27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 3 NlSAN 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA i l LJ.ll. kuKur@cumhuriyet.com.tr 15 Hollywoqd'un yıldızlanndan Tim Robbins, 'Ve Beşik Sallanacak'la Altın Lale'de yanşıyor Orson Wefles çekmek istemişti CUMHURCANBAZOĞLU 1936'da ABD'de kültür ortamı kök- terı değişikliklere sahne olurken Or- son WeBes ile yapımcı Houseman, po- lisin muhalefetine rağmen hükümet karşıü pyun The Cradk WU1 Rock'ı sahneye koymaya çahşırlar. Ancak ilk gösterimden bir gün önce polis müda- hale edip oyunu yasaklar. 1984'te Wel- les oyunu sinemaya aktarmak ıçın Spi- etberg'den para ister, ama proje bir türlü gerçekleşmez. On beş yıl sonra da Tînı Robbins (Bob Roberts, Dead Man Walking) 3O'lu yıllann komedi ritmi, sepye renkler ve çok güçlü bir oyuncu kadrosuyla (Sarandon,Turtur- ro, Joan ve John Cusack, Redgrave, Wat9on, Murray) filmi çeker... Altın Lale'de yanşan filmin iki ya- nı önemli; birincisi politik duruşu, ikincisi de o dönem ekonomik zor- luklan unutturmak ıçıntiyatroyaönem veren Roosevett'in dönemindeki 'knl- tûrd devrim'den kesıtler sunması. Emek'in ikinci filmi bir başka Tim'ın. TimRoth'un ılk yönetmenlik denemesı Savaş Alanı. Kahramammız 15 yaşındaki Tom; ailesinin Lond- ra'dan bir köye göç etmesının sıkıntı- lannı yaşıyor, annesi üçüncü çocuğa hamile. Bir gece Tom, babasıyla ab- lası Jessie arasında ensest ilışkıye ben- zer bir şeylerin geliştiğini fark ediyor. Jessie bunu reddediyor ama.. bir gün sahildeki bir yerde Tom yaşamını al- tûst edecek sahneyle karşılaşıyor... Alennder Stuart'ın romamndan (1989 VVhitbread ödüllü) Tim Roth çoketkıleyici.çokevrensel biröykü- yû beyazperdeye aktanyor. Doksanlar kuşagının en başanlı oyunculanndan biri kabul edüen Roth kameranın ar- dında da önemli ışler yapacağa ben- zer... Atto-1'in ilk filmi Üç Mevsün, ay- nı zamanda Vietnam'da çekümis ilk Hollywood yapıtı olma özelliğini de taşıyor. Genç yönetmen Tony Bui, hız- la Âmenkanlaşmaya başlayan, değer- lerini yitiren bir ûlkenin panoraması- nı küçük öykülerle çıkarmaya çalışı- yor... • Orson Welles ile yapımcı Houseman, polisin muhalefetine rağmen hükümet karşıtı oyun The Cradle Will Rock'ı sahneye koymaya çahşırlar. Ancak ilk gösterimden bir gün önce polis müdahale edip oyunu yasaklar. 63 yıl sonra Tim Robbins otuzlu yıllann komedi ritmi, sepye renkler ve çok güçlü bir oyuncu kadrosuyla konuyu beyazperdeye aktanr. Orsoo VVefles'in 1984te Spielberg'in parasryia çekmek istediğifilmiOD beş yıl sonra Tim Robbins gerçekkstirdi. Montreal'in işçi mahallesi Mile's End'deki karanlık sinema salonunun arka sıralannda oturan Hanna, Jean- Luc Godard'm filmi Vivre Sa Ve'de- ki Nana tiplemesıne kendmi kapnnr; ev kadıruyken fahişe olan Nana karak- teri onu büyülemiştir. Bu içten film, hem aynntılı bir aile portresi hem Fransız Yeni Dalgası'na bir saygı sunumu hem de sınemanın hayaü biçimiendirip kurtarma gücü- nûn bir kanıtı. AÜas-2'de KKano'nun ÇocuklarGe- ri Döner'i tekrar edilıyor. Öykü, iki kü- çük sersennin büyüme adımlan, dost- luklan ve haylazüklan üzerine otur- muş... Bol ödüllü ikinci film Sev Beni'de Isveç'in Amal kasabası dünyanın en sıkıcı yeri; burada yaşayan Agnes'in de hiç arkadaşı yok. Yalnızlıktan bir nebze kurtulmak ıçın doğum günü dü- zenliyor ve partiye gelen iki kız arka- daşı onun büyük sımnı öğreniyor... Özlem, âşık olmanın verdiği zevk ve acı, farklı olmanın üzenne LukasMo- odyson'dan çağdaş bir öykü... Ken Loach'dan meraİda beklenen Kerkenez nihayet programda. Hem aıle ortamında hem de okulunda ezi- len Bıll, aradığı 'kişfl@' yetişrirdiği ker- kenez kuşu sayesinde buluyor. Lo- ach'un bireyın varoluşu üzerine yap- tığı çok çarpıcı bir analiz... Angetopoulos'un Puslu Manzara- lar'ı, klışe olarak çok kullanılan in- san manzaralarf lafına cuk oturan, . son derece zengin gözlemlere sahip bir yol filmi. Kafkaslar'da bir yerde, Rus asker- lerden oluşan müfreze, köyde arama yaparken pusuya düşünce bir kadını vurur. Pusudan kurtulduklan için övül- meyi beklerken, kadın subay tarafın- dan uzaktaki bir kontrol noktasma gönderilerek cezalandınlır. Kafkas- lar'dan bir başka çarpıcı öykü Kont- rol Noktası Bressoh'un Rastgele Balt- hazar'ının kahramanı bir eşek. Film bo- yu onun serüvenini izliyoruz. Sıpay- ken el üstünde; biraz büyüyor ve yük hayvanı olunca eziyet görüyor. Orta yaşta sirkte gösteriye çıkıyor, bu kez zekâsıyla alkışlanıyor, yaşlanınca ise sahibi onu çok seviyor... Bu kader ve mücadele size başka hangi canlıyı anımsatıyor? On milyon dolarhk Çin filmi Beyoğhı sinemasında ise Kitapo üze- nne orta halli bir belgesel Şaşırüa Ta- keshi Kitano. Cezayır üzenne 46 da- kıkalık bir belgesel Cezayir, Herşeye Rağmen Hayat ve Anri Sala'nın Söy- leşi adlı 26 dakıkalık yapıtı var. Judy Bertin, Sundance Film Fesri- vali'nden en ıyı yönetmen ödülü çıkar- mış, siyah- beyaz bir çalışma. Woody ADen'in kostümcüsü olarak sinemaya giren Eric Menddhson, her türlü ro- mannzmden uzak bir sıradışı filmle fes- tivalde. tmparator ve KanTin yönetmeni Caige, Çın' ın Batıular'ın gözündekı o gizemli yüzünü bir kez daha kullanıp ağır, ihtişamlı, uzun bir film yapmış. Uçüncü kez Gong Li'yle çalışan yö- netmen devletten de para alıp 10 mil- yon dolar toplayarak Çin'in en paha- lı filminı yapmış. Josseüıani'nın zengin aile çocuğu- nun ev ile dışandaki farklı gerçekler arasında gidip gelmesini anlattığı El- veda Sevgüi Yuvam festivalin en iyi- lerinden... Seksın Eınsteın'ı Von Pra- unhdm'ın ilk polıtık gay harekeoni baş- latan, konu üzennde bilimsel araştır- malar yürüten doktor Magnus Hirscb- fdd üzerine filmi. Almanya da basılan çocuk İütabıyla müzikleri ve 'Anaâolu Binbir Renk' serisi Türkiye 'de 'Kendikültürümüzü tanıtmayı amaçladık'Kültür Serviri - Almanya'da yaşayan göz dok- toru Mete Soytürk, orada kendi çocuklan için eği- ticı özellikte Türkçe kitap ve müzik kasetleri arar- ken istediği nitelikte yapıtlan bulamaz. Türki- ye'de birçok yayıncı ve dağıtımcıdan, çalışmanın pazannın Türkiye'de olmadığı, ailelerin çocukla- nna bu tür nitelikli bir yayın alma konusunda ıs- teksiz olduklan ve bu işe para yatırmanın gerek- sız olacagı cevabını alır. Mainz'de yaşayan Ham- di Tanses'le karşılaştıktan sonra böyle bir çalış- manın Almanya'da da yapılabileceğını düşünür. 1997 Kasımı'nda başlayan çalışma sırasında Tan- ses, yüzlerce şarkı ve türküden çocuklar için en uygun olanlannı tarar. Geleneksel parçalara yeni düzenlemeler yapılır, notalan yazılır. Aynca bir- çok şarkıya sevimli ve eğiticı yeni sözler yazılır. llköğretim okulu öğrencilenne yönelik 'Çocuk- lar Binbir Çiçek' adlı bu müzik bılgısı kitabının resimlennı Mustafa Delioğlu ya- par. 1999 Martı'nda bıten çahş- malann ardından kitaba ek ola- rak 'Çocuklar Binbir Çiçek' ve TûrkülerVar' adlannda iki kaset ve iki CD yayımlanır. Tamamen kendi olanak- lanyla bunlan başaran Mete Bey, aynca eşi ve kız kardeşleri Işık ve Ufiık Soytürk'le beraber 'Anadolu Binbir Renk 1 başlığı altında Karagöz ve Haci- vat - V, 'Karagöz ve Hadvat -2' ve 'Nemrut Dağı' adlı üç adet, açıklayıcı bilgiler taşı- yan boyama kitabını da ço- cuklann beğenisıne sunar. -'Çocuklar BinbirÇicek'in içeriği nedir? IŞIKSOYTÜRK-Ço- cuklara sevgıyi. banşı ve kardeşlıği aşüayan yepye- ni tûrküler, ezgiler bestelen- di. Bir tanesi de 23 Nisan şariası. Çocuklar bir enstrü- "Çocuklara knçükyaştan küitürel yakmbk vedostluk duygulannı vernıek için bu çabşmalan yapük. Vabancuar kuhünımüzü bizden iyi bSiyor. Ha/ıriadıklarrmı/ kendi kültürümüzü tamtma yohında aülan tohumlar." man çalıyorlarsa kitapta yer alan notalara bakıp kendileri de müziklerini çıkarabiliyorlar. Kaset ya da CD'lerden yuva çocuklan şarkılan dinle- nerek yararlanıyor. Kitap kaliteli kâğıda basıldı. Çeşıtlı çalgılann tanıtılması gibı müzik bügilen- ni de içeriyor. Tanıtım amacıyla çeşıtlı kurumla- ra dağıtıldı. 23 Nisan şenlikleri için pek çok sipa- nş alındı Türkiye dağınmı yeni yıldan itıbaren baş- ladı. Kitabevlerinde de satılıyor. Bize çok büyük rakamlara mal olan çahşmalar anne babalar tara- findan beğenilsin ki çocuklara ulaşsın istiyoruz. - Ulkemizde rastlamadığınıız tûrde açıkla>ıcı bilgiler taşı>an boyama kitaplarrvla karşüaşmak sevindiricL. SOYTÜRK - 'Anadohı Binbir Renk' serisinde kendi kültürümüzle ilgilı değerlen tanıtmak iste- dik. Çocuklar Tarzan, Mickey Mouse, araba, çi- çek değil de Hacivat-Karagöz gibı bize ait zen- ginlikleri boyasınlar ve küçük yaştan itıbaren öğ- rensinler ıstedik. Çızimlennı kız kardeşım yaptı. Metinleri, Ünver Oral'ın kitabından alıntıladim. Ingılızcesı okullardan aldığımız istek doğrultusun- da hazırlanma aşamasrnda. 'Nemrut Dağı'nda da pek çok şeyin ılki var. Heykellenn yapılmasının arduıda hangı felsefenın yattığı da kitapta masal- sı bir dille çocuklara aktanlıyor. Ahnanca ve Türkçe olmasının nedeni Abnan- yada basılması. Oradaki Türk çocuklannınyanı sıra Ahnan çocuklan da yararlansın istedik. "Ül- kderi, mflletlerive insanlan birbirine ba^ayan, ya- pılan anlaşmalar değil, karşıhkh duvulan duvgu- - laröVdan yola çıktık. Çocuklara küçük yaştan iti- baren kültürel yakınlık ve dostluk duygulannı vermekiçinbuçalışmalanyaptık Yabancılar kül- türümüzü bizden iyi biliyor. Bizim hazırladıkla- nmız kendi kültürümüzü tamtma yolunda atılan tohumlar. Yabancılann kavradığı kültür bılıncı bizde yer- leşmiş değil. Lngilızler ilkokulda çocuklanna ilk tanm aracının nerede bulunduğu sorusunu yö- neltiyorlar. Cevap Türkiye'de. Bunu bilmeyen ço- cuğu sınıf geçirmiyorlar. Pekiyi. bunun önemi ne? Tarıma başlamak demek bir yere başlamak, toprak sahibi olmak ve bunu koruma bilinci, yer- leşik kültürün oluşması, bugünkü devletlerin oluş- masının ilk adımı demek. 'Dondurulmuş Şeftali'nin yazan Espido Freire îstanbul'a geldi Kıızeııler atalamıııı sırları peşinde BARIŞ BEHRAMOĞLU Genç yaşında üç romana imza atan lspanyol yazar Espido Freire, GüncdYaymahk'tan çıkan yeni ro- manı 'DonduruhnuşŞeftalOer' için Türkiye'ye geldi. 1975 yılında Bilbao'da doğan Fre- ire, 1999 Planeta ödülünü alan bu kitabında, Elsa adındaki iki kuze- nin, babalannın ve büyük dedele- rinin sırlarla dolu yaşamlannı keş- fetoelerini anlatıyor. Fantastik ede- biyata büyük bir ilgi duyan yazar, genç edebiyatçılar arasında yaygın olduğu gibi 'gerçekçflik' peşinde koşmadığını söylüyor. Her kişinin 3yu bir öyküsünün yer aldığı bu ro- tnanda, bir de masal dikkatleri çe- kiyor. Elsa adında birprensesin kut- sal kaba bekçilik eden bir şövalye- ye âşık olmasını ve daha sonra terk edilmesıni işleyen bu epik efsanc- • Fantastik edebiyata büyük bir ilgi duyan lspanyol yazar, genç edebiyatçılar arasında yaygın olduğu gibi 'gerçekçilik' peşinde koşmadığını söylüyor. nin gerçek bir hikâye olup olmadı- ğım sorduğumuzda, Freire şu ceva- bı veriyor: "Kitaptaki masal, bir önceki khaplanmın ahnnlanndan meydana gekfi." Ingilizfilolojisibölümünden me- zun olan genç yazar, tspanyol ede- biyatına yeni bir yazım türü getir- diğini söylüyor. Bunu yaparken în- giliz edebiyanndan etkilenip etki- lenmediği sorusunu kendisine sor- duğumuzda, "Kesinlikle evet" ceva- bını ahyoruz. Öykünün görselliği- nin ağır bastığı gözlenen 'Dondu- rulmuş ŞeftahTer'ın, rahatça sine- maya aktanlabileceğini söyledıği- mizde ise bunun kesinlıkle doğru ol- duğunu belırtiyor. Beş yaşını bitirdiğinde, ablasının onu kütüphaneye götürmesiyle ki- tap aşkı alevlenen Freire, yazdığı za- man belli bir plan program izlemı- yor. "Bir fikir ya da bir öykü akb- ma geldiği zaman hemen oturup hissetiklerimi kâğıda aktanyorum" diyen yazar, dilın kendisiyle yanı söz dizimiyle ilgilendiğini de ekliyor. 'Dondurulmuş Şeftaliler'ı okuma- ya başlayan biri, birdenbire net bir öykü ağı içerisinde bulamıyor ken- dini. Her şey sayfalar ilerledikçe meydana çıkıyor ve Freire'nin de- diği gibi yap-boz kendini tamamlı- yor, merak gideriliyor. Büyükan- nesinin kendisine küçükken sürek- li masal okudu*rrıu efeoiıclcr <ııı- lattığmı söyleyen Freire, o zaman- dan bu zamana sürekli hayal kurdu- ğunu ve çoğunlukla yazdıklannın bu şekilde ortaya çıktığını beurtiyor. Romanında üç kuşak arasındakı iliş- kileri de anlatan yazar, bu şekilde insanlann, karanlık yanlanna de- ğindiğini ve bu yolla toplumda ya- şanan sosyolojik dalgalanmalann altını çizdiğini vurguluyor. Yaşadığı Bilbao'nun, Madrid ve- ya Barcelona'dan çok farklı olduğu- nu, bu farkın da kitaplannı etkile- diğıni belirten Espido Freire'nin di- ğer kitaplannın adı, 'tıianda' ve 'Donde siempre es Octubre' (Bu Ekim Nerede Kaldı). K. Kavafis'in "Yeni bir ülke bulamazsın. başka bir deniz bulamazsın. Bu şehir ar- kandan gelecektint'' şiuıyîe başla- yan yeni kitabı, bu dizelerle kitabı özetliyor diyebiliriz; unutma isteği, yiunİRiişlik ve ölüm. Kitabında üç kuşak arasındaki ilişkileri anlaOyor. KUŞBAKIŞI MEMET BAYDUR Genel Kültür Oyunları Geçen pazar Kuşbakışı'nı postmodemci "bi- limcilerden' söz ederek bitirmiştik.Fızikyadama- tematik sorunlannı dilsel biçimlendirmelere indir- gemeye meraklı kişilerden söz etmiştik. Luce Irigaray, fiziğin bir bölümünü "eril" olarak ta- nımlayıp eleştiriyordu ve akışkanlar mekaniğinin, katılar mekaniğine göre daha az gelişmesini, ka- tılığın erkeklikle, akışkanhğınsa dişilikle özdeş ol- masına bağlıyordu. Bu bir görüştür ve bilimle yakından uzaktan her- hangi bir ilişkisi yoktur. Bayan Irigaray'ın tersine, âdet görmenin genç kadınlarda temel geometri kavramlannı anlamayı zortaştırmayacağını bil- mek gerekiyor diye bitirmiştik yazıyı. Benim Kuşbakışı yayımlandıktan bir gün son- ra George Batchelor'un öldüğünü okudum bir Ingiliz gazetesinde. Profesör Batchelor, bir uygu- lamalı matematik profesörü. Akışkanlar mekani- ği denilen disiplinin dev isımlerinden biri, bir bü- yük bilim adamı. Evreni anlamamıza katkısı bü- yük bir bilim adamı. Yapıtlan ve etkisi doğal ola- rak çogunluk tarafından pek bilinmiyor. Bir Iriga- ray ya da Baudrillard kadar adı geçmiyor akış- kanlar konusunda. Hiç kimse "akışkanlar meka- niğini" birinci elden ve derinlemesine bilmek zo- runda değildir elbette. Bu konu da bütün fizik ve matematik sorunlan gibi büyük bir sabn, derin bir bilgiyi ve dikey bir okumayı zorunlu kılar. Gülünç olan bu konularda bilgi sahibi olmadan atıp tut- maktır. Akışkanlar mekaniğinden söz edecekse- niz, Profesör Batchelor'un 1956 yılında kurup kırkdörtyıl boyuncayayımladığı "Akışkanlar Me- kaniği" dergisinin bir iki ya da üç beş sayısını oku- manız gerekir. Kırk dört yıl bir tek konu üstüne bir jurnal yayımlayan insanı bir tarafa bırakıp ken- di 'akışkanlannızdan' söz ederseniz, mesele bi- limin aydıntığmdan çıkar. Bilimin aydınlığından çıkmış bir mesele ise dogal olarak postmodern- dir. Orada herkes, aklına gelen her şeyi canının çektiği gibi yazıp söyleyebılir. ••• İstanbui DevletTiyatrosu'nun sahnetediği, Sa- lop Sabancı'nın hayatını anlatan Patron isimli oyun yüzünden çıkan olaylan okumakla, seyretmekle geçti bu hafta. Dostlanmın tümü büyük bir hü- zün ve sıkıntıyla bakıyorlar bu duruma. öyte ya, Shakespeare, Moliere, Çehov, Ibsen, Piran- dello gibi ustalan ögrenerek yetiştirilen tiyatro- culanmız, böylesine zortu bir eğitimden sonra Sabancı'nın hayatını oynamaya zorunlu kalıyor- lar. Devlet Tıyatrolan ve Kültür Bakanlıgı, eski de- ğerli yöneticilertyie, içinde çalışanlann çoğu ile kar- şı karşıya. Basının büyük bölümüyle karşı karşı- ya. Tümüyte bağımsız bir kuruluş olan İstanbui Kültür ve Sanat Vakfı ile karşı karşıya. Bütün bun- lar yetmiyormuş gibi, bir tiyatronun kesinlikle yapmaması gereken bir şeyi yapıyoriar şimdi: Seyirciyı de karşılarma alıyoriar. Gazetelerden okudum, genel müdürlük Sayın Reflk Erduran'ın yeni oyununun galasında, sah- neden bir bildiri okutup seyirciyi haşlamış. Seyircilerin oyuna gösterdikleri tepkiden hoş- lanılmamış bildiriye göre. Oysa seyirci bildiğimiz kadanyla diğer seyircileri rahatsız etmemek ko- şuluyla her türlü tepkiyı göstermekte özgür olma- lıdır. Buna beğenmediği oyunun sonunda sah- neye domates atmak da dahildir. Yuh çekmek de. Bu tepkileri "kendi içimizde ve dışımızda yandaş- lar bularak elli yıllık demokrasi ve lalklik bekçişi bir devlet kurumunu çökerterek kapattırmaya çalışanlann gösterdiğini" söylemek son derece vahim bir yanlıştır. Hiç kimsenin Devlet Tiyatrosu'nu çökertmeye, kapattıımaya niyeti, isteği yok. Aynca, Devlet Tı- yatrolan laikligin ve demokrasinin bekçisi değil- dir, olmamalıdır. Devlet Tiyatrolan en iyi, en kali- teli, evrensel tiyatronun özgürce yapıldıgı bir özerk kurum olmalıdır yalnızca. Oyun yazarlığımın yirminci yılı bitti. Bu süre içinde kim bilir kaç genel müdür, kaç küttür ba- kanı, kaç genel sanat yönetmeni, kaç başdrama- turg gördüm. İlk kez herkesle biriikte, seyircisini de karşısına alıp haşlayanı görüyorum. Oyleyse bir tek Sabancı oyunu yetmez diyorum; artık bir Rahmi Koç oyunu, bir Cavtt Çağlar oratoryo- su, bir ihsan Doğramacı operası da yazılıp sah- nelenmelidir Devlet sahnelerinde. Nasıl olsa kad- romuzda bu oyunlan yazacak bir ya da iki yazar bulunur. BUGUN • MEBA SANAT EVt'nde, saat 13.00'te 'Gefeneksd Türk Tryatrosu' başhklı söyleşi gerçekleşecek. (54713 35) • CRR'de, saat 19.30'da 'Beriba' Çocuk Vokal Topluluğu'nun konseri yer alacak. (232 98 30) • AKM Konser Salonu'nda saat 18.30'da Dübağ Önvural (viyolonsel) ve Emine Serdaroğhı'nun (piyano) Bolluca Çocukköyü yararına verecekleri konser izlenebilir. (251 56 00) • BtLGt'de saat 14.00'te Bunud'in 'Burjuvaa'nin Gidi Çekicüiği', 17.00'de DiOllo'nun 'Gerçek Sanşm' adlı fümleri seyredilebilir. (216 23 15) İŞTANBUL FİLM FESTİVALİ'NDE BUGÜN • EMEK'te 12.00 ve 19.00'da 'Savaş Alanı', 15.00'te 'VeBe^kSallanacak', 21.30'da 'Rembrandt' izlenebilir. (293 84 39) M ATLAS l'de 12.00 ve 19.00'da 'Üç Mevsim', 15.00 ve 21.30'da 'Götür Beni' gösteriliyor. (252 85 76) • ATLAS2de 12.00'de 'ÇocuklarGeriDöner', 15.00'te 'Sev Beni', 19.00'da 'Kerkenez', 21.30'da 'Puslu Manzaralar' izlenebilir. (252 85 76) • ALKAZAR'da 12.00 ve 19.00'da 'Kontrol Nokta*', 15.00 ve 21.30'da 'Rastgek Bahhazar' gösteriliyor. (293 24 66) • BEYOĞLU'nda 12.00 ve 19.00'da 'This Has Been Done Before + Şaşırücı Takeshi Kitano', 15.00 ve 21.30'da 'Cezayir, Herşeye Rağmen Hayat+ SöyfcşT ızlenebüir. (251 32 40) • REKS'te 12.00'de 'Judy BerUn', 15.00'te 'tmparator veKatil', 19.00'da 'Erveda Sevgui Yuvam' ve 21 30'da 'Seksin EinsteinV görülebilir. (336 0112)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle