Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 20 NİSAN 2000 PERŞEMBE
DİZİYAZI
Pusula gibi değw ı
S0LGE1ECEGI
TABTI$IYOR
ORAL ÇALIŞLAR
BARIŞDOSTER
-12-
FELİPE GONZALES
(tspanyol Sosyalist Partisi ûderi)
D
emokrasınin iyıleştirilmesi, ba-
na her zaman sosyalizmin doğ-
ruya en yakın tanımı olarak gö-
rünmüştür. O nedenle sosyaliz-
min. özgürlûkten yoksun olarak tarihsel or-
taya çıkışlan benim için her zaman insan-
lann özgürlüğe kavuşturulması yönündeki
amaçlanmıza ıhanet anlamına gelmıştir. Ta-
rihsel görevimızin bır hedeften çok bir yol
olarak tanımlanmasının nedeni'de budur. Si-
yasal fikirlerın. cennet benzeri sonuçlar
sunmaya çahşan teolojılerle sıstematikleş-
tinlmesı. komünıstlerin ya da faşistlerin
yaptığı gibı her şeyi kapsayan transandan-
tal, dinsel algılamalara benzer.
Geriye dönüp bakacak olursak,
siyasal, ekonomik ve sosyokül-
türel demokrarikleşme çabala-
nmızın 20. yüzyıla damgasını
vurmuş olduğunu görürüz. Yük-
seliş ve düşüşlerle dolu, ancak sü-
reğen olan ve insanoğlunun gi-
derek daha özgür kılmmasını he-
defleyen bu mûcadelede yalnız
olmamamıza rağmen bu müca-
delenin odak noktasını bizler
oluşturduk.
Temsili demokrasi. sansürlü ve erkek ege-
men bır dönemden, kadın ve erkeğın oy
vermesini ve kaülımını saglayan evrensel-
Hk dönemine geçiş yapmıştır. Yüzyılın ba-
şından bu yana süren ve demokratik sosya-
lizmin eşitlıkçi felsefesimn önemli bir kıs-
mını devralan feminist hareketin katkısı,
derin bir kûltürel transformasyondan son-
ra paylaşımcı demokrasi yolunu izleyen
"Baüh" ülkelerdeki solun bu talebe sahip
çıkmasını sağlamıştır.
Sanayi devrimiyle birlikte gelen piyasa
ekonomisı sosyal bir boyutun varlığıru ka-
bul etmiştir. Bu durum, yalnızca işçiler açı-
sından değil, aynı zamanda tüketıciler açı-
sından geçerlidir ve sosyal demokrat hare-
ketin ve diğer ilericı hareketlerin hem mu-
halefetteki hem de iktidardaki bastırmala-
n sayesinde ortayaçıkmıştır. Bu, 're&hdev-
leti' olarak bilinen sosyal kaynaşma tabanı
üstünde yükselen ve piyasalann demokra-
tikleşmesi olarak nitelendırilebilecek olan
bir olgudur. Bu sosyal boyut, aynı zaman-
da sanayi toplumunda piyasa ekonomisı
modelinin sürdürülebilir kılınması açısın-
dan da kilit unsur olmuştur.
Gelişen sosyal adalet ile birlikte özgür-
lüklerin elde edilmesı yolunda venlen sü-
rekli savaş, sanayi devriminin piyasa eko-
nomısinin, kendısini hızla gerekli sosyal
boyuta uyumlu kıldığı bir toplum yaratmış-
tır. tkinci Dünya Savaşı'ndan sonrakı otuz
parlak zafer yılı olarak bildiğimız büyük
başan işte budur.
Sanayi devriminden teknoloji devrimine
hızlı bir geçiş ıle belirlenen bir cag değişi-
mıyle karşı karşıyayız. Bu değişimin içeri-
sindeki en önemli unsur enformasyon dev-
rimidir. Bu değişimin ilk adımlan, finansal
ve ekonomik gücün giderek büyük grupla-
nn elinde daha fazla yoğunlaştıgını, temsi-
li demokrasi ile siyasetin rolünün zayıfla-
dığını ve sosyal eşitsizliğin sürekli olarak
arttığını gösteriyor.
Meslektaşımız Francisco Pfena Gomez'in
kişiliğine ve yaptıklanna duyduğum saygı
nedeniyle cenaze törenine katıldığımda Os-
lo toplantısında dayanışma ile ilgili olarak
dile getırmiş olduğum bir fikri anımsatmış-
tım. Şımdi, kendimi tekrarlama pahasına
da olsa aynı fîkri burada yıne dıle gerirece-
ğim. Dayanışma, temsil ettiğimiz hareke-
tin başlangıcında, sınıflararası dayanışma ya
da bir başka deyişle, fabrikada, mahallede,
aile içerisinde ve okulda paylaşılan bir ya-
şam deneyiminden doğan dayanışma ola-
rakalgılanıyordu. Somutbir deyişle, tüm ha-
yat çevrimi içerisinde nesılden nesile ve be-
şıkten mezara sürüp giden bır dayanışma.
Sanayi toplumunun üretim sistemine öz-
gü bu yaşam deneyiminin paylaşımı, gün be
gün yaşanan kûltürel, eğitimsel boyutlan ile
birlikte enformasyon devrimi olarak da an-
laşılan teknoloji devriminin etkisiyle deği-
şime uğruyor. Bu dunımu, yapılan işin ken-
disinde, endüstriyel ılişkılerde ve sosyal
alışkanlıklarda da görmeye başlıyoruz. Iş-
çi artık makinenin bir parçası değildir; çün-
kü üretim hattı ortadan kalkıyor ve böyle-
likle o, sanayi devriminden önceki zaman-
larda çobanın hayvanlan iş araçlan olarak
kullanmasına benzer şekilde "makinelerin
çobanT haline geliyor. Çahşan kişı açısın-
dan onur kazandıncı bir yanı olan bu olgu
'İrticanın
kaynağı
halk değil'
ALPASLAN IŞIKLI
(Oğretim Öyesi)
- - l - Yeryüzönü, değneksizdöiâşiP *'
bileceği birfcüresel köy konumuna
getirmeyi önemli ölçüde başarmış
olan uluslararası sermaye, yeni bir
tûr imparatorluk dönemini başlatmış
bulunuyor. Küresel totalitarizmin
çığırtkanlan, etekleri zil çalarcası-
na ideoiojilerin sonunun geldiğini
ilan ediyorlar. Oysa, küresel impa-
ratorluğun kendisinin insanlık tari-
hinin en bağnaz ideolojilerinden bi-
risi olan yeni liberalizm üzerine giz-
lemeleri mümkün değil. Topyekûn
insanlık açısmdan sosyal ve ahlaki
çöküşü de beraberinde getiren bu
durum nasıl son bulacaknr? Genekü-
reselleşme ideologlannın savladık-
lan gibi "tarihiıı sonu"nun geldigi-
ne, dolayısıyla bu durumun ebedi-
yete kadar süreceğine mi inanaca-
ğız? Geçen asnn başuıda ulusumuz,
1917'nin ardmdan 1919'dabaşlat-
tığı Kurtuluş Savaşı zaferiyle, vak-
tiyle Roma Imparatorluğu'na karşı
ayaklanmanın başım çekmiş olan
Spartaküs'ü anımsatan bir rol oyna-
rruştı. Türkiye, bu sabıkasından (!)
ötürü ve tarihsel ve coğrafi özellik-
leri dolayısıyla, yeni dünya düzeni
imparatorluğu döneminde debır lür
Spartaküs rolü oynayabilir mi? Bu
olasıhğa karşı gereken önlemlerakn-
mış, uygun bir nezarethane de bu-
lunmuştur. Bu nezarethane, Avrupa
Bırlığı'nin kapısmdaki bekleme oda-
sıdır. Ülkemizi yönetenlerin, Avru-
pa Birliği'ne dahıl edilme tutkulan
ve hayalleri, bu bekleme odasında
çok ağır koşullara boyun eğmeye
hazır olarak beklememizi sağiama-
ya yetmektedir. Bunun için hiçbirka-
rar organına katılmadığımız, ancak
her türlü karanna kendimizi tabi kıl-
dığımız gûmrük birliği denilen hal-
-, **• —
kayı boynumuza kendi elierimizle
geçirmiş bulunuyoruz. Bunun ar-
dmdan Ege ve Kıbns ile ilgili taviz-
ler gelmektedir. Bu arada Demirel,
"Tbıp'unbüyügûheyt>ede''demış-
tir.
2-Etnik bölüculükle Yugoslavya,
cehennemmisali birkaos yaşayıppa-
ramparça olduktan sonra, ünlü ikti-
satçılardan Branko Horvat, bir ya-
zısında da bu duruma nasıl siirük-
lendiklerini şöyleanlatır: "Önceül-
kenin Hırvatistau ve Sfcrvenya ^bi
zengin bölgelerindeki egemen un-
suriann zihni çefinmiştir. Avrupa fle
avantajh birffişkiiçine girmeleri için
yoksul bölgeteri sırtlanndan atma-
bın gercktiğine ikna edilmişlerdtr.
Somında,etniktemizlik denfleıı vah-
şete kadar varan acsfa oiayiann ge-
kn-tmaian beHrteyici roi oynamış-
PKK, Sevr'i diriltmek için kan
döktüğünü defalarca açıklamıştı.
Sevr, dün kimin yaranna ise bugün
de onlann yaranna olabilir. Kesta-
neyi ateşten alanın yemesi kural de-
ğildir.
Hhter, 2. Dünya Savaşı öncesin-
de patlak veren ekonomik sorunla-
nn ka>Tiağı olarak Yahudileri gös-
termiştı. Bugün de etnık unsurlar, ka-
pıtaJizmin ve yeni dünya düzeni ege-
menlennin bu temelde dayarüklan
modelin ayıbını kapatmak için bir
incir yaprağı gibi kullanmaktadır.
3- Irticanın kaynağı halk da de-
ğildir, halkm dinsel inançlan da de-
ğildir. Irticanın kavnaği dün neyse
bugün de odur. Dün, Kuvay ı Milli-
yeciler, ŞeyhSaid'in ve SaâMdh'nm
arkasındaki emperyalist tertipleri
isabetle açığa çıkarmışlardı. FaHh
Rıfla, öncelikle tehlike olarak "rf-
tindir şapkanuı üzerindeki sank"
üzerinde durmuş, "en büyük garp
düşmanı garptar" demişti. Bugün
ise her şe>r
zaten açıkta oynandığın-
dan, görmez için yalnızca görmek
istemek yetebilir: Kaplan, nerede
palazlandmldı. Kemalizmin ycrini
almak üzere " nnnh tstam" nereden
pompalandı?..
7 SORU
"Sol, dünyada ve Türkiye'de
geleceği tartışıyor" yazı
dizisini sosyalist, sosyal
demokrat aynmı yapmadan
herkese aynı sorulan sorarak
hazırladık.
Işte sorduğumuz 7 soru:
1. Türkiye - AB îlişkileri.
2. Kürt Sorunu / Güneydoğu
Sorunu.
3. Siyasal îslam / Şeriat.
4. Kadın Somnu.
5. Çeteler ve Devlet.
6. Medya.
7. Sosyalizmin / Sosyal
Demokrasinin Geleceği.
yaygm işsizlığe yol açıyor. Aynı zamanda
eğitim sistemini, sosyal ilişkileri ve hatta ki-
şinin kendi ailesi içindeki ilişkilen de kap-
sar şekilde, içinde yaşamakta olduğu top-
lumun yaşam biçimi de değişiyor.
Dayanışma düşüncesi, yeniden dağıtım-
la ve Baü kültürü açısından da maddi zen-
ginliklerin yeniden dağıtımıyla bütünleş-
miştir. Özelde ise küresel boyutta bir plan
temelinde, aşın yoksulluğa ve hastalığa kar-
şı verilen bir savaşa dönüşüyor. Gelışmış top-
lumlanmızm bağnnda bız bunu "refah dev-
leti" dediğimız şeyin sürdürülmesiyle ıliş-
kilendinyoruz. Eşitsizlikleri azaltmaya yö-
nelik bir yeniden dağıtım anlamına gelen da-
yanışmanın temelinde bir değişiklik yapıl-
ması gerekmiyor. Fakat hem toplumlan-
mızda hem küresel ölçekte daha üst düzey-
de bir kaynaşma yaratmak için nelenn ye-
niden dağıtılması gerektıği yeni gerçeklik-
lerin ışığında analiz edilmelı ve böylelikle
ışlerlıği olan öncelikler ortaya çıkanlarak
bunlann yeni ekonomik ve sosyal gerçek-
liğin içerisinde varlıldanru sürdürmesi sağ-
lanmalıdır. Yoksulluğa ve onun en sefil bir
ortaya çıkış biçimi olan açlığa ve hastalık-
lara karşı yürütülen mücadele, eğitimin ve
teknolojinın yeniden dağıtımı yapılmadık-
ça ve kişisel girişim yetenekleri geliştiril-
medikçe başanlı olamaz.
Ne var ki, küreselleşmenın ve teknoloji
devriminin yeni gerçeklığınin ürettiği ve
giderek kötüye giden farkhlaşmalar bizi ye-
ni çözümler aramaya yönelteceğine, savun-
macı bir tutuma ve giderek artan bir asabi-
yetle klasik çözümlerde ısrar etmeye yö-
neltiyor.
Emperyalizmin
aracı şeriat
SENAL SARIHAN
(Avukat}
1-) AB'ye girrne sorunu, bugün ülke-
mizde demokrasinin kurumsallaşması-
nın otmazsa olmazı gibi sunulmaktadır.
Oysa bir ülkenın demokratikleşmesi ve
gerçek anlamda insan haklanna dayalı
bir hukuk sistemine kavuşmasında temel
dinamikler, ülke halkı ve demokratik ku-
ruluşlandır. Bugün pek çoğumuz, ülke-
lerin gelişmesindeki temel etkenin kendi
gücüne güvenmek olduğunu unurmuş gö-
rünüyoruz. Neredeyse bugün "refonn"
adına yapılan her şey, "AB istiyor" anla-
yışı ile yapılıyor. Oysa, iyi ve doğru olan-,
lan önce Türkiye Cumhuriyeti yurttaşla-
n istemektedir. Unutmayalım ki AB, esas
olarak sermayenin ittıfakıdır. Bu ıttifak
,t içinde eşit durumda olmayanlann büyük
" sıkıntılarla karşılaşacağı açıktır. Eşitler
arasmda kunılmamış birlikler, daima
olumsuzluklara gebedir.
2-) Bugün dünyanın pek çok yennde em-
peryalizm, halklan din ve milliyetler te-
meli üzerinden birbirine düşürmeye, kır-
dırmaya çalışıyor. Ûlkemızde, özellılde son
on yıldır yoğun biçimde yaşanan boğaz-
laşma, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlan-
nın istemi değildir. Kürt ve Türk etnik kö-
kenli insanlanmiA Ulusal Kurtuhış Sava-
şı'nda, bağımsızlık için omuz omuza sa-
vaştılar. Bu geçmış, onlann birbirlerine
kurşun sıkmalanna, hatta sırtlannı dön-
melerine dahi izin vermez. Yakın geç-
mişte yaşanan olumsuzluklar karşısında,
kurtuluşu, "büyük" devletlerin ellerine
terk eden ve Türkiye insanınm duygula-
nnı yok sayan anlayışlan taşıyanlann,
önemli bir bölümü, bugün yanlış yaptık-
lannı açıkça ifade ediyoriar. Çözüm, bir-
lik ve kardeşlik bilincinden doğacaktır.
3-) Şeriat, emperyalizmin Cumhuriye-
ti yıkmak için kullandığı paslı bir araçtır
ve iktidara gelmesı, başta kadınlar, ay dm-
lanma ateşi ile yürekleri ve bilinçleri ay-
dınlanmış tüm halkı. ortaçağ karanlığına
mahkûm edecektir. Demokratik ve laik hu-
kuk sisteminin lezzetini bilenleri, bu tat-
tan uzaklaştırmak istemek, özünde bir
uçuk maceradır. Kubüay'dan, Madımak'a
şeriatçıların her saldınsı, dirençle geri
püskürtûldü. Ancak, son dönemde, özel-
likle sol kesirnden kimi arkadaşlanmı-
zm, şeri dûşüncelerin ve örgütlenmelerin
yayıhnasmı bir demokratik olgu olarak ni-
telemeleri ve bu kesımlerin birlikte dav-
ranmalan, açık bir yanılgıdır.
4-) Olkemizde kadınlar, Cumhuriyet
devrimleri ile özgürteşmelerinin yasal te-
meline kavuştular. Medeni Yasa; özellik-
le kadmlar için en önemli yasal kazanım-
lardan biridir. özellikle yasanın gerek-
çesi, TC'nin yeni rehberinin bilim oldu-
ğunu açıkça vurgulamaktadır. Cumhuri-
yet devriminin yanm bırakılması, ülke-
mizde kadın sorunlannın çözümünü en-
geHerruştif.Bugün kadınlar,fcemKovay-at>
ı Milliye ruhunun bağımsızlıkçı kim{i|j-;;?
ni hem de Bahriye Üçok'larm laik düşürt- '
cesini rehberalarak mücadele edıyor; salt
kadın haklan değil, genel demokratik is-
terrdere ilişkın mûcadelede de yoğun bi-
çimde yer alıyorlar. Kadınlar, kendi öz-
gün sorunlannı ihmal etmeden, gerçek
kurtuluşlaruun bağımsız bir ülkede, bir bü-
tün olarak halkın özgürleşmesi ile müm-
kün olduğu bilincı ile mücadele ediyor-
lar.
5-) Türkiye 'deki çeteleşrne ve devletin
çeteleri kullanması. Türkiye'nin NATO'ya
girişi ve kontrgerillamn kuruluşu>ilebaş-,
ladı. Emperyalizme bağımlılıktan kurtul-
madıkça bu sorun çözülmeyecektir. Çe-
telerin en etkin olduğu dönem, dışarıya
bağmüılığm en fazla olduğu 12 Mart ve
12 Eylül sonrası dönemidir.
6-) Medya, büyük oranda tekelleşmiş
ve dışanya bağlı hale gelmiştir. Halkm ıs-
temlerini dile getiren basm organlan par-
makla sayılacak kadar azdır. Basının ar-
kasındaki maddi güç, çoğu kez hukuk il-
kelerini yok sayan, haber verme görevi ye-
rine dedıkodu üreten ve bilinç kanştıran
yeni bir medya anlayışmm yaratılmasına
neden olmuştur. Bu konuda evrensel il-
keler ışığında hukukçulardan başlayarak
yeniden düşünmeye gerek var.
7-) insanhğın kurtuluşu, sosyalizmle
mümkündiir. İnsanlık bu gerçegi yeniden
keşfedecektir. Türkıye'de bugünkü sosyal
demokrasi, büyük ölçüde Kemalızmden
kopmuş, Avrupacı. özelleştirmeci bir sos-
yal demokrasi haline gelmiş, kaderinı de
dünya sermayesinin kadenne bağlamış-
tır. Bugün sosyalistler, Kemah'stler, ulu-
sal güç birliği için tüm bağımsızlıkçı güç-
lerbirleşmek zorundadırlar. Kurtuluş Sa-
vaşı'nda uygulanan politikalara yeniden
şiddetle gereksinim vardır. Türkiye'de
sosyalistlere ve sosyal demokratlara ge-
reken ruh, Kuvay-ı Milliye ruhudur.
nr
m Türkiyeiçin ütopyadırProf. M.TAHİR HATİPOĞLU
(Tüm Öğretım Üyeleri Derneğı Genel Başkanı)
Türk solu, geleceği ciddi şekilde tartışmalıdır. Tür-
kiye"nın geleceği soldadır. Sağ, elli yıldır iktidar-
dadır. Bugünkü çıkmaza sağla ulaşılmıştır. Bu çık-
maz; ödenmesi güç borçla, tam bağımsızlığm yi-
tirilmesiyle, insanlararası eşitsizliğin derinleşme-
sıyle, karnu hizmetlennin parayla satıhnasıyla kar-
şımızdadır. Öyleyse, Türkiye, sol çözüm içinTür-
kiye'ye özgü solu tartışmalıdır. Bu nedenle Türk
solu geleceği tartışmalı ve ulusalcı çözüm yollan-
nı üretmelidir.
Türkiye-AB ilişkileri, Türkiye'nin aleyhine so-
nuç verecektir. AB, Türkiye'ye bakışını daha çok
etnisıte üzerine kurmaktadır. Benzer bakış Tanzi-
mat sonrasında da olmuş ve Osmanlı parçalanmış-
tır. Oysa ki, Türkiye'nin, her zamankinden daha çok
ulusal bütünlüğe gereksinmesi vardır. Öte yandan
Türkiye, insan haklan, hukukun üstünlüğü, de-
mokrasi ve düşün özgürlüğü konulannda AB öl-
çütlerinin çok üstüne çıkmalıdır.
Türkiye'de bir Güneydoğu sorunu vardır. Bu ara-
da Kürt sorunu da vardır. Bu iki sorun iç içedir. Gü-
neydoğu sorunu aşıldığında Kürt sorunu da çözü-
lecektir. Temel sorun ekonomiktir. Bölge halkı iş-
sizdir, eğitimden, sağlıktan ve aydınlanmadan yok-
sundur. Halk Cumhuriyet'i bile yaşamamıştır. Bu
sorunlar çözüldüğünde kendini Kürt olarak ifade
edenlerkendilerini Türkiye'nin aynlmaz parçası sa-
yacaklardır. Benzer olgular pek çok ülkede vardır.
Bunun yanında, Kürtçenin konuşulması, Kürtçe ya-
yın yapılması, özel radyo ve TV yayınlanna izin
verilmesi, Kürtçe kurslann açılması gibi istekle-
rin karşılanmasmdan korkmamak gerekır.
Türkiye'yi tehdit eden en önemli sorun siyasal
tslamdır. Siyasal lslam sorunu bütün diğer sonın-
lann üstündedir. Burada en ufak ödün verilmeme-
lidir. Şeriatı güçlendiren cehalet, taassup ve yok-
sulluk yenilmelidır. Siyasal lslamda insan hakkı,
hukuk ve demokrasi gibi insana kişilik veren çağ-
daş değerler yoktur. Cumhuriyetin altı ok değerle-
rine sahip çıkılmahdu". Ne var ki, ilk yıllardakı ka-
rarhlık, verilen ödünlerle zayıflamış ve Cumhuri-
yet' in en büyük düşmanı kara kuvvet yeniden hort-
lamıştır.
Türkiye, kadın sorununu bana göre aşmıştır.
Aşamadıklan varsa -az da olsa var- aşacaktır. Bu-
gün Türkiye'de yükseköğretim öğrencilerinin yüz-
de 44'ü, öğretim elemanlannın yüzde 34'ü kadın-
dır. Cumhuriyet en çok bu alanda başanlı olmuş-
tur. Böyledir diye sessiz kalınamaz. Kök henüz
toprağm altındadır. Güneşi ve suyu bulduğunda
eskisinden daha gür fişkırabilir.
Türkiye, yıllardır çete ağına tutsaktır. Çeteleş-
me kurumsallaşmıştır. Bu da çok büyük tehlikedir.
Çeteler sağın ürünüdür. Bunun nedeni Türkiye
Cumhuriyeti'nin, kendisini seven, insanlan seven,
eşitlıkçi sol görüşe düşmanlığıdır. Türkiye'de top-
lum önderi sol aydınlann çoğu eziyet görmüştür.
Ne yazık ki bu eziyetçi bakış bugün de vardı. Sol
düşmanlığından sağ çete doğmuştur. Türkiye sol
görüşün eseridir. Medya, Türkiye için hiçbir dö-
nemde bu kadar tehlikelı olmamıştır. Emperyaliz-
min ve işbiriikçileri medyayı kullanmaktadır. Med-
ya artık halktan, kamudan ve insandan yana yazı-
lara ve haberlere yer vermiyor. Özellikle çok sa-
tışlı gazeteler uyutucu yaym yapıyorlar. Bunu her
gün yaşıyoruz. Medya ulusalcı çizgiye çekilmeli-
dir. Bunun ilk koşulu tekelleşmenin önlenmesidir.
Medya bağımsız düşünceye de en büyük engeldir.
Medya beyin yıkama servisine dönmüştür. Halk
medyaya karşı örgütlenmelidır.
Sosyalizm, Türkiye için ütopyadan öteye gitme-
miştir. Günümüzkoşullan böyledir. Şeriat tehhke-
sini aşamayan bir ülkenin sosyalizme geçmesi
mümkün değildir. Hedef sosyalizm olabilir, olma-
lıdırda. Ancak, şimdikı durumda. Türkiye'yi ile-
riye götürecek sol sosyal demokrasiye büyük ge-
reksinme vardu
1
.0 nedenle kendisini solda gören-
ler, sosyalistler ve sosyal demokratlar, Atatürkçü-
ler epeyce bir süre birlik içinde olmalıdırlar. Bu ol-
madığında, çeteleşmiş devletin çızmeleri altında ezil-
me sürecektir. Yaşam bunu dayatmıştır. Olan bize
ve halka olmaktadır.
YARIN: OSCar LafOlitalne (Eski SPD Genel Başkanı), Alaaddln Dinçer (Eğitim-Sen htanbul 2. Bölge Başkanı), Haşmet Atahan (68 'liler Birliği Vakfı Başkanı), EŞber Yağmurderelİ ('Avukat-Yazar