25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 OCAK 2002 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorusacumhuriyet.com.tr AÇIK MUMTAZ SOYSAL Kuş BELKİ görmüşsünüzdür: Televizyon kanal- lannın verd/ğı örtemli birtenis turnuvasında ser- vis topu alçaktan uçan ufacık bir kuşa çarpı- yor. Korkunç darbenin etkisiyle ölüp korta dü- şen hayvancağız. Önünde hüzünle diz çökerek istavroz çıka- ran genç oyuncu. Yürek parçalayan bir tablo ve "kaza" tanı- mına tam uyan bir olay. Çünkü, "kaza"denen olaylann çoğu gerçek kaza tanımına girmez. örneğin, yaya geçidi dışında karşıdan kar- şıya geçmeye çalışan kişiye bir arabanın çar- pışı tam anlamıyla kaza mıdır? Yapılmaması gerekeni yapanın ve gösterilmesi gereken dik- kati göstermeyenin karşılıklı kusurlarıyla olu- şan sonuç, tenis topuyla ölen kuşun Örneği- ne benzer mi? Bilmem kaç milyarda bir ola- sılıkla ortaya çıkan bir olayda, ne zavallı kuş bilir tenis kortu üzerinde alçaktan uçulmaya- cağını, ne de tenis kuralları arasında "uçabi- lecek kuşa dikkat" diye bir kural vardır! Türkiye'yi yönetmeye soyunmuş siyasal kadrolarda ve çıkarlarını onlara bağlamış- lann medyasında bir kızgınlıktır gidiyor: Ban- kacılık Yasası'nın veto edilmesi 16 milyar do- larlık IMF kredisini geciktirmişmiş. Yüze göze bulaştırışlann faturasını Çanka- ya'ya yıkmanın son örneği. Bir yığın soruyu birden sormaz mısınız? Yasa yapanlann anayasaya uygun yasa yap- maları gerekmez mıydi? Hukuk devletinde degilmişiz gibi, dış istek- ler doğrultusunda akıllara estiği gibi yapılmış bir yasa Çankaya'dan geri dönünce, kabahat yapanda mıdır, döndürende mi? Geri çevirme, klasik anlamda bir veto mu- dur, yoksa sadece uyarı mı? Kusur varsa düzettirsiniz, biter. Yok, öyle değil, "aynen iade" edilecekmiş. Çankaya, hakkı ve hatta görevi olarak Anayasa Mahke- mesiyolunu kullanırsa, yasanın yurürlüğü dur- dunjlunca veya iptal gelince işlerin arapsaçı- na dönüşündeki sorumluluk da mı Sezer'in ve mahkemenin olacak? Tenis oyunundan öteye ciddi bir uğraş olan politikanın kurallarını anayasa çizer. Bu ku- rallar bilinirken, yaptığı kusuriu yasa Çanka- ya'dan dönen politikacı, kort üzerinde uçan kuş gibi rastlantı kurbanı mıdır? Kusurlu ya- sa hükmünü görevi gereği geri çeviren dev- let başkanının da rastlantı sonucu kuş öldü- ren tenisçi gibi kahrolması beklenemez. Devlet, oyun yeri değil ki. Herkes, iyi kötü görevini yapacak. Daha doğrusu, kötü değil, iyi yapmalı. Gençler Gidiyorlar! Prof. Dr. Necdet ADABAG DTCFDekam U nlü Italyan yazar/şairi G. Le- opardi bir yazısında yılbaşın- da takvim satan bir satıcıyla konuşur ve gelecek yılın na- sıl olmasını istediğini, bek- lentilerini sorar. Satıcının ağzından kendi- si konuştuğu için, gelecek yılın da geçen yıl gibi karanlık olacağını söyler ve kesinlikle beklentılerine yanıt alınamayacağının altı- nı çizer. Doğal olarak bu ve bunun gibi sa- tırlan okuyan olaır ve eleştirmenler, Le- opardi'nin karamsar bir şair/yazar olduğu- nu, yaşamı kapkaranlık gördüğünü savlar- lar. Haksız da sayılmazlar. Ne ki, satır ara- lan dikkatlice okunduğunda, yaşamdan bü- yük keyif aldığı, insanlık adına doğayla ve sosyal adalet adına zorbalarla savaşım ver- diği görülecektir. Biz de 2002 yılına girerken karamsar mı olmak yoksa ıyimserlik mı taşımak gerek- tığine henüz karar verememiş biri olarak, bu yazının başına oturduğumuzda ister iste- mez geriye bakmamız gerektiğini düşündük. Bir başka deyişle, geçmışte olanlara baka- rak gelecegi okumanın daha yerinde olaca- ğına, tersine olursa, yarulacağımızı bilme- nin bızi doğrulara götüreceğinin aynmmda olarak işe koyulduğumuzda karşımıza yine kopkoyu bir görüntünün çıktığını gördük. Ayakta kalmamızı zaman zaman, yer yer bu kopkoyuluğun arkasından ışıldamaya çalı- şan kimi soluk ışıklara ve içimizdeki yıkıl- mak istemeyen coşkuya, dahası, hayallere borçlu olduğumuzu gördük. Yılbaşı akşamı televizyonda bir konuşma yapan Italya Cumhurbaşkanı Ciampi Avru- pa Birliği'ne, savaş zamanında karşı karşı- ya kalan komşu uluslann çocukJannın ver- dikJeri yaşam savaşımı (mücadelesi) sırasın- da kurduklan hayallerle ulaşıldığını söyle- di. lnsan en zor zamanlannda ayakta dura- bümesini, yalnızca kurduğu hayallere borç- ludur diye düşünüyorum. En sıkıntılı za- manlarda şiire sığınmak ve göğüslenmesi ge- reken zorlukJan ileriye dönük kuracağımız düş dünyasırun akıcılığına gömmek. tek ça- re olarak gözükmektedir. Fakültenın önünde çaresizlikten kendisi- ni yerlere atan zavallı babanın çağnsını din- dirmesini. ileriye dönük kuracağı düş dün- yasının varsıllığından beklemek hayalcilik olur. Çünkü o köylü yurttaş Leopardi gibi, o kopkoyuluğun ardındaki ışıltılan yakala- yacak düzeyde yaşam boyu bilgilenmek fır- satını yakalayamamış ve biz aydınlar gibi ya- pamadıklanmızuı üstüne gideceğimize. ta- sanlarunızı elimizin tersiyle itip bir başka bahara bırakmak aymazlığını göstereme- miştir. Önünde somut, elle tutulur bir ger- çek vardır ve bu gerçek onu düş kınklığına uğratmıştır. Tıpkı sanayüeşeceğimiz sözü- ne kanıp köydeki çiftini çubuğunu satarak kente yerleşen ve kaloriferli evlerde yaşam yorgunluğunun neden olduğu sırt ağnlanru dindireceğini düşünen; kentsoylu olmanın ge- reği çocuğunu ünıversiteye göndermek yan- lışüğına düşen ve esenlik yerine elindeki, avu- cundakiniyitirenbinlerce insangibi... Bukı- nlan düşü onarmak olanaklı değıldır. Ne öz- veriyle katlanıp çocugunu okullara gönde- ren babanın ne de yıllarca okuyup öğrenmek ıçin üniversite kapısını aşındıran ama so- nunda işsiz kalan genç adamın... Bu gençler nereye gider? Tıpkı Duygu AykaJın "Bulutiar"ı gibi. Göç olgusu ye- ni bir şey değil, dıyenleri, görüyorum ama, bu son yıllarda olduğu kadar olmadı hiçbir zaman. Dahası, gıden gelmiyor. Gelmeme- nin yollannı anyor. Bir kere göç etmeye başlamasuılar; o yol açılmış bir kere. Ne ya- zık kı gidiyorlar. Gideni geri getirtemiyo- ruz. Her gidenle bir beyin gıdiyor. Otuz-kırk yıl önceden var olan bu sorun, bu yıllara kar- şın, çözümlenmemiş, dahası, giderek so- run ağırlaşmıştır. Dönmeyenler, bulunduklan yerde kendı- lerine bir yaşam düzeni kurarlarken dönen- lerin zorunlu hizmetlennden ötürü uzman- lık alanlanyla yakından uzaktan ilgisı olma- yan işlerde çahştınldıklan ve dönüp ülke- ye hizmet etmek isteyen bu gençlerin de ki- mılerinin ilk fırsatta geldikleri yere dön- dükleri gözden uzak tutulmamalı. On bin kı- lometre ötede mutluluğu arayan gençler ço- ğaldı giderek. Leopardi doğduğu kentten. da- ha küçük yaşta, kaçmak ve büyük kentle- rin havasını solumak istemişti. Günün bi- rinde ıstediği olmuştu. Ancak şiirlerine esin kaynağı olan o güçlü duygusallığını, doğ- dugu, büyüdüğü yerde çok daha etkin bir bi- çimde kullandığını söylemek istenz. lnsan bir kez çevresine ve insanlara yabancılaş- mayagörsün!.. Göçmen kuş örneği göç eden gençlerimiz özlem ve gözyaşıyla birlikte "yeşü" kâğıt- lar götürüyorlar ceplerinde. Gençlerin dev- let olsun, özel olsun harcadıklan parasal kaynaklan hesap etmeye kalkarsak bu işin bir de maddi yüküne ulus olarak katlandı- ğımızı bilmemiz gerekir. Bu parasal çıktılar ülkede kalabilir, ülke ekonomisine katkıda bulunabilirdi. O paralarla daha sağlam alt- yapıh üniversiteler kurabilirdik. Geçmişte bir başbakan "Her mahaflede bir mirvoner ya- ratacağun" demişti. Keşke bir bilim adamı yaratalım, demış olsaydı! Bugün Türkiye gerçek anlamda bir bilim ülkesi olacak ve tüm Asya'dan, Ortadoğu'dan, belki Balkan- lar'dan bize öğrenci gelecekti, ki bir zaman böyleydi, örneğin Yunanistan'dan bize oku- maya öğrenci gelirdi. Niçin Türkiye bilim alanında küçük Amerika olamadı ki! Yok- sa eğitim ve öğretimin niteliği mi düştü? Bi- lime aynlan pay giderek azaldı mı? Yoksa biz mi üniversitelerimizde giderek kalaba- lıklaştık? Sosyal'de olsun, fen'de, tıp'ta ol- sun çok önde gıden fakültelerımiz var. Bun- lara öğrenci yığıp hantallaştırmak yerine da- ha çok işlerlik kazandırmak gerekmez mi? Bizim fakülte de öyle... Geçmişte ülkenın ön- de gelen öğretmenlerini yetiştiren DTCF, bugün çıkışlısına (mezununa) iş bulama- makta, öğretmenlik kapısını artık mezunla- rına kapalı tutmaktadır.(*) Öğretmenlik ko- şulu olarak öne sürülen formasyon eğitimi- nı kısa bir sürede, ücretsiz olarak vermenin yollan aranmahdır. Aynca eğitim fakültele- nyle fen- edebiyat fakülteleri arasında öğ- retmenlik konusunda bir iş bölümü yapılma- lı, ilköğretim öğretmenligine eğitim fakül- teleri mezunlan. lise öğretmenligine fen- edebiyat fakülteleri mezunlan atanmalıdır. Öte yandan, ÖSYM'nin yapacağı bir sına- vı kazanankişi, ancak öğretmen olarak atan- malıdır. Öğretmenlik kadrosunun gereği ka- dar bu fakültelere öğrenci alınmalı ve bu kadar çok öğrenciye kalabalık fakülteler ya- ratılmamalıdır. Tersine olursa, ne öğretmen yetışir ne de bilim adamı... Uzun bir süre önce Fazıl Say'ın "Nâznn Oratoryosu'"nu dinlerken bu çağdaş kafalı gençlerin tohumunun 1923-38, bilemedin, 1950 yıllannda atıldığını düşündüm. Önü- nü açmak ve ülkede tutmanın yollannı ara- mak gerekiyor bu gençlerin. yoksa bu gü- zel ülkemizı, hak etmeyenlenn ellerine bı- rakmak zorunda kalınz. (*) Bknz. Cumhuriyet, 28 Kasım 2001 Zeynep Aliye MAVİADAM ATTİL4 İLHAN'LA SÖYLEŞİLER bilgi yayınevi Zeynep Aliye'nin okura, "Orada kımse var mı!" seslenışı. Genel kabullerden nefret eden, geçmişin ve şımdının değerlerını aklının süzgecınden geçirerek özgün sentezlere ulaşmayı yeğleyen bir aydın, bir düşünce adamıyla. Attilâ llhan'ia söyleşıler. I www.bilgiyayinevi.com.tr BİLBI YAYINEVİ Meşrutiyet Cad. No:4S/A Yenışehir - 06420/ANKARA Tel- (0-312) 434 49 98 - 434 49 99 FakS' (0-312) 431 77 58 BILOI DAÖrnM Naritahçe Sok. No:17, Kat.1, Cağaloğlu - 34360/İSTANBUL Tel- (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks (0-212) 527 4119 BİLGİ KtTABEVI Sakarya Cad No.S/A Kızılay • 06420/ANKARA Tel (0-312) 434 41 06 • 434 41 07 Faks (0-312) 433 19 36 Erendiz fliasii Kadınlığım, Yazarlığım, Yurdum Turkıye Gazetecıler Cemıyetı'nın yayınladıgı gunluk Bizim Cazete Ulke sorunlanna ılışkın rapofanyla, araştırmalanyta, koşe yazılanyla, tarafsız haberterıyle srvıl toplumlann gazetea. Duzenlı okumak ıçın abone olun. Tel: 0212.51108 75 Yerbilimci Aykut Hoca... Erendiz Atasü'nün Kitapları SARIYER SULH HUKUK HÂKtMUĞl'NDEN DosyaNo: 199769 Mahkememızın 1997 69-187 karar sayılı ılamı ıle Şıran. Kınntı Köyü. Cilt: 048 02. Sayfa: 31, Kütuk: 102'de nüfusa kayıtlı Hüseyın ıle Zeykır'den olma 1.2.1961 d lu Hasan Avdoğan'ın aynı yerde nüfusa kayıtlı babası Hüseyın Avdoğan'ın velayetı altına alın- dığı ılan olunur. Basın. 4771 Arş. Gör. Umut Barış Ulgen Irü 1 996 yıhnda üniversitedeki üçüncü yı- lımda tektonik dersine yurtdışından ye- ni gelen bir hocanın gireceğini duydu- ğumuzda meraklanmışhk. Dünyanın en iyi okullanndan biri olan MÎT'ten (Massachusetts Institute of Technology) gelen bu bilim ada- mını hayli merak etmıştık. Birkaç ders geç- tikten sonra ışılhlı gözlen, heyecanla ders an- lanşı, Türkeğitim sısteminin zorluklanna kar- şı tepkileri ve örnek da\Tanışlan tie kısa za- manda çok sevdiğimiz bu bilim adamı hoca- mız, şu sıralar yoğun bakımda bulunan Prof. Dr. AykutBarka idi. Memurlaştınlmış ve dü- Avrasya Yerbilimleri Enstıtüsü şünce üretmeyi unutmuş hocalar yanuıda, bit- meyen enerjisi ile ülkesi ıçin, insanlık için ge- ce gündüz çalışan, altın değerindekj bilgile- rini sayısı 20'yi aşan yüksek lisans ve dokto- ra öğrencüeri ile Barka hocamız kalplerimiz- deki seçkin yerini almakta gecikmemişti. 17 Ağustos depremmden sonra yüzündekı üzüntülü ifade ile arazi çalışmalan sırasında yanına gelen köylü-kentli, kadın erkek ço- cuk demeden herkesi dinleyen ve depremi defalarca anlatan Aykut hocamız sabn ve dep- remzedelere karşı içten, sevgı dolu yaklaşı- mı ile örnek bir insan olarak bızlere bir bilim adamının görevinin bilimsel çalışmalar yap- mak ve öğrenci yetıştırmekle bıtmedığini, halkı bılgilendırmenin de önemini gösteri- yordu. Aykut Barka hocamız, rahatsızhğından kurtuldugunda; biz onun "arük yeter" de- meyeceğine yürekten ınanıyoruz; hepımiz bılıyoruz ki bu denli çok uyuyarak, fazla tem- bellık ettım diyerek yenıden çalışmalanna devam edecektrr. Hocasını yıtinneye yürek dayanmaz. Bilim toplumu ohna yolunda bü- yük çabalar gösteren Aykut hocanın yenıden üniversıteye, öğrencılenne. arkadaş ve dost- lanna dönmesını sabırsızlıkla ve özlemle beklıyoruz. * Taş Üstüne Gül Oyması, öykü * Kadınlar da Vardır, öykü * Onunla Güzeldim, öykü * Lanetliler, öykü • Oullara Yas Yakışır, öykü • Dağın öteki Yüzü, roman • Uçu, öykü 2600ooo.- 3500000.- 2600000.- 3500000.- 3500000.- 6000000.- 2600000.- • Gençliğin 0 Yakıcı Mevsimi, roman 3500ooo- • Benim Yazarlanm, deneme • Kadınlığım, Yazarlığım, Yurdum, deneme 5500ooo - 7000000.- I.O) FM] VJfrpjirnT^rT( www.bilgiyayinevi.com.tr BILGI YAYINEVİ Meşmtıyet Cad 46AYerışehr-C6420'ANKARA Tel (0-312) 434 49 98-434 49 99 Faks (0-312)43177 58 BİLGİ DAĞtTIM Narlıbahçe Sok. No 17, Kat1, Cağalojlu - 34360/İSTANBUL Tel (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks (0-212) 527 41 19 BİLGİ KITABEVİ Sakarya Cad 8JA Kızı:ay • 06420ANKARA Te! '0-312) 434 41 06 • 434 41 07 =aks (0-312| 43319 36 shudin 700?COLLECTION L V V LPRESTIGE... Kendinden emın, başanlı ve karizmatik G E L E C £ 6 ! N C • •- « i ve özgür bireytere modern tasanmıar... PRESTIGE nus Cord iogosu hjrrt Isîıkbol bayılennde b otısvens keyfı w w w . i s t i k b a l . c o m . t r Ütretsiı Tükerici Hattı 0800 361 5558Y a / a n a c a k ç o k / e y v a r "
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle