10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1SŞUBAT 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA 15 rvumlar bize kötü davranmıyordu Mübadelenin SavurduğuJ Yaşamlar İskender Özsov Cirit'ten Danca'ya çİ^P imdi söz Danca daki Gint mübadillerinde. -*Danca'dan zorunlu göçe tabi tutulan Rum- lann yerine önce Gıriften gelen mübadiller yerleştirildı. O yıllarda Danca'da çok az yer- iı nüfus vardı. Danca'ya Drama mübadilleri daha sonra geldi. 88 yaşındaki MünetFıldişi, "ŞimdiGirit'e gitsem evimi bulurum" diyor. Anlattıklanna gelince: "Biz tstima şehrinde oruruyorduk. Evimiz körfeze bakryordu. Bir evde sekiz kişi yaşı- yorduk. Girit'te hep Rumca konuşuyorduk. Türkçeyi buraya gelince öğrendik. Bizim şe- hirde Rumlar çoktu. Dedem bakkaliye dük- kâm işletiyordu. Rumlann hepsi tüccaıth. Da- yılanmdan biri öğretmendi, biri de ticaret ya- pryordu. Mübadele haberini ahnca muame- leİerimizi yapürdıkve gemiyle aynı aileden al- 0 kişi geldik. Yolcıüuk bir hafta, on gün sür- dü. Girit'te malı olanlara burada mal venü- ler.Evimizi hükümetverdi. Danca'ya müba- dil olarak önce Girilliler geldi. Yokuluğumuz çok zor geçtl batma tehlikesi atlata aüata gel- dik. Parası olan geminin kamarasında geldi 88 yaşndakı Mûrvet Fıkfişi,"Şiın<fiGirit'e ghsem evinai bulurum*" diyrar. Olmayan ambartarda yolculuk yapü. İlk evi- miz Yah Mahallesi'ndeydL Üç katfa, dört oda- h bir evdi Biz geldiğimizde Danca'da hiç Rum kalmamışû. Buraya gelince hazır para yedik, dedem Girit'in en varhkh üç aiksinden biriy- di. Bize zeytinük verdikr. Oradaki mahnuza karşıhk burada mal verdfler." Gint mübadıllennden 90 yaşındaki tbra- him Ank da şöyle konuştu: "Girit'ten Gükemal gemisiyle geldik. Ge- mi Haırya'ya da uğradı. Gükemal, Çanakka- le'de kayalara çarpb. Hemen tamir edildi ve yeniden yola çıktik. Ambarlann en dibinde yokuluk yapük. Yokuluk on gün kadar sür- dü. Sonra Danca'ya geldik. İskelede bizi as- kerler testim akü. Girit'te ailemiz rençbeıiik yapryordu. Evüniz ufak bir evdi Beş nüfus- tuk. Anne- baba ve üç kardeş. Babam semer- ciBkdeyapıj ordu. Girit'te Rumlarçoktu. Hiç Türkçe bihniyordum. Orada hep Rumca ko- nuşuyorduk. Türkçevi buraya gelince öğren- dik. Rumlar bize kötü davrannuyordu. Bir gece sabaha karşı denize bakük, gemi gördük. Geminin her taran ışıl ışıkü. Daha sonra 'Ne kadar Müslüman varsa hazırlansın. çoluğunu çocuğunu alsın gemiye gelsin, Anadol'agidiyoruz' diye anons yapüiar. Ba- bam bizi topaıiadı, yataklan yorganlan aJ- dık, doğru gemiye gittik. Bize mübadekyi ön- ceden haber veren olnıadı. Bizim aileden beş kişi geldik. Bütün Girit halkı aym gemiye bin- di. Girit'te hiç Türk kalmadı. Yatakyorgan al- dık, başka bir şey almadık. 1924'te geldik. Ge- miden indikten sonra 3-4 gün askeriye bize ye- mekverdL Beğendiğimiz bir eve yerleştik. Hü- kümet sonra o evin tapusunu bize verdi. Ba- bam burada da rençberh'k ve semerciKk yap- ü. Buraya geldiğimizde hiç Rum yoktu. Dan- ca'nın yerti halkından hiç yardun görmedik. Buradaki Rumlar da kaçarken bir şey alama- duar." Danca'daki birinci kuşak Girit mübadille- rinden bir diğeri de 1914 dogumlu Fatma Gültekin. Gültekin de şöyle konuştu: "tstiırya'nın Pis- kopi köyünde yaşıyorduk. Köyde mahmız, bahçemiz vardı. Köyümüz çok güzeldL Evde babam, annem ve üç kardeşimle yaşıyorduk. Babam rençberdi. Köyde Türk çok yoktu. Köyümüzü şündi özlüyorum. Bizi buraya Mustafa Kemal ge- tirttL Buraya gemiyle geldik. Gemi İstin- ya'dan bizi aldıktan sonra Hanya'ya da uğra- dı ve oradaki mübadilleri aku. Gemi Çanak- kale'de kayalara çarpö ve batma tehfikesi ge- çirdl Biz gemiyle doğrudan Danca'ya geldik. Ambarda yokuluk yapük. Yamnuzda \atak \organin dışında hiçbir şey getiremedik. Buraya geldiğimizde Rumlar yoktu. Hangi evi beğendiysek o eve yerleştik. Burada insan başına üç dönüm arazi, 20 ağaç zeytin verdiler. Buranın yerti halkı bizi iyi kar- şılamadı. İnsan doğduğu yeri anyor ve öz- lüyor." Bİttİ BIRBAKIMA SERVER TANtLLt Gülçin Çaylıgil Davası Nâzım Hikmet, yaşamını özetlediğı Otobıyografi adlı şıiri- ni, "ınsanca yaşadım diyebili- rim" cümlesiyle bitiriyordu. Ak- lım hep o sözlerde! Hatıriaya- caksınız birkaç hafta önce, bir yazımda, bu "insanca yaşa- ma"nın anlamı üstünde dur- muştum. Kolay değil onu söy- lemek! Geçenlerde aramızdan aynlan Ayşe Nur Zarakolu'nun yaşamı da öyleydı; hiç de ölü- nemeyecek bir yaşa kadar, "in- sanca yaşadı", gitti Ayşe. Ve geçen hafta postadan bir paket. Açtım, Adam Yayınla- rı'ndan çıçeği burnunda bir ki- tap: Böyle Bir Dünya. Gülçin Çaylıgil Davası. Bilgesu Ere- nus yazmış. Kitabın başına oturuşumu hatırlıyorum... • Ne Gülçin Çaylıgil'i hatır- latmak gerek okurlara, ne Bil- gesu Erenus'u. Biri emek, ba- rış ve düşünce özgürlüğünün ülkemizdeki yılmaz savunucu- lanndan bir avukat; öteki, pek saygın bir yazar ve sanatçı. Ama Gülçin Çaylıgil yazıl- malıydı. Ve onu da başta Bilgesu Erenus yazabilirdi. Kitap, işte bu güzel rastlaş- manın ürünü... Bir yaşamı, özellikle yarım yüzyıllık bir yaşamı nasıl anla- tırsınız okurlara? Bir gün, Kadıköy-Karaköy arasında günlük 8.30 seferini yapan bir yolcu vapurunda, yurrtaşlar, bir kadının, hâl ve gidişiyle, "halkın olmayan hu- zurunu bozduğunu" öne süre- rek, savcılığa ihbarda bulunur- lar. Gerekçeleri de, çığnndan çıkarılmış bir toplumun sap- landığı değerleıi Neler yoktur ki aralarında! Kadının, tüketim eğilimlerin- den uzak olması ve böylece - neredeyse- "bölücülük" yap- ması; her durumda, paradan para kazanmaya karşı çıkma- sı: yaşını hiç önemsemeyip "gecenın dokuzlarına kadar genç kız gibi sokaklarda sek- tiriyor olması"; insanları sev- meyecek yerde, sevmesi ve güvenmesi; elli yıllık bir avukat olmasına karşın bir arabasının bile olmaması ve kira evlerin- de sürünmesi; bütün bu ör- neklerle moral bozması! Bir de, sabahları vapur, Selimiye Kışlası açıklannda seyreder- ken, gözlerini kışladan kaçır- ması... Savcılık, sonunda davayı açar: Suçun nev'i: Halkın Olma- yan Huzurunu Bozmak. Yeri: Türkiye. Tarihi: Bütün bir yaşam ve hâlâ. Davacı: Kamu Hukukunu Ele geçiren Eylülizm! Korkunç mizahın farkında- sınız değıl mi? Mahkemenin "Değerli ku- rul"u önünde duruşmalar bir- birini izler. Ve Gülçin Çaylıgil'in, savunmasını tek başına yaptı- ğı ya da katıldığı yığınla dava birer bırer ortaya getirilir ve ona "sonılur've "tekrartekrar sorulur"; Çaylıgil, kimi zaman "sorulmadan" da açıklama- larda bulunur. Yalnız o davalar da değil, bütün bir yaşam sorgulanır. Mercekler, 12 Mart, sonra da12Eylül'dür. Yani şu ülkemizi şirazesin- den çıkaran, ekonomısinı ol- duğu kadar hukukunu da bo- zan, toplumsal bütün deger- lerini çiğneyen, üstelik ahlakı- nı da yerle bir eden 12 Mart, hele hele 12 Eylül, onun açısı ve ölçütleri sorgulamalara egemendir. Gülçin Çaylıgil'in gözünde ne vardır? Çağının değerlen, çağdaş hukuk ve onun mantı- ğı! Bir hukukçu ve namuslu bir aydındır o! Hepimizin adına da konuşur. Davanın sonunda, "savun- ma yerine sonsöz" olarak söyledikleri, Türkiye genelın- de bütün kentler, bütün hapis- haneler ve bir savunman or- dusu adınadır. Savunmanın ve adaletin de- ğeri adına konuşur. Ama söylediği ve kitaba da "ithaf" olarak konan şu sözle- rinin altını özellikle çizmeliyiz: "Türkiye standartlarına göre hayli yaşamış bihyim, ilandan kaçınmayacağım bir tutkum var: Gençler! Onlarbenim tut- kum, sevdam ve çocuğumsa; kırk dokuz yıl, özgüıiüğü, ba- nşı, emeği savunduktan son- ra, gençlehmizi günün değer- lerine terk etme özgürlüğünü kendime tanımam mümkün değil." Buradan kalkarak biz de di- yeceğiz ki, gençler, bu kitap başta sizlere sesleniyor, mut- lakaokuyunuzonu! Bilgesu Erenus'un hakkını da teslim etmek gerek: Nefis bir planlama ve ustaca yürütüş eseri. Mizah gücünü de yede- ğine alarak, son yıllann en gü- zel kitaplanndan birini yazmış- tır. "Eylülizm"e vurulacak en büyük darbe bu olsa gerek. El- lerine sağlık! Sevgili Gülçin, sana gelin- ce. .. Böyle Bir Dünya'da senin varlığın bir güvencedir hepi- miz için. "Insanca" yaşadığını da rahatlıklasöyleyebilirsin. A- ma daha çok yaşa, emü... KtM KİME DUM DUMA BEHİÇAK behicakia turk.net ÇtZGÎLlK KÂMİL MASARACI KEDİ LEVO APTLÜKA aptulikaı studyoimge.com. ÎKÎMCÎ TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAH Atc Gormick lSŞubat ILK EK/N BICME MAK/NBSf &ueÜN,AM£f>İKAU BULUÇÇU l/£ SAHAYİCi CYSUS HAU MCCOKMICXCM ^*:0XM 'K ^ OO6DU. ÇOCUKLUĞU, BÜ- YÜK. BlR 7OPR4£. £4H/gi OiAN &ABASIAHU Ç.IFTLIĞÎNOE GEÇBM MC COŞMICK, TAHMI K&LAYlAÇriEAH ALET VE MAK/AJELS/S ûzeeiMoe BOL SOL DüfüMMe FiG&trt eu- YAPTIĞI B&N SIÇME AAAIONESİ, ONUN £U ÖfJEMU BülMŞU StfYHACAkTie. 1834'TE 8ü AM/dNE İÇİN PATEUTALAN MC COKMICK, AYNI rüe &e MAKJNE üz&auDE ÇALIÇAN- LAR &ULUNPUĞUNU DUYUNCA OHLAGLA >&- RIÇA &İRECEK VE KAZAhiACAHTIfS.. DAHASl, İCADtNI 6£UŞ7İe£*£K 7*KIM MAKİNE- ISRİ ÜRETEN BÜYÜK 8İG. SAAJAYİ KU- RfiCAKTIK : & MC CORMtCK MACft/AiE * Türkiye Gazetecıler Cemıyetı'nın yayınladığı günlük Bizim Gazete Ülke sorunlanna ilişkın raportanyla, araştırmalarıyla, koşe yaalanyla, tarafsız haberieriyle sıvıl toplumlann gazetesı. Duzenlı okumak ıçın abone olun. Tet 0İ12.51106 75 BAMRÖY 2. SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 993 895 Mahkememizde görülmekte olan vasi tayini davası sebebıyle. Mahkememızde \enlen 1.2.2002 tarih ve 993'895-978 sayılı ek karar ıle Bitlis, Tatvan. Karşıyaka Mahallesı, Hane: 18, Cılt: 003 01. Sahife: 34'te nüfusta kayıtlı Ömer ve Sabire'den olma 20.10.1937 d.lu Ekrem Karaman'a vası tayin edümış olan Maksut ve Saıde'den olma 1955 d.lu Kemal Keleş'in \asılik görevine son verilmerek Giresun. Eynesıl, Boztepe Mahallesı. 002 Cılt. 71 Aile Sıra No. 101 Sıra No'da nüfiısa kayıtlı Ekrem ve Fatma'dan olma 16.05.1976 d.lu kızı Ayşe Kıran"ın (Karaman) mahçur olan babası Ekrem Karaman'a MK'nin 405. maddesi gereğınce vası olarak tayınine, yenı vasınin görevine başlayıncaya kadar eski \ası Kemal Keleş'in vasilik göre\inın devamına karar venlmış olduğundan işbu karara ıtırazı olanlann kanuru süresi içerisinde kanun yollanna baş%-urma- lan, aksı takdırde karann kesınleşeceği hususu ilanen tebliğ olunur. 8.2.2002 Basın: 8116 ANKARA...ANKA... MÜŞERREF HEKİMOGLU Ortak Sevgililere Selam Sabah erkenden telefon çaldı, Suna Kan anyor Ay- valık'tan. Merak etme, önemli bir şey yok, diyor. Se- ni arabadan anyor, Izmir'e gidiyorum, doktorlarla ko- nuş, durumu anlat. Belki ameliyat gerekir, vakit kay- betmeyelim. Böyle olaylarda çok duyarlı, gerekeni yapar. Ben de yaptım, telefonu kapadım, hastaneyi, doktorlan aradım. Gücüm yeterse ölünceye kadar çalmak istiyorum, sözü çınlıyor kulağımda. Telefonu kapıyor, düşünüyorum, nerde, nasıl düştü. Arabaya atladım, doğru Izmir'e. Elleri, kolları, yüzü sargılar içinde. Ama acıya direniyor sonuna kadar. Başucun- da doktorlar. sevgıyle, özenle bakıyor Suna'ya. Ke- mandan söz edilmiyor, ama herkesin kalbinde aynı sorunun çarpıntısı! Elbet sessiz ve derinden. Özlem uzun sürmedi, Suna kemanına kavuştu, bi- leğındeki acılara karşın kaç konser verdi. Ankara'da, Izmir'de. Antalya'da, her kuşaktan yüzlerce kişi mut- lu ve umutlu selamladı onu. O konserler bayram nı- teliğinde gerçekten. • • • Istanbul konsen de güzel bir olay. Iş Bankası'nın yeni salonunda hoş bir seda Suna Kan'dan. Dahası, bir armağan. Armağanı güzel değerlendiriyor, katma değerierle donatıyor her zaman. Müzik devriminin doğal bir öncüsü oluyor, evrensel müzik sevgisinı ge- lıştiımek ıçin güzel savaşlar veriyor. Genç kuşaklarya- şamadı o günleri, ama benim kuşağım çok ilginç olaylara tanık oldu. Teksesliliğe özlem duyanlar çok- sesliliğe, evrensel müziğe karşı savaş açarak müzik devrimıni yozlaştırmayı denediler, ama boşuna! Bay- rağı bırakmadı Suna, arkası boş kalmadı. En buyük desteği halktan gördü. Değerli kemancıyı Inönü de destekledi sonuna ka- dar. Cuma akşamlan CSO'da her zaman. Yanında sevgili eşi Mevhibe Inönü, ilgiyle izler konsen. TV'de Yavuz Baydar ın yönettiği programı izlerken neler canlandı gözümde. Adını taşıyan yasayı yaşa- ma geçirmek için var gücüyle çalıştı, güzel resimler çizdi, güzel sesler duyurdu kemanıyla. Bakanlar Ku- rulu ıkıye aynldı birakşam. Iki konser var, biri CSO'da, öteki opera salonunda. Kim nerede diye bakıyorum, herkes yerli yerinde. - Konser salonunun Dede Efendi'ye açılması do- ğal bir olay, ama sonrası da var, diyor Suna. Alışkan- lığa dönüşebilir, düzeysiz etkinliklere de yer verilebi- lır. Hakkı var, sonra ne tür etkinlikler yer aldı sahneler- de! Geçmiş yıllarda Ankara dışındaki konserlerini de ız- lerdim. Örneğin Ankara Oda Orkestrası'nın konseri- nı izlemek ıçin Londra'ya gittim! Uç kurucudan biri Suna Kan orkestrada. ötekiler Faruk Güvenç ve Gürer Aykal. Yurtdışındakı ilk konser büyük coşku veriyor bana. Etkısini, tepkisinı görmek için kanatla- nıyorum! İyi ki gıtmişim. Konser eski bir kılisede, sa- londa yer yok, orkestrayı coşkuyla alkışlıyor Ingiliz ko- nuklar. Izlenimleriyle ben de çok onuriandım. Avrupa haritasında yer aldığımızı düşünmüştüm sevinçle. O zaman Avrupa Birliği ortalarda yok, ama Türk orkest- ralan, tek çalgıcılan beğeniyle alkışlıyor Avrupalılar! Aradan kaç yıl geçti, karşımda Suna Kan, CNN Türk ekranında Yavuz Baydar'ın sorulannı yanıtlıyor, her zamanki sadeliği içinde. Çizgisini hiç saptrrma- dan açık seçık yanıtlıyor tum soruları. Ovgüsü de eleştırisi de belli ölçüde, belli düzeyde. Dolaylı sataş- malan da doğrudan yanıtlryor bir anda. Belli tartışma- lar çınlıyor kulağımda. 12 Mart döneminde yaşanan olaylar. Müzik devriminı sahiplenenlenn bayrağı oldu Suna Kan. Devrımi yapanlar, yaşayanlar, destekle- yenler de yanındaydı sonuna kadar. Örneğin Inönü. Düşüncesini, davranışını, yerini ortaya koydu hemen. Cuma akşamlan konser salonunda, orkestra üyele- rini adlanyla çağınyor, çocuklarını, eşlerini soruyor. Inançlı bir devlet adamının davranışını sergiliyor. Su- na Kan'ın savaş gücü de tırmanıyor müzik dalında. Sık sık söylediği bir söz çınlıyor kulağımda. - Akan su mutlaka denize vanr. Hızı yavaşlayabılir, ama mutlaka denize akar, diyor ünlü kemancımız. Doğru söylüyor. Engeller, duvarlar yapılsa da yo- lunu şaşıımıyor, denize vanyor akan sular. • • • Yazımı başta Suna, ortak sevgilileri selamlayarak sona erdıriyorum. Severek, sevilerek, mutlanmayı dı- liyorum tüm sevgililere. Telefon çalıyor, bir-iki sesle- niyor, şarkı söylüyor. Karşımda Ida Dağı, mavi deni- ze ulaşryor yollar. Zeytinler, çamlar, her şey dansa ça- ğırryor bizi. Gelin bu günü güzel yaşayahm. Zeytin dal- lanna sanlıp dans edelim, şarkı söyleyerek, mavi su- lara açılarak barışa yol alalım. BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞ.V. 1/ Tiyatro ve sınemada, konuşması olmayan ya da çok az rol- lere çıkan oyuncu. II Yosunlann kökü andıran tutunma or- ganı... Kitap getirmemiş peygamber. 3/ He- kimlikte kullanılan bir bitki... Kırgızis- tan'da bir kent. 4/ Toksikomanhk de- recesinde kullanılan eterin insanda mey- dana getirdiği etki- lerin tümü. 5/ Dişle- rin taç kısmını kap- layan beyaz ve sert doku... "Hiçbir zaman" anlamında kullanılan sözcük. 6/ Müzikte yapıt anlamında kullanılan "opus" sözcüğünün kısa yazıhşı... Bir tür jim- nastik ayakkabısı... Lahza. 7/Üflemeli bir çalgı... Uykuda sıçrama. 8/ Ağzı geniş tek kulplu su ka- bı. 9/Cimri... Güreşte bir oyun. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/Hay\anlar arasındaki cinsel çekicilikte rol oy- nayan doğal koku. II Üstü kapalı olarak anlat- ma... "Altmkökü" de denilen kusturucu kök. 3/ Kitre denilen zamkın çıkanldığı dikenli bir çalı... Matem. 4/ Şalvann üstüne giyilen ve önde uzun iki parçası olan giysi... Nikelin simgesi. 5/Bir so- ru sözü... Doğru biçim. 6/Koku ve duman çıkar- madan büyük bir ısı vererek yanan bir cins taşkö- mürü. 7/Neon elementinin simgesi... Duman le- kesi... Cilacılıkta kullanılan bir tür reçine. 8/Türk halk müziğinde bir uzun hava türü. 9/ Telleri in- ce ince aynlabilen bir tür helva.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle