Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 17 MAY1S 2000 ÇARŞAMBA
14 kultur(5 cumhuriyet.com.tr
'Amaç iç dünyayı yansıtabilmek'
JVeş 'e Erdok 'un yeni sergisinde dostlarının veyakınlarınınportreleriyer alıyor
YEŞtMAKYÜZ
Neş'e Erdok'un Evin Sanat Galeri-
sı'nde 18 Mayıs'a dek süren sergisin-
deki resımleri, kendi deyişiyle 'klasik
portre tanınundan uzak1
.
Ancak, trajik ve karamsar havalan
her zaman olduğu gibi etkisini göste-
nyor. Resımlerınin çoğunu modele
bakmadan, o kişiler hakkındaki bilgi-
lerine dayanarak yapan sanatçının ya-
kın dostlannın ve akrabalannın port-
relennın yer aldığı sergide üç otoport-
resı de bulunuyor. Otoportrelerinı hiç-
bir yere bakmadan, kendisiyle ılgili
bilgilennı ve düşüncelerını kullanarak
oluşturmuş. 'Gölköy Resimleri' hariç,
çoğunlukla koyu ve mat renkleri ter-
cih eden Erdok'un, yeni resımlerinde
de se\ dıği bu renkler ve mavi ağırlık-
ta. Ispanya'da eğitim gördüğü yıllarda
Goya, Greco ve Velasquez'den etkıle-
nen ressam. bu üçlünün 'gördüğü en
iyi yağhboyacı ressamlar' olduklannı
söylüyor
- Genelde model kullanmadığınızı
söylediniz. Portreleri tasarlama \e ya-
ratma süreci nasıl geüşiyor?
NEŞ'E ERDOK - Bana kimse port-
re ısmarlamadı şimdiye dek. Böyle bir
şey olsa da yapmazdım. Aynca, ben de
böyle bır istekte bulunmuyorum. Ki-
min portresini yapacağıma ben karar
venyorum.
Ama bu klasik portre tanımına gır-
miyor. Aynca, bu yüzyılda on, on beş
seans poz verecek kimse bulamazsınız.
Bu portrelerin sadece ıkı tanesınde mo-
deller bir seans karşımda durdular. Dı-
ğerleri ise o kişilerle ilgili bilgilerime
dayanarak yapıldı. Mutlak bir benzer-
lik taşımıyorlar. Sadece o kişilerin be-
lirli hallerini çağnştınyorlar. Hiçbir
zaman o kişiyı bütünüyle tüketen port-
reler değiller. Belki başka bir yerde
görüldüğünde tanınabiliyorlar. Aynı
zamanda, bazılannda kişilerin psiko-
'Portreler mutiak bir benzeriik
taşımıyorlar. Sadece o kişilerin belirti
hallerini çağnştırryorlar. Aynı
zamanda, bazılannda kişilerin
psikolojisi, ruhsal durumlan ön
plana çıkabiliyor (Portre, 'Nevhiz',
2000, tuval üzerine yağlıboya, üstte)
lojısi, ruhsal durumlan ön plana çıka-
biliyor. Günümüzde, bu tarz, bazı ye-
ni Alman portreciler var. 'Nörotik re-
attznT dedikleri bir akımda bulunu-
yorlar. Psikolojinin çok öne çıktığı, te-
dirgin edici, heyecan vericı portreleri
biçim bozmalarla yapıyorlar. Örneğin,
Giacometti'nın de böyle portreleri var.
Ancak biçim bozmalanna rağmen,
o kişilerin fotoğrafmı bir yerde gördü-
ğünüzde benzediklerini düşünüyorsu-
nuz. Bu tür resmin amacı da iç dünya-
yı yansıtabilmek. Kısacası, güzelleşti-
rilen, idealize edilen portreler yok ar-
tık.
- Ruhsal durumlannı ön plana çt-
kartûğınız portrelerin gerçekliğe daha
yakın olduğunu mu dûşünüyorsunuz?
ERDOK- Bu berum gerçeğım. O ki-
şi hakkındaki düşündüklenm, algıla-
dıklanm, tedirginliklerim, heyecanla-
rım; yani ben de vanm o resimde. Ay-
nı zamanda o kişideki duygular ve he-
yecanlarda yer alıyor. Her ikisinin ka-
nşımı bu portreler.
'Gendde imgelerden yapıyorunT
- Gündelik yaşamdan kişileri resme-
derken. fotoğraflanndan mı yararla-
nryorsunuz. yoksa önce desen eskizini
mi yapıyorsunuz?
ERDÖK - Öraeğuı, sımıtçı çocuğu
karşımda durdurmaya ımkân yok. Çok
bakıyorum. bir çeşit ezberliyorum. Onu
arşivime yerleştiriyorum. Aynca, bir de-
ğil birkaç simitçi çocuktan derlenmiş
özellikler toplanıyor portrelerde. Ge-
nelde imgelerden yapıyorum. Model
kullanarak yaptığun resımler de var.
Nü'ler böyle oluyor. Aynca, eğirimim-
den önce, küçük yaşlarda evde yaptı-
ğım desenlerde annemi, dedemi, ken-
dimi model kullanarak çızdim. Aslın-
da modelin ressam önünde olması iyi
bir şey. Çünkü, karşındakıyle süreklı
bır ilışkı içinde oluyorsun. Fotoğraftan
çahşmayı sevmıyorum. Fotoğraf, tek
gözle bakılan ve bir anı saptayan bir şey.
Halbuki karşınızdaki kişi yaşıyor ve çok
çeşitli hallen var. Kişiyi ve nesneyi ya-
şayarak resım yapmak gerekir diye dü-
şünüyorum. Bazı resimlerde önce de-
sen eskizi yapıyonım. Ancak bu port-
relerde doğrudan tuval üzerine çalış-
tım.
- Kedüer birçok resminizde yer ah-
yor_.
ERDOK - Kedileri çok seviyorum.
Bütün sokak kedilerine sataşmadan
geçemiyorum. Aynca, resme gelir bı-
çime sahipler. Çok hareketlı ve her an
değişen bır havalan var. Bazı resimler-
de de beni temsil ediyor kediler. Ken-
dimı resme o şekilde sokuyorum.
Tiyatro, dans ve türlü seyirlik oyunlann kökeni Şaman'da ve onun ritüelinde toplanır
Şaman ritiielinden sivah kalem resimlerine
AYŞE EMEL MESÇİ
Çağdaş tiyatronun önemli sorulanndan bi-
ri, anlatılanın gerçekliği ile anlatanın gerçek-
liği arasındaki ilişkinin nasıl belirleneceğidir.
Bu iki gerçekliğin farkı zaman-mekân (uzam)
çerçevelen ve farklı inandıncılık ölçütle-
ri sahne estetiğini uğraştıran konular ara-
sında yer alır. Tiyatroda anlatınuı gerçek-
liğmi, inandıncıhğını sağlayacak temel
etken oyunculuktur. Sonuçta, sahne
zamanı olarak yaşanan 1 -2 saat için-
de yüzyıllann akıp geçtiğine; çıplak
sahnenin ortasındakı hasır parçasmm
çöl, bır leğen dolusu suyun okyanus
olduğuna, beş yüz sene öncesine ait
bir öykünün günümüz kostümleriy-
le sergilemesinde yadırganacak bir
şey oknadığuıa seyirciyi inandrracak
olan oyuncu ve oynama eyleminin
kapsayıcı özelliğidir. Gündelik ya-
şamdan ayn bir "oyun" alanına gi-
rildiğinin ve bu alanın kendine özgü
kurallannın olduğunun kabulü, en es-
ki çağlardan bu yana insanlık kültürü-
nü şekıllendiren öğelerdendir.
şaman rttüelh Yetkin bir
•performans'
Anadolu kültürünün arka plarunda önemli
bir yeri olan Şaman inançlan veritüelindede
bu "oyun" karakteristiği kendini göstermek-
tedir. Şamanizm, "insanüstü yeteneklere sa-
hip" Şamanlann üç katlı olduğu hayal edilen
evren (Gök- yer-yeraltı) içinde, kabilenin esen-
liğini saglayabılmek için tannlar, ruhlar ve
atalarla "üetişim kurması ve bu amaçla gökyü-
zü kaüanna ya da yeraltına 'yolculuk'lar yap-
ması etrannda odaklanır."
Şamanın kurduğu bu "iletişim" ve yaptığı
"yolculuk", genellikle tüm kabilenin izlediği
(kimi zaman da katıldığı) bir "ritüel-perfor-
mans"la gerçekleşir. Elinde davuluyla önce
yardımcı ruhlannı (pozıtif enerji) çağıran ve
hem onlan "oynayıp" hem onlarla konuşan
Şaman, davulunu tütsüleyip kötü ruhlan (ne-
gatif enerji) kovduktan sonra bu yolculukta
kendisini sırtında taşıyacak kazı imgeleyen
"davuluna binip göğe tırmanmaya başlar. Sanı-
nm şu söylenebilir: Şamanm "insanüstü yete-
nekleri"nin doğrulanmasmdaki ölçütlerinden
biri de muhtemelen bu "performans"taki an-
latısmın inandıncılığıdır. Şamanm dans, mü-
zik, ses kullanımı gibi becerilerini sergileye-
rek çeşitli hayvanlan, ruhlar ve başmdan ge-
çen maceralan canlandırdığı bu ritüel, çeşitli
sanat dallarmın ilk nüvelerinin bir arada kul-
lanıldığı bir "totalsanat" gösterisi gibidir. Di-
ğer yandan Şamanm yeraltına inişinde ya da
göğe yükselişinde başmdan geçenler, efsane
- -jvs destan kişiliklerinin, halk masallan ve me-
nakıbname kahramanlanmn maceralannı ha-
tırlatır. Anadolu edebiyatının bu önemli kay-
naklanndakı pek çok tema, kişilik, imge ve ka-
Iıplar,bellikanevalarûzermdeyapılrnış3bgaç-
lamalar olarak da tarif edilebilecek Şaman ri-
tüellerinin izlerini taşır. Bazı Orta Asya halk-
^ r lannda "ŞamanT>
ın "oyun''sözcüğüyle ifade
edildiğini belirten Prof. Metin And'm Şaman
ritüeli içın yaptığı şu niteleme, bu gelenekle-
rın tiyatro-
nun kökenleri
açısmdan önemini de
vurgulamaktadır.
"Şaman bu törende dans
ediyor, ses ve çalgı kullana-
rak müzik yapıyor, yüz kas-
lannı kullanarak, karnın-
danseslerçıkararaktaklitve
dramatiköğeye başvuruyor
ve şiir okuyordu. Böylece
'oyun' (Şaman) sözcüğüyle,
tiyatro, dans ve türlü seyir-
lik oyunlaruun kökeni Şa-
manda ve onun eyleminde
toplanmış oluyordu."
Mevcut Şaman anlatıla-
nnm. dualannm metinlerin-
de Şamanm kendisiyle, ko-
puzuyla, atıyla dalga geçti-
ği bölümlere rastlanması; yeraltına "inen" bir
şamamn kendisine kapıyı açmak istemeyen
ruhlan içki vererek sarhoş ettiğini ve içeri öy-
le girdiğini hikâye etmesi; kimi dualarda "müs-
tebcen" sözcüklerin kullanılması gibi unsur-
lar Şaman ritüellerinin birçok komik ve seyir-
lik öğe de içerdiğini gösteriyor,
'amanın dans, müzik, ses
ıllanımı gibi becerilerini
sergileyerek çeşitli
hayvanlan, ruhlar ve
başından geçen maceralan
canlandırdığıritüel,çeşitli
sanat dallarının ilk
nüvelerinin bir arada
kullanıldığı bir 'total sanat'
gösterisi gibidir.
Slyah kalem resimleri
falanna ya-
pıştırılmış siyah
kalem resimlerinden bi-
ri de bu sütunda gördüğü-
nüz "Dans Eden Şaman-
lar"dır. Rulo resimlerden
oluşan "hikâye fonlan"
önünde anlatıcılann "kıs-
sa"larını sunmalan Do-
ğu'da, özellikle de Iran'da
yaygın bir gelenekti.
Mazhar Şevket tpşiroğ-
lu'na göre karakalem re-
simlerde böyle bır rulonun
parçalandır. Siyah kalem
bu resimleri (ve diğerleri-
nı) gerçekten yaşanan bu-
sahneye bakarak yapan, ça-
ğınagöre(14 ve 15. yüzyıl)
çok özgün bir üstat mı, yok-
sa çeşitli etkıler (Çin resim sanatı vb.) sonu-
cunda ve belli kahplara dayanarak çizen bir res-
sam mı olduğunun tartışmasını sanat tarihçi-
lerine bırakmak gerek. Ama sahne anlatısının
gerçekliginde gündelik dışı teknıgın önemi ve
Şaman ritüelinın bu anlamda sunduğu malze-
me hakkmda bu resimden^esinlenerek ha/ı dıl-
lem resimler hakkında şöyle bir değerlendir-
me yapıyorlar: "Bu resimlerde ağuiık duygu-
suna bir derinük duygusu da kaûlıyor. Hare-
ketler vücudu bir yandan yere bağlarken, bir
yandan da saühtan kurtanyor."
Avrupa resminde bir kol hareketinin sa-
tıhtan sıynlabihnesi için, hacim duygusu-
nun ne denli gelişmış ohnası gerektiği
düşünülürse, siyah kalem 'in buna daha
önceden varması insanı şaşrrtıyor. An-
cak siyah kalemde bu gelişmenin ade-
ta ters bir yol izlediği söylenebilir.
"Onda insanvücudu, Avrupa resmin-
de olduğu gibi önce hacmi sonra ha-
reketi buhnuyor; hareketi verme kay-
gısıyla hacme vanyor, hareket hac-
mi yaratıyor."
Şimdi biraz spekülasyon alanına
kayalım ve gördüğümüz resmi can-
lı bir sahne olarak hayal edip, resim
sanatı bağlamında yapıhnış bir sap-
mayı sahne diline aktarmayı deneye-
lim. Burada hacim kazanma, satıhtan
sıynlma diye tarif edilen olgu, ritüeli-
ni yapmakta olan Şaman ya da sahne-
deki oyuncu açısmdan, "anlatısuu ger-
çekküacak" iç enerji, sahnesel varoluş ola-
rak karşılanabüir. O zaman hareketten hac-
me ulaşan siyah kalemin resmi, bize ister
istemez "sahnesel varohışu" hareketten yola
çıkarak yaratan Doğu tıyatrosunu ve tiyatro-
nun "Doğuhı kökenleri"ni çagrıştınr.
Gerçekten de hareketin belli bir anda don-
duruhnası olarak algılayabileceğimiz bu re-
sim, gündelik dışı alana ait beden devinimiy-
le dennlık kazamrken, sahnesel bir gerilim de
aktarmaktadu".
Bence bu etkiyi asıl yaratan, birbiri içinden
çıkan "karşıt hareketierin" aynı karede ve bu
zıthğın altını çizen bir teknikle resmedilme-
sidir. Karşıt hareketlerden doğan gerilim ha-
reketinbütününübüyütmekte ve bir çekim mer-
kezi oluşturarak sözü edilen hacim duygusu-
nu yaratmaktadır.
Bir tiyatro sahnesinde de bir çift oyuncuya
bırbirleriyle sürekli ilişki içinde kalarak be-
denlerinde karşıt hareketler ve gerilimler ya-
ratmalannı. denge merkezlerini sürekli de-
ğiştirmelerini söylerseniz. bu çiftin tıpkı si-
yah kalem'in resmindeki hacim duygusu gi-
bi bir rölyefi andınnca öne çıktığını, çekim
merkezi oluşturduğunu ve sahnesel varoluş-
lanmn tüm diğer oyunculardan daha büyük
bir "gercekBk" kazandığmı görürsünüz.
Sahnesel anlatının gerçekhğl
Sahnesel anlatının gerçekliğinin en önem-
li koşulu, oyuncunun sahnede gerçekten "var
Isr". Buda ıçenerjıyıdogrul
DEFNE GÖLGESt
TURGAY FİŞEKÇİ
Ikinci Yeni
Memet Fuat'ın, yazılannı, yeni bir düzenlemey-
le konularına göre topladığı kitaplanndan ilk üçü
yayımlandı.
Yazar, böytesi bir çalışmaya girerken yalnızca es-
ki yazılannı bir araya getirmekle kalmıyor. O konu-
da yazmamış olduğunu düşündüğü ya da yeni bir
değerlendirmeye gereksinim duyduğu yanlar var-
sa bunlan da yazıp kitabına ekliyor.
Bu üç kitaptan yalnız biri edebiyata ilişkin: Ikin-
ci Yeni Tartışması. ötekiler: Din ile Felsefe ve De-
mokrasi Kültürü.
Son on yıldır yazma gizilgücünü engellemeksi-
zin peşpeşe ürünler veren Memet Fuat, bu süre-
de kendisinden beklenenin tersine edebiyat dışı,
daha genel kültür sorunlanyla ilgilendi.
Bu nedenle Ikinci Yeni üstüne hem eski yazıla-
nnı toplaması hem de yirmi sekiz sayfalık, olguya
bugünün gözüyle baktığı yeni bir değerlendirme-
sini eklemesi, kitabı edebiyat okurlan için ilginç kıl-
maya yetiyor.
Ikinci Yeni, Birinci Yeni, yani Garip akımı gibi de-
Öil-
Garip'in nerede başladığı, nerede bittiği, şiirimi-
ze ne yenilikler getirdiği hepsi bilinen, üzerinde
uzlaşılmış konular. Garip üzerine söylenecek he-
men her şey söylenmiş.
Ikinci Yeni ise öyle değil.
Akım olup olmadığından başlayın da, temsilci-
si olan şairlere, onlann aralarındaki görüş aynlık-
lanna, ne zaman başlayıp ne zaman bittiğine dek
hemen her alanı tartışmalı bir olgu.
Belki de Ikinci Yeni'yi bir şiir akımı olmaktan çok,
şiirtarihimizin bir olgusu olarak degertendirmek da-
ha doğru olacak.
Benim şiiryazmaya başladığım 1975'te Ikinci Ye-
ni tartışmalan bir ölçüde soğumuştu. Ataol Beh-
ramoğlu ile Ismet Ozel'di önümüzde ömek ola-
rak gördüğümüz genç kuşağın parlak şairteri.
Ikinci Yeni üstüne ise Asım Bezirci'nin zehirzık-
kım kitabı Ikinci Yeni Olayı (1974) vardı elimizin al-,
tında.
Asım Bezirci, özellikle anlamsız şiir savunucu-
su olarak gördüğü Ikinci Yeni anlayışına vuruyor-
du da vuruyordu.
Bütün kıyameti koparan da bu anlamsız şiir ya
da şiirde anlam rastlansaldır savunusuydu.
Oysa ortaya dökülen ürünler başka şeyler söy-
lüyordu.
Türk şiirinin gelişim çizgisinde yeni bir aşamayı
gösteriyordu ürünler. Yeni birtat vardı şiirierde, ne
denli anlamsız olduklan da tartışma götürürdü.
Anlam tartışmasının yıllar boyu, Ikinci Yeni ola-
rak anılan şiirierin ve şairlerin asıl hünerlerini göl-
gelediği, şiirimize getirdiği yeni olanakiann gözar-
dı edildiği ortada.
Üstelik Ikinci Yeni olarak anılan şairlerin büyük
çoğunluğunun 1960 sonrasındaki toplumsal bilinç-
lenmeye koşut, sol içerikli şiirler yazdıklan da or-
tada.
Sorun, akımın ortaya çıktığı yıllarda aydınlanmı-
zın tartışma kültürünün yetersizliğinde düğümle-
niyor belki de.
Memet Fuat'ın kitabında verdiği ömek gibi, ''Şi-
irde anlam rastlantısaldır" diyenlerin, Sezai Ka-
rakoç'un rastlantıyla komünizmi öven bir şiir de
yazabileceğini kabul etmeleri gerekiyor.
Ikinci Yeni Tartışması, bir yandan bu tarnşma-
lann olduğu yıllarda yazılmış dönemin özellikleri-
ni yansıtan yazılanyla, ötede ise Memet Fuat'ın bu
kitap için, bugünün penceresınden, olaya bakan
yeni yazdığı değeriendirmesiyletaşlan yerineotur-
tan çözümlemeler getiriyor.
Şiire meraklı okurlar, Ikinci Yeni Tartışması ile bir-
likte Memet Fuafın geçen yıl yayımlanan ve şiir üze-
rine temel konulann tartışıldığı Yaşlı BirŞaire Mek-
tuplar adlı kitabını da okuriarsa. şiir küttürlerinde
önemli boşluklann dolduğunu görecekler.
Yönetmen Lewis Aflen öldü
• WASHINGTON (Cumhuriyet)- Ingiliz yönetmen
Lewıs Allen 94 yaşında öldü. Hollywood'da fıhnler
yapan ve oyunlar sahneye koyan AUen, Londra'da
Gilbert Miller yapımlan için ve Broadway'de
oyunlar sahneleyerek tiyatroyla sanat yaşamına
başladı. 1941'de Paramount Picrures için Lx>s
Angeles'a taşındı. Sean Connery, Burt Lancester,
Frank Sinatra ve Lana Turner gibi yıldızlarla
klasikler arasına giren filmler çekti. Televizyondan
aldığı teküfle 'Görevimız Tehüke', 'Bonanza' gibi
dizüere imza attı.
K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K
K Â M t L M A S A R A C I
şünceler geliştirilebilir.
sirnlerineaktaracakgürjdelik-dışıbirtekniğift
uluga ycdirilmesiylc
Yavuz Sultan Setim'in Iran seferinden döner-
ken yanmda ganimet olarak getirdiği sanılan
bir resim rulosundan kesilerek bugün Topka-
pı Sarayı arşivinde bulunan bir albümün say-
Haclm duygusu ve sahnesel varoluş
Sabahattin Eyuboğlu ile Mazhar Şevket lp-
şiroğlu. 1954'te birlikte kaleme aldıklan "Fa-
tih Albûmüne Bir Bakış" adlı yapıtta siyah ka-
^Oyuutuıuga-y
rada bir resim içinde dondurulmuş bir anlık
görüntüsünden (ya da bir ressamın beüeğın-
de brraktığı ızlerden) yola çıkarak biraz spe-
külatif bir açıdan irdeledigimiz Şaman ritü-
eli, söz konusu gündelik dışı teknik arayışın-
da sahne çalışmalanna önemli ve özgün bir
malzeme sunabilir.
îı