Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 HAZİRAN 2001 PERŞEMBE
14 LJil. kultur(« cumhuriyet.com.tr
, £^İ Ahmed Arif in şiiri 'zaman'dan bağımsız, sanki bugün yazılmış gibi canlı
iJevdayla direnen şnrlerZEYNEPORAL
"Hasretinden Prangalar Eskittim" kitabıyla
şıir dünyamızda eşsiz bir yeri olan Ahmed
Arif in onuncu ölüm yıldönümü (2 Haziran) ge-
ride kaldı. Geride kalmayan, onun şiiri, "za-
man"dan bağımsız, sanki bin yıl önce yazıl-
mış, sanki bugün yazılmış gibi canlı, güçlü şi-
iri...
"Hasretinden Prangalar Eskfttim" kitabı ilk
kez 1968"de yayımlandı (Cem Yayınevi). Ölü-
münden önce 28. baskısı, bir o kadar da kor-
san baskısı vardı...
Bu kitabın içindeki 20 şiir, benim için hep
birbütündü. Birdestandı. Doğu Anadolu'nun,
Doğu Anadolu insanının, hem doğanın hem yö-
renin doğasının destanı... Ahmed Arif'in ken-
di yaşadıklanndan, gözlemlerinden, ama aynı
zamanda zengin halk şiirinden, türkülerden,
destanlardan, halk deyişlerinden beslenen bir
şiir... Çetin, amansız, yiğit, cehennem yürek-
li, kuş yürekli, çatal yürekli, narin, sert, filin-
ta, duru su gibi yabn, gürül gürül çağlayarak
akan. ezıklığine, horlanmışlığına, zulme karşı
umutla direnen ve direnmeye çağıran sevdalı
mı sevdalı bir şiir...
Çocukluğun izleri
Kendini "Yebenşairim/Nanıusişçisiyimva-
ni / Yürek işçisi" diye tanımlayan Ahmed Arif,
Diyarbakırhydı (Doğumu 1927) tlkokulu Si-
verek'te okudu... Babası Arif Hikmet Bey na-
hiye müdürüydü ve sürekli eşkıya takibindey-
di. Sonra Diyarbakır ve Urfa'da ortaokul. Ba-
ba, Harranda kaymakamdır... Türkülerle, ses-
lerle, rüzgâra tutulmuş renklerle. birbiriyle ya-
nşan atlarla, geçit törenleri, bayramlarla, dü-
ğünlerle. aşiret kavgalan, kan davalan, eşkıya
olaylarıyla atbaşı giden bir çocukluk...
O günlerden kaldı: "Kirveyiz, hısımız, kan-
la bağlıyız/ Karşıyaka köyleri. obalanyla/ Kız
alıp *ernıişiz yüzyıUar bo>u, komşu>ıız yaka
yakaya/ Birbirine kanşır toprakiannuz/ Bil-
mezlikten değiL/ FıkaralıktanV Pasaporta ısın-
mamış içimiz/ Budur katiunizesebep suçumuzV
Ga>n eşkıyaja çıkar adımızV Kaçâkçıya/ Soy-
guncu>a/ Hayına...// Kin em, haUanmı aynı böy-
le yaz/ Rivayet sanıhr belki/ Gül memeler değü/
Domdom kurşunu/ Paramparça ağzundaki..."
Afyon Lisesi'ni bitirdiğinde şiir yazıyordu...
Sene. 1940 ya da 41. "Seçme Şiir Demeti" der-
gisinde bir şiiri yayımlandığında, (hem de Ney-
zen Tevfik'in şiiriyle aynı sayfada!) ve de kar-
şılığında on lira aldığında dünyalar onun oldu.
"Şürden para geldi mi çok işe yaranfa. Ekmek
HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM
Seni, anlatabilmek seni,
lyi çocuklara, kahramaniara.
Seni anlatabilmek seni,
Namussuza, halden bilmez, kahpe yalana.
Ard-arda kaç zemheri,
Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu.
Dışanda gürül gürül akan bir dünya...
Bir ben uyumadım
Kaç leylim bahar,
Hasretinden prangalar eskittim.
Saçlanna kan gülleri takayım
Bir o yana,
Bir bu yana...
Seni, bağırabilsem seni,
Dipsiz kuyulara,
Akan yıldıza,
Bir kibrit çöpüne varana,
Okyanusun en ıssız dalgasına
Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin,
Yitirmiş öpücükleri,
Payı yok, apansız inen akşamdan,
Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene,
Seni, anlatabilsem seni...
Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
Üşüyorum, kapama gözterini...
almaya yarardı. Yanbydım ve ekmek karney-
Ieydi> "
Sonra askerlik, Istanbul'da. Sonra Dil ve Ta-
rih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü, Anka-
ra'da...
tlk tutuklanması 1948'de. "Palmiro" adlı bir
şiiri yüzünden. Tam da Dışişleri Bakanlığı'nın
açtığı sınavı kazanmış, dışan yollanacakken...
Serbest kaldığında Danıştay'a başvurdu. Mer-
kez Bankası'nda bir iş verdiler. Hem çahşıyor
hem okuyordu....
Zulüm ve sevda
Derken "Büyük Av". 1951'de. Bir gecede
"solcular"ı toplayıverdiler... Sonra zulüm, son-
ra işkence, yine işkence, yine işkence...
"Para toplayıp komünisdere dağırbğuna da-
ir benden imza istiyorlanfa. Ben de vermiyor-
dum... Hiç unutmam, Fethi Olcay savcıydı, be-
raatinıi istedi, Ülke çocuklanna böyle davra-
- nılmaz' diyT)rdu_.NeJerdenyargılanmıyordum
ki, Amerika'ya küfretmekten bile._"
(Bu yazıda kullandığım, Ahmed Arif in söz-
leri, kendisiyle 1988 sonunda yaptığım çok ge-
niş bir röportajdan. "Dosruna yarasını gösterir
gibi" bir sohbetten... Yaşadığı baskıyı, zulmü,
işkenceyi ve hapisten çıktıktan sonra bunlann
bıraktığı izleri konuşmamaya sonsuz özen gös-
teriyordu. Zulmü, acıyı, işkenceyi, baskıyı ben
onun yüzünde, gözlerinde okuyordum. îste-
meden de olsa bu konu açıldığında, hemen ek-
liyordu: "tşkencegörentümçocuklardanözür
dflerim.")
Toplam 38 ay yattı hapiste. "Ama önemli de-
ğü" diye geçiştirmeye çalışacak ve "Sabıkah
değfldim" diye ekleyecekti.
20. yüzyılın acımasızlığını anlatan yeni albümünde sosyo-politik tavrıyla karşımızda
Açıkhava'da Adamo var...
ARZUHAKSUN
Kendi ülkesinde olduğu kadar
ülkemizde de sesi ve yorumuy-
la 60'h yıllarda yankı uyandıran
Salvatore Adamo, yann akşam
Cemil Topuzlu Harbiye Açıkha-
va Tiyatrosu'nda nostalji rüz-
gârian estirecek. Yapı Kredi Fes-
tivali 2001 kapsamında dün ak-
şam Türkiye'ye gelen sanatçı-
ya konserinde kendi orkestrası
eşlik edecek.
Adamo aslen îtalyan vatan-
daşı, yüreğinde Belçika ruhu ta-
şıyor ve 60'h yıllann başından
beri yaşadığı Fransa'yı evi gibi
benimsediğini söylüyor. 1 Ka-
sım 1943 doğumlu Adamo, bir
göçmen gibi yaşamını maden
kömürü ocaklannda çalışarak
geçirdi. Kısa bir zaman sonra
da Fransızca konuşulan tüm ül-
kelerin en önemli yorumcusu
olmayı başardı. Sadece Fransız-
ca ile kalmayıp Türkçe. îtalyan-
ca. Ingilizce, Ispanyolcayorum-
ların, bestelerin altına imzasını
attı ve yine dokuz dilde şarkılar
söyledi. Yaptığı bestelerde Na-
poli ezgileri hâkim. Bunun ya-
mnda Vfctor Hugo,Jacques Pre-
verfden, Georges Brassens'in
îangolanndan da etkilendi.
En büyük düşü ve bir başka
ilgi alanı da sinema. Charlie
Chapün, Buster Kcaton. Ettore
Scola ve WoodyABen hayranı.
Adamo, Les Arnaud adiı film-
Yapı KrediFestivati kapsamında yann akşam bir konserverecek.
de Bourvfl'e eşlik etti. Marcei
Achard onun için, "II alephysi-
que d'un grand acteur drama-
tique (Onda büyük bir dram
oyuncusunun fîziği var)" demiş-
ti. Yeniden bir sinema deneyi-
mi yaşamak istiyor ve ekliyor:
"Artık kendimi şarkılaria ifade
etmekistemHT>rum.£y1üldeya-
yımfanacakbirromanyazdımve
sekizyüdırdaamatörolarakre-
sim yapçorum." Tüm dünyanın
ilgisini ve takdirini kazanan Ada-
mo'nun plaklannın satışı bugü-
ne kadar 80 milyonu aştı. Fran-
sa, Italya, Almanya, Ispanya,
Japonya, Arjantin ve Şili olmak
üzere birçok ülkede 22 altınplak
kazandı. Yine 60'lardan günü-
müze Adamo adının hâlâ ilk ta-
zeliğiyle anılması, onun yenilik-
lere açık olmasından kaynakla-
rayor. EMI şirketi de Adamo'yu
1998 yılmda çıkardığı "Re-
gards" adlı albümü ile tekrar
sevenleriyle buluşrurdu. Bu al-
bümüyle sanatçının sosyo-poli-
tik yanına tanık oluyorsunuz.
"Laissez rever tes enfants / Ç»-
cnkiann Hayal Kurmasına Izin
Verin" isimli şarkısmda gele-
cek kaygısından, "SaBma dans
le tramvay / Salima Tramvay-
da"da ırkçıhklan,
tt
Le Villi-
ge*de Bosna'daki sivil savaştan
söz ediyor.
Albümünden söz ederken
"Ben 58yaşmda veçevresinde ne-
ler olup bittiğiyk ilgiknen bir
vatandaşım" değerlendirmesi-
ni yapıyor. Çünkü Adamo'nun
son albümünde dinlediğimiz şar-
kılara ve şarkılardaki ka\Tamla-
ra daha önceki albümlerindehiç
rastlamamıştık. Orneğin 20. yüz-
yılın ne kadar acımasız olduğu-
mı anlatan şarkısı "Dansles 1000
ans qui vknnet (Önümüzdeki
1000 yıi içinde)"; geçip giden
yüzyılın, anlamsız ve belki de
en kötüsü olduğunu anlatıyor.
Görülüyorki Adamo'yu20. yüz-
yılda çok şey şaşutmış, ama bir
yandan da tamamıyla suçlaya-
nuyor.. çünkü, aynı zamanda bu
yüzyü bilimsel gelişmelere de
damgasını vurmuştu.
Yeni albümü, unutulmayan-
lan ve özelMkle de Türkiye'de dil-
lerden düşmeyen "Her Yerde
Kar Var" adlı şarkısıyla Salva-
tore Adamo, Açıkhava'da unu-
tulmaz bir gece yaşatacak.
• "Şiir, banasevinç,
mutluluk vermiyor.
îçinde boğulacağrm
acılarveriyor...
Ama eğer şiirlerim,
düşünceler ve yürekler
arasında bir ilişki,
bir bağ kuruyorsa,
o zaman mutlu
oluyorum."
O günlerden kaldı "Lnutamadıgım'
1
şiırı.
"Açardm/ Yalnızhğunda/ Mavi ve yeşil/ Açar-
thnJ Ta\şan kaıu, kmab-berrakV Yenerdim act-
lan, kahbeüklerLy(n
) Canımın gizüsinde bir can
idin ki/ Kan değü, sevdamız akardı geceye^ Sık-
ükcaceDady KemendLV Duvmakgözlerindeduy-
mak üç-ağaçlan/ Susmaky Gözlerinde susmak/
Ustura gibLJ Gözlerin hani?"
Ve o günlerden kaldı: "Terketmedi sevdan be-
lâJ Aç kaldım. susuz kaldımV Ha> ın. karanhk-
ü gece,/ Can garip, can suskun/ Can parampar-
ça«7 Ve eUerim kelepçede^ Tütünsuz, uykusuz
kaktımy Terketmedi sevdan benL."
"Hasretinden Prangalar Esldttün" kitabın-
daki her şiirinde, Ahmed Arif in zulme, işken-
ceye karşı sevdayı büyüterek direndiğine tanık
oluyoruz.
Sevgiliye duyulan hasretle, daha adil bir top-
lum düzenine duyduğu özlemi bütünler bu şi-
irlerde.
Hapisten çıktığında işe almadılar. "Hangiişe
girsem, poüsler peşimdev dl beni kovduruyor-
lardL."
Sevdamn coğrafyası
"Üsküdar'dan bu yana lo kimin yurdu!/ He
canım..." diye kükreyen Ahmed Arif, Anado-
lu âşığıdır. Şiirinde vatanın coğrafyasını çizer-
ken, aynı zamanda sevdanın coğraryâsını da çi-
zer.
"Toros, Anti-Toros ve Asi Fırat/ Tütün, pa-
muk. buğdav ovalan ve çeltikler"... "Hamavrat
Suyu, Dide, Mengene Dağı, Harran Ovası, Ho-
zat, Divarbekir Kaksi" "Munzur, Şahmurat
Suyu"... "Karacadağ, Zozan"... Ve elbet Çu-
kurova...
"Dostunayarasını gösterir gibi/Bir salkım sö-
ğûde su verir gibi/ Öyie içten/ Öyle derin/ Tür-
kü söylemek/ Küfretmek/ Çukurova yiğidine
mahsustur."
Anadolu insanının acılannı ve sevinçlerini,
gücünü ve güçsüzlüğünü, emeğini ve alın te-
rini, korkulanru ve umutlannı öylesine yoğun
yaşar ki nerede olursa olsun asla yalnız değil-
dir: "Bir ufkavardıkki artık/Yalnız değilizsev-
gilim/ Gerçi gece uzunv gece karanlık, Ama bü-
tün korkulardan uzak/ Bir sevdadır böylesine
yaşamak/ Tek başına/ Ölüme bir soluk kalaV
Tek başına/ Zindanda yatarken biiej Asla yal-
nız kalmamakV Ben dört du\ ar arasında deği-
lim/ Pirinçte, pamukta ve tütündeyira/ Kara-
cadağ, Çukurova ve CibaK'de."
"Dört yanun puşt zulası" der, "Şifre buyur-
muş bir paşa/ Vurulmuşum hiç sorgusuz, yar-
gısz" der... Ve Anadolu'yla, Anadolu insanıy-
la bütünleşen Ahmed Arif sorar: "HavvaAna'n
dünkü çocuk sayıhr/ Anadolu'yum ben/ Tanı-
yor musun?"
Son konuşmamızda "Şür, bana sevinç, mut-
luluk vermiyor. İçinde boğulacağun acılar veri-
yon~" demişti. "Ama eğer şiirlerim. düşünceler
ve yürekler arasında bir ilişki, bir bağ kuruyor-
sa, o zaman mutlu oluyorum" diye eklemişti.
Evet, onun şiiri hâlâ bu ilişkiyi, bu bağı ku-
ruyor. Çünkü ülkemde özlem, hasret eskimi-
yor, zulüm ve işkence eksilmiyor, prangalar
eskimiyor.
Moskova Film Festivali'nde ilk kez hiç Rus yapımı film yer almıyor
Kapanış 'Kırmızı Değînnen^le yapılacak
MOSKOVA (AFP) - 21 Haziran'da başla-
yacak olan ve 40 yıldır gerçekleştirilen Uhıs-
lararası Mosko\a Fîhn FestivaK'nde ilk kez hiç
Rus filmi gösterilmeyecek.
Iki hafta sürecek olan festivalin organizatör-
leri. hiybir Rus filmini program için yeterin-
ce iyi buhnadıklannı ve Cannes Film Festiva-
B dahil diğer festi\-allerde gösterilen Rus fılm-
lerinin de Moskova Film Festivali'nde yer al-
mayacağını açıkladı. Katılamayacak filmler
arasında, Alexander Sokurov'un, Sovyet Rus-
ya'nın kurucusu Lenin'in son günlerini konu
alan 'Taurus' (Boğa) adlı filmi var.
18 filmin yer alacağı yanşmanın kapanışı
Avustralyah BazLuhrmann'ın yönettiği, 'Mo-
ulin Rouge' (Kırmızı Değirmen) adlı filmle ya-
pılacak. 10 gün ıçınde, Doğu ve Orta A\Tupa'dan
fılmlerin de bulunduğu 100 filmin gösterile-
cek olmasına rağmen festivalin ufkunu geniş-
letmek için arayışlar sürüyor.
Jüri başkanlığını Alman yönetmen Marga-
ret von Trotta'nın yapacağı festivalde, Rus
asıllı Fransız yönetmen Roger Vadim'in bir
retrospektifı de yer alacak. Gösterimde yönet-
menin eski eşi, oyuncu Marie-Christine Bar-
rault ve son eşi JaneFonda'nın da olması bek-
leniyor. Aynca yapımcılann 30 yıllık notlann-
dan derleme, Andrei Tarkovski Ingmar Berg-
man, Lars von Trier ve David Cronenberg'in
bulunduğu bir belgesel de gösterilecek. Alesander Sokurov'un filmi festivale seçilemedL
IŞILDAK YE YELPAZE
ATtLLA BİRKİYE
EvaSiaove Yolf
1994, Kasım başı. Kitap Fuan günlerinden bir
akşamüstü; hava kararmış, hafiften bir yağmur
var. AFA Yayınevi'nin yurtdışından, dünyanın öte
yakasından yazar konuğu gelmiş. Konuğun "ta-
nıtımı"r\a yardım ediyoaım.
Akşam konuk adına yemek var. Yemek, Be-
yoğlu Çatı'da. Fuann kapanışından sonra Çatı'nın
yolunu tutuyorum. Yüksekçe bir binanın çatı ka-
tı. Biraz geç kalmışım, konuğumuz çoktan var-
mış olmalı diye düşünüyorum.
Binanın kapısından içeriye giriyorum. Küçük
birfelaket beni bekliyor. Binanın asansörieri ça-
lışmıyor. Bastonundan kuvvet alarak yürüyen
83 yaşındaki konuğumuzun bunca katı nasıl çı-
kacağı beynimin içinde bir şimşek gibi çakıyor.
Hızla merdivenleri çıkıyorum. Her katta, din-
lenenlere rastlıyorum ve konuğumuzu soruyo-
rum. Hepsinden, yani her kattan aynı yanıtı alı-
yorum: "Yukarı doğru çıkıyor." Katları nefes ne-
fese çıkıyorum, ancak konuğumuz ortalarda yok.
Hayretler içinde tırmanmaya devam ediyo-
rum; sonunda 83 yaşındaki küçük kibar hanıme-
fendiyi tam lokantadan içeri girerken yakalıyo-
rum. Kendisine eşlik edecek olanlar aşağı kat-
larda soluklanıyor o sırada.
Tam lokantadan içeri girerken de olsa eşlik
etme onuruna erişiyorum. Konuğumuz çok sa-
kin, benim yüreğim küt küt atıyor! Konuğumuz
meğerse yüksek bir binanın on dördüncü katın-
da oturuyor ve hiç asansörü kullanmıyonmuş!
Konuğumuz, Eva Siao. Nâzım Hikmet'in ar-
kadaşı Çinli komünist Emi Siao'nun eşi. Eva Si-
ao, o yıl Çin, Hayatım, Hayallenm adlı kitabı do-
layısıyla gelmiştı. Bu kitap, çıleli yaşamını, top-
lumsal dönüşümleri, savaşları, devrimleri ve sı-
kıntılı yıllan anlatıyor.
Eva Sıao dünyaca ünlü bir fotoğrafçı ve bel-
gesel sinemacı. O yıl gazeteler, televizyonlar çok
ilgilenmişti; fotoğrafçılığından değil, "Jakondile
Sl-YA-U" şiirinden dolayıydı. Sonra onun kim-
liğini, yaşamını öğrendiler.
O kasım günlerinde Eva Siao, -şımdi Beykent
Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı
olan- belgesel sinemacı Sabri Özaydın ile ta-
nışıyor ve bu tanışma "yaşamın anlamı üzerine
bir film" projesinin de esini oluyor. Film önerisi
Eva Siao'dan geliyor.
Eva Siao'nun yaşamını da içeren ve yıllarca ime-
ce usulü -kimi eş dostun da katkısıyla- süren bu
çalışma artık bıtmek uzere. Özaydın filmin ama-
cı için şunları söylüyor:
"Bu film, 21. yüzyıla başlarken, 20. yüzyılın en
önemli bağımsızlık savaşını vermiş olan Türki-
ye'den, yine 20. yüzyılın en acımasız zulmünü
görmüş bir ırk mensubu ve yaşamı boyunca
tüm ırklann kardeşliğı için uğraş vermiş Eva Si-
ao ile birlikte dünyaya dostluk, kardeşlik ve ba-
nş çağnsı yapmayı amaçlıyor."
Eva Siao, Yahudi asıllı bir Alman. Önce Nazi-
lerden kaçmış; Emi ile Moskova'da evlenmiş.
onunla kırk sekiz yıl yaşamış ve Çin'in, Mao'nun
ülküsüne inanmış ve özgürlük savaşına katıl-
mış. Çin'i fotoğraflarıyla dünyaya tanıtmış. An-
cak Dörtlü Çete sırasında kocasıyla birlikte ca-
susluk suçundan tutuklanmış; yedi yıl tek başı-
na hücrede yatmış. Kocasından, çocuklanndan
ayn kalmış, ancak yaşamdan hiç kopmamış:
"Ben bütün acı deneyimlerime rağmen yaşa-
mı hep sevdim ve onayladım. Hiç acılarla bu-
nalmadım. Bu bana uymaz da zaten. Her de-
neyim bana yeni şeyler öğretti ve beni olgun-
laştırdı. Hâlâ yaşama çok olumlu bakıyor ve on-
dan çok şey öğreniyorum... Kendim ve çev-
remdeki insanlaıia uyum içinde olmaya çaba gös-
teriyorum. Bu uyum içindeki yaşam benim amaç-
ladığım mutluluk."
Eva Sıao şimdi 90 yaşmda ve çalışma arka-
daşını bekliyor. Sabri Özaydın, Çin'deki sahne-
leri çekmek için cumartesi günü Pekin'e uçuyor.
Bu iki sinemacı, "hoşgörü-insan ve doğa sev-
gisi üzerine bir film şiiri" olarak tanımladıklan "Yol"
adlı filmlerine son noktayı koymak üzere....
Büyük bir tarihsel tanıklık, böylece yarınlara ta-
şınıyor.
Cranberries'in yeni albümü
• Kültür Servisi - Irlandalı rock grubu
The Cranberries, ekim ayında piyasaya
çıkacağı belirtilen yeni albümü 'VVake Up
and Smell the Coffee'nın kayıtlanna başladı.
Yeni albümünün yapımcıhğını Stephen Street
üstleniyor. Cranberries, 2002 yılında da
dünya turnesine çıkacak.
Akçakaya'nın Budapeşte sergisi
• Kültür Servisi - Fotoğraf sanatçısı Reha
Akçakaya'nın 'As I See' (Gördüğüm Gibi)
başlıklı sergisi Budapeşte Mai Mano Macar
Fotoğrafevi'nde açıldı. 27 Haziran'a dek
sürecek olan sergıde. çoğunluğu Türkiye'yi
konu alan 28 adet siyah-beyaz peyzaj
çalışması yer alıyof.
Kent Onkestrası Viyana'da
• Kültür Servisi - îstanbul Büyükşehir
Belediyesi Kent Orkestrası. '22. Viyana
Nefesli Orkestralar Festivali'nde
Türkiye'yi temsil etmek üzere Avusturya'ya
gitti. Viyana'da bugün başlayacak ve
10 Haziran'a dek sürecek olan
festivalde 40 ülkeden çeşitli orkestralar
yer alacak. Festivale katılan orkestralar,
ulusal ve uluslararası müzik eserlerini
birlikte veya ayrı ayrı konserlerle sunacak.
43 kişilik Kent Orkestrası da festivalde
3 konser verecek.