27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 NtSAN 2000 PERŞEMB6 8 HABERLER Kençtiniyönetebileceğini faık etmek lafldiktirÂydmlarımız, Laisizm ve Mustafa Kemal alt ilk çağlardaki dinsel yaşama özlem duyan bu basit köktendincilikle, bağlı olduğu devleti bir an önce şeriat hükümlerinin uygulandığı bir Islami teokratik devlet haline dönüştürebilmek için savaşan ve onu "darülharb" ilan eden, ona karşı savaş açtığını açıklayan Islam köktendinciliğini aynı kefeye koyarak değerlendirmeye kalkışmak, hiç de bilimsel bir yaklaşım olmasa gerektir, elbette. M ustafa Kemal'e de, "gazTsaru, 13Ey- Iüll921'dekazan- dığı kanh Sakarya Savaşı 'ndan sonra, Büyük Millet Meclisi tarafından "MareşaT rütbesiyle birlikte veril- miştir. Laiklik filan şöyle dursun, da- ha cumhuriyet sözcük olarak bile ağ- za alınmamaktadır. Aynca, "Ata- türk" soyadının kendisine verilme- sinden sonra bu "gazT sanını kullan- mamıştır. • • . .- Fundamentalizm ml. yoksa istaml şerlat mı? Bilindiği gibi, aydınlanmız "ftın- damentaüzm" kavTammı da bir ol- dubıttıye getirerek, dilimize "kökten- dindlik" diye aktarmışlardır. Oysa, "fundamentalizm", Birinci Dünya Savaşı yülannda, 1910-1918 arasında Amerika'da ortaya çıkmış, Protestan kökenli bir Hıristiyan tari- katın adıdır. 1918 yılında da, "WorkTs Christian Fundamentals Association" adıyia bir örgüt içüıde toplanmışlardır. Hıristiyanlığın ilk yıllanndaki ya- şama dönülmesinı savunan bu fun- damentalistiere göre, Incil'e sözcü- ğü sözcüğüne uyulmalı ve bilimsel ya da tarihsel yorumlara şiddetle kar- şı çıkılmalıdır. Nitekim. 1925 yılında, Tennessee eyaletindeki bir ilkokulda çocuklara dünyanın döndüğünü söyleyen bir öğretmen, açılan bir dava ile mah- kûm ettirilmiş, daha sonra da üç eya- lette, okullarda "evrim yasasnun" öğ- retümesi yasaklatılmıştır. Kuşkusuz, bu dinsel bağnazlığı da küçümsemek, görmezden gelmek us- çu bir yaklaşım değildir. Ancak, salt ilk çağlardaki dinsel yaşama özlem duyan bu basit köktendincilikle, bağ- lı olduğu devleti bir an önce şeriat hükümlerinin uygulandığı bir Islami teokratik devlet haline dönüştürebil- mek için savaşan ve onu "darölharb" ilan eden, ona karşı savaş açtığını açıklayan Islam köktendinciliğini ay- nı kefeye koyarak değerlendirmeye kalkışmak, hiç de bilimsel bir yakla- şım olmasa gerektir, elbette. Cezayirli bir profesörün •lalkllk' tanımı... Bugüne kadar "Mustafa Kemai'in CumhuriyetT, "Mustafa Kemai'in PartisT, "Mustafa Kemai'in Gençti- ği", "Mustafa Kemai'in Ordusu" gi- bi yaftalara sırtlannı dayayıp yan ge- lip yatmış, ne laiklik konusunda, ne eğitimin yeniden vakıflaşünlması ya- ni dinselleştirilmesi konusunda, ne de tslami şeriat konusunda zahmet edip küçücük bir çalışma yapmış ve laiküği hâlâ "Dinin devlet işlerine, devletin de din işlerine kanşmaması" şeklinde, sankı evrensel bir tanım ya- pıyormuş gibi yorumlayıp açımlaya- rak "ahkâm kesen" aydınlanmıza belki şu Cezayirli profesör ışık tutar... Hürriyet gazetesi yazarlanndan Fe- rai Tmç'ın, 29 Ocak 1999 günü ya- yımlanan, "Islam, demokrasi içinde eriyebilir mi" başlıklı yazısında, "Iibre Algerie" (Özgür Cezayir) ad- lı dergiden aktararak verdiği bir ha- bere göre, Lyon Oniversitesi'nde sos- yoloji dersleri veren Cezayirli bir Müslüman Prof. Lahouari Abdi, "fl- ke olarak bütün dinler demokrasiye karşıdır" diye belirttikten sonra, "Hı- ristiyan dünyasında devlet ve kilise arasındaki iktidar çekişmesinin ne denli kanh geçtiğini haürlatarak" la- ıkliği şöyle tanımlamış: "Laikfik, bireyin egemenfiğinin, ya- ni bireyin kendini yönetebüeceğinin farkma vannasıdır. İnsanın kendi hâ- kimiyetinin bilincine varması süreci birçök ûlkede değişik biçimler almış- nr." Bilmem, bir yaran olur mu? Duyu- rulur... Bltti Sivil toplum örgütlerinden 30 katılımcı, Türkiye'nin bugünkü sorunlan için çözüm önerileri sundu 6 Toplumda bilim egemenliği saglanmah'Haber Merkeri - Sanayi, devlet, TB- MM, üniversiteler. bilim kurumlan, basın ve sivil toplum örgütlerinden 30 kadar ka- ohmcı. ülkemizin siyasette, ekonomide, eğıtım ve öğretimde yaşadığı çok temel sorunlannın altında "Topluında bSro ege- mentiğinin sağlanmamış olması" gerçe- ğinin yattığı görüşünden hareketle, ikı gûn süren Arama Konferansı'nda bir ara- ya gelerek, "Toplumda bilim egemeniiği- nin sağlanamajrTşının nedenkrini" araş- tırdılar. TÜBİTAK Mamıara Araştınna Mer- kezi ile Beyaz Nokta Vakfl'nın ortaklaşa düzenledikleri konferansta, katüımcılar, i- ki ana soru ûzerinde fıkir geliştirdiler, bir eylem planı ûzerinde görüş birliğine var- dılar ve aşağıdaki konferans sonuçlannın topluma duyurulmasına karar verdiler. A) "Toplumda biKm egemenliği sağlan- saydı. bugün ülkemizin görünrüsü nasd oiurdu" sorusu üzenne geliştırilen 200'e yakın fıkrin süzülmesi sonucu, aşağıdaki 9 madde ûzerinde görüş birliğine vanldı: 1) Sorgulayıcı ve araşnncı ohırdu. 2) Dogmalara daha az bağımlı oiurdu. 3) Yasalar ve kurallar daha etkin uygu- lanırdı. 4) Doğal afetlerden bu derece zarar görmezdi. 5) Araştırma ve gelıştirme (Ar-Ge) yaygın, etkili ve kazandıncı oiurdu. 6) Toplum, özgüveni gelişmiş, dışaba- ğımlılığı dengeli ve karşılıklı bağımlılığa çevirebilmiş oiurdu. 7) Çeşitliliğe saygılı oiurdu. 8) Kadının yeri daha yüksek oiurdu. 9) Etkili ve verimli bir eğitim sistemi uygulanırdı. B) Katıhmcılar. "Toplum yaşamının çe- şitli kesünlerindebiiimin egemenoi(a)ma- yışuun en önemB nedenleri neJerdir" so- rusu üzerine geliştirdikleri yüze yakın fi- kir ûzerinde sürdürdükleri tartışmalar so- nucunda şu nedenler ûzerinde uzlaştılar: 1) Cumhuriyet'in devraldfğı ve hâlâbü- yük ölçüde aşamadığımız, devlette katı hiyerarşik yapı, bireysel birikimi engelle- yen mülkiyet yapısı, tarihteki önemli top- lumsal dönüm noktalannı (Rönesans. Sa- nayi Devrimi, vb.) kaçırmış olmak gibi tarihsel miraslar ve bugün yaşadığımız bilgi devrimınin de farkında olmayışımız. 2) Değerler sistemi içinde akılcı (ras- yonel) düşüncenin yer almayışı ve bu du- rumun yarattığı bagnazlık türleri. 3) Eğitim sisteminin akılcı düşûnceye dayalı ve yeterli yaygınhkta olmaması. 4) Üretimi temel almayan sosyo-eko- nomik yapı ile devletin stratejik gelişme aracı olarak kabul ettiği ve tüm kurumla- nyla benimsediği birbilim anlayışırun bu- lunmayışı. C) Katılımcüar, bu nedenleri aşabildi- ğimiz ölçüde, akılcı, çağdaş, banşçı, sos- yal ve refah içinde bir topluma doğru yol alabileceğimizin bilincinde olarak, ülke- mizde aşağıda özetlenen süreçlerin güç- lü bir şeküde gelişmeye başlamasuu ge- rekli görüyorlar: 1) Kamu yönetimde hızmet kalitesini teşvik edici etkinlikleri yaygınlaştırmak ve bu yolda başan örneklerini özendir- mek. 2) Birey ve srvil toplum örgüderi ola- rak, yerel yönetimlerde yerel katılım ve çözüm üretmek. 3) Fikri mülkiyeti korumak. - 4) Vergisinin hesabını soran bireyi teş- vik etmek. 5) Uygarlığın gelışmesinde dönüm noktalan olan tarihsel dönûşümleri ıska- lamanın maliyetinin biüncini oluşturmak. 6) Özgür ve yaratıcı düşünceyi geliştir- mek için duşûnce özgürlüğünü kısıtlayı- cı engelleri kaldırmak. 7) Ar-Ge çalışmalannı özendirmek. 8) Devletin ekonomik olarak küçüle- rek, daha çok kural koyucu ve denetleyi- ci olması, kamunun şeffaf olması ve he- sap verme sorumluluğunu duyması. 9) Hukuk sistemimizi düzenlemek. 10) Değerler sisteminin araştınlması. 11) Eğitimin koşullandıncı değil, sor- gulayıcı, araştıncı, yaratıcı düşûnceye da- yandınhnası ve bağnazlıklann tasfiye edilmesi. 12) Değerler sistemi içindeki, gûnlük yaşamı etkileyen, toplumsal verimi, üre- timi, kaliteyi ve yaratıcılığı dışlayan "Do- rup durup yeni düşünceler kat etme", "Gemismi kurtaran kaptan", "Bunu dfi- şûnmek sana mı kaldT gibi yanlış kalıp- lan, düşunce virüslerini ayıklamak. 13) Seçkin değerlerin, seçkin ve öncü nitelikli tavırlann korunması, desteklen- mesi ve geliştirilnıesi. 14) Meslekı etik kurallann oluşturulup kurumsallaştınlması. 15) Biiimin geliştirici ve üretici gücü- nün bilincinde olunması ve yem değer ve kavramlarla ilgili ortakbir dil oluşturmak. 16) Temel eğitimin, Türkce sözlü ve yazıh ifade yeteneği ile matematik kulla- nnn yeteneğini geliştirmesi. 17) Yöresel gereksinimlere ve güniûk gerçeklere yönelik eğitimlerin verilmesi. 18) Her düzeyde öğrenciyi yaratıcı ol- maya ve eleştirel düşünmeye teşvik eden yeni bir müfredat uygulanması. 19) Öğrencilerin yeteneklerine göre meslek okullanna veya ûniversiteye yön- lendirilmesi. 20) Görsel ve yazılı yayın araçlanyla eğitimin/öğretimin desteklenmesi. 21) Mesleki eğitimin çeşitlendirilmesi ve özendirilmesi. 22) Öğrencileri yeteneklerine göre ûni- versiteye yönlendiren bir ölçme ve değer- lendirme sisteminin geliştinlmesi. 23) Eğitimin güniûk politikadan etki- lenmeyen sürekliliğı olan bir sisteme ka- vuşturulması. 24) Farklı programlarda üniversite ya- pılanmalanna olanak tanınması. 25) Üniversıtelerin bilim üretirhale ge- tirilmesi. 26) Rant ekonomisinden üretim eko- nomisine geçiş koşullannın yaraölması. 27) Bihm ve teknolojiyi stratejik değiş- ken olarak temel alan, stratejik planlama anlayışının benimsenmesi ve Türkiye için uzun erimli bir gelecek öngörûsü ile iste- nen geleceği yaratmamıza hizmet edecek bir teknoloji öngörüsünde bulunulması. 28) Ulusal inovasyon/yenileme siste- minin kurulması. 29) Rekabet üstünlüğü, ekonomide bü- yüme ve yaşam kalitesi için tek seçene- ğin, büimde ve teknolojide yetkinlik ka- zanmak olduğu bilincinin yerleştirilmesi. 30) Bu görûşün eğitim/öğretim sistemi- ne yerleştirilmesi. 31) Bölgesel ve yerel dinamikleri ha- rekete geçirecek katılımcı karar mekaniz- malannın ve ağ yapılann kurulması (net- working), teknopark ve benzeri kümeleş- melerin teşvikı. D) Katılımcılar, "Toplumda bflim ege- menliğinin sağfanmasT arama konferan- sının kurumsallaşmasına; konulan aynn- üh ele alabilmek için; • Konferansın sonuçlanna toplumda duyarlılık yaratılması için çeşitli girişim- lerde bulunulmasına. • Bir web sitesi ve haberleşme ağı oluş- turulmasına. • Birsekretarya kurulmasına, siyasi te- maslar yapılmasına. • Konferans sonuçlannın siyasi parti- ler ve ilgili kamu kuruluşlanna iletılme- sine. • Başka kuruluşlarla ve sivil toplum örgûtleriyle bilgi paylaşılmasına. • Medyada, toplannlarda ve kongre- lerde toplumda biiimin egemenliği konu- sunda yayınlar, konuşmalar, tartışmalar yapılmasının teşvik edilmesıne. • Okullarda "lcatÇıkar" başlıklı ödül- lü yanşmalar yapılmasına ve • Bu bildirimn topluma açıklanmasına, karar verdüer. Konferans katılımcılan Ayhan Alhf (Rek- tör), Cemıl Ankan (Bilim Politıkaları Damjma- nı), Ahmet Arkan (Milletveldli). Se\-gûr Arslan- bay (Ozel Şirket Yöneticisi), Ahmet Ayhan (Rek- tör). Rüştü Bozkurt (Yönetici), Orhan Bursalı (Bilim Gazetecisi. VahfMüdürü). Ahmet Çele- bıler (Danışman, VahfÜyesi), Hayrettin Çaycı (Genel Müdür), Şûkrü Gök (YahfCyesi), lsma- il Hakkı Duru (Profesör), Aykut Göker (Büim Politikalan Lzmanı), Avadis Hacmlayan (Pro- fesör), Yusuflşık (tktisatçı), Mehmet Kabasakal (Yönetici), Yılmaz Kamçı (Vahf Üyesı), Ömer Kaymakçalan (Yönetici). Şeref Oğuz (Danış- man), Ergun Özakat (lsadamı), Erkan Özmacun (YahfÜvesi). Erbıl Serter (Vakıfİ'yesi), Ergun Ünal (VahfÜyesi), Refik Üreyen (Yönetici), Me- ral Tamer (Gazeleci), Tmaz Tıtiz (Sistem Danıs- manı. Vahf Yöneticisi), Gündüz Ulusoy (Profe- sör), Öktem Vardar (Profesör). PERŞEMBE ORHAN BURSALI Türkiye, insanlık tarihinin en önemli dönemeç- lerinin farkjnda olmamıştır. Tarihin kalbi, bilimiyte, düşüncesiyle, refonmcu hareketleriyle, felsefesiy- le, siyasal dönüşümleriyle Avrupa'da küt kütatar- ken, önce Osmanlı'yı, arkasından Türkiye'yi yöne- tenler kendi minik dünyalannda kapalı kalmıştr. Rönesansı yaşamadık.. Coğrafi keşifler yanımızdan geçip gitti.. ' Felsefe akımlannın hiç birinden nasibimizi alma- dık.. Dinde reform gibi bir sorunumuz hiç olmadı.. Burjuvazımızı, o da ite kaka, 100 yıl kadar son- ra sahneye çıkartabildik... (hâlâ iteleme sürüyor!) Proletaryamız da bir o kadar sonra teşrif ettiler.. Avrupa, demokratik devrimini yaşarken biz far- kında bile olmadık.. Ne sanayi devrimine merhaba diyebildik, ne bu devrimin kazanımlanndan koklayabildik.. Atom çağını da kaçırdık... Atomu ortaya çıkar- tan kuram ve düşünce tartışmalanndan 20-30 yıl sonra haberimiz oldu! Elektronikçağının başlamasına, bilgisayann ge- lişmesine, bilgi toplumunun temellerinin atılması- na HİÇ BİR KATKIMIZ olmadı. Ne ileri teknolojilere göz açabildik; ne araşnrma- nın, bilgi üretmenin önemini kavrayabildik... Tarih, BİZLERİ BUGÜNE KADAR KİMLER YÖ- NETTİ VE HÂLÂ KİMLER YÖNETİYOR VE HÂLÂ YÖNETMEKİSTİYORLARİSE, bütün bunlann fa- turasını hiç kuşkusuz ve hiç şüphesiz onjarakes- mektedir! T' v 1 ^ ••• Peki, bütün bunlan kaçırmanın veya bu tarihi dö- nemeçlerin farkında olmamanın bedeli/maliyeti nedir? Bu soru, önceki hafta sonu, Marmara Araştr- ma Merkezi ile Beyaz Nokta Vakfl'nın birlikte dü- zenledikleri "Türkiye'de biiimin egemenliğineden kurulamıyor" başlıklı Arama Konferansı'nda orta- ya atıldı. Bu soruya yanrt verilmelidir. Bu hesabın yapıl- masını ve hatta kesilmesini Tann'ya havale ede- meyiz. Bu hesabı bilmeliyiz ki çocuklanmız gele- ceğe bakabilsinler. Çok basit bir hesapla bunu bulabiliriz. RAKAMSAL HESAP: Avrupa ülkelerinde adam başına duşen millı geliri 20 bin, bizde ise 3 bin do- lar kabul edersek, demek ki adam başına 17 bin §'lık bir kayıp söz konusu. Yani Türkiye toplumu, tam 7 kez yoksul Avrupa'dan! TOPLUMSAL HESAP: Kargaşa, iç savaşa ya- kın koşullar, darbeler, ıdamlar, on binlerce insanın ölümü ve milyonlarca acılı aile. Sonuç: Büyük öl- çüde mutsuz, yoksulluk içinde insanlar. EVRENSEL HESAP: Ülke içinde ne bir Nobel ödülün var, ne evrensel buluş yapmış bir bilim adamın ve araştırmacın. Yetiştirebildiğimiz ve bi- ze göre üstün olan insanlar evrensel ölçütere vu- rulduğunda vasatı biraz aşıyor. Vasatı aşanlar da burada yaşamıyor. Yaşayamryor veya zor yaşıyor. Crtalamanın ûzerinde insanlan yaşatacak birtop- rak yaratamamışız! Yarattıklanmızı da kaçtrmak için çalışmışız... Bu hesabı çeşitli açılardan ortaya koymak müm- kün... • • • Arama Konferansı'nda çıkış yolu olarak öneri- len maddelere bir göz atın.. Hepsi birer büyük so- run. Temel sorunlanmızın hepsi dunjyor. Hepsi bi- rer büyük toplumsal proje özelliğini taşıyor. Yani o kadar çok çözecek sorunumuz var ki! • • • PEKİ NEOEN? Akıl çağını hiç birzaman yakalayamamış, yaka- lamaya da niyetli olmayan toplumlann görünüşü budur. Aklı, bilimsel aklı yok saymışız. Toplumun hiç bir kesiminde insanlanmız bilimsel akılla kendi işleri- ne, aileterine, çocuklanna, çevrelerine, yöneticile- rine, siyasetçilerine vb. bakmayı bilmemiş. Daha doğrusu, toplumun bilimsel bakmayı ve düşünmeyi öğrenmemesi için özel çaba sarfetmiş bir devlet ve siyasi oluşumlar hep iktidarda ve egemen olmuşlar... Hâlâ durum böyle... Ve bu si- yasal girdabın anaforunda sürüklenen bir toplu- muz biz. Bilimi araç olarak kullanmadığımız sürece, BÜ- YÜK UFUKLAR, BÜYÜK TÜRKİYE nutku atanla- nn hepsi en büyük palavracılardır. Bugünün kıstası şudur: Bilimsel araçlan, bilim- sel düşünmeyi, eleştirel ve yaratıcı aklı her alan- da geliştirmek için ne yaptın ve ne yapıyorsun? Türkiye'nin ayakbağı olan asırlık toplumsal sorun- lann bilimsel olarak çözülmesi için projen ne, dü- şüncen ne? Geçmişi nasıl değerlendiriyorsun? Daha önemlisi: Değerlendiriyor musun? • • • Büyük bir toplumsal seferberlik şart. Hem de, üzerimizdeki yüzyılın tozunu atacak büyüküikte bir silkiniş... OZGÜR'RflDVO Sesiniz artık daha gür, daha özgür! A C I L I YTeJ: 0216 414 7617 Faks:02164180198 BU G E C E SAAT 2 4 . 0 0 ' T E 9 5 . 1 ' D E B Î R L İ K T E Y İ Z
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle