Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 3 NlSAN 2000 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
i l LJ.ll. kuKur@cumhuriyet.com.tr 15
Hollywoqd'un yıldızlanndan Tim Robbins, 'Ve Beşik Sallanacak'la Altın Lale'de yanşıyor
Orson Wefles çekmek istemişti
CUMHURCANBAZOĞLU
1936'da ABD'de kültür ortamı kök-
terı değişikliklere sahne olurken Or-
son WeBes ile yapımcı Houseman, po-
lisin muhalefetine rağmen hükümet
karşıü pyun The Cradk WU1 Rock'ı
sahneye koymaya çahşırlar. Ancak ilk
gösterimden bir gün önce polis müda-
hale edip oyunu yasaklar. 1984'te Wel-
les oyunu sinemaya aktarmak ıçın Spi-
etberg'den para ister, ama proje bir
türlü gerçekleşmez. On beş yıl sonra
da Tînı Robbins (Bob Roberts, Dead
Man Walking) 3O'lu yıllann komedi
ritmi, sepye renkler ve çok güçlü bir
oyuncu kadrosuyla (Sarandon,Turtur-
ro, Joan ve John Cusack, Redgrave,
Wat9on, Murray) filmi çeker...
Altın Lale'de yanşan filmin iki ya-
nı önemli; birincisi politik duruşu,
ikincisi de o dönem ekonomik zor-
luklan unutturmak ıçıntiyatroyaönem
veren Roosevett'in dönemindeki 'knl-
tûrd devrim'den kesıtler sunması.
Emek'in ikinci filmi bir başka
Tim'ın. TimRoth'un ılk yönetmenlik
denemesı Savaş Alanı. Kahramammız
15 yaşındaki Tom; ailesinin Lond-
ra'dan bir köye göç etmesının sıkıntı-
lannı yaşıyor, annesi üçüncü çocuğa
hamile. Bir gece Tom, babasıyla ab-
lası Jessie arasında ensest ilışkıye ben-
zer bir şeylerin geliştiğini fark ediyor.
Jessie bunu reddediyor ama.. bir gün
sahildeki bir yerde Tom yaşamını al-
tûst edecek sahneyle karşılaşıyor...
Alennder Stuart'ın romamndan
(1989 VVhitbread ödüllü) Tim Roth
çoketkıleyici.çokevrensel biröykü-
yû beyazperdeye aktanyor. Doksanlar
kuşagının en başanlı oyunculanndan
biri kabul edüen Roth kameranın ar-
dında da önemli ışler yapacağa ben-
zer...
Atto-1'in ilk filmi Üç Mevsün, ay-
nı zamanda Vietnam'da çekümis ilk
Hollywood yapıtı olma özelliğini de
taşıyor. Genç yönetmen Tony Bui, hız-
la Âmenkanlaşmaya başlayan, değer-
lerini yitiren bir ûlkenin panoraması-
nı küçük öykülerle çıkarmaya çalışı-
yor...
• Orson Welles ile yapımcı Houseman, polisin muhalefetine
rağmen hükümet karşıtı oyun The Cradle Will Rock'ı sahneye
koymaya çahşırlar. Ancak ilk gösterimden bir gün önce polis
müdahale edip oyunu yasaklar. 63 yıl sonra Tim Robbins
otuzlu yıllann komedi ritmi, sepye renkler ve çok güçlü bir
oyuncu kadrosuyla konuyu beyazperdeye aktanr.
Orsoo VVefles'in 1984te Spielberg'in parasryia çekmek istediğifilmiOD beş yıl sonra Tim Robbins gerçekkstirdi.
Montreal'in işçi mahallesi Mile's
End'deki karanlık sinema salonunun
arka sıralannda oturan Hanna, Jean-
Luc Godard'm filmi Vivre Sa Ve'de-
ki Nana tiplemesıne kendmi kapnnr;
ev kadıruyken fahişe olan Nana karak-
teri onu büyülemiştir.
Bu içten film, hem aynntılı bir aile
portresi hem Fransız Yeni Dalgası'na
bir saygı sunumu hem de sınemanın
hayaü biçimiendirip kurtarma gücü-
nûn bir kanıtı.
AÜas-2'de KKano'nun ÇocuklarGe-
ri Döner'i tekrar edilıyor. Öykü, iki kü-
çük sersennin büyüme adımlan, dost-
luklan ve haylazüklan üzerine otur-
muş...
Bol ödüllü ikinci film Sev Beni'de
Isveç'in Amal kasabası dünyanın en
sıkıcı yeri; burada yaşayan Agnes'in
de hiç arkadaşı yok. Yalnızlıktan bir
nebze kurtulmak ıçın doğum günü dü-
zenliyor ve partiye gelen iki kız arka-
daşı onun büyük sımnı öğreniyor...
Özlem, âşık olmanın verdiği zevk ve
acı, farklı olmanın üzenne LukasMo-
odyson'dan çağdaş bir öykü...
Ken Loach'dan meraİda beklenen
Kerkenez nihayet programda. Hem
aıle ortamında hem de okulunda ezi-
len Bıll, aradığı 'kişfl@' yetişrirdiği ker-
kenez kuşu sayesinde buluyor. Lo-
ach'un bireyın varoluşu üzerine yap-
tığı çok çarpıcı bir analiz...
Angetopoulos'un Puslu Manzara-
lar'ı, klışe olarak çok kullanılan in-
san manzaralarf lafına cuk oturan,
. son derece zengin gözlemlere sahip bir
yol filmi.
Kafkaslar'da bir yerde, Rus asker-
lerden oluşan müfreze, köyde arama
yaparken pusuya düşünce bir kadını
vurur. Pusudan kurtulduklan için övül-
meyi beklerken, kadın subay tarafın-
dan uzaktaki bir kontrol noktasma
gönderilerek cezalandınlır. Kafkas-
lar'dan bir başka çarpıcı öykü Kont-
rol Noktası Bressoh'un Rastgele Balt-
hazar'ının kahramanı bir eşek. Film bo-
yu onun serüvenini izliyoruz. Sıpay-
ken el üstünde; biraz büyüyor ve yük
hayvanı olunca eziyet görüyor. Orta
yaşta sirkte gösteriye çıkıyor, bu kez
zekâsıyla alkışlanıyor, yaşlanınca ise
sahibi onu çok seviyor... Bu kader ve
mücadele size başka hangi canlıyı
anımsatıyor?
On milyon dolarhk Çin filmi
Beyoğhı sinemasında ise Kitapo üze-
nne orta halli bir belgesel Şaşırüa Ta-
keshi Kitano. Cezayır üzenne 46 da-
kıkalık bir belgesel Cezayir, Herşeye
Rağmen Hayat ve Anri Sala'nın Söy-
leşi adlı 26 dakıkalık yapıtı var.
Judy Bertin, Sundance Film Fesri-
vali'nden en ıyı yönetmen ödülü çıkar-
mış, siyah- beyaz bir çalışma. Woody
ADen'in kostümcüsü olarak sinemaya
giren Eric Menddhson, her türlü ro-
mannzmden uzak bir sıradışı filmle fes-
tivalde.
tmparator ve KanTin yönetmeni
Caige, Çın' ın Batıular'ın gözündekı o
gizemli yüzünü bir kez daha kullanıp
ağır, ihtişamlı, uzun bir film yapmış.
Uçüncü kez Gong Li'yle çalışan yö-
netmen devletten de para alıp 10 mil-
yon dolar toplayarak Çin'in en paha-
lı filminı yapmış.
Josseüıani'nın zengin aile çocuğu-
nun ev ile dışandaki farklı gerçekler
arasında gidip gelmesini anlattığı El-
veda Sevgüi Yuvam festivalin en iyi-
lerinden... Seksın Eınsteın'ı Von Pra-
unhdm'ın ilk polıtık gay harekeoni baş-
latan, konu üzennde bilimsel araştır-
malar yürüten doktor Magnus Hirscb-
fdd üzerine filmi.
Almanya da basılan çocuk İütabıyla müzikleri ve 'Anaâolu Binbir Renk' serisi Türkiye 'de
'Kendikültürümüzü tanıtmayı amaçladık'Kültür Serviri - Almanya'da yaşayan göz dok-
toru Mete Soytürk, orada kendi çocuklan için eği-
ticı özellikte Türkçe kitap ve müzik kasetleri arar-
ken istediği nitelikte yapıtlan bulamaz. Türki-
ye'de birçok yayıncı ve dağıtımcıdan, çalışmanın
pazannın Türkiye'de olmadığı, ailelerin çocukla-
nna bu tür nitelikli bir yayın alma konusunda ıs-
teksiz olduklan ve bu işe para yatırmanın gerek-
sız olacagı cevabını alır. Mainz'de yaşayan Ham-
di Tanses'le karşılaştıktan sonra böyle bir çalış-
manın Almanya'da da yapılabileceğını düşünür.
1997 Kasımı'nda başlayan çalışma sırasında Tan-
ses, yüzlerce şarkı ve türküden çocuklar için en
uygun olanlannı tarar. Geleneksel parçalara yeni
düzenlemeler yapılır, notalan yazılır. Aynca bir-
çok şarkıya sevimli ve eğiticı yeni sözler yazılır.
llköğretim okulu öğrencilenne yönelik 'Çocuk-
lar Binbir Çiçek' adlı bu müzik bılgısı kitabının
resimlennı Mustafa Delioğlu ya-
par. 1999 Martı'nda bıten çahş-
malann ardından kitaba ek ola-
rak 'Çocuklar Binbir Çiçek' ve
TûrkülerVar' adlannda iki kaset ve
iki CD yayımlanır. Tamamen kendi olanak-
lanyla bunlan başaran Mete Bey, aynca eşi
ve kız kardeşleri Işık ve Ufiık Soytürk'le
beraber 'Anadolu Binbir Renk
1
başlığı altında Karagöz ve Haci-
vat - V, 'Karagöz ve Hadvat
-2' ve 'Nemrut Dağı' adlı üç
adet, açıklayıcı bilgiler taşı-
yan boyama kitabını da ço-
cuklann beğenisıne sunar.
-'Çocuklar BinbirÇicek'in
içeriği nedir?
IŞIKSOYTÜRK-Ço-
cuklara sevgıyi. banşı ve
kardeşlıği aşüayan yepye-
ni tûrküler, ezgiler bestelen-
di. Bir tanesi de 23 Nisan
şariası. Çocuklar bir enstrü-
"Çocuklara
knçükyaştan
küitürel yakmbk
vedostluk
duygulannı
vernıek için bu
çabşmalan
yapük.
Vabancuar
kuhünımüzü
bizden iyi bSiyor.
Ha/ıriadıklarrmı/
kendi
kültürümüzü
tamtma yohında
aülan tohumlar."
man çalıyorlarsa kitapta yer alan notalara bakıp
kendileri de müziklerini çıkarabiliyorlar. Kaset
ya da CD'lerden yuva çocuklan şarkılan dinle-
nerek yararlanıyor. Kitap kaliteli kâğıda basıldı.
Çeşıtlı çalgılann tanıtılması gibı müzik bügilen-
ni de içeriyor. Tanıtım amacıyla çeşıtlı kurumla-
ra dağıtıldı. 23 Nisan şenlikleri için pek çok sipa-
nş alındı Türkiye dağınmı yeni yıldan itıbaren baş-
ladı. Kitabevlerinde de satılıyor. Bize çok büyük
rakamlara mal olan çahşmalar anne babalar tara-
findan beğenilsin ki çocuklara ulaşsın istiyoruz.
- Ulkemizde rastlamadığınıız tûrde açıkla>ıcı
bilgiler taşı>an boyama kitaplarrvla karşüaşmak
sevindiricL.
SOYTÜRK - 'Anadohı Binbir Renk' serisinde
kendi kültürümüzle ilgilı değerlen tanıtmak iste-
dik. Çocuklar Tarzan, Mickey Mouse, araba, çi-
çek değil de Hacivat-Karagöz gibı bize ait zen-
ginlikleri boyasınlar ve küçük yaştan itıbaren öğ-
rensinler ıstedik. Çızimlennı kız kardeşım yaptı.
Metinleri, Ünver Oral'ın kitabından alıntıladim.
Ingılızcesı okullardan aldığımız istek doğrultusun-
da hazırlanma aşamasrnda. 'Nemrut Dağı'nda da
pek çok şeyin ılki var. Heykellenn yapılmasının
arduıda hangı felsefenın yattığı da kitapta masal-
sı bir dille çocuklara aktanlıyor.
Ahnanca ve Türkçe olmasının nedeni Abnan-
yada basılması. Oradaki Türk çocuklannınyanı
sıra Ahnan çocuklan da yararlansın istedik. "Ül-
kderi, mflletlerive insanlan birbirine ba^ayan, ya-
pılan anlaşmalar değil, karşıhkh duvulan duvgu- -
laröVdan yola çıktık. Çocuklara küçük yaştan iti-
baren kültürel yakınlık ve dostluk duygulannı
vermekiçinbuçalışmalanyaptık Yabancılar kül-
türümüzü bizden iyi biliyor. Bizim hazırladıkla-
nmız kendi kültürümüzü tamtma yolunda atılan
tohumlar.
Yabancılann kavradığı kültür bılıncı bizde yer-
leşmiş değil. Lngilızler ilkokulda çocuklanna ilk
tanm aracının nerede bulunduğu sorusunu yö-
neltiyorlar. Cevap Türkiye'de. Bunu bilmeyen ço-
cuğu sınıf geçirmiyorlar. Pekiyi. bunun önemi
ne? Tarıma başlamak demek bir yere başlamak,
toprak sahibi olmak ve bunu koruma bilinci, yer-
leşik kültürün oluşması, bugünkü devletlerin oluş-
masının ilk adımı demek.
'Dondurulmuş Şeftali'nin yazan Espido Freire îstanbul'a geldi
Kıızeııler atalamıııı sırları peşinde
BARIŞ BEHRAMOĞLU
Genç yaşında üç romana imza
atan lspanyol yazar Espido Freire,
GüncdYaymahk'tan çıkan yeni ro-
manı 'DonduruhnuşŞeftalOer' için
Türkiye'ye geldi.
1975 yılında Bilbao'da doğan Fre-
ire, 1999 Planeta ödülünü alan bu
kitabında, Elsa adındaki iki kuze-
nin, babalannın ve büyük dedele-
rinin sırlarla dolu yaşamlannı keş-
fetoelerini anlatıyor. Fantastik ede-
biyata büyük bir ilgi duyan yazar,
genç edebiyatçılar arasında yaygın
olduğu gibi 'gerçekçflik' peşinde
koşmadığını söylüyor. Her kişinin
3yu bir öyküsünün yer aldığı bu ro-
tnanda, bir de masal dikkatleri çe-
kiyor. Elsa adında birprensesin kut-
sal kaba bekçilik eden bir şövalye-
ye âşık olmasını ve daha sonra terk
edilmesıni işleyen bu epik efsanc-
• Fantastik edebiyata büyük bir ilgi duyan lspanyol
yazar, genç edebiyatçılar arasında yaygın olduğu gibi
'gerçekçilik' peşinde koşmadığını söylüyor.
nin gerçek bir hikâye olup olmadı-
ğım sorduğumuzda, Freire şu ceva-
bı veriyor: "Kitaptaki masal, bir
önceki khaplanmın ahnnlanndan
meydana gekfi."
Ingilizfilolojisibölümünden me-
zun olan genç yazar, tspanyol ede-
biyatına yeni bir yazım türü getir-
diğini söylüyor. Bunu yaparken în-
giliz edebiyanndan etkilenip etki-
lenmediği sorusunu kendisine sor-
duğumuzda, "Kesinlikle evet" ceva-
bını ahyoruz. Öykünün görselliği-
nin ağır bastığı gözlenen 'Dondu-
rulmuş ŞeftahTer'ın, rahatça sine-
maya aktanlabileceğini söyledıği-
mizde ise bunun kesinlıkle doğru ol-
duğunu belırtiyor.
Beş yaşını bitirdiğinde, ablasının
onu kütüphaneye götürmesiyle ki-
tap aşkı alevlenen Freire, yazdığı za-
man belli bir plan program izlemı-
yor. "Bir fikir ya da bir öykü akb-
ma geldiği zaman hemen oturup
hissetiklerimi kâğıda aktanyorum"
diyen yazar, dilın kendisiyle yanı söz
dizimiyle ilgilendiğini de ekliyor.
'Dondurulmuş Şeftaliler'ı okuma-
ya başlayan biri, birdenbire net bir
öykü ağı içerisinde bulamıyor ken-
dini. Her şey sayfalar ilerledikçe
meydana çıkıyor ve Freire'nin de-
diği gibi yap-boz kendini tamamlı-
yor, merak gideriliyor. Büyükan-
nesinin kendisine küçükken sürek-
li masal okudu*rrıu efeoiıclcr <ııı-
lattığmı söyleyen Freire, o zaman-
dan bu zamana sürekli hayal kurdu-
ğunu ve çoğunlukla yazdıklannın bu
şekilde ortaya çıktığını beurtiyor.
Romanında üç kuşak arasındakı iliş-
kileri de anlatan yazar, bu şekilde
insanlann, karanlık yanlanna de-
ğindiğini ve bu yolla toplumda ya-
şanan sosyolojik dalgalanmalann
altını çizdiğini vurguluyor.
Yaşadığı Bilbao'nun, Madrid ve-
ya Barcelona'dan çok farklı olduğu-
nu, bu farkın da kitaplannı etkile-
diğıni belirten Espido Freire'nin di-
ğer kitaplannın adı, 'tıianda' ve
'Donde siempre es Octubre' (Bu
Ekim Nerede Kaldı). K. Kavafis'in
"Yeni bir ülke bulamazsın. başka
bir deniz bulamazsın. Bu şehir ar-
kandan gelecektint'' şiuıyîe başla-
yan yeni kitabı, bu dizelerle kitabı
özetliyor diyebiliriz; unutma isteği,
yiunİRiişlik ve ölüm. Kitabında üç kuşak arasındaki ilişkileri anlaOyor.
KUŞBAKIŞI
MEMET BAYDUR
Genel Kültür Oyunları
Geçen pazar Kuşbakışı'nı postmodemci "bi-
limcilerden' söz ederek bitirmiştik.Fızikyadama-
tematik sorunlannı dilsel biçimlendirmelere indir-
gemeye meraklı kişilerden söz etmiştik. Luce
Irigaray, fiziğin bir bölümünü "eril" olarak ta-
nımlayıp eleştiriyordu ve akışkanlar mekaniğinin,
katılar mekaniğine göre daha az gelişmesini, ka-
tılığın erkeklikle, akışkanhğınsa dişilikle özdeş ol-
masına bağlıyordu.
Bu bir görüştür ve bilimle yakından uzaktan her-
hangi bir ilişkisi yoktur. Bayan Irigaray'ın tersine,
âdet görmenin genç kadınlarda temel geometri
kavramlannı anlamayı zortaştırmayacağını bil-
mek gerekiyor diye bitirmiştik yazıyı.
Benim Kuşbakışı yayımlandıktan bir gün son-
ra George Batchelor'un öldüğünü okudum bir
Ingiliz gazetesinde. Profesör Batchelor, bir uygu-
lamalı matematik profesörü. Akışkanlar mekani-
ği denilen disiplinin dev isımlerinden biri, bir bü-
yük bilim adamı. Evreni anlamamıza katkısı bü-
yük bir bilim adamı. Yapıtlan ve etkisi doğal ola-
rak çogunluk tarafından pek bilinmiyor. Bir Iriga-
ray ya da Baudrillard kadar adı geçmiyor akış-
kanlar konusunda. Hiç kimse "akışkanlar meka-
niğini" birinci elden ve derinlemesine bilmek zo-
runda değildir elbette. Bu konu da bütün fizik ve
matematik sorunlan gibi büyük bir sabn, derin bir
bilgiyi ve dikey bir okumayı zorunlu kılar. Gülünç
olan bu konularda bilgi sahibi olmadan atıp tut-
maktır. Akışkanlar mekaniğinden söz edecekse-
niz, Profesör Batchelor'un 1956 yılında kurup
kırkdörtyıl boyuncayayımladığı "Akışkanlar Me-
kaniği" dergisinin bir iki ya da üç beş sayısını oku-
manız gerekir. Kırk dört yıl bir tek konu üstüne
bir jurnal yayımlayan insanı bir tarafa bırakıp ken-
di 'akışkanlannızdan' söz ederseniz, mesele bi-
limin aydıntığmdan çıkar. Bilimin aydınlığından
çıkmış bir mesele ise dogal olarak postmodern-
dir. Orada herkes, aklına gelen her şeyi canının
çektiği gibi yazıp söyleyebılir.
•••
İstanbui DevletTiyatrosu'nun sahnetediği, Sa-
lop Sabancı'nın hayatını anlatan Patron isimli oyun
yüzünden çıkan olaylan okumakla, seyretmekle
geçti bu hafta. Dostlanmın tümü büyük bir hü-
zün ve sıkıntıyla bakıyorlar bu duruma. öyte ya,
Shakespeare, Moliere, Çehov, Ibsen, Piran-
dello gibi ustalan ögrenerek yetiştirilen tiyatro-
culanmız, böylesine zortu bir eğitimden sonra
Sabancı'nın hayatını oynamaya zorunlu kalıyor-
lar.
Devlet Tıyatrolan ve Kültür Bakanlıgı, eski de-
ğerli yöneticilertyie, içinde çalışanlann çoğu ile kar-
şı karşıya. Basının büyük bölümüyle karşı karşı-
ya. Tümüyte bağımsız bir kuruluş olan İstanbui
Kültür ve Sanat Vakfı ile karşı karşıya. Bütün bun-
lar yetmiyormuş gibi, bir tiyatronun kesinlikle
yapmaması gereken bir şeyi yapıyoriar şimdi:
Seyirciyı de karşılarma alıyoriar.
Gazetelerden okudum, genel müdürlük Sayın
Reflk Erduran'ın yeni oyununun galasında, sah-
neden bir bildiri okutup seyirciyi haşlamış.
Seyircilerin oyuna gösterdikleri tepkiden hoş-
lanılmamış bildiriye göre. Oysa seyirci bildiğimiz
kadanyla diğer seyircileri rahatsız etmemek ko-
şuluyla her türlü tepkiyı göstermekte özgür olma-
lıdır. Buna beğenmediği oyunun sonunda sah-
neye domates atmak da dahildir. Yuh çekmek de.
Bu tepkileri "kendi içimizde ve dışımızda yandaş-
lar bularak elli yıllık demokrasi ve lalklik bekçişi
bir devlet kurumunu çökerterek kapattırmaya
çalışanlann gösterdiğini" söylemek son derece
vahim bir yanlıştır.
Hiç kimsenin Devlet Tiyatrosu'nu çökertmeye,
kapattıımaya niyeti, isteği yok. Aynca, Devlet Tı-
yatrolan laikligin ve demokrasinin bekçisi değil-
dir, olmamalıdır. Devlet Tiyatrolan en iyi, en kali-
teli, evrensel tiyatronun özgürce yapıldıgı bir özerk
kurum olmalıdır yalnızca.
Oyun yazarlığımın yirminci yılı bitti. Bu süre
içinde kim bilir kaç genel müdür, kaç küttür ba-
kanı, kaç genel sanat yönetmeni, kaç başdrama-
turg gördüm. İlk kez herkesle biriikte, seyircisini
de karşısına alıp haşlayanı görüyorum. Oyleyse
bir tek Sabancı oyunu yetmez diyorum; artık bir
Rahmi Koç oyunu, bir Cavtt Çağlar oratoryo-
su, bir ihsan Doğramacı operası da yazılıp sah-
nelenmelidir Devlet sahnelerinde. Nasıl olsa kad-
romuzda bu oyunlan yazacak bir ya da iki yazar
bulunur.
BUGUN
• MEBA SANAT EVt'nde, saat 13.00'te
'Gefeneksd Türk Tryatrosu' başhklı söyleşi
gerçekleşecek. (54713 35)
• CRR'de, saat 19.30'da 'Beriba' Çocuk Vokal
Topluluğu'nun konseri yer alacak. (232 98 30)
• AKM Konser Salonu'nda saat 18.30'da Dübağ
Önvural (viyolonsel) ve Emine Serdaroğhı'nun
(piyano) Bolluca Çocukköyü yararına verecekleri
konser izlenebilir. (251 56 00)
• BtLGt'de saat 14.00'te Bunud'in
'Burjuvaa'nin Gidi Çekicüiği', 17.00'de
DiOllo'nun 'Gerçek Sanşm' adlı fümleri
seyredilebilir. (216 23 15)
İŞTANBUL FİLM FESTİVALİ'NDE BUGÜN
• EMEK'te 12.00 ve 19.00'da 'Savaş Alanı',
15.00'te 'VeBe^kSallanacak', 21.30'da
'Rembrandt' izlenebilir. (293 84 39)
M ATLAS l'de 12.00 ve 19.00'da 'Üç Mevsim',
15.00 ve 21.30'da 'Götür Beni' gösteriliyor.
(252 85 76)
• ATLAS2de 12.00'de 'ÇocuklarGeriDöner',
15.00'te 'Sev Beni', 19.00'da 'Kerkenez', 21.30'da
'Puslu Manzaralar' izlenebilir. (252 85 76)
• ALKAZAR'da 12.00 ve 19.00'da 'Kontrol
Nokta*', 15.00 ve 21.30'da 'Rastgek Bahhazar'
gösteriliyor. (293 24 66)
• BEYOĞLU'nda 12.00 ve 19.00'da 'This Has
Been Done Before + Şaşırücı Takeshi Kitano',
15.00 ve 21.30'da 'Cezayir, Herşeye Rağmen
Hayat+ SöyfcşT ızlenebüir. (251 32 40)
• REKS'te 12.00'de 'Judy BerUn', 15.00'te
'tmparator veKatil', 19.00'da 'Erveda Sevgui
Yuvam' ve 21 30'da 'Seksin EinsteinV
görülebilir. (336 0112)