22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 HAZİRAN 2001 PERŞEMBE 14 LJil. kultur(« cumhuriyet.com.tr , £^İ Ahmed Arif in şiiri 'zaman'dan bağımsız, sanki bugün yazılmış gibi canlı iJevdayla direnen şnrlerZEYNEPORAL "Hasretinden Prangalar Eskittim" kitabıyla şıir dünyamızda eşsiz bir yeri olan Ahmed Arif in onuncu ölüm yıldönümü (2 Haziran) ge- ride kaldı. Geride kalmayan, onun şiiri, "za- man"dan bağımsız, sanki bin yıl önce yazıl- mış, sanki bugün yazılmış gibi canlı, güçlü şi- iri... "Hasretinden Prangalar Eskfttim" kitabı ilk kez 1968"de yayımlandı (Cem Yayınevi). Ölü- münden önce 28. baskısı, bir o kadar da kor- san baskısı vardı... Bu kitabın içindeki 20 şiir, benim için hep birbütündü. Birdestandı. Doğu Anadolu'nun, Doğu Anadolu insanının, hem doğanın hem yö- renin doğasının destanı... Ahmed Arif'in ken- di yaşadıklanndan, gözlemlerinden, ama aynı zamanda zengin halk şiirinden, türkülerden, destanlardan, halk deyişlerinden beslenen bir şiir... Çetin, amansız, yiğit, cehennem yürek- li, kuş yürekli, çatal yürekli, narin, sert, filin- ta, duru su gibi yabn, gürül gürül çağlayarak akan. ezıklığine, horlanmışlığına, zulme karşı umutla direnen ve direnmeye çağıran sevdalı mı sevdalı bir şiir... Çocukluğun izleri Kendini "Yebenşairim/Nanıusişçisiyimva- ni / Yürek işçisi" diye tanımlayan Ahmed Arif, Diyarbakırhydı (Doğumu 1927) tlkokulu Si- verek'te okudu... Babası Arif Hikmet Bey na- hiye müdürüydü ve sürekli eşkıya takibindey- di. Sonra Diyarbakır ve Urfa'da ortaokul. Ba- ba, Harranda kaymakamdır... Türkülerle, ses- lerle, rüzgâra tutulmuş renklerle. birbiriyle ya- nşan atlarla, geçit törenleri, bayramlarla, dü- ğünlerle. aşiret kavgalan, kan davalan, eşkıya olaylarıyla atbaşı giden bir çocukluk... O günlerden kaldı: "Kirveyiz, hısımız, kan- la bağlıyız/ Karşıyaka köyleri. obalanyla/ Kız alıp *ernıişiz yüzyıUar bo>u, komşu>ıız yaka yakaya/ Birbirine kanşır toprakiannuz/ Bil- mezlikten değiL/ FıkaralıktanV Pasaporta ısın- mamış içimiz/ Budur katiunizesebep suçumuzV Ga>n eşkıyaja çıkar adımızV Kaçâkçıya/ Soy- guncu>a/ Hayına...// Kin em, haUanmı aynı böy- le yaz/ Rivayet sanıhr belki/ Gül memeler değü/ Domdom kurşunu/ Paramparça ağzundaki..." Afyon Lisesi'ni bitirdiğinde şiir yazıyordu... Sene. 1940 ya da 41. "Seçme Şiir Demeti" der- gisinde bir şiiri yayımlandığında, (hem de Ney- zen Tevfik'in şiiriyle aynı sayfada!) ve de kar- şılığında on lira aldığında dünyalar onun oldu. "Şürden para geldi mi çok işe yaranfa. Ekmek HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM Seni, anlatabilmek seni, lyi çocuklara, kahramaniara. Seni anlatabilmek seni, Namussuza, halden bilmez, kahpe yalana. Ard-arda kaç zemheri, Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu. Dışanda gürül gürül akan bir dünya... Bir ben uyumadım Kaç leylim bahar, Hasretinden prangalar eskittim. Saçlanna kan gülleri takayım Bir o yana, Bir bu yana... Seni, bağırabilsem seni, Dipsiz kuyulara, Akan yıldıza, Bir kibrit çöpüne varana, Okyanusun en ıssız dalgasına Düşmüş bir kibrit çöpüne. Yitirmiş tılsımını ilk sevmelerin, Yitirmiş öpücükleri, Payı yok, apansız inen akşamdan, Bir kadeh, bir cigara, dalıp gidene, Seni, anlatabilsem seni... Yokluğun, Cehennemin öbür adıdır Üşüyorum, kapama gözterini... almaya yarardı. Yanbydım ve ekmek karney- Ieydi> " Sonra askerlik, Istanbul'da. Sonra Dil ve Ta- rih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü, Anka- ra'da... tlk tutuklanması 1948'de. "Palmiro" adlı bir şiiri yüzünden. Tam da Dışişleri Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanmış, dışan yollanacakken... Serbest kaldığında Danıştay'a başvurdu. Mer- kez Bankası'nda bir iş verdiler. Hem çahşıyor hem okuyordu.... Zulüm ve sevda Derken "Büyük Av". 1951'de. Bir gecede "solcular"ı toplayıverdiler... Sonra zulüm, son- ra işkence, yine işkence, yine işkence... "Para toplayıp komünisdere dağırbğuna da- ir benden imza istiyorlanfa. Ben de vermiyor- dum... Hiç unutmam, Fethi Olcay savcıydı, be- raatinıi istedi, Ülke çocuklanna böyle davra- - nılmaz' diyT)rdu_.NeJerdenyargılanmıyordum ki, Amerika'ya küfretmekten bile._" (Bu yazıda kullandığım, Ahmed Arif in söz- leri, kendisiyle 1988 sonunda yaptığım çok ge- niş bir röportajdan. "Dosruna yarasını gösterir gibi" bir sohbetten... Yaşadığı baskıyı, zulmü, işkenceyi ve hapisten çıktıktan sonra bunlann bıraktığı izleri konuşmamaya sonsuz özen gös- teriyordu. Zulmü, acıyı, işkenceyi, baskıyı ben onun yüzünde, gözlerinde okuyordum. îste- meden de olsa bu konu açıldığında, hemen ek- liyordu: "tşkencegörentümçocuklardanözür dflerim.") Toplam 38 ay yattı hapiste. "Ama önemli de- ğü" diye geçiştirmeye çalışacak ve "Sabıkah değfldim" diye ekleyecekti. 20. yüzyılın acımasızlığını anlatan yeni albümünde sosyo-politik tavrıyla karşımızda Açıkhava'da Adamo var... ARZUHAKSUN Kendi ülkesinde olduğu kadar ülkemizde de sesi ve yorumuy- la 60'h yıllarda yankı uyandıran Salvatore Adamo, yann akşam Cemil Topuzlu Harbiye Açıkha- va Tiyatrosu'nda nostalji rüz- gârian estirecek. Yapı Kredi Fes- tivali 2001 kapsamında dün ak- şam Türkiye'ye gelen sanatçı- ya konserinde kendi orkestrası eşlik edecek. Adamo aslen îtalyan vatan- daşı, yüreğinde Belçika ruhu ta- şıyor ve 60'h yıllann başından beri yaşadığı Fransa'yı evi gibi benimsediğini söylüyor. 1 Ka- sım 1943 doğumlu Adamo, bir göçmen gibi yaşamını maden kömürü ocaklannda çalışarak geçirdi. Kısa bir zaman sonra da Fransızca konuşulan tüm ül- kelerin en önemli yorumcusu olmayı başardı. Sadece Fransız- ca ile kalmayıp Türkçe. îtalyan- ca. Ingilizce, Ispanyolcayorum- ların, bestelerin altına imzasını attı ve yine dokuz dilde şarkılar söyledi. Yaptığı bestelerde Na- poli ezgileri hâkim. Bunun ya- mnda Vfctor Hugo,Jacques Pre- verfden, Georges Brassens'in îangolanndan da etkilendi. En büyük düşü ve bir başka ilgi alanı da sinema. Charlie Chapün, Buster Kcaton. Ettore Scola ve WoodyABen hayranı. Adamo, Les Arnaud adiı film- Yapı KrediFestivati kapsamında yann akşam bir konserverecek. de Bourvfl'e eşlik etti. Marcei Achard onun için, "II alephysi- que d'un grand acteur drama- tique (Onda büyük bir dram oyuncusunun fîziği var)" demiş- ti. Yeniden bir sinema deneyi- mi yaşamak istiyor ve ekliyor: "Artık kendimi şarkılaria ifade etmekistemHT>rum.£y1üldeya- yımfanacakbirromanyazdımve sekizyüdırdaamatörolarakre- sim yapçorum." Tüm dünyanın ilgisini ve takdirini kazanan Ada- mo'nun plaklannın satışı bugü- ne kadar 80 milyonu aştı. Fran- sa, Italya, Almanya, Ispanya, Japonya, Arjantin ve Şili olmak üzere birçok ülkede 22 altınplak kazandı. Yine 60'lardan günü- müze Adamo adının hâlâ ilk ta- zeliğiyle anılması, onun yenilik- lere açık olmasından kaynakla- rayor. EMI şirketi de Adamo'yu 1998 yılmda çıkardığı "Re- gards" adlı albümü ile tekrar sevenleriyle buluşrurdu. Bu al- bümüyle sanatçının sosyo-poli- tik yanına tanık oluyorsunuz. "Laissez rever tes enfants / Ç»- cnkiann Hayal Kurmasına Izin Verin" isimli şarkısmda gele- cek kaygısından, "SaBma dans le tramvay / Salima Tramvay- da"da ırkçıhklan, tt Le Villi- ge*de Bosna'daki sivil savaştan söz ediyor. Albümünden söz ederken "Ben 58yaşmda veçevresinde ne- ler olup bittiğiyk ilgiknen bir vatandaşım" değerlendirmesi- ni yapıyor. Çünkü Adamo'nun son albümünde dinlediğimiz şar- kılara ve şarkılardaki ka\Tamla- ra daha önceki albümlerindehiç rastlamamıştık. Orneğin 20. yüz- yılın ne kadar acımasız olduğu- mı anlatan şarkısı "Dansles 1000 ans qui vknnet (Önümüzdeki 1000 yıi içinde)"; geçip giden yüzyılın, anlamsız ve belki de en kötüsü olduğunu anlatıyor. Görülüyorki Adamo'yu20. yüz- yılda çok şey şaşutmış, ama bir yandan da tamamıyla suçlaya- nuyor.. çünkü, aynı zamanda bu yüzyü bilimsel gelişmelere de damgasını vurmuştu. Yeni albümü, unutulmayan- lan ve özelMkle de Türkiye'de dil- lerden düşmeyen "Her Yerde Kar Var" adlı şarkısıyla Salva- tore Adamo, Açıkhava'da unu- tulmaz bir gece yaşatacak. • "Şiir, banasevinç, mutluluk vermiyor. îçinde boğulacağrm acılarveriyor... Ama eğer şiirlerim, düşünceler ve yürekler arasında bir ilişki, bir bağ kuruyorsa, o zaman mutlu oluyorum." O günlerden kaldı "Lnutamadıgım' 1 şiırı. "Açardm/ Yalnızhğunda/ Mavi ve yeşil/ Açar- thnJ Ta\şan kaıu, kmab-berrakV Yenerdim act- lan, kahbeüklerLy(n ) Canımın gizüsinde bir can idin ki/ Kan değü, sevdamız akardı geceye^ Sık- ükcaceDady KemendLV Duvmakgözlerindeduy- mak üç-ağaçlan/ Susmaky Gözlerinde susmak/ Ustura gibLJ Gözlerin hani?" Ve o günlerden kaldı: "Terketmedi sevdan be- lâJ Aç kaldım. susuz kaldımV Ha> ın. karanhk- ü gece,/ Can garip, can suskun/ Can parampar- ça«7 Ve eUerim kelepçede^ Tütünsuz, uykusuz kaktımy Terketmedi sevdan benL." "Hasretinden Prangalar Esldttün" kitabın- daki her şiirinde, Ahmed Arif in zulme, işken- ceye karşı sevdayı büyüterek direndiğine tanık oluyoruz. Sevgiliye duyulan hasretle, daha adil bir top- lum düzenine duyduğu özlemi bütünler bu şi- irlerde. Hapisten çıktığında işe almadılar. "Hangiişe girsem, poüsler peşimdev dl beni kovduruyor- lardL." Sevdamn coğrafyası "Üsküdar'dan bu yana lo kimin yurdu!/ He canım..." diye kükreyen Ahmed Arif, Anado- lu âşığıdır. Şiirinde vatanın coğrafyasını çizer- ken, aynı zamanda sevdanın coğraryâsını da çi- zer. "Toros, Anti-Toros ve Asi Fırat/ Tütün, pa- muk. buğdav ovalan ve çeltikler"... "Hamavrat Suyu, Dide, Mengene Dağı, Harran Ovası, Ho- zat, Divarbekir Kaksi" "Munzur, Şahmurat Suyu"... "Karacadağ, Zozan"... Ve elbet Çu- kurova... "Dostunayarasını gösterir gibi/Bir salkım sö- ğûde su verir gibi/ Öyie içten/ Öyle derin/ Tür- kü söylemek/ Küfretmek/ Çukurova yiğidine mahsustur." Anadolu insanının acılannı ve sevinçlerini, gücünü ve güçsüzlüğünü, emeğini ve alın te- rini, korkulanru ve umutlannı öylesine yoğun yaşar ki nerede olursa olsun asla yalnız değil- dir: "Bir ufkavardıkki artık/Yalnız değilizsev- gilim/ Gerçi gece uzunv gece karanlık, Ama bü- tün korkulardan uzak/ Bir sevdadır böylesine yaşamak/ Tek başına/ Ölüme bir soluk kalaV Tek başına/ Zindanda yatarken biiej Asla yal- nız kalmamakV Ben dört du\ ar arasında deği- lim/ Pirinçte, pamukta ve tütündeyira/ Kara- cadağ, Çukurova ve CibaK'de." "Dört yanun puşt zulası" der, "Şifre buyur- muş bir paşa/ Vurulmuşum hiç sorgusuz, yar- gısz" der... Ve Anadolu'yla, Anadolu insanıy- la bütünleşen Ahmed Arif sorar: "HavvaAna'n dünkü çocuk sayıhr/ Anadolu'yum ben/ Tanı- yor musun?" Son konuşmamızda "Şür, bana sevinç, mut- luluk vermiyor. İçinde boğulacağun acılar veri- yon~" demişti. "Ama eğer şiirlerim. düşünceler ve yürekler arasında bir ilişki, bir bağ kuruyor- sa, o zaman mutlu oluyorum" diye eklemişti. Evet, onun şiiri hâlâ bu ilişkiyi, bu bağı ku- ruyor. Çünkü ülkemde özlem, hasret eskimi- yor, zulüm ve işkence eksilmiyor, prangalar eskimiyor. Moskova Film Festivali'nde ilk kez hiç Rus yapımı film yer almıyor Kapanış 'Kırmızı Değînnen^le yapılacak MOSKOVA (AFP) - 21 Haziran'da başla- yacak olan ve 40 yıldır gerçekleştirilen Uhıs- lararası Mosko\a Fîhn FestivaK'nde ilk kez hiç Rus filmi gösterilmeyecek. Iki hafta sürecek olan festivalin organizatör- leri. hiybir Rus filmini program için yeterin- ce iyi buhnadıklannı ve Cannes Film Festiva- B dahil diğer festi\-allerde gösterilen Rus fılm- lerinin de Moskova Film Festivali'nde yer al- mayacağını açıkladı. Katılamayacak filmler arasında, Alexander Sokurov'un, Sovyet Rus- ya'nın kurucusu Lenin'in son günlerini konu alan 'Taurus' (Boğa) adlı filmi var. 18 filmin yer alacağı yanşmanın kapanışı Avustralyah BazLuhrmann'ın yönettiği, 'Mo- ulin Rouge' (Kırmızı Değirmen) adlı filmle ya- pılacak. 10 gün ıçınde, Doğu ve Orta A\Tupa'dan fılmlerin de bulunduğu 100 filmin gösterile- cek olmasına rağmen festivalin ufkunu geniş- letmek için arayışlar sürüyor. Jüri başkanlığını Alman yönetmen Marga- ret von Trotta'nın yapacağı festivalde, Rus asıllı Fransız yönetmen Roger Vadim'in bir retrospektifı de yer alacak. Gösterimde yönet- menin eski eşi, oyuncu Marie-Christine Bar- rault ve son eşi JaneFonda'nın da olması bek- leniyor. Aynca yapımcılann 30 yıllık notlann- dan derleme, Andrei Tarkovski Ingmar Berg- man, Lars von Trier ve David Cronenberg'in bulunduğu bir belgesel de gösterilecek. Alesander Sokurov'un filmi festivale seçilemedL IŞILDAK YE YELPAZE ATtLLA BİRKİYE EvaSiaove Yolf 1994, Kasım başı. Kitap Fuan günlerinden bir akşamüstü; hava kararmış, hafiften bir yağmur var. AFA Yayınevi'nin yurtdışından, dünyanın öte yakasından yazar konuğu gelmiş. Konuğun "ta- nıtımı"r\a yardım ediyoaım. Akşam konuk adına yemek var. Yemek, Be- yoğlu Çatı'da. Fuann kapanışından sonra Çatı'nın yolunu tutuyorum. Yüksekçe bir binanın çatı ka- tı. Biraz geç kalmışım, konuğumuz çoktan var- mış olmalı diye düşünüyorum. Binanın kapısından içeriye giriyorum. Küçük birfelaket beni bekliyor. Binanın asansörieri ça- lışmıyor. Bastonundan kuvvet alarak yürüyen 83 yaşındaki konuğumuzun bunca katı nasıl çı- kacağı beynimin içinde bir şimşek gibi çakıyor. Hızla merdivenleri çıkıyorum. Her katta, din- lenenlere rastlıyorum ve konuğumuzu soruyo- rum. Hepsinden, yani her kattan aynı yanıtı alı- yorum: "Yukarı doğru çıkıyor." Katları nefes ne- fese çıkıyorum, ancak konuğumuz ortalarda yok. Hayretler içinde tırmanmaya devam ediyo- rum; sonunda 83 yaşındaki küçük kibar hanıme- fendiyi tam lokantadan içeri girerken yakalıyo- rum. Kendisine eşlik edecek olanlar aşağı kat- larda soluklanıyor o sırada. Tam lokantadan içeri girerken de olsa eşlik etme onuruna erişiyorum. Konuğumuz çok sa- kin, benim yüreğim küt küt atıyor! Konuğumuz meğerse yüksek bir binanın on dördüncü katın- da oturuyor ve hiç asansörü kullanmıyonmuş! Konuğumuz, Eva Siao. Nâzım Hikmet'in ar- kadaşı Çinli komünist Emi Siao'nun eşi. Eva Si- ao, o yıl Çin, Hayatım, Hayallenm adlı kitabı do- layısıyla gelmiştı. Bu kitap, çıleli yaşamını, top- lumsal dönüşümleri, savaşları, devrimleri ve sı- kıntılı yıllan anlatıyor. Eva Sıao dünyaca ünlü bir fotoğrafçı ve bel- gesel sinemacı. O yıl gazeteler, televizyonlar çok ilgilenmişti; fotoğrafçılığından değil, "Jakondile Sl-YA-U" şiirinden dolayıydı. Sonra onun kim- liğini, yaşamını öğrendiler. O kasım günlerinde Eva Siao, -şımdi Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olan- belgesel sinemacı Sabri Özaydın ile ta- nışıyor ve bu tanışma "yaşamın anlamı üzerine bir film" projesinin de esini oluyor. Film önerisi Eva Siao'dan geliyor. Eva Siao'nun yaşamını da içeren ve yıllarca ime- ce usulü -kimi eş dostun da katkısıyla- süren bu çalışma artık bıtmek uzere. Özaydın filmin ama- cı için şunları söylüyor: "Bu film, 21. yüzyıla başlarken, 20. yüzyılın en önemli bağımsızlık savaşını vermiş olan Türki- ye'den, yine 20. yüzyılın en acımasız zulmünü görmüş bir ırk mensubu ve yaşamı boyunca tüm ırklann kardeşliğı için uğraş vermiş Eva Si- ao ile birlikte dünyaya dostluk, kardeşlik ve ba- nş çağnsı yapmayı amaçlıyor." Eva Siao, Yahudi asıllı bir Alman. Önce Nazi- lerden kaçmış; Emi ile Moskova'da evlenmiş. onunla kırk sekiz yıl yaşamış ve Çin'in, Mao'nun ülküsüne inanmış ve özgürlük savaşına katıl- mış. Çin'i fotoğraflarıyla dünyaya tanıtmış. An- cak Dörtlü Çete sırasında kocasıyla birlikte ca- susluk suçundan tutuklanmış; yedi yıl tek başı- na hücrede yatmış. Kocasından, çocuklanndan ayn kalmış, ancak yaşamdan hiç kopmamış: "Ben bütün acı deneyimlerime rağmen yaşa- mı hep sevdim ve onayladım. Hiç acılarla bu- nalmadım. Bu bana uymaz da zaten. Her de- neyim bana yeni şeyler öğretti ve beni olgun- laştırdı. Hâlâ yaşama çok olumlu bakıyor ve on- dan çok şey öğreniyorum... Kendim ve çev- remdeki insanlaıia uyum içinde olmaya çaba gös- teriyorum. Bu uyum içindeki yaşam benim amaç- ladığım mutluluk." Eva Sıao şimdi 90 yaşmda ve çalışma arka- daşını bekliyor. Sabri Özaydın, Çin'deki sahne- leri çekmek için cumartesi günü Pekin'e uçuyor. Bu iki sinemacı, "hoşgörü-insan ve doğa sev- gisi üzerine bir film şiiri" olarak tanımladıklan "Yol" adlı filmlerine son noktayı koymak üzere.... Büyük bir tarihsel tanıklık, böylece yarınlara ta- şınıyor. Cranberries'in yeni albümü • Kültür Servisi - Irlandalı rock grubu The Cranberries, ekim ayında piyasaya çıkacağı belirtilen yeni albümü 'VVake Up and Smell the Coffee'nın kayıtlanna başladı. Yeni albümünün yapımcıhğını Stephen Street üstleniyor. Cranberries, 2002 yılında da dünya turnesine çıkacak. Akçakaya'nın Budapeşte sergisi • Kültür Servisi - Fotoğraf sanatçısı Reha Akçakaya'nın 'As I See' (Gördüğüm Gibi) başlıklı sergisi Budapeşte Mai Mano Macar Fotoğrafevi'nde açıldı. 27 Haziran'a dek sürecek olan sergıde. çoğunluğu Türkiye'yi konu alan 28 adet siyah-beyaz peyzaj çalışması yer alıyof. Kent Onkestrası Viyana'da • Kültür Servisi - îstanbul Büyükşehir Belediyesi Kent Orkestrası. '22. Viyana Nefesli Orkestralar Festivali'nde Türkiye'yi temsil etmek üzere Avusturya'ya gitti. Viyana'da bugün başlayacak ve 10 Haziran'a dek sürecek olan festivalde 40 ülkeden çeşitli orkestralar yer alacak. Festivale katılan orkestralar, ulusal ve uluslararası müzik eserlerini birlikte veya ayrı ayrı konserlerle sunacak. 43 kişilik Kent Orkestrası da festivalde 3 konser verecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle