23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 NİSAN 2000 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 Kuleli yasağı Aynlıkçı terör örgütünün, şiddet olaylannı büyük kentlere taşıdığı dönemde, Istanbul'da da bir dizi önlem alınmışt. Önlem gereği bomba yerleştirme olasılığı bulunan yollardaki çöp kutulan bile kaldınlmış ve burada Kuleli Askeri LJsesi'nin önündeki kıyı yolunda durmak yasaklanmıştı. Kuleli önündeki yasak, taşrt ve yaya trafiğini etkilememiş; sadece amatör balıkçılar Kuleli önünden balık tutmaktan mahrum kalmıştı. Terör örgütünün başı yakalandı, yargılandı, mahkûm oldu. Bu arada terör olaytan da gözle görünür şekilde ortadan kalktı. Aynlıkçı terör örgütünün şiddete başvurma olasılığı epey azalmış olmalı ki Istanbul'da çöp kutulan biie geri döndü. Fakat Kuleli önündeki kıyı yolunda amatör balıkçılara uygulanan yasak kalkmadı. Askeri sınırlar içinde "yasak" dendiği zaman "neden"i sorulmaz. Kuleli kıyısı ise sivillere ait.. Amatör balıkçılar gürültü yapıp öğrencileri rahatsız etmediğine göre yasak neden? Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Kamu rantlan, suç örgûtlerini yaratıyormuş... "Kamuyu mu özelleştirelfm, mafvavı mı kamulastıralım!" amuoyu Bülent Ecevit'i yazar kimliği ileta- nır; Süleyman Demirel kamuoyunda bili- nen yanıyla, daha çok okur... Oysa, Demi- rel de yazar... Fakat Demirel, düşünceleri- ni genellikle kısa notlarla yazıya döktükten sonra ge- risini konuşarak ıfade eder. Ardından birıleri, Demı- rel'in konuşmalarını yazıya dönüştürür ve ortaya ki- taplar çıkar... Hem de ciltler dolusu... Her dönem, Demirel'in yakın çevresinde "derie- yici"ler bulunur... Kimi zaman da, Demirel, "derle- yici"lerinden biıini karşısına aiır ve kendisine soru soruluyormuş gibi konuşur da konuşur; "derleyici" krtap yazmış olur... Derleyiciler, Demirel'in oturdu- ğu koltuğa göre kamu görevlisi de olabilir, kamuoyun- da tanjnmış bir gazeteci-yazar da... Zaten gazete- ci-yazar tanınmamış olsa bile Demirel'den bir kitap yazınca hemen tanınır. Yine, Demirel'in oturduğu koltuğa göre, kitaplar ucuz kâğıda da basılabilir. en pahalısına da... Yazar Demirel Örneğin, Cumhurbaşkanı olduktan sonra "Çan- kaya 1998" kitabı, holding patronlannın yaşamöy- külerini anlatan kitaplan bile geride bırakacak gör- kemdedir. Bugünlerde ise, Demirel'in 1970'li yılla- nn başında saman kâğıda basılmış ve kâğıdını yıl- ların iyice sararttığı bir kitabı nedense ilgimizi çek- tı... Paylaşalım ıstedik: "Rejim, partilere veya şahıslara gore işleme tarzı değişik bir kaideler topluluğu değıldır. Neticeden hareketle kaideler sonradan vaz edilecek değildir. Önceden vaz edilecek katdelere göre netice çıkar ve bunu herkes kabul etmek mecburiyetindedir." "Değişiklikler, Anayasa değişikliği lüzumuna ina- nanlarla karşı çıkanlar arasında bulunabilen hal tar- zının sonucudur." "Anayasada yapılması gereken bazı ilave değişik- likler daha vardır. Hiçkimsenin, anayasa değışemez veya değışmemelidir şeklinde bir ön yargıya ve ta- assuba kapılmaması lazımdır." "Demokrasi bir sistemdir. Sistem olması, kaide- lerin mevcut olması ile mümkündür. 8u kaideler sağlam, tutarlı, denenmiş kaidelerdir." "Hertoplum, idare edilmeye mecburdur. Hertop- lumda, idare eden ve edilenler vardır. Toplumun ida- re edilebilmesi, idare edenlerin kararlanna, idare edilenlerin itaat etmesiyle mümkündür." "Anayasamızın çeşitlı alanlarında çeşitli hedefler gösterdiği ve çeşitli alternatifleri mümkün kılmak için cevaz verdiği hususlan bazı hallerde belirttiği doğ- rudur. Fakat, bunun anlamı, bu hedeflere varılması için alınacak tedbirlerin ve bu tedbirterin değişik alanlarda birbirleriyle ve aynca zaman faktörüyle mezcedilışinde türlü alternatifleri anayasamızın ber- taraf ettiği anlamına gelmez." SESŞtZSEDASIZ(ll MJMt&URTCERE Yüksek Yerilim Hattı Erdinç UTKU Serbest pazar değil, serbest pazarlık pohtikası bizindri! Hacıbektaş'ta izhısiz gösteri davası Geçen yıl, 18 Nisan seçimlerinden önce MHP'nin 500-600 araçlık seçim konvoyu Nevşehir'den Kırşehir'e giderken, çevre yolunu kullanmak yerine Hacıbektaş ilçesinin ıçinden geçtyor. Halk tepki gösteriyor... Konvoy, Kırşehir'den NeVşehir"e dönerken bu kez çevre yolunu kullanıyor... Ancak Hacıbektaş'tan iki genç, yola oturarak konvoyu protesto etmek istiyor. Polis, iki genci döverek yoldan kaldınyor. Halk, polısin tavnna da tepki gösteriyor. Polisin sonraki tutumu halkın tepkisini yatıştırmıyor. Dayak olayından iki gün sonra, ANAP, CHP, DSP, DYP, ÖDP ve BP ilçe örgütlerinin katılımıyla Hacıbektaş'ta bir yürüyüş " ; ^ . düzenleniyor. Yürüyüşe ızin verilmiyor fakat kısa tutulması isteniyor. 500 kişilik bir grup çarşı içinde 1 kilometreyi bulmayan bir güzergâhta yürüyüş yapıyor. Yürüyüş olaysız bitiyor. Seçim yapılıyor, ıktidar değişiyor, aradan aylar geçiyor... Ve yıl sonuna doğru, çarşı içindeki yürüyüş fotoğrafından sol görüşlü 119 kışi saptanıp haklannda soruşturma başlatılıyor. Soruşturmanın ardından ızinsiz gösteri yapmaktan dava açılıyor. Duruşma bugün yapılıyor. Akıl ve Din Prof. Dr. FATMA ESÎN Ülkemizde, büyük umutlar- la girılen 2000 yılının ilk ayı- na Hizbullah vahşeti vurdu damgasını. Vatandaşlar TV ekranlarının karşısında, baş- lan avuçlannın içinde, bir kor- ku filmi seyreder gibi, zaman zaman kâbus gördüğünü sa- narak seyrediyor inanılmaz vahşet gorüntüterını. Aslında, bir şerıatçı terör örgütü olan Hizbullah'ın varlığı yıllardır bi- liniyordu. Şimdi olanlar, in- sanlık dışı yöntemlerte işle- diği cinayetlerin su yüzüne çıkması sadece. Yurdun dört bir bucağında, sıradan evle- rin bodrumlarından, çocuk- ların oynadığı bahçelerden, cami aitlarından vahşice kat- lettikleri insanların cesetleri fışkırıyor. Hiç umulmayan bi- nalann, lüks villalann, gece- konduların, ibadet mekânla- n olan camilerin altlarına hüc- reler inşa edilmiş... Kurban- lan acımasızca sorgulamak, onlara inanılmaz işkenceler yapmak için... Bazı kurbanlar buralara elleri, ayaklan bağ- lanarak diri diri gömülmüş. Kurbanların bazılarını nasıl sorguladıklarını, nasıl işken- ce yaptıklannı, hatta nasıl öl- dürdükterinifilmealmtşlar, ka- setler doldurmuşlar. Sıradan vatandaş acı, öfke ve korku ile soruyor Neden? Neden? Neden? Ve ekliyor: Bunları yapanlar insan mı? Seyrettiklerim ve dinledik- lerim içinde beni en çok etki- leyen ve düşündüren şu oldu: Caniler kurbanlannı özellikle boğarak öldürmüşler, kan ak- masın diye. Çünkü kan akar- sa şehit sayılabiliriermiş... Siz- lere belki garip gelecek ama, birden acıdım o canilere. Yap- tıklarının din adına, Islamın yüce çıkarian adına doğru ol- duğuna öylesine inandınlmış- lar ki, öbür dünyaya hükme- debilecekleri kanısına bile var- mıstar. Kazandıkları sevapla- nn kendilerine cennetivece- hennemi diledikleri gibi iskân ettrmeyetkisini kazandırdığı inancındalar. Bunca insan öl- düTnenin karşılığında bu ödü- lü tıak ettiklerinden ve cenne- tiren guzel köşesinin kendi- lerne tahsis edileceğinden kusku duymuyor olmalılar. Simdi, başlarımızı bir kez daia avuçlarımızın arasına ali) düşünmeli ve şu soru- nın yanıtını vermeye çalış- milıyız: Asıl suçlu kim?.. Bu vaişice cinayetleri işleyenler m? Yoksa bu kişilerin beyin- leıne -muhtemelen çocuk y3İarda- akıldışı dini inanç- \ss yerleştirenler mi? Onlara grçek yaşamın öbür dünya- djolduğunu, Islamın çıkaria- r-ı jğruna adam öldürmenin s^ap olduğunu ve onlara conetin kapılannı açacağını s</leyenler ve bunlara inan- cianlar mı?.. Yoksa bu inanç smürüsünün yapıldığını yıl- I d ı r bildikleri haide, hatta bu sömürûnün ne türlü tehli- keleryaratabileceğı konusun- da bazı kurumlar tarafından uyarıldıkları halde, oy kaygı- sı veya kendilerince bilinen bazı çıkar hesapları uğruna bütün bunlan görmemezlikten gelen yetkililer mi?.. Tanh boyuncatoplumlardin adamlannın yanlış ve katı dü- şüncelennın cezasını çekmiş- tir. Bunun en yaygın olarak' bilinen ömeği, Katolik papaz- lannın inançlan nedeni ile bü- yük kâşif ve bilim adamı Ga- lilei Galileo'nun engizisyon mahkemelerinde yargılanma- sı ve cezalandırılmasıdır. Ga- lilei Galileo, gerçek bir bilim adamı olarak araştınyor, de- ney yapıyor, gökyüzünü göz- lüyor, daha iyi gözlem yapa- bilmek için dürbünü keşfedi- yor ve deneylerini, gözlem- lerini yorumlayıp bazı sonuç- lar ortaya koyuyordu. Fakat papazlar için araştırmak ve düşünmek yasak sözcükler- di. Onlar, onlara söylenenle- re veya kutsal kitapta oku- duklanna düşünmeden inan- mak zorundaydılar. Kendile- ri gibi düşünmeyenler de - onlara göre- kiliseye karşı ge- len günahkâriardı. Ayrıca din adamı olmanın kendilerine bu günahkârları cezalandırma yetkisi verdiğine inanıyorlar- dı. Yani, tıpkı günümüzde ol- duğu gibi, bu kişileri dinleri- nin kutsal çıkarian uğruna ce- zalandırdıklarına inanıyorlar- dı. Kısa bir süre sonra Gali- lei'nin haklılığı anlaşıldı. Bu- gün onun kanıtlamaya çalış- tığı doğa gerçeğinın doğrulu- ğu herkesçe kabul edilmıştir. Acımasız din baskılanna kar- şın bilim ilerlemiş ve bilimsel gerçekler bir bir ortaya çıka- rılmıştır. Ancak bilim ve din arasındaki bu çatışma Orta- çağ Avrupası'nda, yani asır- lar asırlar önce yaşanmıştır. Ne büyük bir çelişkidir ki o günlerin üzerinden asırlar geç- mesine karşın dünyada ve ül- kemizde din adına hâlâ cina- yetler işlenmektedir. Hem de bu cinayetlerin gerekçesi o günlerinkinden çok daha va- him! O günlerde olduğu gibi bir inanış uğruna değil, şeri- ata dayalı bir devlet düzeni kurma uğruna işleniyor bu ci- nayetler. Son günlerde açığa çıkan vahşetin suçlularını yakala- mak ve cezalandırmak için emniyet görevlilerinin büyük bir gayretle çalıştığı açıktır. Ancak bu sorunun ortadan kalkması için yeterli değil. So- runun ortadan kalkması için, her şeyden önce, çocuklann din bezirgânlannın eline düş- mesi engellenmeli ve çağdaş eğitim görmeleri sağlanmalı- dır. Aksi halde, bir süre son- ra bugün yaşananlar tekrar- lanacaktır; bundan kimse kuş- ku duymamalı ve yetkililer bu konuya gereken önemi ver- melidir. HAYVANLAR İSMAÎL GÜLGEÇ sih? KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK V |)))i)l^0i)iuil)iiH'n behicak@turk.net ÇİZGİLİK ."./it,f KÂMtL ı *ı-: iTj» MASARACI ... «s HARBİ SEMtH POROY S.'- V semihpomy@yahoo.com KEDİ LEVO APTÜUKA TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 6 Nisan •ttS*'t>£ SU6ÜHJ, ABO &AÇKAMI FKAHIOJU BoosevEir, /rrATûıttc'E s//e Meıerup ymat. Ç GUM ĞfJCB, TUIStCiyE'OefJ y£A/r GETİieiLSM SlK &L- Ml I2L£CHĞİMI eet-HSTS^J &OCX?EV£LT, ÇOK. KJSA &/& suee /çı/ve>£ ^r/rnu/sjt: 'u/v &^ş*££>/Ğı /f LEKİ &âBA*£KTEA/ BÜyÜK HEY&O4A/ OuytHJ- İ Z A Y / 4 ç <s<Ssr&s£u BÖLJJ- S K&rrryojeDt/. so/u OLAI&I*: OA, DÜZ ÇİZGİ - ÜMtT ZİLELİ Kaç Yazar!.. Siz bu yazıyı okurken 5+5'in TBMM'den geçıp geçmediği ortaya çıkmış, dolayısıyla Cumhur- başkanı Demirel'in kaderi belirlenmiş olacak. Ben bu yazıyı yazarken henüz hiçbir şey belli değil. Ankara'da yoğun kulisler sürüyor. Son "ka- fakol" harekâtları, ayak oyunlan, tehditler, rüş- vetler, pazarlıklar, kısacası aklınıza gelebilecek tüm kozlar ortaya konuyor!.. Son günlerde yapılan bir ankete rjöre halkın yüzde 75'inin "hayır" dediği bir kişiyi yeniden cumhurbaşkanlığına getirebilmek için ahlak ku- rallarını tamamıyla hiçe sayan bir acıklı oyun oy- nanıyor. Bir yurttaş olarak utanç duyuyorum!.. • • • Asıl utanç duyulması gereken haber ise 1 Ni- san tarihli gazetelerde yer aldı: - Türkıye yoksullaşıyor!.. Devlet Istatistk Enstitusü'nün venlenne göre eko- nomide cumhuriyet tarıhının en büyük küçülme- si yaşandı; yüzde 6.4!. Diğer bir deyişle; 1999 yılında, Türk insanının refah düzeyi 7 yıl öncesındeki düzeyın de altına düştü. Kişi başına milli gelir 3 bın 256 dolardan 2 bin 878 dolara geriledi. Tüm sektörterde ciddi gerilemeler yaşandı. Bu durum karşısında utanç duyması, yerin di- bine geçmesi gereken zevat şu sıralar 5+5 ile meşgul. Bu doğal!.. Benı asıl dehşete düşüren, umutsuzluğa sürük- leyen, toplumun tepkısızliğı. Dünyanın hertıangi bir ülkesinde böyle bir haber facia olarak kabul edilir. Yeryennden oynar. Hükümet istifa eder. So- rumlular kamuoyuna hesap verır. Gazeteler, te- levizyonlargünler, haftalar, aylar sürecek "haber- araştırma" maratonu başlatıriar. - Bizde tık yok!.. Hani, gerekli gereksiz yüksek perdeden atma- yı işçi haklarını korumak diye yutturan sendıka- lar nerede?. Hani, kendilerine "en ci yo (NGO)" demeyi marifet sanan sıvil toplum örgütlerı nere- de?. Asıl ışlevini milyar dolarlık ihalelere peşkeş çekmekten utanmayan medyamız nerede?. Üç kuruşluk promosyonu, "ucuz" gazeteyi, hakkını, hukukunu korumayatercih eden, aldatılırken, göz göre göre "iğfal edilirken" susan, her şeyi sineye çeken kamuoyu nerede?!. Küreselleşmenın asıl patronlan çokuluslu şir- ketler ve ülkedekı ışbirlikçilen için böyle bir top- lum tadından yenmez!. - Üstelik, her türlü zillete de müstahaktır!.. • • • Tablo son derece açık.. Ülkenin 75 yıl içinde elde ettiği tüm zenginlik- ler "özelleştirme" adı altında haraç mezat satılı- yor. Bunun adına da "lıberal ekonomı" denılıyor!. Uygulama o kadar vahşi, o denlı adaletsiz ki; IMF'nın Mayıs ayında olan yeni başkanı Horst Köh- ler bile henüz görevıne başlamadan aşın lıberal- leşmenin sakıncalanna karşı uyanda bulunuyor!.. Uzun yıllardır bılinçlı şekilde uygulanan sinsi politıkalar sonucu SSK can çekişiyor. Yabancı si- gorta şirketieri, yabancı ortakll özel hastaneier ve hizmet kuruluşlan milyartarca dolarlık sağlık sek- törünü emin adımlarla ele geçiriyor. Eğitimde, enerjıde, ıletişimde durum hiç farkiı değil!. Sıyasetçilerle halk arasındaki güven buna- lımı artarak sürüyor. Başkentin ağırlığı giderek azalıyor. Mafyanın, karaparanın, yozlaşmış med- yanın, ışbiriikçi sermayenin fink attığı Istanbul Dükalığı, 80 yıl önceki gibi ülkeyi yönetmeye so- yunuyor!. Ülkeye elbiriiği ile yeni bir ideoloji ve dolayısıy- la kendi bölgesinde yeni bir misyon biçilmeye çalışılıyor. Bu nedenle kiralık kalemler, mandacı "köşe tutanlar" hanl hani Türk Devrimi'nin mıla- dını doldurduğunu, Atatürk döneminin kapandı- ğını ışliyor. (önümüzdeki yazılarda bu konuyu enı- ne boyuna yazacağız.) Sonuç?. Küreselleşme anayasası uyannca, hız- la köleleştirilen bir toplum, adım adım ortadan kal- dınlan ulusal devlet!. Şimdi söyler misiniz, bu durumda Süleyman Demirel cumhurbaşkanı olsa ne olur, olmasa ne olur?. ^. • •-. <* >--s - Kaç yazar?!.. . Eposta: zileli(ft garanti.net.tr Faks ve mesaj: (0212) 287 42 41 BULMACA SEDAT YAŞAYAM SOLD\N SAĞ4: 1/ Futbotda, kalecinin topu yakalamak için yere yatay 3 bir biçimde yaptığı atlayış. 2/ Düzgün sa- 5 nlmış halat yu- 6 mağı... Halk 7 dilinde baba- nın kız karde- 8 şine verilen ad. 9 3/ Kemiklenn yuvarlak ucu... Kı- demlilik bakımından 1 başta gelen diplomat. 2 4/Bir buzulun parça- 3 lanmasıylaoluşanbuz 4 kütlesı... Notada du- 5 rakişaretı.5/Mezopo- tamya'da kurulmuş es- kı bırkrallık... Bir cet- vel türü. 6/ " — söy- letırenyanıktürküle- n/ Ay buluta girdiğı gecelerde" (C. S. Tarancı)..: Küçük bır alan üzenne odakJanmış yoğun ışık kay- nağı. 7/ Kekelemek ya da bazı sözcüklerde takıl- mak. 8/ Eğılimı olan... Sergen. 9/ "Gurbet adem- den kara —- ölümden acı" (F. N. Çamhbel)... Bır nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Erkekte ıdrar kesesının altmda yer alan bez. 2/ Togo'nun başkentı... Bır aracm ya da bır bıçımın ana çizgılerinı gösteren çızım. 3/ Aşk ateşi... Sar- kaç. 4/ Tarlayı sürerek dinlenmeye bırakma... Kay- nağı antık dönemlere dayanan krrîşli bir çalgı. 5/ Ha- waiı Adalan'na özgü, gıtara benzer dört telli çalgı. 6/ Bölmeli göçebe çadın... " Ey vuslat, 0 âşıklan ef- sûna — et" (Yahya Kemal). II "Niçın" anlamın- da kullanılan bır sözcük... Altın. 8/ Bestecı. 9/ "Biz kımseye — tutmayız/ Kamu âlem bırdırbıze" (Yu- nus Emre). . Rütbesiz asker... Demirin simgesi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle