17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 KASIM 2002 PA2AR CUMHURİYET SAYFA MÜZİK İNSANIN SERÜVENİ TURHAN SELÇUK î y tyV% Mî ?« DEĞcİ*lı ttyTUM OplDEİTfN Mıt teL(M L ATÎNAJ.I TABİATLI İSTAN3ÜL A33ÜLCA-N3AZ 1 E/LSÎZİJUO2 KAC3HAIA2I Daha iyi ses arayısları Çalışmalannı yurtdışı ağırlıklı sürdüren, 60 'lardan bu yana ses ve yorumuyla hep sıra dışı olan Esin Afşar ozanları, bilgeleri, şairleri müzikle birleştiriyorAnadolu dilinde dünyayı dolaşıyorHATİCE TUNCER Esin Afşar, sesi kadar özgün yorumu, sıra dışı çalışmalanyla yıllardır Anadolu ezgilerinde dolaşıyor. Anadolu ozanlannı, bılgelerini, şairlerini müzikle birleştiriyor ve dünyayı dolaşıyor. 60'lı yılların sonunda bırden rüzgâr gıbı esmeye başladı ve 40 yıldır varlığını hıç unutturmadan sıcak bır esinti gibı müzik çalışmalannı sürdürüyor. Dıplomatlıkla yazarlığı bir arada yürüten Nushet Haşim Sinanoğlu'nun kızı olan Esın Afşar, îtalya'da doğdu. Ankara Devlet Konservatuvan pıyano bölümünü bitirdı. Dlplomatlk sanatçı Şan dersleri de alan Afşar, 12 yıl Devlet Tiyatrolan'nda oyuncu- müzisyen olarak birçok oyunda rol aldı. Batı müzığı eğıtimine karşın Ruhi Su ıle tanışmasının, müzik yaşamının akışına büyük etkisi oldu: "Ruhi Su'dan folkloru öğrendim. Repertuvarunı onunla yapmaya başladım ve neredeyse tamamen modernize folka döndüm. Dönemin bakanlanndan thsan Sabri Çağlayangil benim tiyatroyu bırakıp şarkı sövlememi hoş karşüamamışü. 'Cevabımı sıze başka türlü vereceğım, lütfen gelın dinleyin' dedim. Dinledi ve 'Seni dıplomatik sanatçı olarak Macaristan'a parlamenterlerle göndermemi ister mısin' dedi. Pencere, pencereleri açti ve derken dünyada pek çok konserin yolu açıldı." 'Bayan Yok Yok' "Modern Folk Üçlüsü" ıle de bir süre çalışan Afşar. Kul Ahmet'ten söyledıği "Yok Yok" ıle Türkıye'de bir anda büyük üne kavuştu ve hep "Bayan Yok Yok" olarak anıldı. Ancak bu ün maddi kazanca dönüşmemış korsan plakçılar kârlı çıkmış: "Yok Yok'tan başımıza pek çok şey geidi. Ana kayıt, korsan piakçüann eline geçti ve ne Kul Ahmet ne plak şirketi ne de benim bir kazancım oldu." l°69'dan sonra "Diplomatik Sanatçı" unvanı ile Macanstan, Avustralya, Bulgaristan, Italya, Japonya, îngiltere. Belçıka, Tunus gibi ülkelerde düzenlenen çeşitlı festivallerde konserler veren Afşar içn, Fransa'da Theatre de Ville'deki kmserın ayn bir yeri var: "Eski adı Sara Bernard olan Şdıir Tiyatrosu'nda konser vermek nüzikal açıdan çok önemliydi. Oimpia'da parayı bastıran konser veebilir, ama orada ancak müzik ooritelerinin saptadığı tdşiler konser ve^biliyordu. Benim oraya çııabilmemin nedeni bizim fbklorumuzdur. Ney, kemençe gibi Doğu eıstrümanlanyla Batı enstrümanlannı hrmanlayarak yaptığım müziği ilginç triuyor ve çok beğeniyorlardı." K'laynaklar Çlışmalarını yurtdışı ağırlıklı sürdüren .Aşar, çocuklan da unutmadı ve İjrılızceden çevirdiği "Kırmızı Y unus Emre Fransa'da çok ilgiyle karşılanırken Mevlana da Amerika'da ilgiyle karşılandı. 'Gel kim olursan ol gel' yaklaşımıyla dünyanın pek çok ülkesinde ilgi gördü. Müziğimizi ve kültürümüzü dış ülkelerde tanıtmak önemlidir. Değerierimizden yararlanmamız lazım. Dünyanın en zengin folkloruna sahibiz. Hiçbir ülkede bu dengeli, çeşitli ve zengin ezgilere rastlayamazsınız. T ürkçenin bu denli güzel bir dil olduğunu Nâzım Hikmet okuyarak anladım. Çocukken Nâzım kitaplannı, annemin nasıl sakladığını anımsıyorum. Şiirlerinden besteler yaptım ama bazen tedirgin oluyorum. Nâzım'ın şiirinin kendi müziği, ritmi var zaten. Dilimizi öylesine kullanmış ki bestelerken belki de bozuyoruz. K onservatuvarda öğrenciyken Âşık Veysel bir konser vermişti. Ben de onun şiirlerini okudum. Tanışmamız da öyle oldu. Yıllar sonra da onun türkülerini ilk olarak çok sesli yapanlardan biriyim. Çok ileri fikirliydi, 'aferin, ağzına sağlık' derdi. Ben caz yorumuyla Âşık Veysel yaptım, ama bozmadım. G eçen dinlediğim bir albümde sadece bir parçada şarkıcının sesinin iyi olduğunu fark ettim. Gençleri de suçlayamıyorum. Bunlar müzik şirketlerinin dayatmasıyla melodik niteliği olmayan şeyler yapıyorlar. Benim anlamadığım benim dönemimde konservatuvar çıkışlı daha azdı ama kalite daha yüksekti. 0 zaman 'kızım ya da oğlum o eğitimi niye aldın' demek geliyor içimden. tarzında yorumladı: "Konservatuvarda öğrenciyken Aşık Veysel bir konser vermiştL Ben de onun şiirlerini okudum. Tanışmamız da öyle oldu. Yıllar sonra da onun türkülerini ilk olarak çoksesli yapanlardan biriyim. Çok ileri fUdriiydi, 'afenn, ağzına sağlık' derdi. Ben caz yorumuyla .Âşık Veysel yaptım, ama bozmadım. Bir tek parçada blues kuüandun çünkü bozmaya hakkun yok. Önemli olan Âşık Veysel'in söyledikleri.." Esın Afşar bu yıl ABD'de Atlanta'da ve Istanbul'da AKM'de Nâzım Hikmet'ın şiirlerinden bestelenen parçalarla konserler verdi. 2 Aralık'ta Kocamustafapaşa'dakı Semaver Tiyatrosu'nda ve 28 Aralık'ta ODTÜ'de Nâzım'dan şarkılanyla yapacağı konserinde tiyatro oyunculan da şiirleri seslendirecek: "Nâzım Hiknıet'e tutkuluyum. Türkçenin bu denli güzel bir dil olduğunu Nâzım Hikmet okuyarak anladım. Çocukken Nâzım kitaplannı annemin nasıl sakladığını anımsıyorum. Şiirlerinden besteler yapüm ama bazen tedirgin oluyorum. Nâzım'ın şiirinin kendi müziği, ritmi var zaten. Dilimizi öylesine kullanmış Id bestelerken belki de bozuyoruz." Arabeske karşı Esin Afşar'ın arabesk müziğe karşı tutumu hep net oldu ve "uyuştunıcudan farksaz" olarak nıteledıği bu müziğe hep karşı durdu. "Yasakçı" anlayışın doğru olmadığını kabul ediyor ama suçun " dinleyende değil dinletende" olduğunu söylüyor: "Lcuz ve kötü şejleri beyin yıkama yöntemiyle insanlara enjekte edijorlar. Ajııı sistemle iyi şeyleri de enjekte edebilirier. 'Halk bunu ıstiyor' diyorlar ama halkın dinle\eceğini kendileri belirlrvorlar. Halk kolaya, ucuza, seviyesizliğe aaşanlryor." Cenç sesler Pabuçlar" oyununu Ankara ve îstanbul'da 4 yıl boyunca sergıledi. Bilgesu Erenus'un yazdığı tek kışilik oyun "Kelaynaklar"ı 1982-1983 yıllan arasında oynadı. Afşar'ın Yunus Emre'ye yönelmesı Adnan Saygun'un etkisiyle olur: "Saygun'un 'Yunus Emre Oratoryosu* çok etkflemişti beni. 'İlk öyle mi başladı' diye düşünüyomm. İlhan Başgöz'ün kitaplan da çok etkiledi. Yunus Emre'nin hümanist yönünden, bilgeliğinden etldlendim. Fransa'da 'dünyanın ilk hümanısti' olarak mteliyorlar. Kendi dönemindeld şairler Arapça, Farsça yazarken Yunus Emre an dil kullanmış. Din konusunda da hiçbir zaman bağnaz olmayan bir bü}1ik kişL" Yunus Emre ve Mevlana Yunus Emre temalı albümü 1990 yılında yapan Afşar'ın bu çalışması, 1991 'in Yunus Emre yılı ılan edilmesiyle Avrupa ve Uzakdoğu'da da satışa sunuldu. 1992 yılında da "Mevlana" albümünü hazırladı ve yurtdışı konserlenne devam ettr "Yunus Emre Fransa'da çok ilgiyle karşılanırken Mevlana da Amerika'da ilgiyle karşılandı. 'Gel kım olursan ol gel' yaklaşımrv la dünyanın pek çok ülkesinde ilgi gördü. Müziğimizi ve kültürümüzü dış ülkelerde tanıtmak önemlidir. Değeıierimizden yararlanmamız lazun. Dünyanın en zengin folkloruna sahibiz. Hiçbir ülkede bu dengeli, çeşitli ve zengin ezgilere rastlayamazsınız." "Değerlerimizin en yücesi" dediği Mustafa Kemal Atatürk i^in de bir albüm hazırlayan Afşar, Aşık Veysel'i caz Genç sesler arasından Kubat'ı beğendığını söyleyen Afşar'a göre melodik yapı açısından niteliksiz çahşmalar arasında ıyı sesler de kaybolup gıdiyor: "Geçen dinlediğim bir albümde sadece bir parçada şarkıcnım sesinin iyi olduğunu fark ettim. Gençleri de suçlayamıyorum. Bunlar müzik şirketierinin dayatmasıyla melodik niteliği olmayan şeyler yapıyorlar. Benim anlamadığım benim dönemimde konservatuvar çıkışh daha azdı ama kalite daha yüksekti. O zaman 'kızım ya da oğlum o eğitımı niye aldın' demek geliyor içimden. Kolay bir eğitim değil ki. Eğitimine saygı duy, çizgini bozma. Her şey para değil ki." Annesı masal kitaplan yazan Afşar, 2000 yılında çocuklar için "Pembe Uçurtma" adlı bır albüm hazırladı. Aynca çocuklar içın her hafta sonu oynanacak bir tiyatro oyunu düşüncesi var. Mardin'de 13 Şubat'ta vereceğı Yunus Emre-Mevlana konseri Afşar'ın 2003'teki projelerinden bin. Avrupa'ya vereceği Mevlana ve Atatürk konsenne semazenlerın de eşlik etmesıni düşünüyor ama "sponsor" bujursa... Abidin Yümaz, son ydlarda yaptıklan denemelerle bağiamadan daha iyi ses elde ettiklerini sö\lü\or. Bağlama ailesine ikiz kardeş • Bağiamadan farklı olarak 14 teli olan, uzun ve kısa olmak üzere tek gövde üzerine oturtulmuş iki sapı bulunan bıra, tek bir bağlamada iki farklı akort yapılmasına olanak sağhyor. ALPER tZBUL Halk müziginm temel enstrümanı bağiamadan daha mükemmel bır ses elde ederek bır "dünya enstrümanı'' haline getirmek için arayışlar son yıllarda hızlandı. Bağlama yapımcılan ortaçağdan bugüne kadar şekılsel olarak fazla bir değışıme uğramayan bağlama üzerinde farklı çahşmalar yürütüyor. Aralannda Ali Ekber Çiçek, Yavuz Top, Erdal Erzincan, AH Ekber Eren, Şivan Penver ve Kıvırcık Ali'nin de bulunduğu ünlü sanatçılara da bağlama yapan 29 yıllık bağlama ustası Abidin Yılmaz, son yıllarda yaptıklan denemelerle bağiamadan daha ıyı ses elde ettiklenni söylüyor. Kartardaki Yılmaz Saze\i'nın de ışletmecisı olan Abidin Yılmaz, "En iyi bağlamanın arayişı içindeviz, en kalitetisini yapana kadar ara}işlarunız" devam edecek dıye konuşuyor. Yıhnaz ve arkadaşlan bu kapsamdaki denemeler çerçevesinde halk müzığıne yem bır enstrüman kazandırmışlar. Bağiamadan farklı olarak 14 telı olan, uzun ve kısa olmak üzere tek gövde üzerine oturtulmuş ıkı sapı bulunan bıra, tek bir bağlamada iki farklı akort yapılmasına olanak sağhyor. Bırayı Özay Göniüm'ün "Yaren"inden ayıran özelliğı de tek bir gövdeden oluşması. Bıranın patentini de alan Yılmaz, bu enstrümanm halk tarafindan benımsendiğını ve yenı sıpanşler aldıklannı behrtıyor. Vakıtlennın daha çok en ıyı sesı veren bağlamayı elde etmek için deneylerle geçtiğini söyleyen bağlama yapım ustası Müjdat Ataş ıse çahşmalannın önündekı en büyük engelin malzeme eksıklığı olduğunu söylüyor. Türkiye'deki ağaçlann kalitesinin düşük olduğunu bu nedenle Kanada, Brezılya, Hindıstan'dan ağaç ithal ettiklerini belirten Ataş, daha iyi verim alabilmek içın bu ağaçlan 3 - 4 yıl kuruttuklannı belırtiyor. Müjdat Ataş, yaptıklan bağlamalann yüzde 70'ıni Almanya, Fransa, îngiltere, Hollanda ve Isviçre gibi ülkelere ihraç ettiklerini, Yılmaz Sazevı'nin Fransa Strasburg'da da şubesi olduğunu kaydediyor. Bağlama yapım ustası Oktay Yılmaz da yaptıklan bağlamalann 1 yıl garantisi olduğunu belırtiyor Marka olmayı amaçladıklannı söyleyen Yılmaz, cura, cura bağlama, çöğür, bağlama, kopuz, tambura, divan ve meydan sazından oluşan bağlama ailesine yeni enstrümanlar kazandırmak için çalışmalann süreceğını kaydediyor Oktay Yümaz, üzerinde çalıştıklan son "bıra''mn alttaki bölümünün "şelpe" çalış tekniğine uygun olacağını belirhyor. Oktay Yılmaz, bağlama gövdesi ve sapı üzennde yeni projeleri olduğunu, malzeme sıbnnsını aşmalan durumunda bu projeleri de hayata geçirmeye çalışacaklannı söylüyor. 1 ıra'yı halk möriğine ka/andıran Yümaz Sazevi'nde 10 Idşi çalışı>or. Saze\ı'nin işletmecisi 29 yıllık bağlama ustası Abidin Yılmaz, iyi bir bağlamanın bu özeDiğini ka>betmemesi için yurttaşları şöyle uyanyor: "Bir bağlama' insan gibi duygusakbr. Ne çok sıcağa, ne de soğuğa getir. Ortalama 18 - 25 derece arasında insanın yaşadıgı ortamda bulunmahdır. Aksi takdirde özeDiğini ka\beder."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle