17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 MAYIS 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 17 Kazan Kalorrfer kazanı, buhar kazanı ve benzeri ısı cihazlan ile basınçlı kaplar üreten bir makine mühendisi deprem bölgesindeki kalıcı inşaattarda "döküm kazan" koşulu aradığını belirtiyor "Türkiye'de bir-iki firmanın haricinde üreticisi bulunmayan döküm kazanlann çoğu yurtdışından tthal edilmekte ve döviz bazında oldukça yüksek fiyatlara pazarlanmaktadır. Teknolojinin çok hızlı değiştiği sektörümüzde kalrteli malzeme ile imal edilen çefik kazanlar giderek döküm kazanlann yerini almaktadır. Fakat, Avrupa ve Amerika'da küçük kapasiteler dışında kullanılmayan döküm kazanlar ülkemiz için iyi bir pazar oluşturmaya devam etmektedir. Aynı kapasitedeki döküm kazan 4 milyar liraya, çelik kazan ise 1 milyar liraya malolmaktadır. Çelik kazanlann niteliği TSE'nin ilgili birimlerinden, Türk Loydu Vakfı'ndan ve üniversitelerin ısı kürsülerinden araştırılarak, deprem bölgesindeki inşaatlarda döküm kazan karan gözden geçirilmelidir." Etektronik posta: [email protected] Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Naylon fatura ticaretinde patlama olmuş... "Ulusal aelirdeki naylon artıstan anlasılıvor!" T ürkiye'nin aydınlarına yönelik suikastlar zincirinde yıllardır karanlıkta kalan halka- lar çözülmeye başlarken dikkatler Iran'a çevriliyor... Uğur Mumcu ve ardından Ah- met Taner Kışlalı suikastlarına adı kanşan zanlılar polisteki ifadelerinde Iran'la olan ilişkilerini anlatıyor. Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Çetin Emeç ve yaşamları boyunca laik cumhuriye- ti savunan öteki aydınlarımıza yönelik cinayetler de çözülme aşamasına geldiğinde aynı adresin çıkma- sı hiç şaşırtıcı olmayacak. Şaşırtıcı olmayacak ama bir ara kendi dünyasında yükselen ve dünyaya ih- raç edilmeye çalışılan "rejim"in gerçek yüzünün or- taya çıkması hiç de kolay olmayacak. örgütler, şahıslar, eylemler belgelendikçe ilişkiler yumağı daha da karmaşık hale gelecek ve belki için- den çıkılamaz olacak. Henüz yolun başındayken bugün bile gözönün- deki bazı ayrıntıları yakalamakta zorlanıyoruz. Iki kupürUğur Mumcu suikastında kamuoyuna yansıyan ya- hn bilgileri dikkatli bir okur gözüyle izleyen Coşkun Özbaş'ın gönderdiği iki gazete kupürü ilginç bir ay- nntıyı saptıyor... 26 Ocak 1994'te Cumhuriyet'te yayımlanan ve Evren Değer'in hazırladığı "Uğur Mumcu Dosya- sı"ndan: "Suikasttan birkaç gün sonra Refah Par- tililer tarafından TBMM'de gündeme getirilen bir MİT belgesi Ankara kulislerini karıştırıyordu." 2 Şubat 1993 tarihini taşıyan ve Başbakanlık ma- kamına MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzası ve 'çok gizli' damgası ile gönderildiği iddia edilen bel- geye göre, CIA denetiminde Israil kabine görevlisi Haim Bar-Lev kontrolünde israil 'Gadna' birliklerin- de eğitim gören altı kişilik özel tim, Hayfa Deniz Üs- sü'nden botla Türkiye'ye giriş yapmış ve gazeteci Uğur Mumcu'yu öldürdükten sonra gazeteci Meh- met Ali Birand'ı öldürmek için ülkemizden çıkış yapmamış. Refah Partililer'in ortaya çıkarttığı "bel- ge" MİT Müsteşarı Köksal'ın verdiği şu istihbaratla bitiyor "Tim elemanlannın, yaptığımız istihbarat ne- ticesinde Israil hükümetinin Ankara Temsilciliği'nde kaldıkları tespit edilmiştir." Refahlılar'ın elindeki "belge"nin sahte olduğu kı- sa süre sonra anlaşılıyor. Ikinci gazete kupürü 11 Mayıs 2000 tarihini taşı- yor. Radikal'den: "Iran'daki muhafazakâr kanadın ön- de gelen gazetelerinden Cumhuri Islami, MlTe art olduğunu iddia ettiği 'çok gizli' bir belgeyi yayımla- yarak, Mumcu cinayetinin arkasında Mossad ve CIA olduğunu savundu. Haberde, Mumcu'yu öldüren komutanın CIA kontrolü altında çalıştığı, Türkiye'de birçok şahsiyetin öldürülmesinden de sorumlu ol- duğu öne sürüldü." SESSÎZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Özelleştirme KlTle SPORUmuz oldu! Milli Eğitim'in burnunun dibinde! Ankara'nın göbeği Çankaya'da Na- mık Kemal llköğretim Okulu 5/D sını- fı öğrenci velilerinin, sınrf öğretmeni Ferhat Altay'la ilgili olarak Çankaya ll- çe Milli Eğitim Müdüriüğü'ne verdiği şi- kâyet dilekçesinden birkaç alıntı: "Ezan okunduğu zaman, sınrfta ders ne olursa olsun keserek, ezandan ön- ce ve sonra okunması gereken duala- rı okutmakta ve öğrencilere de top- luca okutmaktadır. Türkçe ya da herhangi bir ders ki- tabında bulunan şiirleri, ezan ve ilahi okur gibi okumakta ve çocuklarımıza okutmaktadır. Matematik dersinde bile bulduğu herhangi bir Arapça kelimeden yola çıkarak çocuklanmıza vaaz vermek- tedir. Kendisi gibi düşünmeyen çocukla- ra haylaz, ödevini yapmayan, yaramaz, öğretmenini dinlemeyen öğrenciler olarak davranmaktadır. Öğretmenlik mesleğine yakışma- yan küfürler etmekte ve çocukların ruhsal dengesini bozmaktadır. Çocuklar kanalı iie velilere zeytin, bal satışı yapmaktadır. Çocuklanmızın durumunu öğren- mek için okula gittiğimizde bizi ida- reye göndermekte ve görüşmemek- tedir." Veliler dilekçelerini Ankara ll Milli Eğitim Müdüriüğü'ne ve Milli Eği- tim Bakanlığı'na da iletmişler... Milli Eğitim Bakanlığı bildiğinizgi bi Çankaya ilçesinde... Dilekçenin sonucunu biz de merak ediyoruz. Ülkenin Sanatçıya da İhtiyacı Var GÜLTEKİN ERDAL Eğitim bilimcileri eğitimin ta- nımını yaparken istendik deği- şimden bahsederler. Yüzlerce tanım arasında birieştikleri tek noktadır bu. Eğitimin, bireyin toplum içindeki yerinin belirten- mesinde önemli yeri olduğu bilindiğine göre bireyin, bunu ne kadar istediği önem kaza- nır. Başka bir deyişle bireyden, toplumdaki yerinin ne olacağı konusunda çok önceden ka- rar vermiş olması beklenir. Ancak ülkemizdeki eğitim sistemi, bireyin bu karan gecik- tirmesine, dolayısıyla kararsız kalmasına neden oluyor. Bu kararsız tutum, ÖSY sınavı yak- laştıkça yerini, korku ve tem- belliğe bırakıyor. Son çırpınış- laıia ve biraz da şans ile öğren- ci, herhangi bir üniversitenin, adını bile duymadığı bir bölü- müne yerleşiyor. Eğitimin bile şansa bırakıldığı ülkemizde, mesleğini sevmeyen, asabi, mutsuz ve para hırsına sahip bireyferin çoğalmasına göz yu- muluyor. Batı'da çeşitli tarihsel koşul- larla birlikte kültürel bilinçlen- meler süresince bireyin eğiti- minde oyunun, el becerisine dayalı uğraşların önemi anla- şılmış ve sanat denen olgu ile birlikte sanat eğitimine önem verilmiştir. Özellikle de çocuk- lann eğitiminde resimlerin, ço- cuğun zekâ ve ruhsal gelişimi hakkında önemli bilgiler ver- diği görülmüştür. Ingiliz sanat tarihçisi ve eğitimci Herbert Read, "Sanat Yoluyla Eğitim" adlı kitabında sanatı doğaya uygunluğuyla ölçmekten de- ğil, doğayı bir mihenk taşı ola- rak kullanmaktan söz eder. Re- ad, sanatı doğal birdisiplin ola- rak tanımladıktan sonra sanat- la uğraşan çocuğun çevresin- de bir uyum bulacağını ve bu nedenle de sanat yoluyla eği- timin mümkün ve hatta zorun- lu olduğunu ileri sürer. Yine ay- nı eserinde Read, sanatın, bi- lime düşman olarak görüleme- yeceğini ve birbirlerine engel olamayacağından da bahse- der. Read, "Sanat bir canlan- dırmadır, bilim açıklamadır" derken her ikisinin de gerçek- likle uğraştığını, ancak yön- temlerinin farklı olduğunu, bu- nun da eğitimde dayanışmayı gerektireceğinıni savunur. llk ve ortaöğretimde belirgin bir sanat eğitimi ilkesi olmayan ülkemizde, sanat eğitiminin an- lamı hâlâ anlaşılamamıştır. In- ci San'ın deyimi ile sanatın mı, yoksa eğitimin mi ön plana çı- kacağı tartışılıp durdu. Birçok veli ve hatta eğitimci, sanat eğitiminin önemine inanmaz- ken çocuklarının sanatçı mı olacağını sormaktadır. Zaten çocuklar televizyon, sinema, müzik, bilgisayarla zamanının büyük bir kısmını harcamakta- dır. Bir de sanat dersleriyle mi zaman kaybedeceklerdi? Oy- sa daha ciddi derşlerle fen ve Anadolu liselerine ve üniver- sitelere hazırlanmalıydılar. Yazık ki bu anlayış ÖSYM ve YÖK başkanlıklarında da ken- dini göstermektedir. YÖK'ün üniversitelerin eğitim fakütte- lerine bağlı resim ve müzik öğ- retmenliği bölümlerini birleşti- rerek kapsamlannı daraltması, ÖSYM'nin de ünivresite sınav- lannda, sanat ve sanat tarihi ile ilgili bir tek soru dahi sorma- ması, çok acı birgerçektir. Bü- yük bir yaratıcılıkla sınav tür- lerini arttırma çabasında olan bu merkezler, LES adını verdik- leri sınavda dahi, tüm öğren- cileri aynı kefeye koyarak sa- dece matematik ve Türkçe so- ruları sorabilmektedirler. Yıl- larca sanat ve sanat eğitimiy- le uğraşmış, bu alanda yük- sek lisans ya da sanatta yeter- lik yapmak isteyen öğrencile- rin, bu alandaki bilgileri hiçe sayılarak uzmanlığıyla ilgisi ol- mayan matematiği öğrenme zorunluluğu getirilmiştir. Gö- rülüyor ki ülkenin, fen ve ma- tematik bilimine olan ihtiyacı ka- dar, sanata ve sanatçıya da ih- tiyacı olduğu gerçeği henüz anlaşılamamıştır. Almanya'daki sanat eğitimi hareketlerinin önemli isimle- rinden J. Langbehn'in insa- nın eğitiminde sanatın önemi- ne değinirken sanatın insancıl- lığı ön plana çıkardığını, birey- lere ruh verdiğini savunur. Ki- şilik oluşmasında sanat eğiti- minin yapıcı önemi gerçeğin- den hareketle, sanat eğitimin didaktik-yöntemsel bakımdan etkinliğini arttırarak, okullan- mızdaki yerini yeniden gözden geçirmek gerekir. Eğitimci ve sanatçı Devrim Erbil'in de dediği gibi resim, bakmayı-görmeyi öğrenmek, yaşamı kavramak, mutlu ol- mak, çok yönlü olmak, yaşam biçimindeyaratıcı, sorgulayan, özverili, uygar, barışçıl, açık- çası çağdaş olabilmenin er- demlerini sunar. Çağdaş sa- natn da eğitiminde temel amaç bunu gerçekleştirmektir. KİM KÎME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected] ÇÎZGÎLÎK KÂMtL MASARACI H A R B İ SEMtH POROY [email protected] KEDÎ LEVO APTÜÜKA AL». teetH tev».. ,»*•/» 8iA.e*rr... ÜSTAD yENİB/'K TASAR/M VAR. ' 3 2 SÜST' APCI KÎTAr Türkiye Gazeteciler Cerniyeti'nin yayınladığı günlük Bizim Ülke sorunlanna ilişkin raporlarıyla, araştırmalanyla, köşe yazılarıyla, tarafsız haberteriyle sivil toplumların gazetesi. Düzenlt okumaJfiçin abone olunrTeT: 0.212. 511 08 75 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 17 Mayıs ÇYDD BEŞİKTAŞ ŞUBESl EĞİTİM GÖINt:LLÜLERİ ARASHVA_ SİZ DE KATILim.. Birlikte olmamız için öyle çok neden, paylaşılacak öyle çok sorun, paylaşıp çalışarak ulaşacağımız öyle parlak ufuklar var ki... Demokratik, laik, Kemalist bir toplum için... Bizi arayın. O.212 2SS 42 16 - O.212 275 SO 23 BARAJLAR BOMBALANIYOR/. 1343 'T£ SUGUhJ, ALMAUYA 'M<N KU^K. VE EDER. VA P/LEfZİ &ÜYÜK Sf/e SEL FELAKSTİYLE tiA&Şt- LAŞMlŞTt. aOÜA/rA SAVAŞI SÜKESKEN, İN6İLİZ LANCASTER BOMBAÜPIMAfJ UÇJ4KLJ4£/*JDAM OİM- ŞA/V Sie PİLO, BOMSAUİfitNt MOHHE ve EOS BAJSATLARl ÜZ£&NE S'KAKMIŞ; YtKllAN B//SÇCK SÖU££-MEO£N StıV/A/ SAY/SIZ HAYVAN TTEL£/= OLMUÇTU. İSE ÇOK BÜyÜtC RAKAMLAISA ULAÇ- Solda, MoUne Barajı 'nın ytkıl**asiy(a tar> su/ar gorü/üyor. PANO DENİZ KAVUKCLOGLU Baba' Bugün 16 Mayıs Salı. Ankara'dayım. Ortalık günlük güneşlik. Gökyüzü masmavı. Havada ka- vak pamukçuklan uçuşuyor. Ellerım cebımde, Kı- zılay'dan Ulus'a doğru yürüyorum. Adını bugu- ne kadar duymadığım, "Hedef Büyük Turk,ye örgütü üst geçitterin demir parmaklıklanna bez afiş- ler asmış. Anteralılan saat 16.00'da Gümz Sokak'a çağınyor. Öyle ya. Sayın Süleyman Demırel, bu- gün bir "olmazsâmlan^ olur kılıp Gunız Sokak'a, evinedönecek. öazeteciler, televızyoncular do- nüş yolu"nun keridilerince en "sotalı yerlerınde daha şimdiden nöbete geçmişler, "Baba'nın ?ve dönüşü"nü bekliyorlar... Yalnızca gazeteciler, te- levizyoncular mı? Ankara'da herkes bu "dönüş'ün heyecanını duyuyor... "Hedef Büyük Türkiye" örgütünün arkasında kimler varacaba? Sözgelimi, "HedefBağımsız Tür- kiye" diye yazsaydı bu bez afışlerın üzerınde, kimbilir kaç dakika sonra toplatılırdı? Aklıma De- niz Gezmiş, YusUf Aslan, Hüseyin Inan geliyor bir an... Yine böyie bir mayıs günü asılmışlardı o aslan yürekli delikanlılar... Asılsınlardiyeaz mı uğ- raşmıştı "Baba"? Az mı uğraşmıştı? Asılırlarken son sözleri "Bağımsız Türkiye"^olmuştu arkadaş- lanmızın... Sonra bitmez tükenmez ölümler gel- mişti üzerimize. Pusular, tuzaklar, kurşunlar... "Ba- na sağcılarcinayetişliyordedirtemezsiniz!" diyor- du "Baba" o günlerde... Oysa birer birer, beşer beşer, yedişer yedişer öldürüyoriardı bizi sağcı- lar... Tüfeklerle tanyorlar, tellerle boğuyorlardı... Bunları niçin görmüyordu "Baba"? Niçin görmü- yordu sahi? Yoksa göremiyor muydu? Hizbullahçılar, IBDA-C'ciler, Kudüs Savaşçıla- n, tüm bu "sağcı" ölüm örgütleri nasıl çıkmışlarr dı ortaya? Nasıl silahlanmışlardı? Nasıl bu kadar güçlenmişlerdi? Yıllardır işledikleri cinayetler nâ: sıl karanlıkta kalmıştı bugüne kadar? Bu cinayet- ler çok uzun yıllar öncesine uzanıyordu. Öyle de- ğil mi? Ülkemizin onca yeri doldurulamaz aydını yok edilirken niçin izi bulunamamtştı bu "sağcfi' katillerin, o çok uzun yıllar içinde? Bulunamamjs mıydı sahi? Neden, "Demek sağcılar da cinayet işlermiş.." dememişti "Baba", bir defacık olsun? Niçin dememişti? Aklına mı gelmemişti yoksa?^ "Yollaryürümekle aşınmaz!" sözü de onundu.^ öğrenciler, işçiier, memurlar az mı sopa yemiş- lerdi, o aşınmayan yollarda yürürken. Niçin bir de- facık olsun babalık yapmamıştı "Baba" onlara? Yoksa üvey evlat mıydı onlar? "Benim işçim, be- nim köylüm, benim memurum..." Ama dayak yi- yenhep onlarolmuştu... Hep onlar... "Baba" kirrt- bilir neler hissediyordu içinde işçileri, köylüleri, me- murları dayak yerken? Peki, niçin sesini yükselt- miyordu, yükseltmemişti o zaman? Nasıl bir ba- balık duygusuydu ki bu?.. "Baba " bugün evine dönüyor. Kim bilir neler ge- çiyordur kafasından, benim bu yazıyı yazdığım sa- atlerde? O da benim gibi Deniz'i, Yusuf'u, Hüse- yin'i; Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde analanna sövülen, kafalanna yumruk inen, dövülen sosya- list milletvekillerini; öldürülen yazarlan, bilim adam- lannı, gazetecileri, aydınlan anımsıyor mudur aca- ba? Geriye dönüp, geçen kırk yıla baktığında, "Yaşanmış kimi şeyler, keşke hiç yaşanmasay- dı.." diye düşünüyor mudur acaba? Soracak da- ha o kadar çok soru var ki... Ama hiçbirinin yanı- tını öğrenemeyeceğiz. Adım gibi biliyorum. Öğ- renemeyeceğiz... "Baba" bugün saat 16.00'da Güniz Sokak'a, evine vardığında, ben aynı saatte, TÜYAP Kitap Fuan'nda ilginç bir panel izliyor olacağım: "Şap- kanızı mıistiyorsunuz?"Bu "şapka", başka şap- ka biliyorum, ama yine de seslenmek geliyor içim- den: "Buyur baba, al şapkanı..." (Faks:0212-723 84 97) BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 SOLDA.N SAĞA: 1/ Kesilerek biçim verilmiş parçalan bir 2 yüzeye, kom- 3 pozisyon oluş- . turacak biçim- de yapıştırma 5 sanatı. 2/ Orta 6 Anadolu'da bir 7 göl... Büyüme, gelişme. 3/ "- 8 — kahkahalar g yükseliyorken evinizden / Bendim geçen ey sevgili san- 1 dalladenizden"(Yah- 2 ya Kemal)... Avlanır- 3 ken avcılann hayvan- 4 lardan gizlendiği yer. 5 4/ Perhiz. 5/ Aşın ol- 6 mamadurumu... Ana- 7 dolu halklannın en es- „ ki ana tannçası. 6/ lş- lenmemiş, ekilmemiş ^ toprak... Sınırlı bir ye r le ilgili olan. 7/ Bir renk... Me- tin Eloğlu'nun bir şür kitabı... Boru sesi. 8/ Kulla- nılmaya hazır para... Ru h. 9/ Bir yüzeyin üzerinde- ki ince çizgi... tslam dinini korumak ya da yaymak amacıyla yapılan savaş YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kır bekçisi, konıcu. 2/ Nine... Geko da denil^n iri bir kertenkele. 3/ Kenevir... Ilgi eki. 4/ Tümötf.. llkel benlik... AIDS'e neden olan virüs 5/ Bir tfir bagımsızhğı olan büyük ıl. 6/ Önden ya da arkadan geniş bıçımde evaze, içte kalan eteğin, ucunun yan dikişle birleştiği etekler için kullanılan sözcük. . 7/ Yerinde yapılan v e beğenilen davranış.... UzaJ^ lık anlatmakta kullanılan söz. 8/ Bir soru eki... "Çok sarhoş" anlamında argo sözcük. 9/ Turunçgiller- den bir meyve. TÜRKKALPVAKFI "Çocuk Kardiyolojisi 5 TtirkKalpVakfı kalitesiv e titizliğiyl^ fiîzmetinizde 79 Mayıs Cc No: 8 Şişlı/İSTANBUL Tel: (02-2) 212 07 07 (pbx) Faks: 0212) 212 68 35
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle