18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 EKİM 2002 CUMARTESİ + CUMHURİYET SAYFA [email protected] 15 ^f* W Jacques-HenriLartigue'in fotoğraflan, Fransız Kültür Merkezi'nde Oüzel Dönem'in tanığıICAYA ÖZSEZGLN Toplumu, her zaman uyanık, sonrasız de- vingen bir varlık olarak tanımlamıştı Benja- min. Insanlann birbirine kenetlenip dağıldı- ğı, ortak beğenileri paylaştığı, sonra da ken- di köşelerine çekilerek benzersiz klanlar oluşturduklan. kişisel dünyalarının derinlik- lerinde kendilerine farklı uğraşlar buldukla- n bu canlı organizmaya tarihsel süreçler ve yaşanmışhklar açısmdan bakıldığında, her şey birden devingenliğini yitiriyor sanki, bambaşka bir çevre açılıyor önümüze. O çev- rede daha önce yaşamış olanlar, başka bir gezegenin canlı yaratıklan izlenimi yaratı- yorlar. Sanal bir dünyaya bakıyormuşçasına yabancı hissediyonız kendımizi o insanlann karşısında. En son iletişim ve sanat türleri olarak, si- nematografik görüntünün ve fotoğrafin böy- le bir etkileme gücü var. Geride kalmış dö- nemleri ve yaşamlan belgele- yen fotoğraf karelerine uzun süre gözünüzü ayırmadan baktığınızda, dünyasal özdeş- likler bir anda siliniverir; uzak- ta kalmış yitik insanlann imge- leri, büyüsel bir evrenin tanık- lan olmak gibi gerçek-dışı iş- levlere bürünürler. Görüntünün her noktası, yaşamın odağına kılitlenir. Hofmannsthal'ın de- yimiyle, sırf yaşamdan oluşma bir peyzaj kucaklamıştır sizi ar- tık. Yaşam sahnelerl... 1900'lü yıllann başlanna kadar gelen fo- toğrafin ilk yaratıcılan için söz konusudur bu söylediklerim. Bunun doğruluğunu görmek için, yolunuzu şu günlerde Fransız Külrür Merkezi'nin sergi salonunda yer alan Jacqu- es-Henri Larrigue "Fotoğraflar" sergisine çevirmeniz gerekiyor. Yaygın deyimle "Bel- le Epoque" un, yani 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başlannın Fransa'sında, henüz büyük dünya felaketlerinin gündemde olmadığı o huzur ve mutluluk ortamında yaşam, doğal ki bugünkünden epeyce farkhdır. İlk uçuş denemeleri "aeroplane"ler, araba ve moto- siklet yanşlan, planör uçuşunu izleyen me- raklılar, ilk Rolls Royce gezileri, 1913 tenis şampiyonası,Nice'te 1925 fırtınası, 1924 Pa- ris Olimpiyatlan, "Mardi Gras'Mar, Casino de Paris eğlenceleri, Boulogne ormanında R.etrospektif nitelikli serginin fotoğraf kareleri gözden geçirildiğinde, Lartigue'i Lartigue yapan etkenlerin, çağdaşlannm pek çoğunda gözlemlediğimiz "tanıklık" işlevinden ve fotoğrafçılık uğraşını, sorumluluk bilinci çerçevesinde algılama güdüsünden kaynaklandığı hemen görülebilecektir. akşam sefalan... Bütün bu görüntüler, bir fo- toğraf tutkusunun ve sokak röportajcısının ti- tizlikle tespit ettiği yaşam sahneleridir. Ama Henri Lartigue, gözünü Biarritz, De- auville, Orleans gibi yörelere çevirmeden önce, fotoğraf kariyerini oluşturmaya en ya- kın çevresinden, aiîe bireylerinden başlamış. Zaten ilk ününü de bu yakın çekim fotoğraf- lanyla yapmış. Babası da amatör bir fotoğ- rafçı; Lartigue'e karanlık oda tekniklerini o öğretmiş, sonra da eline ilk fotoğraf makine- sini o vermiş. Lartigue'in ilk işi, babasının Courbevoie'daki büyük malikânesinde, kar- deşleri ve yeğenleriyle oynadığı oyunlan, ev- de yapılmış su bisikletlerini, kayak arabala- nnı çekmek olmuş (sergide, bu tür fotoğraf- lar oldukça önemli bir yer tutuyor). 1904'te, daha on yaşındayken Fransa'da yapılan ilk planör uçuşunu, daha sonra da Gordon Ben- net Kupası yanşlannı çekmiş. Jacques-Henri Lartigue'in Paris'e yerleş- tiği 1911 'den sonra çektiği fotoğraflar, hem teknik, hem konusal açıdan daha kapsamlı çahşmalann ürünleri. Bu dönemin, aynı za- manda Stieglitz ile başlayan fotoğrafı sanat- laştırma deneyimleriyle de örtüştüğünü unutmamak gerekiyor. Farklı kameralar (ku- tu, stüdyo tipi, panoramik.) deneyerek, sa- vaş öncesi Avrupa sının kent yaşamını bel- geliyor fotoğraflannda. Bir ara, ilk fotoğraf çahşmalanyla başlamış olan resme ilgisi ye- niden canlanıyorsa da fotoğraf ağır basıyor. Çocukluk döneminde çektiği fotoğraflardan kırk kadannı, uzun bir aradan sonra, New Y- ork Modern Sanat Müzesi'nde sergileyip bu fotoğraflan içeren bir de kitap yayımladığın- da, ünü Fransa'nın smırlannı aşıyor. 'Ev ev, sokak sokak' gözlemlemek V. Giscard d'Estaing, yedi yıl süren baş- kanlık döneminde, Lartigue'i fotoğrafçısı olarak seçmişti. Kuşkusuz Lartigue'i kendi döneminin Doisneau, Brassai, Cartier- Bresson gibi başka sokak fotoğrafçılan dü- zeyine çıkaran ve ona fotoğraf tarihinde seç- kin bir yer sağlayan etkenler, bu olayla ilin- tili değil. Istanbul'da Jacques-Henri Larti- gue Dostlan Derneği tarafından düzenlenen, Kültür ve iletişim Bakanlığı, Mimarlık ve Milli Miras Müdürlüğü'nün desteğiyle ger- çekleştirilen retrospektif nitelikli serginin fo- toğraf kareleri gözden geçirildiğinde, Larti- gue'i Lartigue yapan etkenlerin, çağdaşlan- nm pek çoğunda gözlemlediğimiz "ranık- lık" işlevinden ve fotoğrafçılık uğraşını, so- rumluluk bilinci çerçevesinde algılama gü- düsünden kaynaklandığı hemen görülebile- cektir. Örneğin 1920'lerde görüntülediği Londra sokaklan, daha önce çektiği Paris ve yöresinin fotoğraflan gibi, kent yaşamımn çekici atmosferine kapılan bir gözlemcinin, bu atmosferi bir gözlemci tavnyla olduğu kadar, çağdaş yaşam grafiğinin göstergesi olarak da yorumlama çabasıyla açıklanması gereken aynntılan gizliyor kendi içinde. Yaygın formül, Lartigue'in fotoğraflann- da da egemenliğini sürdürüyor: Bir kentin portresini fotoğraflarken, onu en incelikli noktalanndan yakalamak, yani "ev ev, so- kak sokak" gözlemlemek, yaşamı tutanağa geçirmek. (Jacques-Henri Lartigue sergisi, 26 Ekim 'e kadar görülebilir.) Ustayla geceyansı buluşması Kültür Servisi - Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nca ilki düzenlenen ve dün baş- layan fılmekimi, Istanbul'u sinemanın büyüsüyle sar- maya devam ediyor. 20 fil- min 24 Ekim'e dek Beyoğ- lu Emek Sineması'nda sine- maseverlerle bu- luşacağı etkinlik- te. geçen yıla damgasını vuran bazı filmler ile geçen altı ay için- de dünya festival- lerinde gösterilen filmlerin ve önü- müzdeki günlerde Türkiye'de vizyo- nagirecek filmle- rin ilk gösterimleri yapıla- cak. Etkınlik boyunca filmle- rin gala mekânı Emek Sine- ması olacak. Emek Sinema- sı' nda bugün 24.00 'te sunu- lacak tek filmlik gece yan- sı galasında Fransız sinema- sının sıradışı filmlere imza atan yönetmeni Gaspar Noe'nin bu yıl Cannes'da büyük yankı uyandıran 'Ir- reversible'ı ('Dönüş Yok') gösterilecek. Noe, Umut Sanat Ürünle- ri tarafından Türkiye'de gösterime soku- lacak olan fil- mindeki olaylan, filmin adını ya- lanlarcasına, ge- çen yılın unutul- maz 'Memen- to'sunda olduğu gibi, ters krono- lojik sırayla su- nuyor. Kahrama- nı 'Marcus'un hayatındaki sorunlu bir ge- ceyi anlatan 'Irreversible', bir gay bardaki şiddet ola- yıyla başhyor ve geri gide- rek bu olayın nasıl, niçin meydana geldiğini sarsıcı görüntülerle açıklıyor. (0 212 334 07 51) Binbir kadın özneli masal Nuray Çiftçi çizgiyle yazıyı gerçek ve düş ekseninde bir araya getiriyor GAMZE AKDEMİR Nuray Çiftçi'nin farklı kesimlerden or- talama benzer sorunlan, sezileri, tepkile- ri paylaşan ve her biri ayn öykülerin pe- şinde sürüklenen kadın tiplemelerinden oluşturduğu 'binbir kadın masalları'. Sel Yayıncılık'tan çıktı. Yaşama bakışıyla da örtüşen empati kurma çabasının bir yansıması olarak ta- nımladığı kitabında Çiftçi, karakterlerin i- ki yüzünü de işlemeye önem vermiş. Ve görünenin ardındakine bakarak asıl öykü- yü orada geliştirmeye, karakterlerin ne gi- bi sorunlarla, gerçeklerle kuşatılmış ola- bileceğini kurgulamaya çaba göstermiş. "Eğer o öyküde ele alınan kadının bir erkekle ilişkisi anlatüıyorsa o ilişki- ye kesinlikle objektif yaklaşıyorum" sözleriyle de vurguladığı gibi tarafsız, ka- dıru sadece kadın olarak değil, insan ola- rak alan bir bakışı benimsemiş bu neden- le. Kurgu aşamasında ise karakterleriyle aynı sevinçlere, üzüntülere, kaygılara ya da imkânlara sahip olduğunu varsayarak nasıl davranacağını tartmış hep. Yaşayan, devinen öyküler îlkokulun son yıllanndan bu yana çiz- gi roman tarzında çalışmalar yapmaya başlayan, çok küçük yaşlardan beri çizgiy- le yazıyı bir arada götüren sanatçı, çiz- giyle profesyonel olarak yol almışlığı da- ha fazla olsa da yazıyı da aynı derecede önemsiyor. Amaçladığı gerçekçi portreler olsa da yalnızca gözlemle yetinmemiş el- bette. Bu portrelerin bir masal perisi ku- sursuzluğunda olmaması gerektiğinin bi- linciyle "yazı çizi işlerinde her ikisi de iç içe yüriir" diyerek. düş gücünü de göz ardı etmemiş. Bazı öykülerde mizah ile duyguyu, bazılanndamantık ile duyguyu eşleştirirken bazılannda da hedefleneni, hayal edileni harmanlamış. Kimisinde çizginin hikâyeyi, kunisin- de hikâyenin çizgiyi getirdiği öykülerini hep umut kokan esenlik dilekleriyle nok- talamış Çiftçi. Noktalamış dediğimiz, bi- rer sayfaya sığıştırmış dolu dolu. Her bir öykü, sayfa içinde bitmiş gibi algılansa da bitmiyor aslında. Yaşamaya devam edi- yor. Okuyanı fikirler yürütmeye, kendin- ce kurgulamaya, sonlandırmaya, kimisi- ne mutlu, kimisine hüzünlü kaderler biç- meye kışkırtıyor çünkü. Zaten Nuray inbir Kadın Masallan'ndaki her bir öykü, okuyanı fikirler yürütmeye, kendince kurgulamaya, sonlandırmaya, kimisine mutlu, kimisine hüzünlü kaderler biçmeye kışkırtıyor. Çiftçi'nin istediği de bu. Yaşayan, devi- nen öyküler. Çeşitli kadın portreleri Okuyan nasıl algılamalıydı? Neler du- yumsamalıydı? Insanlar kendileriyle he- saplaşmaya mı gitmeliydi ya da 'Ben de bunu yaşadım?' mı demeliydi? Bu nok- tada okuyuculann öncelikle kendinden bir şeyler bulması, çok farklı karakterlerin söz edildiği sayfalarda ise onlarla herhan- gi bir öykü kitabındaki herhangi bir kah- ramanla olduğu gibi ilgilenebilmelerini ummuş Nuray Çiftçi. Bu bağlamda du- yumsadığı daha duyarlı insanlann 'binbir kadın masallan'na sanki daha yakın du- rabileceği. Kadın ekseninde hiçbir açının atlanma- dığı kitapta ailevi sorumluluklar ve na- mus ikilenünde kıstınlarak kariyerlerin- den vazgeçmeye zorlanan. 80'li yıllardan sonra içine düşülen boşlukta rurunmaya çalışan kadmlann bocalaması var. Çift- çi'nin kadın-erkek-toplum ilişkilerine çi- zilen çerçeve ekseninde "Tam bir geçiş dönenıiydi. İ zerine daha çok yazılıp çi- zilmesi gerekli bir dönemdi" sözlenyle vurguladığı 90'h yıllann kokusu var. Mut- luluğu başkasına bağh olmakta arayanlar olduğu gibi, daldan dala konan serseri ruhlu kadınlar da var. Mücadele gücünü yitiren, yitirmeyen kadınlar var. Çok duy- gusal, mantıklı, öfkeli, kıskanç, terk eden, terk edilen, hüzünlü, yırtıcı ya da pasif kadınlar var. Kitabında okuyucunun dünyasına di- daktik olmadan, yaşamın kıyısından kö- şesinden ya da tam ortasından her şeyin öncesinde insan olan kadın portreleri ta- şısa da bu tarz öyküleri sürdürmesi duru- munda "Bir sonraki çahşmamda sade- ce kadınlan değil erkekleri ya da ço- cuklan da özne alabilirim " diyor Nuray Çiftçi. Çünkü öznesi ne olursa olsun, o- nun için önemli olan, her şeyı yazıp çiz- mek istemesi. ESİNTİLER ZEYNEP ORAL İşkence Suçundaki Payımız! Hiç unutmadım: O çocuklann gözlerini, o çocukla- nn seslerıni hiç ama hıç unutmadım. Parçalanmış, li- me lime olmuş, her bir parçası dipsız kuyulann en di- bıne saplanmış o bakışlar, o sesler Manisalı gençle- rindı. Ben onlara çocuk diyordum. Çünkü içlerinde en küçüğün yaşı 14'tü, çoğununki 17... Sanki kendileri yoktu sesleri ve bakışları vardı... İçine düştükleri deh- şeti anımsıyor musunuz... Içlerinden birı duruşmada ışkenceyi anlatırken, daha doğrusu anlatamazken, öyle utanmıştı kı, yaşadıklannı hâkım amcanın kula- ğınafisıldamak zorunda kalmıştı... Onu kucağıma alıp, "küçüğüm, sen değil, bunu sana yapanlarutansın" de- meye... Tamam genyedönmeyeceğim... Yüzyıllar önce de- ğil, 6 yıl önce yaşanan o dehşete, yeniden dönmeye- ceğim... Manisa'da izlediğim duruşmalarda o çocuklann an- neleri babaları, ablalannı da unutmadım. Çocuklan- na kanat geren, adalet için savaş veren, acılannı öf- keyle bileyen aileleri hiç unutmadım... Ve de işkence- ci savıyla yargılanan polislerin meydan okuyan tavır- larını da... Bildiri dağıttılar, slogan attılar, duvara yazı yazdıla/' diyeyakalanmıştı o çocuklar... örgüt üyeliğinden yar- gılandılar.. Beraatettiler... Gözaltında gördüklen işken- ce nedeniyle polislere dava açıldı... Polislere delil ye- tersızliğinden iki kez beraat kararı verildı... Karar iki kez Yargıtay'dan döndü... Üçüncü yargılamada po- lisler hapis cezası aldı. Karar, polısler son duruşma- da savunma hakkı kullanmadı diye bozuldu. Ve bir- kaç gün önce tüm gazetelerde okudunuz, polisler (44. duruşmada!) yeniden hapse mahkûm edildi... Bütün bu olay neredeyse 7 (yazıyla yedi) koca yıl surdü. Olay bitmiş değil. Polısler temyize başvuracak. Ve dava "zamanaşımına" uğrayabilir. Bu süre 2003 Haziranı'nda doluyor... Işte çocuklann avukatlan şim- dı bunu önlemeye çalışıyor... Gecıkmiş adalet zaten ne kadar adıl olabihr ki! Ayrıca şimdi AB'nın gözü bu davada ve AB ilerle- me raporunda da örnek gosterildıği için mı, işlerın hızlanacağınavetutaıiılığakavuşacağınainanıyoruz? Yanıtımız evet ya da hayır olsun, bence her ikisi de u- tanç verici. AB bizi zorlamadan işkenceyı cezalandı- ramaz mıydık, lanetleyemez miydik! Şimdı yedi yıl öncesine dönüyorum: Manisalı çocuklara yapılan işkencelenn televizyon ekranlanndan evlerimıze girdıği günleri duşunüyo- rum... O günlerde, Yüce Divan'a gitmemek için sözlerin- den dönen, yalan söyleyen, komisyonlarda aklanmak için çıkar ittrfakları kuran hükümet yöneticileri neden işkenceyi lanetlemediler? Bir kez olsun kamuoyunun önüne çıkıp neden işkence yapanların cezalandınla- cağını haykırmadılar? "Failimeçhulcinayetlerin"faillerini "kahraman" ilan etmiş insanlar, bunları "devlet hizmetinde" kullandı- ğını açıklamış liderier neden işkence konusunda tek laf etmediler? Neden hep sustular? Kendi çocuklan da işkence görseydi, yine susacaklar mıydı? Ya o anlı şanlı büyük medyamız? Neden tüm gaze- teler aralarında anlaşıp işkenceye karşı kampanya açmadılar, tüm köşeleri tüm sayfalan buna ayırmadı- lar? Ülke yöneticileriyle içli dışlı ilişkilerini neden bu konunun hizmetine sokmadılar? Televole kültürsüz- lüğünü misyon edinmiş televizyon kanallan, sistema- tik ve yaygın işkenceyi lanetlemek için bir gün olsun tüm ekranlan karartmadılar? AB zorluyor diye değil, insan olduğumuzu anımsa- mak için gerekliydi bu. Bakıyorum da şimdiye dek susan gazeteler bile, bir- kaç gündür Manisa haberlenni yayına sokuyor. ön- ceki suskunluklanndan utanmıyorlar mı? Yıllar boyu, bu insanlık ayıbına, bu ınsanlık utancı- na karşı duranlar "vatan haini" diye bellendi ülkemiz- de... Şimdi herkes, evet herkes suçlulann telaşı içinde... İşkenceyi yapan kadar, işkenceyi yaptıran da suç- ludur. İşkenceye izin veren de suçludur. İşkenceye göz yuman, işkenceyi yok sayan da suçludur. Emniyet müdürlerinden, içişleri bakanlanna, başbakanlanna, güç ve iktidar odaklarından suskun kalmayı seçenle- re kadar uzayan bir suçlular listesi var önümüzde. Hepsinin bu suçta payı var. Ulkemin adının işkence suçuyia bir arada kullanıl- masına yol açanlara lanet olsun! e-posta:zeynep a zeyneporal.com faks:(0212)25716 50 Osmanlı Haremi başkentte • ANKARA (AA) - Osmanh dönemi, harem ve saray entrikalannı işleyen ilk bale olan 'Harem' bugün başkent seyircisiyle buluşacak. Reji ve koreografisini Merih Çimenciler'in üstlendiği yapıtın dekor ve kostümleri Alexandre Vassiliev'e, ışık düzeni ise Tahsin Çetin'e ait. Yapıt, yazgılan başkalan tarafından be.lirlenen genç kadmlann yaşadığı haremi, saraydaki iktidar mücadelesini ve entrikalan anlatıyor. Hacı Arif Bey'den Hamamizade îsmail Dede Efendi'ye kadar Osmanh usul müziğinin üstatlannın besteleriyle süslenen yapıtta, TRT Orkestrası ile Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası sanatçılan da kanun, kudüm gibi sazlarla bale sanatçılanna eşlik ediyor. BUGÜN • İZMİR tSMET tNÖNÜ SANAT MERKEZİ'nde 11.00'de IZDSO'dan 'Prof. Hikmet Şimşek'i Anma Konseri'. (0 232 489 09 26) • AKBANK KÜLTÜR SANAT MERKEZt'nde 17. OO'de Prodüksiyon Tiyatrosu'ndan 'Tek Kişilik Şehir' adlı oyun. (0 212 252 35 00) • İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde 14.00'te 'C'era un cinese in coma' adlı filmin ve 16.00'da 'Sacred Arias' adlı Andrea Bocelli'nin operasının gösterimi. (0 212 292 98 48) FİLMEKİMİ'NDE BUGÜN • EMEK SÎNEMASI'nda 10.30'da 'Swing', 13.30'da 'Martının Kahkahası', 16. OO'da 'Atanarjuat', 19.00'da 'Gelinin Oğlu', 21.30'da 'Kan Borcu' ve 24.00'te 'Dönüş Yok' adlı filmlerin gösterimi. (0 212 334 07 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle