21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 MAY1S 2000 ÇARŞAMBA HABERLER Merve Kayakçı'ran lobi çalışması • NVASHINGTON (AA)-ABDUluslararası Dini Özgürlük Komisyonu, basma tanıttığı dünyada dinı özgürlükler konulu raporunda Rusya, Sudan ve Çın"e karşı yaptınmlar uygulanmasını önerdi. Ancak ABD Dışişleri Bakanhğı, bu önerilerin bir kısmının dış politika çıkarlarına ters düsrüğünü savunarak kar^ı çıktı. Raponın basına tanıtıldığı toplantıya katılan FP'li Merve K.avakçı'nın da kendisi ıçin lobi yaptığı görüldü Ancak komısyonun raporunda temel olarak Çın, Rusya ve Sudan'a yeı verilırken 1 ürkıye'den herhangı bir şekılde bahsedılmedı. Soysahn yargılandığı davada 1 tahliye • VMvARA (Cumhuriyet Bürosu) - PKK'li Cevat Soysal'ın yargılandığı davada "yasadışı örgüte yardım" suçundan 7 yıl 6 aya kadar hapsi ıstenen sanık Ali Kandemir tahliye edildı. Ankara 1 No'lu DGM'de görülen davada mahkeme heyeti, aynca Cevat Soysal'ın turukluluk halinin devamına karar venldiğinı belirterek durusmayı ertcledi Cezaevinde cep telefonu kartları • GAZlANTEP(AA)- Gazıantep E Tipı Kapalı Cezaevi"nde yapılan aramada 2 adet cep telefonu kartı butundu Alman bilgiye göre, cezaevinin D-5 Koğuşu'nda yapılan arama sırasında mahkûmlardan Hasan Korkmaz ile Murat Kılıç'ta cep telefonu kartı ele geçırildi. Soruşturmanın sürdürüidüğü bildirildi. Seydaoğlu'ndan ppotesto yürüyüşü • TARSLS (Cumhuriyet)-ANAP Diyarbakır Milletvekili Sebgatullah Seydaoğlu, kendisıneait34G8010 geçici plakalı Mercedes marka otomobiliyle Pozantı otoyol girişinde radar kontrolüne yakalandı. Hakkında aşın hızdan dolayı ceza yazılmasına bölge trafık aminnı arayarak engel olan Seydaoğlu zabıt tutulmasına kızdı Otomobılını olay yerinde bırakan Seydaoğlu. yaklaşık 2 kılometre protesto yürüyüşü yaptı. Çakmakoğlu ._ Belçika'ya gittî • tstanbul Haber Servisi - Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu, temaslarda bulunmak üzere Belçika'ya gitti Türk HavaYollan'na(THY) ^ — ait bir uçakia Brüksel'e— - — giden Bakan ~ =— Sabahattin Çakmakoğlu, Atatürk ==• Havalımanı'ndan Istanbul Merkez Komutanı Tuğgeneral Niyazi Hatıpoğlu ¥- tarafindan uğurlandı Bahçeli, parti politikasını benimsemeyenlerin konumlannın gözden geçirilmesini istedi Somımcuöğhi'na istifa çağnsıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yar- dımcısı Devlet Bahçeli, Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu na üstü kapah "isti- fa et" çağnsında bulundu. Bahçeli, "Partimizin söylem ve potttikalannı be- nimsemektezorhıkçekenkrin kendi ko- numlannı gözden geçirme sorumhılu- ğu vardır" dedi. MHP lideri Bahçeli dün düzenlediği basın toplantısında, Devlet Bakanı So- muncuoğlu'nun cumhurbaşkanhğı adaylığının engellenmeye çahşılmasıy- la yaşanan olaylan değerlendirdi. Mec- lis bahçesinde yaşanan olaylann kendi- lerini üzdüğünü, ancak uzlaşma ve hoş- görüyü bir siyaset yöntemi olarak ege- men kılma mücadelesiyle çelişen dav- ranışlan onaylamalannın mürnkün ol- madığını söyleyen Bahçeli, bakan ve Telekom Ülkücü kadrolaşma istifa ettirdi • MHP'li kadrolaşma nedeniyle dalgalanan Telekom Genel Müdürlüğü'nde Ertun'un istifası, teftiş kurullannın kışisel çıkar ve siyasi hesaplar için nasıl kullanıldığını da gözler önüne serdi. ANKARA(ANKA)-Türk Telekom Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Baş- kanı Serdar Ertun istifa etti. MHP'li olmadığı bilınen Ertun'un istifası, tef- tış kurullannın "siyasi hesaplar" ve "kisiselçıkarlar" doğrultusunda nasıl kullanıldığını da gözler önüne serdi. Türk Telekom Genel Müdürlüğü, 5 yıh aşkın bir süredir Telekom Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı yapan Serdar Ertun'un istifasıyla dalgalanıyor. 1 Mayıs 2000tarihi iti- bariyle görevden aynlarak başmüfett- tiş olarak çalışma isteminde bulunan Ertun'un istifası, genel müdürlere bağlı olarak çalışan teftiş kurullan- nın yapısının da sorgulanmasına yol açtı._ Enis Öksûz'ün Ulaştırma Bakanı olmasının ardindan Türk Telekom'da hızla girişilen kadrolaşma hareketi pek çok sorunu da beraberinde getir- dı. Başbakanlıkça yayımlanan "ata- ma ve işe alımlan yasaklayan** genel- geye karşın mevcut hükümetin göre- ve başladığı günden bu yana geçen kı- sa sürede, geçici (mevsimlik) işçi kadrosu adı altında MHP'ye yakın bi- nı askın kişinın ışe alındığı ileri sürü- lüyor MHP'li kadrolaşmanın yarattı- ğı belirsizliğın başta yöneticiler ol- mak üze're tüm personeli "tedirgin*' ettiğı belirtiliyor. tşe alımlarda ve tayinlerde etkili ol- duklan belirtilen MHP'lı milletvekil- leri ve il başkanlannın, istemedikleri bürokratlann da görevden alınması ıçin devreye girdikleri kaydediliyor. Bu çerçevede kamu kurum ve kuru- luşlannın en gizli belge ve bilgileri- ne ulaşma olanağına sahip stratejik birimler olarak kabul edilen teftiş ku- rullannın bile kullanılmaya çahşıldı- ğı ilen sürülüyor. MHP'li yöneticilerin şikâyeti üze- rine kendisine bağlı olarak çalışan Teftiş Kurulu'na soruşturma açmata- lımatı veren Genel Müdür'ün, söz ko- nusu bürokratın görevden ahnmasını sağlayacak gerekçeler içeren bir rapor hazırlanması beklentısi içine girdiğı belirtiliyor. - Bahçeli, bakan ve milletvekillerinin Meclis'in itibanru zedeleyecek davramşlardan uzak durmalannın zorunlu olduğunu vurguladı. milletvekillerinin Meclis'in itibannı ze- delevecek davramşlardan uzak durma- larının zorunlu olduğunu vurguladı. MHP mensuplannın parti kimliğini ko- ruyup geliştirmek gibi temel bir görev- lerınin olduğunu belirten Bahçeli, *Bu çerçevedezaafiçinde olanlana, partimi- zin söylem ve politikalannı benimse- mekte zortuk çekenlerin kendi konum- laruu gözden geçirme sommluluğu da vardır" dedi. MHP'nin bu tip konulara "partiiçidi- siptin gibi dar bir açıdan" yaklaşmadı - ğını anlatan Bahçeü. "Bizler açısından parti tutartıhğL sanıiıniyet ve karaıiılık gibi kavram ve değerler çok önemlidir. Her parti mcnsubu davranışlanru buna göreayarlamak. ülkeveparti duyarhhk- lannı kişiliğinin önünde götürmek zo- rundadır. Hiç kimsenin partimizin gü- venilirliğine ve inandıncılığına. ilkeli ve tutartı çizgisine gölge düşürmeye hakkı yoktur. Parti içi demokrasi parti anarşi- si demek de değildir. Parti içi disiptin ile parti içi demokrasi birbirinin anritezî değildir** diye konuştu. Bahçeli. olayın partinin yetkili organ- lan tarafindan çok yönlü incelendığinı bildirdi. Sorulan yanıtlarken oldukça gergin olduğu gözlenen Bahçeli, zaman zaman gazetecılen */arladı Somuncuoğlu'nun bakanlık unvanı- nm da olduğunun anımsatılarak kabine- de bir revizyonun olup olmadığının so- rulması üzerine Bahçeli, "Soruşturma başlanııştır. Her safhayı basın öğrene- cektir, hiçbir endişeniz olmasın" dedi. Parti sorumluluğunun parti ve hükü- metten istifayı gerektirip gerektirmedi- ğinin sorulması üzerine Bahçeli, "Orfa- de açıktır, herkes anlayacağı kadar an- lar" diye konuştu. Bahçeli, MHP'nin Sezer'e kerhen destek verdiği ve parti içinde Sezer'den rahatsızlık duyulduğu yönündeki iddi- alann anımsatılması üzerine, "Ben par- tinin genel başkanı olarak böyle bir ka- naate sahip değilim. sizler nasıl oluyor- sunuz, onu merak ediyorum** dedi Birgazetecinin, "Anayasayagörepar- tOercumhurbaşkanhğı seçimi konusun- da grup karan alamryor. Neye dayanarak soruş- turma başlattuuz" soru- suna sirurlenen Bahçeli, " Hiç alakası yok efendün. Benim söylemek istedi- ğim şeyi siyaset bilimi içinde ele almak lazun. Metni bir kez daha oku- mannatavsiyeediyorum" yanıtını verdi. Olaylann genel mer- kezden verilen talimat so- nucunda çıktığı yönünde- ki iddialann anımsatılma- sı üzerine Bahçeli, "Sa- hip oMuğunuz bir bilgi varsa savcıhğa duyurun" karşılığmı verdi. Bahçeli, töre tartışmalanrun anım- satılması üzerine, "Töre, toplumsalahlaki davranıs biçimi demektir. Sosyal ahJaktır töre. Ama bu kavramı birçokyere çeke- rek MHP'yi mahkûm et- meyekimseninhakkı yok- tur" diye konuştu. Yozgat Bayındırlık İl Müdürü'ne yapılan saldın tartışılıyor MHP'li Ersoy: Mermeri attnadını VOZGAT(AA)-MHP Yozgat Millet- vekili Ahmet Erol Ersoj', Yozgat Bayın- dırlık tl Müdürii Feva Aykaç'ın kafası- na mermer isimlik attığı şeklmdeki id- dialannı yalanladı ve "Oİay yok, abar- tıldı. tddiasahipterini Vllah'a havale edi- yorum** dedi. Ahmet Erol Ersoy, MHP Yozgat tl Teşkilaü'nda düzenlediği basın toplan- tısında, kafasına mermer isimlik atıldı- ğını öne süren Bayındırlık İl Müdürii Fevzi Aykaç'ı. ıddialannı karutlamaya çağırdı. Yozgat"a yenı atanan Bayındır- lık 11 Müdürii Aykaç'a "hoşgeMuT de- mek için randevulu olarak gittıklerini anlatan Ersoy. "Müdûr, saygı sınuian- nı aşıp, hakarete varan sözier etti. tki gündür basında şahsımla ilgili çok çir- kin kldialar ortaya atılnıaktadır. Ben de söz hakkımı kullanmak için buraya geldün" dedi Cuma nâmazından sonra "boş gel- dm" ziyaretine il başkanıyla gittiklerini belirten Ersoy, şöy- le konuştu: "Konuşma sırasında. Kınk- kale'den neden ta>in olduğunu sordum. Kendisi de bize, Bcnı siz mi getirdıniz? Benim size verilecek bir hesabım yok' di- yerek, çirkin laflar etti. tl baş- karumız. Karşındaki bir mil- letvekiti. dikkatli konu^' dîye uyannca, Tuvalete giderken demi sizden ızin alacağım' de- dLCMavyok,abartıkklddiasa- hiplerini Allah'a havale ediyo- rum. Ortada vurma, kırma ve enufak birotayyok. Amabuni- ye sapünldu bunun aJtında yaran gerçek neydi? Merakediyorum. Bunu anlamak- ta güçiük çeldyorum.'* Yozgat ta MHP döneminde ahnmış bir bürokrat olmadığıru öne süren Ersoy, "Eğer böyle bir bürokrat varsa, ben bunlann hepsini kabul ediyorum. Bizim sağ-sol diye bir meselemiz de yok. Ben Allah'a havale ediyorum. Yanlışun var- sa Allah bunun hesabım sorar. onlann yanhşı varsa Vllah'ın onlardan da hesap soracağına inanıyorum. Ama yargıdaki bfitün olaylan takip edip, hukuk müca- delemi sürdürecegim"* diye konuştu Bu arada. Yozgat Müteahhıtler Der- neği Başkanı ve eskı DSP Yozgat tl Baş- kanı Kadim Doğan, "Bayindırük tl Mû- dürü. eski il müdürii Ali Ekber lşık*ın mark-dolar karsıhgı iş yapöğını. MHP Ü Başkanı Ahmet Güner'le ortak çahş- bğını iddia etmektedir. Bn açıklamayto Yozgat'ta iş yapan müteahhitler zan al- tında kalnuştır. Bunlann ispat edilmesi gerekir*' dedi. Yozgat'ta 28 Nisan günü meydana gelen olayda, yeni atanan Bayındırlık II Müdürü Fevzi Aykaç'ı ziyarete gi- den Yozgat MHP Milletvekili Ahmet Erol Ersoy'un. ortamın gerihnesi üze- rine sinirlenerek masada bulunan mer- mer ısimliği Aykaç'ın kafasına fırlat- tığı ıddiaediliyor. Aykaç şikâyet dilek- çesinde. Ersoy'un, Devlet Bakanı Şu- ayip Üşenmez ve Bayındırlık Bakanı Koray Aydın'a da küfrettiğini, ihalele- rın MHP il başkanının isteği doğrultu- sunda yapılmasını istediğini ileri sür- müştü. ÇYDD'den Türk'e açık mektup Haber Merkezi - Çağdaş Yaşamı Des- tekleme Derneği (ÇYDD), Adalet Baka- nı Hikmet Sami Tûrke Medeni Yasa'nın reform adı aitında kaldmlmasınm kabul edilemeyeceğini bildirdi. ÇYDD Genel Başkanı Türkan Saylan yaptığı yazıh açıklamada, Türkiye Cum- huriyeti'nin radikal hukuk reformu ve bu yolla laikleşmesinin, Medeni Yasa'nınka- bulü ile gerçekleştiğinibelirtti. "Bu yasa- da afle hukukunda. özellikle kadın-erkek eşitiiğmi sağlayıcı yönde mleştirmeler ya- pıiması, kuşkusuz gecikmiş deolsa 21. yüz- yüda gerçekieştirUmesi gereken düzenle- melerdir" denilen açıklamada, bu "dev" yasanın ortadan kaldmlmasınm Medeni Yasa'nın sistematiği ışığmda oluşan öğ- retiyi ve yapılan eğitimi "sdtös*" edeceği kaydedildi. Yasaya yeniliklerin, maddelerin değiş- tirilmeden eklenerek yapılmasmın doğru olacağı ifade edilen açıklamada, "Buden- li köklü veûç anayasa döneminde uygulan- mış olan bir temel yasayı tümden kaldıra- rak yeni numarahbiryasayapmak. ancak üçüncü dünya ülkelerindeki gostermetik- yapay hukuk reformlanm andırabilir. Çünkü gelişmis hukuk düzenleri, mevcut olanı bozmadan olgulaştırmay önündeev- rimkprler*' denildi. SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] Yılmaz Odabaşı şair, ya- zar, gazeteci. Odabaşı şimdi mahkûm, sık sık girip çıktığı cezaevinde, son aldığı cezayı tamamlamaya çalışıyor. Os- manlı imparatorluğu döne- minde şairlerin şiirleri yüzün- den keltesini vururiardı. Cum- huriyet sonrasında kelle vur- ma brtti. Onun yerini hapis ce- zalan aldı. Nâzım Hikmet şi- irleri yüzünden dolaşmadık hapishane bırakmadı, sonun- da canını zor kurtardı. Ülkemi- zin neredeyse bütün önemli şairleri hapishanelerde ömür tükettiter. Ahmed ArifMer, Arif Damar'lar, Can Yücel'ler ve daha niceleri, şiir yazmanın bedelini fazlasıyla ödediter. Nâzım Hikmet, Can Yücel, Ahmed Arrf, Arif Damar bize uzak bir tarih gibi geliyor. Ar- tık böyle şeyler olmuyor sanı- yoruz. Zaten, Yılmaz Odaba- şı'nın hapse girmesi de basın tarafindan önemsenmedi. "Aykın biradam" diye düşü- nüldü. Gereksiz şeyler söyle- miştir diye düşünüldü. Geç- mişte de böyle olmamış mıy- Yılmaz Odabaşı Hapiste dı? Üstelik Yılmaz Odabaşı, 'bölûcülûk suçu' diye anılan Terörle Mücadele Yasası'nın 1. maddesinden mahkûm edilenlerdendi. Yılmaz Odabaşı, şiiıieri ne- deniyle mahkûm edildi. "Düş ve Yaşam" isimli kitabındaki şiirlerinde bölücülük yaptığı- na hükmetti devlet güvenlik mahkemesi. Cezası bir yıldı, ancak yayın yoluyla işlendiği için ceza yan .yanya arttırıldı ve 1.5 yıl hapis, 933 milyon Türk Lirası oldu. Mart 1997 yı- lında Odabaşı, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin mahkûmiyet karannın ardin- dan tepkisini şu sözlerle dile getirdi: "Sizinleaynı çağda ve aynı ülkede yaşamaktan u- tanç duyuyorum." Duruşma bitmişti, yine de hakkında da- va açıldı. Yılmaz Odabaşı "terör su- çundan" hüküm giydiği için yani bir başka ifadeyle kanun önünde terörlst sayıldtğı için 18 aylık cezanın yüzde 75'ini yatmak üzere 12 Mart 1999 yılında hapse gtrdi ve cezası- nı tamamlayarak çıktı. Henüz yeni dışan çıkmıştı ki duruş- manın sonunda söylediği bir cümle nedeniyte bu kez başı yeniden derde girdi. Kısa bir aradan sonra 8 Mart 2000 yı- lında yeniden cezaevinin yo- lunu tuttu. Yılmaz Odabaşı, şiir yazdı- ğı için hapse giren, mahke- meye hakaret ettiği için yeni- den hapse giren dünyanın en- der şairierinden. Yılmaz Oda- başı hapiste gün dolduruyor. Onu anmak. hatırlamak bile istemiyoruz. Hasan Celal Güzel de düşüncelerini dile gettrdiğı için hapiste. Yalcın Küçük, Eşber Yağmurdere- li de hapiste. DEP milletvekıl- leri Leyla Zana, Orhan Do- ğan, Hatip Dicle, Selim Sa- dak hâlâ hapisteler. Onlan da anmak istemiyoruz Bu kez dünyanın çeşitli yerlerinden onlara sahip çıkmak isteyen sesler işitince kızıyoruz. içiş- lerimize kanşıldığını söyleye- rek sözde "milli onurumuz"a dokunulduğunu düşünerek kendi kendimize efeleniyoruz. • • • Türkiye'yi düşünen insanla- nn hapishanesi olmaktan bir türlü kurtaramıyoruz. Bu leke, aslında en çok okuyup yazan insanları etkiliyor. Çünkü, bir aydın için en zor yol, kurulu düzene muhalefet etmek, ge- nel geçer fıkirtere karşı aykın şeyler söylemek. Bu ülkede aykmlığa bir tür- lü tahammül edilemiyor, fark- lılığa bir türlü tahammül edi- lemiyor. Öyle olduğu için ay- dınlartn önemti bir ktsmı güce boyun eğiyorlar, karstttğtnı da alıyorlar. Onlara iyi paralar ödeniyor, iyi işler veriliyor. Ay- kın olan ise ya işinden oluyor ya da hapishanenin yolunu tutuyor. Bir kısım aykın aydın ıse faili meçhullere, yargısız infazlara kurban gidiyor. Baskı ve şantaj aydını sus- turunca, toplum tek taraflı olarak yönlendiriliyor. Farklı- lıklaryok edilip bir kenara ko- yulunca, toplumda düşünce zenginligi kalmıyor. Tek yön- lü, şekilsiz, kuru ve içeriksiz bir milliyetçilik, tek renk ola- rak topluma damgasını vu- ruyor. Aydınlar, kurusıkı içi boş laflar etmekten öte gide- miyorlar. Her şey sığlaşıyor. Yılmaz Odabaşı'nın hapis- te olması birçoğumuza çok önemli gelmeyebilir. Sonuç- ta, birkaç ay yattıktan sonra dışarı çıkacak diye düşüne- bilirsiniz. Unutmayalım ki bi- rileri şiir yazdığı için hapis- teyse; sizler, bizler de bir şeyler yazarken elimiz tutu- lur. Bir şair hapse girerse, iş- siz, evsiz yurtsuz kalırsa, o ülkenin diğer şairterinin yaz- dıkları şiirlerin önüne ket vu- rulur. Yılmaz Odabaşı, şiirleri yü- zünden Tekirdağ'ın Saray il- çesinde hapis yatıyor. Şiirtutuklu... Bikjiniz olsun. GLOBALroırnKüLTüR ERGtN Y1LDIZOĞLU ~ 'Ben',KOPO' ve'Biiyük Süpünün Babası' Adam önemli değil. Ancak, 1980'lerden sonra, özellikle 1990'larda sıkça karşılaştığımız bir tip. Bu yüzden yakından bakmaya değer. Son dönemde oldukça mutsuz, kafası karışık. Dönemin moda düşüncelerine, "/ükselen değerierine" kapılmış, kendini egemen simgesel/ideolojik evrene teslım etmişti. Ancak. ö e "' ki >b u "fed^kârlık" onun için tatmin edici bir sonuç getirmemiş. Hâlâ ne sanat alanında (şairdir) ne de düşün alanında, kendine biçtiği kıymete uygun bir ilgıye kavuşamadı. Ne kendi kuşağının aydınlan (ki bu, onun için, bir sü- redir tutsak olduğu. efendi köle diyalektiği açısın- dan çok önemliydi) ne de genç kuşaklar. gelenler arasmda pek bir etkisi yok. Düşün alanındakı ça- balan da sonuç vermedi ne yazık ki. Sonunda gıt- ti, üstelik kendi kampında bile parlak bir yayın sa- yılamayacak Islamcı bir gazeteye kapağı attı. Ama hep içi içini yedi. "Neden benimle kimse yeterince ilgilenmiyor" (Ah! Tam bu noktada, ak- lınıza Gorki'nın Küçük Burjuva ideolojısının Eleş- tirisi başlığıyla Türkçeye çevrilen yazıları gelmiyor mu?) diyordu, kendi kendine? "Ne olacak benim halim" diye düşünmeye başladı. Düş kınklığı pa- niğe, panik hırçınlığa ve hırçınlık şuursuz tepkiye dönüşmeye başladı. Artık köşesinde, kendisiyle il- gilenmeyen insanlar üzerine, "ben bu insanlarla neden artık ilgilenmiyorum" temalı, tarihsel ol- gu maskesi takmış dedikodularla dolu bir dızi ya- zıyordu. Birden ilgi çekti. Hemen bir "koro" (ken- dini teslim ettiği simgesel/ideolojik evrenin, Baba- sı'nın sesi) "bizim de, bizim de ilgimizi çekmi- yoriar" diyerek ona katıldı. Şimdı mutlu muydu? Ah bir de kafasının içinde vınlayıp duran şu iki soru olmasaydı... Birincisi: "Hiç ilgimi çekmediklerini anlatmak için üzerierine dizi yazı yazdığım, bu benı hiç ilgi- lendirmeyen insanlar kim?" Hani 1980'lerde ya- şanan bir kültürel kayma vardı ya, işte bu insanlar buna takılmayanların arasındaydılar. 1789, 1848, 1871, 1917 devrimlerini kaplayan, cumhuriyetçi, halkçı, aydınlanmacı gelenek, 1980'lerde, ABD hegemonyası uluslararası mali sermaye, yerli or- taklan ve borozanları, buyük basın, büyük ünıver- sitelerin küçük hocalarından oluşan bir koronun propagandalanyla geriletilip de. yerine neo- libe- ral kapitalist "ütopya", post modern-isiamct bir garip kanşım konduğunda, bu insanlar bu kayma- ya direnenlerie birlikte direnmeyi seçmişler, "ko- ro"nun şamatasına aldırmamışlardı. "Beni ilgilendirmediğı için üzerine diziyapıp ka- ralamaya çalıştığım bu insanlar, hep yenı düşün- celere karşı çıktılar, özelleştirmeye itiraz ettiler, emekçilerden, zayıftanyana oldular; ulusalcı, Ke- malist, laik solcu refleks gösterdiler. Çağın değiş- tiğini, aydınlanma döneminin bittiğini, şimdi ay- dınlanma öncesi görüştere, dini mistisizme ge- ri dönmenin zamanı geldiğını göremediler. Halbu- ki, sınrf savaşının, emperyalizmin yerini Samuel Munöngton'un dediği gibi 'metJeniyeıUeYin çabş- ması almamış mıydı?..' Evet, bunlar hep değişmeden kaldılar. Neden- se "koro" bunları etkileyemedi. Kapitalist emper- yalist sistemin, tarihin gerçeğinın, egemen simge- sel/ideolojik evrenin çatlaklanndan her sızışında bu insanlar, keskinleşen semptomatik ağnlar gibiy- diler. "Koro", bu çatlakları gizlemek, semptomun ağnsını uyuşturmak, gerçeğin değişmeden kalan "dayanılmaz çekirdegini" gizleyebilmek ıçin, her şeyin hızla değıştiğinı, bu seni ilgilendirmeyen (ve bu yüzden olacak üzerierine dizi yaptığın) insan- lann değişmeden kaldığına ılişkin bir "dinozor- lar" fantazisi üretti. Bu fantazı ışe de yaradı bir sü- re. Ama yalnızca bir süre. Ve bir süredir, bu fanta- zi de etkisini kaybediyor Sistemin çatlakları büyü- yor, semptomlar artıyor, bir süredir görmediği kâ- busu, anti-kapitalist hayaletleri geri geliyor... Ikincisi: "Ben, beni hiç ilgilendirmeyen insan- lar hakkında beni ilgilendirmediklerini diğer insan- lara anlatmak için yazılaryazıyor ve o insanlann be- ni ilgilendirmediklerini söylüyorum. Belli ki, ilgi de çekiyorum. Dün, 'Yılmaz Güney lümpendir" şar- kısını söyleyen 'koro' bugun de benı olumluyor. İyi de, ben aslında ne söylüyorum? Bunlan kimin göz- leri ve kulaklan için söylüyorum?" "Diğer bir de- yişle bu insanlara saldınyorum. ama bu saldınyı yaparken beni kimin görmesini istiyorum?" Bu ikinci sorunun cevabı sanırım "bizi de ilgi- lendirmiyor" diye seslenen "koro" da gizli! Kim- lerden oluşuyor bu koro? Daha doğrusu bu "ko- ro" kimin sesi? Bu koroyu oluşturanlann çeşitlili- ği sizi ilk anda şaşırtabilir. Bir kısmının neo-liberal, post modern, diğerinin islamcı olması sizi yanılt- masın, dikkatle bakınca her ikisinin de arkastnda aynı sesi, aynı şeyi (büyük sürünün babasının fal- lusunu-iktidannı) görebilirsiniz: Bu ABD hegemon- yası altında işleyen bir uluslararası mali-sermaye- nin fallusudur. öiri kartel medyası, diğeri ABD ile Moon tarikatıyla i|gjSj üzerinde söylentiler ayyuka çıkmış dinci serrnayenin medyası. Ama her ikisi de sermaye, her ikisi de uluslararası mali sermayey- le banşık, her ikisi de neo-liberal, her ikisinin de kal- bi, emekçiler, yoksullar. ezilenler karştsında so- ğuk. "Ben kendimi, bu fallusun altında şekillenmiş bir simgesel/ideolojik evrene teslim ettim. 'Koro' tarafindan onaylanmak, bu simgesel/ideolojik ev- rende yerimden emin olmak, büyük sürünün ba- basının gözünde organik aydın' olarak kabul edilmek, fallustan ben de faydalanmak istiyorum. Ama bu evrenin çatlaklanndan içeri giren gerçek- liğin semptomlan beni bir türlü rahat bırakmıyor. Kurduğum fant^zner de art,k jşe yaramıyor. Bak- sanıza, ilgimi çekmiyoriar deyip sonra da üzerie- rine d'ızileryapıpkomik duruma düşüyorum,.. Kor- kanm giderek psikopatolojik bir durum oluşu- yor.,. Aslında ben, bir an evvel kendime bir tera- pist bulsam iyi olacak..." Yaşam, kalhin iki vuruşu arasmdaki zamandır. Kalbiniû koruyun. TCRKKALPVAKFI ••_ Tef: (0'ti2)212 07 07 (pbx) 10 Hal_ F*s: (0 212) 212 68 35 Bugiinler.k ö ç ö k ödünlerle geldik... ÇAĞD\ş EĞİTtM \AKFI Tel: 0212-ri2 S 99 Faks: 9212-286 ii 54 hfbkEtıh « B«^} HaapSo: 20l2"i
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle