23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 KASIM 2001 PERŞEMBE OLAYLAR VE GORÜŞLER olay.gorus(a cumhuriyet.com.tr Almanya'da Sınır Dışı Edilen Türk Vatandaşları... ç ^ranyla. Avrupâ Birliği'ne iiye devletlercHe ve özel- likle Almanya'da oturan Tüık .atandaşlannın sınır dışı edilme- lerme çok önemli bir boyut kazandır- mıştu. Gerçekten, söz konusu karany- la Bavyera Eyalet Idare Mahkemesi; üç yıl önce seri biçimde suç Lşlediği ge- rekçesiyle, Almanya'da ottıran anne ve babasuun yanından alınıp sınır dı- şı ediien ve o tarihte 14 yaşında olan Türk genci Mııhsin An'nırı suıır dışı edılmesinı, hukuka aykın bulmuştur. Buna göre, geçerli bir oturaıa iznıne sahip olan Türk vatandaşlan, artık suç işledikleri gerekçesiyle Almanya'da kolay kolay sınır dışı edilemeyecekler- dir. Söz konusu karann Avrupa Birli- ği ülkeleri ile Türkıye üzerindekı et- kısinı daha iyı kavrayabilm^k için bu karara yol açan olaylan ve b u karann hukuksal dayanağını oluştuıan ortak- lik hukuku esaslannı incelemekte ya- rar vardır. Almanya'da doğmuş. büyümüş ve ha- len 17 yaşında olan Türk genci Muh- sın An'nın son üç yılda başına gelen olaylar, Almanya'da "Mehmet" olayı olarak adlandınlmaktadır. Nıtekim, henüz 14 yaşına gelmeden, aralannda gasp ve yaralama da dahıl olmak üze- realtmışa yakın suç işlerruş olan "Meb- met", Almanya'da hukuka uygun bi- çımde oturma ıznıne sahıp bir Türk ailesinin çocuğudur ve 24 Ocak 1998 ,L,*İstanbul Üni. Hukuk Fakültesi Dekanı tarihinde Münih Yabancılar Daıresi'ne başvurduğunda, çok sayıda suç işlemiş bulunduğu gerekçesiyle. kendisinin oturma izni uzatılmaz. Münıh Yaban- cılar Dairesı, 29 Nısan ile 22 Mayıs 1999 tarihlen arasında. "Mehmefin ve "nezaret yükümkrini ağır biçimde yerine getirmedikleri gerekçesiyJe" de anne ve babasuun sınır dışı edümele- rinı ister. 6 Temmuz günü "Mehmet", gözaltına alınır ve 21 Temmuz'da da, oturma izm süresi sona erer. 12 Kasım tanhinde Federal Anayasa Mahkeme- si, biçımsel nedenlerle, kendisinin sı- nır dışı edılmeyı durdurma isteğini reddeder ve 14 Kasım 1998 tarihinde de "Mehmet", suıır dışı edilır. Münih Idare Mahkemesi, sınırdışı etmenın hu- kuka aykınlığı konusunda açtığı dava- yı takip etmesi ıçın "Mehmefin Al- manya'ya süreli gelmesi isteğini dahi kabul etmez. Ancak Bavyera Eyalet Ida- re Mahkemesi, bu karan kaldınr ve "Mehmefe dava ıçin üç günlüğüne Al- manya'ya gelme iznını tanır. Nihayet, Bavyera Eyalet Idare Mehkemesı; sı- nır dışı edilmesinden tam üç yıl sonra 15 Kasım 2001 tarihinde, "Mehmefin oturma iznı istemınde bulunmaya hak- kı olduğuna karar v erir Bavyera Eyalet Idare Mahkeme- sı'nın karan, henüz yargı yollan tüke- tılmediği ıçın kesinleşmemiştir. Buna göre de. "Mehmefin Münih'e döne- bilmesi içın bir süre daha beklenmesi gerekecektır. Ancak, ortadaki olay. salt "MehmeTin olayı ohnayıp; heryıl suç ışlediklen gerekçesiyle, AJmanya'da sınır dışı edilen çok sayıdaki Türk va- tandaşının sorunudur. Söz konusu karar, hukuksal kayna- ğı itibanyla 1/80 sayılı ABTürkiye Ortaklık Konseyı Karan 'na dayan- maktadır. Nitekim 1/80 sayılı Ortak- hk Konseyi Karan'nın 7. maddesi; Av- rupa Bırlığı'ne üye bir devletın emek piyasasında yer alan bir Türk ışçısınin yanına gelme iznine sahip yakınlan- na, asgan üç yühk bir usulüne uygun ikametten sonra her türlü ışe başvur- tna ve en az beş yıllık bir ikamet süre- sinden sonra da istediği ışe serbestçe girme haklanı tanımaktadır. Anne ya da babasuıdan bin ılgilı üye dev lette en az üç yıldan beri usu- lüne uygun biçimde işlendinlmiş (is- tihdam edümiş) olan Türk işçı çocuk- lanndan, kabul eden ülkede mesleksel öğrenimlerinı bitırmış olanlar ıse ay- nı hüküm uyannca. oturma sürelerinın uzunluğuna bakümaksızın, her türlü işe baş'\r urabileceklerdir. Işte, Bavyera Eyalet Idare Mahkemesi; bu hükme dayanarak "Mehmefin oturma hak- kına sahip bulunduğunu ve bunun, hapse girme sonucunda dahi, ortadan kalkmayacağını kabul etmektedir. AB ülkeleri ve özellikle de Alman idari makamlan, şimdiye kadar suç iş- leyen Türk vatandaşlannı, oturma hak- lannın bulunup bulunmadığına bak- maksızın, sınır dışı etme yoluna gıtmiş- lerdır. Buna göre de, suç ışleyen Türk vatandaşlannın sosyal rehabıhtasyonu. yani yeniden topluma kazandınlmala- n, hep Türkiye'nin sorunu olarak gö- rühnüş; kısacası, Alman tarafi, ışın ko- layına kaçmıştır. Nıtekim, Alman ıda- ri makamlan; böylece bir yandan, suç işlendiğinde sınır dışı etmeyi Damok- les'ın kılıcı gibi Türk vatandaşlığının tepesinde tutmuşlar, öte yandan da suç işlediklennde onlan sınır dışı ederek, koruyucu suç siyasetinin zorunlu kıl- dığı harcamalan yapmaktan kurtul- muşlardır. O>r sa, oturma hakkına sa- hip bir yabancı devlet vatandaşını su- ça karşı korumak, onun suç işlemesi- ni önlemek ve ışledıkten sonra da, ye- niden topluma kazandırmak, yaban- cıyı kabul eden devlete aittir. Çünkü, oturma hakkının tanınmasıyla yaban- cı devlet vatandaşı, ülkeye kabul edü- miş ve sorumluluğu kabul eden ülke- ce üstlenilmiş olur. Türkiye, böylece anılan kararla. yurtdışındaki suç işle- yen vatandaşlannın topluma kazandı- nlması (rehabilitasyon) harcamalann- dan kurtulmuştur. Son söz Ancak, bundan çok daha önemlisi; Bavyera Eyalet tdare Mahkemesi'nin karanyla. AB ülkelenndeki Türk va- tandaşlannuı ortaklık hukukundan do- ğan haklan teslim edilmiş olmaktadır. Şimdiye kadar, Avrupa açısından Tür- kiye'ye ve Türk vatandaşlanna yapı- lan önemli haksızlıklardan bın de, AB ülkelenndeki Türk vatandaşlanna or- taklık hukukundan doğan oturma-ça- lışma ve sosyal güvenlüc haklanna ıhş- kin statülerinin yabancı ıdan makam- larca uzunca bir süre tanınmamış ol- masıdır. Türk resmi makamlannın geç- mişteki aymazlığı, bu durumu olduk- ça kolaylaşhrmıştır. Avrupa "daki Türk vatandaşlan, Tür- kiye henüz Avrupa Birliği 'ne tam üye olmadığı ıçin şu anda ancak topluluk hukukundan doğan haklannı kullan- maktadır. Bunlar için önceki dönem- lere oranla, yoğun bir hukuk mücade- lesinin başladığı gözden kaçmamak- tadır. "Mehmefle ilgili alınan son ka- rar da açıkça bu mücadelenin ürünü- dür. Avrupa Birliği'ne tam üyehk süre- ci içinde, Türkiye'nin önüne, insan haklanndan Kıbns sorununa kadar. her dönemde bir engel çıkanlmakta- dır. AB/Türkiye ortaklık sürecinde ise yaratılan engeller yavaş yavaş yargı kararlanyla yıkılmaya başlamıştır. Mer- yem DemireL Sevince, Kuş, Bozkurt, Nazh ve Taflan-Met kararlan gibi bir- takım yargı kararlan, kronolojik ola- rak bu olumlu gelişmeyi sergilemek- tedir. Almanya'daki oturma hakkına sa- hip vatandaşlanmızın, hukuka aykın biçimde suıır dışı edilmemeleri, şım- dılıkyargısal yoldan sağlanmışhr. An- cak, bu karar, hukuken kesinlik kazan- mış değildır. Türkiye'dekı Danıştay'ın koşutunu (paralelini) oluşturan Alman Federal Idare Mahkemesi, bu konuda şimdilık son sözü söyleyecek yargı ye- ri olarak görünmektedir. Bunun en az bir alü aylık süreci kapsayacağı, şim- diden söylenebiür. Buna göre, yargı- sal kesuıJeşme sürecinin sonunda, ya "Mehmefler Münih'e dönebilecek ya da Türk insanı daha yülarca sınır dı- şı edılme korkusunu yaşayacaktır. An- cak. şu andakı durumun, artık suıır dı- şı edilme korkusunun atılması yönün- de gelıştığı söylenebihr. Tam 27 yıl geçmiş... O unutulmaz yetmişli yıllarda doğanlar bugün gençliklerinin son yılla- nnda... Daha sonrakiler ise çok daha genç!.. Kıbrıslı gençlerden sözediyorum!.. NeRum dehşetıni yaşamışlar, ne d e o tehlıkeli günleri, gecelerı... On- lar için yalnızca bugün var, var... Yaşamak, çalışmak, gezmek, görmek, bu dünyanın güzellik- lenni tatmak var... Hele bir masal gibi tanıtılmak istenen küreselleşme dönemın- de olanaklann çekicilıği de... Kim- se savaş, kavga ıstemez, genç- ler böyle acı şeylerin adını bile duymak istemezler. Önlerinde Avrupalı olmak, Avrupa Birliği' nde yer alan bir ülkenin bireyi olmak dururken!.. Sen istediğin kadar geçmiş- teki şehitlerden, gazilerden, va- tan millet sözlerinden, gelecek- te bir Rum ıstilasından, bir kez da- ha yaşanması istenmeyen kıyım- lardan söz et! Genç adam, ne dünü düşünur ne bugünü!.. Özel- likle işsizlik, yoksulluk, dünya- dan kopanlmanın ezikliği yaşa- nırken... Bizler, doğrusu ya 1950'lere kadar Kıbrıs sorunu diye bir ko- nunun varlığını bılmezdik! Kıbns bir Ingiliz sömürgesiydi. Yüz elli yıl önce Osmanlı, geçıci olarak In- gilızlere bırakmış ama 1914'te EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Kıbrıs'ı Düşünürken... Ingilizler adaya tam anlamıyla sahip çıkmışlar... Ingiliz yönetimı varken Kıbns Türklerı oldukça güven içinde yaşıyoıiardı. Ellennde Büyuk Bri- tanyapasaportu... Istedikleriye- re girip yerieşmek, ış bulabilmek olanağı, Ingiltere'den, Kana- da'dan, Avustralya'dan nerelere kadar... Derken Yunanistan'ın kışkırt- masıyla Kıbrıs Rumlan Ingiliz yö- netimine başkaldırdı. Olaylar, ter- tipler, cinayetler... Bu arada Türk- ler de zor durumlara düştü. Ba- sın da Kıbns'la ilgili yazılarla ka- muoyunu uyandırmaktaydı. Ama dönemin Dışişleri Bakanı Prof. Fuat Köprülü bu denli söylenti- lerı kesınlıkle yalanlamıştı: "Bi- zim Kıbns diye bir sorunumuz yoktur..." "Hürriyet" gazetesi yeni çıkmış- tı o günlerde... Başyazılarını Se- dat Simavi yazıyordu. Kısacık özlü yazılar!.. Simavi, konuyu ele aldı. Üst üste Kıbrıs Türklerini kurtarmamız gereğinden, Dışiş- leri Bakanı Fuat Köprülü'nün bu konuya ters yaklaşımından yakı- nan. hatta suçlayan yazılardı... Anımsadığıma gore ba- kanlık, Simavi'yi dava etmişti. Olay büyüdük- çe büyümüş, kamuoyu- na mal olmuştu... Yaşları uygun olan okurlar, o yıllardaki "Kıb- rıs Türktür, Türk kala- caktır", ardından "Ya Taksim ya ölüm" sloganlanyla alanlan dol- duran gösterileri yaşamışlardır. llk isteğimiz adanın yansını al- maktı! Sonra iş değişti: Rumlar lyice azdı. Makarios, Dr. Kü- çük, Rauf Denktaş adlannı hal- kımız ezberledi. Sonunda Lond- ra ve Zürih antlaşmalarıyla ada- da bir cumhuriyet kuruldu. Ana- yasasına göre bu devletin cum- hurbaşkanı Rum'du, papaz Ma- karios; yardımcısı Türk, Dr. Kü- çük... Kabinede üç Türk bakan, yerel yönetimlerde de üçte bir oranda Türk yönetici... Ama iki yılda bu antlaşma if- las etti. Kanlı çarpışmalar başla- dı. Adada Türk subaylarının kur- duğu savaş öfgütleri, hava bom- bardımanlan!.. 1994'te Kıbns'a askerin çıkışı, adanın üçte birini ele geçirişi, derken Türk yönetim- leri, sonunda on sekiz yıl önce ku- rulan KKTCL Şimdi bir dönüm yerindeyiz. YaTürkıye, KKTC ile biriikte AB'ye ahnır, ya Kıbrıs bir referandumla Türkiye'ye katılır. YadaTürkler AB üyesi Kıbns Cumhuriyeti'nin için- de bir azınlık olarak yer alır... LES îçin Öneriler Gültekin ERDAL L ES Sınavuıda Eşitsizlik başlıklı >azım yayımlandığında birçok değerli öğretım görev lisi. sanat dostu aradı. Kutlamalann yanında ortak noktalan. sınavın eşitsizli- ği ve sanat sorulanna yer verilmeyişıydi. Sadece matematik ve Türkçe sorulan bu sına\ın nasıl olur da tüm adaylan kapsayabileceği sorulmaktaydı. Sırf bu sınav nedeniyle sanatta yeterlilik doktora yapamayan yüzlerce değerli öğretim görevlisin- den söz ediyorum. Birçok sanat eğitimcisinin lise- de dahi görmediği matematik. LES ilekarşınızaçı- kıyor. Işın en ilginç yanı ise. aynı dersin sınavdan sonra hiç ışınize yaramayacak olması. Başka bir de- yişle zaman israfı. Ya da gereksiz bilgi > r ükleme- sı. Türkiye"nin de imzaladığı ve her 10 Aralık'ta etkinlikler yaptığı tnsan Haklan Evrensel Bildir- gesi'nin 26. maddesi eğitim eşitliğine dayanıyor. Bu madde, "-Yükseköğrenim yeteneğe göre her- kese eşit olarak sağlanır" diyor. Lisans Üstü Giriş Sınavı'nda (LES) bu eşitliğin ihlal edildiğini dü- şünüyorum. Adaylara eğitimini almadığı alandan 80 sorunun sorulması eşitlik olmasa gerek. Traji- komik bir ifadeyle insan haklan ihlalleriyle AÎHM'de rekora giden bir ülke içın. 26. maddeyi hatırlatma- nın anlamı olur mu bilinmez. Yıldız Teknik Üniversitesi Öğretim Görevlisi Tüla* Çeflek, söyleşimiz sırasında matematik bil- miyorum, ama insan zenginiyim ve mutluyum de- mişti. Işte sanat eğitimcileri olarak bunu yapmaya başladık. İnsan zengini olmak ve bir şeyler yapa- bilmek. Üzeyir Garih'ın deyişiyle amacımız elbet- te "çıkan macunu tüpe sokmak" değil. Birçok ki- şi için hayati önem taşıyan bu stnavda, eksikliği sa- dece dikkatsiziiğe bağlamak istiyorum. Sanata önem verilmedıği ihtimali. LES'ten daha büyük bir hata olabilir. Ö>le olsabile bu hatanın düzeltilme- si doğru bir adım olurdu. Örneğin küçük bir deği- şiklikle LES, sanat sorulannı da içerebilir. Böyle- ce sanat eğirimı almış olan adaylar da kendi kul- \arlannda koşma fırsatı yakalayarak bilgilerinı ta- zeler \arsa eksikleriniz gıdermiş olur. Puanlama- daki adaletsızlik de gıdenlebılir. Sanat eğitimcıle- rinin neden eşit ağırlıklı puanlamaya tabi tutuldu- ğunu açıklayamıyorsanız, eğitim eşitliğini sağla- yabilmenız ıçin değiştirmek zorundasınız. Sanat eği- timcileri de. sözel bölümü ya da matematik bölü- mü mezunu adaylarla a\nı puanlamaya bağlı tutu- labilir. Yani her Türkçe doğru yanıt için 0.7 ve her yanlış yanıt ıçin 0.3 puanlaması esas alınabılir. Bu şekilde sanatçılar da sadece Türkçe sorulannı çö- zerek barajı geçme imkâru bulabilirler. Ayn a>n iki test haünde yapılan sınavda, matematik önceliği de kaldınlabilir. Bu tercih adaylara bırakılarak. Türk- çe testinı avantaj olarak kullanmak isteyenlere fır- sat verilmiş olur. Böylece herkesin matematik öğ- renmesi gerekmeyebilir. Yok ille de sanatçının matematik bilgisi merak edıliyorsa, LES'ten alınan puan değil. girmiş olmak koşulu da getirilebılir. Ay- nı zamanda da LES karabasan olmaktan çıkartıl- mış olur. Aralık aymda yeni bir Lisans Üstü Giriş Sınavı yapılacak. Umuyoruz ki. bu sınavda sanat eğiticileri unutulmayarak. eşitsizlik giderilir. YÖK -şayet var- sa- yasal dayanaklannı açıklamak zorundadır. Sanat- ta yeterlik ve öğretim görevliliği için önemli oian LES, eşıtliğe \e bilgi ölçmeye yönelik olmahdır. PENCERE Uygarlık Hukuku... Hukukun dine değil, akıl ve bılıme dayanması, demokrasi gereğıdir. Bu nedenle 'Medeni Kanun' (öteki adıyla Yurt- taşlar Yasası) Avrupa'da yaşanan 'Aydınlanma Devrimi'nin ürünü olarak ortaya çıktı. llk kez Fransa'da 'Medeni Kanun'\a (Code Ci- vil) Hıristiyan şeriatı, kişinin yaşamından kaldırıldı; kilisetepki gösterdi, çetin kavgalaryaşandı; bu sü- reç 1789 Devrimi kapsamındadır. Adına 'Medeni Kanun' ya da 'Yurttaşlar Yasası' denilen kurallar, hayati düzenler; "kişi, aile, miras, eşya, borçlar hukuku''nu oluşturur. Batı'da laık hukuk aşamasına erişmek kolay ol- madı; Avrupa medrese kültüründen 15'inci yüzyıl- da sıyrılmaya başlamıştı; Türkiye'de medrese öğ- retimi 20'nci yüzyıla kadar sürebildi, düpedüz ge- ri kaldık... Insanımızjn yaşamını çağdaş uygariığa bağlamak yolundaki 'hukuk devrimi'riı Atatürk 1923 laik Cumhuriyetiyle hayata geçirdi. Bızde 'Şeriye Vekâleti'rim kaldırılması 1924'te- dir; iki yıl sonra, 1926'da çıkarılan Medeni Kanun, laiklik devriminin hukukudur, gereğidir. • Medeni Kanun'la Batı uygariığının vardığı son aşa- maya ulaşmak, ne demek?.. Daha önce miras hukukunda kadın erkekten da- ha az pay alıyordu... Aile hukukunda erkek 'boş of dediği anda evli- lik bitiyor, kadın evden kovuluyordu... Kişi yaşamının her kesiminde din kurallan (şeri- at) geçerliydi, kadının adı yoktu... Kadınımız 1926'da benimsenen 'Medeni Ka- nun'laFransa'nın, Almanya'nın. Isviçre'nino tarih- te ulaştığı haklar düzeyine yükseldi... Ancak bugün için bu haklar yeterlı değil... • Medeni Kanun demokrasinin altyapısıdır... Aydınlanma Devrimi'nin üoinüdür... Bugün Iran'da, Suudi Arabistan'da, Afganis- tan'da ve daha nice Islam ulkesınde demokrasi- yegeçmek ıçin 'MedeniKanun'dan işe başlamak kaçınılmazdır; kışinın yaşamı uygarlaşmalı... Kadınla erkek eşit olmalı... 'İnsan Haklan Bıldihsı' 18'inci yüzyılın ürünü- dür; kadın haklan 19'uncu yüzyılda hız kazandı; 20'nci yüzyıl bu alanda çok önemlıdir; çünkü bu dönemde yaşanan iki dünya savaşında, erkekler cepheye gıdınce, kadınlar toplum yaşamında ve iş hayatında devreye girdiler, öne çıktılar, 21 'inci yüzyıl ise kadınların çağı olacak... 1926'da benimsenen Türk Medeni Kanunu ka- dınlanmızı o günlere göre kâğıt üzerındeki hukuk- ta Batı uygarlığı düzeyine eriştirse bile, bugün ye- tersizdir. • Ya 'efn/'ler?.. Etnik topluluklar kendı din ve törelerinden kay- naklanan hukuku mu uygulayacaklar?.. Yoksa ulus devletin yasalannı mı?.. Lozan Antlaşması, ülkemizdekı Rum, Ermeni ve Yahudileri -Çerkesleri, Kürtleri, Araplan ve başka- lannı değil- 'azınlık' sayarak kendilerine özgü ce- maat hukuklannı uygulamalannı öngörüyordu. 1926'da Medeni Kanun çıkınca 'azınlıklar' daha açık deyışle Yahudiler, Rumlar, Ermeniler, devlete başvurarak bu haklanndan vazgeçtiklerinı 'Adalet Bakanlığı'na bildirdiler; hangı dinden, mezhepten, etnik kökenden olursa olsun, Türkiye'de herkes 'Me- deni Kanun' (Yurttaşlar Yasası) kapsamında yaşa- mayı yeğledi. • 21 'inci yüzyıla girerken Türkiye 1926 tarihli Yurt- taşlar Yasası'nı, uygarlık hukukunda yaşanan ge- lişmelere göre değiştirmek zorunda... Ama bu yoldaki çalışmalar Meclıs'te kaç yıldan beri neden takıldı kaldı?.. , kitap kulübü GÜNÜN DİYALOĞU TAKSİM SERGİ SALONU'NDA 22 Kasım Perşembe (Bugün) VEYSEDİKffl Saaf: 18.00-19.00 İstiklal Cad. (Fransız Konsolosluğu Yanı) TAKSİM Tel.: 252 38 81 - 82 BU EKONOMİK KRİZ, NEDENLERİ ANLAŞILMADAN ÇÖZÜLEMEZ Prof. Dr. Zeyyat Hatiboglu YENİ YAYIMLANAN 2 KİTABINDA î Bunları Bilmiyorsanız Türkiye Ekonomisini Anlayamazsınız 3 MU. . Essentials of Unconventional Economics 3 MU. Türkiye ekonomisine dair yazılan ve söylenenlerle geneUikle bu ekonominin ve özellikle bu krizirt anlaşılamayacağım kanıtlayarak, düşüncelerinin yülardan beri oktylarla doğrulaıuhğını göstermektt ve uluslararası ekonomi yazımmda ciddi boşluklar bulunduğunu anlatmaktadır. Genel Dağıtım : LEBİB YALKPs YAYTMLARI Tel: (0212) 282 39 00 Fax:(0212)278 90 64
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle