Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 MAYIS 2000 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
17
Kazan
Kalorrfer kazanı, buhar
kazanı ve benzeri ısı
cihazlan ile basınçlı
kaplar üreten bir
makine mühendisi
deprem bölgesindeki
kalıcı inşaattarda
"döküm kazan" koşulu
aradığını belirtiyor
"Türkiye'de bir-iki
firmanın haricinde
üreticisi bulunmayan
döküm kazanlann
çoğu yurtdışından tthal
edilmekte ve döviz
bazında oldukça
yüksek fiyatlara
pazarlanmaktadır.
Teknolojinin çok hızlı
değiştiği
sektörümüzde kalrteli
malzeme ile imal
edilen çefik kazanlar
giderek döküm
kazanlann yerini
almaktadır. Fakat,
Avrupa ve Amerika'da
küçük kapasiteler
dışında kullanılmayan
döküm kazanlar
ülkemiz için iyi bir
pazar oluşturmaya
devam etmektedir.
Aynı kapasitedeki
döküm kazan 4 milyar
liraya, çelik kazan ise
1 milyar liraya
malolmaktadır. Çelik
kazanlann niteliği
TSE'nin ilgili
birimlerinden, Türk
Loydu Vakfı'ndan ve
üniversitelerin ısı
kürsülerinden
araştırılarak, deprem
bölgesindeki
inşaatlarda döküm
kazan karan gözden
geçirilmelidir."
Etektronik posta: [email protected] Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Naylon fatura ticaretinde
patlama olmuş...
"Ulusal aelirdeki naylon
artıstan anlasılıvor!"
T
ürkiye'nin aydınlarına yönelik suikastlar
zincirinde yıllardır karanlıkta kalan halka-
lar çözülmeye başlarken dikkatler Iran'a
çevriliyor... Uğur Mumcu ve ardından Ah-
met Taner Kışlalı suikastlarına adı kanşan zanlılar
polisteki ifadelerinde Iran'la olan ilişkilerini anlatıyor.
Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Turan Dursun,
Çetin Emeç ve yaşamları boyunca laik cumhuriye-
ti savunan öteki aydınlarımıza yönelik cinayetler de
çözülme aşamasına geldiğinde aynı adresin çıkma-
sı hiç şaşırtıcı olmayacak. Şaşırtıcı olmayacak ama
bir ara kendi dünyasında yükselen ve dünyaya ih-
raç edilmeye çalışılan "rejim"in gerçek yüzünün or-
taya çıkması hiç de kolay olmayacak.
örgütler, şahıslar, eylemler belgelendikçe ilişkiler
yumağı daha da karmaşık hale gelecek ve belki için-
den çıkılamaz olacak.
Henüz yolun başındayken bugün bile gözönün-
deki bazı ayrıntıları yakalamakta zorlanıyoruz.
Iki kupürUğur Mumcu suikastında kamuoyuna yansıyan ya-
hn bilgileri dikkatli bir okur gözüyle izleyen Coşkun
Özbaş'ın gönderdiği iki gazete kupürü ilginç bir ay-
nntıyı saptıyor...
26 Ocak 1994'te Cumhuriyet'te yayımlanan ve
Evren Değer'in hazırladığı "Uğur Mumcu Dosya-
sı"ndan: "Suikasttan birkaç gün sonra Refah Par-
tililer tarafından TBMM'de gündeme getirilen bir
MİT belgesi Ankara kulislerini karıştırıyordu."
2 Şubat 1993 tarihini taşıyan ve Başbakanlık ma-
kamına MİT Müsteşarı Sönmez Köksal imzası ve
'çok gizli' damgası ile gönderildiği iddia edilen bel-
geye göre, CIA denetiminde Israil kabine görevlisi
Haim Bar-Lev kontrolünde israil 'Gadna' birliklerin-
de eğitim gören altı kişilik özel tim, Hayfa Deniz Üs-
sü'nden botla Türkiye'ye giriş yapmış ve gazeteci
Uğur Mumcu'yu öldürdükten sonra gazeteci Meh-
met Ali Birand'ı öldürmek için ülkemizden çıkış
yapmamış. Refah Partililer'in ortaya çıkarttığı "bel-
ge" MİT Müsteşarı Köksal'ın verdiği şu istihbaratla
bitiyor "Tim elemanlannın, yaptığımız istihbarat ne-
ticesinde Israil hükümetinin Ankara Temsilciliği'nde
kaldıkları tespit edilmiştir."
Refahlılar'ın elindeki "belge"nin sahte olduğu kı-
sa süre sonra anlaşılıyor.
Ikinci gazete kupürü 11 Mayıs 2000 tarihini taşı-
yor. Radikal'den: "Iran'daki muhafazakâr kanadın ön-
de gelen gazetelerinden Cumhuri Islami, MlTe art
olduğunu iddia ettiği 'çok gizli' bir belgeyi yayımla-
yarak, Mumcu cinayetinin arkasında Mossad ve CIA
olduğunu savundu. Haberde, Mumcu'yu öldüren
komutanın CIA kontrolü altında çalıştığı, Türkiye'de
birçok şahsiyetin öldürülmesinden de sorumlu ol-
duğu öne sürüldü."
SESSÎZ SEDASIZ (!) NURÎKURTCEBE
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU Özelleştirme KlTle SPORUmuz oldu!
Milli Eğitim'in burnunun dibinde!
Ankara'nın göbeği Çankaya'da Na-
mık Kemal llköğretim Okulu 5/D sını-
fı öğrenci velilerinin, sınrf öğretmeni
Ferhat Altay'la ilgili olarak Çankaya ll-
çe Milli Eğitim Müdüriüğü'ne verdiği şi-
kâyet dilekçesinden birkaç alıntı:
"Ezan okunduğu zaman, sınrfta ders
ne olursa olsun keserek, ezandan ön-
ce ve sonra okunması gereken duala-
rı okutmakta ve öğrencilere de top-
luca okutmaktadır.
Türkçe ya da herhangi bir ders ki-
tabında bulunan şiirleri, ezan ve ilahi
okur gibi okumakta ve çocuklarımıza
okutmaktadır.
Matematik dersinde bile bulduğu
herhangi bir Arapça kelimeden yola
çıkarak çocuklanmıza vaaz vermek-
tedir.
Kendisi gibi düşünmeyen çocukla-
ra haylaz, ödevini yapmayan, yaramaz,
öğretmenini dinlemeyen öğrenciler
olarak davranmaktadır.
Öğretmenlik mesleğine yakışma-
yan küfürler etmekte ve çocukların
ruhsal dengesini bozmaktadır.
Çocuklar kanalı iie velilere zeytin, bal
satışı yapmaktadır.
Çocuklanmızın durumunu öğren-
mek için okula gittiğimizde bizi ida-
reye göndermekte ve görüşmemek-
tedir."
Veliler dilekçelerini Ankara ll Milli
Eğitim Müdüriüğü'ne ve Milli Eği-
tim Bakanlığı'na da iletmişler...
Milli Eğitim Bakanlığı bildiğinizgi
bi Çankaya ilçesinde... Dilekçenin
sonucunu biz de merak ediyoruz.
Ülkenin Sanatçıya da İhtiyacı Var
GÜLTEKİN ERDAL
Eğitim bilimcileri eğitimin ta-
nımını yaparken istendik deği-
şimden bahsederler. Yüzlerce
tanım arasında birieştikleri tek
noktadır bu. Eğitimin, bireyin
toplum içindeki yerinin belirten-
mesinde önemli yeri olduğu
bilindiğine göre bireyin, bunu
ne kadar istediği önem kaza-
nır. Başka bir deyişle bireyden,
toplumdaki yerinin ne olacağı
konusunda çok önceden ka-
rar vermiş olması beklenir.
Ancak ülkemizdeki eğitim
sistemi, bireyin bu karan gecik-
tirmesine, dolayısıyla kararsız
kalmasına neden oluyor. Bu
kararsız tutum, ÖSY sınavı yak-
laştıkça yerini, korku ve tem-
belliğe bırakıyor. Son çırpınış-
laıia ve biraz da şans ile öğren-
ci, herhangi bir üniversitenin,
adını bile duymadığı bir bölü-
müne yerleşiyor. Eğitimin bile
şansa bırakıldığı ülkemizde,
mesleğini sevmeyen, asabi,
mutsuz ve para hırsına sahip
bireyferin çoğalmasına göz yu-
muluyor.
Batı'da çeşitli tarihsel koşul-
larla birlikte kültürel bilinçlen-
meler süresince bireyin eğiti-
minde oyunun, el becerisine
dayalı uğraşların önemi anla-
şılmış ve sanat denen olgu ile
birlikte sanat eğitimine önem
verilmiştir. Özellikle de çocuk-
lann eğitiminde resimlerin, ço-
cuğun zekâ ve ruhsal gelişimi
hakkında önemli bilgiler ver-
diği görülmüştür. Ingiliz sanat
tarihçisi ve eğitimci Herbert
Read, "Sanat Yoluyla Eğitim"
adlı kitabında sanatı doğaya
uygunluğuyla ölçmekten de-
ğil, doğayı bir mihenk taşı ola-
rak kullanmaktan söz eder. Re-
ad, sanatı doğal birdisiplin ola-
rak tanımladıktan sonra sanat-
la uğraşan çocuğun çevresin-
de bir uyum bulacağını ve bu
nedenle de sanat yoluyla eği-
timin mümkün ve hatta zorun-
lu olduğunu ileri sürer. Yine ay-
nı eserinde Read, sanatın, bi-
lime düşman olarak görüleme-
yeceğini ve birbirlerine engel
olamayacağından da bahse-
der. Read, "Sanat bir canlan-
dırmadır, bilim açıklamadır"
derken her ikisinin de gerçek-
likle uğraştığını, ancak yön-
temlerinin farklı olduğunu, bu-
nun da eğitimde dayanışmayı
gerektireceğinıni savunur.
llk ve ortaöğretimde belirgin
bir sanat eğitimi ilkesi olmayan
ülkemizde, sanat eğitiminin an-
lamı hâlâ anlaşılamamıştır. In-
ci San'ın deyimi ile sanatın mı,
yoksa eğitimin mi ön plana çı-
kacağı tartışılıp durdu. Birçok
veli ve hatta eğitimci, sanat
eğitiminin önemine inanmaz-
ken çocuklarının sanatçı mı
olacağını sormaktadır. Zaten
çocuklar televizyon, sinema,
müzik, bilgisayarla zamanının
büyük bir kısmını harcamakta-
dır. Bir de sanat dersleriyle mi
zaman kaybedeceklerdi? Oy-
sa daha ciddi derşlerle fen ve
Anadolu liselerine ve üniver-
sitelere hazırlanmalıydılar.
Yazık ki bu anlayış ÖSYM ve
YÖK başkanlıklarında da ken-
dini göstermektedir. YÖK'ün
üniversitelerin eğitim fakütte-
lerine bağlı resim ve müzik öğ-
retmenliği bölümlerini birleşti-
rerek kapsamlannı daraltması,
ÖSYM'nin de ünivresite sınav-
lannda, sanat ve sanat tarihi ile
ilgili bir tek soru dahi sorma-
ması, çok acı birgerçektir. Bü-
yük bir yaratıcılıkla sınav tür-
lerini arttırma çabasında olan
bu merkezler, LES adını verdik-
leri sınavda dahi, tüm öğren-
cileri aynı kefeye koyarak sa-
dece matematik ve Türkçe so-
ruları sorabilmektedirler. Yıl-
larca sanat ve sanat eğitimiy-
le uğraşmış, bu alanda yük-
sek lisans ya da sanatta yeter-
lik yapmak isteyen öğrencile-
rin, bu alandaki bilgileri hiçe
sayılarak uzmanlığıyla ilgisi ol-
mayan matematiği öğrenme
zorunluluğu getirilmiştir. Gö-
rülüyor ki ülkenin, fen ve ma-
tematik bilimine olan ihtiyacı ka-
dar, sanata ve sanatçıya da ih-
tiyacı olduğu gerçeği henüz
anlaşılamamıştır.
Almanya'daki sanat eğitimi
hareketlerinin önemli isimle-
rinden J. Langbehn'in insa-
nın eğitiminde sanatın önemi-
ne değinirken sanatın insancıl-
lığı ön plana çıkardığını, birey-
lere ruh verdiğini savunur. Ki-
şilik oluşmasında sanat eğiti-
minin yapıcı önemi gerçeğin-
den hareketle, sanat eğitimin
didaktik-yöntemsel bakımdan
etkinliğini arttırarak, okullan-
mızdaki yerini yeniden gözden
geçirmek gerekir.
Eğitimci ve sanatçı Devrim
Erbil'in de dediği gibi resim,
bakmayı-görmeyi öğrenmek,
yaşamı kavramak, mutlu ol-
mak, çok yönlü olmak, yaşam
biçimindeyaratıcı, sorgulayan,
özverili, uygar, barışçıl, açık-
çası çağdaş olabilmenin er-
demlerini sunar. Çağdaş sa-
natn da eğitiminde temel amaç
bunu gerçekleştirmektir.
KİM KÎME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected]
ÇÎZGÎLÎK KÂMtL MASARACI
H A R B İ SEMtH POROY [email protected]
KEDÎ LEVO APTÜÜKA
AL». teetH tev».. ,»*•/» 8iA.e*rr...
ÜSTAD yENİB/'K TASAR/M
VAR. ' 3 2 SÜST' APCI KÎTAr
Türkiye Gazeteciler Cerniyeti'nin yayınladığı günlük
Bizim
Ülke sorunlanna ilişkin raporlarıyla, araştırmalanyla, köşe
yazılarıyla, tarafsız haberteriyle sivil toplumların gazetesi.
Düzenlt okumaJfiçin abone olunrTeT: 0.212. 511 08 75
TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARIKAN 17 Mayıs
ÇYDD BEŞİKTAŞ ŞUBESl EĞİTİM
GÖINt:LLÜLERİ ARASHVA_
SİZ DE KATILim..
Birlikte olmamız için öyle çok neden,
paylaşılacak öyle çok sorun, paylaşıp çalışarak ulaşacağımız
öyle parlak ufuklar var ki... Demokratik, laik, Kemalist bir
toplum için... Bizi arayın.
O.212 2SS 42 16 - O.212 275 SO 23
BARAJLAR BOMBALANIYOR/.
1343 'T£ SUGUhJ, ALMAUYA 'M<N KU^K. VE EDER. VA
P/LEfZİ &ÜYÜK Sf/e SEL FELAKSTİYLE tiA&Şt-
LAŞMlŞTt. aOÜA/rA SAVAŞI SÜKESKEN, İN6İLİZ
LANCASTER BOMBAÜPIMAfJ UÇJ4KLJ4£/*JDAM OİM-
ŞA/V Sie PİLO, BOMSAUİfitNt MOHHE ve EOS
BAJSATLARl ÜZ£&NE S'KAKMIŞ; YtKllAN
B//SÇCK SÖU££-MEO£N
StıV/A/
SAY/SIZ HAYVAN TTEL£/= OLMUÇTU.
İSE ÇOK BÜyÜtC RAKAMLAISA ULAÇ-
Solda, MoUne Barajı 'nın ytkıl**asiy(a
tar> su/ar gorü/üyor.
PANO
DENİZ KAVUKCLOGLU
Baba'
Bugün 16 Mayıs Salı. Ankara'dayım. Ortalık
günlük güneşlik. Gökyüzü masmavı. Havada ka-
vak pamukçuklan uçuşuyor. Ellerım cebımde, Kı-
zılay'dan Ulus'a doğru yürüyorum. Adını bugu-
ne kadar duymadığım, "Hedef Büyük Turk,ye
örgütü üst geçitterin demir parmaklıklanna bez afiş-
ler asmış. Anteralılan saat 16.00'da Gümz Sokak'a
çağınyor. Öyle ya. Sayın Süleyman Demırel, bu-
gün bir "olmazsâmlan^ olur kılıp Gunız Sokak'a,
evinedönecek. öazeteciler, televızyoncular do-
nüş yolu"nun keridilerince en "sotalı yerlerınde
daha şimdiden nöbete geçmişler, "Baba'nın ?ve
dönüşü"nü bekliyorlar... Yalnızca gazeteciler, te-
levizyoncular mı? Ankara'da herkes bu "dönüş'ün
heyecanını duyuyor...
"Hedef Büyük Türkiye" örgütünün arkasında
kimler varacaba? Sözgelimi, "HedefBağımsız Tür-
kiye" diye yazsaydı bu bez afışlerın üzerınde,
kimbilir kaç dakika sonra toplatılırdı? Aklıma De-
niz Gezmiş, YusUf Aslan, Hüseyin Inan geliyor
bir an... Yine böyie bir mayıs günü asılmışlardı o
aslan yürekli delikanlılar... Asılsınlardiyeaz mı uğ-
raşmıştı "Baba"? Az mı uğraşmıştı? Asılırlarken
son sözleri "Bağımsız Türkiye"^olmuştu arkadaş-
lanmızın... Sonra bitmez tükenmez ölümler gel-
mişti üzerimize. Pusular, tuzaklar, kurşunlar... "Ba-
na sağcılarcinayetişliyordedirtemezsiniz!" diyor-
du "Baba" o günlerde... Oysa birer birer, beşer
beşer, yedişer yedişer öldürüyoriardı bizi sağcı-
lar... Tüfeklerle tanyorlar, tellerle boğuyorlardı...
Bunları niçin görmüyordu "Baba"? Niçin görmü-
yordu sahi? Yoksa göremiyor muydu?
Hizbullahçılar, IBDA-C'ciler, Kudüs Savaşçıla-
n, tüm bu "sağcı" ölüm örgütleri nasıl çıkmışlarr
dı ortaya? Nasıl silahlanmışlardı? Nasıl bu kadar
güçlenmişlerdi? Yıllardır işledikleri cinayetler nâ:
sıl karanlıkta kalmıştı bugüne kadar? Bu cinayet-
ler çok uzun yıllar öncesine uzanıyordu. Öyle de-
ğil mi? Ülkemizin onca yeri doldurulamaz aydını
yok edilirken niçin izi bulunamamtştı bu "sağcfi'
katillerin, o çok uzun yıllar içinde? Bulunamamjs
mıydı sahi? Neden, "Demek sağcılar da cinayet
işlermiş.." dememişti "Baba", bir defacık olsun?
Niçin dememişti? Aklına mı gelmemişti yoksa?^
"Yollaryürümekle aşınmaz!" sözü de onundu.^
öğrenciler, işçiier, memurlar az mı sopa yemiş-
lerdi, o aşınmayan yollarda yürürken. Niçin bir de-
facık olsun babalık yapmamıştı "Baba" onlara?
Yoksa üvey evlat mıydı onlar? "Benim işçim, be-
nim köylüm, benim memurum..." Ama dayak yi-
yenhep onlarolmuştu... Hep onlar... "Baba" kirrt-
bilir neler hissediyordu içinde işçileri, köylüleri, me-
murları dayak yerken? Peki, niçin sesini yükselt-
miyordu, yükseltmemişti o zaman? Nasıl bir ba-
balık duygusuydu ki bu?..
"Baba " bugün evine dönüyor. Kim bilir neler ge-
çiyordur kafasından, benim bu yazıyı yazdığım sa-
atlerde? O da benim gibi Deniz'i, Yusuf'u, Hüse-
yin'i; Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde analanna
sövülen, kafalanna yumruk inen, dövülen sosya-
list milletvekillerini; öldürülen yazarlan, bilim adam-
lannı, gazetecileri, aydınlan anımsıyor mudur aca-
ba? Geriye dönüp, geçen kırk yıla baktığında,
"Yaşanmış kimi şeyler, keşke hiç yaşanmasay-
dı.." diye düşünüyor mudur acaba? Soracak da-
ha o kadar çok soru var ki... Ama hiçbirinin yanı-
tını öğrenemeyeceğiz. Adım gibi biliyorum. Öğ-
renemeyeceğiz...
"Baba" bugün saat 16.00'da Güniz Sokak'a,
evine vardığında, ben aynı saatte, TÜYAP Kitap
Fuan'nda ilginç bir panel izliyor olacağım: "Şap-
kanızı mıistiyorsunuz?"Bu "şapka", başka şap-
ka biliyorum, ama yine de seslenmek geliyor içim-
den: "Buyur baba, al şapkanı..."
(Faks:0212-723 84 97)
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
1
SOLDA.N SAĞA:
1/ Kesilerek
biçim verilmiş
parçalan bir 2
yüzeye, kom- 3
pozisyon oluş- .
turacak biçim-
de yapıştırma 5
sanatı. 2/ Orta 6
Anadolu'da bir 7
göl... Büyüme,
gelişme. 3/ "- 8
— kahkahalar g
yükseliyorken
evinizden / Bendim
geçen ey sevgili san- 1
dalladenizden"(Yah- 2
ya Kemal)... Avlanır- 3
ken avcılann hayvan- 4
lardan gizlendiği yer. 5
4/ Perhiz. 5/ Aşın ol- 6
mamadurumu... Ana- 7
dolu halklannın en es- „
ki ana tannçası. 6/ lş-
lenmemiş, ekilmemiş ^
toprak... Sınırlı bir ye r
le ilgili olan. 7/ Bir renk... Me-
tin Eloğlu'nun bir şür kitabı... Boru sesi. 8/ Kulla-
nılmaya hazır para... Ru
h. 9/ Bir yüzeyin üzerinde-
ki ince çizgi... tslam dinini korumak ya da yaymak
amacıyla yapılan savaş
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Kır bekçisi, konıcu. 2/ Nine... Geko da denil^n
iri bir kertenkele. 3/ Kenevir... Ilgi eki. 4/ Tümötf..
llkel benlik... AIDS'e neden olan virüs 5/ Bir tfir
bagımsızhğı olan büyük ıl. 6/ Önden ya da arkadan
geniş bıçımde evaze, içte kalan eteğin, ucunun yan
dikişle birleştiği etekler için kullanılan sözcük. .
7/ Yerinde yapılan v e
beğenilen davranış.... UzaJ^
lık anlatmakta kullanılan söz. 8/ Bir soru eki... "Çok
sarhoş" anlamında argo sözcük. 9/ Turunçgiller-
den bir meyve.
TÜRKKALPVAKFI
"Çocuk Kardiyolojisi
5
TtirkKalpVakfı
kalitesiv e
titizliğiyl^
fiîzmetinizde
79 Mayıs Cc No: 8 Şişlı/İSTANBUL
Tel: (02-2) 212 07 07 (pbx)
Faks: 0212) 212 68 35