Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 3 MAYIS 2001 PERŞEMBE
14 KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr
Semih Kaplanoğlu'nun ilk uzun metrajlı yapımı, İstanbul Film Festivali'nde üç ödül kazandı
Ashnda herkes kendine gidiyorGAMZE AKDEMİR
Çektığı kısa metrajlı filmler ve
, dızılerle de tanınan SemDı Kapianoğ-
= lu, Uluslararası istanbul Film Fes-
tivali'nde. yönettıği ilk uzun metraj-
1
h filmı 'Herkes Kendi Evinde' ile iz-
leyicilerle buluştu. Yann gösterime
girecek filmm yönetmeni Kapla-
noğlu, festivalin 'Ulusal Yanşma'
bölümünde 'Dr. Nejat F. Eczacıba-
şı Vakfi Yılın En lyi Fflmi' Ödülü'nü
'Dar Alanda Kısa Paslaşmalar'ın
yönetmeni Serdar Akar ile paylaş-
tı. Aynca filmdeki rolüyle ErolKes-
Idn de, 'En İyiErkek Oyuncu' ödü-
lünü 'Dar Alanda Kısa Paslaşma-
br'daki rolüyle Savaş Dinçel ile pay-
laşrı. Filmin görüntü yönetmeni Ga-
ik Kirokosian da 'Jüri Özel Ödü-
lü'ne değer görüldü.
Erol Keskin'in yanı sıra TolgaÇe-
vik, Anna Biebka. Şükran Güngör
gibı oyuncuların rol aldığı filmın
sanat yönetmenliğıni ÇağteOrman-
lar gerçekleştırmiş. Senaryo ıse Kap-
• lanoğlu. Özden Cankaya ve Serpil
Kırel ortak çalışması.
Film, 'vatan' ve 'aidiyet' duygu-
• su bileşenleriyle Nasuhi, Selim ve
Olga adlı üç farklı karakterin pen-
ceresinden hayatta elde edılenler
uğruna nelerin kaybedildiğme dair
öyküsel bir gerçekliği irdehyor.
- Filmin proje aşamasını anlaür
nusınız?
SEMİH KAPLANOGLU - Se-
naryo çalışmalan üç yıl önce baş-
ladı. Hazıranda Haylaz Prodüksi-
yon'a projeyi götürdüğümde me-
kânlann birçoğuna karar vermiş,
oyuncu kadrosunu hazırlamış, se-
naryo aşamasında da ön hazırhkla-
n tamamlamıştım. Temmuz ve ağus-
tosu hazırlıkla geçırdık. Sanat yö-
netmeni olarak Çağla Ormanlar.
görüntü yönetmeni olarak da Gaik
Kirokosian'in katılmasıyla birlikte
reklam ve kostüm çahşmalannı yap-
tık ve eylülün son haftasında da çe-
kimlere başladık. Toplam 6 hafta
süren çekimlenn istanbul ve Çeşme
'Bazı olgulann kesintiye uğramasından dolayı bu ülkede insanlar
kendi varlıklannı, aidiyetlerini, bastıklan zemini çok iyi
tanıyamıyorlar. Bocalıyorlar, çünkü ne istediklerini bilmiyorlar.
O zaman da bu ülkeyi bırakıp gittiklerinde başka insanlar
olacaklannı zannediyorlar. Oysa gittikleri yerde de aynı kişi
olacaklar. Aslında kendilerini götürüyorlar.'
bölümü iki buçuk hafta sürdü. Bir-
kaç gün de yol çekimleri yaptık.
Postprodüksiyon aşaması yani fil-
min kurgusunun ve sesinin oluştu-
rulması aşaması da yaklaşık 4^4.5
ay kadar sürdü.
- Senaryo nasıl ohıştu ?
KAPLANOGLU - ilk senaryoyu
yazdım fakat hiç memnun kalmadım,
değışıkler yaparken tecrübesı olan
insanlara ihtiyacım olduğunu dü-
şündüm ve o zaman Marmara Üni-
versitesi Iletişim Fakültesi profe-
sörlerinden olan ve özellikle senar-
yo dersleri veren Özden Cankaya'ya
gittim. Serpil Kırel de Cankaya'nın
asistanıydı. Çok güzel bir süreç ya-
şadık. Daha produktör bulmadan,
henüz ortada hıçbir şey yokken uzun
bir süre bir arada çahşmayı sürdür-
dük. Onlara minnettanm. Bu çalış-
madan sonra senaryoyu iki kere da-
ha değiştirdim.
Duygularm aktanlamaması
-Neden?
KAPLANOGLU -Zaman çok ya-
yılınca senaryoyu yenilemek, gün-
cellemek gerekiyor. Çünkü sürekli
değişen zihniniz ve hayata bağlı ola-
rak değişiklikler yapma ihtiyacı his-
sediyorsunuz.
- Ne yönde değişiknklerdi bunlar?
KAPLANOGLU - Hikâye anlatı-
lış biçimi üzerinde versiyonlar de-
nedim. Öykü kurgusunda değişik-
likler yaptım.
- FDmin ana cûmlesi nedir ?
KAPLANOGLU - Filmin ana
cümlesi insanlann birbirine aktar-
ması gereken bazı duygularm akta-
nlamaması hakkında olduğu. Top-
rak, aidiyet duygusu, kendi dili gi-
bi, ınsanı var eden, dünyada biricik
kılan faktörlerden farkında olunma-
dan yoksunlaşılması, bunun üzeri-
ne onlan tekrar araması, bulamaya-
cağını bilememesi, bocalaması.
- Oyuncuian yönetirken nasıl bir
yolizlediııiz?
KAPLANOGLU - Çekimlerden
Baltasar Kormakur '101 Reykjavik' ile buyudugu kente bir methiye sunuyor
• "Filmimin
Izlanda
sinemasındaki
yerini konuşmak
için belki zaman
biraz erken. Fakat
şimdiye kadar
îzlanda'da hiçbir
filmin yapmadığı
biryolculukyaptı,
birçok festivalde
gösterildi. Kırktan
fazla ülkede
dağıtımı yapıldı.
Bundan sonra da
yoluna devam
edeceği açık."
Milenyum partisine bir katkıBURCUGÜNÜŞEN
20. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde
Uluslararası Yanşma bölümünde gösterilen film-
lerden biri de Baltasar Kormakur'un '101 Reyk-
javik' adlı fılmiydi. Izlandalı yazar HaHgrimur
Helgason'un aynı adlı romanmdan uyarlanan
1999 yapımı fılmde, hayatta hiçbir amacı olma-
yan, işsizlik sigortasıyla geçinen Hlynur, âşık ol-
duğu Ispanyol kadının annesinin sevgilisi oldu-
ğunu öğrenır. Kormakur, bu ilk yönetmenlik de-
nemesınden önce de pek çok fihnde oynadı ve
pop müzikallerden Shakespeare'e kadar tiyatro-
da on yapım yönetti. Kormakur '101 Reykjavik'
için "Büyüdüğüm kente sunduğum bir methiye
ve milenyum partisine katkım" diyor.
- Uzun ydlar oyuncu olarak çahştüktan sonra bir
fîbn yönetmek nasıl bir duygu?
BALTASAR KORMAKUR - Yönetmenliğe
yabancı değilim. Tiyatro yönetmeniydım. Aynı
zamanda filmlerde de oynuyordum. Insana an-
nesi çocukken ne olmak ıstediğını sorar. Ben an-
cak bu fılmı yaparken anladım kı aslında benim
alanım bu. Ama ne oyunculuğu ne de tiyatro yö-
netmenlıği bırakmayı düşünmüyorum. Filmin
hikâyesi de çok ilginç gelişti. Romanın yazan îz-
landa'daki banma geldi. Kitabın ilk yayımlanma-
mış halini verdı bana ve "Acaba bunun adını ne
koysam" diye sordu. "Ben bir okuyavnn o zaman"
dedım. Okurken romanın çok iyi bildiğim ve çok
ilgimi çeken bir konuyu anlattığını fark ettim. Da-
ha kitap yayımlanmadan yayın haklannı satın
aldım.
- Komedi fihnlerine özel bir iiginiz var mı?
KORMAKUR- Fibnlere isim koymaktan çok
hoşlanmıyorum aslında. insanlar bunu daha çok
filmlerini satmak için yapıyorlar. '101 Reykja-
vik' özellikle bir komedi gibi oynanmıyor, ama
içinde tabii ki bir karamizah var. Dışardan bakan
için çok komik gelen yerleri, çok mizahi nokta-
lan olsa da aslında öykünün içinde tam bir tra-
jedi yatıyor. Bu da tabi benim hayata bakışımla
ilgili. Hayatı mümkün olduğu kadarhafife alma-
ya ve keyfini çıkarmaya çalışıyorum.
'Fihn, kırktaıı fazla ülkede dağrtıldı'
- FUmin mûzikleri de oldukça çarpıcL Blur'den
Damon Albarn'la işbirtiğmiz nasıl oldu?
KORMAKUR - Damon Albarn filmin içinde
geçtiği bann ortaklanndan biri. Daha önce be-
nim Izlanda Ulusal Tiyatrosu'nda sahnelediğim
Hamlet'ı görmüştü. O zaman 'Hamlet'te Pro-
digy'yi kullanmıştım. Çahşmayı gördükten son-
ra Îzlanda'da böyle birtiyatro yapılmasından çok
etkilendi. Çantamdaki senaryo hakkında konuş-
maya başladık. Daha sonra Sugarcubes'den Ei-
nar Orn da katıldı ve bu fıhnın müzıkleri çıktı
ortaya.
- Filmdeki tspanya ve Izlanda arasmdaki iliş-
Idyi neye bağuyorsunuz? Romanda var mrydı?
KORMAKUR - Hayır yoktu. Tamamen be-
nim zihnimin içindeydi. Babam Ispanyol bir res-
samdı. Bu bağlantı aslında Ispanyol kadını oy-
nayan Victoria Abrfl'den ortaya çıktı. Onun gibi
kamera karşısında rahat ve vücuduyla banşık
çok az oyuncu var dünya üzerinde. Filmi seyre-
derken niye annesinin sevgilisiyken oğluyla da
birlikte oluyor diye düşünebilirsiniz. Ama ben bu-
nu yapan çok insan gördüm. Bunu yansıtabile-
cek oyunculuk karizmasına sahip bir oyuncuy-
du. Senaryoda sadece onu düşünerek yazdığım
bir karakterdi. Eğer o oynamayı reddetseydi film
de yatabilirdi.
- Yeni bir projeniz var mı?
KORMAKUR- iki proje var, hangisinin daha
önce olacağını bilmıyorum. Birincisinin adı 'A
Little Trip to Heaven' (Çennete Küçük Bir Yol-
culuk). Bu film Kanada'da Kanadalı ve ABD'li
oyuncularla çekilecek. Diğerproje de Izlanda'nın
doğusunda çekilecek olan 'Deniz' adlı bir film.
tkinci proje bir oyun üzerine kurulu olacak. Ama
bunun senaryosunu da kendim yazdım. tkisinden
biri önümüzdekı sonbaharda çekilecek mutlaka.
'101 Reykjavik'in Izlanda sinemasındaki yeri-
ni konuşmak ıçın belki zaman biraz erken. Fakat
şimdiye kadar Îzlanda'da hiçbir filmın yapma-
dığı bir yolculuk yaptı, birçok festivalde göste-
rildi. Kırktan fazla ülkede dağıtımı yapıldı. Bun-
dan sonra da yoluna devam edeceği açık. Her-
halde şimdiye kadar en çok iş yapan Izlanda fil-
mi olacak.
-Ldandasineması hakkmda bize kısaca bflgive-
rebilirmisiniz?
KORMAKUR - Izlanda sineması şu anda ye-
ni yeni gelişiyor. iki tane çok önemli fıbn çıktı
bu yıl. Biri benim filmim, diğeri de gene festi-
valde gösterilen 'Evrenin Melekleri'. Izlanda kü-
çük bir ülke, 280 bin nüfusu var. Yılda yapılan
film sayısı 7. Ama şu anda yeni yönetmenlerin
çıkmaya başladığı ve dünya üzerinde daha çok
tanınan bir sinema olmak yoluna girdiğini söy-
leyebıhrız.
önce birçok oyuncuyla çok uzun sü-
re deneme çekimleri yaptık. Kes-
kin, Çelik ve Bielska'da kesın karar
kılmdığı zaman uzun uzun bir ara-
ya geldik. Hatta daha produktör, ya-
pım şirketi ortada yokken Anna'yı
Paris'ten getirttik ve günler boyu
fikni konuştuk.
Burada önemli olan ve istediğim,
onlann hem oyunculuk anlamında-
ki kişisel deneyimlerini ve hem de
yaşam birikimlerini fihne aktarma-
lanydı. Bu konuda benim için en
sevüıdirici şey özellikle Eroİ Kes-
kin'in beden dilini kullanarakoyna-
ması oldu. Bu, Tolga ve Anna ile bir-
likte çok önemli bir katkı sağladı
fîlme. Çok başanlı bir buluşmaydı.
-FflmdeAmerika'ya yerleşmek is-
teyen ve bu uğurda birçok bağhh-
ğmdan vazgecme noktasmagelen Se-
Mm karakteri, günümüzgmçMğinebir
göndenne mi iceriyor?
KAPLANOGLU-Kesinlikle. Ül-
kemizde maalesef çok net gözlem-
lediğim bir nokta var. Bazı olgula-
nn kesintiye uğramasından dolayı
bu ülkede insanlar kendi varlıklan-
nı, aidiyetlerini, bastıklan zemini
çok iyi tanıyamıyorlar. Bocalıyorlar
çünkü ne istediklerini bilmiyorlar. O
zaman da bu ülkeyi bırakıp gittikle-
rinde başka insanlar olacaklannı
zannediyorlar. Oysa gittikleri yerde
de aynı kişi olacaklar. Aslında ken-
dilerini götürüyorlar.
- Fflmde yorumu izteykrye bmk-
nuunayı yeğfediniz»
KAPLANOGLU - Aslında izle-
yiciye bırakmaktan yana oldum, ama
seyirci her zaman 'yönetmen bura-
da ne demeye çahşiyor' diye sezer.
önemli olan o sezgiyi bir manifes-
to haline getirmemek benim için.
Eğer film, onlann da bir parça ken-
di hayatlan üzerinde düşünmeleri-
ne sebep olabilecekse kişilık işlevi-
ni görmüş olur.
-BufUmi sanat yaşamuuzdanası]
bir yere koyuyorsunuz ?
KAPLANOĞLU-38 yaşmdayım
ve 38 senede edınebildiğim biriki-
min buluşması diye düşünüyorum.
Bundan sonrası için bana yeni film-
ler yapmayı da esinlendireceğine,
yardımcı olacağma inanıyorum.
Kalhin yalcalaınak
- Sinemada hangi tarza yakm ol-
duğunuzu düşünüyorsunuz?
IC4PLANOGLU-lzlenimci, emp-
resyonist bir çizgim var. Her şeyin
olabüdiğince natürel olmasından ya-
naynn. Sinemanın duygulan hareke-
te geçirir bir üslubu olması gerekti-
ğini düşünüyorum. Sinemada ana
malzeme zaman. O yüzden insanın
iç zamamnı, kalbinin zamanını ya-
kalamak gerek. Bana göre bu da an-
cak sinemayla mümkün. Sinemanın
öncelikle sanat olduğuna inanıyo-
rum.
- Ffbnde kendmizdenizler var mı?
KAPLANOĞLU-Tabii ki var. Iz-
mirliyim. Nasuhi'yi Izmir'den ge-
çirdim. Her yönetmen ister ki bütün
ruhu, birikimleri, söze dökülmeye-
cek her şeyi bir şekilde o filmin içi-
ne sızsın. Birçok fihn, yönetmenin
aynasıdır aslında.
- Bundan sonrald projeleriniz...
KAPLANOĞLU-Bu filmde baş-
langıç noktası olarak bir ev vardı.
Bundan sonraki filmin başlangıç
noktası bir ağaç, bir okul olabilir.
Sanınm yine böyle bir mekân veya
nesneden yola çıkacağım.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATİLLA BtRKtYE
'Duyarsızlık Süpüyor'
Nasıl bir ülkede yaşadığımı merak ediyorum; ba-
zı olup bitenleri hiç anlayamıyorum. Burası nasıl
bir yer? Bizi kimler yönetiyor? Şu Meclis'teki bı-
yıklı, lacivert takım elbiseii politikacılann Türki-
ye'ye, bu ülkenin insanlanna ilişkin düşünceleri
ne/neler? Geleceğe ilişkin "kaygı"\an var mı aca-
ba?
Geleceğe ilişkin küçük bir kaygı. Kendilerini se-
çen insanlann -halkın- geleceğine ilişkin bir kay-
gı. Temsilcisi olduklan insanlann geleceklerine,
çocuklanna ilişkin küçücük bir kaygı...
• • •
Bundan tam elli bir yıl önce, 2 Mayıs 1950'de
dünyanın ve Türkçenin en büyük şairlerinden bi-
ri olan Nâzım Hikmet, -daha önce ertelediğj- aç-
lık grevine başlamıştı.
Bilindiği gibi Nâzım Hikmet on iki yıl bir "adliha-
ta" sonucu hapiste yatmıştı. Devlet onun özgür-
lüğüne el koymuştu, haksız yere. Memet Fuat
geçen yıl yayımladığı Nâzım Hikmet adlı kitabın-
da bu haksızlığı en ince aynntılanyla -belgeleriy-
le- anlatıyor/açıklıyor.
Yılgınlıktan değil, tam tersine kavgaya devam
etmekti Nâzım Hikmet için açlık grevi; ve bu ey-
lemine ilişkin "ev halkına" 30 Mart 1950'de gön-
derdiği mektubunda şunlan yazıyordu:
"Piraye, Mehmet, Izgen, Suzan, yavnılanm,
"Başka türtü hareket etmek kabil olmadığı için
bu karan verdim. Sizden yalnız bir şeye kayıtsız
şartsız inanmanızı istiyorum: bu karanm, heman-
gi biryeis, bir yılgınlık, bir korkaklık, birsabırsız-
lık neticesi değildir. Sabıriı, şuurlu, ûmitliyim. Fa-
kat hakkın ve hakikatın ortaya çıkması için mey-
dana hayatımı atmaktan başka imkânım kalma-
dığına kaniim. Bundan dolayı bu son imkânımı şu-
uria, ümitle kullanıyorum. Hakkın ve hakikatın te-
cellesi uğrunda ölürsem de bu sizin babanıza la-
yık bir ölüm olacaktır.
"Hepinizi hasr&tle kucaklanm.
Babanız, Piraye'nin, Mehmet'in, Izgen'in, Su-
zan'ın sabıriı, şuurlu, cesur ve ümitii babası."
Bedeni, iç organlan, hapiste yatmaktan harap
düşmüştü; hastaydı yüreğinden. özgüriüğü elin-
den alınmıştı. Büyük şiirini yazıyordu, onu kimse
engelleyemezdi ama, "atı dört nala dağlara sûr-
mek" vardı ve yatamıyordu mayıs ayında sırtüs-
tü çimlerin üstünde...
Avukatlan, yakınlan, dostlan yıllarca devlet bü-
yüklerine, ilgililere, bu büyük haksızlığı anlatmış-
lardı.
Didinip durmuşlardı. Yalnızca, karşılannda ken-
dilerini dinleyecek birilerini bulmuşlardı. Politika-
cıya, "yakışır" biçimde, sakince "dinlemişlerdi".
Duyarsızlık diz boyuydu.
Nâzım Hikmet'in serbest bırakılması için yalnız
Türkiye'de değil, dünyada da yoğun bir imza kam-
panyası başlamıştı. Sağcısından solcusuna, po-
litiğinden apolitiğine kadar duyarlı aydınlar, sanat-
çılar, yazarlar, öğretim üyelen vb. dilekçeleri im-
zatayıp, devletin en yüksek katına gönderiyortar-
dı.
Ne var ki duyarsızlık sürüyordu... ''*••*+•*
•••
Oehşetengiz bir duaımla karşı karsıyayız ama,
duyarsızlık sürüyor!
30 Nisan Pazartesi günkü gazetemizin, Ftipi ce-
zaevlerindeki tecrit uygulamalarına karşı başlatı-
lan açlık grevleriyle ilgili başlığı şöyleydi: "Duyar-
sızlık sûrûyor".
Açlık grevleri aylardır sürüyon elli iki kişi yaşa-
mını yitirdi. Beş yüz kişi açlık grevinde, yüz tutuk-
lu ve hükümlünün durumu ağırlaşmış, dört yüz ki-
şi de ölüm sınınnda; belki haftalar önce "öldüleri
Tüm bunlara karşın, bizi yönetenlerin, ikjililerin
"duyarsızlığı sürüyor"; aslında bu çember çok
daha geniş. Duyarsızlık ayyuka çıkmış, duyarsız-
lık, izlenen bir "politika" olmuş!
Kamfl Masaraa'nm sergtol
• Kültür Servisi -
Kamil
Masaracı'run
'deniz' konulu
karikatürlerinden
oluşan sergisi
Antelya Kültür
Merkezi'nde yann
açılıyor. Masaracı
sergi açıhşından
sonra saat 18.30'da
Perge Salonu'nda
'Havadan
Denizden' başlıklı
bir söyleşi
gerçekleştirecek. Altın Portakal Kültür ve
Sanat Vakfi'nın dûzenlediği sergi
17 Mayıs'a dek sörecek.
Yüz yrtdıp aranan kttap
• DUBLİN (AFP) - Irlanda'da yüz yıldan
uzun bir süredir aranan 450 yıllık bir kıtap
bulundu. Irlanda'nın güneydoğusundaki
Kilkenny kasabasının belediye başkanı
Paul Çuddmy, 'Liber Secundus' adlı kitabın
belediye bınasında saklanan bir dizi tarihi
belgeden biri olduğunu belirtti. Çuddiny,
" 1870'lenn başlarmda kitabı birinin
ödünç alıp geri getirmeyi unuttuğunu
sanıyoruz" dedi. Kitap, Irlanda'daki Kilkenny
kentinın yaşamını 1540'tanbaşlayarak
kayıt ediyor.
Genç Beştipmenler Sempozyuımi
• ANKARA (AAv) - Bilkent Üniversitesi Türk
Edebiyatı Bölümü'nün düzenlediğ: '2. Genç
Eleştirmenler Sempozyumu', 8-11 Mayıs
tarihleri arasında gerçekleştirilecek Toplam 3 ^
yüksek lisans öğrencisinin Türk edebiyatında
eleştiri ve roman geleneklerini irddeyen
sunuşlar yapacağı sempozyumda, eleştiri
üzerine bildırilerde Tahir Alangu, Orhan
Burian, Nurdan Gûrbilek ve Çevdet Kudret
gibi eleştirmenlerin yam sıra Edip Cansever,
Behçet Necatigil, Cemal Süreya veTurgut
Uyar gibi şairlerin eleştiri anlayışlan ele
alınacak. Sempozyumda, roman gdeneğini
irdeleyen sunuşlann konulanru ise lanzimat
döneminden başlayan çalışmalar oLşturacak.