18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 OCAK 2002 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorusfecumhuriyet.com.tr MUMTAZ SOYSAL Irak Çelişkileri lişkik Ç CUMHURlYET'ın dünkü haberi, Birleşmiş Mılletler silah denetçılerınin Irak'a girmelerini sağlamak için Ankara'ca girişilen çabaların ba- şanszlığını yeniden ortaya koydu. Askeri hare- ket istemeyen Türkiye, Amerıka'dakı şahinlerı yumuşatabilmek amacıyla çabalıyor; fakat ol- muyor. Ankara-Bağdat-VVashington üçgenındeki çe- lişkiler giderilmedikçe de, olmayacak. > elişkilerin birincisi, Ortadoğu ortamında ge- _ ' çertı olmayan bir soyutlamaya giderek Irak'la Sâddam'ı birbirinden ayrı düşünmektır. "Ülkenın toprak bütünlüğüne ve halkına say- gımız var; ama Saddam'a güvenmiyoruz; o devrilmedikçe durumlar düzelmez" düşünce- si. Atlantik ötelerinden bakıldığında Amerikalı şa- hınlenn ve Bush ailesinin takıntılarına ne kadar uygun düşerse düşsün, yörenin gerçekleriyle ve Türkiye'nın geleneksel Irak politikasıyla örtüş- müyor. Bölge koşulları, genellikle otoriter rejimleri ve tek partılilıği teşvık eder. Ayrıca, Baasçıların, farklı kanatlarla da olsa, iktıdarda olduğu Irak ve Suriye gibi ülkelerde partı ideolojisıyle askerin gücü bütünleşmış durumdadır. Dolayısıyla, med- yanın tepeden kontrol edildıği ortamlarda baş- taki kişiyi değiştirmenin gerekçesini halk yığın- larına anlatmak zor olduğu gibi, Saddam gidip yerine başkası geldığınde pek fazla şeyin de- ğışmeyeceğını de herkes bılir. Böyle olduğu ıçindır kı, Türkiye'nin gelenek- sel Irak politikası, rejimi ve başındaki kişiyi tar- tışma konusu etmeden, geneldesıyasal ve eko- nomik nedenlere dayalı olarak Bağdat'la iyi ge- çinmektir. Saddam kötü de, sankı Faysal'lar. Nu- ri Said Paşa, Kasım, Artf'ler. Hasan Elbekr pek mı lyiydı? Yahut, yıyıcilıkleri şımdiden ayyuka çıkan söz- de "Ulusal Kongre"ciler çok mu iyi olacak? Dolayısıyla, söz konusu üçgende Ankara'nın yapıcı rol oynayabılmesi iki koşula bırden bağlıdır. Birincisi, yörenin gerçeklerini VVashington'a da- ha iyi anlatabilmek. Ikincisi, çok önemli: Bağdat'a "Yapmaytn, et- meyin; denetime açılın" derken, yalnızca tek ta- raflı nasihatçilik rolünden sıynlarak konuyu iyi an- lamak ve eğer varsa, Irak'ın da haklı olabilece- ği noktalan görmek. Özellikle, bunu yaparken, kendisı ne kadar beğenılmezse begenılmesın, baştaki kişiyi yerin dıbine batıran dış korolardan uzak durmak. Devleti iknaya çalışırken başındaki kötülen- mez. Hele Ortadoğu'da. Bankalar îçin Çözüm Önerimiz Prof. Dr. Orhan ŞENER S on günlerde ülkenın cid- dı sosyoekonomık so- runlan göz ardı edılerek EMF'den sağlanan bor- cun önemli bir bölümü, güç durumdakı bankalan kurtar- mak içın kullanılacağı kesınleşmış- tir. Ne var b , bu tür yüzeysel ön- lemlerin sonraki yıllarda aynen 198O'li yıllarda olduğu gibi, son derece olumsuz etkilen olacağı göz önünde bulundurulmamaktadır. Bankacılık alanında gereklı yasal dü- zenlemelerin şimdiye kadar yapüa- mamış olması; bankalann sahiple- n tarafindan hortumlanmalannı. iç- lennin boşalülmasını ya da kendi fîr- malanna ucuz kredi açılmasını ge- lecek yıllarda da teşvik edecektir. Bu koşullar alnnda devletin iç ve dış borçlannın arttınlması karşılığın- da, bankalannkurtanlmaya çalışıl- masının ekonomik ve sosyal malı- yetleri önemli boyutlara ulaşacak- tır. Durumu ABD uygulaması yö- nünden ele aldığımızda. ülkemizde- ki bankalan kollama operasyonla- nnın piyasa ekonomisi kurallanrıa ne kadar aykın olduğunu açıkça gö- rebiliriz(!). Bu ülkede bankalann toplam finans sektörû içındeki pa- yı. 1980'li yıllardakı yüzde 60 ora- rundan son yıllarda yüzde 24'e in- mıştır. Bunun anlamı yüzlerce ban- kanın iflas etmesıne karşın yine de devlet tarafindan kurtanlmamasıdır. Başansız bankalar ya batmıştır ya da birleşme yolunu yeğleyenler ken- di kendilerini kurtarmışlardır. Ay- nca çok sayıda banka. çalısanlan- na satdmıştır. Böylece. Hazıne'ye ve vergi mükelleflerine herhangi bir sosyal maliyet yüklememişler- dir. Gerçekten piyasa ekonomisi anlayışını kabul eden bir ülkede Kadir Has Üniversitesi böyle bir çözüm geürilmesi, dürüst çalışan bankalann lehine rekabet kurallannın işlemesine yol açmış- tır. Sonuçta ise finans sektöründe bankalann payı giderek düşmüş olup boşlugu yannm fonlan, emek- li sandıklan, sigorta şirketleri ve borsa giderek artan önlemleriyle doldurmuşlardır. Bankalann yerini alan bu finansal kuruluşlar reel sek- töre ve üyelenne dahauygun koşul- larda kredi vermektedırler. Örne- ğin, çok sayıda konut ve tanm sek- töründeki finansal kuruluşlar ve ko- operatifler üyelerinin çıkarlan doğ- rultusunda uygun kredi olanaklan sağjadılar. Ülkemizde ise 1980'li yıllarda siyasal çıkar sağlayan çok sayıda ki- şi doğru dürüst bir risk yüklenme- den, bankacılık yapma yerine dev- let tahvili ve Hazine bonosu satın alarak yüksek oranlarda reel kâr el- de ettiler. Kamudan transfer edilen genel müdürlere astronomik ücret ödeyerek çıkarlannı daha da artnr- dılar. Dünyanın finans merkezle- rinden bırisi olan Cenevre'de bile bu- lunmayan gökdelenler yaparak ge- nel merkezlenni değiştirdiler. Bü- tün bu savurganlıklannın önemli bir bölümünü vergi matrahından düşürerek topluma vergisel mali- yetler yükledıler. Savurganlıklann önemli bir bölümü ise kredi mali- yetlennin yükseltilmesi biçiminde enflasyonu daha da yapısallaşürdı. Yukanda özetlenen ABD ömeğin- de olduğu gibi piyasa çözümlerini göz ardı ederek ya da daha rasyo- nel önlemleri alrnayı düşünmeden. güç durumdakı bankalan kurtar- maya çahşmanın herhangi bir eko- nomik dayanağı bulunmamaktadır. Aşağıda önereceğimiz, "bankala- nn çataşanlarma sanlmasT yönte- mi en erkin çözümü vermektedir. Bu yöntemle, bir yandan çok sayıda banka personeünin işsiz kalma so- runu çözüme kavuşturulurken diğer taraftan banka kurtarmanın devlet bütçesine olan maliyeti de sıfirlan- maktadır. Son otuz yıldan beri gehşmiş ül- kelerde kamunun bürokrasi, adam kayırma ve kötü yönetiminden. özel sektörün kayıt dışı kalma, vergi ka- çırma ve tekelleşme gibi olumsuz- luklanndan kaynaklanan sorunlan- na çözüm getirmek amacıyla yeni birüçüncü sektör geliştirildi. Endüst- riyel demokrasi ya da halk kapita- lizmi adıyla ekonomi literatüründe yerini alan bu sistera gelişmiş ül- kelerde demokrasinın daha da ıyi iş- lemesini sağlamak amacıyla olduk- ça yaygın bir uygulama alanı bul- du. Bu uygulamanın ülkemizde. özelleştinne lobisınin yoğun baskı- sı altında altyapısı oluşturulmadan ve rehabüite edılmeden, çahşanla- nna sanlan ve yine de başarüı sa- yüabilecek Karabük Demır-Çeük fırması olarak tek bir ömeği bulun- maktadır Sayın İlhan Seleuk'un da vurguladığj gibi. çalışanlannın ay- nı zamanda sahibi olduğu Cumhu- riyet gazetesınden. kriz nedeniyle bi- le çalışanlannın işine son verilme- miştir. Buna karşın basın sektörün- de işine son verılen personel sayı- sı binleri bulmaktadır. Bu örnek- ler, endüstriyel demokrasi uygula- malannın aynı zamanda kriz orta- mında işsizliği önleyen, etkin bır araç olarak kullanılabileceğini de göstermektedir. Bu yazmın amacı. iki önemli ma- li krizin yol açüğı işsizük sorunu- na Sayın Derviş uygulamalannın çözüm getirme yerine, çalışanlan- nrn işine son vererek önce devlet- leştirilen ve sonra özelleştırümek istenen özel bankalara ilişkın poli- ükasının ortaya çıkaracağı sosyoeko- nomik nskleri azaltmaya yönelik- tir. Daha şimdiden on binlerce ban- ka çahşanuıı depresyona sokan bu politikaya karşı önerdiğimiz alter- natıf endüstriyel demokrasi uygu- lamasınrn teorik da>'anaklan ve dün- ya uygulaması aşağıda özetlenmiş- tir. Endöstriv^tdemokrasinin teorik da\anaklan: Çalışanlann çalıştık- lan firmaya sahip olmalannı öngö- ren bu sistem, kapıtalizmin ve sos- yalızmın iyi taraflannı birleştırme- ye çahşan John Stuart \lill tarafin- dan yüz yıl kadar önce formüle edıl- meye çalışıldı. Aynı model sonra- ki vıllarda ise "Capitaüsm. Sod- aüsmand Democrac>" adlı \ apınn- da Marksist anla\ıştan ayn bir yol izleyen Schumpeter tarafindan sa- vunuldu. Schumpeter, özet olarak; kapitalizmin kendi yaratöğı iç di- namiğiyle ıleride sosyalizmle bir noktada buluşacağı görüşünü be- nimsedı. Böylece. her iki ekono- mistin görüşleri gunümüzde özel- leştirmenın sosyal yönüne ağırlık ve- renbirbıçımde, "halkkapitaliznıi"' adıyla geniş biruygulama alanı bul- du. Son yıllardaki uygulamalar Ja- ponya, ÂBD. tngütere, Fransa baş- ta olmak üzere çok sayıda gehşmiş ülkeye yayıldı. Ozelleştirmenin ın- san yönüne ağırlık veren bu mo- del, özelleştirme lobisinin hükü- metlere "bkrfisaüş"ı empoze etme- si nedeniyle ülkemizde uygulama alanı bulamamıştır. Bu açıklamala- nmız endüstriyel demokrasi anla- yışı yerine az sayıda kişıye çıkar sağlamaya yönelik, Türkıye'nın özelleşürme uygulamalannın nıçın başansız olduğunu da göstennek- tedir. Gelecek yazımda dünya uy- gulamalan örnekleri ile ve sistemin yararlan işlenerek bu yazım sonuç- lanacak. S on günlerde med- yada art arda çı- kan haberler, ül- kemizde küçük yaştaki çocuklann cınsel istisman olaylannı günde- me getirmiştir. Adeta yok varsayılan, yakın çevre- mizde gerçekleşmeyeceğı Çocuk Sömürüsü... Prof. Dr. Esiıı KUNTAY sanılan çocuk cinselliği- nin sömürüsü tüm çarpıcı gerçeklenyle gözler önün- de sergilenmış, kamuoyu- KüLTim • SANAT (0212) 293 «9 78 S BAKKAL ÇAI ,. _JTEPE KAKYA OHANDHA JS FDEA1.-ÎPE AFM PEMCM* OSKAR 6S2€0« «42 20 21 421 08 55 S06 38 45 «B01 90 M8B4 00 T36 01 64 *35 19 15 391 1B36 3 M M 6 2 336 06 62 44S5S67 3M0OSO 4149C0O 4*7*9 96 362 51 00 4M30&4 443 60 30 4*8 08 66 300 09 70 -15 30--B3O-2- -'3^0-16 15-19 -13 30-18 15-19 -15 00-17 30-SO M3.30-16 15-19 0-13 0S-"flCO-t8 0-'330-16 15-19 0-'3 45-16 30-19 O-'ÎJO-tO 15-19 O-* 3-30-16 00-19 O-'3^O-16 00 16 5-14 45-'7 30-20 O-'3.»16 15-18 0-14.00-1630-19 0-«130-18.15-19 0--3JO-18 15-19 51 S 7 52O 00 00-21 45 50-21 *0 C-'CTESI 24 35 00-21 45GCTESİ24J0 5-22 00 C CTîS 24 45 00-21 4S İCTÎSİ24 1S 00-21 46-22 15 OCTESİJ4 15 30-21 X '5 C-CTESİ.23 OC 00-21 45 C.CTESİ24 30 00-21-30 00-21 46 C/CTES!24.30 00-21 45 5S 5 2 O 5 330-18 00-18 30-21 30 4 30-- T co-19 30-22 30 53O-1B00-21 00 6 OO-'SJO 4 '5-1« 46-19 15-21 46 CCTESİ24 00 445-" 15-1945-22.15 3 30--0 15-19 00-21 45 4 50-' 7 35-20 20 5 ' 3 0 2 5 ANKARA AMCARA ANKARA _ AMCARAON A M C A M T B . AMCAAAKOHU 3 0 4 0016 30 OO--3JO-16 15- 0014 3O170O 003-306 5 30-"4 00-16 30- 55-1340-16.30- S 5 19 00-21 _ ı» .30-22-00 5 00-21 46 CCTESj:24 15 6 00-21 30 C CTESİ 20 15-22 45 I9.20-23 15 -100-21 «6•13 43-1Sİ! M5 00-17 4Ö-ZO3O -14 00-18 46-19^0-28 16 -14 00-16 30-19 00-21 30 M3 15-180O-1845-Î1 30 -13.3G-1* 00-16 30-21 00 C.CTESİ.24 00 -13 30-1» 15--9 00-Î1 45CCTESI.23 46 1 3 30 •« '5 'SOC-21 45 •4 C-0 1« » -B002' 30 1 3 30 ' 9 1 5 19 00-21 43 CCTESt44-30 -1400--8 30 -ftOC-21 30 AOANA HCTHOKX AHTAKYA KOHAK DfYARBAKtR DtLAH OANTEpmmaı KONYAA UAATVA 320 15 87 441 174C 441 17 4C 6 31206 43 237 01 31 24i isso 271 02S0 t 271 0EK 8 1 12 22 1 »77 1 aaeo 3O- 163O--9 3O-2" 3C OC-13 20-14 00 "3 00-"B4û-2" 30 30-14 X-'B3C-1 9 00-2' 30 *S-15 15-1 •'45-20 -5-22.45 00-13 Sfr'B - 5-1 B 00-2i 46 00-13 3O-t6 -5-1BOO-21 46 00-13 30-18 '5--9 00-21 46 1 3O-14 0O-'S3O-'B0O-2' 30 4 30-1BOO-21 Xc*Mt-Mzi2 00 ; 45-13 30-16 15 19 00-21 30 1 DO-133O-16 •S--800-21 46 G-20-13 15-16 iD-igjJS-ZZOOOCTESİ^ 56 I 15-13 46-1445-16 30-1*00-21 30 2-OO-14JO-171S-20 00 3J0-1S.0O-TS3O-Z1 00 1 30-14 00-16 30-"1 g 00-Z' 451 İ45-1S 15-1' 45-20 30 CCTESİ 23 30 1 30-14 00-16 30-' 9.CO-2' 30 1 10-13 45-16 30-" 9 10-S' *6 tVCTtSI2* 00 0^«-13.15-16 00-1845-2) X OCTEsTz* -3 1 30-14 00-18 3O1 B0O-2- 3C 0^0-13.00-1546-1830-21 15 2^0-1450-1700-19 15-21 30 2.00-14 SO-17 00-18 00-21 30 Q 15-13 00-1S 46-18.30-21 15 0 15-1300-1645-1830-21 i5CCTÎSh2330 1 00-1330-18 1S-1900-2' 45 OCTESİ.24 30 2 15-14 46-17 30-20 15 2 1S-15 »-16O0-21 0OCCTESt.a3 46 Q4&-i3 30-ie -5-1B 00-21 46 1 30-14 X-1 6 30-19 00-21 30 2 45-15 1 S- * "* 4S-20 15 3 «5-16 30-'6 45-21 30 CTESİ ?A2>R 11 00 1 »-13 30-16 00-18 46-21 30 OCTESİ 24 00 2 15-1445-'730-2015 30-19 00 21 30GCTESİ-24 -5 30-19 00 21 30 45-20 15-22 46 00-21 X CTESİT"*£Afl '" 3C 00-1B30 21 iS 46-1930 22 00 3C 8 K>20 3C 30 -S ÛO-20 3C 30-19 00-21 30 30-19 OC 21 30 30-1900 21 30 2 45-15 15- 4 0O-16 30- 1 0O-13 3C-- 1 15-1400-- O30-1300 03O-133O- 1 30-I40C • l 30 i*OO-- 1 30-1400- nu derinden sarsmıştır. Yanlış ve sakıncalı olan topluma yansıyan olayla- nn sık rastlanan türde ör- nekte olmadığıru ve bir an- da patlak verdiklerini san- maktır. Benzerme yerinde ise konuyu böyle algıla- mak, "de\ckuşuörn^ika- fayı kuma gömmek" gıbi- dir. Ancak tehlike kapıya dayandığında harekete ge- çerek çözüm üretmeye ça- balamak, yarayı savsakla- yarak süreklı kıldıktan son- ra ilaçla sağaltmaya benzer. Küreselleşen dünyada uluslararası turizm, iş se- yahatleri, dünyanın yok- sul ülkelerinde a fuhu5 w u olağanüstü boyutlarda kö- rüklemektedir. Seks vide- olannın Baü Avrupah üre- ticileri, istenenden fazla- sını daha ucuza yapürtabil- dikleri, Doğu AvTupalı ve Uzakdoğulu aktörleri ka- >ıtlannda kullanmayı yeğ- İemektediıİCT. Küçük çocu- ğun fuhuşa alet edilmesi olayına ve pornografik malzeme olarak kullanı- mına göz yummak, hoş gö- rüp yasaklamamak, öte yandan çocuğun teknik olarak yasadışı etkinliğe isteği ile kaüldığını düşün- mek, kokuşmayı cesaret- lendirmektedir. CinseHiğini sömüren iş- vereni ve müşterisi karşı- sında, seks pazannda çahş- tınlan küçük yaştaki ço- cuk çok güçsüz kalmakta- dır, yüksekriskaltındadır. Pazara egemen olan güç ilişkisi, üst konumda ola- nın astını her yönden sö- mürmesine olanak sağla- maktadır. Mağdur olan ço- cuk, çok enderkarşı koya- bilmektedir. Çocuk yaşta- ki bireyi sömüren, çoğu kez ona en yakın, en çok sevdiği kişidir. Bu neden- le de çocuğun başına ge- leni "sevilmek" olarak al- gılamasını doğal karşıla- mak gerekir. Nitekim ya- km geçmişte Bursa'da öğ- rencilerinin, öncehkle de koruması altındaki u muh- taç çocuklann' 1 ve özürlü küçüklerin gelişmekte olan cinselliklerini sömüren, pornografık malzerne ola- rak pazara sunan O. tma- moğhı da uzun süre yetki- hlerin dikkarini çekmek- sizin, insanhk dışı etkinlik- lerini kamufle ederek sür- dürebümiştir. Birpsikolo- jik danışmamn, rehabili- tasyon hizmetlerinin geri- sine gizlediği sapık etkin- likler paradoksunu ortaya çıkaran Ingiliz polisinin uyansı sonucu zanh belir- lenmiş, hakkında turma başlatıknıştır. Por- nografik malzeme, çoğu kimsenın tiksinerek tepkı göstermesine ve bu neden- le konuyu göz ardı etme- sine yol açmaktadır, Baş çe%Trme dürtüsü, görüldü- ğü gibi, çocuk pornografi- si üretenin ışine gehnekte- dir. Bu tür sorunlann var- lığı kamuoyundan saklan- dığı ölçüde pek bilinme- mekte, bireyler böyle şey- lerin olduguna inanmada güçlük çekmektedir. Bu yöndeki sessizlik sadece paedophile'in (*) ışıne ya- ramaktadır. Internetin gelişmesiyle çocuk pornografisi suçu dünyada hızla artmıştır. Karşı tarafa ışık hızryla ile- tilen "ieti'iere (mesaj lara) fotoğraf, hareketli ya da sesli görüntüler eklenmek- tedir. Bilgisayar kullanan insanlar kendi psikolojik ve toplumsal eğüimleri ka- dar, kimi durumlarda pa- tolojilerini de yeni medya ortamına aktardılar. (**) Çocuk cınselliğinin çe- şitli yollardan sömürüsü, ülkemizde de önemli bir toplumsal olgu ve çocuk is- tisman sorunudur. Son za- manlarda yazıh basına ve televizyon ekranlanna yan- sıyan olaylann istisna ol- duğunu düşünmek, ger- çekleri yok saymak, önce- den de \Tirgulamış oldu- ğumuz gibi büyük hatadır. Hızla gelişen teknoloji, farklı ve giderek daha ge- hşmiş ileti araçlanyla, ile- tilene görüntülerini yan- sıttığı küçüklerin, cınsel yönden istismanna ve on- lann temel haklarvnın çiğ- nenmesine elverişü ortam- lar hazırlamaktadır. 1960'h yıllarda -fikıiMİ- dmolmakiste\wıJere'" çağ- n nitelığinde gazete ilan- lanna kanarak evlerinden kaçan birçok kız çocuğu, "fflm Mİdızı olacak kadar fotojenik olup olmadıkla- nnı görme" gerekçesiyle kandınlarak çıplağa yakın fotoğraflan çekilip çoğal- tümış ve îstanbul'un mer- kezi yerlerinde saüşa sunul- muştur. Çocuk cinselhği- ni gözler önüne sergileyip çıkar sağlayan Yeşilçam Sokağı'ndaİd (çete üyele- ri) adreslerinde yakayı ele vermişlerdir. Yapüan polis baskınında, artist olma va- adiyle tuzağa düşürülerek cinsellikleri fotoğraf makı- nesinin objektifinde sö- müriilen çok sayıda kız ço- cuğu olduğu anlaşılmıştır Bugün, aym türden ancak bu kez televizyon dızüeri- ne artist yapüacağı v^adiy- le kandırdıklan kız çocuk- lann vıdeo kaset görüntü- len televizyon ekranlan- na yansırken suç örgütle- ri deşifre edihnıştir. Gü- nümüzde çok daha vahşı sömürü manzaralan ınter- net üzerinden yeniden üre- tilmektedir. Istanbul'da "bar, Hanring, disko" vb. gece kulüpleri "masaj sa- lonlan", "otostop" yoluy- la aile ortamlanndakı olumsuz koşullann etki- siyle evlerinden kaçarak başıboş kalan kız çocukla- nnı pazarlayan piyasala- nn olduğu gözlenmıştır. 31Ağustos-7Eylül2001 tarihleri arasında Güney Afrika Cumhuriyetf nin Durban kentinde Birleş- miş Milletler'in düzenledı- ği "Irkaynmına karşı mü- cadete" başlıklı konferans kapsamında bıryandan ırk- çüığa, kölecı uygulamala- nn, insan haklannın çiğ- nenmesine karşj çıkma yö- nünde de\letlerin yaptıgı çağnya karşın, öte yandan ınsan onuruyla bağdaşma- yan, çocuğu bir köle gibi tutsak ederek cinselhğini sömüren olaylann dünya genelinde artıyor olması ikiyüzlü yaklaşımlann açık göstergesıdir. Cinsel sömürüye alet edilen çocuk, sömürüldü- ğünün ayırdına vardığın- da ruhsal durumunda bü- yük dalgalanmalar, korku ve endişeler yaşıyor. Uğ- radığı travTna, içine girdi- gi depresyon hali intıhar yoluyla yaşamına son ver- mesıne neden olabılıyor. Yetkih merkezsel ve ye- rel otoriteler, sivil toplum örgütlerinin işbirhği ve aka- demisyenlerin danışman- lığı ile ivedi eylem planla- n düzenleyerek yaşama ge- çirmek suretiyle ön çözü- mü üretmek ve önlenme- si zorunlu sorunun üstüne gitmek yolundaki çalışma- lannı hızlandırmak yü- kümlülüğünü taşımakta- dır. Tersı durumda yıllar boyu sürüp giden sömürü, hiç kuşkusuz çok daha va- him sonuçlar doğuracaknr. (*) Paedophile: Cinsel yönden küçükyaştaki ço- cuğa düşkün olan. (**) Küntay, Esin&Er- ginsoy, Güliz, "Sirkeci'de- Id Kartpostallardan înter- nette Cinsel Sunumlara: Çocuk Yastab Kız Çocuk- lann Cinselliklerinin Sö- mürülmesi Olgusunun Toplumsal Boyutlarında- ki Dönüşümleri" Bilişim Toplumuna Giderken, Tür- kiye Bilişim Derneği Ya- vınları: 14, Ankara, Mart '2001, s.89. Cumhuriyet k 1 t a p I a r 1 ILHAN SELÇUK Yüzbaşı Selahattin'in Romanı TSılnıı S«Wı»ltinüı İHUI Yözbaşı SelahattİD'ia Romaaı yalnız kendisınin değil. bır kuşağın romanıdır Bu romanda değer yargılanyla biriıkte çöken Osmanlı Imparatorluğu yenne yeni bır ımparatorluk kunnak ısteyenlerın dramı ve devletın çökûşünü durdurmak ısteyen bır asker hışağmın fedakâriık deslara yer alır 1 CumhüriYet Çağ Pazartana A Ş Turkocağı Cad. No'39/41 . kitap kulübü [34334)Cağalogiu-lstanbul Tel (212(514 0196 OLAYYARATANKİTAP SESSIZDARBE Büyüklere Masallar - Küçüklere Gerçekler»7 Cüneyt ARCAYÜREK "Sessız Darbe", yakın tarihimizde yaşanan; fakat komuoyunca yeterince ıçyüzü bılınmeyen 'bir olayı, daha doğrusu 'olayları', perde arkası gerçek yüzleriyle yansıtıyor. Elbette ki, yadsınamaz gerçeklerin anlatımında rol alanlann başında, zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Tansu Çiller var. Gelişen olaylarda bir başka isim de öne çjkıyor: Zamanın Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş. Dizinin öteki kitapları 1. DEMOKRASİ DÖNEMECINDE ÜÇ ADAM (3 bs ) 8OOO000 - 2. BIR GİDEN - BİR GELEN - BİR BEKLEYEN (2.bs) 8OOO000 3. KRİZ DOĞURAN SAVAŞ (2 bs.) 9000ooo - 4. BEKLEYEN ADAMIN GERÇEKLEŞEN DÜŞÜ (3bs ) 9000ooo - 5. ETEKLI DEMOKRASİ (3 bs ) 9000ooo- 6. BABA'SININ KIZl (2.bs ) 9800ooo- 7. SESSIZ DARBE (2.bs.) 9800ooo - www.bilgiyayinevi.com.tr BİLGİ VAYINEVİ M«;rutıyet Cad. No:46.'A Yenışehir • 06420'ANKARA Tel: (0-312) « 4 49 98 • 434 49 99 Faks: (0-312) 431 77 51 BİLGİ OAĞITIM Narlıbahç» Sok. No:17, Kat:1, Cağaloğlu - M360/İSTANBUL T*i: (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks: (0-212) 527 4119 BİLGİ KITABEVİ Sakarya Cad. No:8/A Kızılay • 06420/ANKARA Tel: (0-312) 434 41 06-434 41 07 Faks: (0-312) 43319 36 BIR AYDA 4.BASIM MİLİTAN Vural Savaş basım Vural Savaş, Atatürkçülüğün, sadece laiklık için irtica ile mücadele etmek olarak algılandığı gunümüzde, onun "antıemperyalist", "ulusçu", "devnmci" ve "halkçı" niteliğını vurgulayarak, gerçek Atatürkçüleri göreve çağınyor: "Ülkemizin ekonomik, sosyal ve kültürel alanda bir kaosa sürüklendiği, hatta bağımsızlığımızın bile tehlikede olduğu bir dönemde tek kurtuluş yolumuz Militan Atatürkçülüktür!" 1. MIUTAN DEMOKRASİ (Genışletilmış 13.bs.) 95OOooo 2. MIÜTAN ATATÛRKÇÜLÜK (4bs.) 98OOooo - [ www.bilgiyayinevl.com.tr BİLGİ YAYINEVİ HeTnJtiyet Cad. No:46/A Yenişehir • 06420/ANKARA Tal: (0-312) 434 49 98 - 434 49 99 Faks: (0-312) 431 77 58 BİLGİ DAĞmM Narlıbahçt Sok. No:17, Kat:1. Cağaloğlu - 34360/İSTANBUL Tel: (0-212) 522 52 01 - 520 02 59 Faks: (0-212) 527 4119 BİLGİ KITABEVİ Sakarya Cad. No:8/A Kızılay • 06420/ANKARA Tel: |0-312) 434 41 06 - 434 41 07 Faks: (0-312) 433 19 36 E M R E K O N G A R Küresel Terör ve Türkiye Küreselleşme, Huntington, 11 Eylül Prof. Emre Kongar bu yapıtında küreselleşmeyi, küreselleşen terörü ve bu ikisinin dünyayı ve Türkiye'yi nasıl etkileyeceğini irdeliyor. R E M Z I K I T A B E V İ KORSANKİTAP, ÜLKE KÜLTÛRÛNÜN KARA LEKESİDİR. Bilim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birüği (BESAM)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle