Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MAY1S 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
KULTÜR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
Kırk yaşındaki İDOB evrensel boyııttakifarklı veyenilikçi çalışmalanyla daha dinamik
Gençlerle dünyaya açılıyorAYSE KÖKSAL
isUnbul Deviet Opera ve Ba-
leaa 1999-2000 yıb sezonunu 13
rviayıs'ta sahneledığı " Samson
v e DaKla' operası ile kapadı. Bu
ytl 40 yaşına basan ÎDOB sezon
içensinde toplam 165 gösteri
svmup, 22 değışik prodüksıyon
sahnelerken uluslararası alanda
û n kazanmış birçok önemli sa-
natçıyı da gerek sahnede gerek-
se yaratıcı ekipte ağırladı. Kül-
tür Bakanlığı'nın kültür ve sa-
nata katkı payını bınde ikiye dü-
şürdüğü 2000 yıhnda ÎDOB, yi-
ne ilklere ımza atarak daha ön-
c e Istanbul'da ve hatta Türkı-
ye 'de hiç sahnelenmemiş yapıt-
lan sanatseverlerin beğenisine
sunmayı başardı. tDOB'un Mü-
dür ve Genel Sanat Yönetmenı
Yekta Kara, bu sezon başlangı-
cırun 17 Agustos'tayaşanandep-
rem felaketine denk düşmesi yü-
zirnden yeni dönem hazırlıkla-
nıu güçlükler içinde yürüttükle-
rini belirtirken, yine de repertu-
van yeni yapıtlar ve eskilerin de
çağdaşlaşünlması ile canlı, ha-
reketli ve çağdaş bir anlayış çer-
çevesinde oluşturup izleyici kar-
şısına çıküklannı ifade ediyor.
Yekta Kara'dan yaklaşık 150 bin
seyiıci ve 200 milyar liralık bir
hasılatla 1999- 2000 sezonunu
tamamlayan kurumun bu döne-
mini ve tDOB'un bünyesinde
meydana gelen değişıklıkleri de-
ğerlendinnesini istedik:
YEKTA KARA- ÎDOB için
her yeni sezon bir sınav niteli-
gi taşıyor. Istanbul'da başka bir
opera ve bale kurumu olmadı-
gı için kendi kendimizle yanş-
mak ve sürekli kendimizi aş-
mak zorundayız. Bir önceki se-
zonda ulaşmış olduğumuz çiz-
ginin ötesine geçerek her yıl çok
daha başanlı, seyircimizin ilgi-
sini çekecek, iddialı yapımlara
imza atmak gibi bir sorumlulu-
ğumuz var.
Sezon başı yaşadığımız dep-
rem olayı gerek sanatçılarda,
gefekse Jeknik ekipte elbet £jf
moral bozukluğu yarattı. Ayh-
ca acaba izleyici depremden son-
ra kapalı mekâna girer mi diye
birkaygunız da vardı. Buna kar-
şuıheryıl ekimdebaşlarkenbu
yıl sezonu öne çekıp hemen Mo-
zart' ın
i
Requiem'ını çahştık ve
eylülde depremzedeler yaran-
na hazırladığunız bu gösteri ile
sezonumuzu açuk. Çünkü her-
kesın biraz morale ve desteğe ih-
tiyacı vardı. Biz de İDOB ola-
rak Requiem'den edindiğimiz
tüm hasüan depremzedelere ba-
ğışladık. Sonra 'Saraydan Kız
Kaçırnu', 'Hoffinann'ın Ma-
sallan', 'ttalya'da Bir Türk',
'Ferhad ile Şirin' ve son olarak
'Samson ve Dalila' yapıtlannı
Büyük Salon'da; 'BeniSeviyor',
'Vryana Esnrtfleri'nı Konser Sa-
lonu'nda gerçekleştirdik. Caz-
la kanşık bir klasik müzjk kon-
• "Amacımız bir taraftan ÎDOB'u 2000'li yıllara genç ve dinamik bir kadro ile taşımak, diğer
taraftan da Türk opera ve balesinin gücünü dünyaya tanıtacak ve yayacak gençlere yol açmaktı.
En büyük gayelerimizden biri yurtdışına açılımımızı sürdürmek. Eskiden uluslarası düzeyde
bir sanatçıyı Türkiye'ye getirmek için akla karayı seçerdik. Şimdi ise yurtdışından bizimle
çalışmak için talepler gelmeye başladı."
1) 'Samson ve Dalila', 2) 'Hoffinann'm Masallan', 3) 'Saraydan Kız Kaçırma', 4) Yekta Kara, 5) 'Ferhad ile Şirin'.
seri olan 'Bahar Konseri'ni ve
'YeniYıiKonseri'ni sunduk. Ay-
nca dünyanın en önemli bası
Paate Burchuladze koro ve or-
kestramız eşlığınde bir konser
verdi. Bu arada 'Tatü Charity',
'Cannina Burana'. 'Carmen',
'Aida'. 'KuğuGölü','CavaBeria
Rusticana', 'I Pagfiacd', 'Uyu-
yan Gûzd'in gösterimi de devam
etti. Oyunlanrruza yönelik yo-
tnn.i'jP^hjjtüft^" yapımlann
uzun ydlar boyu gösterimde kaİ-
masıru sağlıyor. Yapıtlann hep-
sini de orijinal dilde ve tamamen
repertuvar anlayışı çerçevesin-
de eşzamanlı olarak dönüşüm-
lü oynadık. Kısacası haftanın
her günü izleyici farklı bir ya-
pıtı görme şansına erişti.
'Çok yfiksek bir seviye'
- Daha önce hiç sahnelenme-
mişbirçokyeni yapunı da İDOB
repertuvanna katnnız.
YEKTA KARA- 2000 yılın-
da iDOB'un 40. yılını kutladı-
ğımız için kendimizi daha da
aşmak ve geliştirmek zorunday-
dık. Istanbullu sanatseverlerin
hep bildiği, alıştığı, bir anlam-
da kanıksadığı yapıtlann dışına
çıkarak, onlann hiç izleme ola-
nağı bulamadığı yepyeni, ülke-
mizde hiç sahnelenmemiş ya-
pıtlan bulup çıkarmayı ve bun-
lan uluslararası bir düzeyde sun-
mayı hedefledik. Bir yapıü ilk
defa izleyecek olan seyircinin
ona yönelik yargısı sizin sunu-
şunuzla ya olumlu ya da olum-
suz olacağı için bütün yeni ya-
pımlarda çok titizlikle çâhstık ve
mükemmeii aradık.
Rossini'nin Türkleri anlatan,
bizi doğrudan ilgilendiren bir
ç^rasi ^Jjnasyja .kajrşuı 'Jtal-
ya'da Bir Turk' Tûrkiye'de hiç
sahnelenmemişti. Rossini'nin
özel üslubunu Nürnberg Opera-
sı'ndan Italyan orkestra şefı Fab-
rizio Ventura'nın müzikal yö-
netiminde ve Metropolitan'da
da opera sahnelemiş Beppe De
Tomasi'nın rejisi ile Türk izle-
yicisıne ulaştırdık. Ikinci önem-
li prodüksiyonumuz 'Ferhad ile
Şirin' balesı Istanbul'da ilk kez
sahnelendi. Oyunun librettosu-
nu yazan ünlü şairimiz Nâzım
Hikmet, Kirov 'daki ilk göste-
riminde "Bu bale dünyanın her
tarafindasahnelenecek,amaben
onu tek aşkun Istanbul'da gör-
mekistiyorum" demişti. Biz de
onun bu vasiyetini, ilk göste-
rimdeki kadronun yarattığı şek-
liyle birebir ve özgün bir biçim-
de sunmayı amaçladık ve ekip-
ten sağ kalan ıkı kişi, dünyaca
ünlü koreograf Ynri Grigoroviç
ve besteci Arif Mefikov Istan-
bul'a geldi. Son büyük yapım
olan 'Samson ve Dalila' da Tür-
kiye'de ilk kez oynandı. Bu ope-
rada da depremden sonra gelı-
şen Yunarüstan-Türkiye dostlu-
ğunu pekiştirmek amacıyla or-
kestrayı yönetmek üzere Atina
Operası Genel Müzik Direktö-
rü Lukas Karvtinos'u davet et-
tik. Sonuç olarak baktığunızda
1
dorf ay içinde üç büyük yapım
gerçekleştirdik. Bu uluslarası
standartlara göre çok yüksek bir
seviye ve Batı'daki büyük ope-
ra ve bale kurumlannın bile zor-
lukla kotaracagı bir iş.
- tDOB'un uluslararası stan-
dartı yakalamak gibi bir hedefi
olduğunu söylevebüir miyiz?
KARA- Opera v e bale evTen-
sel sanatlaroldugu ıçın biz de ya-
pıtlanmızı uluslararası standart-
lara göre sahnelemekle yüküm-
lüyüz. Bu yüzden yurtdışuıdan
davet ettiğimiz sanatçılan da-
ıma kendi alanlaruıın en iyileri
arasından seçtik. Bunun sadece
izleyicinin beğenisi ve yapun-
lann başansı açısından değil,
bizim iç bünyemizde sanatçıla-
nmızuı motivasyonu ve farkJı
coşkulann yaratımı açısından
da önemli bir gücünün olduğu-
na inanıyorum. Bu bağlamda
sponsorlanmızın desteğini göz-
ardı edemeyiz. Başta Iş Banka-
sı olmak üzere hepsine teşekkür
borçluyuz.
Balede uluslararası düzey
- Bu sezon bale çok gündem-
deydi. Gerek bale yapunlann-
dan, gerekseoperaprodüksiyon-
tannda danstan sıkça söz edikt
Balede de uluslararası düzeye
ulaşjldi^
k
'
f f !
KARA-Bu nedenle Avru-
pa'nın önemli koreograflann-
dan Youri \âmos 'Spartakus'
ve 'Carmina Burana'dan son-
ra 'Samson ve Dalüa'nın da ko-
reografısini yaptı. Klasik Rus
balesinin belki de en önemli
temsilcisi ve yaşayan en büyük
koreograflardan biri olan Yuri
Grigoroviç 'Ferhad OeŞirin'de,
ünlü Ingiliz koreograf Derek
Dean ise 'Kuğu Göhl' ve 'Uyu-
yan Gözei'de İDOB dansçıla-
nyla çok verimli çalışmalar yap-
tı, başanlı sonuçlar elde etti.
Farklı ekollerden gelen bu usta-
lar dansçılanmızın ufkunu ge-
nişletti. Aynca bu çapta sanat-
çüann Istanbul'da eserler sahne-
lemesi yalnız bizim kurumu-
muz için değil, Türk balesi için
de bir onurdur. Gerçi hazırlık
sürecinde sınırlanmızı çok zor-
layan özverili çalışmalar yap-
nk, hattadansçı bağlamında kon-
servatuvar son sımf öğrencile-
rinden destek almak zorunda
kaldık. Yoğun provalar devam
ederken bir yandan da bale tem-
sillerimizi aksatmadan sürdür-
memız dansçılaraçısından sakat-
lanma riskini dahi göze almamı-
zı gerektırdi. Ama ulaştığunız
sonuçlar, seyircimizin olagandı-
şı beğenisi bütün bu sıkıntılan
bize kısa zamanda unutturdu.
'Üç jenerasyon bir arada'
- Birçok yapunda genç kadro
göze çarpryor. tDOB kabuk mu
değiştiriyor?
KARA- tki yıl önce açtığı-
mız bir ay süren sınavla kuru-
mumuza solist, korist, dansçı,
orkestra sanatçısı alındı, bu şe-
kilde kurumumuza teknik bınm
de dahıl olmak üzere birçok ba-
şanlı ve yetenekli genç katıldı.
Çoğu 20'li yaşlannda olan, da-
ha stajyerlik dönemindeki genç
arkadaşlanmıza başroller vere-
rek onlara motivasyon ve özgü-
ven sağladık. Amacımız bir ta-
raftan İDOB 'u 2000'li yıllara
genç ve dinamik bir kadro ile ta-
şımak diğer taraftan da Türk
opera ve balesinin gücünü dün-
yaya tanıtacak ve yayacak genç-
lere yol açmaktı. Böylece kurum
olarak bütün ömrünü tDOB'a
adamış çok değerli ve deneyim-
li sanatçılanmızla, orta ve genç
nesli buluşturarak üç jeneras-
yonu sahne üstünde bir araya
getirdik.
- tDOB'un gelecek vıllara ah
pianlanndan söz eder misiniz?
KARA- En büyük amaçlan-
mızdan biri yurtdışına açılımı-
mızı sürdürrnek. 94 ve 96-97
yıllannda düzenlediğimiz yurt
dışı turaelerini artnrmayı düşü-
nüyoruz. Eskiden uluslararası
düzeyde bir sanatçıyı Türkiye'ye
getirmek için akla karayı seçer-
dik. Şimdi ise yurtdışından bi-
zimle çahşmak için talepler gel-
meye başladı. Arok evrensel bo-
yutta çahşmalaf yapnğımız için,
bunlann yankılan doğal olarak
yurtdışına da taşıyor, opera ve
bale çevrelerinde sıklıkla konu-
şuluyor.
40 yaşına gelmış ve rüştünü
ispatlamış bir kurumuz. Bir ta-
raftan çok genç ve dinamik, öte
yandan geleneğini oluşturmuş ve
kummsallaşmış olmanın verdi-
ği güvenle önümüzdeki yıllar-
da çok daha farklı ve yenilikçi
çalışmalara imza atacağız. ls-
tanbul seyircisinin bize duydu-
ğu güvene, verdiği desteğe la-
yık olmaya çaüşacağız. Ozel-
likle çağdaş operalara ağırlık
verip klasik yapıtlan da yeni-
likçi yorumlarla sunmayı plan-
lıyoruz. Aynca gençlerin buluş-
ma noktası olacak ve onlara des-
tek verecek bir opera stüdyosu
kurmayı amaçlıyoruz.
Selim 1leri 'Evimizin Tek Istahozu' adlı yeni kitabında geçmişin sofralarını anlatıyor
'Yemek, evin sıcakhğınabirsimgedir'Kültür Servisi-Oğlak Yayıncüık, Se-
im Ikri'nin yeni kitabı EvimizinTek Is-
takozu'nu yayunladı. Romanlan, öy-
küleri, denemeleri, tiyatro oyunlan der-
ken, Selim îleri bu son kitabmda bir
yemek yazan kimliğiyle karşunıza çı-
kıyor.
- Yemek yazdan ama, geçmişteki ye-
mekkültürümüzden başlayıpgünümü-
zeyoiabyorsunuz. Evimizin TekIstako-
zu için bir tür sosyokyik araşnrma da
diyebilir nıiyiz?
SEIİM fLERİ - Araştırma değilse
bile, geçmişi okuma çabalanmın bu ki-
taba yansıdığı söylenebilir. Bir araştır-
manın ciddi kalıplan içine girmek iste-
medim. Geçmişin sofralannı anlatır-
ken birçok yazıdan, yazardan yararlan-
dım. Sözgelimi Reflk Halid Karay. O da
pek iştahlı bir yazanmızdır, birbirin-
den güzef meyve, sebze yazılan kaie-
me getirmiştir. Bunlaryıllarboyunca be-
ni etkiledi.
-Çocukhığunuzun,ilkgençfiğmizin ye-
mekamlanda önemli biryertutuyorki-
tapta. YıDar sonra o günlere bir dönüş
mû?
tLERİ - Büyük ölçüde. Çocukluk
gûnlcrimİB îstanbul'uada ev!
ofralannı
anlattığımkişiler |se
Vlll
.,V"
gerçek l
e v ı m ı z ı n
sanatçılardı.
Günümüzün tırnak
içi sanatçılannın
sofralannı
bilemem. Benim
sanatçılanm
güngörmüş -j
insanlardı.
Müzeyyen Senar'ın sofrasını
anlatıyorum. Yalnız bir kez
gittim. Ama ne kadar
alçakgönüllü
bir sofraydı,
ne yorgun argın dönen kadınından o
günün oyuncakh yemeklerini nasıl bek-
leyebiliriz? Düğün çorbasıydı, pek sev-
diğim çerkestavuğuydu, bunlar hepsi
zamanı gerekstnen, yapımı zor yemek-
ler, çorbalar. Kitapta anlattığım Mela-
hat H
ketli sofralarını kurabilmek olanaksız.
Pek çok eve et ayda bir kez giriyor. Bu
da işin başka cephesi, acı cephesi. Dün-
kü hayatta fakir-zengin aynnıı bugün-
kü kadar müthiş değildi. Bir yanda sof-
ralar dolusu atılan lüks yiyecek, hemen
mek düzerri bugünkünden çok farklıy-- ce süıeıdi bupaslalann. Seyıeüuekpek
yanı ha^ındancrcdcyscaç insanlar. Ya-
bulundum tabü. Kitaba ad veren "Evi-
mizinTeklstakozu" yazısı öylesi bir sof-
radan esinlenmedir. O yazıdan da an-
laşılabileceği gibi, günümüzün poliük
yaşamuıda bu sofralar pek iç açıcı de-
8ü.
•\asanatcıbtnnki?-
politikacıydı, sofrasında o kadar kan-
şık hamurdan bir söyleşi sürüp gidiyor-
du ki, rahmetli Mehinet Kemal dayana-
mamış isyan etmişti. Acı bir anı. Bu ki-
taba acı anılar sızsın istemedim.
- Çorbalar. makarnabr, köfteler_ Ta-
riflermi bile veriyorsunuz. Yemek ya-
parmısmız?
tLERİ -O tarifleri kimse uygulamaz
inşallah. Akılda kalan tarifler, yanm
yamalak gözlemler, sağdan soldan din-
İediklerim... Yemek yapmayı bibnem.
Ama güzel salata yapanm. Yahıız ye-
mek yapıhrken başında durmak, bil-
giçlikler döktürmek hâlâ hoşuma gi-
der. Yemek, evin sıcaklığına bir simge-
dir. Kadri bılınmemiş bir yazanmızın,
Muzaffer Hacıhasanoğlu'nun tefrika
halinde kalmış bır romanı vardn-
. Adı,
Evlerde Sevgi Yoktu. Hep içimi sızla-
tırbuad. Yemekyazılannı yazarken, ev-
lere sevgiler, sıcaklıklar taşımak istedim.
- Yemek yazdanna yeniden dönecek
misiniz?
tLERİ - Evimizin Tek Istakozu daha
yeni yayunlandı. Şu an büemryorum.
Ama ben romanlanmda da yemek sah-
neleri yazdım. Sözgehmi, Mavi Kanat-
dı. öyle 'ayakustü aüjtn ma' uıodasmm lıoştu. Tadı daınağımda kalmış. Şimdi
esiri olunmamıştı. Annelerin ev dışuı-
da çalıştığı pek enderdi. 'Evinin kadı-
nı' deyişi o günlerden kalma olsa gerek
Anne, evin işini götürmekle yüküm-
lüydü. Bu yüzden mutfak daha çok za-
man aynlabilecek bir yerdi. Bugünün
çalışan, yani evi dışında çalışan ve evi-
bile dilim dılim yutar gibıyım.
-Ama sonda diyet Bstekrine geçiyor-
sunuz»
İLERİ - Başka çare kalmadığı için.
Aynca o listelenn yemeklerine tatsız
tuzsuz' da diyonım. Bugünün güç ya-
şam koşullannda, dünkü hayatın bere-
rkerrbıte duıukaldrgım aıüanitdTE"
-Tlı»\llsıılıııyjll ^iiFı sıKtı ılll aılfeılıyıır%n-^
nuz. Çoğu tanmmış kişiler, Belgin Do-
ruk'lar, Çolpan tlhan'lar, Güuiz Suru-
ri'ler» Hepsi sanatçı. Ya başka sofra-
lar? Örneğin bir polhıkacının sofrasn-
da hiç bulunmacünız mı?
tLERİ - Siyaset çevrelerinden tanı-
dığun çok az insan vardır. Bir iki kez
İLERt-Sofralanm anlattığım kişiler
gerçek sanatçılardı. Günümüzüntımak
içı sanatçılannın sofralannı bilemem.
Benim sanatçılanm güngönnüş insan-
lardı. Müzeyyen Senar'ın sofrasını an-
latıyorum. Yalnız bir kez gittim. Ama
ne kadar alçakgönüllü bir sofraydı, iç-
tendi... Demin politikacı sofrası dedi-
niz, aklıma geldi şımdi; tanuımış bir
rain değişmez 'ztyafetmenfisü'nü ı
uzadrya yazmıştmı. Bu roman,
miş, Bu- Daha Gen Gelmeyecek Za-
manlar'ın ilk kitabı olarak, birdizmnF
ilk kitabı olarak yeniden yayunlandı.
Şimdi dördüncü kitabı yaayorum. Be-
şincisini yazabilirsem, Cihangir'in ha-
nunlanna geri döneceğim ve sofralan-
nı yazacağım.
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
'Gel, Çevîr Sayfamı'
lletişim Yayınları'nın enfes bır kitabı var, her eve la-
zım. Ahmet Şükrü Esen'ın Anadolu Ağıtları. Otuz yıl
Anadolu'yu gerçekten kanş karış dolaşara"k derfedi-
ği binlerce ağıttan seçmeler. Insanın ıçini ağartan, iyi
ki böyle insanlar var dedirten, dudak uçuklatan bir
çalışma. Profesör Doktor Pertev Naifi Boratav'ın, 5480
metni kapsayan 27 defterden derledığı üç kaynak ki-
taptan biri Anadolu Ağıtları (Diğerleri Anadolu Türkü-
leri ve Anadolu Destanlan). Bir kaynak kitabı elbet-
te, ama bence olağanüstü bir şıır kitabı bu. Rasgele
açıyorum kitabı. 159. sayfada 'Topuz'un Ağıdı' çıkı-
yor karşıma.
"Duyun beni elli yaşım
Sar'altınım gök kurvşum
Kıyma kadir Mevlâm kıyma
Bundan başka yok kardaşım."
Söz şiirden açılmışken aklıma (nedense) Cevat
Çapan'ın hınzır, alaycı, şair ve bilge yüzü geliyor.
Kavram Yayınları, Cevat Çapan'ın rehberliğinde ye-
di ciltlik dev bir eser yayımladı. Şiir Atlası. Dünyanın
kaç bucağı varmış, bu yedi ciltten öğreniyoruz şiiryo-
luyla. Cevat Çapan az şiir yazan, az şiir yayımlayan
bir büyük şairdir. Hınzır bir hoşgörüyle bakar dünya-
ya, yakın ya da uzak çevresıne. Yeryüzünün en de-
ğerli çevirmenlerinden biridiraynı zamanda. Bunu da,
kendiyle ilgili bütün önemli aynntılargibi gülümseye-
rek karşılar.
Yedi cittlik ŞiirAtiası'nı okurken hem Cevat Çapan'ın
gülümseyen emeğı geldi gözümün önüne, hem de
adına dünya dediğimız bu mavi portakalın üstünde
iz bırakmış yüzlerce şair. Mutlaka edınilmesı gereken
yedi cilt Şiir Atlası. Haydı orasından burasından bi-
raz didikleyelim bu büyük emegi.
Tarjei Vesaas'ı anımsar mısınız? Melih Cevdet An-
day'ın çevirdıği o inanılmaz güzellikteki Buz Sarayı'nın
Norveçli yazan. Benim kuşağımın (böyle bir kuşak var
mı?) başucu kctabıydı Buz Sarayı. Onun şiirleri daha
birinci cildin 231. sayfasında çıktı karşıma. Orhan Te-
kelioğlu'nun çevirisiyle.
"nasıl her şey bitince yûrûnüyorsa
yollan bulanır suyun;
ve kıyıdaki ağaçlar ağaç değildır artık
ama sen ve ben suskun
ve görûnmez olur kıyt
sınıhar da."
Vesaas'ın bir başka müthiş şiin de şu üç dizeyle
başlıyor
"Kız içinden seslenin
gel, çevir sayfamı.
yok kimse ama"
•••
Şiir Atlası'nın dördüncü cildinin bir bölümü beni al-
dı, ilkgençlikyıllanmagötürdü. Ben, ayıptırsöyleme-
si, George Brassens, Leo Ferre, Jacques Brel
dinleyerek büyüdum. Onlann yanı sıra elbette kımı ay-
dınlanmızca pek küçümsenen Chartes Aznavour, Gil-
bert Becaud dinleyerek.. Yves Montand, Edith Pi-
af, Serge Reggianni vesaire. Yanm yüzyıllık haya-
tımın bu eğlendirıcı günlerınde arada sırada hâlâ
Brassens, Brel ve Aznavour dinlediğim oluyor. Bras-
sens çevirmek zordur, çok zordur. Şiir Atlası'nın dör-
düncü cildinde Faruk Sur'un güzel Türkçesiyle Bras-
sens şarkılannın şiiriyle karşılaşmak mutlu etti beni.
"Tann biliyor ki ben ne soysuzun biriyim
Ne de insanlann ölmesini isterim,
Ama ölüm olmasaydı
Benim hayatım kayardı
Ben bir fakir mezarcıyım."
•••
Yüzlerce şairin arasında başı gözü dönüyor ınsa-
nın. Şıır Atlası'nın altıncı cildı, Polonyalı büyük usta
Tadeuz Rosevvicz'in şiirleriyle açılıyor. Bonn Tiyat-
ro Bıenali'nın ilk yıllannda bu büyük ustayla tanışıp
söyleşmek büyük bir keyif olmuştu benim için. Kü-
çük elinin içiyle votkalı yanağımı okşamıştı. Bir fotoğ-
raf çektirmiştik. Acısını nefretle değil, şiire dönüştü-
ren ender ustalardan biriydi. Cevat Çapan'ın aslını an-
layan çevirisiyle kapatalım Şiir Atlası alıntılannı.
HAYATIN ORTASINDA
"Dûnyanın sonu geldıkten sonra
öldükten sonra
hayatın ortasında buldum kendımi
kendimi yarattım
insanlaha hayvanlaria manzaralarla
hayatı kurdum."
Oyun yazmak için iyi bir ipucudur bu şiir de. Ama
siz sevgili okuriar, bana bakmayın, Şiir Atlası'na ba-
kın. Bu yedi cildi alıp okuyun lütfen.
Hıitçiı Jean Pierre Rampal öldü
• PARtS(AFP) -
Ünlü Fransız flütçü
Jean- Pierre Rampal,
kalp krizi sonucu
Paris'teki evinde
yaşamını yitirdi.
Barok müziğin en
başanlı ısunleri
arasında yer alan 78
yaşındaki sanatçımn,
repertuannda
17.yüzyıldan
günümüze, caz,
Ingiliz folk müziği,
Japon klasıkleri ve
Hint ezgılennden önıekler de bulunuyordu.
1922'de Marsılya'da doğan sanatçı Paris Deviet
Konservatuvan'ndan mezun oldu. Isaac Stern ve
Mstislav Rostropovıç'le ortak çalışma yaptı. Paris
KohservatuârrnaTpföfesor ölârakeğîmîenlîk^
yapan Rampal, Legıon d'Honneur ve L'Ordre
Natıonalite du Mante'e layık görüldü. Amerika'nın
tüm büyük orkestralanyla çalışan Rampal, aynı
zamanda orkestra şefliği de yaptı. 300'ü aşkın plak
ve CD'si olan sanatçı, Tûrkiye'de Ankara, tstanbul
ve Bodrum'da çeşitli konserler verdi.
• AKM Büyük Salon'da saat 20 30'da Hanna
ScoyguUa'nın 'Brecht Burada ve Şimdi' ı
konseri izlenebilir. (251 56 00)
• MUHSfiV ERTUĞRUL SAHNESt'nde Kenan
Işık'ın Şeyh Galib'ın eserlerinden yola çıkarak
sahneye koyduğu 'Aşk Hastası' adh ovun :
izlenebilir. (246 06 28)