23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18NİSAN2000SAU DİZİYAZI SolMUSTAFA MUSTAFA (Eski Yunanistan Sol Koalisyon Partisi Gümülcine Milletvekili) 1 0 yıl önce Berlin Duvan'nın yıkılması demokrasi zaferi olarak değerlendirilmiş- ti. Ancak o ilk anlann havası kısa zaman- da yok oldu, yeni oluşan toplumsal, po- litik koşullar bu havayı dağıtıverdi. tkinci Dünya Savaşf nın bitiminden 55 yıl son- ra dünya yine yoğun bir güvensizlik ortamında yaşıyor. Savaşın çıkış odağı Avrupa etrafina bir zırh sararak birgüvenlik vahasınadönüşmek is- tiyor, ancak kendi içinde akışkan bir toplumsal değişimi yaşıyor. Geniş kesimler toplumsal dış- lanmaya, tecrite itiliyor. 5 yıl önce Fukuyama. "tarihin sonu"nu ilan ederken bu kadar kısa sürede yalanlanacağına inanmıyordu muhakkak. Doğu Avrupa toplumlarının yaşadığı derin po- litik, ekonomik ve toplumsal krizler, Balkan- lar'daki durum, bir seri savaşa yol açtı ve bütün bu toplumlan on yıllarca geriye götürdü. 21 'inci asnn kitlesel göçler çağı olacağı söy- leniyor. Kuzey-Güney arasındaki uçurum, geliş- kültürünü* I LSL TOTYOR ORAL ÇALIŞLAR BARIŞDOSTER -10- Ç^ağdaş demokratik sol insanların kalplerine hitap edebilecek, esin kaynağı olabilecek; özlemlerini, günlük arzulannı dile getirebilecek yeni bir hümanizmi yaşama hâkim kılmak zorunluluğunda. miş ülkelerle diğer dünya arasındaki derin fark- hlıklar, patlamaya her an hazır bir bombaya ben- ziyor. Çevreye, ortak evimize yapılan geri dönüşüm- süz katliamlar insanoğlunun geleceğini açıkça tehdit ediyor. Bu ve sıralanabilecek daha birçok ciddi, ev- rensel boyutlu sorunlara karşı solun tavn ne ol- malıdır? Friedman, "Proleterler artık barikatlara de- ğil, Disneyland'e gidiyor" diyebilir, ancak kazın ayağı hiç de öyle değil! Duyarlı, çağdaş, transetnik (ulusüstü) bir so- lun varlığı, bu sorunlann masaya yatınlıp tartı- şılması ve olumlu yönde çözüme kavuşturulma- sı için tek mihenk taşı. Ortak bellek (kolektif bellek) ve tarihe daya- h, insanoğlunun ortak kültürüne dayalı bir me- deniyetin, birpolitik-kültürün yaratılması solun acil görevlerinden bıridir. Sol kendine güvene- rek, insana-yurttaşa dayanarak umutla, iyimser- likle, savaşkanlıkla bu sorunlarla boy ölçüşme- lidir. Kûreselleşme sürecinde sermaye uluslara- rasılaşarak sınırlan ortadan kaldınyor, milyon- larca insanı işsizliğe, tecrite mahkûm ediyor, çevre konusundaki tüm ilke ve hassasiyetleri ayaklar altına alıyor. Bu gerçeklik karşısında solun kendi özlemi- ni, hedefini, kendi politik kültürünü yaratması, öne çıkarması gerekiyor. Birçok insanı, iyiniyet- li savaşkan insanı hayal kınklığına iten geçmiş yanlışlıklanndan, yetersizliklerinden antması gerekiyor. Çağdaş demokratik sol insanların kalplerine hitap edebilecek, esin kaynağı olabilecek; özlem- lerini, günlük arzulannı dile getirebilecek yeni bir hümanizmi yaşama hâkim kılmak zorunlu- luğunda. Çağdaş sol dogmarizmlerden, aforizmalardan uzaklaşarak gerçek anlamda enternasyonalist, transetnik anlayışla yeni yeni birliktelikler, ko- lektiviteler (hem yerel, hem genel) yaratmak zo- rundadır. Talep eden, savaşan, tartışan, kurulu anlayış/- larla boy ölçüşebilerl, aynı zamanda kendini po- pülizmden anndıran, uzak tutan bir sola bugün her zamankinden daha fazla gereksinim var. Ciddi ve inandıncı bir söylemle tekrar heryer- de insanlan reanime ermeli, tarihsel yanhşlan- na, büyük hatalanna rağmen özeleştirel bir yak- laşımla tarihsel süreç icerisinde daha ıyi bir dün- ya düşüncesini yaratan, geliştiren ve kanıyla, canıyla besleyen güç olduğunu hatırlatmalıdır. Cesaretimiz ve gücümüz de var şu soruyu sor- maya! Solun krizinden bahsedenler önce kapi- talizmin krizine cevap versinler, ondan bahset- sinler! Hâkim sistemin avukatlığmı yapanlarne- den işsizliğe, yoksulluğa, savaşlara, ırkçılığa, toplum içindeki eşitsizliklere, bölge ve ülkeler arasındaki uçurumlara, çevre katliamına çare bulamadıklan konusunda hesap versinler, ce- vap versinler. Sorunlar gerçek boyutlanyla gündeme getiri- lip sol savaşkan bir şekilde toplum sahnesinde yerini almalıdır. Değişim kavşağındayız FERİDUN YAZAR (Eski HEP Genel Başkanı) Ç ağ değişiyor, dünya gelişiyor, bi- lim ve teknoloji sınırlan kaldın- yor. Ancak Türkiye bugüne ka- dar uygulanan sistemin yarattı- ğı sorunlan yine aynı sistemle, yani ye- nilenen yöntemlerle değil alışılagelmiş metotlarla çözmeye çalışıyor. Bu da çö- züm yerine çözümsüzlük getiriyor ve gi- derek sorunlan daha da ağırlaştınyor. Jç ve dış kamuoyunun beklediği demokra- tik adımlar atılamıyor ve çözülmesi bek- lenen siyasal, sosyal ve ekonomik sorun- lar, her gün biraz daha büyüyerek toplu- mu ezmeye devam ediyor. Enflasyon ön- lenemiyor, işsizlik giderek büyüyor, sis- temin neden olduğu büyük şehirlere göç dengeleri bozuyor, çete ve mafya toplu- mun yaşamında en büyük tehdidi oluştur- maya devam ediyor. Herkes bu durumla- n sadece kendi açısından eleştiriyor, ama çözüm bulmak için kimse elini taşın al- tına sokmuyor. Türkiye, 21. yüzyıla girerken değîşim kavşağmdadır. Bu kavşağı varolan siya- si partilerle aşma olanağı yoktur, çünkü değışik dönemlerde iktidara gelen ve bi- ri diğerinin kopyası olan bu partiler so- runlann yaratıcısı olan sistemin birerpar- çasıdırlar ve sistemden beslenmektedir- ler. Kendi içinde demokratik olmayan bu partilerin ülkede demokrasiyi kurmalan düşünülemez. Sol anlayışı temsil eden partiler ve oluşumlar veya bireyler de, bugüne kadar verdikleri mücadele sonun- da neden başanlı olamadıklannı sorgula- mamakta ve eski yöntemlerine devam et- mektedirler. Bir araya gelemeyen güçle- rini asgari ilkelerde birleştirmeyen de- mokratik sol güçlerin de sorumluluğu di- ğerlerinden küçük değildir. Ayn örgütlenmelerle güçlerin bölün- mesine neden olan sol, halkın güvenini ka- zanamamış ve destekten mahrum kalmış- tır. Reel sosyalizm bitti veya bitmedi, ama Castro Küba'sı bile artık kapılannı dün- yaya açmak zorunda kalmıştır. Gelecek- te sosyalizm yeniden dünyanın sistemi- ne oturabilir. ancak eğer Türkiye'deki sos- yalistler bugünkü yapılan ile devam eder- lerse korkanm bunun da dışında kalırlar. Herkes kendisini sorgulamalıdır, suçu sis- teme yüklemek de tek başına çözüm ola- maz, kendimizi sorgulamazsak doğru çö- zümleri bulamayız. Türkiye'de sol sürek- li olarak sorunlann tespitini yapıp eleş- tirdi, ama özeleştiri yapmadı ve tespit et- tiği sorunlann çözümüne yönelik giri- şimlerde ortak hareket edemedi veya et- tiyse de yeterli olamadı. Bütün bunlar, birleşik ve güçlü siyasi bir harekete gereksinim olduğunu ortaya koymaktadır. Başanya vannanın siyase- tini, araçfannı ve kadrolannı halkla bu- luşturmak gerekiyor. Bunu yaparken, dış etkenleri önemsemekle birlikte, asıl gü- cö iç dinamiklerle birlikteotoşttırmak ge- fekir. Sistemin değişimini isteyen ister birey ister kurum, tüm demokrasi güçle- ri büyük sorumluluk altındadırlar. Toplu- mun yaşadığı sorunlann çözümünün or- tak adı demokrasidir. Kürt sorunu da de- mokrasinin gerçekleşmesi ile birlikte çö- zülecektir. Sorunlar ortaktır, çözûmler or- tak olmalıdır. Yenilgiye rağmen yeni modeller KEMAL BAL (Eğitim-Sen Genel Başkanı) A B iUşkflerimiz: AB her şe- yin başlangıcı ya da sonu değildir. Avrupa Birliği bir gerçekliktir. Ekonomik ve sosyal ilişkilerimizi AB ya da başka odaklar çözmeyecektir. AB ile ilişki ne "Güneş batmayan imparatoriukla" ne de "korsan" ege- menliği iüşkisi olarak görülemez. Bur- juva anlamda da olsa "demokrasi" ya da "insan haklan normlan" ölçü- sünde daha üst bir zeminde birlikte- lik olarak algılamak gerekliliği var. Daha geniş coğrafyada, daha çok in- sanla beklentilerimizi paylaşmak ola- rak değerlendirebiliriz. Yani insanlı- ğın geliştirebildiği demokratik norm- lan paylaşabilmenin aracı olarak de- ğerlendirmek gerekiyor. »J^ziminsjınınuzaçısındaaAB, ko- şalsûz katıUnarmz gereken bir bifin- çaltı sorunudur. Emekçiler açısından baktığımızda; iyiliklerimizi daha çok emekçiyle paylaşma sürecidir. Kürt sorunu: Öncelikle varlığın kabulü sorunu- dur. Bütünlük icerisinde kimlik, ana- dilde eğitim-öğretim boyutu da dahil çok kültürlülük olarak algılamak ve gereklerini yerine getirmek yaşamın ve demokrasinin gereğidir. Yok say- manın çözüm olmadığı artık görülme- lidir. Banş icerisinde demokratik çözü- mü gerçekleştirmek gereklidir. Siyasal İslam: Yeni bir toplum modelinin yaratıl- masında yüzyıla yakm bir deneme yaşandı. Sonra görüldü ki doğaüstü güçlerin varlığuıa ihtiyaç duyulması geçilememiştir. Dinsel inançlann da- ha uzun süre toplumlan etkileyeceği görülmektedir. Ama hiç kimse kendi inanış kurallannı birbaşkasının yaşam kuralı olarak dayatmamalıdır. Yani dinsel inançlann siyasallaştınlarak topluma dayatılması, bir arada yaşa- mayı zorlaştıracaktır; Talebanlar, Hiz- bullahlar örnekleri yeteri kadar ders- le doludur. Yine bireyin sosyal yaşa- mımn kuıallaruu, bir. başka bireyin inanışınm belirlemesi iddiası obnadı- ğı sürece problem yok. Kadın sorunu: "Sosyalizm gelecek tüm sorunlar çözülecek" mantığının bizi mutlu so- na götürmede yetersizliğini gördük. Kadını haklar düzeyinde yok sayan şe- riatçı mantıgın da nerelere varabile- ceğini yaşanan örnekleriyle gördük. Cinsler vardır. Kadının eşitlik an- layışıyla varlığı toplumu daha üst nok- talara taşıyacaktır. Bugünkü konu- muyla her alanda pozitifaynmcıhk biz- len "insanlaşöracaktırr Çetelervedevtet: devlet varlığını sürdürebildiği ko- şullarda en yaygın, en geniş ve en et- kin örgüttür. Statükonun garantili ko- ruyucusudur. Soğuk savaş koşullan- nın yaşandığı dönemlerde özellikle Batı ülkelerinde devlet içinde oluştu- rulan Gladio tipi yasadışı örgütler, so- ğuk savaş döneminin sona ermesi ile tasfiye edilmış olmalanna rağmen ül- kemizdeki devlet içindeki çeteler de- şifre edilmemiş, hukuk açısından son- landunlamamıştır. 1970'lerde Vietnam'da yaşanan es- rar-eroin kaçakçılığı dahil benzer ge- lişmleler batınlan eroin yüklü gemi- lerle ülkemizde yaşanmışT "Susur- luk" ömekleri tarihırruzdekı simge,ler- den biri olmuştur. Yaşananlann doğurduğu genel tep- ki "Aydınhk İçin Bir Dakika Karan- hk" eylemleri de dahil toplumsal tep- kiler 28 Şubat süreciyle devlet yapı- sı içerisine kanalize edilmiştir. Her şeye rağmen "kadim" devlet anlayı- Yollar hedeflerden önemli SADUNAREN (ÖDP Onursal Başkanı) S osyalizm, insanlann hertürlü baskı ve sömü- rüden annmış olduklan ve dolayısıyla kendi yaşamlannı gene kendilerinin özgürce belir- leyebilecekleri bir toplum düzenidir. Dünya- nın sürekli değişmekte olduğu düşünülürse. böyle bir düzenin nasıl bir şey olduğunun somut bir biçimde ortaya konmasınm güçlüğü, hatta olanaksızlığı kolay- ca anlaşıhr. Aynı nedenle böyle bir düzenin bir çırpı- da gerçekleştirilmesi de düşünülemez. Bu nedenle sosyalizmi vanlacak bir hedef olarak değil de bizi o he- defe götürecek yol ya da süreç olarak düşünmek hiç kuşkusuz daha anlamlı ve geçerlidir. Zaten hayat de- neyimlerimız bıze göstermıştır ki. yollar(süreçler) he- deflerden daha önemlıdir. Çünkü insanlann ömrü he- deflerde değil yollarda geçer (*). Kaldı ki çok defa hedefımize giden doğru yola girmek, bizi hedefımize varnuş gibi mutlu edebilir. Açıktır ki, böyle bir sosyalizme, üretim araçlannın kamulaştınlması ve merkezi plan uygulayarak, yani Sovyet tipi sosyalizm yolu ile vanlamaz. Bunun ne- denlerini sıralamak bu yazının sınırlannı aşar. Sade- ce bu tür sosyalizmin, 75 yılı aşkm bir uygulama so- nunda arkasında eşitlik ve özgürlüğe dair pek bir mi- ras bırakmadan çökmüş olduğunu anımsatmakla ye- tineceğim. Demek oluyor ki, sosyalizm içm yeni bir yol bul- mamız gerekrnektedir. Bu yolun Sovyet tipi sosyalizm gibi kapitalizmin dışında, ona koşut ve rakip değil, tersine kapitalizmin içinde onu sosyalizme dönüştü- recek ve dolayısıyla banşçı bir yol olması gereklidir. Böyle bir yolun temel öğesi var olan topluma sahip çıkmak ve onu yönetmeye talip olmaktır. Bunun yo- lu da toplumsal yaşamın her alanında, fabrikalarda olduğu kadar hastanelerde, okullarda, sendikalarda, derneklerde ve böyle yerlerde çalışanlann yönetime katılmalandır. Buna katılımcı demokrasi dendiğini bi- liyoruz. Bu noktada şunun altını çizerek belirtmek is- terim ki, yönetime katılma, ülke>i sahiplenmenin ya- ni üretim araçlannı kamulaştıımanın başka ve yavaş- lablmış bir yoludur. Nasıl ki sermaye sahipleri. bireyler olarak malla- nnı yönetme hakkına sahipseler, çalışanlar da toplum- sal olarak çalıştıklan yerlerin yönetimlerine katılma hakkına sahiptirler. Aynca çalışanlar ülkenin yöneti- liş biçiminden yöneticilerden daha fazla etkilenirler. Bu nedenlerle bugün de yöneticılerin yetkileri yasa- lar ya da sözleşmelerle az da olsa kısıtlanmakta, bu- na karşılık aynı alanlarda çalışanlann yönetime ka- tılmalan sağlanmaktadır. Genel olarak yönetıcilerin gelirleri yaptıklan iş miktan ile orantılıdır. Çalışanlann yönetime katıl- malan onlann iş alanlannı daraltır ve buna koşut ola- rak kazançlannın (aldıklan payuı) azalmasına neden olur. Bu azalma, çalışanlann yönetime katılmalan arttıkça, yöneticiliği bir imtiyaz olmaktan çıkarabi- lir. Bu da biliyoruz ki sosyalizmin temel bir öğesidir. Sosyalizm insan ve toplum yaşamını bir bütün ola- rak özgürleştirme iddiasında olduğuna göre sadece mal ve hizmet üretimi alanlanndaki sömürü ve bas- kılan ortadan kaldırmaklâ yetinemez. Toplumsal ya- şamın kadın-erkek ilişkileri, ernik köken ve din ile il- gili konulardaki sorunlannı da aynı eşitlikçi, özgür- lükçü ve banşçı anlayış doğrultusunda çözmek zo- rundadır. Eskiden, yani Sovyet tipi sosyalizmin ege- men olduğu dönemde, bunlar toplumun bağunsız so- runlan sayılmazlar ve asıl olan ekonomik sömürü so- runu çözülünce, bunlann da ona bağlı olarak kendi- liklerinden çözülecekleri varsayılırdı. Bugün artık bunun böyle olmadığı anlaşılmış ve bu tür sorunla- nn da ayn ayn ele alınıp çözülmeleri gerektığı kabul edilmiştir. Ancak ne var ki bu yazıda bunlara en yü- zeysel bir biçimde değinmeye bile olanak yoktur. Bu nedenle sadece Kürt sorunu ile ilgili olarak bu sonı- nun evrensel hukuk ilkeleri, uymayı taahhüt ettiğimiz insan haklan bildiri ve belgeleri ve ilgili herkesin öz- şı egemen kılınabilmiştır. Medya: - '.' Holdinglerin tekelinde olan TV ka- nallan ve gazeteler depolitizasyonun ve YDD politikalannın benimsetici- si olmuşlardır. Öylesine yanılsamalara yol açmak- ^fedırlar ki Lşı bile olmayan kişi özel- ** leştirmeyi savunurhalegetirilmekte- dir. Her şeye rağmen çoksesliliği ya- şatmaya çalışan kimi yayin organla- n, toplumu bilgilendirmeyi sürdür- müşlerdir. Ancak sol yayınlar, yaşa- nan süreçte etkileyen olamamışlardır. Sosyalizm/sosyal demokrasi: 12 Eylül 1980 darbesi ve 1990'la- ra gelindığınde yaşadığımız "yeni top- lum modeli" oluşturma deneyimmin yenilgisi büyük bir moral bozukluğu yaratmıştır. Batı toplumlannda sosyal politikalardan vazgeçilmesi de yenil- ginin sonuçlanndan biridir. Uygulamada yaşanan bu yenilgiye rağmen yeni modeller yaratılabilir. Emek örgütlerinin ve emekten yana siyasal oluşumlann uzun vadede bi- reyin özgürleşmesini, kadının top- lumsal yaşamda varlığını, çevrenin korunmasını, yaratılan zenginliğin adil paylaşımını, bilgi ve kültürün ula- şılabilir kılınmasını gerçekleşrirebile- cek politikalan oluşturması gerekir. Ya- şadığımız sorunlara önyargısız çö- züm arayışı; topluma, özellikle genç- Iere yeni ütopyalar sunabilir. Ulkemiz açısından: • • • Ozal'cı çürümenin bizi ileriye taşı- madığını yaşayayarak görmek ülke- miz açısından büyük şanssızlığımız. Ancak her şeye rağmen insanhğın da- ha iyiyi ve doğruyu bulma isteği ve arayışı sürecektir. Bireyin özgürleşme- sine büyük katkı yapacak hobüerini geliştirebileceği kadar zamanı içeren üretim ilişkileri... gür deney vetarbşmalarla ortaya çıkacak gerçekçt çı- karlandoğrultusunda bir çözüme kavuşturulması ge- rektiğıni söylemekle yetineceğim. Göriildüğü gibi çağımızda sosyalizmin gerekleri dünyadaki gelişme ve değişmelerle uyum halindedir. Gelişmiş ülkeler- de katılımcı demokrasinin, kadın ve insan haklannm sürekli ön plana çıkanlmalan ve bunlann tüm diğer ülkelere yayılmalannı sağlayan küreselleşme ve ben- zeri gelişmeler bunu açıkça göstermektedir. Aynca bilim ve teknolojik devrim sayesinde sosyalizmin in- şacılan olan çalışan smıflann eğitim ve kültür düzey- lerinin sürekli olarak yükselmesine de tanık oluyo- ruz. Böyle bir çalışanlar sınıfınm kendilerini ezdir- meyecekleri ve sömürtmeyecekleri açıktır. Eskiden kapitalizmin kendi mezar kazıcılannı ye- tiştirdiğinden söz ederdik. Ama olınadı. Şimdi ise on- lan değil fakat a> dınlık geleceğimizin, sosyalizmin ku- ruculannı yetiştirmekte olduğundan güvenle söz ede- biüriz. * Aynı fikri değerli şairimiz Şinasi Ozdenoğlu "Yol daha uzundur vuslattan". değerli ses sanatçımız Se- miha Yankı da ^Sevmek bir ömür boyu.. sevişmek bir dakika" dizelerıyle ıfade etmışlerdir. NOT: 'Sol Tarüşıyor' dizisine okuyuculanmızdan mektup alıyoruz. Önümüzdeki günlerde olanaklannuz ölçüsünde bu mektuplan da yayımlayacağız. YARIN: LOTHAR BİSKY (Alman Demokratik Sosyalizm Partisi Genel Başkanı), SİYAMİ ERDEM (KESK Genel Başkanı), Prof. SİNA AKŞİN (Öğretim Üyesi), FİKRİ SAĞLAR (CHP Parti Meclisi Üyesi) l'
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle