21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SA^FA CUMHURİYET 29 MAYIS 2002 ÇARŞAMB/ 14 JvLJJLl \jM\ kulturfacumhuriyet.com.tr Kocamustafapaşa Toplum Merkezi TSM Korosu, yılm son konseriyle Pertevniyal'de Fasıl ile baharşarkılanGAMZE AKDEMİR Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirge- me Kİrumu (SHÇEK) - Çağdaş Ya- şamı Destekleme Derneği Kocamus- tafapaşa Toplum Merkezi Türk Sanat Müziği Korosu, bugün saat 20.00 "de, Perte\niyal Lisesi Konferans Salo- nu'nda bir 'Bahar Konseri' vere- cek. Koronun en önemli özeüiğı, öğ- rencisinden öğretmenine, esnafindan avukatına, doktoruna kadar genci yaş- hsı hemen her meslekten Türk sanat müziğine gönül vermiş amatör mü- zikseverlerden kurulu olması. Sezon açılışını her yıl ekim ayının ılk pazar- tesi yapan koro, çalışmalannı hafta- da ikı gün 18.30-20.30 arası gerçek- leştıriyor. Bugüne kadar üç yüz kişilik iki kat- h Kocamustafapaşa Toplum Merke- zi "nin yanı sıra Yunus Emre Kültûr Merkezi. AKM gibi mekânlarda kon- ser veren ve saz ekibi dahil 50 kişi- nin yer aldığı koronun şefi, yıüardır müzikle ilgilenen bir ılköğretim mü- fettişı: Osman Erkan. 1951 Çanak- kale doğumlu olan Erkan, Anado- lu'nun çeşitli yerlerinde ilkokul öğ- retmenliğı, ortaokul ve liselerde ta- rih coğrafya öğretmenliği yapmış; mesleğinin 24. yılında ilköğretım mü- fettışliğine başlamış ve tüm bu süre içinde müzik faaliyetlerini devamlı sürdürmüş bir müzik adamı. Öğretmen okulunda uzun yıllar çal- dığı bağlamayla başlayan müzik se- mJ 0 kişiden oluşan koronun en önemli özelliği öğrencisinden öğretmenine, esnafindan avukatına, doktoruna kadar genci yaşlısı hemen her meslekten Türk sanat müziğine gönül vermiş amatör müzikseverlerden kurulu (FoîoSraf: ı rüveninde Çanakkale'de çeşitli ama- tör koro ve derneklerde bağTamanın yanı sıra keman ve ut sanatçısı ola- rak yer alan Erkan, Adıyaman ve İs- tanbul'da yine amatör koro \e der- neklerde Türk sanat müziği hocası olarak göre\ almış. Cemal Reşit Rey Salonu ve Atatürk Külrür Merke- zi'nde çeşitli gruplarla sahneye çık- mış. Eğitim Gönüllüleri Vaİcfı'nda iki yıl Türk sanat müziği hocalığı ya- pan Erkan, 1999'da da Kocamustafa- paşa Toplum Merkezi Türk Sanat Müziği Korosu*nu kurfnuş. "Amatör bir koroyuz. Konserle- rimizde klasik. neoklasik dönemden çok çeşitli sanatçı ve bestecilerden eserleri sunuyoruz. Itri'den günü- müzün en yeni bestecilerine kadar birçok bestecinin eserlerini mer- kezimizde meşk yoluyla öğretiyoruz. Koromuz İstanbul'da sazları da ta- mamen kendi içinden olan belki de ilk koro. Biitün korolar konserle- rini profesyonel sazlarla icra eder- ler. biz ise kendi sazlarımızla icra ediyoruz. Koromuzda 15 vaşında öğrenciden 70 yaşında emekliye ka- dar her yaştan kişi Türk Müziği ortak paydasında buluşuyor. Eği- timin en büyük gayelerinden biri kültürü gelecek kuşaklara aktar- mak. Koromuzla gerçekleştirdiği- miz çalışmalarımızla bu konuda elimizden geleni yaptığımıza inanı- yoruz. Amacımız Türk sanat müziğini gelecek kuşaklara da sevdirmek, hayatlannın daha geniş bir alanın- da yer alabilmesini sağlamak." Yılda iki konser veren Kocamus- tafapaşa Toplum Merkezi Türk Sanat Müziği Korosu, ılk konserlerini şu- bat, ıkincı konserlerini ise mayıs so- nu ya da haziran başında veriyor. Ko- ro 32 eser sunacaklan bu akşamki konserin ilk bölümünde normal kon- serlere kıyasla daha zor bir icra şek- li olarak kabul edilen fasıla 16 eser- le yer verecek. "Müzikseverlere peşrevi, ara taksimi, gazeliyle güzel bir hüzzam faslı dinletmek istiyoruz. İkinci bö- lümde ise bahar şarkılanna yer ve- receğiz. Ayrıca bugünün aynı za- manda İstanbul'un fethi yıldönü- müne denk gelmesi dolayısıyla prog- ramımızın sonunu İstanbul türkü- leriyle bağlamaya karar verdik." Türk müziğine ilginin artmasında, daha geniş kitlelerle buluşmasında okullann açılması, korolann kurulma- sının yanı sıra, medyanın da çok önem- li olduğunun altını çizen Erkan, Türk müziğinin geleceğinden çok umutlu olduğunu belirtiyor. "Her dönem gençler pop gibi dönemin moda müziklerine, o tempoya âşıktır. Ama belli bir yaşa gelince birdenbire halk müziğini keşfederler, tanırlar, yavaş yavaş yaşları daha da ilerle- yince halk müziğinden sanat mü- ziğine geçiş olur ve bu sefer onun zevkine varmaya başlarlar. Bunun herkes için olmasa da çoğu kişi için böyle olduğunu gözlemledim. Pop müziğinde melodilerin çok kısır- laştiğını ve her şeyin sadece ritim üzerine kurulduğunu görüyorum. Türk sanat müziğinin yapısı ise bambaşkadır. Anlamı daha derin- dir. teorisi daha geniş işlenmiş, üze- rinde daha uzun çalışılmıştir. Tüm gayemiz bu niteliğin kaybolmama- sı, gelecek kuşaklara da aktanlma- sı." (0 212 529 54 52) Koskoca şehirde yapayalnız... SEVGİ SANLI 13.UIUSUUMMSI I TİYMM FCSTİVMİ Tilbe Saran, Köksal Engür, Cüneyt Türelad- lanru bir arada gö- rürseniz, yönet- menleri Işıl Kasapoğlu ise, çe\Te düzenı Duygu Sağıroğlu imzasını taşıyorsa, tele- vizyonlanmzı, bılgisayarlannızı, çağn ci- hazlannızı kapatıp tiyatroya koşun; insa- na, insan sesine, insan sıcaklığına... Aksa- nat'ın alnı açık, yüzü ak. Verimli toprak- lara düşüp hızla boy veren. yeşeren bir has tohum kazandı Türk tiyatrosu: Behiç Ak. Karikatürdeki yalınlığını, vuruculuğunu riyatro diline aktarması kolay değildi. Oyun yazannın akı karası sahnede belli olur. 'Tek Kişilik Şehir' en başanlı ürünü bu- güne dek. Insanoğlu bir kalabalığın en civcivli ye- rinde kendini yapayalnız hissetmekten ya- kınmışnr öteden beri. Toplum ürkütücü, acı- masız da olsa, ondan bir şeyler almak, hat- ta ona bir şeyler vermek için kıran kırana savaşmak da gerekse dirsek temasınızı kay- betmezdiniz. Yaşlılıkta başmızı dinleme- yi hak edınceye kadar. İietişim araçlan iletişimin yenni alınca ne bağnnıza basacağınız dostunuz kaldı, ne ağız tadıyla kavga edeceğiniz düşma- nınız. Ne gençliğinizi doludizgin yaşaya- biliyorsunuz, ne yaşlılıkta doğanın gizle- rini, kendi iç dünyanızın derinliklerini araş- tıracak gücünüz var. "Trum trum tak tiki tak, makineleş- mek isriyorum'" diyen Nâzım, makineleş- menin bu boyutlara ulaşacaeını bılirmiy- di? Lap-top"ı ıle cep telefonuna sığınan, bir kadınla buluşmaktansa internet yoluyla te- mas kurmayı yeğleyen Adam'da Köksal Engür bu sanal dünya tutsağının traj ikomik da\Tanışlannı nüanslı bir oyunla sergili- yor. Konuşma ihtiyacını dil kurslannda, dans etme ihtiyacını dans derslennde, do- kunulma ihtiyacını masörlere giderek kar- şılamaya çalışanlann temsilcisi Kadın, Til- be Saran'ın kişiliğinde müthiş bir canlılık kazanıyor. Sanatçının yarattığı çok renkJi, çok değişik bir tipleme, kara mizahın en çarpıcı örnekJerinden biri. Tilbe Saran gö- ründüğü andan itibaren gerek sahnede, ge- rek salonda bir elektriklenme başlıyor. Garsonu üstlenen Cüneyt Türel'in işi bi- raz daha zor. Bir yalnızlar kahvesinde, müşterileri kadar yalnız bir adam. 'Kah- vede Şenlik Var'daki Sabahattin Kudret Aksali'ın garsonu kadar donanımlı ve iş- levsel değil. Görevi öbür iki oyuncuya rep- likyetiştirmekgibi. Gelgelelimustaoyun- culuğu sayesinde rolü daha anlamlı, daha ağırhklı kılıyor. Ne kadar iletişim aletiniz varsa kapatın, koşun tiyatroya. Gerçek sanatçılar, gerçek insanlarla iletişim kurmaya. Behiç Ak'ın başanlı oyunu 'Tek Kişilik Şchir'de Tilbe Saran, Köksal Engür ve Cüneyt Türel rol alıyor. ARİF DAMAR Mayıs ayında yayımlanan: Adam Sanat, Agora, Ağırol Bay Düzya- zı, Akatalpa, Ay, Başka, Çıkın, Damar, Dize, E, Edebiyat ve Eleş- tiri, Eski, Evrensel Külrür, Gös- teri, Kaşgar, Kitap-ük, Kum, Var- hk, Yaba Edebiyat adlı dergilerde yer alan şiirleri Memet Fuat ve Adalet Bilgin ile birlikte incele- miş ve E dergisinde yayımlanan Seyhan Erözçelik'ın Zeytindağı adlı şiiri oybirliğiyle Ayın Şiiri ola- rak değerlendirilmiştir. Erözçelik bu şiirinde son yıllar- da şiirimizdeki toplumsal sorunla- ra uzak duran genel eğilimin tersi- ne, Filistin halkının çektiği derin acıyı bir çığlık gibi dile getirirken aruz şiirinin sesinden de yararlan- mıştır. ZEYTİNDAĞI Zeytin mi, Filistin'in dağında, ah, vah, teyzemi öldürür müsün? Dağın dağmış, suluyor, sarıştı, esmerin zeytin mi? Dağın kınk, sular mısın, söndün mü, söner misin Davud, kınk zeytin mi, kınldı, öldü, dağ mısın? Yah! Yah! Ya... Yağın gözünde. Zeytinin varmış, ye. Oağın, gözünde. Yah! Dağın zeytin mi çıkardı? Nay donay, donay, vah vah! Ve ehad... Dağın kınk. Habil- sin. Zeytini yut. Çekirdeğin kınk... Mef'ulü mef'ilün mefailün... SEYHAN ERÖZÇEÜK (E Dergisi, Mayıs 2002) Akbank Oda Orkestrası '2002 Mayıs Bahar Turnesi'ni tamamladı Güneydoğu 'da müzik rüzgârı KlMKİMDİR? /SEYHAN ERÖZÇELİK 13 Mart 1962"de Bartın'da doğdu. Eoğaziçi Üniversitesi'ndeki ruhbı- lm. İstanbul Üniversitesi'ndeki Arap \Î Fars dilleri öğrenimini yanda bı- nktı. Şiir Atı dergisınin yönetimin- iyer aldı. 1987'de reklam yazan oarak girdiği reklam kesiminde 1^96'dan beri yarahcı yönetmen ola- nk çalışıyor. İlk şiiri 1982 'de Yazko Edebiyafta çıktı. Şiır Atı. Gösteri, Gergedan. Ar- gos, Defter, Varlık vb. dergilerde gö- ründü. insan - nesne ilişkisini irde- lediği şiirleriyle tanınan Erözçelik 1980 kuşağı içinde kendi şiirini oluş- turan bir şair olarak tanımlanıyor. Şi- irlerini 'Yeis ile Tabanca'(1986), 'Hayal Kumpanyası'(1996), "Gül ve Telve'(1997j. 'Şehirde Sansar Var'( 1999) adlı kıtaplanndatopladı. OZLEM ALTl NOK DİYARBAKIR/MAR- DİN - Türkiye'de \zx olan sayılı özel orkestradan biri olan Akbank Oda Orkest- rası, düzenledığı '2002 Ma- yıs Bahar Turnesi' ıle ge- çen hafta Güneydoğu'daydı. Güneydoğu'nun kendi ger- çeğini uzaktan koklayan. hisseden 'biz batılıların'. daha çok yüzünü çe\irme- si gerektiği yerlere öncekı yıllarda da uzanan topluluk Diyarbakır. Mardin, Şanlı- urfa ve Gaziantep'te bir di- zi konser verdı. 1998 yıhn- dan bu yana Cem Man- sur'un daimi şefliğinde kon- serler veren orkestra, çokses- li evrensel müziğin, çağdaş bir toplumda herkesin ya- şamıru zenginleştiren vazge- çilmez birunsur olduğunu bir kez daha hatırlattı. Her zaman program bü- Topluluğun özellikle Mardin Kasımiye Medresesi'ndeki açık hava konseri çok kejifliydi. tünlüğünü, tutarlıhğını ön planda tutan orkestra, Güneydoğu turne- sindeki konserlerde Bach, Mozart, Turina, Haendel ve Çaykovski'nin eserlerinden oluşan geniş bir reper- tuvarla izleyicı karşısına çıktı. Di- yarbakır'ın sessiz sıcağmda, Mar- din 'in büyülü atmosferinde tanık olduğumuz ikı konser, sanatın her yerde aynı etkiyi bıraktığının da bir göstergesiydi. "CD'den dinlemekten ne kadar farklıymış, müzik dinlemek as- lında buymuş." "Orada birileri çalıyor ve mü- zik varoluyor, bittiği zaman yok oluyor. Müziği canlı dinlemenin farkı bu olmau" sözleri Cem Man- sur'un kulağına ulaşanlardan yal- nızca bir bölümü. Belli temalar çer- çevesinde oluşturduğu ve tarihı me- kânlarda verdiği konserlerle tanıdı- ğımız orkestranın Güneydoğu kon- ser programını Mansur, değişik eser- lerle repertuvan geniş tutmaya ça- hştıklan, çeşitlilik sunan bir prog- ram olarak tanımhyor. Topluluğun özellikle Mardin Ka- sımiye Medresesi'ndeki açık hava konseri, belki de turne kapsamında- ki en keyifli konserdi. Mansur ve ekı- binin bölgeye bakarken keşfettik- leri mekân, onlar için de keyifle çal- dıklan birmekâna dönüştü. Medre- se mekânmın olanaklannın da yan- sıdığı konser, mekânın her tarafın- dan; eyvanlanndan. re\aklann- dan ve avlusundan izlendi. İstanbul'a yakınJığını - uzak- lığını ölçü almadan turnele- rin, farklı sanatsal etkinlikle- rin artması gerektiğini düşü- nüyor Mansur. Son zamanlar- da artan turneler için olumlu düşünceleri olsa da özellikle devlet orkestralannın etkin- lıklerıni yeterlı bulmuyor: "Türkiye'de 65 milyon in- sana karşılık 10 tane orkest- ra var, ne yapılsa az. Gidile- cek çok yer var. Ben her za- man 100 kusür üyesi olan büyük devlet orkestraları- nın, üçer dörder oda orkest- ralanna dönüşüp turnelere çıkmaşı gerektiğini düşün- düm. İstanbul Devlet Sen- foni, CSO ya da diğerleri- nin yakın şehirlerde de olsa 5-6 konserlik bir dizi sun- maması için hiçbir neden yok." Yaşadıklan deneyimden, yaptıklan girişimden hoşnut orkest- ra adına Mansur. Çabalannın so- nuçsuz olduğunu düşürunüyorlar, bu etkınliklerin sürekliliğini sağla- yacak ilgiyi ve desteği görmüşler turne boyunca. "Anadolu'ya ulaş- mayan. ulaştırılnıayan kimi şey- leri götürdüğünüzde, insanlar si- zin çabanıza ortak oluyor. Emin olun ki bu akşam ilk defa orkest- ra dinleyen insanlar vardı kon- serde. İnsanlar iyi olanı, eliniz- den gelenin en iyisini yaptığınızı anhyoriar, hissediyorlar. O iyiyi an- lamak için müzik bilgisine sahip olmalanna gerek yok zaten. Sanat, kötüyle iyiyi ayırt etmenizi sağlı- yor." DEFNE GOLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Nâzım Heyecanı 2002'nin Nâzım Hikmet Yılı olmasının heyeca- nı dinmek bilmiyor. Ocak ayındaki görkemli açı- lış günlerinden sonra ülkemizde ve dünyanın pek çok merkezındekı etkinlikler aralıksız sürüyor. Sankı insanlanmız yıllardır ayn düştükleri birsev- dikleriyle yeniden buluşmuş gibi, doyamıyortar Nâ- zım'a ılişkin etkinlikler düzenlemeye, onlara ka- tılmaya, Nâzım üstüne konuşmaya, tartışmaya. Sanatçılarımız da doğrusu bu heyecanı geniş bir biçimde paylaştılar. paylaşıyorlar. Fazıl Say'ın şu günlerde yayımlanan Nâzım'ı ile Kudsi Ergu- ner'in yakında yayımlanacak CD ve kasetleri mü- zik alanında her zaman dinlenecek, kalıcı yapıt- lar olacaklar. Bu yıl 13'üncüsü yapılan Uluslararası İstanbul Tiyatro Festıvalı de açılış oyunu olarak yeni bir Nâzım uyarlaması yapılmasını kararlaştırmıştı. 1970'lerdeki Kerem Gibi'den bu yana sayısız gösterıyle Nâzım'ı geniş kitlelere tanıtıp sevdir- mede büyük katkısı olan Genco Erkal festıvalin açılış oyunu olarak hazırladığı Nâzım'a Arma- ğan'la çıktı bu kez izleyicilerin karşısına. Oyun, Nâzım'ın şıirlerinden yeni bir kurguyla oluşturulmuştu: Şiırler çeşitli yerlerinden bölün- müş, bırbirine bağlanmış, Nâzım'ın yaşamını ve yapıtını anlatan akıcı bırer tiyatro oyunu replikle- rine dönüştürülmüş. Genco Erkal'ın hazırladığı bu metin, yönetmen olarak da ona farklı sahneleme olanakları yaratmış. Tek kışiyle de, iki kişiyle de, kalabalık bir oyuncu topluiuğuyla da oynanabi- lecek bir metin. Ancak Rumelıhisan'nda izlediğimiz Nâzım'a Armağan, bu noktada izleyıcilere gerçek biroyun- culuk şöleni sunuyordu. Genco Erkal'ın yanı sı- ra sahnelerımizın doruklarındaki dokuz oyuncu bir arada sahneyı paylaşıyorlardı: Yıldız Kenter, Ayla Algan, Zeliha Berksoy, Işık Yenersu, Zu- hal Olcay, Tilbe Saran ve Jülide Kural a şarkı- larıyla Sema, danslarıyla da Zeynep Tanbay ka- tılmıştı. Oyun tek başına bunca büyük oyuncuyu bir ara- ya getirmesiyle bile büyük bir başanydı. Ama ba- şarısı bununla sınıriı değildi elbette. Kimi sanat- çılarımızın seslerinden ilk kez Nâzım dizeleri duy- duğumdan etkılendim, kimılerinin sesleri eski- den oynadıkları unutulmaz oyunları anımsattı ba- na: Zeliha Berksoy'un 1978'de oynadığı Jakond ileSi-Ya-U'daki, Jülide Kura\'\nSevdalı Bulutta- ki, Işık Yenersu'nun çeşitli gecelerde okuduğu şi- irlerdeki sesleri canlandı kulaklarımda. Zeynep Tanbay'ın dansları ise bir şiihn nasıl dan- sa dönüşebildiğinin bulunmaz örneklerini oluş- turmuştu. "Akrep gibisin kardeşim", "Kadınları- mız", "Tahir ile Zühre Mese/es/"ndeki hareketle- ri, bedenin ne güçlü bir anlatıcı olabileceğini de gösteriyordu. Oyun, müzikleriyle de, bugüne dek yapılmış en güzel Nâzım şarkılannı sunmasıyla da ayrı bir güzellik taşıyordu. "Şu Vama delı etti beni" yi dinlerken, bestecisi Tahsin Incirci'yi de düşün- düm. 1970'lerinsonundayayımladıgı Nâzım şar- kılannda oluşan Banş ve Gurbet Türküleri adlı uzun- çalanndan sonra bir daha izine rastlamadım. Nâ- zım yılı içinde onun bu güzel yapıtı da yeniden yayımlanabilse ne iyi olurdu. Şu Nâzım, ne olağanüstü bir şair. Şiirinden ne yapsan oluyor: Tiyatro, şarkı, dans, film... Ede- biyatın yanında öteki sanatlar için de tükenmez bir kaynak. Nâzım'a Armağan dilerim yıl boyunca yeniden sahnelenme olanağı bulur da, daha çok insanı- mız, benzersiz sanatçılarımızın Nâzım'la buluş- tukları bu oyunu izleme olanağı bulurlar. Bakalım yıl sonuna dek daha neler göreceğiz Nâzım'la ilgilı. Dahası, 20. yüzyılda ülkemiz tari- hinin temel kişiliklerinden biri olan Nâzım Hikmet'in, bu özelliğinı, evrensel nitelıklere sahip bir sanat- çı olarak 21. yüzyılda da nasıl sürdüreceğini ya- şayanlarımız görecek. Ayşe Kulin'in yeni kitabı çıktı • Kültür Servisi - Ayşe Kulin'in 'Içimde Kızıl Bir Gül Gibi' adlı otobiyografik kitabı Remzi Kitabevi'nden çıktı. Ömrii boyunca en yoğun duygulanna Nâzım Hikmet'in mısralannı katarak yaşayan Kulin, "fçimde Kızıl Bir Gül Gibi' ile hayatını dört bölüme ayınyor. Yazar, kitabınm birinci bölümünde, yaşamının ilk dönemlerinin sevinçlerini, öfkelerini ve özlemlerini Nâzım Hikmet'in şiirleriyle paylaşmasım, ikinci bölümde alrmışh yıllarda bir kitaplık rafmda bulduğu Kurtuluş Savaşı Destanı'nı okuduğu zaman kendisini tepeden tırnağa milli hislerle donanmış hissettiği zamanlan, üçüncü bölümde onun aşk şiirleriyle en yoğun duygulannı ifade edişini ve dördüncü bölümde kendisi gurbete düştüğünde, yine onun hasret şiirleriyle nasıl hayata tutunduğunu anlatıyor. K Ü L T Ü R » Ç İ Z İ K K Â M İ L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle