Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURtYET 17 MAYIS 2000 ÇARŞAMBA
HABERLER
Tiirkeş'e
taWiye kararı
• BURSA
(Cumhuriyet) - Nesim
Malkı cınayeti
sanıkJanndan
Burhanettın Türkeş,
Bursalı ışadamı Mümin
Canbaz'ı 1995 yılında
Geçit Mahallesi'nde
kurşunlattıgı iddiasıyla
'tasarlayarak birden
fazla kişiyi öldürmeye
teşebbüs' suçundan
yargılandığı davadan
tahliye edildi. Bursa 2.
Ağır Ceza
Mahkemesi'nde yapılan
dünkü duruşmada,
mahkeme heyeti,
Mümın Canbaz'ın tekrar
ifadesinin alınması için
duruşmayı erteledi.
Baskıyla
yardıma ceza
verilmeyecek
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Terönstlenn tehdit
yoluyla yardıma
zorladıklan yurttaslann
ceza almalannı
önleyecek tasan,
TBMM lçişleri
Komisyonu'nda kabul
edildi. Tasan,
teröristlere baskı sonucu
yataklık yapanlar
hakkında, ilgili
makamlara bilgi vermek
koşuluyla cezai ışlem
uygulanmamasını
öngörüyor. Terörle
Mücadele Yasası
kapsamındaki suçlardan
hüküm gıyenlere devlet
ihalelerine katılma
yasağı getirilmesi de
komisyonda
benımsendi.
SAStfda gpev
I ADANA (Cumhuriyet
Güney tlleri Bürosu) -
Sabancı Holding'e bağlı
Suni Elyaf ve Sentetik
Fabrikası (SASA), yetıi
adıyla Dupontsa'da grev
dûn resmen başladı.
Petrol-Iş Sendikası
Genel Başkanı Mustafa
Öztaşkın, "îşçinin
hakkını alana ve taşeron
işçileri kadroya
aldınncaya kâdar
mücadelemizi
sürdüreceğiz" dedi.
Grevin ardından basın
toplantısı düzenleyen
Dupontsa Yönetim
Kurulu Başkanı Örner
Sabancı "Önerdiğimiz
ücret, ülke koşullanrun
üzerinde. Sendika
yetkililerinin ılımlı
davranmasını
bekliyoruz"
açıklamasını yaptı.
SAVAMA 'yedekli' çalışıyor. Bir örgüt deşifre olunca diğeri eyleme başlıyor
Iratı güdiinüü 4 örgütANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Iran gündümlü 4
şeriatçı terör örgütünün
yöntemi, Iranlı ajanlann
bırbirinden ayn örgütlerle
yedekli çalıştığını gösteriyor.
Gazetemiz yazarlarına
yönelik suiİcastlarla ilgili
soruşturmalarda gelinen
aşama; Türkiye'de doğrudan
Iran'la bağlantılı çalışan terör
örgütlerinin îslami Hareket
Örgütü (IHÖ), Hizbullah,
Selam (Tevhid) ve Kudüs
Savaşçılan olmak üzere en az
4 kola aynldığını ortaya
koydu. Tahran yönetiminin,
1995'ten sonra ajanlannı
eylemlerden fiilen çektiği ve
taşeron örgûtleri kullanmaya
başladığı saptandı.
tran, Humeyni döneminde
Türkiye'deki ilk eylemlerini
rejim muhaliflerine karşı
gerçekleştirdi. 1980'liyıllar
boyunca süren bu eylemlerde
birçok rejim karşıtı, bazı Türk
yurttaşlannın yardımı ile
öldürüldü. Istihbarat
bırimierinin raporlannda Iran
istihbaratının Tûrkiye'deki
karşı çalışma örgütü olarak
geçen ilkyapılanma tslami
Hareket Örgütü (İHÖ).
Şeriatçı örgütler 9O'lı
yıllann başında Kemalist-laik
İcesime yönelik ilk eylemini
Prof. Dr. Muammer Aksoy'a
gerçekleştirdi. Aksoy'a 31
Ocak 1990'dadüzenlenen
silahlı saldınyla ilgili
soruşturmada hiçbir ilerleme
sağlanamadı.
Daha sonra Hürriyet
Gazetesi Genel Yayın
Yönetmeni Çetin Emeç'e 7
Mart 1990'daarabasının
içindeyken silahlı saldında
bulunuldu. iHÖ'nün
gerçekleştirdiği bu eylem,
güvenlik güçlerinin
• Türkiye'de doğrudan İran'la bağlantıh çalışan terör örgûtleri İslami
Hareket Örgütü (ÎHÖ), Hizbullah, Selam (Tevhid) ve Kudüs
Savaşçılan olmak üzere en az 4 kola aynlıyor.
çalışmalan sonucu
aydınlatıldı ve bu örgütün üst
yapısı tamamen çözüldü.
IHÖ'nün ışlediği diğer bir
cinayet ise yazar Turan
Dursun'a yönelik. Dursun, 4
Eylül 1990'daÜsküdar
Koşuyolu'nda silahlı saidında
öldürüldü. Bu olayı ÎHÖ'nün
gerçekleştirdiği
açıklanmasına karşın failler
yakalanamadı. Istihbarat
birimleri, Dursun cinayetine
kadar tran yanlısı örgütlerin
"klasik saldın ve daha kolay"
Şeriatçı örgütler 90'h ydlann başında Kemalist-laik kesime yönelik ilk eylemini Prof. Dr. Muammer
Aksoy'a gerçekleştirdi. Akso\ "a 31 Ocak 1990*da dü/enlenen silahlı sakürola Ugili soruşturmada hiç-
bir üerleme sağlanamadL Aksoy'un cenaze töreninde fotoğrafinı Uğur Mumcu taşunışa.
eylem türlerini seçtiklerine
dikkat çekerken ışadamı Jak
Kamhi'ye gerçekleştirilen
saldın sonucunda ÎHÖ
ekibinin güvenlik güçleri için
belırgınleştiğini kaydettiler.
ÎHO'nün 1995-96'da
Çözülmesinin ardından Iran
istihbaratımn yeni bir yöntem
değişikliğiyle kendi
elemanlan yerine
yetiştirdikleri taşeronlan
kullanmaya başladığı
belirtildi. Iran desteklı en
yaygın örgüt olan
Hizbullah'takı bölünmenin
bu tarihlerde keskinleştiğini,
ilk kitlesel eylemleri bu
dönemde gerçekleştirdiklerini
belirten kaynaklar, îlim
grubunun bu dönemden sonra
sürekli yükselışe geçtiğini
dile getirdi.
Güvenlik güçlerinin son
olarak Ahmet Taner Kısjab
suıkashnda ortaya çıkardığı
Kudüs Savaşçılan örgütünün
de Selam (Tevhid) grubundan
tamamen ayn olmadığını
vurgulayan istihbarat
kaynaklan, "Bunlann
eylemlerinde arnk bir işi
başuıdan sonuna kadar
taşeronlann gercekleştirmesi
söz konusu. Sadece eylem
isteği ahyorlar o kadar" diye
konuştu. Bu örgütlerin üst
düzey sorumlulannın
birbırlerinden mutlaka
haberdar olduklannı, bunu
eylemlerin yöneldıği kesim
ve türlerinden anlamanın zor
olmadığını kaydeden
uzmanlar, "Yalnızca biri
deşifre olunca diğeri eylemlere
başlıyor. Ama bu sefer
karanhk eve elektrikler
yeniden gekü Ortahk
aydmlandı"
değerlendirmesini dile
getirdiler.
Mumcu soruşturmasında bugün ulaşılan sonuç, 1996 yılı raporlannda var
ohce açıklamlı
AYHANŞtMŞEK
ANKARA - Gazetemiz yazan Uğur
Mumcu suikastında emniyetin ulaştığı
sonuç, ABD'de 1996 yılında yayımla-
nan bir raporda yer alıyor. Humeyni re-
jimine muhalif Iran tçın Demokrasi
Vakfi'nca (FDI) yayımlanan raporda,
Uğur Mumcu'nun katillerinin "üç tran-
h diptomat" olduğu bildırilıyor.
Iran rejimi muhaliflerince kurulan ve
ABD'nin desteği ile yurtdışmda çalış-
malannı sürdüren tran İçin Demokrasi
Vakfi'nın 6 Mayıs 1996 tarihinde ya-
yımladığı raporda, tran devletince kuru-
lan özel "vurucu timlerin" gerçekleş-
tirdiği başlıca suikastlar birer birer açık-
landı. Raporda, 24 Ocak 1993 tarihinde
gerçekleştirilen Uğur Mumcu suikastı-
na da yer verilerek "Ünlü bir gazeteci
olan UğurMumcu, tran'ın Tûrkiye içe-
risindekiyüacıfaaliyetlerini açığa çıkar-
mışn. Olayının arkasında tran'ındestek-
lediğiisJamiHareketve3 tranfadiploma-
ün olduğundan şüphdenilmektedir" de-
nildı.
ABD taranndan desteklenen FDI'nin
Mayıs 1996'da açıkladığı rapora göre,
tran'ın vurucu timleri 1979-1996 yılla-
n arasında yurtdışında Tahran tarafin-
dan belirlenen 80 özel hedefe suikast
• 1996 yılında açıklanan rapora göre, Uğur Mumcu'nun
katilleri tran tarafından özel olarak eğitilen 'vurucu tim'.
îranlı ajanlar, 1979-1996 yıllan arasında yurtdışmda
. . - • - başlıca 80 özel hedefe suikast düzenledi.
düzenledi. Suikastlar sonucunda 85 ki-
şi öldü, 54 kişi yaralandı.
Resmi yetkililerden ve kamuya açık
kaynaklardan edinilen bilgiler temel alı-
narak oluşturulanrapor,Türk istihbara-
tının tranlı ajanlara yönelik karşı çalış-
ma yapmakta yetersiz kaldığım ortaya
koyuyor. Rapora göre, tran'ın özel vu-
rucu timleri, Tahran'm emriyle 1979-
1986 yıllan arasında Türkiye'ye kaçan
tranlı rejim muhalifleri başta olmak üze-
re birçok özel hedefe karşı eylem ger-
çekleştirdi. Bunlardan bazılan:
1982: Iran'da Şah döneminde albay
olan Ahmet Hamit'ın tstanbul'da öldü-
rülmesi.
1985: Humeyni rejimi muhalıflerin-
den Albay Behruz ŞahverdiB'nm tstan-
bul'da öldürülmesı.
1985: Albay Hadi Azizmoradi'nuı ts-
tanbul'da konuk olduğu bir evin girişin-
de öldürülmesı.
1986: Şahın eski korumalanndan Ah-
met Hamit Monfared'ın tstanbul'da öl-
dürülmesı.
1987: Muhammed Hasan Mansu-
ri'nin tstanbul'da öldürülmesi. Bu ey-
lemde kullanılan silahlann 1996 yılın-
da öldürülen albay Azizmoradi suikas-
tında da kullanıldığ saptandı. Katiller
tran konsolosluğuna kayıtlı Mercedes
marka bir araçla kaçtılar.
1987: Abdül Hasan Mocdahet'in ts-
tanbul'da kaçınlarak öldürülmesi.
1987: CevatHaeri'nin Türkiye'de ye-
ri belirlenemeyen bir yerde öldürülme-
si.
1988: Suudi Arabistan Büyükelçili-
ği'nde görevli Abdul Ghani Bedavi'nin
Ankara'da öldürülmesi.
1988: Erzurum'da Halkın Mücahitle-
ri Türkiye Temsilcisi AbdulHasanMoj-
tahadzade'nin öldürülmesi. 5 tranlı dip-
lomat olaydan sonra tran'a kaçtı.
1989: Suudi Arabistan Askeri Ataşe-
si Abdurrahman Shrewi'mn arabasının
altma bomba koyularak öldürülmesi.
1990: Tûrkiye'deki Halkın Mücahitle-
ri Temsilcisi Hüseyin Mir-Abedini'nin
ve iki tranlımn tstanbul Havaalanı'na
giderken pusuya düşürülmesi.
1990: tran Kürdistan Demokrat Parti-
si (tKDP) yöneticısı Ahmet Kashefpo-
ur'un tstanbul'da öldürülmesı.
1990: Gulamreza Nakhai nın Türki-
ye'de öldürülmesi.
1992: Akbar Gorbani, tstanbul'da 4
Haziran'da kaçınldı ve 16 Haziran'da
cesedi işkence görmüş olarak bulundu.
1992: Istanbul'da tran tarafından fi-
nanse edilen tslami Hareket üyeleri Ab-
bas GoMzadeh'i kaçırarak öldürdü.
1993: tKDP'li MehranBahramAzad-
fiar'in Ankara'da öldürülmesi.
1993: tKDP'li Muhammed Ghade-
ri'nin tstanbul'da öldürülmesı.
1993: tKDP'li Muhammed Ghadi-
ri'nin Ankara'da öldürülmesi.
1994: Îranlı Kürt TahaKirmenç'in öl-
dürülmesi.
19%: Halkın Mücahitleri örgütü yö-
neticilerinden Zehra Rajabi ile Abdui-
AB Moradi'nin öldürülmesi. Halkm
Mücahitleri'nin lideri Rajavi tran elçi-
liğini suçladı ve 4 tranlı diplomatın ıs-
mini verdi. Bu diplomatlar, yakalanan
SAVAMA ajanı Rıza Brgzan Massumi
tarafından teşhıs edildi.
SlFIR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
1965 seçimlerinde 19 yaşınday-
dım. Süleyman Demirel in başın-
da bulunduğu Adalet Partisi (AP),
tek başına iktidara gelecek oylan
alarak seçimleri kazanmıştı. Süley-
man Demirel, seçimlerin ardından
başbakan oldu. Aynı seçimlerde
Türkiye Işçi Partisi (TİP) de, 15 mil-
letvekili ile parlamentoyagirdi. Bu-
gün 54 yaşındayım, o günden bu-
gune1afrT35yit geçrtîiş. 35 yıi ön-
cç başbakan olan Süleyman De-
mirel, bugün cumhurbaşkanı olarak
Çankaya'daki görevini tamamlamtş
bulunuyor.
Bu 35 yıla 'DevriSüleyman' diye-
biliriz. Süleyman Demirel, oyıllarda
40 yaşlannda genç bir politikacıy-
dı. Bizim kuşak ise daha 20'sine
^asmamıştı. OnunlabiriMnürgeçir^
dik. Türkülerdeki gibi, onunla ağla-
yıponunlagülebiidik mi? Demirel'in
önceki günkü basın toplarrtısında
gazeteci arkadaşlanm, ona çok de-
ğerli nıtelikler atfettiler. öve öve bi-
tirernediler. Kimisi Birteşmiş Millet-
ler Genel Sekreterliği'ni uygun gör-
Devri Süleyman Bitti
dü, kimisi ülkenin baş akıldanesi ol-
masını. Belli ki Demirel, gazeteci
meslektaşlanm üzerinde iyi izlerbı-
rakmıştı. Ya da bir veda toplantısı
olduğu için böyle konuşmayı tercih
ettiler.
•••
HerResin kendine göre bir Demi-
rel'i olduğu düşüncesindeyim. ör-
neğin Demirel, Cavft Çağlar'ın,
Kamuran Çörtük'ün, Ali Şener'in
babasıdır. Bazı gazetecilerin de ba-
bası olduğu kesin. Uzun iktidar yıl-
lannda çok insana çok olanaklar
sağladığı ve bunun karşılıklannı da
akjtğı belli. Onlar gerçekten baba-
lannı yitirdiler. Ne kadar üzülseler
yeridir.
Ama bu 35 yılı bir de bizim kuşak
açısından değertendirirsek farklı bir
Demirel tablosuyla yüz yüze geliriz.
Örneğin Deniz Gezmiş'in babası
Cemit Gezmiş ya da Yusuf As-
lan'ın babası Beşir amca açısın-
dan Demirel ne anlama gelir? 20
yaşını yeni doldurmuş çocuklannı i-
dam ettirebilmek için büyük çaba-
lar harcayan bir politikacıdır Demi-
rel, onlar için.
1970'li yıllarda öldürülen Doğan
Öz'ün eşi Sezen Öz; çocukları
Bengi, Turhan veflakarriçln De-
mirel ne anlam ifade eder? Ben
söyleyeyim: Onlar için Demirel,
"Bana sağcılar suç işliyor dedirte-
mezsiniz" diyen Demirel'dir. Doğan
Öz'ü öldüren ülkücü katil, 12 Eylül
döneminde beraat ettirildi. Öz aile-
six DemireJ'in o sözlerini hiç unut-
madı.
35J
diği solcu düşmanlığı, devletin ar-
şivlerine yön veriyor.
Demirel'in siyasete yön verdiği
bu 35 yılın sonunda devlet arşivle-
rinde hâlâ solcular izleniyor. Hâlâ
solcular, pasaport almaya gittikleri
zaman, dosyalan K-1 (Komünizm)
masasına gönderilipsakıncalı say»—
lıyor. Hâlâ, bu devletin polisi, bugün
geçerii olmayan, yürürlükten kalk-
mış, Türk Ceza Yasası'nın 141.
maddesinden ve 142. maddesin-
den hüküm giymiş solculan 'sakın-
calı' sayıyor. Evrakları öyle doldu-
ruyor.
gerici yasal değişikliklerle Demi-
rel'in hiç sorunu olmadı. Hatta 1961
Anayasası'nın demokratik hüküm-
lerinin budanmastnın miman oldu.
1982 Anayasasrnın reddedilmesi-
ni isteyen Demirel, kendi üzerinde-
ki yasak dışında bu anayasadan da
bir şikâyette bulunmadı.
•••
Gidenin arkasından kötü konu-
şulmaz, ama Süleyman Demirel'i
btrbütün otarak değertendirirsek;
çok olumlu şeyler söylemekte zor-
lanınz. O, 'komünizmle mücadele'
döneminin, yani soğuk savaş dö-
neminin bir politikacısıydı. Her ne
kadar her askeri darbeden sonra
'demokrasi kahramanı' postuna
bürünse de, hiçbir zaman ciddi bir
-demokrat dmadı. Hiçbirzaman de-
Bevri Söfeyman, bir dönerriöür: mokrasi için kavgayı, 'kendisi için _ :
deniyie oradan oraya sürülen, ülkü-
cülerinvelsJamcılannbaskısınaug-
rayan devlet görevlısi solcu ve de-
mokratlar Demirel için sizce ne dü-
şünür? O MİT raporian hâlâ arşiv-
lerde duruyor ve hâlâ soğuk sava-
şın bu deneyimli politikacısının çiz-
Bu dönemde I ürRiye'ye sol düş-—fcavga'dan öteye götürmeyi dene
manlığı, komünizm düşmanlığı yön
"verdi. Bu dönemde ırkçthk - fefam-
cılık, Demirel'in öncülüğünde des-
teklenip geliştirildi. Süleyman De-
mirel, 1971 ve 1980 askeri darbe-
lerinin muhatabıydı. Iktidannı yitir-
di. Ancak, bu dönemlerde yapılan
medi.
Artık Demirel dönemi bitti. Çün-=
kü soğuk savaş dönemi bitti. Yaşa-
mımızda bundan böyle etkili bir rol
oynayacağını da sanmıyorum.
Kendisine huzur ve sükûnet dili-
yorum.
GLOBAI^OIİTİKÜLTÜR
ERGtN YILDIZOĞLU
Tatbmayla Değil,
Ağlamaklı Bir İç Çekişle...'
Neo-liberalizmin amiral gemileri sayılabilecek
kartel basınının köşe yazılannda "Kimsenin
görmediğini" dile getirmeye hazırlanan bir
"çıplak haberci" edasıyla, "yürekli", jestlerie
"beklenmedik ama zamanlı bir çıkışla", IMF
politikalannı sorgulamaya, küreselleşmenin sos-
yo-ekonomik, siyasi sonuçlarını irdelemeye
başlayan tartışmalar, mantıksal sonuçlarına
doğru ilerlerken frene basıldı, düzenin egemen
ideolojik çerçevesi içine geri çekildi. Şimdi söz
konusu tartışma bu çekildiği yerde, T. S. Eli-
ot'un "Içj Boş Adamlar" şiirindeki gibi "patla-
mayla değil, ağlamaklı bir iç çekişle" bitiyor.
Sunduğu malzeme, ileri sürdüğü argümanlar
açısından, hemen hiçbir yenilik içermemesine
rağmen tartışmayı, önyargılarımızı askıya alarak
izledik. Gelinen noktada, başlangıçta askıya al-
dığımız önyargılanmızın bir kez daha doğrulan-
dığını görüyoruz. "IMF'ye hayır", "standart re-
çete işlemiyor", "radikal düşünmek gere-
kir", "büyük krizi nasıl önleriz" gibi saptama-
larla başlayan tartışma, piyasa ekonomisine,
serbest rekabete, diğer bir deyişle neo-liberal
dogmatizmin, küreselleşmeye ilişkin temel var-
sayımlannın yeniden vurgulanmasına dönüştü.
Bu noktada artık, belli bir sınrf ilişkileri matri-
sini görmezden gelerek, kimin neden yapaca-
ğı, kimin nasıl uygulayacağı belli olmayan bir
planı tartışmanın da bir anlamı yok. Tartışmayı
hizaya gelmeye zoriayan uyanlar bence daha
önemli.
Uyanlan yapanlar, tartışmayı başlatan yaza-
nn aslında, küreselleşmeye karşı olmadığını vur-
gulamaya özen göstererek devreye girdiler. Ya-
zar ne dediğini bilmiyor, sakın bu malzeme-
leri kullanarak tatsızlık çıkartmayın, anlamı-
na gelen bu ifadeleri; "tartışma bize göre en
kritik noktaya geldi" uyansıyla biıiikte, IMF ya-
pısal uyum programlarının, tek çare olduğunun
vurgulanması izledi. "Yeni korumacılık anlamı-
na gelen (korumacılığın neden kötü olduğuna
ilişkin tek bir söz söylemeden, sanayileşen ül-
kelerin hemen hepsinin bu yoldan başan kazan-
dığı sanki bilinmiyormuş gibi...) söylemlere"
karşı çıkmanın "yerel sanayi-tanm baronlan-
na davetiye çıkartmak" anlamına geldiği, bi-
raz da azarlar bir biçimde dile getirildi.
Böylece, bu müdahale bize, IMF yapısal uyum
programlarının aslında, yerli sanayiciye ve tanm-
cıya (ülkenin üretken mülk sahipleri) ulusal ser-
maye birikiminin krizini çözmeye değil, ulusla-
rarası mali sermayenin isteklerine hizmet ettiği-
ni bir kez daha söylemiş, medya baronlannın
da, yerii sanayiciyle tarımcının, ulusal dinamık-
lerin değil, uluslararası bankaiann, spekülatör-
lerin yanında olduğunu ortaya koymuş oldu.
•••
"Kendimizi nasıl koruyacağız" temasıyla
tartışmaya katılan bir diğer yazar ise sanki ge-
lişkin, karmaşık bir çözümleme sunmaya hazır-
lanıyordu. Evet küresel kapitalizm, belirsizlikle-
rin ve risklerin hızla büyüdüğü bir ortam yarat-
mıştı; Türkiye küresel kapitalizme hazıriıksız ya-
kalanmıştı; gelir dağılımını bozan enflasyonla
büyüme modeli sonunda tıkanmış ve ekono-
mik büyüme de durma noktasına gelmişti; Tür-
kiye'nin, ekonomi politikasında birdüşüncesıç-
raması yapmadan, yalnızca IMF'nin istikrar
programını uygulayarak bu çıkmazdan kurtul-
ması zordu. Öyleyse bu fırtınalı denizde kendi-
mizi nasıl koruyacaktjk... Ancak teknolojik ge-
lişmelerden izole olmak mümkün değil, ekono-
minin verimlilik düzeyini ve rekabet gücünü yük-
seltmeden toplumun geniş kesimlerinin refah
düzeyi yükseltilemezdi.
Ama bu yaklaşım da ülkeyi bu dalgalı denize
sokan süreci irdelemek yerine (IMF yapısal
uyum programlarının), gündeme getirir gibi or-
taya attığı sorulann mantığını terk ederek, dik-
katimizi bir "kısıtlayıcı çerçeveye" çekmeyi
seçti, burada da çanrtura saplandı.
Kabul etmemiz gereken "kısrtlayıcı çerçeve-
nin" bileşenleriyse şöyleydi: Dış kaynağa da-
yanmak, uzun vadeli yatınm sermayesini cay-
dıncı yönelişlerden uzak dunmak, plancılığı unut-
mak, diğer bir deyişle küreselleşmenin getirdi-
ği sınırian kabul etmek. Bir de toplumsal refahı -
arttıracak unsurun özel girişimciler ve firmalar
olduğu gerçeğini unutmamak. Şimdi "sol ve
ideolojik" bir sinisizm içine girip de "İyi ama biz
1980'den beri bu çerçevenin içinde hareket
etmiyor muyuz" dıye sakın sormayın. Bunun
yerine, yazann önerdiği çözümlere bakın. Yaza-
ra göre sorunları çözmek için, teknoloji üretme
ve özümseme kapasitesini eğitimi geliştirmek,
devleti rekabet kapasitesi olanı desteklemekte
kullanmak, ülkenin uluslararası itibarını koru-
mak. Az daha unutuyordum, bir de tanmdaki ya-
pıyı değiştirmek gerekiyor.
•••
Bu karmaşıklığı ayıklarsak, yapmamız gere-
kenler kısaca şöyle: Ülkenin uluslararası piya-
salarda kredi notunu yüksek tutmak, büyük ya-
bancı sermayeyi korkutmamak, devletin tüm
kaynaklannı, uluslararası piyasalarda gezenle-
rin emrine amade kılmak, tanm sektörünü, dı-
şardan geleceklere yer açacak biçimde düzen-
lemek, sonra da tümüyle uluslararası tekellerin
kullanımına açarak "küreselleştirmek": Sanayi
artık bitti. GAP'ı verelim mi?
• • •
Teknolojiyi özümsemeye gelince, tüm bun^
larolurken bunun nasıl gerçekleşeceğini, özüm-
seyeceğimiz teknolojiyi bize vermek için sabır-
sızlananlann olup olmadığını, hatta yazann bu-
nunla ne kastettiğini kavramadığım için izniniz-
le bir kenara bırakayım. Kavrayamadığım bir
nokta daha var: Sahi şu, "kendimizi korumak"
ifadesindeki "biz" acaba kimleri içeriyor?
IMF'nin dayatmasıyla özelleştirilen işletmeyj
_alan medya baronuyla, bu süreçte işini kaybe-_
fftrftk işni, mııştftrifiini kaybeden bakkal, aynı ~
"bizi" oluşturmadığına göre...
= = . Eliot ile başladık Eliot'un Dört Kuartet şiirin- _
deki "Yaşadık, ama anlamını kaçırdık" satı-
nyla bitirelim: Zorla dayatılan bir küreselleşme
yaşıyoruz; birileriyse, bunun anlamını kaçırma-
mız için özel çaba gösteriyor. Yoksa bu tartış-
mayı neden yaptılar dersiniz?