Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2002 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorusfecumhuriyet.com.tr
MUMTAZ SOYSAL
Irak Çelişkileri
lişkik
Ç
CUMHURlYET'ın dünkü haberi, Birleşmiş
Mılletler silah denetçılerınin Irak'a girmelerini
sağlamak için Ankara'ca girişilen çabaların ba-
şanszlığını yeniden ortaya koydu. Askeri hare-
ket istemeyen Türkiye, Amerıka'dakı şahinlerı
yumuşatabilmek amacıyla çabalıyor; fakat ol-
muyor.
Ankara-Bağdat-VVashington üçgenındeki çe-
lişkiler giderilmedikçe de, olmayacak.
> elişkilerin birincisi, Ortadoğu ortamında ge-
_ ' çertı olmayan bir soyutlamaya giderek Irak'la
Sâddam'ı birbirinden ayrı düşünmektır.
"Ülkenın toprak bütünlüğüne ve halkına say-
gımız var; ama Saddam'a güvenmiyoruz; o
devrilmedikçe durumlar düzelmez" düşünce-
si. Atlantik ötelerinden bakıldığında Amerikalı şa-
hınlenn ve Bush ailesinin takıntılarına ne kadar
uygun düşerse düşsün, yörenin gerçekleriyle ve
Türkiye'nın geleneksel Irak politikasıyla örtüş-
müyor.
Bölge koşulları, genellikle otoriter rejimleri ve
tek partılilıği teşvık eder. Ayrıca, Baasçıların,
farklı kanatlarla da olsa, iktıdarda olduğu Irak ve
Suriye gibi ülkelerde partı ideolojisıyle askerin
gücü bütünleşmış durumdadır. Dolayısıyla, med-
yanın tepeden kontrol edildıği ortamlarda baş-
taki kişiyi değiştirmenin gerekçesini halk yığın-
larına anlatmak zor olduğu gibi, Saddam gidip
yerine başkası geldığınde pek fazla şeyin de-
ğışmeyeceğını de herkes bılir.
Böyle olduğu ıçindır kı, Türkiye'nin gelenek-
sel Irak politikası, rejimi ve başındaki kişiyi tar-
tışma konusu etmeden, geneldesıyasal ve eko-
nomik nedenlere dayalı olarak Bağdat'la iyi ge-
çinmektir. Saddam kötü de, sankı Faysal'lar. Nu-
ri Said Paşa, Kasım, Artf'ler. Hasan Elbekr pek
mı lyiydı?
Yahut, yıyıcilıkleri şımdiden ayyuka çıkan söz-
de "Ulusal Kongre"ciler çok mu iyi olacak?
Dolayısıyla, söz konusu üçgende Ankara'nın
yapıcı rol oynayabılmesi iki koşula bırden
bağlıdır.
Birincisi, yörenin gerçeklerini VVashington'a da-
ha iyi anlatabilmek.
Ikincisi, çok önemli: Bağdat'a "Yapmaytn, et-
meyin; denetime açılın" derken, yalnızca tek ta-
raflı nasihatçilik rolünden sıynlarak konuyu iyi an-
lamak ve eğer varsa, Irak'ın da haklı olabilece-
ği noktalan görmek. Özellikle, bunu yaparken,
kendisı ne kadar beğenılmezse begenılmesın,
baştaki kişiyi yerin dıbine batıran dış korolardan
uzak durmak.
Devleti iknaya çalışırken başındaki kötülen-
mez. Hele Ortadoğu'da.
Bankalar îçin Çözüm Önerimiz
Prof. Dr. Orhan ŞENER
S
on günlerde ülkenın cid-
dı sosyoekonomık so-
runlan göz ardı edılerek
EMF'den sağlanan bor-
cun önemli bir bölümü,
güç durumdakı bankalan kurtar-
mak içın kullanılacağı kesınleşmış-
tir. Ne var b , bu tür yüzeysel ön-
lemlerin sonraki yıllarda aynen
198O'li yıllarda olduğu gibi, son
derece olumsuz etkilen olacağı göz
önünde bulundurulmamaktadır.
Bankacılık alanında gereklı yasal dü-
zenlemelerin şimdiye kadar yapüa-
mamış olması; bankalann sahiple-
n tarafindan hortumlanmalannı. iç-
lennin boşalülmasını ya da kendi fîr-
malanna ucuz kredi açılmasını ge-
lecek yıllarda da teşvik edecektir. Bu
koşullar alnnda devletin iç ve dış
borçlannın arttınlması karşılığın-
da, bankalannkurtanlmaya çalışıl-
masının ekonomik ve sosyal malı-
yetleri önemli boyutlara ulaşacak-
tır. Durumu ABD uygulaması yö-
nünden ele aldığımızda. ülkemizde-
ki bankalan kollama operasyonla-
nnın piyasa ekonomisi kurallanrıa
ne kadar aykın olduğunu açıkça gö-
rebiliriz(!). Bu ülkede bankalann
toplam finans sektörû içındeki pa-
yı. 1980'li yıllardakı yüzde 60 ora-
rundan son yıllarda yüzde 24'e in-
mıştır. Bunun anlamı yüzlerce ban-
kanın iflas etmesıne karşın yine de
devlet tarafindan kurtanlmamasıdır.
Başansız bankalar ya batmıştır ya
da birleşme yolunu yeğleyenler ken-
di kendilerini kurtarmışlardır. Ay-
nca çok sayıda banka. çalısanlan-
na satdmıştır. Böylece. Hazıne'ye
ve vergi mükelleflerine herhangi
bir sosyal maliyet yüklememişler-
dir. Gerçekten piyasa ekonomisi
anlayışını kabul eden bir ülkede
Kadir Has Üniversitesi
böyle bir çözüm geürilmesi, dürüst
çalışan bankalann lehine rekabet
kurallannın işlemesine yol açmış-
tır. Sonuçta ise finans sektöründe
bankalann payı giderek düşmüş
olup boşlugu yannm fonlan, emek-
li sandıklan, sigorta şirketleri ve
borsa giderek artan önlemleriyle
doldurmuşlardır. Bankalann yerini
alan bu finansal kuruluşlar reel sek-
töre ve üyelenne dahauygun koşul-
larda kredi vermektedırler. Örne-
ğin, çok sayıda konut ve tanm sek-
töründeki finansal kuruluşlar ve ko-
operatifler üyelerinin çıkarlan doğ-
rultusunda uygun kredi olanaklan
sağjadılar.
Ülkemizde ise 1980'li yıllarda
siyasal çıkar sağlayan çok sayıda ki-
şi doğru dürüst bir risk yüklenme-
den, bankacılık yapma yerine dev-
let tahvili ve Hazine bonosu satın
alarak yüksek oranlarda reel kâr el-
de ettiler. Kamudan transfer edilen
genel müdürlere astronomik ücret
ödeyerek çıkarlannı daha da artnr-
dılar. Dünyanın finans merkezle-
rinden bırisi olan Cenevre'de bile bu-
lunmayan gökdelenler yaparak ge-
nel merkezlenni değiştirdiler. Bü-
tün bu savurganlıklannın önemli
bir bölümünü vergi matrahından
düşürerek topluma vergisel mali-
yetler yükledıler. Savurganlıklann
önemli bir bölümü ise kredi mali-
yetlennin yükseltilmesi biçiminde
enflasyonu daha da yapısallaşürdı.
Yukanda özetlenen ABD ömeğin-
de olduğu gibi piyasa çözümlerini
göz ardı ederek ya da daha rasyo-
nel önlemleri alrnayı düşünmeden.
güç durumdakı bankalan kurtar-
maya çahşmanın herhangi bir eko-
nomik dayanağı bulunmamaktadır.
Aşağıda önereceğimiz, "bankala-
nn çataşanlarma sanlmasT yönte-
mi en erkin çözümü vermektedir. Bu
yöntemle, bir yandan çok sayıda
banka personeünin işsiz kalma so-
runu çözüme kavuşturulurken diğer
taraftan banka kurtarmanın devlet
bütçesine olan maliyeti de sıfirlan-
maktadır.
Son otuz yıldan beri gehşmiş ül-
kelerde kamunun bürokrasi, adam
kayırma ve kötü yönetiminden. özel
sektörün kayıt dışı kalma, vergi ka-
çırma ve tekelleşme gibi olumsuz-
luklanndan kaynaklanan sorunlan-
na çözüm getirmek amacıyla yeni
birüçüncü sektör geliştirildi. Endüst-
riyel demokrasi ya da halk kapita-
lizmi adıyla ekonomi literatüründe
yerini alan bu sistera gelişmiş ül-
kelerde demokrasinın daha da ıyi iş-
lemesini sağlamak amacıyla olduk-
ça yaygın bir uygulama alanı bul-
du. Bu uygulamanın ülkemizde.
özelleştinne lobisınin yoğun baskı-
sı altında altyapısı oluşturulmadan
ve rehabüite edılmeden, çahşanla-
nna sanlan ve yine de başarüı sa-
yüabilecek Karabük Demır-Çeük
fırması olarak tek bir ömeği bulun-
maktadır Sayın İlhan Seleuk'un da
vurguladığj gibi. çalışanlannın ay-
nı zamanda sahibi olduğu Cumhu-
riyet gazetesınden. kriz nedeniyle bi-
le çalışanlannın işine son verilme-
miştir. Buna karşın basın sektörün-
de işine son verılen personel sayı-
sı binleri bulmaktadır. Bu örnek-
ler, endüstriyel demokrasi uygula-
malannın aynı zamanda kriz orta-
mında işsizliği önleyen, etkin bır
araç olarak kullanılabileceğini de
göstermektedir.
Bu yazmın amacı. iki önemli ma-
li krizin yol açüğı işsizük sorunu-
na Sayın Derviş uygulamalannın
çözüm getirme yerine, çalışanlan-
nrn işine son vererek önce devlet-
leştirilen ve sonra özelleştırümek
istenen özel bankalara ilişkın poli-
ükasının ortaya çıkaracağı sosyoeko-
nomik nskleri azaltmaya yönelik-
tir. Daha şimdiden on binlerce ban-
ka çahşanuıı depresyona sokan bu
politikaya karşı önerdiğimiz alter-
natıf endüstriyel demokrasi uygu-
lamasınrn teorik da>'anaklan ve dün-
ya uygulaması aşağıda özetlenmiş-
tir.
Endöstriv^tdemokrasinin teorik
da\anaklan: Çalışanlann çalıştık-
lan firmaya sahip olmalannı öngö-
ren bu sistem, kapıtalizmin ve sos-
yalızmın iyi taraflannı birleştırme-
ye çahşan John Stuart \lill tarafin-
dan yüz yıl kadar önce formüle edıl-
meye çalışıldı. Aynı model sonra-
ki vıllarda ise "Capitaüsm. Sod-
aüsmand Democrac>" adlı \ apınn-
da Marksist anla\ıştan ayn bir yol
izleyen Schumpeter tarafindan sa-
vunuldu. Schumpeter, özet olarak;
kapitalizmin kendi yaratöğı iç di-
namiğiyle ıleride sosyalizmle bir
noktada buluşacağı görüşünü be-
nimsedı. Böylece. her iki ekono-
mistin görüşleri gunümüzde özel-
leştirmenın sosyal yönüne ağırlık ve-
renbirbıçımde, "halkkapitaliznıi"'
adıyla geniş biruygulama alanı bul-
du. Son yıllardaki uygulamalar Ja-
ponya, ÂBD. tngütere, Fransa baş-
ta olmak üzere çok sayıda gehşmiş
ülkeye yayıldı. Ozelleştirmenin ın-
san yönüne ağırlık veren bu mo-
del, özelleştirme lobisinin hükü-
metlere "bkrfisaüş"ı empoze etme-
si nedeniyle ülkemizde uygulama
alanı bulamamıştır. Bu açıklamala-
nmız endüstriyel demokrasi anla-
yışı yerine az sayıda kişıye çıkar
sağlamaya yönelik, Türkıye'nın
özelleşürme uygulamalannın nıçın
başansız olduğunu da göstennek-
tedir. Gelecek yazımda dünya uy-
gulamalan örnekleri ile ve sistemin
yararlan işlenerek bu yazım sonuç-
lanacak.
S
on günlerde med-
yada art arda çı-
kan haberler, ül-
kemizde küçük
yaştaki çocuklann cınsel
istisman olaylannı günde-
me getirmiştir. Adeta yok
varsayılan, yakın çevre-
mizde gerçekleşmeyeceğı
Çocuk Sömürüsü...
Prof. Dr. Esiıı KUNTAY
sanılan çocuk cinselliği-
nin sömürüsü tüm çarpıcı
gerçeklenyle gözler önün-
de sergilenmış, kamuoyu-
KüLTim • SANAT (0212) 293 «9 78
S BAKKAL ÇAI
,. _JTEPE KAKYA OHANDHA JS
FDEA1.-ÎPE AFM
PEMCM* OSKAR
6S2€0«
«42 20 21
421 08 55
S06 38 45
«B01 90
M8B4 00
T36 01 64
*35 19 15
391 1B36
3 M M 6 2
336 06 62
44S5S67
3M0OSO
4149C0O
4*7*9 96
362 51 00
4M30&4
443 60 30
4*8 08 66
300 09 70
-15 30--B3O-2-
-'3^0-16 15-19
-13 30-18 15-19
-15 00-17 30-SO
M3.30-16 15-19
0-13 0S-"flCO-t8
0-'330-16 15-19
0-'3 45-16 30-19
O-'ÎJO-tO 15-19
O-* 3-30-16 00-19
O-'3^O-16 00 16
5-14 45-'7 30-20
O-'3.»16 15-18
0-14.00-1630-19
0-«130-18.15-19
0--3JO-18 15-19
51 S 7 52O
00
00-21 45
50-21 *0 C-'CTESI 24 35
00-21 45GCTESİ24J0
5-22 00 C CTîS 24 45
00-21 4S İCTÎSİ24 1S
00-21 46-22 15 OCTESİJ4 15
30-21 X
'5 C-CTESİ.23 OC
00-21 45 C.CTESİ24 30
00-21-30
00-21 46 C/CTES!24.30
00-21 45
5S 5 2 O 5
330-18 00-18 30-21 30
4 30-- T co-19 30-22 30
53O-1B00-21 00
6 OO-'SJO
4 '5-1« 46-19 15-21 46 CCTESİ24 00
445-" 15-1945-22.15
3 30--0 15-19 00-21 45
4 50-'
7
35-20 20
5 ' 3 0 2 5
ANKARA
AMCARA
ANKARA _
AMCARAON
A M C A M T B .
AMCAAAKOHU
3 0 4 0016 30
OO--3JO-16 15-
0014 3O170O
003-306 5
30-"4 00-16 30-
55-1340-16.30-
S 5
19 00-21 _
ı» .30-22-00
5 00-21 46 CCTESj:24 15
6 00-21 30 C CTESİ 20 15-22 45
I9.20-23 15
-100-21 «6•13 43-1Sİ!
M5 00-17 4Ö-ZO3O
-14 00-18 46-19^0-28 16
-14 00-16 30-19 00-21 30
M3 15-180O-1845-Î1 30
-13.3G-1* 00-16 30-21 00 C.CTESİ.24 00
-13 30-1» 15--9 00-Î1 45CCTESI.23 46
1 3 30 •« '5 'SOC-21 45
•4 C-0 1« » -B002' 30
1 3 30 ' 9 1 5 19 00-21 43 CCTESt44-30
-1400--8 30 -ftOC-21 30
AOANA HCTHOKX
AHTAKYA KOHAK
DfYARBAKtR DtLAH
OANTEpmmaı
KONYAA
UAATVA
320 15 87
441 174C
441 17 4C
6
31206 43
237 01 31
24i isso
271 02S0
t 271 0EK
8
1 12 22
1 »77
1 aaeo
3O- 163O--9 3O-2" 3C
OC-13 20-14 00 "3 00-"B4û-2" 30
30-14 X-'B3C-1
9 00-2' 30
*S-15 15-1 •'45-20 -5-22.45
00-13 Sfr'B - 5-1 B 00-2i 46
00-13 3O-t6 -5-1BOO-21 46
00-13 30-18 '5--9 00-21 46
1 3O-14 0O-'S3O-'B0O-2' 30
4 30-1BOO-21 Xc*Mt-Mzi2 00
; 45-13 30-16 15 19 00-21 30
1 DO-133O-16 •S--800-21 46
G-20-13 15-16 iD-igjJS-ZZOOOCTESİ^ 56
I 15-13 46-1445-16 30-1*00-21 30
2-OO-14JO-171S-20 00
3J0-1S.0O-TS3O-Z1 00
1 30-14 00-16 30-"1
g 00-Z' 451
İ45-1S 15-1' 45-20 30 CCTESİ 23 30
1 30-14 00-16 30-' 9.CO-2' 30
1 10-13 45-16 30-" 9 10-S' *6 tVCTtSI2* 00
0^«-13.15-16 00-1845-2) X OCTEsTz* -3
1 30-14 00-18 3O1
B0O-2- 3C
0^0-13.00-1546-1830-21 15
2^0-1450-1700-19 15-21 30
2.00-14 SO-17 00-18 00-21 30
Q 15-13 00-1S 46-18.30-21 15
0 15-1300-1645-1830-21 i5CCTÎSh2330
1 00-1330-18 1S-1900-2' 45 OCTESİ.24 30
2 15-14 46-17 30-20 15
2 1S-15 »-16O0-21 0OCCTESt.a3 46
Q4&-i3 30-ie -5-1B 00-21 46
1 30-14 X-1 6 30-19 00-21 30
2 45-15 1 S- * "* 4S-20 15
3 «5-16 30-'6 45-21 30 CTESİ ?A2>R 11 00
1 »-13 30-16 00-18 46-21 30 OCTESİ 24 00
2 15-1445-'730-2015
30-19 00 21 30GCTESİ-24 -5
30-19 00 21 30
45-20 15-22 46
00-21 X CTESİT"*£Afl '" 3C
00-1B30 21 iS
46-1930 22 00
3C 8 K>20 3C
30 -S ÛO-20 3C
30-19 00-21 30
30-19 OC 21 30
30-1900 21 30
2 45-15 15-
4 0O-16 30-
1 0O-13 3C--
1 15-1400--
O30-1300
03O-133O-
1 30-I40C •
l 30 i*OO--
1 30-1400-
nu derinden sarsmıştır.
Yanlış ve sakıncalı olan
topluma yansıyan olayla-
nn sık rastlanan türde ör-
nekte olmadığıru ve bir an-
da patlak verdiklerini san-
maktır. Benzerme yerinde
ise konuyu böyle algıla-
mak, "de\ckuşuörn^ika-
fayı kuma gömmek" gıbi-
dir. Ancak tehlike kapıya
dayandığında harekete ge-
çerek çözüm üretmeye ça-
balamak, yarayı savsakla-
yarak süreklı kıldıktan son-
ra ilaçla sağaltmaya benzer.
Küreselleşen dünyada
uluslararası turizm, iş se-
yahatleri, dünyanın yok-
sul ülkelerinde
a
fuhu5
w
u
olağanüstü boyutlarda kö-
rüklemektedir. Seks vide-
olannın Baü Avrupah üre-
ticileri, istenenden fazla-
sını daha ucuza yapürtabil-
dikleri, Doğu AvTupalı ve
Uzakdoğulu aktörleri ka-
>ıtlannda kullanmayı yeğ-
İemektediıİCT. Küçük çocu-
ğun fuhuşa alet edilmesi
olayına ve pornografik
malzeme olarak kullanı-
mına göz yummak, hoş gö-
rüp yasaklamamak, öte
yandan çocuğun teknik
olarak yasadışı etkinliğe
isteği ile kaüldığını düşün-
mek, kokuşmayı cesaret-
lendirmektedir.
CinseHiğini sömüren iş-
vereni ve müşterisi karşı-
sında, seks pazannda çahş-
tınlan küçük yaştaki ço-
cuk çok güçsüz kalmakta-
dır, yüksekriskaltındadır.
Pazara egemen olan güç
ilişkisi, üst konumda ola-
nın astını her yönden sö-
mürmesine olanak sağla-
maktadır. Mağdur olan ço-
cuk, çok enderkarşı koya-
bilmektedir. Çocuk yaşta-
ki bireyi sömüren, çoğu
kez ona en yakın, en çok
sevdiği kişidir. Bu neden-
le de çocuğun başına ge-
leni "sevilmek" olarak al-
gılamasını doğal karşıla-
mak gerekir. Nitekim ya-
km geçmişte Bursa'da öğ-
rencilerinin, öncehkle de
koruması altındaki
u
muh-
taç çocuklann'
1
ve özürlü
küçüklerin gelişmekte olan
cinselliklerini sömüren,
pornografık malzerne ola-
rak pazara sunan O. tma-
moğhı da uzun süre yetki-
hlerin dikkarini çekmek-
sizin, insanhk dışı etkinlik-
lerini kamufle ederek sür-
dürebümiştir. Birpsikolo-
jik danışmamn, rehabili-
tasyon hizmetlerinin geri-
sine gizlediği sapık etkin-
likler paradoksunu ortaya
çıkaran Ingiliz polisinin
uyansı sonucu zanh belir-
lenmiş, hakkında
turma başlatıknıştır. Por-
nografik malzeme, çoğu
kimsenın tiksinerek tepkı
göstermesine ve bu neden-
le konuyu göz ardı etme-
sine yol açmaktadır, Baş
çe%Trme dürtüsü, görüldü-
ğü gibi, çocuk pornografi-
si üretenin ışine gehnekte-
dir. Bu tür sorunlann var-
lığı kamuoyundan saklan-
dığı ölçüde pek bilinme-
mekte, bireyler böyle şey-
lerin olduguna inanmada
güçlük çekmektedir. Bu
yöndeki sessizlik sadece
paedophile'in (*) ışıne ya-
ramaktadır.
Internetin gelişmesiyle
çocuk pornografisi suçu
dünyada hızla artmıştır.
Karşı tarafa ışık hızryla ile-
tilen "ieti'iere (mesaj lara)
fotoğraf, hareketli ya da
sesli görüntüler eklenmek-
tedir. Bilgisayar kullanan
insanlar kendi psikolojik
ve toplumsal eğüimleri ka-
dar, kimi durumlarda pa-
tolojilerini de yeni medya
ortamına aktardılar. (**)
Çocuk cınselliğinin çe-
şitli yollardan sömürüsü,
ülkemizde de önemli bir
toplumsal olgu ve çocuk is-
tisman sorunudur. Son za-
manlarda yazıh basına ve
televizyon ekranlanna yan-
sıyan olaylann istisna ol-
duğunu düşünmek, ger-
çekleri yok saymak, önce-
den de \Tirgulamış oldu-
ğumuz gibi büyük hatadır.
Hızla gelişen teknoloji,
farklı ve giderek daha ge-
hşmiş ileti araçlanyla, ile-
tilene görüntülerini yan-
sıttığı küçüklerin, cınsel
yönden istismanna ve on-
lann temel haklarvnın çiğ-
nenmesine elverişü ortam-
lar hazırlamaktadır.
1960'h yıllarda -fikıiMİ-
dmolmakiste\wıJere'" çağ-
n nitelığinde gazete ilan-
lanna kanarak evlerinden
kaçan birçok kız çocuğu,
"fflm Mİdızı olacak kadar
fotojenik olup olmadıkla-
nnı görme" gerekçesiyle
kandınlarak çıplağa yakın
fotoğraflan çekilip çoğal-
tümış ve îstanbul'un mer-
kezi yerlerinde saüşa sunul-
muştur. Çocuk cinselhği-
ni gözler önüne sergileyip
çıkar sağlayan Yeşilçam
Sokağı'ndaİd (çete üyele-
ri) adreslerinde yakayı ele
vermişlerdir. Yapüan polis
baskınında, artist olma va-
adiyle tuzağa düşürülerek
cinsellikleri fotoğraf makı-
nesinin objektifinde sö-
müriilen çok sayıda kız ço-
cuğu olduğu anlaşılmıştır
Bugün, aym türden ancak
bu kez televizyon dızüeri-
ne artist yapüacağı v^adiy-
le kandırdıklan kız çocuk-
lann vıdeo kaset görüntü-
len televizyon ekranlan-
na yansırken suç örgütle-
ri deşifre edihnıştir. Gü-
nümüzde çok daha vahşı
sömürü manzaralan ınter-
net üzerinden yeniden üre-
tilmektedir. Istanbul'da
"bar, Hanring, disko" vb.
gece kulüpleri "masaj sa-
lonlan", "otostop" yoluy-
la aile ortamlanndakı
olumsuz koşullann etki-
siyle evlerinden kaçarak
başıboş kalan kız çocukla-
nnı pazarlayan piyasala-
nn olduğu gözlenmıştır.
31Ağustos-7Eylül2001
tarihleri arasında Güney
Afrika Cumhuriyetf nin
Durban kentinde Birleş-
miş Milletler'in düzenledı-
ği "Irkaynmına karşı mü-
cadete" başlıklı konferans
kapsamında bıryandan ırk-
çüığa, kölecı uygulamala-
nn, insan haklannın çiğ-
nenmesine karşj çıkma yö-
nünde de\letlerin yaptıgı
çağnya karşın, öte yandan
ınsan onuruyla bağdaşma-
yan, çocuğu bir köle gibi
tutsak ederek cinselhğini
sömüren olaylann dünya
genelinde artıyor olması
ikiyüzlü yaklaşımlann açık
göstergesıdir.
Cinsel sömürüye alet
edilen çocuk, sömürüldü-
ğünün ayırdına vardığın-
da ruhsal durumunda bü-
yük dalgalanmalar, korku
ve endişeler yaşıyor. Uğ-
radığı travTna, içine girdi-
gi depresyon hali intıhar
yoluyla yaşamına son ver-
mesıne neden olabılıyor.
Yetkih merkezsel ve ye-
rel otoriteler, sivil toplum
örgütlerinin işbirhği ve aka-
demisyenlerin danışman-
lığı ile ivedi eylem planla-
n düzenleyerek yaşama ge-
çirmek suretiyle ön çözü-
mü üretmek ve önlenme-
si zorunlu sorunun üstüne
gitmek yolundaki çalışma-
lannı hızlandırmak yü-
kümlülüğünü taşımakta-
dır. Tersı durumda yıllar
boyu sürüp giden sömürü,
hiç kuşkusuz çok daha va-
him sonuçlar doğuracaknr.
(*) Paedophile: Cinsel
yönden küçükyaştaki ço-
cuğa düşkün olan.
(**) Küntay, Esin&Er-
ginsoy, Güliz, "Sirkeci'de-
Id Kartpostallardan înter-
nette Cinsel Sunumlara:
Çocuk Yastab Kız Çocuk-
lann Cinselliklerinin Sö-
mürülmesi Olgusunun
Toplumsal Boyutlarında-
ki Dönüşümleri" Bilişim
Toplumuna Giderken, Tür-
kiye Bilişim Derneği Ya-
vınları: 14, Ankara, Mart
'2001, s.89.
Cumhuriyet
k 1 t a p I a r 1
ILHAN SELÇUK
Yüzbaşı Selahattin'in Romanı
TSılnıı S«Wı»ltinüı
İHUI
Yözbaşı SelahattİD'ia Romaaı yalnız kendisınin değil. bır
kuşağın romanıdır Bu romanda değer yargılanyla biriıkte çöken
Osmanlı Imparatorluğu yenne yeni bır ımparatorluk kunnak
ısteyenlerın dramı ve devletın çökûşünü durdurmak ısteyen bır
asker hışağmın fedakâriık deslara yer alır
1
CumhüriYet Çağ Pazartana A Ş Turkocağı Cad. No'39/41
. kitap kulübü [34334)Cağalogiu-lstanbul Tel (212(514 0196
OLAYYARATANKİTAP
SESSIZDARBE
Büyüklere Masallar - Küçüklere Gerçekler»7
Cüneyt ARCAYÜREK
"Sessız Darbe", yakın
tarihimizde yaşanan; fakat
komuoyunca yeterince ıçyüzü
bılınmeyen 'bir olayı, daha
doğrusu 'olayları', perde
arkası gerçek yüzleriyle
yansıtıyor. Elbette ki,
yadsınamaz gerçeklerin
anlatımında rol alanlann
başında, zamanın
Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel ve Başbakan Tansu
Çiller var. Gelişen olaylarda
bir başka isim de öne çjkıyor:
Zamanın Genelkurmay
Başkanı Doğan Güreş.
Dizinin öteki kitapları
1. DEMOKRASİ DÖNEMECINDE ÜÇ ADAM (3 bs ) 8OOO000 -
2. BIR GİDEN - BİR GELEN - BİR BEKLEYEN (2.bs) 8OOO000
3. KRİZ DOĞURAN SAVAŞ (2 bs.) 9000ooo -
4. BEKLEYEN ADAMIN GERÇEKLEŞEN DÜŞÜ (3bs ) 9000ooo -
5. ETEKLI DEMOKRASİ (3 bs ) 9000ooo-
6. BABA'SININ KIZl (2.bs ) 9800ooo-
7. SESSIZ DARBE (2.bs.) 9800ooo -
www.bilgiyayinevi.com.tr
BİLGİ VAYINEVİ M«;rutıyet Cad. No:46.'A Yenışehir • 06420'ANKARA
Tel: (0-312) « 4 49 98 • 434 49 99 Faks: (0-312) 431 77 51
BİLGİ OAĞITIM Narlıbahç» Sok. No:17, Kat:1, Cağaloğlu - M360/İSTANBUL
T*i: (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks: (0-212) 527 4119
BİLGİ KITABEVİ Sakarya Cad. No:8/A Kızılay • 06420/ANKARA
Tel: (0-312) 434 41 06-434 41 07 Faks: (0-312) 43319 36
BIR AYDA 4.BASIM
MİLİTAN
Vural Savaş
basım
Vural Savaş, Atatürkçülüğün,
sadece laiklık için irtica ile
mücadele etmek olarak
algılandığı gunümüzde, onun
"antıemperyalist", "ulusçu",
"devnmci" ve "halkçı" niteliğını
vurgulayarak, gerçek
Atatürkçüleri göreve çağınyor:
"Ülkemizin ekonomik, sosyal
ve kültürel alanda bir kaosa
sürüklendiği, hatta
bağımsızlığımızın bile
tehlikede olduğu bir dönemde
tek kurtuluş yolumuz Militan
Atatürkçülüktür!"
1. MIUTAN DEMOKRASİ (Genışletilmış 13.bs.) 95OOooo
2. MIÜTAN ATATÛRKÇÜLÜK (4bs.) 98OOooo -
[ www.bilgiyayinevl.com.tr
BİLGİ YAYINEVİ HeTnJtiyet Cad. No:46/A Yenişehir • 06420/ANKARA
Tal: (0-312) 434 49 98 - 434 49 99 Faks: (0-312) 431 77 58
BİLGİ DAĞmM Narlıbahçt Sok. No:17, Kat:1. Cağaloğlu - 34360/İSTANBUL
Tel: (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks: (0-212) 527 4119
BİLGİ KITABEVİ Sakarya Cad. No:8/A Kızılay • 06420/ANKARA
Tel: |0-312) 434 41 06 - 434 41 07 Faks: (0-312) 433 19 36
E M R E K O N G A R
Küresel Terör
ve Türkiye
Küreselleşme,
Huntington, 11 Eylül
Prof. Emre Kongar bu
yapıtında küreselleşmeyi,
küreselleşen terörü ve bu
ikisinin dünyayı ve Türkiye'yi
nasıl etkileyeceğini
irdeliyor.
R E M Z I K I T A B E V İ
KORSANKİTAP, ÜLKE KÜLTÛRÛNÜN
KARA LEKESİDİR.
Bilim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birüği
(BESAM)