasaydı, bu çizgiyı tutturması zor olurdu. "tstif, renk ve bi- çimde sadeKğe ulaşmak" olarak özetledıği tutumu açısından babldığında, bi- raz da o dönemin beklen- tilerini aşmayı amaçlayan, genel beğeniyi bir ölçüde sarsmayı da ihmal etme- yen bu tutumun arkastnda, resmin "resün" olma sü- recini öne çıkarmaya çah- şan ve bütün soylu sanat- çılar için tereddütsüz söz konusu olan "sanatçı ku- maşT, kendini her an his- settirir. Leyla Gamsız'ın da ara- lannda bulunduğu bu ku- şağın sanatçılan, Bedri Rahmi Atelyesi'nin "ilk mahsuFüdür. Bu "mah- suPün başka atelyelere oranla bereketli olmasın- da, sanatın bir "sentez" ol- duğuna ilişkin kanılan paylaşan ve yaşamlan bo- yunca bu inançlarından ödün vermeyen sanatçıla- nn -elbet rastlantıyla de- ğil- bir araya gelmelerinin payı olmuşrur kuşkusuz. Ciddi bir çalışma sonucu, kapsamlı bir sergi çansı al- tında toplanan resimleri teker teker gözden geçiril- diğinde, bu tür retrospek- tif sergilerin önemli bir boşluğu doldurduğu ve çağdaş sanatımız konu- sunda etraflı bilgi edinmek isteyenler için beklenme- yen bir firsat yarattığı kuş- ku götürmeyecektir. (Sergi, 21 Şubat'a ka- dar görülebilir). ODAKNOKTASI AHMETCEMAL Yaşadığımn Ahlakını Savunabilmek... Yaşadıklarının ahlakını savunamayanlar, benim diyebilecekleri bir hayatı değil, ama ancak elden düşme hayatlardan oluşma bir tür yamalı bohça- yı yaşaıiar. Çünkü üzerinde düşünülmemiş bir ha- yat, nasıl yaşanmaya değer bir hayat değilse, ken- di ahlakını türetememiş, kendi değerierini oluştu- ramamış, hep "Ne derter?" kompleksleri içersin- de tükenip gitmiş bir hayat da insan onuruyla bağ- daşır bir hayat olamaz. Böyle hayatların sahipleri, hep ucuz yaşamış olanlar arasından çıkar. Bunlar, pahalı yaşamanın koşul kıldığı yürekliliği hiçbir zaman göze alama- dıklanndan, pazar artıklanndan farksız ucuz yaşan- tılarla, rollerle ve acınası düzmece kimliklerle yeti- nirler. Geçen haftaki yazımda gündem sürüle- n'nden söz ederken şöyle demiştim: "...onlar, çok kısa zamanda kendi yalanlarına herkesten önce kendilerini inandırma konusunda, belki de ancak Tanrı vergisi diye adlandırılabilecek bir yeteneğe sahiptirier..." Bu, hep ucuz yaşamayı seçenler ıçin de geçerlidir. Böyleleri, genelde yaşadıklarının ah- lakını savunma yürekliliğini göstermek, asıl hep bir şeyler pahasına direnmenin, yaşamayı yaşamak kıldığının bilincine varmak yerine, en küçük bir dar- boğazla, toplumsal tepki bile denemeyecek en küçük bir sürü kıpırtısıyla birlikte tüm yaşamış ve yaşamakta olduklarını, üstelik olası tüm değerle- riyle, kişileriyle vb. birlikte yadsımaktan bir an bi- le çekınmezler. Ne adınadır peki bu acınası ödleklik? Elbette ki kendilerini şu ya da bu yoldan sürüye beğendir- me, sürüden aynldıklan izlenimi asla yaratmamak adına! Ve üstelik en tuhafı, bu ödlekler arasında dü- şünürlüğe, bilim adamlığına, yazarlığa ya da sa- natçılığa, yani en onurlu ve en pahalı, ölümsüzlü- ğe en açık hayatlan koşul kılan uğraşlara soyunan- lar da vardır. Ama elbette ki bu alanlardan hiçbirinde nokta kadar bile iz bırakmaksızın, sanki mitolojilerdeki gölgelerülkesinde yrtip giderler. Zaten aslında yer- yüzü hayatlannda da birer gölgeden öte olama- mış\ardır. Üstelik bu yazgılan, içlerinde doğuştan herhangi bir yetenek ya da yaratıcılık olsa bile de- ğişmez, çünkü yaşamak ve düşünmek bağlamın- daki ucuzluk ve korkaklık, hiçbir yaratıcılığa ola- nak tanımaz. Gelgelelim düşünürlüğe, sanatçılığa vb. soyunan sürü üyeleri için bu, önemli değildir. Çünkü, dendiği gibi, onlann en büyük yetenekle- ri, yalanlanna ve düzmeceliklerine kendi kendile- rini inandırma yeteneğidir. Bu yüzden sözde yap- tıklannın, yarartıklannın, savunduklannın, sergile- diklerinin değerli olduğuna kendilerini inandırma- lan hiç güç değildir. Yaşamak bağlamında hiçbir ucuzluktan pahalı hayatların çıkamayacağını, ken- di yaşadıklarının ahlakını savunmaktan korkanla- nn.örneğin sanat alanında hiçbir şeyin savunucu- luğunu yapamayacaklannı, yapsalarda asla inan- dırıcı olamayacaklannı; ressamsalar resimlerinin, tiyatrocuysalar oyunlannın, konulan ne denli pa- halı olursa olsun, hep tiksindirici bir ucuzluğun ve ödlekliğin damgasını taşıyacağını asla bilemezler. Bir yandan içinde yaşadıklan sürünün hertabusu uğruna en büyük değerieri feda etmekten, bir za- manlar yaşadıklan en soylu ilişkilere kara çalmak- tan çekinmezken, öte yandan büyüklüğe, dahası ölümsüzlüğe bile erişebileceklerine içtenlikle ina- nıriar! Zaten "büyüklük" ve "ölümsüzlük" gibi söz- cükler de en çok böylelerinin ağzından çıktığında kirienir. Bu kişiler, yaşadıklannın ahlakını savunmak bir yana, kendi aralannda en büyük tutarsızlıklan ya- şarlar. Sürü olmanın dışında bir hayat tarzı tanıma- dıklarından, daha dün birbirierine bir daha yüz yü- ze bakmayı olanaksız kılması gereken şeyler söy- lemiş veya yapmışken, bugün onları kol kola gir- miş, banşık ve üstelik kendileri gibi olmayanlan yargılamak peşindeki sürücükler olarak görebilir- siniz. Doğaldır da. Çünkü yaşadıklarının ahlakını sa- vunmaktan aciz korkaklardan, kendi ahlaklannı savunmalan da beklenemez! e-posta: ahmetcemal(â superonline.com acem20(n hotmail.com Türkiye, Havana Kitap Fuapı'nda • ANKARA (AA) - Küba'nın başkenti Havana'da düzenlenen Havana Uluslararası Kitap Fuan'na Türkiye ilk kez katılıyor. 7-17 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan fuarda, Türkiye'yi, Kültür Bakanlığı, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Milli Eğitim Bakanlığı, Basm Yayın Genel Müdürlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi, Iş Bankası ve Akbank Yayınlan temsil edecek. Geçen yıl 200 bin okurun ziyaret ettiği fuara kahlımımızın Türkiye ve yaymcıhğrmızın tanınmı açısından büyük önem taşıdığı belirrildi. Kübalı yazar Miguel Barnet adına düzenlenen fuann bu yılki onur konuğu ise Fransa. Diyarbakır'da tiyatro kursu • DİYARBAKIR (Cumhurijet) - Dıyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür Müdürlüğü tarafından 'Tiyatro Eğitimi Kursu' açıldı. 107 başvurunun yapıldığı sınavda 30 kişi başanlı oldu. Kentteki gençleri sosyal aktivitelere katmak için bu kursu başlattıklannı söyleyen tiyatro yönetmeni Metin Boran, kursu başanyla bitiren gençlere Büyükşehir Belediyesi ve Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından sertifika verdiklerini belirtti. Tiyatronun paylaşma ve iletişim sanatı olduğuna dikkat çeken yönetmen Metin Boran, gençlerin kursa önce bir çekinceyle geldiklerini, ancak 4 ay süren eğitim süresinin sonlanna doğru kendilerine güvenlerinin arttığını belirtti. National Geographic'te şubat Kültür Servisi - Avrupa'run aktif yanardağlanndan Etna, geçen yaz 24 saat boyunca son on yılın en önemh doğa olaylanndan birini sergiledi. National GeogTaphic yazar ve fotoğrafçılan da bu olayı izlediler. Yazar ve fotoğrafçılann kaleminden ve objektifinden Etna'nın etkileyici öyküsü, lav nehirleri ve ateş pınarlan derginin şubat sayısmda okuyucuya sunuluyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle