19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 ARALIK 2002 CUMA 12 EKONOMt İhracat hazır giyimde koştu • BLRSA (AA) - Tekstil ile hazır giyim ve konfeksiyon sanayiinin önde gelen merkezlerinden Bursa'dan yapılan ihracat, kasım aymda hazır giyim ve konfeksiyonda yüzde 41.2. tekstifde de yüzde 3.7 oranında arttı. Ocak-kasım döneminde. 844 milyon 344 bın dolara ulaşan tekstil ile hazır gı>im \e konfeksiyon ihracatı. geçen yılın aynı döneminde ise 760 milyon 894 bin dolarda kalmıştı. Eskidjfden BDDK'ye rest • İZMİR(AA)-Eskidjı Müzayedecilik Ticaret Ithalat İhracat AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Dikran Masis. "BDDK ile çalışmayacagım" dedi. Dikran Masis. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme KurulıTnun (BDDK) 360 civannda gayrimenkul için Tur-Yap firması ile anlaştığırtı hatırlatan Masis, "Biz BDDK'ye bugüne kadar tüm iyi niyetimızle en güzel şekilde hizmet ettik. \'e biz bunu göre\ r gibi yaptık. BDDK Istanbul'un son günlerdeki ticari prensipleri benim prensiplerime uymuyor. Bu tavır değişmediği müddetçe ben yokum. BDDK ile çalışmayacagım. Asıl açıklamayı Tur-Yap'ın müzavedesınden sonra yapacağım" dedi. Kozmetik AB'ye hazjplamyop • İSTANBUL(AA)- Türkiye. Avrupa Birliği'ne (AB)tamüyelik çalışmalannın hız kazandığı bu süreçte. Kozmetik Kanunu'nu da >AB standartlanna uygun hale getirme yolunda adımlar atıyor. Kanun kapsamında yapılacak değişiklik. üretici veya ithalatçı firmanin en çok yakındığı. üretim için Sağlık Bakanlığı'ndan izin alma sürecinin uzunluğu sorununu ortadan kaldıracak. TÜPk-İş, başkamnı bekliyor • ANKARA (ANKA) - Türk-lş Genel Başkanlığfnı lOyıldır yürüten Bayram Meral'in 3 Kasım seçimlerinde CHP'den Ankara milletvekili seçilmesinin ardmdan bir ay geçmesıne karşın 5 kişilik Konfederasyon Yönetim Kurulu, yeni başkamnı hâlâ seçemedi. Üyelerin çeşitli zamanlarda yurt ya da şehir dışında olmaları gerekçe gösterilirken Şeker Bayramı sonunda yönetim kurulunun toplanarak Tûrk- Iş Başkanı'nı belirleyeceği belirtilıvor. Tüketici kredisi • ANKARA (ANKA) - Yılın ikinci çeyreğinde iç talepte gözlenen canlanmayla birlikte artmaya başlayan tüketici kredilen. son yedi ayda 600 trilyon liraya yakın büyüyerek 2.1 katrilyon liraya yaklaştı. Merkez Bankası verilerine göre bankaların tüketicılere kullandırdığı kredıler. 15- 22 Kasım arasındaki bir haftalık dönemde 1.8 trilyon lira daha arttı. Kredilerde. vılbaşından bu yana \aşanan toplam artış ise 347.9 trihon lira olarak gerçekleşti. Hizmetler geliri 2001'inattmda • ANKARA (ANKA) - Türkive'nin taşımacılık, yurtdışı müteahhitlik, turizm ve diğer ticari hizmetlerden elde ettiği dövız girdisi bu yıl. ekonomik kriz yılı olan 2001 "dekinin de altında seyretti. Cari işlemler kapsamında önemli birer d6\ iz kaynağ\ olan bu alanlardaki net döviz girişi. yılın ilk dokuz ayında geçen yılın eş dönemine göre yüzde 19 oranında 1.4 milyar dolar azaldı. Adaletsiz vergi uygulaması, beşikten mezara hep dargelirlinin aleyhine Dolaylı vergi kamburuAnkara(Cumhuriyet Bü- rosu) - Ankara Ticaret Oda- sı (ATO) tarafından hazırla- nan. "Beşikten Mezara Do- laylı Yaşamın Çelişkileri" çalışması, aynı nitelikte ürünlere farklı KDV'ler uy- gulandığını ortaya çıkardı. KDV'li yaşamla doğumda tanısma Çalışmada, halkın geçimi- ni, eğitimini ve sağlığını il- güendiren ürünlerde oranla- nn çok yüksek olduğu belir- tilerek KDV'de zengin fakir dengesinın kurulamadığına dikkat çekildi. KDV ve Ozel Tüketim Vergisi'nin (ÖTV) toplam vergiler içindeki pa- yınm çok yüksek olduğu be- lirtilen çalışmada. vatanda- • Ankara Ticaret Odası'nın 'Beşikten Mezara Dolaylı Yaşamın Çelişkileri' konulu raporu, aynı nitelikte ürünlere farklı KDV uygulandığını ortaya çıkardı. ATO Başkanı Aygün, vergilerdeki oranlann yasayla ve yaşamın gerçekleriyle çeliştiğini söyledi. şın dolaylı vergilere ilişkin karşılaştığı sorunlar, günlük yaşamdan örneklerle anlatıl- dı. Bir kişinin beşikten me- zara, bir ailenin sabahtan ak- şama kadar, KDV'de yaşadı- ğı çelişkilerin altı çızilen ça- lışmada şu örneklere yer ve- rildi: "Hastanede doğan bir çocuk, doğduğu anda gir- diği kuvöz ve yattığı yata- ğın ücreti içinde, ailesine yüzde 18 KDV ödeterek dolaylı yaşamla tanışıyor. Aynı şekilde, normal bir hasta da yine yatak ücreti, kan, serum, tahlil, ilaç için yüzde 18 KDV ödüyor. Diğer yandan, yaşamı boyunca her sabah yüzde 18 KDV ödeyerek muslu- ğundaki suyla yüzünü yı- kayan vatandaş, 200 bin li- raîık ekmeğe yüzde 1 KDV öderken, aldığı bir simide yüzde 18 KDV ödüyor. ' Özel okullardaki KDV oranı yüzde 8'ken, dersha- nelerde yüzde 18 KDV alı- nıyor. Sinema, tiyatro ve bale bileti için yüzde 8, maç için yüzde 18 KDV ödeniyor." KDV oranlanndaki farklı- lığm esnafı da zor duruma düşürdüğü belirtilen raporda, bir lokantacının kullandığı malzemeler için yüzde 8 KDV ödediği ifade edilerek. hazırladığı ürünlere ise yüz- de 18 KDV oranı uygulamak durumunda kaldığı belirtildi. Zengln-faklr dengesl yok ATO Başkanı Aygün, ya- pılan çalışma sonunda orta- ya, ÖTV ile yapılan düzen- lemelere karşılık KDV'de zengin-fakir dengesinın ku- rulamadığını bildirdi. Halkın geçimini, eğitimini ve sağlı- ğını ilgilendiren ürünlerde oranlann çok yüksek oldu- ğunu kaydederek, "Vergi- lerdeki oranlar, yasanın kendisiyle ve yaşamın ger- çekleriyle çelişiyor" dedi. Aygün, mevcut yasanın dargelirliyi korumadığını, dolaylı vergi takviminin, dargelirli aleyhine işlediğini belirterek dolaylı vergilerin en adaletsiz vergi olduğunu bildirdi. Aygün, KDV'nin toplam vergiler içindeki pa- yının OECD ülkelerinde yüzde 18 iken, Türkiye'de bu orarun yüzde 30 olduğunu da açıklamasına ekledi. Talebin yüzde 68 azalmasıyla ithal lüks araçlarda kampanyalar yaygınlaştı Aıtılv lüks otoya da taksit • Krizin etkisi üst gelir grubunun ahm gücünü de etkiledi. Lüks araç bayileri yüzde 68 azalan satışlan canlandırabilmek için vadeli kampanyalara ağırlık vermeye başladılar. SERDAR ESENLİ Yoksul kesımin yaru sıra üst gelir grubu- nun da etkilendiği krizlerin ardından ıthal lüks otomobil firmalan sahş kampanyalan düzenlemeyebaşladı. Üst gelir grubunun da ekonomik krizle birlikte ahm gücünün düş- tüğünü doğrulayan bu gelişme, sahşlann azalmasına bağlanıyor. Türkiye'de ancak üst gelir grubunun ilgi gösterdiği ithal lüks binek otomobillerde va- deli sahş kampanyalan hız kazandı. Kriz yı- lı 2001 'de bir önceki yıla göre yüzde 68 aza- larak 2 bin 404 adette kalan 4x4 otolann sa- tış miktan, 2002 yılı ekim sonu itibanyla yaklaşık yüzde 15 artarak 2 bin 756 adete u- laştı. Şehrin belli başlı merkezlerindeki it- halatçı firma bayilerinde sergilenen, binek otolann camlanna büyük harflerle yazılan ödeme miktarlan, ahm gücü olan kesimi uvancı nitelikte. Jeep'ler kampanya dışında Bayiler kampanya kapsamındaki binek o- to sanşlannın tatmin edici boyutta olduğu- nu belirtirken, Jeep'ler kampanya dışmda kalıyor. Chrysler, Mercedes gibi markalı binek otolann çeşitli modelleri, 45-70 milyar lira kredilerle, 12, 18,24 ay vadelerde yüzde 2- 3 aylık faizlerle müşterilerin tercihine sunu- luyor. Aynı araçlan 20-50 bin Euro kredi kullanarak 12 aydan 30 aya uzayan vadeler- de aylık faiz ödemeden alabilmek mümkün oluyor. Ancak peşinat miktannın ve vadelerin müşteri tercihlerine göre değiştirildiği belir- Zenginler de kampanyaya alıştı CHRYSLER SEBRING (Anahtar teslim fıyatı) Convertible modeli Sedan modeli Chrysler 300 M Chrysler Voyager 54.500 Euro, 48 bin Euro, 59.500 Euro, 69.200 Euro JEEP MODELLERİ (Kampanya cfcşı) (Anahtar testim fiyatı) Grand Cherokee 2.7 CRD Ltd. Grand Cherokee 4.7 Ltd. Cherokee 3.7 Ltd 51 MERCEDES (Anahtar teslim fiyatı) ^Mercedes A serisi Mercedes C serisi Mercedes E serisi Mercedes S serisi CDI tipi Mercedes SP serisi panelvanlan 70.276 Euro, 72.050 Euro, 51.150 Euro. 25-27 bin Euro, 44 - 90 bin Euro, 63-95 bin Euro, 137 bin Euro 54 miryar lira, Mercedes SM serisi minübüsleri 50 milyar lira. Müdürü Meltem Aytaç, Türkiye otomobil pazanmn 2001 yılında 130 bine gerileme- siyle yaşanan daralmanın ardından, pazann 2002 yılında hafıf bir artışla 150 bin civan- na erişeceğini tahmin ederek büyük bir ya- nılgıya düştüklerini, daralmanın inanılmaz boyutlarda olduğunu ifade etti. daralmaya rağmen 2002'de 1.750 adetlik sa- tışa erişmeyi öngördüklerini açıkladı. Chrysler Jeep Ticaret AŞ. Satış ve Pazar- lama Müdürü Uğur trfanoğlu 2001 yılın- da önceki yıla göre yüzde 40 azalan Chrysler ve Jeep model araçlann toplam satış mikta- nnın 425 olduSunu belirterek "2002 yılın- İstanbul Zaman trafîkte geçecek İSTANBUL (AA) - İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Inşaat Fakültesi Ulaştırma Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Gerçek, Istanbul'da 2010 yılında motorlu araçlarla günde 17 milyon kişinin yolculuk yapmasının ve kentteki özel otomobil sayısının 2.6-2.9 milyona ulaşmasının beklendiğini bildirdi. Tarihi ve doğal yapının merkez bölgelerde yeni yol yapımına izin vermediğini belirten Gerçek, ek çözümün raylı sistem olacağını kayderti. tstanbul'da günümüzde motorlu taşıtlarla günde yaklaşık 10 milyon, yaya olarak da 5 milyon kişinin yolculuk yaptığını anlatan Prof. Dr. Gerçek, 2010 yılında artacak ulaşım sorununu çözebihnek için başta raylı sistem obnak üzere toplu taşıma sisteminin hızla geliştirilmesi ve iyileştirilmesi gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Gerçek, tiliyor. Türk Lirası ödemelerde aylık taksit- ler 2.5 milyardan 7 milyar liraya kadar de- ğişirken, Euro cinsinden ödemelerde ise 1000 Euro'dan başhyan aylık ödemeler 4 bin Euro'ya kadar çıkabiliyor. Mercedes-Benz Türk AŞ Otomobil Satış Bu yıl ıyımser tahmınle, toplam 100 bın civannda bir pazar sevıyesine ulaşılmasını beklediklerini belirten Aytaç, Mercedes C serisinin Türkiye pazanna girdiğı 2000 yı- lında, 3.400 adetlik satışa ulaştıklannı, sa- tışlannın 2001'de yüzde 65 azalarak 1.100 adete gerilediğini, ancak pazardaki genel da Türkiye pazarındaki toplam araç sa- tış miktannın 100 bin adet civarında tah- min edilmesi oldukça dramatik bir tablo sergilemektedir. Satışlanmızın yüzde 50'si vadeli olarak gerçekleşiyor. Pazarda- ki ciddi daralmaya rağmen 2002'de 800 adet araç satmayı öngörüyoruz" dedi. "gelecekteki kentsel ulaştırma ağının omurgasını, yüksek kapasiteli raylı toplu taşıma sisteminin oluşrurmasının planlandığım" kayderti. YORUM ÖZTtN AKGÜÇ Başarılı liderlik, Yöneticilik İçin Gerekli Bazı Nitelikler (I) Bürokrasi. çeşitli universiteler ve özel kesimde kırk yedi yılı aşkın gözlem ve izlenimlerim bende iyi, ba- şanlı bir üst düzey yöneticinin, gerçek bir liderin ne gibi nıtelıklere sahıp olması gerektıği konusunda ba- zı görüşlerin, ölçütlerın oluşmasına yol açmıştı. Jim Collins'in "Good to Great" kitabı, bu görüşlerimi pe- kiştirdi, belki daha sistemik hale getirdi. Toplumsal, kurumsal yaşamda, özel ve kamu işlet- melerinde başan, büyük ölçüde doğru kişilerin, uy- gun kişilerın, gereken görevleri üstlenmeleri ya da bu tür görevlere seçılmeleri, atanmaları ile olanaklıdır. Başarısızlıkta kişisel eksiklikler, yönetim hataları, ola- ğandışı olaylar dışmda temel etmendir. Kamuda, özel girişimlerde üst düzey yöneticiler, si- yasal yaşamda parti liderleri. sivil toplum örgutleri başkanlan, genel anlamda mesleki bilgileri, becerile- ri, yetenekleri dışmda kişisel nıtelıklere sahip olmalı- dırlar. Kişisel nitelikler belkı bilgı, beceri, ırade, istek gibi gerekli olan özelliklerın de önünde gelir. lyı bir lider, iyi bir yönetıci. gösterişten, alayişten kaçınmalı, vakur fakat alçakgönüllu olmalı, kendini pazartamaya çalışmamalı, yerine göre çekingen dav- ranmalı, her an her fırsattan yararlanarak kendini gösterme çabasına girmemelı. zaman zaman perde arkasında kalmalıdır. Şariatan, gösterışçi, kendini be- ğenmiş, özsever kişiler, başarılı yönetici, gerçek lider olamazlar. Bir liderin, bir üst duzey yöneticinin kuşkusuz amaçlan, ileriye dönük beklentileri, son yıllarda çok kullanılan bir sözcükle vizyonu olmalıdır. Ancak lider, yönetici, kendini bir dâhı, bir kurtarıcı, bir mesih, Tan- n'nın topluma, kuruma bir lütfu, bir inayeti olarak görmemelıdir. Ortada bir dâhi. bir kurtancı. sonuçta bir mesıh etrafında yüzlerce yardımcı, boyle bir yapı başarısızlığa neden olur. Yöneticinin, liderin tutkuları olmalıdır. Ancak bu tutku, bu hırs kişisel çıkarlar, kişisel beklentiler için değil, toplum için, kurumun başansı için kullanılmalı- dır. lider, yönetici, bencıl (hodbin, hodkâm) yalnız kendı vartığını düşünen kışı olmamalı, özverili, özge- ci (diğerkâm) davranmalıdır. Bir lider, bir yönetici somut. başarılı sonuçlar alma- ya çalışmalı, boş hayalleıie, beklentilerle zaman yftir- memeli, toplumu, kurumu oyalamamalıdır. Bir lider topluma yersiz, gerçekleşmeyecek umut- lar vermemeli, yeşertmemelı, tersine böyle yanlış umutlar, beklentiler varsa bunları düzeltmelıdir. Bu bağlamda W. Churchillin bir sözünü anımsatayım, "Kamu lideriiğınde yanlış umutlan düzeltmek, temız- lemek yerine, bunları sürdürmekten, canlı tutmaktan daha kötü bir hata olamaz." Bir yönetici için önemli olan hedeflere ulaşılması, sonuç alınması, başannın sağlanmasıdır. Yönetici için başannın sahiplenilmesi. bunun ıtibarının, şerefi- nin kıme aıt olacağı önemli olmamalıdır. Başansızlık halinde ise yönetici lider öncelikle ay- naya bakmalı, özeleştiri yapmalı, kendini sorgulama- lıdır. Başansızlık için gerekçe aramamalı, başansızlığı ilgilı ilgisiz olaylara bağlamamalıdır. Başanda paylaş- macı, başarısızlıkta ise üstlenici olmalıdır. Bir lider, koşullar ne denli elverişsiz olursa olsun yılgınlığa düşmemeli, serinkanlılığını yitirmemelidir; olumsuzluklarda savaşım gücü yüksek olmalıdır. Bir liderin, bir yöneticinin en önemli ışlerı, işleri yü- rütecek doğru, uygun kişilen seçmek, görevlendir- mektir. "Kim" sorusu öncelik taşır. Ne, nasıl soruları ardından gelir. Yönetici, bu konuda olabildiğince nesnel davranmalı, partizanlık. yakınlık, akrabalık (nepotızm), kadrolaşma, klikleşme, yalakalığa prim vermek gibi güdülere kapılmamalıdır. Seçme, atama, yükseltme (terfi) konularında liyakat, doğru kişiyi seçme ılkesi egemen olmalıdır. İyi bir yönetici. bir lider, kendi ardıllannı (halefini ya da haleflerinı) yetiştirmeli, günün birinde koltuğunu bırakmak zorunda kalacağını unutmamalıdır. Vazge- çilmez kişi, benden sonra tufan anlayışı ile hareket etmemelidir. Köşemin elverdiği ölcüde, bugünlük bir liderde, bir üst düzey yöneticıde bulunması gerekli bazı nitelikle- re, özellıklere değinmeyi, gerekli gördüm. Türkiye'de niçin kurum ve kuruluşlar, siyasal partiler, hükümet- ler, bazı aynksı durumlar dışmda, başarısız? Bu kısa yazı. bir ölçüde bu sorunun yanıtını oluşturuyor. ü- derlerimizin, üst düzey özel ve kamu yöneticilerimizin büyük bir bölümü bu nıtelikleri taşıyor mu? Yanrtlamamız gereken önemli sorulardan biri de bu. SICONOHİ ZUÛÜN- 1877: "Fnograf adlı icadıyla ilk ses kaydını 6 Ara- lık'ta gerçekleştiren Thomas A. Edıson, 24 Aralık'ta da bu buluşunun patentini aldı. Fonograf, ses kay- deden bir cihazdan ibarettir. Emile Berliner'in, Edi- cadını geliştırmesiyto "Gromofon" doğ 1du. 1972: Bosh Oto Yan Saniyi A.Ş. Bursa'da kurul- du. 1974: Çapamarka A.Ş.'nin Kartal'cla yaptırdığı modern tesisler hizmete girdi. 1977: Federal Almanya ile 130 milyon marklık mali yardım anlaşması imzalandı. / AHMET ÇAĞLAR Endüstri Mühendisi Türk Lirası'nın konvertibıl olmadığı, fiyat- lara devletin müdahale ettiği 1990 öncesi dönemlerde, bilhassa gırdiler açısından dı- şa bağımlı işletmelerin, uygulanan ekono- mik politıkalardan zarar görmemesi için, her zaman bazı teşvikler ve sübvansiyonlar uygulanmıştır. 1980'lerden önce uygula- nan "Kur Garantisi Teşviki" de bunlardandı. Buna göre örneğin: Dövizle borçlanarak yatınm yapanlar, döviz borçlannı "vadesi geldiğinde" aldıkları kurdan ödüyorlar, devlet de günlük kur ile arasındaki farkı ödüyordu. Vergtelni alamadı, borcunu ödedl Ancak zamanla gelişen aşırı enflasyonlar devleti bu uygulamada büyük bir yük altına soktu. öyle ki devlet, vergi bile alamadığı bazı kuruluşların, bir de borçlarını öder du- ruma duşmüştü. Ayrıca özel sektör bunu bilinçsizce. bir kaynak yaratma aracı ola- rak da kullandı. Olay kısa zamanda fark edildi ve 1980'lerin başında kur garantisi teşviki kaldırıldı. Sonuçta bazı kuruluşlar önemli sorunlar yaşadılar. örneğin KOÇ Grubu, Asıl Çelık'ten çekildi. Daha sonraki zamanlarda devlet bu uygulamayı, kendisi- ne yük olmayacağını sandığı bir şekilde düzelterek yeniden koymak zorunda kaldı. Bu da kur farkının dırekt ödenmesi değil, gıder yazılarak vergiden düşülmesi yoluy- du. Hiç değılse devlet, vergi ödemeyen ku- ruluşun bir de borcunu ödemek durumun- da kalmayacaktı. Hedef makul görünüyor- du. Bilhassa yabancı kaynakiı yatırımların önü artık tıkan- mayacaktı. Fa- kat Türk Lirası 1989 yılında konvertibıl olduktan sonra bu teşvık uygu- lamadan kaldırılmalıydı. Yeni bıruygulama- dan sonra geriye dönüp yapılması gereken böyle bir sorgulama, her zaman olduğu gi- bi atlanmıştır. Devlet artık pıyasaya müda- hale etmediği için bu karardan sonra kur farkı teşvikınin gerekçeleri de ortadan kalk- mıştır. Çünkü artık kur farklarını; üreticiler maliyetlere ve fiyatlara, bankacılar faizlere aynen yansıtabiliyorlar. Hatta fiyatlar döviz olarak belirlenebiliyor. Yani kuruluşlar nakit akışlarını enflasyonist ortama uygun dü- zenleme ımkânına kavuştular. Avrupa'daki bir fabrika ile Türkiye'deki bir fabrika aynı serbest piyasa koşullarına, aynı şartlarda tabidir. Dolayısıyla Avrupa'daki bir fabrika kur farkı teşvikınden yararlanamıyorsa Tür- kiye'deki de yararlanamamalıdır. Bu durum konunun sadece bir boyutu- dur. Bir de; yerli piyasadan alan kuruluş bu teşvikten yararlandırılmadığı için bu uygu- lamanın dışalımı teşvik edıyor olma boyutu var. Bu yüzden, zamanında iyi nıyetlerle konulmuş olan bu teşvik, şu anda kan kay- bına yol açmak kadar kötü sonuçlar do- ğurmaktadır. Kur farkı uygulaması dolayısıyla ülkemi- zin uğradığı zararı tahmin etmek için; 2001 yılının en büyük 500 sanayi kuruluşu üze- rinde araştırmalar yapılmıştır. Bu araştırma esnasında bütün kuruluşla- rın kur farkı teşvıkini fark ettiklerı ve sonu- dığı kaynak KUP Farkı =Gider= Kana Delik mi? <*> ; .. na kadar "hatta abartılı olarak" kullanmak- ta olduklan görülmüştür. Yapılan tahminler- de kur farkı uygulamasından dolayı ulkemi- zin yılda en az 25 milyar dolar vergi kaybı- na uğradığı tahmin edilmiştir. Abartmaktan kaçınarak tahmin edilmeye çalışılan bu ra- kam aynı zamanda dışarıya ödenmesi ge- reken borcun, devletin payına düşenı; yani bir kısmıdır. Dışarıya aktanlan miktarın ta- mamı ve bunun sebep olduğu; işsizlik, iç piyasa durgunluğu, verimsizlik gibi neden- ierden dolayı ülkemizin 2001 yılında uğra- çok fazladır. Üstelik bu her yıl artarak tekrar etmektedir. 2001 yılında 800 milyon USD civarında kur farkı zararı açıklayan holdinglerden birisi CEO'lan aracılığıyla; ülkemizin öncelikli he- deflerinden birisinin "iç piyasanın canlandı- nlması" olduğunu dile getirmiştir. Kur farkı uygulaması kaldırılmalı Bu çok doğru tespit için ilk yapılması ge- reken şey kur farkı uygulamasının kaldınl- masıdır. Sonuçta: - Bu kolay kaynak kapısı; kuruluşlann, kâr etme gereği duymadan yaşayabilmele- rıne imkân tanımaktadır. Dolayısıyla serma- ye; yaratıcılığa ve kalifiye personele yatınm yapma gereği duymamaktadır. Bu yüzden ülkemizde işsizlik artmakta, verimlilik plat- formundaki pek çok şey olumsuz etkilen- mektedir. - Sermaye, bir kaynak yaratma aracı ola- rak keşfettiği bu yolu sonuna kadar kullan- makta; hatta bilhassa uluslararası sermaye bunu daha etkilı kılmak için enflasyonun yüksek seyretmesini bile körüklemektedir. - Dışarıya müthiş bir kaynak aktarımı do- layısıyla ülkemizin kaynakları kurutulmak- tadır. - Devletin çok ihtiyaç duyduğu vergi ka- zançları büyük miktarda azalmaktadır. - Kendi insanlarımız işsiz gezerken baş- - ka ülkelerin işsizlik sorunlarının çözümüne katkıda bulunulmaktadır. - Hammadde ve yatınm malı üreten yerli sanayi haksız bir rekabetle karşı karşıya ol- duğu için gelişememektedir. - Halka açık kuruluşlar kâriarını bu şekil- de ortaklarından gızleme imkânı elde et- mektedir. Şimdi böyle bir kanunun olduğu bir ülke- de enflasyonun düşmesi, verimlilığin yük- selmesi, devletin vergi kazançlannın art- ması, kalifiye personelin iş bulması, dolayı- sıyla insanların kendilerini geliştirmek zo- runda kalmaları mümkün müdür? Kolay yollar dururken kuruluşlar istihdama, ve- nmliliğe, araştırma-geliştirmeye kaynak ayırma gereği duyarlar mı? Kur farkı mevcut teşviklerin sadece kü- çük bir kısmıdır. Bazı kalemlerde yüzde 200'e varan vergi muafiyetlerı, gümrük in- dırimleri, KDV muafıyetleri günümüzün sa- dece bazı teşviklerindendir. Bunun yanında kuruluş bir de yatırımını amortisman olarak reel değerler üzerınden geri almaktadır. Ya- ni kur farkı teşviki bu aşırı teşvik ortamında hem abartılı bir teşvik hem de yerli piyasa- dan alana uygulanmadığı için çifte stan- darttır. Kesinlikle ülkemizdeki işsizliği arttır- makta, kaynaklarını tüketmekte, vergi ge- lirlerinı azaltmaktadır. Ülkemizin 1990'lar- dan sonra hızlanarak artan performans kaybının en büyük sebebidır. Kur farkı teş- vikini kaldırmış bir Türkiye'nin ilave vergi kaynağı aramasına kesinlikle ihtiyacı olma- yacaktır. (*) Yıl2O02 Türkiyemin Hâlâ Şansı Var adlı kitabından özetlenmiştir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle