18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 EKİM 2002 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Emekli büyükelçi ReşatArım, Güney Kıbrıs 'ın AB y ye hukuk açısından neden üye olamayacağını an S Ö Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOCLU [email protected] AB 'nin genişlemesiyle flgili Kopenhag Zirvesi arahkta yapılacak. Bir olasüıkla da Kıbrıs Rum îarafı hiçbir veto yemeden genişleme sürecine almacak. AB içindeki b&zı çevreler, Kıbns Rum Yönetimi 'nin bütün ev ödevini hakkıyla yaptığznı savunarak tam üyeliğe alınması gerektiğini vurguluvorlar. Bazı çevreler de bunun siyasi bir karar olduğu, adanın sorunlan ve bölünmüşlüğü biryana, Güney Kıbrıs 'ın karapara aklama cenneti olduğunda ısrarlılar. Türk tarafı ise harıl harıl Güney Kıbrıs 'ın AB 'ye neden alınamayacağını uluslararası hukuk açısından ispat etme çalışmaları yapıyor. Haksız da sayılmaz. Kıbrıs Cumhuriyeti 'nin temel yapısını oluşturan Londra ve Zürih antlaşmaları hâlâ geçerliliklerini koruduklanna göre Güney Kıbns 'ın, Kıbrıs 'ın meşru hükümeîi sayılarak Türkiye olmadan AB 'ye girmesi, uluslararası hukukun tam anlamıvla ihlal edilmesi olarak kabul ediliyor. Türkiye 'nin en eskifıkir oluşturma kuruluşlanndan birisi olan (think-tank), Ankara merkezli Dış Politika Enstitüsü bünyesinde emekli Büyükelçi ReşatArım, "Kıbrıs ve Uluslararası Hukuk" başlıkh bir kitap hazırlayarak Güney Kıbrıs 'ın AB 'ye hukuk açısından neden üye olamayacağını belgeleriyle ispat etti. Büyükelçi ReşatArım 'la, Ankara Bilkent'teki Dış Politika Enstitüsü 'nde bir araya gelip Kıbrıs sorunundaki son gelişmeleri ve hazırladığı Kıbns kitabını konuştuk. Kopenhag'da iki defa düsünmeleri lazım- KıbnsUa ilgili Londra ve Zürih antlaşmaları hep ortaklık konseptine dayalıdır. Ama 1963'te bu ortaklık bozuldu. Sonra bildiğimiz olaylanya- şadık. Şimdi son dokuz aydır KKTC Cumhurbaş- kanı RaufDenktaş 'la Kıbns Rum Yönetimi Lide- ri Glafkos Klerides, Kıbns sorununa çözüm bu- labilmek içinyüz yüze görüşmelerini sürdürüyor- lar. Son olarak da Türk tarafı atağa kalktı;yeni- den Kıbns 'ta iki taraf arasında ortaklık konsep- tini yerleştirmeye çalışıyor. Bu çalışmayla ilgili Ankara merkezliDış Politika Enstitüsü tarafindan, sizin yazdığımz "Kıbns ve Cluslararası Hukuk" isimlibir de kitap yayımlandu Bu çahşmanın na- sıl geliştiğini bize anlatır mtsınız? ARIM - Kıbns Cumhuriyeti 1960'ta ortaklık an- layışını temel alarak kurulmuştu. 1959'da Türkiye ve Yunanistan başbakanlan Zürih'te ortaklık anla- yışında mutabık kalmışlardı. Bunun ardından Lond- ra'ya gittiler. Orada da anlaştılar ve bu ış ortaya çık- tı. Işte, Londra ve Zürih antlaşmalan dediğımiz ant- laşmalar bunlar. Ingiltere zaten Kıbns'ı iki topluma bırakmıştı. Dolayısıyla da ona göre bir sistem ku- ruldu. Bu sistemde eşitlik de, iki toplumun egemen- lıği de vardı. Çünkü îngılizler self-determınatıon'ı (toplumlann kendi kaderlerini tayin etme haklan) iki tarafa da vermişlerdi. Bunu da daha 1956'da Avam Kamarası 'ndakı bir takım beyanlarda dile ge- tırmişlerdi. Kendi kaderini tayin hakkı iki tarafa da bırakıldıktan sonra demın sözünü ettiğimız Zürih ve Londra antlaşmalan yapıldı. Ama o antlaşmalar or- taklık esası üzerine kurgulanmıştı. Ama 1963'te Başpiskopos Makarios önderliğinde, Kıbnslı Rum- lar bu ortaklığı bozdular. Bu ortaklık bozulunca da Kıbnslı Türkleryönetimden ırzaklaştınldılar. 0 ara- da facialar yaşandı. Ama artık bunlan anlatmaya ge- rek yok. - Peki, o dönemde Kıbns Bakanlar Kurulu 'nun yapısını anlatır mısınız? ARIM - Cumhurbaşkanı Yardımcısı Türktü. Gö- revden uzaklaştınlmıştı. Hükumette yedi Rum, üç Türk bakan vardı. Üç Türk bakan da görevlerinden alınmışlardı. Yani, açıkça görüldüğu gibi Rum tara- fi tamamıyla ortakhğı bozmuştu. Ama antlaşmalar yürürlükte kaldı. Açıkça ENOSİS llan ettller' - tyi de bu şekilde Kıbns 'ın temelyapısı sağlam kaldı mı, yoksa sarsıldı mı? AREVl- Sarsıldı, tabiı ki. Ama antlaşmalar. hiç kim- se bir şey yapamayacagı ıçin duruyordu. Bizim de bu kitabı ortaya çıkarmamızdaki neden bu. 1963'te ortaklık Rumlar tarafindan bozulunca Kıbnslı Türk- ler mecburen kendi yönetimlerini kurdular. Çeşitli olaylarla 1974'e gelindi. O zamana kadar Rumlar epeyce de deneyim edinmişlerdi. NîkosSampsoo dar- besiyle açıkça ENOStS ilan ettiler. Bunun üzerine de Türkiye müdahale etti. 1974 Cenevre Konferan- sı'nda Ingiltere, Türkiye ve Yunanistan dışişleri ba- kanlan bir deklarasyonla Kıbns'taki durumu kabul ettiler. -Nasıl? ARIM - Yani bu deklarasyonla şöyle dediler. "Şimdi adada iki özerk yönetim var." Bakın, bu olaylardan önce Kıbns'ta Rum. Türk ve ortak köyler vardı. Rumlar saldınnca ortak köy- lerde yaşayan Türkler çareyi Türk köylerine sığın- makta buldular. Ben o yıllar Dışişleri Bakanhğı Kıb- ns Şubesi Müdürüydüm. Büyük facialar yaşandı. Ama bugün bunlannhepsiunutuldu. 1965'teKıbns'agi- dip o acı durumu gördük. Ben gördüğüm manzara- lan unutamam. Baf 'ta Kıbnslı Türklerin bir tasmı ahırlarda, bir Vasmı da dükkânlarda yaşıyorlardı. Dolayısıyla 1974'te iki toplum birbirinden tama- mıyla aynlinca iki ayn bölge oluştu. Bunu daha da güçlendıren olgu 1975'te Denktaş ve Klerides aha- li mübadelesi anlaşması yapnlar. Güneyde yaşayan Kıbnsh Türklerden isteyenler Kuzey'e, Kuzey'de ya- şayan Kıbnsh Rumlardan isteyenler Güney'e gide- bilecekti. Rumlar gittiler ve iki bölge oluştu. Ku- zey'de de geçici yönetim olarak Kıbns Türk Fede- re Devleti (KTFD) kuruldu. Ama bu yapılırkan, "îleride ohışacak ortaklık devletinin burada bir ka- nadını ohışturuyoruz. Karşı taraf da kendi kanadt- nı kursun. İleride bir araya gelip ortaklık devletini knranz" dendi. Gördüğünüz gibi 1975'te Kıbnslı Türkler ortaklığa hazırdı. - Yani, şöyle diyebilir miyiz? OrtaklıkfikriKıb- ns Türk tarafinda hep vardı... ARIM - Tamamıyla öyle. Sonra 1983'te KKTC kuruldu. Ondan önce 1977 ve 1979 antlaşmalan Makarios'la birlikte oluşturuldu. Üstelik Makarios ölmeseydi bu antlaşmalar hayata geçecekti. O ant- laşmalarda şu ifade kullanılmıştı: "İki tophımlu. iki bölgeti federasyon esasL" -tyi de, bugün de Kıbns Birleşik Devletleri 'nden söz edilmiyor mu? Bu da aynı şey değil mi? ARIM - Evet. Yani, ortada yeni bir durum yok. Dolayısıyla ortakhk isteği Türk taraftnda daima var- dı. 1983'te KKTC kurulduktan sonra da BM Genel Sekreteri'ningözetiminde toplumlararası görüşme- ler sürdü. 1992 'de. dönemin BM Genel Sekreteri But- ros GaK'nin "fikirier dizisi'' (set of ideas) 100 mad- deden oluşuyordu. Türk tarafı bunun yüzde 90'ını kabul etti. Bugün gelinen noktada dayine, "Ortak- hk devleti kuralınT diyorlar. - Ama bugünyaklaşımda bir değişiklikyok mu? Türk tarafı ortaklığa tabandan yukarı doğru git- mek isterken Rum tarafı tavandan tabana varma- yı amaçlıyor gibi. Siz bunu nasıl değerlendiriyor- sunuz? ARIM-Bu da ciddi bir görüş aynlığına neden olu- yor. Bu konuştuklanmız Kıbns'ta olanlar, adanın ger- çekleri... -Bir de 4Mart 1964te BM GüvenlikKonseyi'nin, BM Kıbns Banş Gücü'nü adaya gönderebilmek için Rum Yönetimi'yle vanlan bir anlaşmanın ka- ran var. Bu karar bildiğim kadanyla bugüne ka- dar Rum Yönetimi'nin adanın tek meşru hükü- meti olarak bütün dünya tarafindan kabul edilme- sineyolaçtyor. Bize bunun hukuksal zeminini an- latır mısınız? AREVI - Şimdi. hazırladığımız Kıbns kıtabına ge- liyorum... Siz, 4 Mart 1964, deyince, işin özü ora- dan başhyor. Bakın, Kıbns Cumhuriyeti'nin teme- lini oluşturan Zürih ve Londra antlaşmalan orada du- ruyor. Bunlara hiç kimse dokunamaz. Zaten hiç kim- senin de onlara bir itirazı yok. Şimdi. bizim. sözü- nü ettiğimiz kitabı neden hazırladığımıza gelelım. ÖzeUikle de neden şimdi bunun tanıhmını yapıyo- ruz? Bir kere Kıbnslı Rumlann AB'ye tam üyelik başvurusu ortaya çıktı. Ama Kıbnslı Rumlar ne bu- nu yapabilir, ne de AB üyeliğine alınabilirler. Bu ko- nuda son derece açık hüküm var. Londra ve Zünh antlaşmalannda "Temel Yapt" (basic structure) di- ye bir metin var. Bu metnin 8. maddesi -ki sonradan bu Kıbns Anayasası'nın 50. maddesi olmuştur- di- yor ki: "Kıbns Başkan ve Başkan Yantııncısı'nnı ve- to haklan vanhr. Bu veto haklan, Kıbns Türkiye ve Yunamstan'm birlikte ûye olduklan uluslararası kn- ruluşa kaülacaksa bu veto hakkı ortadan kalkar." Şimdi bu maddeyi tersten okuyalım. "Türkiye ve Yunanistan'ın birtikte üye olmadıklan bir uluslara- rası kunıruşa Kıbns kaülamaz." Bu madde gayet açık. - Bu işi Türk tarafı mı böylesine sağlama bağ- lamak istedi? ARIM-Madem ki böyle bir devlet kuruluyor her şey sağlam olmalıydı. Garanti antlaşması. ittifak antlaşması yapıldı. Ama Kıbnslı Rumlann yeni bir teşebbüste bulunabüecekleri ihtimah de göz ardı edilmemeliydi. Bu çerçevede de uluslararası bir ku- ruluşa tek başlanna üye ohnak için harekete geçe- bihrler, o kanaldan Yunanistan'la birleşmeyi amaç- layabilirlerdi. O açıgı kapatmak amacıyla Zürih Ant- laşması'nda temel yapının 8. maddesine bukoşul koy- duruldu. - Öteyandan da Rum tarafimn tezi şöyle değil mi: "Bu antlaşmalar temel yapıyı oluşturuyor. Ama Türkiye 1974 askeri müdahalesiyle darbe yapmış, adadaki meşru yönetimi devirmiştir. Do- layısıyla da temelyapı filan da kalmamıştır." Öbür taraftan dayine Rumlar, 4 Mart 1964 ta- rihli BM Güvenlik Konseyi karanna sıh sıkıya sa- nkyor ve kendilerinin Kıbns 'ın meşru hükume- tini oluşturduklannı söylüyorlar. Bu nasıl bir çif- te standart? Bunu izah edebüir misiniz? ARIM - Ashnda Rumlann iddia ettikleri bunun tam tersi. Yani, 1974'te Kıbns Hükumendiye bir şey kalmamışn. Nikos Sampson darbesi sırasında Ma- karios zaten adadan kaçmıştı. Ne yönetim kalmış- tı, ne bir şey. Türkiye müdahale ettikten sonra tek- rar yeni bir yönetim geldi. Yani. Kıbns'ta ortadan kaldınlan yönetim Türkiye'nin sayesinde gen dön- dürühnüştü. Dolayısıyla temel yapıyı Türkiye'nin bozması gibi bir durum kesinlilde söz konusu ola- mazdı. Türkiye hiçbir zaman bu antlaşmalan boz- ma>ı aklından geçirmediği gibi bunlan daima da sa- REŞATARIM Orta ve yükseköğrenimini Galatasaray Lisesi ve tC Hukuk Fakültesi'nde tamamladL 1956'da Dışişleri Bakanlığı'na girdL Bakanlıkta çeşitli kademelerde görev yaptL Kıbns Dairesi, BM Dairesi, Avrupa Konseyi Dairesi'nde çalıştu 1978'deÇok Taraflı Siyasi tlişküer Genel Müdürü oldu. 1979 'da Amman 'a büyükelçi atandu 1985 'te bakanlığın Konsolosluk Hukuk ve Sosyal İşler Genel Müdürlüğü 'ne getirüdi 1988-90 arası Bonn, 1996-94 arası Pekin Büyükelçisi oldu. 1996'da emekliye aynldt, Haien Dış Politika Enstitüsü Yönetim Konseyi üyesi vundu. Zaten o müdahaleyi de garanti antlaşması- nın ilgili maddesine dayanarak yapn. Bu, hukuki bir durum. Yani temel yapının bozulması gibi bir du- rum söz konusu değd. 4 Mart 1964 karanna gelir- sek... Bu, onlar için tatlı bir şey... Bunu görüp ulus- lararası toplumdan da destek bulunca istediklerini yapmaya başladılar. Ama ashnda 4 Mart, 1964 ta- rihlı BM Güvenlik Konseyi karan kabul edilirken BM Banş Gücü (UNFICYP) için Kıbns Hüküme- ti'nin onayının alınması amaçlanıyordu. Kıbns Hü- kümeti'nin ona>T ohnadan BM Güvenlik Konseyi, Banş Gücü'nü gönderemezdi ki... Bu karar kabul edilirken ABD ve İngiliz delegeleri Türkiye'ye şu- nu söylediler: "Bu, 1960 antiaşmasına göre meşru olan ve Kıbnsh Türkler ve Kıbnsh Rumlan içeren hükümettir." Ama sonradan bu sözler unutuldu. Ve ne yazık ki, 4 Mart 1964 tarihli BM Güvenük Kon- seyi karan bugüne kadar gelen ve Kıbns'ta hep çö- zümsüzlüğe neden olan unsurdur. - Bu karann adada çözümsüzlüğe neden oldu- ğunu bilen Ankara 'da/a hükümetler bu karanyü- rürlükten kaldırtmakya da değiştirtmek için bun- ca yıldır neyaptılar? ARIM-4 Mart 1964 tarihli karann ardından BM Genel Kurulu'nun Aralık 1965 karan da var. Yani Türkhükümetlerirrin uğraşoklan işler çokbüyük Şöy- le ki: Makarios o dönem Bağlantısızlar Hareketi içindeydi. Bağlantısızlar'ı arkasına alarak neleryap- tıysa yaph. Zaten 1963'te Kıbnslı Türklere karşı saldınyı başlatması o havanın desteğiyleydi. Bağlantısızlar Konferansı'nda istediği gibi bir ka- ran kabul ettirdi; sonra BM Genel Kunılu'na gitti. Orada BM Genel Kurulu o karan olduğu gibi onay- ladı. Aralık 1965 tarihli o karar tam anlamıyla bir felakettir. O karann içinde zaten."Bağlantısızlar Konferansı'nın karannı not ederek" ıfadesı de bu- lunuyor. Bir yanda 4 Mart 1964 tarihli karar var. Bir de öbür tarafta neler olduğuna bakahm. Kıbnslı Rumlar o karara dayanarak,"Adamn meşru hükü- meti biz okhık" diyorlar, ama bir yandan da neler oluyor neler... BM Güvenlik Konseyi, bu karar ge- reğince Kıbns'a arabulucu tayin etti. Arabulucu Türkiye'nin de içinde bulunduğu bir mekanizma çerçevesinde arayı bulmaya çalışıyor. - Tayin edilen arabulucu, ünlü Kıbns raporu- nu kaleme alan Galo Plaza değil miydi? ARIM - Evet. Ama arabulucu rapor veremez. Fi- kirlerini kâğıda dökemez. Her neyse... Galo Pla- za'nın raporu şiddetle reddedildi. Önun üzerine de Galo Plaza düştü. O arada 4 Mart 1964 karanna gö- re birtakım başka işlemler yapılıyordu. Bunlar da Türk tararinın lehine işlemlerdi. Yani iki tarafin eşıtliği ka- bul edüıyordu. Dolayısıyla da ondan sonra yapılan toplumlararası görüşmelerin tamamı iki tarafin eşit- liği (equal footing) esasına göre gerçekleştirilmiş- tir. Dolayısıyla, 4 Mart 1964 orada durmakla birlik- te, onu bozan uygulamalar da oldu. Bu da Türkiye ve Kıbnsh Türklerin çahşmalan ve güçleri sayesin- de olmuştur. 'AB'nln bunu yapması çok acıydı' - Derken Yorgo Vasiliu Kıbns Rum Başkanlı- ğı'na seçildi ve seçilir seçilmez de AB parametre- sinidevreyesoktu. Yani, Türkiye'nin bulunmadı- ğı bir uluslararası kuruluşa Kıbns Rum tarafinı meşru zeminde nasıl aday gösterebiidi? AREVI-Kıbns Rum tarafı ashnda AB'ye giremez. Ama Yunanistan orada olduğu için ona güvenerek bubaşvuruyuyaptüar. Bir kere, temel yapının 8. mad- desi gereğince sadece Türkiye değil, garantör ola- rak hem Ingiltere hem de Yunanistan'ın buna karşı çıkmalan laztmdı. Ama hukuki mülahazalan göz ar- dı ettiler. Hukuk dediğimiz zaman en başta antlaş- malar gelir. Bu antlaşmalar orada kapı gibi durur- ken AB'nin bunu yapması çok acıydı. - Peki, orada Almanya 'nin çok büyük etkisi ol- madımı? AB'nin en doğusınırında kalmamak ve belki de Büyük Alman tmparatorluğu hayalini yeniden hayata geçirmek için Doğu Avrupa ülke- lerinin de AB 'ye üye olmasını isterken Yunanis- tan 'ın Kıbns kartını görmek zorunda kalmadı mı? ARDVl-Olabilir. doğrudur. Yunanistan'ın AB'nin genişlemesini veto etmesi meselesi var. Fakat AB ülkelerinin yaklaşımlan yanhştır. Hatta bu, Prof. Maurice MendeJson'un raporunda da var. - tyi de, 1995'ten sonra KKTC, ancak Rum ta- rafi üzerinden Avrupa'yla bağlantt kurabiliyor. Bunda da iki Almanya'nin durumu örneklendi- riliyor. İki Almanya 'nın o zamanki dunımlan Kıb- ns için hukuksal örnek olabilir mi? ARIM - Istenirse o kadar çok örnek bulunabilir ki... Bir kere bu, hukuk açısından kabul edilemez. Diyelim ki Kıbns'ta Türkler ve Rumlar kararlan birlikte ahyorlar. Bu durumda bile Kıbns'ın AB'ye üye olabilmesi hukuk açısından olanaksızdır. Kaldı ki, AB'ye üyelik başvurusunu yapan Kıb- nslı Rumlardır. Üstelik de bunu Kıbnslı Türklerin bütün itirazlanna karşın yaptılar. Dolayısıyla bu, hukuk açısından kesinlikle kabul edilemez. - Zaten Prof. Mendelson da konuyla ilgili ha- zırladığı hukuki mütalaada ^'Kıbns'taki durum iki Almanya 'ya benzetilemez. Kıbns 'taki durum apayndır" diyor... ARIM - Doğru söylüyor. Mevcut, geçerli hukuki antlaşmalar ve anlaşmalar açık. AB, üyeliğe kabul ederse büyük hata yapar - Sizin hazırladığıntz "Kıbns ve Uluslararası Hukuk" ktabındagözüme çarpan birşey daha var. Orada "Kıbns, uluslararası antlaşmalar temel ya- pı olarak alınıp kurulan tek devlet değil" denili- yor. ARIM-Tabii. Bunun dünyada örnekleri var. Bu- rada hiçbir özellik yok. - Öteyandan burada da Rum tarafimn argüma- nı var. Rum Başsavcı Mariddis "Mendelson rapo- ru doğru değildir. Hatalıdır. Uluslararası hukuka göre kabul edilemez " diyor.» ARIM - Bu da onun görüşü... Bakın. burada AB, siyasi bir tutum içine giriyor. Hukuku göz ardı edi- yor. Biz bunu geçmiş yıllarda, Bağlantısızlar Blo- ku'nun hiç durmadan araya girmesiyle BM'de gör- dük. "BM Genel KuruhTndan bir karar çıkarnrsak hukuku yanımıza alnuş oluru/" sanıyorlardı. Ama. hepınıizin bıldıği gibi. uluslararası hukukun başlıca temeli ve kaynağı antlaşmalardır. Dolayısıy- la bu tutum AB'den beklenmezdi. Cünkü Avrupa'da hukuka saygı esastır. Aynca Kıbns, BM'nin uğraş- tığı bir konu. Adada BM Banş Gücü var. Düşünün ki AB böyle bir yeri üyeliğe ahnak istiyor. ABden beklenebilecek. kabul edilebilecek bir yaldaşım de- ğil. Buna tabii ki Türkiye'nin tepkisi olur. Hukuku göz göre göre göz ardı ediyoriar, siyasi bakımdan so- run çıkanyorlar. Doğu Akdeniz'de kriz yaratıyorlar. Bunu nasıl yapıyorlar.. doğrusu anlamak mümkün değü. - Buradan bakarak aralık ayını nasıl görüyor- sunuz? ARM-AB, aralıktaki KopenhagZin'esi'ndeKıb- nslı Rumlan üyeliğe kabul ederse büyük hata eder. Buna Türkiye'nin büyük tepkisinin olacağına hiç şüphe yok. Çünkü bu, gayet açık seçik bir durum. Kıbns'ta bir süreçvar. 1964'tekiBM Güvenlik Kon- seyi karan sakattır. Ama orada Kıbns sorununun uluslararası banş ve güvenliği tehdit edebilecek ni- lehkte olduğu vurgulanır. BM Güvenlik Konseyi 'nin meseleye el koyması için böyle kritık vaziyet olma- sı gerekir. Bu kritik vaziyet üzerine BM Güvenlik Konseyi işin içine girdi: Genel Sekrcterler çalıştı. But- ros Gali fıkirlerdizisini açıkladı. Şimdiki Genel Sek- reter Kofı Annan. 12 Eylül 2OOO'de bir açıklama ya- parak."KıbrB'ta taraflar eşittir. Birbiıierini temsil edenıezkT.VeniWrortakhkkurulnıalıdır"dcdı Onun üzerine Sayın Denktaş, Klerides'le yüz yüze görüş- meleri başlatma karan aldı. Yani. iş güzel bir mec- raya girerken AB aralık ayı içinde bunu yaparsa piş- mişaşasoğuksukatmışolur. Sadece pişmişaşasoğuk su katmakla kalmayacaklar, büyük bir kriz çıkar- tacaklar. Benım kanım bu. Hukuki tezlerlmlze karşı çıkmak zor - Hazuiadığınız Kıbns kitabına geri dönecek olursak... AREVI - Biz AB'nin bu haksiz tutumunu hep bir- birimize söylüyoruz. Dış Pohtika Enstitüsü'nde bun- lan konuşurken uluslararası hukuk profesörlerine bukonuda bir çahşma yaptınp onlann mütalaalannı dış dünyaya duyurma karan aldık. Antarya'da bir toplantı yaparak AB üyesi ülkelerin gazetecileriyle bunlan konuştuk. - O toplantida nasıl bir sonuç aldımz? ARIM-AB gazetecilerinin bir kısmıyla bayağı tar- tışnk. Ama bizim hukuki tezlerimize karşı çıkmak gerçekten çok zor. Bunu da gördüler. - Yoksa Yunan ve Rum tarafı dünyaya seslerini daha mı iyi duyurabiliyorlar? Ya da, tanıttm,ya da kulisfaaliyetlerinde bize kıyasla daha mı ustalar? AREVI-Bu kitabı biraz dabunun için hazıriamaya karar verdik. Türkiye'de bile geçmişte olanlar unutuluyor. O zaman buyrun, Avrupa'yı düşünün... AB, Kıbns'ta büyük bir işin içine girdi. İçine girdiği bu büyük işi berbat edip mi bırakacak, yoksa biraz daha, "Vaziyeti kurtarayun," mı diyecek. Ben- ce,"'Vazr»eti kurtaraymır demesi lazım. - Peki, "Variyeti kurtarmama" alternatifi ne olabilir, sizce? ARIM-Kıbnsh Rumlarm o başvurusunu daha ileri bir tarihe atmak olabilir. Biraz daha vakit kazanılır. Sayın Denktaş'la Sayın Klerides zaten görüşüyoriar. Ortaya çıkan sözler de "ortakfckdevleti". E, o zaman daha ne? Kıbnslı Rumlar bundan nasıl kaçabilirler? Bana göre kaçmamalan lazım. - Bu zaten onlann da çıkanna değil mi, uzun erimde? ARIM- Her halükârda onlann da çıkan böyle bir ortakhk devletinden kaçmamayı gerektiriyor. - Tamam da, Rum tarafmda, "Anlaşma olsa da olmasa da bizAB 'yegireceğiz. Türk tarafı de ken- di düşünsün" havası sezinlemiyor musunuz? ARIM-Orada bu hava olabilir. Ancak, Rumlann AB'ye üyelik başvurusuyla çok büyük hata ettikleri de kesin. Yanlış hatırlamıyorsam, Klerides'in ken- disi 1975'te, resmi olmayan bir toplantida yaptığı konuşmada şunlan söylemişti: "Biz Kıbns sorununda hata ettik. Azmhk-çoğun- hık meselesinin üzerine çok gjrtik Kıbns'ta Kıbnsh Rumlaria \unanistan. Kıbnslı Tünderle Türkiye karşdüdı azmhkdurumundadır. Bizvanhş bir hesap yapnk." Kıbnslı Rumlar AB'ye girerlerse başka bir yere taşınmayacaklar. Yine Türk- Yunan ilişkileri belli bir denge içinde gitmek zorunda olacaktır. Dolayısıyla, onlann bugünkü."Her şey benim," zihniyetinden uzaklaşmalan kendi lehlerinedir. AB de umalım ki gerçekleri görür ve anlar. Güney Kıbns sorunlu bir yer. Bir de 11 Eylül saldmlarından sonra herkes ar- tık sorunhı yerleri pohpohlamanın hiç kimseye yarar getirmediğini daha iyi anlıyor. O nedenle de Kopen- hag'da iki defa düsünmeleri lazım.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle