13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ŞUBAT 2002 ÇAR ŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR kultur(g cumhuriyet.corn.tr 15 Besteci Anjelika Akbar, Vivaldi'nin ünlü yapıtını ilk kez solo piyanoya uyarladı Piyanoda 'DörtMevsim'MURATBEŞER Piyanist ve besteci Anjelika Akbar, YTval- dî'nin "Dört Mevsiın^ini dünyada ilk kez so- l o piyanoya uyarladı. Bu eserden yola çıkan sa- natçı, insanın doğa ıle bir bütün olduğunu, in- sarun her yeni günde yeruden doğduğunu ve doğaya yabancılaşan insanın aslında kendi özünden uzaklaştıgırıı anlatıyor; yorumu ve performansının ardındaki birlik felsefesi ile dinleyiciyi "Wr''den "bütûne'' bır yolculuğa çıkanyor. - Sanatçı olarak farkh iki üretim biçimine ta- nık okJunuz. Farklardan söz eder misiniz? Öncelikle So\yetler "de kültür ve sanat çalış- malanna çok büyük bir önem verildiğini söy- lemek isterim. Lenin'le başlayan kültür-sanat çalışmalan herzaman yüksek seviyedeydi. Sa- natçı bır aileden geliyorum. Bu toplumda sa- natçılann nasıl bir yere oturtulduklanna kü- çüklüğümden beri tanık oldum. Bu önem sa- dece sanatçılar için degil, doktor, bilim adamı, sporcu ve öğretim üyeleri için de geçerliydi. Bu, çalışmalannız için size büyük birmotivas- yon veriyordu, kaldı kd zaten sanat çalışmala- n konusunda hiçbir engelle de karşılaşmıyor- dunuz. Çalıştığımız kurumda ücretsiz kullanı- lan yüz adet Steinway piyano vardı. 15 yaşım- dayken, çahşmalanm yakından izleniyordu; bir senfoni bestelediğiniz zaman, seslendirile- ceğinden ve maddi karşılığını alacağınızdan şüphe duymazdınız. Maalesef aynı şeyı Türki- ye'de göremiyorum. Senfonik eserimi seslen- dirirken sadece piyanist olarak para ahyorum, eserin ise maddi bir karşıhğı yok. Oysa beste- lemek, icra etmekten daha önemlidir. Takdir edilme bir sanatçı için önemlidir. KJasikçi mü- zisyen olarak geçinme şansun yok. Oysa bu- rada son derece yetenekli gençlerin olduğunu görüyorum; bu insanlara olanaklar sunulmaz- sa hiçbir şey yapamazJar. Şartlann değişece- ğini umuyorum. 'önce Insanım, sonra müzlsyen' - Türkiye'de müzik sektöründe betti baa tür- lerin dışındakiler için pek bir yaşam alanı yok. Klasik müziğin daha fazia paylaşun için açaca- ğı kanaDar ne olabflir? Bu, dünyanın her yeri için geçerli; kırklı yıl- larda Schönberg'lerle serial müzik çıktıktan sonra bu iş elitleşti ve sanat için sanat üretil- meye başlandı. Eleştirdiğim düşünülmesin, a- ma müzisyenler için müzikten hoşlanmayan biri olarak çıkış yollan düşündüm. Bazı şey- leri yeniden değerlendirerek bazı kararlar al- dım; bir dönem üzerinde çok çalışmış olduğum serial müziği, modern armonıleri ve dissonans- lan terk ederek, tekrar romantizme, anlaşıla- biür melodilere geri döndüm. "Su" albümü bu anlayışla çıktı. Çocuk şarkılannın saflığını el- de etmeye çalıştım. - Müziğinizi dinletebilmenin olanaklanndan biri olarak mı gördfinüz bunu? Kesinlikle. Bu albümde soyut bir resimde zorlukla görülebilen bir çiçeği küçücük bir ço- cuğa da göstermek istedim. Piyano duygusun- dan ve tekniğimden taviz vermeden yaptığım altyapı tamamen klasik, melodıler ise hoş ve kulakta kalıcı ıdi. Soyut etütlerin yanı sıra ara- da bir klasik programa dönmenin çok faydah olduğunu düşünürüm. Somut olarak insanla- nn yaşamından çıkanlmış bir konuyu alınm ve doğaçlama yapanm. Bu da klasik müzik din- leyicisi olmayan insanlan kazanmak için önemlidir. tkinci yol görselliktir; konserlerime her zaman görsel malzemelerin büyük katkı yaptığım düşünürüm. Müziğime uygun olarak yazdığım senaryo için bir araya getirümiş gö- rüntüler eşlik eder konserlerime; tüm bunlann toplamının verdiği mesaj, dünyanın daha ba- nş içinde yaşanabılir bır yer olmasıyla ilgili- dir. tlk önce bir insanım, sonra müzisyen; mü- ziği araç olarak kullanınm. 'Klasik müzik senteze girmek zorunda' - Klasiğin popülerieşmesi için spontanlığa önem veren bn dil orijinal mi? Tüm dünyada genel gıdişat globalleşme; dünya artık çok küçüldü. Klasik müzik de bil- diğimiz şekliyle kalamaz, senteze girmek zo- rundadır. Tarihteki bütün sorunlar, bazı kesim- lerin kendini farklı bir yere koyması ve başka koşullarda yaşamasından kaynaklanır; ayn- calık ve kendini üstün görme, her alanda so- rundur. Ben insanlann eşitliğinı ve kaynaş- masını istiyorum. Belki bu bugünkü dünya- da, sınıflı toplumda hayal, ama insanlar ara- sındaki güçlü duygulann bunun üstesinden geleceğine inanıyorum. Duvarlan yıkmanın araçlanndan biri klasik müzik; yayıldığı ölçü- de bir şeyleri değiştirecektir. Orijinal olup ol- madığını bilmiyorum, fakat farklı türleri yan yana getirmek, klasik müzik salonlannı dol- durmanın bir yolu olabilir. - Sia besleyen kaynaklar açjsmdan da roman- tik misiniz? Duygusal ve romantiğim; aynca felsefi usa inamyorum. En büyük müzik kaynaklanmdan biri, hayata karşı çok optimist baJaş açısına sa- hip olmam. însanlık bir gün gahp gelecek, iyi- lik kazanacak; gerek tasavvuf olsun, gerek her şeyin kökte bir olduğunu öğreten Hint felsefe- si olsun, hepsi beni insanlığın yaranna şeyler yapmam konusunda motive ediyor. Duygu ile zekâyı birleştirmeye çalışıyorum. Bu- nun müzikte en büyük temsilcisi Bach'tır. - Son yıUarda Diana KraU, Patricia Barber gibi güçlü isimler manken- popçular gibi pi> asaya sunuluyorlar. Klasikte de böyle isimler var; dışan- ya verdiği görüntüyü ön plana çıkar- mak ne anlama geHyor? Görünüşüme önem veri- rim, özelliklekonserlerde. in- sanlar iki saat boyunca size bakıyorlar ve bu yüzden göze de hitap etmek zonındasınız. Çalarken ne kadar zor şeyler yaparsam yapayım, vü- cudumla hareket etmem ki, Rus ekolünün özelliklerinden biridir bu. Şayet kımıldama- dan çalıyorsanız, görüntünüz önemlidır. Fakat bu hiçbir za- man modeller gibi elbiseyi su- nan bir mantıkla değil, sade- ce müziği ile bütünleşen bir kibarlık içinde gerçekleşmeli. - Vivaldi'nin "Dört Mevsim> 'i yorumunoda flgOi iki şey; eseri tek piyano ile yonımlama fik- ri nasıl oluştu ve teknik olarak nasıl çözdünüz? Vivaldi ve tt DörtMevsnn"i öncelikle çok se- viyorum. Bu esere kendimi yakın hissetmek ve yüksek hazzı almak için, piyano ile çalmayı dü- şünüyordum. Bu karan vermek dört yılımı al- dı, çünkü muazzam zor bir işti. Piyanist kim- liğim ile kompozitör kimliğimi buluşturarak çözmeye çalıştım teknik meseleyi. En zor ye- rinden başladım işe, kemanda kolay olanı, pi- yanoda partisyon kullanmadan gerçekleştir- meye çalıştım. Doğaçlama oranını yüksek tu- tarak, teknik çözümlemelerden çok duygusal olana ağırlık verdim. Vivaldi ruhunun ve duy- gulannın derinliklerine ulaşmaya çalıştım. - Kayıtlardan bahseder misiniz? Sorunsuz geçti.Birkaç ufak bölümün dışın- da bir kerede çıktı. Deutsche Gramofon'un kullandığı ve önemli stüdyolanndan biri olan Berlin'de Jesus Christ Kilisesı'nde, Karajan'ın 23 yıllık tonmeister'ı Prof. HeJgeJörns tarafın- dan yapıldı bu kayıtlar. Keyifle yaptık işimizi. - Müzikten sonra zaman artiyor mn? Çok çok az. Bir kitap çevirmeye ayınyorum bu kısıtlı zamanı; Helena Roerich'ın "Kadim veÇağdaş Efsaneler" adlı kıtabı. Hındıstan'da yasayan bir Rus ressam ve filozofu olan ko- cası Nikolas Roerich üzerine bu kitap. Sfiber PekmeTin de sevdiğini öğrendiğim bu aile, aynı zamanda benim manevi hocamdır ve on- lar üzerine yazdığım bir senfonim var. V ivaldi ve 'Dört Mevsim 'i çok seviyorum. Bu esere kendimi yabn hissetmek için piyano ile çalmayı düşünüyordum. Bu karan vermek dört yılımı aldı, çünkü zor bir işti. Piyanist kimliğim ile kompozitör kimliğimi buluşturarak çözmeye çalıştım teknik meseleyi. Doğaçlama oranını yüksek tarak, teknik çözümlemelerden çok duygusal olana ağırlık verdim.' KULTUK • SANAT (0212) 293 89 7* < $ Yoğun İstek Üzerine Bu Cumartesi ^ALPAY0216 386 92 15-356 38 80 Bağdat Cad.290-1/AC BOSTAN CABARET CÎNE cateretcıne@yahooaxn BİRSEN T E E B Perşembe 22 30 (üst salon) Eıtan Ersm (gıtar) Tjnç Ûnoennr (vokal-gıtaf) Muat Aköulut foas gOf ı Serdar Gönenç (vuımalı çaigı lar) FtLMt CANNES'DA 'BÜYÜK ÖDÜLÜ'ALDI Everest 'ten yeni bir kitap: Piyanist Jazz StopŞubaı;O02 BULUTSUZ^UK KAPTANIN SEYİR OEFTCHİ Cuma-C tesı 23 00 ıust saton) Ifm De-ler \ votal) - Cengız Einç ((tıkal-gıtar) - Mutkj ödenş (kanan) Faöh A/nskalı (votel-gıtar) - Ma«an Oral (vokaHas grtar] - Ahmet Cbbıten (vurmalı çalgto) LATİNGECESİ Salı 22 00 (üst salon) SERBESTADIM Çarç 2200(ustsal«ı) Her Çarşamba |2I /28 Şubat Perşembel Rezervasyon ve Biigı için: 0212 252 93 14-15 BCyükparmakkapı Sk. Sonu Tel Sk. No.9 Beyoğlu-Taksim/İst www.jazzstopcorn jazz@)azzstop.com j&İSVİÇRE HASTANESİ •'Gert&Sanatm Yanmda" HBMrBİRSERGİ lalt salon) DANSFİLMLERİ Salı2000(aitsaion) BELGESELFİLMLER Çarş -Pvş 20.00 (ailsaion) SİNEMAFİLMLERİ Cuma-C tesı 21 00 (alt salon) GÜL MAOENCİ Gûldeste' GCIbeste Şıırlerınsıtııri'dûnyastndan PKŞ 22.00 (alt salon) Paa-wPazartesıhançhefî|uPsaat1630-ö3 30 Yeşılptnac soka» No 2 Afnavutkoy 80820 stanbul Tel (212)257 7438 MSVİÇRE HASTANESİ "GerçâSmmYmıâı Kültür Servisi - Elfriede JeKnek. yaşayan en büyük Avusturyalı yazarlardan biri olarak kabul ediliyor. 'Piyanist' onun başyapıtı... Romanın kahramanı Erika Kohut, kendi kendini yok etme sürecinde hızla ilerleyen, otuzlu yaşlannın sonlannda bir piyano öğretmeni. Öyle ki ne Beethoven, ne de Mozart onu İcendi şiddetinden korumaya yetiyor. 'Pıjanist', bir piyano öğretmeni, annesi ve âşığı genç bir öğrenci arasında geçen, kanınızı donduracak bir umutsuzluk hikâyesi... Piyanist, şiddet, bencillik ve iktidar mücadelesinin, nasıl sevginin 'geniş' çatısı altında bannabileceği saklanabileceğinin öyküsü... Başlıca karakterler ise şöyle; kızını her zaman meşhur bir piyano virtüözü olarak hayal eden, 'öMürücü derecede' baskın bir anne. Hayatı boyunca dızinin dibinde yaşadığı dominant bir anne karakteri tarafından sinirleri alınmış, duygusuzlaştınlmış orta yaşlı bir piyano öğretmeni, sapkın piyano öğretmeni Erika'nın hayatına tekhfsizce giren ve onun dünyasını darmadağın eden, yakışıklı, ihtirash vejstediğini almakta ısrarh genç bir öğrenci. Sevgi ile şiddet arasındaki ezeli-ebedi beraberliği konu alan yönü ile ünlü yönetmen Mkhael Haneke'nin de dikkatini çeken Piyanist, 2001 Cannes Film Festivali'nde Büyük Ödül'e değer görüldü. Piyanist, Everest Yayınlan'ndan çıktı. OÜŞUM SAHNESİ SANATÇININ ÖLÜMÜ KÜÇÜK SAHNE SADRİ ALIŞIK TİYATROSU rezervasyonlarınızı kredi kartı ile yapabilirsiniz Genç kalemler Cumhuriyet'te... Yazan ve Yöneten: Yılmaz Onay Oynayanlar: Rozet Hubeş • Levent Öktem - Ercan Demirel 28 Şubat Perşembe 20.30 1 Mart Cuma saat: 20.30 2 Mart Cumartesi saat:18.30 NAZIM HİKMET 'BİR ÇİFT SÖZÜMÜZ VAR AŞKA DAİR" Yöneten: Mahmut Gökgöz Oynayan: MÜMTAZ SEVINÇ Uyaıiayan: Banu H 3 MART Pazar saat: 15.30 DOLUNAYAY k o m e d iYazan: ROLF OLSEN Çeviren: HALE KUNTAY I Yöneten: MERAY ÜLGEN ' Dekor: SEMA OLGAÇ ' Kostüm: ÇOLPAN İLHAN SERAY SEVER MEMMET ESEI* SIRNAŞIK SARMAŞIK acı bir biber gibi suçJu görünme bana. zeytin gözlü yabanım. kim bilir kaç ölü teyzenin düğününü mahveden sen miydin, hayret... kapıyı çalıp kaçmadan yine, yakanı düzelteyim bırak da. simle kaplı bir sızı kıpırdadı ya içimde; yüzünden dökülen kirpiğe sıgınırsam eğer, bil ki; lahana saçlarına bebeğinin, ya da belki hemen yanağına düşerim. YIĞIT DEMIRELLJ POSTACI Postacı ne zaman çatacak kapımı Ne zaman verecekler dönüşü olmayan biletimi Hangi terminalden kalkacağım Yavaş mı gideceğim hızlı mı Postacı ne zaman çalacak kapımı Biraz bekle dersem bekler mi Biraz daha oyalansam Biraz daha etrafıma bakınsam Sevdiklerime bir iki satır yazsam Sevdiklerimi sevdiğimi bir daha, söyleyemeyeceğim HASAN KÛÇÛKYILMAZ C.TESİ 15:3O - 2O:3O / PAZAR 1 5:3O Blletler Glşe ve Vakkoramalarda Satılmaktadır. GİŞE TEL: (0212) 292 39 19 - 20 [email protected] Istlklal Cd. No.209 Atlas Pasajı Beyoğlu-İST. İSVİÇRE HASTANESİ "GerçâSamYmû" Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Cazete Ülke sorunlanna ilışkın raporlanyla, araştırmalarıyla, köşe yazılanyla, tarafsız haberieriyle sıvıl toplumlann gazetesi. Düzenli okumak için abone olun. Tel: 0.212.51108 75 GUZELEVARDEVDA BERTAN ONARAN Onhan Peker Tanıdığım en coşkulu insanlardan biri Mustafa Pi- levneli'dir; üstelik coşkusu, ırk, din, uğraş aynmı ta- nımaz: Burhan Uygur'dan Cihat Burak a, Orhan Peker'e kendi dışındaki bütün ustalan aynı içtenlikle kucaklar, hem de ömür boyu. Orhan Peker'in MR'deki sıradışı sergisinde buluş- tuğumuzda aynı temiz, diriftici coşkuyla hemen boy- numa sanldı, başladı ünlü AJiye Berger resminin öy- küsüne: Günün birinde Orhan haber vermiş, şu gün, şu saatte gidip Aliye'nin resmını yapacağız, sen de gel. lyi de Mustafa o sırada asker, nasıl çıkıp gelecek? O onun sorunu. Sonunda bir yolunu bulup gelmiş, bu- luşmuşlar, kasaptan bir kocaman kalın sargı kâğıdı al- mışlar, varmışlarAllye Hanım'ın yanına ve tam 45 da- kikada o hayranlık verici resim doğmuş. Sergıyi gezerken de, Mustafa'nın armağan ettiği ki- tabı incelerken de, aynı coşkuyu Orhan'da, yaprtla- nnda gördüm açıkça: Aliye Hanım'la ya da başka bir insanla arasında böyle yoğun bir alışverişin olması el- bette olağan, ama bir karpuz dilimiyle, bir iskemley- le, bir horoz ya da atla, atın başıyla, başlığ/yla arasın- da aynı sevda yaşanmış. Ruhi Su'nun türkü söyleyişini anlatırken kullandığı bir tanım var Bu benim için bir aşk hâlidir, derdi. Aynı şey Orhan için de, bütün gerçek yaratıcılar için de geçerli. Atlan, üstlerindeki örtüleri, başlanndaki başlıklan, onlann süslerini, renklerini tutkuyla sevmiş. Ve bu tutku tam bir renk cümbüşü halinde gereçlere yansımtş, kullanılan gereç ister bez, ister kâğıt, ister- se yazılı çizili gazete kâğıdı olsun, sonuç değişmemiş; coşku, olanca coşturuculuğuyla yaptta yansımış. Ama her şey yaşamın kendisındeki, doğrudan in- san sevisindeki gibidir Eksiksiz çakışma kimi zaman gerçekleşir, kimi zaman gerçekleşmez. Biz bunun canlı tanığı olduk bır keresinde: Ruhi Su ile Orhan'ın Ayvalık'taki evine gittik, oturtup resmini yaptı, ancak kaynaşıp erime, coşkuları kucaklaştırma tasarlanan gibi olmadı, ortaya Aliye Berger'inkı gibi ek- siksiz bir geçişim çıkamadı. Ancak, daha önce de belirttiğim gibi, sergide ya da kitapta, bu geçişimin eksiksiz yaşandığı ömekler sizi bekliyor; hemen koşun sergiyi gezin, kitaptan edinin. Kumsal iskemlesinde kucağında kediyle oturan ço- cuğun, bir yumurtanın yanmda duran kırmızı başlı tuz- luğun, kırmızı iskemlenin, kırmızı evin, kıpkırmızı kar- puz dilimlerinin, atların başlıklanndaki bin bir rengin hazzını tadın. Gerçek yaratıcıyla ıkına sıkına öğrendiklerini yine- lemeye çabalayanı ayıranı herkes bilir: Birincide dün- yayla iletişim kendiliğindendir, zorlamasız, kesintisiz oluşup sürer: Şiir, beste, resim, dans karşılıklı etkile- şim içinde, güneşin doğuşu gibi, tomurcuğun açışı gi- bi usulca oluşuvenr. Orhan'ın resimleri, Ruhi Su'nun türküleri, Bejart'ın baleleri gibi, insanda bu tadı, doyumu bırakıyor. Sergide başka bir ustanın, Ara Güler'in Oıtıan Pe- ker'e duyduğu sevginin görüntüleri de var; bunlar ki- taba da alınmış, yaşamöyküsünün her yanına serpiş- tirilmiş. Böylece, Aliye Berger resmindeki gibi, iki yetene- ğin kucaklaşmasından benzersiz tatlar doğmuş. Evet, sergiye koşup kitabı alarak kendinize şimdi ar- tık pek sık rastlayamayacağınız bir armağan verin. BUGÜN • tFS.\K'ta saat 19.30'da tFSAKDoğa Fotoğrafçılan Etkinliği Konu: Dağ Fotoğrannda Etik. Konuk: Tansu Gürptnar (0 212 252 44 61) • BABYLON'da saat 21 30da Demir Demirkan konseri. (0 212 292 73 68) • tŞ SANAT ta saat 19.30'da Birlikte Söyleyefim Biriikte Dinkvetim' konseri. Hazırlayan ve Yöneten: Gürsd Koçak. (0 216 45415 55) • ANKARA OPERA BINASI'nda saat 20.00'de Deviet Opera ve BaJesi'nın Don Carlos operası. (0 312 324 2210) • İST4NBUL AKM StNEMA SALONU'nda saat 15.30,19.00'da Lars\bnTrier'in 'Karanhkta Dans' fılminin gösterimi. (0 212 251 56 00) M NAZMKÜLTÜREVİ'nde saat 18.30'da Andrey Tarkovsld'nin 'Nostalji' fılminin gösterimi. /0 212 245 04 81) M BtLGİUNtVERSİTESİ'nde saat 19.30'da Mefamet Özçetik'ın 'tçimdeki Yabana1 , Sinan Akkuş'un 'Sevda Aşk Demektir', Yüksd Yavuz'un 'Be\ı az Mantolu Adam'. Serhat Karadere'nin 'Bağianmış' fılmlerinin gösterimi. (0212293 5010) • JAZZCAFE'de saat 22.30'da Büfcmt Ortaçgü'in konseri. (0 212 245 0516) K Ü L T Ü R » Ç t Z t K K Â M l L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle