17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 KASIM 20O2 PAZAR CUMHURİYET SAYFA GEZİ-İZLENtM Cennet gelmiş, Karadeniz yaylalarına yerleşmiş... Kaçkarlar'a kaçmak...T" 7 ırtına Deresi ve bu dereye ± akan tüm derelerin oluşturduğu havzaya Hemşin adı veriliyor. "Ben Hemşinliyim", "Ben Lazım" ayrımını sık sık duyacaktım. "Bu çiçeğin adı Hemşince mehgovak", "Biz aynı çiçeğe Lazca çıla deriz" gibi sözleri de... Yani Laz ve Hemşinlilerin farklı kökenden geldikleri vurgulanıyor ancak bu vurgu, dostluğa, dayanışmaya, keyif içinde kaynaşmaya engel oluşturmuyordu. ZEYNEPORAL Her şey elektronik postayla gelen bir mektupla başladı. "Yeryüzünde bunca yer dolaştınız, peki ama Kaçkar DağtarTnı gördünüz mü" diyordu Mehmet Demirci.. Ne zamandır içimde kıpırdanmakta olan "yol ateşi" bu soruvla tutuşuverdi. Mektuba eşlik eden "Türkü Turizm"ın sıtesine girdığimde, (www.nirkutour.com) sanal yolculugum başlamıştı bile! Hayır, Kaçkar Dağlan'ru görmemiştim. Yıllar önce Gıresun"dan başlayıp köyden köye, kasabadan kasabaya, kentten kente, kıyı kıyı taa Sarp'a dek uzanan Doğu Karadeniz yolculuğumda kıyıdan aynlıp Artvın üzennden Kaçkarlar'a ulaşmak istediğimde kendimi başka bir serüvende bulmuştum. Turgut Özal dönemiydi. Türkiye'nin çağ atladığı söyleniyordu. Gelin görün ki, Hopa'dan Artvin'e tek geçit olan Cankurtaran Geçidi'ni geçememiştim. Otobüs ve minibüs konvoyundaki tüm Karadenizliler başıma toplanıp "Gazetecu hanum yaz şu telgrafi" diyerek Ankara'ya yollanacak telgrafi bana dikte etmişlerdi: "Ö'zalim,çağarJamaktan vazgeçtuk. Cankurtaran tepesini atiayahım bize yeter!" Dağlara, yaylalara çıkmak başka bir bahara kalmıştı. tşte o bahar. bu sonbahara. 29 Ekim'e denk geldi ve üç arkadaşımla birlikte kendimi Trabzon uçagında buldum. Trabzon'a indiğimizde güneş çoktan batmıştı. Araklı... Sürmene... Of... Rize... Çayeli... Pazar... Ardeşen... Kıyı boyunca yol alıyoruz. Onlann deyişiyle genellikle "sinirfi" olan Karadeniz'i hiç böyle sakın. durgun görmemiştim. Yola ve geceye muhteşem bir ay ışığı eşlik ediyor. Hırçın denizi belki de bunca uysallaştıran o ışık... Öylesine güçlü bir ışık ki. dağlann gölgesi bile sulan karartamıyor. Kıyının herkıvnmında farklı ve çarpıcı bir görüntü... Ardeşen'e varınca kıyıdan ayrıldık vurduk içerlere... Önce o sesi duydum, sonra kendisini gördüm. Artık. yörede bulunduğum günler boyunca, kendi gözden kaybolsa da o ses. hep eşlik edecek yolculuğuma... 0 ses Fırtına Deresi'rün sesı. Fırtına Deresi gürül gürül, köpüre köpüre akıyor, kıvrımlar çiziyor, kayalan aşıyor, yamaçlann arasına sıkışıp yükseliyor. geniş yataklara yayıüp duruluyor, köpriilerin altında coşuyor... Fırtına Deresi bambaşka bir dünya. Ama o dünyayı keşfetmem için gündüzü beklemem gerek. Şimdi gece ve derenin yanı başından derenin kryısından üerleyen yolda ve zıfın karanlıkta yalnızca sesinin haşmetiyle ürperiyorum. Bir de ilkbaharda eriyen karlarla birlikte azgın sulann yer yer kemırip yıktığı asfalt yolda, bu minibüs bu yola nasıl sığabiliyor diye şaşıyorum... Fırtına Deresi ve bu dereye akan tüm derelerin oluşturduğu havzaya Hemşin adı veriliyor. "Ben Hemşinliyim", "Ben Lazım"" ayrımını sık sık duyacaktım. "Bu çiçeğin adı Hemşince mehgovak", "Biz aynı çiçeğe Lazca çıla deriz" gibı sözlen de... Yani Laz ve Hemşinlilenn farklı kökenden geldikleri vurgulanıyor ancak bu vurgu. dostluğa. dayanışmaya keyif içinde kaynaşmaya engel oluşturmuyordu. Yıldızlar ve renkler Ardeşen'den 25 km. sonra Çamlıhemşin'deyiz. Çamlıhemşin'e gırmemizle çıkmamız bir oluyor. Zaten tabelaya göre 2400 nüfuslu bu yerleşim yeri bir tek ana caddeden oluşuyor. O ana cadde de çarşı. Yolculuk boyunca tüm gereksinmelerimizi buradan karşılayacağız. Çamlıhemşın'den yirmi kilometre sonra Ayder Yaylası'na varınca minibüsü bıraktık. Dar bir patikadan Fora Pansiyon"a tırmanırken, gökyüzünün tüm yıldızlan, sanki sözleşmişçesine, tepemizde toplanmıştı. Bu yaşa geldim, daha bunca parlak yıldız görmemiştim! Sabah. penceremden dışan baktığımda gözlerime inanamadım. Camın önüne. gökyüzünden aşağıya bir orman panosu sarkıtılmıştı... Taa en tepelerden. en dıplere... Elimi uzatsam tutacakmışım gibi bir uzaklıkta... Çam, kayın, kestane... Yeşilin binbir türü... Kendimi dışan attım. Güneş yeni doğmuştu. Güneş ıştnlan önümde yükselen ormana dokundukça, yeşilin arasından sanlar. turuncular fışkınyor. kızıla dönüşenyapraklartitreşiyordu. Heryanımı çevirmiş tepelerden minicik dereler. şelaleler. kendine yol açan sular akıyor. ayaklanmın dıbindeki Fırtına Deresi'nin bir koluna kanşıyordu. Önüm arkam sağun sonbahara kucak açmış ormanlarla kaplıydı. Solumda ise tepesi karlı Kaçkar Dağlan... Gecenin yıldızlan mı, gün ışığındaki sonbahar Fırtına Vadisi'ne kurulması planlanan santral durdurulmasıydı bu doğa harikası yok olacaktı Devletin devlete ettiğiFırtına Deresi. Çamlıhemşin'den sonra iki kola aynlıyor. Ana kol Çat'tan geçerek Verçenik Dağı'na doğru. daha küçük kol Ayder'den geçerek Kaçkarlar'a doğru uzanıyor. Beş gün boyunca. belli yükseklıklere dek ciple, kamyonetle, ondan sonra yürüyerek, tırmanarak, kâh bulutlann üzerine çıkacak, kâh nehir yataklanna inecektim. Hep Fırtma'nın kollan arasında... Ama bu arada devletin devlete ettiği azizlik hiç aklımdan çıkmadı. Fırtına Vadisi'nde. kurulması planlanan, temeli atılan. inşaatı sürdürülen hidro elektrik santrallannın yapımı. biliyorsunuz Danıştay karanyla durduruldu. Durdurulmasaydı bu olağanüstü doğa parçası, ormanlanyla. muhteşem bitki örtüsüyle. ahşap evleri. taş konaklanyla, tarihi kale, kemer ve köprülenyle. kaplıcalanyla. akarsulan ve balıklanyla ölüme mahkûm edilecektı. Sivil Toplum Kuruluşian'nın seferberliğiyle bu iş durduruldu. Bura> ı SÎT alanı ilan eden. devlet! Kaçkar Milli Park Alanı'nda bu projeyi onaylayan da devlet! Ve yap-işlet- de\Tet modeliyle hidroelektrik santrallannın yapımına kalkışan şirkete, "zarariannı karşıkmak üzere" şimdi tazminat ödeyip dunıyoruz. Bu projeyi onaylayanlar hiç mi utanmıyor! Çevrenizi çepeçem saran dağlar. yüksek yaylalar. derin vadiler. dik yamaçlar, sizi hiç terk etmeyen akarsulann sesi_ Bulutlann üzerinde büyülü bir yolculuktayız~ (En üstte solda) Fırtına Deresi üzerinde sık sık rastlanan, yüzlerce yılhk, yüksek kannlı taş köprüler, çağlayaniara tepeden bakan tnimari şaheserler™ (En üstte sağda) Hemşin'de kadınlar başlanna, gümüş pullarla bezeli şıkır şıkır parlayan siyah ya da beyaz şeffaf kısa örtünün üzerine en parlak renklerden poşilerini bağbyoıiar. (Üstte solda) Me\r sim sonbahar, yaylalar neredeyse boşalmışü. Evlerdeki konukseveriik sonsuz. Bakır bakraçlarda kaynayan çaylar, yüzlerdcn eksUmeyen sıcakhk, tatlı diL~(üstte) "ÇAKUT çetesi" iryelerinin Ordu'da, Pazar'da işleri güçleri var. Ama her yü Kavron Yaylası'ndaki, duvarlan şnrlerle kaph, "Kaç GeP adlı evlerinde buluşamadan edemhorlar. Çoğu Hemşinli gibi onlar da gurbetçL. (yanda) renkleri mi daha etkileyicıydi, karar veremedım. Ayder Yavlası Ayder. dağcılann. yöreyi tanımak isteyen yerli ya da yabancı turistlerin konakladıklan yer. Bin rnetre yükseklikte. Yamaca yayılmış mimcik alçakgönüllü. ahşap dağ evleri. pansiyonlar. oteller... Yıllar öncesinden kalma tektük bırkaç korkunç görünümlü yüksek beton yapı bu muhteşem doğayı bağnndan hançerlemış! Bunlann yıkılacağı ve yöre korumaya alındığından bundan böyle rezilliklere izin verilmeyeceği soyleniyor. Dilenm öyle olur! Dağveyayla turizmi başlamadan önce de Ayder yöre halkının uğrak yerivTniş. Çünkü bütün bu doğa nimetlerinin yanı sıra muhteşem bir kaplıcası var. 55 derece sıcaklıkta su fışkınyor. Hele bu mevsımde karlarda yürüyüş ve tırmanışlardan sonra, kaynar suyla dolu ha\oızlarda yüzmek eşsiz bir dene\im. Yaz aylannda Ayder kalabalıktan ana baba gününe dönermiş. Şimdi boş... Malum, senc 36^ gün. Doğu Karadeniz'e 360 gün yağmur yağar. (Karadeniz"de dolaşa dolaşa ben de abartmaya başladım!) Ancak sanılanın aksine eylül. ekim en az yağışlı mevsim. Ostelik ekimin bir avantajı daha var. Yaz a> lannda yaylalara hemen her öğleden sonra inen sıs. bulut ya da "yer dumanT. ekim ayında neredevse hiç yok. Sonsuzluk duygusu Ayder'den çıktık yola... Araçla Aşağı Kavron Yaylası'nıgeçip. Yukan Kavron'avardık. Ormanlar bitti, ağaç kalmadı. Çünkü 2.200 metre yüksek- likteyız. Önce çamurlu yollardan, sulann üzerinden atlayarak. derken granit kayalann üzerinden sekerek. daha sonra karın ıçıne bata çıka yürüyoruz. Yükseldikçe üzerimizdeki giysıleri azaltıyoruz. Güneş yakıyor. 2700 metreye vardığımızda. karşımda Mezovıt Gölü. Karlann ortasındabir "a>Tia". Hemen arkasında "Mezovit ShTİlerT diye adlandırılan Kaçkarlar"ın zırvesi (3932 m.) Mezovıt Sıvrileri'nı hem tepemde hem önümdeki aynada görüyorum.. Ufiıkta nereye baksam. dağlar, sıvri keskin tepeler... Neredeyim ben? Yerde mi. gökte mi° Başımın dönmesı yükseklikten mi. oksijen azlığından mı. heyecandan mı° Ama belki de bütün bunlann verdıği sonsuzluk duygusundan. özgürlük duygusundan... Bu çarpıcı doğada kendimi bir kar zerresinden farksız hıssediyorum. Ve bundan sonsuz keyif alıyorum. Dağlann ezıci görkemiyle, kardan ve kayalardan başını uzatıvermiş mınicık bir kardelenin ya da açelyanın narınliği arasında bir denge bulmaya çahşıyorum. Doğa bu dengeye bu uyumu bulmuş, dansı insanlannbaşına... insan sıcaklığı Milyonlarca yıl önce. volkanik yapısıyla. donma- çözülme süreçlenyle parçalana parçalana şekillenmış Kaçkarlar buzullarla kaplıymış Buzul göller hâlâ var. Zaten Kavron Vadısı de bir buzul vadısı. Mezo\it Gölü'nden aşağı indiğimizde güneş alçalmıştı Kar faslından sonra. granit kayalan aşarken sulara dalıp çıkmıştık. Kısacası. iliklerimize kadardonmuştuk... Yukan Kavron'ageldiğimizde, köyde minicik bir kulübenın içinde soba yakılmış. ÇÂKUT çetesi bızi bekliyordu. "Ç.4KIT" yani Çamlıhemşin'ın Ç'siyle AKUT! Kapısının üzerinde "Kaç Gel" yazılı eve girdik. AtrfAğabey önderliğinde çete üyeleri Şerefc Mehmet, tbrahim \ e Ahmet seferber oldular. Sobanın ateşı körüklendi: ayakkabılar. çoraplar kurutuldu. şaraplar içıldi, mev^eler yendi. daha da önemlısı şıirler okundu. Hemşin serüvenleri anlatıldı. O "sçmiakta'" yeryüzünun en güzel insan sıcaklığı yaşandı. Kaçkarlar'a geldığımde kendimi cennette sanmıştım. Cenneti cennet yapan ınsanlar. demekten kendimi alamadım. Cenneti cennet yapan Insanlar... Günler boyunca Hemşin yaylalannda yürürken en çok en çok insan se\ gisıne tanık oldum. Insanlar hem yörelenne hem de birbirlenne sevdalı. Her köyde her yaylada kapılar açık. Sizi konuk etmek için > anşıyorlar. Yolcu ederken de âdet üzere. tüfeklenni kaptıklan gibı ha\aya ateş ediyorlar. İki süriicümüz oldu. Mustafa ve Adem Mustafa kendi imal ettiği \e adını "Kar Leopan" koyduğu kamyonetiyle bizi "yol" denmeyecek yollardan. 2000 metre yükseklikteki Sal yayîasına çıkarırken. bir yanı dağ bir yanı uçurum sırat köprülerinden geçinrken. bir an olsun korkmadım. Sohbetıyle beni büyülemekle kalmıyor. kamyonetine duyduğu büyük aşk. sürücülüğe duyduğu güvenle bana Nâzım Hikmet'ın Arha\ ıli Ismaıl şiırindeki baş kahramanı anımsatıyordu. Gelelim Adem'e. (Bu yazıyı okursa, benim Hemşinli değıl. Laz olduğumu > azsay dın diyeceğini bılıyorum. Ondan yazmış oldum.) Bir ara Karadenız'dekı kadın erkek kışıhklerinden konuşurken şöyle dedı: "Erkeğin karısından korkması mı? İki farklı korkma \ardır buralarda.- Ben kanmdan. >a farkına \armadan onu üzersem, ya oDun duygulannı üıcitirsem diye korkanm_~ Bu sözu eden Adem'i unutmam hiç mümkün mü? Sal yaylasından. yine ormanlar içinden geçerek Pokut yay lasına (o da 2000 m. yükseklikte) yürürken gördüğüm yaşlı bir amca. birbirinden güzel ahşap yayla e\lerini gösterdikten sonra şöyle dedi: "Keşke bir aysonra gefeeydia Ozaman burada binlerce gelin seni karşüardL" Pek anlamadım... Açıkladı: "Kar bize inecek. bütün çam ağaçlan beyaz gelin olacak ya...r Şiir gibi konuşuyorlar.. Sal \e Pokut yaylalan. dehşet \enci bir şey! Bir noktada durup da 360 derece çevrenize baktığınızda, hem deniz sevıyesinı yani sıfın. hem de 3900 metre yüksekliğı görmenin mümkün olduğu başka bir yer var mı acaba dünyada... Fırtına Deresi'nin ana kolu üzerinde Şenyuva Köyü'nde (eski adı Şinçiva'da) emekli öğretmen Atiİla Güneri'nin kah\esinde çaylan yudumlarken gözüme \olun karşısındaki tabela ılişıyor: "Şenyına KfitüphanesL." Anahtan kahvede, isteyen alıp açıp giriyor Atilla Hocatüm kıtaplannı taşımış buraya... Kah\e ve kütüphanenın biraz ötesinde. Fırtına Deresi üzerinde sık sık rastlanan taş köprü 1600 tarihini taşıyor. Yine Fırtına Vadisi'nın en çarpıcı olaylanndan bın bu yolun devamında: KiMila kmıla Çat Vadisi'ne doğru ilerlerken. hiç beklenmedik bir anda. bir \irajı dönüyorsunuz ki karşınıza Zilkale çıkıvenyor. Fırtına Deresi'ne tepeden bakıyor. burçlan bulutlara kanşıyor. Bızansyapısı 1300 den kalma Rehber ve kemençe ustası Muhammed bir gün bızı 250 metre yükseklikten dokülen Bulut Şelalesi'ne götürdü. Yine de\- granit kayalar arasında yürüyoruz. Bir ara fazla \iiksek bir kayaya çattım. elini uzatıp yardım edince. teşekkür ettim Yanıtı: "AaL sizbanagihendiğiniz için,benteşekkür ederimr lncehğe bakar mısınız! Zaten ben ona "kelebek" adını taktım. çünkü en geçilmez yollarda, iki kolunu yana açıp. uçarmış gibi yüriiyor. ve kadınlar Gel de şimdi Evliya Çelebiyı anma: "Su ve havasının güzeDiğinden, zarif. sadık. âşık kimselcr olup. vüzkrinin rengi kırmızıdır. Kadınlan. Abaza. Gürcü, Çerkez güzelleri olduğundan. her biri sanki birer ay parçasıdır_." Ayder'de pansiyonumuzu çekip çeviren Kader Demirci'yi tanıyınca, aklıma yerleşmiştı Evliya Çelebı. Çamlıhemşin'in kurucusu yıllarca belediye başkanlığını yapmış İbram Osman lOsman Kurtuluşun kızlan) Emine \e Nahide teyzelerin ormanın göbeğindeki e\lenne bızi buyur etmeleri, kaş ile göz arasında. yıyip % i\ebıleceğım en müthiş kaymaklı mıhlamayı yapmalan görülecek bir şeydi. Aşağı Vice'de (Aşağı Çamlıca'da) Alfe tevzenin evinde ise Hemşin'ın tüm simgeleri salonun bir köşesinde toplanmıştı: Çıra-mum-gaz lambası (gelışmevi göstenyordu) çay sepeti-kara kovan- inekler için tuz torbası... Çamlıhemşin'ın hemen birkaç kilometre yukansında. eskı adı Makra\ is, yeni adı Konaklar'da ağaçlar arasındaki muhteşem taş ve ahşap konaklar olan bölgede. 107 yıllık e\ ıni gostermek için seferber olan emekli öğretmen Nuray Hanım'ı nasıl unutabilinm. Babasının Moskova'da iki pastanesi vardı. Evin derrurlen Batum'dan gelmışti.. Karyollan kapayıp da Elevıt Yaylası'ndan öteye gidemeymce, yeryüzünun belki de en güzel köyü olan Çat Köyü'nde oyalandık. Se\im Hanım bütün işını gücünü bırakıp. bizı e\ ine bu\~ur ettı. Karşımda Pito Yavlası uzanıyordu Bu güzellik karşısında soluğum kesilmiş. gözlenm kamaşmıştı. Mehmet Demirci iyi ki bana o mektubu yollamıştı da yollara düşmüştüm. Memleketim yery'üzunün en güzel ülkesiydi. Doğasıyla. insanlanyla...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle