15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 24 TEMMUZ 2001 SALI 14 KULTUR kultur(o cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL (Iîyatro Festivalinereye? Ekonomik kriz ve sponsor yokluğu jıedeniyle bu yıl yapılamayan ve jstanbul Kültür Sanat Vakfı'nca »undan böyle iki yılda bir dü- genleneceği belirtilen Istanbul .İlluslararası Tiyatro Festivali üs- tüne Cumhuriyet'te pek çok ya- j&ı ve değini çıktı. • Cumhuriyet'in Kültür sayfası, takvımi birkaç ay öncesinden be- ürlenmiş Festival'in "gerçekle- şemeyen" her gününü, "siyah" fonlu bir kareye yerleştirilmiş "beyaz" yazı düzeni içinde, ilk günden sotı güne dek okurlany- la paylaştı. "Siyah kare" içinde yer alan. Festival'in son gününe (3 Haziran 2001, Bölüm İki. say- fa 1. sağ alt köşe) ilışkin belirle- meyi anımsayalım: "13'üncüsü bu yıl yapılamıyor. Bugün Tiyatro FestnalTnin son günü. Liuslara- rası İstanbul Tiyatro Festivali her yıl yapılsın. Tiyatro FestfvaH ya- şasın." Aynı sayfada, Zeynep Oral'm "yapüamayan" festıval üstüne yazısı. '•Benim anlamadığım, bıuıdan böyle niçin her iki >ılda bir yapılmasına karar verildiğT diyor Oral. ve soruyor: "Tiyatro Festivali tümden ölsün diye mi? llgi da- ha da azaJsın diye mi? Kt'Ue sayısı yetmiyor di- ye mi?" Bugüne dek ancak 12'ncısine ulaşabildiği- miz Tiyatro Festivali, her yıl yerine iki yılda bir yapılmakla ölür mü? Süreklilik önemlidir. Son altı aydır tiyatrolann gerek yerleşik sahnelerin- de gerekse turne dönemlerinde seyirci yitiriyor olmalan, toplumumuzun tiyatroyu kolayca göz- den çıkarabıleceğıni göstermiştir. Nedeni or- tada. Ne diyeceği belli olmayan, "yaramaz" ti- yatroyu yalnızca "göstermelik bir uvgariık ol- gusu" olarak algılayan "siyasi ahniyet", Hal- kevleri'nin kapatılmasmdan bu yana yaşanan süreçte tiyatronun yurt çapında yaygınlaşma- sını geciktirmiştır. Çağdas tiyatronun çok önem- li bir "örgütlenme" eylemine dönüşmüş olma- sı, tiyatronun tüm nüfusun yaşam biçimi için- de yer almasmı aynca zorlaştırmıştır. Nüfusu- rauzun bemen tümü. televizyon sayesinde, şu ya da bu tür müzik. şu ya da bu tür spor neyin nesiymiş, iyi kötü biliyorken tiyatroyu bilen- ler parmakla gösterilebilir düzeydedir. Koy bandı, seyretsinler, dinlesinler demekle olmu- yor. Tiyatro "canlı" olmak zorunda. Tiyatro- nun ayagına gideceksin. • Tiyatro Festivali 12 yıl içinde kendi seyircisini oluşturmayı başarmıştır. Tiyatronun dünya düzeyindeki büyük isimleri artık basında çıkanlarla değil, birinci elden tanıklık yoluyla tartışılmaktadır. Tüm bu nedenlerle tiyatro bağlamında hep "kriz" olagelmiştir ülkemizde. Ekonomik kriz- lerin çok öncesinden bu yana... Tiyatro seyir- cisi yetişmemiştir. Tiyatro, en kolay vazgeçi- lebilendir. Bir uluslararası festivaller düzle- minde bile "en kolay vazgeçilebilen" olması bu gerçegi vurgulamaktadır. Ekonomik kriz olsa da olmasa da, yetmiş se- kiz yaşındaki Türkiye, kent kültürünün vazge- çilmez olgusu tiyatroyu bir yandan yurt düze- yinde yaygınlaştınrken bir yandan da ulusla- rarası tiyatro arenasında sınava girmek zorun- dadır. Bu görevi 1989 yılında İstanbul Kültür Sa- nat Vakfı yüklenmiş ve Tiyatro Festivali'ni 2000'li yıllara ulaştırmıştır. Vakjf, sürdürmek- te olduğu daha eski ve daha yeni uluslararası festivallerle tstanbul 'a ve Türk toplumuna çok önemli bir hizmet sunmakla kalmayıp Türki- ye'nin sanat bağlamındaki prestijini dünya dü- zeyinde yükseltmektedir. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali ile ya- şanan yıllar, mayanın tuttuğunu ve vakfin "zor'u başardığını göstermiştir. İstanbul Kültür Sa- nat Vakfı, 12 yıl boyunca Tiyatro Festivali'nin çapını adım adım yükselterek, artık dünyanın dev tiyatro insanlannın bile yapıtlannı sergi- lemek isteyebileceği bir tiyatro arenasına dö- nüştürmeyi bilmiştir. Uluslararası birtiyatro festivalini başarma zor- luğu, başka uluslararası şenlikleri başarma zor- luğundan pek çok nedenle farkJıdır. Klasik mü- zik, caz, sinema meraklılan plaklar, diskler, kasetler. video kasetler, televizyon, sinematek- ler, arşivler yoluyla geçmişten bugüne ilgi duy- duklan alanın dünya düzeyindeki gelişmeleri- ni izleyebilirler, etkinliklerin tadını pek çok kez yaşayabilirler; dahası, sevdikJeri alanda ki- şisel koleksiyonlannı oluşturabilirler. Günü- müzün gelişmiş teknolojisi, müzik ve sinema alanlannda dünyayı evimize getirebilmekte- dir. Festivale, bildiğiniz tatlan başkalanyla da aynı atmosferde paylaşıp yeniden coşkulan- mak için kahlırsıruz. Kısacası, müzik ve bir oran- da da sinema festivali seyircisı zaten yetişmiş- tir. TRT-2 yayınlan her iki alanda da yardımcı olmuştur yeni yetişen kuşaklara. Tiyatro ise yalnızca topluca yaşanabilen bir "ayiıTdir. Istediğiniz kadar tiyatro tutkunu olun, belirli bir yabancı tiyatro topluluğu hak- kında "uzaktan kumandaü" bilgi sahibi ola- mazsınız. Dünya düzeyindeki belli başlı tiyat- ro topluluklannın nitelikleri yalnızca okumak- la ya da fotoğraflara bakmakla öğrenilmez; sahne olayını yansıtan video kasetler ise işin içine çekim incelikleri girdiği için katıksız bir izlenim vermez. Sonuç olarak da, kla- sik müzik ve caz meraklılannın tersine, onlar kadar sıkı bir tiyat- ro izleyicisi her yıl birçok kez yurt- dışına çıkıp önemli uluslararası ti- yatro festivallerini izlemek ya da önemli tiyatro başkentlerini aşındır- mak zorundadır. Bu olanağınız yok- sa -doğal ki yoktur- dünya tiyatro- sunda olup biteni öğrenemezsiniz. İstanbul Uluslararası Tiyatro Fes- tivali, Türk tiyatro sanatçılanna, ti- yatro öğrencilerine ve kamuoyuna bu -bireysel çabalarla elde edilme- si olanaksız- fırsatı sağlamış, 12 yıl içinde dünyanın önemli tiyatro top- luluklannı, önemli tiyatro adamla- nnın konferanslannı ve atölye çalış- malannı Türk kamuoyunun. Türk tiyatro sanatçılannın ve tiyatro öğ- rencilerinin değerlendirmesine sun- muştur. Tiyatro Festivali geçen zaman için- de kendi seyircisini oluşturmayı ba- şarmıştır. Tiyatronun dünya düzeyin- deki büyük isimleri artık basında çı- kanlarla değil, birinci elden tanıklık yoluyla tartışılmaktadır. Dahası. Ti- yatro Festivali son yıllarda yabancı top- luluklarla ortak projelerde buluşma olanağı da yaratmıştır. Bu bilgilenme ve dene- yim, Türk tiyatrosunun degerlendirilmesinde de yansımasını bulacaktır. Bütün bunlar başanlmışken, Tiyatro Festiva- li'nin -toplumda yaşanan olumsuzluklann *ön- ceHkli" kültür kurbanı olarak- "iki yüda bir" dü- zenıne yerleştirilmesi, onca çabadan sonra edi- nilmiş bu çok değerli "süreldiliğin'' sonunu ge- tirmiştir. Dünya festival literatürüne girebılme- yi başarabilmiş tek uluslararası tiyatro festivab- miz topallamaya terk edilmiştir. Oysa bu festi- val artık bizimdir, hepimizindir... Yalnız İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın değil, müşterisi -sayagel- diğim nedenlerle- garantili olan müzik-sinema fes- tivallerinden desteğini esirgemeyen, ama tiyat- roya sıcak bakmayan sponsorlann, devletin, be- lediyelerin. yoktan va edilmiş/varlığı tehlikede olan Tiyatro Festivali'ni yaşatma yolunda sorumluluk taşıması gerekir. tstanbul Uluslararası Tiyatro Festivali'nin her yıl yapılması -eski sürekliliğine kavuştu- rulması- her şeyden önce, tiyatroyu pek çok an- lamda "yaramaz" gören zihniyetin değiştiği- ni, aynca "zor olan"ın üstüne gitmektense ''ko- lay'' olanı pazarlamayı yeğleme alışkanlıgımı- zı aştığımızı gösterecektir. Kardeş Türküler'in yeni albümü Çingene ve Makedon şarkılannın da yer alacağı bir çalışma olacak 'Zengin' coğraryamızdan ezgilerÖZLEMALTUNOK . Yezidi, Rum, Ermeni, Azeri. Kürt, Çerkez, Gürcü, Çingene. Arap, Makedon... Aynı coğraf- yayı paylaşan kardeş halkların şarkılan bu akşam birbirlerinin sesıni bastırmadan, yan yana dile gel- dıler. Boğaziçi Gosteri Sanatlan Topluluğu. di- ğer adıyla Kardeş Türküler, geçen yıldan sonra bu yıl da Açıkhava Konserleri kapsamında Ana- dolu'daki kültürlerin benzerlikleri ve farklılıkla- uyla kardeşliklerini müzikle ortaya koyarken ne kadar 'zengin' olduğumuzu göstermeye çalıştı. Topluluk. komşu kültürlerin, farklı dillerin bir- lıkteliğini 1997'dekı 'Kardeş Türküler' albü- müyle duyurmuştu ilk kez. Ardından 'Doğu' ve 'Vızontele' filminin müzikleri geldi. Kardeş Tür- küler, Açıkhava konserinde daha çok son iki al- bümden şarkılara yer verdi. Yaru sıra yeni al- bümlerinde yer alacak Çingene ve Makedon şar- •kılanndan da örnekler sundu. Aynca Boğaziçi Gös- teri Sanatlan Topluluğu'nun dans birimi de ilk kez üç şarkıda danslanyla gruba eşlik etti. Kala- balık dinleyici kitlesi topluluğa 'Yaşasın halkla- nn kardesBği" sloganıyla eşlik ederken Kardeş Tür- küler de Türkiye'de artık yasadığımız hayahn de- ğışmesi gerektiğine dair varolan bu coşkunun sürekli olmasını diledi. - Kültürel ve miizikal bir alfyapı ile birükte po- litik bir söykminiz de var. Tarzmıa ve sö\lemiıü- n ortaya koyarken dengey i nasıl sağlıyorsunuz? FERV.AL ÖNE Y - Müzik yaparken ve Kardeş Türküler'in dilini meydana getirirken istediğimiz, politik olanı kültürel olanla beraber vermekti. Anadolu'da yaşayan halkların politik olarak bir- birleriyle anlaşması. beraber yaşaması gerekti- ğini ama aynı zamanda kültürel farklıhklann da çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Şarkjlan ça- lışırken ya da icra ederken de, farkJı olanı aynn- tılanna kadar vermeye ve öğrenmeye çalışıyoruz. Bu zaten politik olanı da beraberinde getiriyor. - 'Radikal bir içeriğimiz var, ama sumış biçimi- miz farklı' diyorsunuz-. ÖNEY- Vermek istediğimizi, sözlerinden su- mız var. Hep aynı tarzda müzik yapamayız. de- ğişikliklere. deneysel olana açığız. yine de mü- zikaj ve kültürel olana yaklaşımımız değişmedi. - Üç albümünüzk gjttikçe yükselen bir perfor- mans sundunuz. Bundan sonrası için vüklendiği- niz sorumluiuğun arttığını düşünüyor musunuz? ÖNEY - Fılm müziği yapmak bizim için yeni bir alandı. 'Kardeş Türküler' ve 'Doğu'da önce- likle sözler ve onunla birlikte müzik vardı. Film müziğinde ise tematik bir şeyler yapmak. enst- rümantal birezgiyle birduyguyu çağnştırmak ve filmin istediği atmosferi yakalayabilmek gereki- • "Doğu'dan, Güneydoğu'dan insanlar göç ediyor ama, îstanbul da o göçü ahyor. Belki de sadece bu kenti anlatmak bile, bir sürü şeyi anlatmaya, açJdamaya yeter. 'Kent' tanımının degişmiş olduğu bir yer burası, doğru." nuş şekline kadar direkt vermek yerine yüzyıl- lardu- farklı dillerde söylenmesini en içimize si- nen haliyle dile getirmeye çalışıyoruz. Bu da 'es- tetikolanı" gerektiriyor tabii ki. Bizim de, dinle- yicinin de beğenmesi için uğraştığımız uzun bir çalışma sürecini kapsıyor tüm bunlar. - Vizontele ile popülerteşmeye başlamanız mü- ziğinize nasıl etki etti? ONEY- Popülerleştiğimize dair eleştiriler alı- yoruz ama önemli olan temel ilkelerimize sahip çıkmak. Popülerleşmenin belirli bir düzeye ka- dar sakıncasını görmüyoruz. 1993'tenberibuişi yapıyoruz, belirli bir dinleyici kitlemiz ve tarzı- yordu. Tematik müzik yapmak ve bunu edebiyat- la beslemek zaten hedeflediğimız şeylerden bi- riydi. Bu anlamda çalışma bizi zorladığı kadar geliştirdi de. - Albüm ve konser atmosferleriniz arasında perfbrmans açısından paraJel bir bütünlük gö- rülüyor» ÖNEY - Albüm çalışmasından çok konser or- tamlannı seviyoruz. Harbiye'de ve Anadolu tur- nelerinde seyircinin tavn ve katılımı bızi çok et- kiledi. Teknik anlamda ise her konserin sonun- da hafif bir burukluk oluyor. eksikliklerimizi konser anında ya da sonrasında fark ediyoruz. Bun- lar hep bizim yavaş yavaş kendi kendimize öğ- rendiğimiz şeyler. - Kentte yaşayan insanlar olarak Anadolu mü- ziği yapıyorsunuz. İstanbul'un 'kent' tanımının da değiştiğini göz önünde bulundurursak, bu kent- ten Anadolu\u algılamak, oranın müziğini yap- mak ne kadar mümkün? ÖNEY-Doğu'dan, Güneydoğu'dan insanlargöç ediyor ama, istanbul da o göçü ahyor. Belki de sadece bu kenti anlatmak bile, bir sürü şeyi an- latmaya, açıklamaya yeter. 'Kent' tanımının de- ğişmiş olduğu bir yer burası. doğru. Biz şimdı- ye kadar derleme çalışması yapamadık. çünkü çok da gerek kalmadı. Ermenisi. Gürcüsü. Rumu.. Bir çok halka çok rahat Istanbul'da ulaştık. Dolayı- sıyla nasıl yerlerden geldiklerini, neler yaşadık- lannı öğrenebiliyoruz ve onun resmıni kafamız- da çizebiliyoruz şarkıyı söylerken. - Yeni albümün konsepti ne olacak? ÖNEY - Yeni albümde şimdiye kadar yapma- dıklanmızı, yapamadıklanmızı yapmak istiyoruz. 'Doğu' albümü ilebaşlayan tematikbütünlüğü sür- dürmek istiyoruz. Albümün bir metin gibi oku- nabilmesını sağlayan düzenekte, edebi biryapı- sı olsun istiyoruz. Geçen yıl Harbiye'deki kon- serde söylediğimiz bir Çingene şarkısı çok ilgi görmüştü. Türkiye'nin batı tarafına dair formas- yon eksikliğimiz var, bu eksildiği gidererek ye- ni albümle zeybek, Çingene, Makedon şarkılan ile yine genel bir Anadolu tablosu çizmek isti- yoruz. YAZIODASI SELİM tLERl Kitap Okuma Hastalığı Orlando'yu yıllar önce Fransızca çevirisinden okumuştum. Charies Mauron çevirisi, Editions Stock yayını kitap, geçenlerde, kitaplığımın en alt rafından çıkıverdi. Böylece, bir an, yıllar öncesine döndüm. Teşvikiye'deki ev, havaların usul usul serinledi- ği sonbahar başlangıcı... Virginia VVoolf'a o ka- dar derin hayranlık duyuyorum ki, tanıdığım her- kesin onu okumasını istiyorum... Oysa Oriando, romancının öteki yapıtlanndan eni- konu farklı bir çalışmadır. Belki roman, belki kur- maca bir yaşamöyküsü. Belki de, roman sanatı- nın yapaylığını kırmak için gizli ihtilaller gerçekleş- tirmiş bir yazann, sonunda dönüp bu yapaylıkia alay edişi. Hangisi olursa olsun, alışageldiğimiz Virginia Woolf romanlannın hiçbirine benzemiyor. Roman sanatına yönelik 'yabancılaştırma etkisi'nden bi- le konuşulabilir. Sonra, satır aralanna gizlenmiş, hüzünlü taşla- malarsöz konusudur. Oriando'nun kitaplarla ilin- tisini yirminci yüzyılın büyük romancısı VVoolf, çok çarpıcı bir taşlamayla dile getirmiş: Aşk kırgını Oriando, daha çocukluğundan baş- layarak, edebiyata tutkundur. Soylu ailesi, Ortan- do'yu bu zehirli tutkudan kurtarmak ister. önce meşalesi alınır Orlando'nun. Devir, elekt- rik ışıklarından çok uzak, tarihin karanlık geceli bir dönemidir. Oriando, aydınlık için, ateşböcekleri yetiştirir. Soylu aile ateşböceklerini yok eder. Oriando, çıra aydınlığında okumayı dener. Ev yan- gın tehlikesi atlatır... Ama genç adam okuma tutkusundan bir türlü caymaz. Bu tutku için, belleğim beni yanıltmıyor- sa, "m//crop"sözcüğünü kullanırVVoolf. Kitap oku- ma mikrobuna yakalanmamışlar, gezip tozmakta, at koşturmakta, sevişmekte alabildiğine özgür- dürler. Korkunç mikrop bütün bunlan sizden uzak- laştırır. Kitap okuyanın eli vurmak için kalkamaz, kitap okuyan ava çıktı mı bulanık gözlerte bakakalır, ki- tap okuyan aşk sözcüklerini sıralamaya yeltendi mi kekeleyip durur. Yaşamak bitmek tükenmez bir ödeşmedir sanki. Oriando da, kitap okuyan herkes gibi, çok geç- mez, maddi yükselişlerden derin birtiksinti duyar. Cafcaflı yaşamlar midesinı bulandınr. Vartıklı ma- (ikânesinin altın kap kacağı, değerli halılan, gale- rilerdeki usta elinden çıkma resimler umurunda de- ğildir. Zaten hepsi yok olur. Hatta yüzlerce hiz- metkâr, seyis, binek atlan, herşey yok olup gider. Oriando kayıtsızdır, çok mutludur; çınlçıplak kal- mış, kitap okumaktadır... Okuma mikrobu hızla çoğalır, hastalık ilerler. Okuyan kişi için dünyanın işleri anlam yitirir; oku- yan kişi yaşamadığı, hiçbir yerde rastlayamaya- cağı bir hayatın özlemini çekmeye başlar. Kitapseverlik konusunda eşsiz tanı ve hastalı- ğın saptanmasına yönelik yürek yakıcı sayfalaıi Or- iando, çehresi, konumu, cinsiyeti, zamanı durma- dan değişen bu roman kişisi için değişmeyen tek şey kitap okuma tutkusudur. Nerden nereye, Attilâ llhan, Hangi Edebiyat'ta şöyle yazıyor: "Inönü de roman okurmuydu acaba? Viyolon- sel çalmaya heves ettiğini duymuştuk, roman okuduğunu, hayır! Ya Bayar, acaba o okur muy- du? Menderes 'in 'romancı'birkadınla ilişkisi 'şu- yû bulmuştu', onun romanlannı olsun okumuş mudur? Evren Paşa, Türkiye'yi 'uçurumdan_kur- tanrken' hangi romanı okuyordu? Ya TurgutÖzal, onun başucunda hangi roman duruyor?" Kemal Derviş, Gogol'ü okudu mu? Müfettiş ya da ölü Canlar... Takvimde tz Bırakan: "Son bentte, İstanbul'un baharıyla aşk özdeş- leştirilir; İstanbul'un bahar havasının insanı bir- denbire çarpması gibi, bu havada tanışıklık da bir- denbire aşka dönüşüverir". Kemal Bek, Varıya Ke- mal Beyatlı/ Yaşamı ve Yapıtlannı Okuma Kılavuzu, Tarih ve özne Yay, 2001. Tanpınar deneme yarışması • Kültür Servisi - Bursa Osmangazi Belediyesi, Ahmet Hamdi Tanpınar adına bu yıidan itibaren her yıl bir edebiyat yanşması düzenleyecek. Bu yıl deneme dalında yapılacak olan yanşmanın konusu Bursa olacak. Seçici kurulda Tahsin Yücel, Enis Batur. Ahmet Oktay, Mustafa Durak ve Nahit Kayabaşı'nın yer aldığı yanşmada birinci 1 milyar, ikinci 750 milyon, üçüncü 500 milyo Lirayla ödüllendirilecek. Katılım 16 Kasım'da sona eriyor. (0 224 220 83 30) Engm Inan'ın özgün baskıları • KüMr Servisi - Engin Inan'ın özgün baskı sergisi, 26 Temmuz-15 Eylül tarihleri arasında Kuruçeşme Galeri Artist'te izlenebilir. 1960'larda başladığı çalışmalannı halen Marmaris'te ve Istanbul'daki atölyesinde sürdürüyor. Engin Inan resme olan tutkusunu şöyle tanımlıyor:" 1976 - 77' lerde sahaflarda gezdim. Bir gün, öbek halinde ortada yığılmış kitaplar gördüm. Bunlann arasında eski yazılı kitaplar ilgimi çekti. Onlan kanştırdım. Aralannda resim gibi olanlar vardı.Öbeği görünce ileride oluşacak resimleri görüyorsunuz. Ancak yapmak istediklerimiz bir anda ortaya çıkmıyor. Uğraşmamız ve sabırlı olmamız gerekiyor. Bu kitaplan satm almaya başladım. Ne yazdığını bilmediğim sayfalarla benim biçimlerim buluştu." Jurassic Park 3 ilk srada • Kültür Servia - Amerika'da bu hafta sonu gösterime giren Jurassic Park 3, 50.3 milyon dolar hasılatla birinci sırada yer ahyor. ilk iki filmin yönetmenliğini üstlenen Steven Spielberg, ba>Tağı bu kez Joe Johnston'a devretmiş. İlk filmde rol alan Sam Neil, üçüncü filmde de dinozorlarla kapışıyor. Filmin ön gösterimini izleyenlerin ortak görüşü ise üçüncü filmin hepsinden daha korkutucu olduğu yönünde. İlk iki filmden daha kısa bir süreyi kapsayan (87 dakika) yeni filmde dinozorlann daha güçlü görünmelerine karşın, hikaye. eleştırmenler tarafından zayıf bulundu. Tüm oyunculann ortak görüşü ise yeni filmin çocuk fılmi değil, gerçek bir korku filmi olduğu yönünde.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle