Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 14 NİSAN 2000 CUM>
14 KULTUR kultur@cumhuriyetcom.tr
Festivalin yönetmeni Hülya Uçansu, öncelikle Ustalar ve Anısına köşelerini öneriyor
'Bresson bir dahazpryakalamr'
CUMHUR CANBAZOĞLU
'UlusJararasıİstanbulFilmFestiva-
B' yeni bir serüvene hazırlanıyor. Ya-
nn, tam on altı gün sürecek zevkli bir
koşuşturma başlayacak Beyoğlu'nda.
Festival bu yıl gerçekten çok zen-
gin birprograma sahip; sinemasever-
lerin işi de dolayısıyla daha zor.
Festivalin yönetmeni Hülya Uçan-
su, bu yıl bilet satışlannda yüzde 25'lik
bir artış beklediklerini söylüyor ve
yeniliklerin devam edeceğıni belirti-
yor:
- Bu yılm farkhhğı nedir sizce? In-
san haklan bölümü gibi 'radikal' bir
bölüm oluşturma fîkri nasıl doğdu ör-
neğin?
HÜLYA UÇANSU - tzleyicilerden
gelen talepleri çok ciddiye alıyoruz.
Festival gençliğini ve diriliğini koru-
yamıyorsa izleyici bizi yalnız bırakır
diye düşünerek hareket ettik. Dört yıl
önce izleyici sayımız 60 bine düş-
müştü, çok ûzülmüştük. O günden
sonra önerilere daha çok kulaklan-
mızı açtık. Bu anlamda geçen sene
"Dünyanın En Kötû Yönetmeni Ed
Wood" projesi işte öyle bir buluşma-
nın sonucuydu, büyük ilgi gördü. Son
dönemde canlı müzik eşliğinde yap-
tığımız fılm gösterileri dolup taşıyor.
Bu yıl Rosa Von Praunheim'ın üç fil-
rrunın programa ahnması da iddialı bir
adım. Çok aykın bir sinemacı. Insan
haklanyla ilgili bölûme gelince; yö-
netim kurulu başkanımız Şakir Ec-
zacıbaşı'nın önerisiyle gerçekleşti.
Değışık formattaki on üç filmden olu-
şan iyi bir bölüm çıktı ortaya.
- 19 yıl Türkiye için beş kuşak de-
mek. Kendi izleykisini yetiştirip büyü-
ten bir festival, neden 100 bin tirajına
çakıhp kaldı sizce?
UÇANSU - Bunu geniş bir pers-
pektifte incelemek lazım. Seksenler-
de toplumu apolitize etme politikası
başladı ve paradan başka değer tanı-
mayan, yaşamı vur patlasın çal oyna-
sın diye algılayan genç kuşak yetişti.
Televizyondan dayatılan kültürü de
biliyoruz. Biz zor işler sunuyoruz.
Bunlann nicelik açısından kalabalık-
larla birleşmesini beklemek aşın iyim-
serlik olur. Bana sorarsanız, biz yine
iyi izleyici toplayabiliyoruz. Ayncabu
yü yüzde 20 gibi bir artış bekliyoruz
bilet satışında; deprem sonrası sine-
malarda düşüş olmasına karşın.
'Beyoğlu'nun atmosferi farklT
UÇANSU - Kime sorsak programı
on dokuz yıhn en iyisi diye nitelendi-
riyor. Bu çıkış nasıl gerçekleşti bir-
den?
Biz her yıl aynı araştırmayı ve ça-
lışmayı yaptıktan sonra listeyi oluş-
tııruyoruz. Açık söyleyeyim daha faz-
la çalıştığımız için böyle bir program
oluşmadı. Şansımız daha yaver gitti
herhalde. Bir de üç Türk dağıtımcı
kuruluş Umut Sanat, Medya Vizyon
ve Piyano Filmcilik bize çok güzel
fılmler verdiler. Onlann kanlımıyla pı-
nltı daha da belirginleşti.
- Çabalayıp da getiremediğiniz pa-
ket prograinlar var mı?
Üç yıldır John Cassavetes'in bölü-
münün peşindeyiz, çalışmalanmız de-
vam edecek. Bresson için de üç yıl
çalıştık; sonunda ne yazık ki bu bü-
yük sinemacının ölümünün kışına
denk düştü.
- Festivalin yülardırgizli bir geiene-
İST«Nltt
Küırüfl
VI SANAT
VftKFI
[19.ULUSIARARASI
İSTANBUt
FİIM FESTİVALİ
//üi
ği vardı; Emek sinemasında açıhrdı
program. Neden bir değişiknge gerek-
sinim duyuldu?
UÇANSU-Emek, Beyoğlu'nun si-
nemayı temsil eden en güzel binası,
ancak o sokağın sorunlannı çözeme-
dik. Salonun güzelliğini yadsımak
mümkün değil, ama o sokağa girişte
sağdaki ana duvann çirkinliği yıllar-
dır bizi rahatsız ediyor. Bu yüzden
CRR gibi büyük bir törene yakışır
mekânı tercih ettik.
-Festival Beyoğlu dışmdapekilgigör-
müyor. Şişli, Bakırköy'den sonra Ka-
.ülya Uçansu,
izleyicilerin,
aynntılı
hazırlanmış
katalog ve
broşürler üzerinde
bir ev ödevi gibi
sıkı çalışıp
hazırlanırlarsa
hoşlanabilecekleri
filmleri
yakalayacaklannı
belirtiyor.
dıköy'de de izleyici azaku. Nedenini
neye bağhyorsunuz?
ÛÇANSU - Kadıköy'de oturan iz-
leyicilerin Reks gibi güzel bir sinema-
da yapacağımız gösterilere daha faz-
la ilgi göstereceğini umuyorum. Fes-
tivalin en parlak fıhnlerinin seçildiği
bir program var Reks'te. Şişli'de iz-
leyici düştü, Bakırköy'de aradığımız
izleyiciyi bulamadık. Zannediyorum
festival atmosferi en fazla Beyoğlu'da
oluştuğu için insanlar bunun bir par-
çası olmak için buraya geliyor.
- Istanbul Film Festivali yurtdjşın-
dan sürekli ohımhıövgüler aİryor. UÎus-
lararası panoramada yeni yeri nedir
organizasyonun ?
UÇANSU-Istanbul festivali denil-
diği zaman bir özgün küçük butik fes-
tival geliyor akla. Biz, bir milyon do-
larlık küçük bir festivaliz. Küçük büt-
çeli büyük festival olunmaz. Ancak
şehrin özellikleri ve organizasyonda-
ki titizlik bizi önemli yerlere getirdi.
İnsanlar bu festivalde işlerin tıkır tı-
1ar yürüdüğünü biliyor artık.
- Bu yıl festivafcilere hangi filmleri
önereceksiniz?
UÇANSU-Izleyicilerimiz, aynntı-
h hazırlanmış katalog ve broşürleri-
miz üzerinde bir ev ödevi gibi sıkı ça-
lışıp hazırlanırlarsa çok hoşlanabile-
cekleri filmleri yakalayacaktır. Ama
ben onlara bir iki ipucu vereceğim;
Bresson gösterisi bir daha zor sağla-
nır. Ustalar da çok çok önemli.
- Pekryi festivalin sûrpriz fîlmi ne-
dir sizce?
UÇANSU - Çok iyi bir oyuncu olan
Tim Rotfa'un ilk yönetmenlik deneme-
si The War Zone çok etkileyici. Sine-
madan mideme yumnık yemiş gibi
çıkmıştım.
îstanbulFilm Festivalibugece Almodavarhn bol ödüllüJUmiile açüiyor
Dünyanın filmi festivaldeKühür Servisi - 19. Ulus-
larası Film Festivali bu ge-
ce Pedro Ahnodovar'ın'An-
nem Hakkuıdaki Her Şey'
adlı fıhninin gösterimi ile
başhyor. Her yıl tstanbul
KûMr ve Sanat Vakfi tara-
fından düzenlenen 'Uhısla-
rarasj Fılm FestivaH' mara-
tonu yarından itibaren 1S
gün boyunca sürecek. 2000
yılırun bu ilk festivalinde si-
nemaseverleri, geçen yüzyı-
la damgasını vuran sinema
sanatının, klasikten moder-
ne uzanan geniş repertuva-
nndan ve farklı coğrafyada
yaratılan fılmlerinden seçil-
miş yoğun bir program bek-
liyor. Bu yıl 17 ayn bölüm-
den oluşan festivalde yakla-
şık 180 fılm gösterilecek.
Artık gelenekselleşmiş
olan 'Uluslararası Yansma
Böhlmü'nde festivalin özel
temasıru oluşturan 'Sanatve
Sanatçı'nın dünyasını ele
alan 12 film bu yıl 'AlûnLa-
le' için yanşacak.
'Sanaüarve Sinema' bölü-
münün ana teması, sinema
sanatına, yönetmenlere ve
müziğe odaklanıyor. Bu bö-
lümün ağır toplan arasında
WmWfenders uı 'Buena VB-
ta Social Oub', Jean-Pierre
Almodovar'ın yapıb 'Annem Hakkındaki Herşey' bu yü en iyi yabancı film Oscar'uu akh.
Iimosin'in Japon sinemacı
Takeshi Krtano"yu tanıtaca-
ğı 'ŞaşnHa Takeshi Kitano'
ve Andrea S. Labarthe'nin
ünlü korku ustasının gizem-
li dünyasını incelediği 'Da-
vid Cronenberg, Söze Can
\%nnelrynn' filmleri yer alı-
yor.
Edebryattan Beyazperde-
ye adlı bölümde ManuelDe
Oüviera'nm 'Fefida'nm Yol-
culuğu' ile Ang Lee'nin son
filmi 'Şeytanla Yblculuk' gi-
bi edebiyat ile sinema arasın-
da köprükuran fılmlere yer
verilirken Erotik Öyküier
bölümü ise erotizmi incelik-
li ve zarif bir estetik ve mi-
zah anlayışı ile resmedilen
filmlere aynlmış.
Amsma adım taşıyan bö-
lümde dokuz filmiyle yakın
zamanda kaybettiğimiz si-
nemanın 'auteur'lerinden
RobertBresson festivale ko-
nuk oluyor.
UstalaraSaygı'da ise Türk
filmlerinin usta yönetmeni
Süreyya Duru, Yunan sine-
masının ünlü ismi TheoAn-
gelopoulos'un yam sıra ara-
lannda Cannes Film Festiva-
li'nde ilgi toplamış 'Kikuji-
ro'nun Yazı' fılminin de bu-
lunduğu dörtfilmiyleTakes-
hi Kitano ve sıra dışı yönet-
men Ken Loach'un filmleri
izleyici ile buluşuyor.
Sinemanın travesti yönet-
meni Rosa \bn Praunbeim
filmleri ayn birbölümde ele
alınırken Dûnya Sinemast-
mn Genç Yıkhzlan ise çeşit-
li ülkelerin 'umut vaat eden
gençyönetmemeri'nin film-
lerinı izleme imkânı sunu-
yor.
Dünya Festivalerinden bö-
lümü ise yine bırbinnden ü-
ginç ve merakla beklenen
filmlere yer veriyor. Bu bö-
lümde Robert Altman'dan
Jim Jarmusch'a, Yusuf Sa-
hm'den Abbas Kiorastomi'yc
kadar dünyanın her kıtasın-
dan usta yönetmenlerin film-
leri izleyici ile buluşuyor.
Gösterimleri Beyoğlu'nda
Emek, ArJas 1-2, Alkazar ve
Beyoğhı sinemalan ile Kadı-
köy'de Reks sinemasında
gerçekleşecek olan festiva-
lin bilet ücretleri tam 3.5 mil-
yon TL, 19.00 seansı hariç
öğrenci ve 65 yaş üstü izle-
yici 2.250 bin TL (hafta içi
12.00-15.00 seanslannda
1.750 bin TL)olacak.
Sürmeli: Zorla oynatıldım
Tatron'un
galasında olay
İSTANBUL(AA)-Ta-
nk Buğra'nın yazdığı, işa-
damı Sakıp Sabancı'mn
hayahndan bir kesitin an-
lanldığı "Patron" adlı oyu-
nun dün akşam Taksim
Sahnesi'ndeki galasından
sonra verilen kokteylde,
rol alan sanatçılardan Ali
SürmeB, oyunda zorla oy-
natıldığı iddiasıyla Kül-
tür Bakanı Istemihan Ta-
lay'ı istifaya çağırdı.
Kültür Bakanı Talay ve
işadamı Sabancı 'nın yan-
lannda bulunanlarla soh-
bet ettiği sırada bağırma-
ya başlayan Sürmeli, oyu-
na tepki gösterdi. "Böyle
kötü bir oyunda rol akb-
ğım için utanç duyuyo-
rum" diye bağıran Sür-
meli.
u
Bakan,qyunugend
müdiire. genel müdür de
bize vermis. Bu bir tiyat-
ro eserideğD. Bir röportaj-
dan yola çıküarak yaptf-
mış dehşet kötû bir şey.
Türk tiyatrosuna ve ken-
dime yaktştıramıyorum"
şeklinde bagırarak konuş-
tu. Aniden gelişen olay
karşısında diğer sanatçılar
ve seyirciler şaşkınuklan-
nı gizleyemezken Sürme-
li, Talay'a dönerek "Gû-
lümsemeyin, istifa edin"
diye bağırdı. Kokteylde
bulunan diğer sanatçılar
tarafindan koUanndan zor-
la tutularak dışanya çıka-
nlmak istenen Sürmeli,
bu sırada masalardan bı-
rinin üzerinde bulunan
bardak ve tabaklan yere
fırlattı.
Talay, olayın ardından,
"Bunun üzerinde konuş-
mak veya tarnşmak an-
lamsız" diye konuştu. Ta-
lay, gazetecilerin, Sürme-
li'nin devlet memuru ol-
duğu için bu oyunda oy-
namak zorunda kaldığını
söylediğini aktarmalan
üzerine de, "O zaman is-
tifa etsin. Yani seçim yapa-
büir. ÖzeJ tiyatrolar var"
diye yanıtladı.
Sabancı da, olay üzeri-
ne, toplumun bütün ke-
simleri içinde düşünen,
özgürce fıkirlerini söyle-
yen insanlara şapka çıka-
nlacağını belirterek "O
öylehissediyor, öyledüşü-
nüyor. Bizün oyuna gir-
miş, girmeyebüirdi'' dedi.
Beuys, sanatı seçerek toplumu sağaltmak işlevini romantizmin etkisiyle üstlenmişti
ImaJL, saııatuını ıııalzeıııesi haliııe getirihnişti
CANANBEYKAL
Hayaö ilginç buluşmalar, tuhafrastlantılar-
la kurulmuş olan J. Beuys'un Borusan'daki
sergisi, benim kafayı fena halde Duchamp'a
taktığım bir sırada gerçekleşti. Beuys türün-
den "kaçuulmaz, yazgısal ve spiritüel bir rast-
lanü" yaşadığım kanısına vardım. Beuys'un
Duchamp sendromu îstanbul'da bile yakası-
nı bırakmıyordu. îstiklal Caddesi'nde ilerler-
ken Yapı Kredi'nin vitrinlerinde dizim dizim
Sanat Dünyamız dergisinin o muhteşem ka-
pağından ebedi bekâr, suskun, ironik biçim-
de gülümsüyordu.
Caddenin öte ucunda Beuys'la buluşacak-
nm. Akhma Beuys'un Duchamp ile ilgili söz-
leri geldi. "Onun suskunluğu çok fazla şişi-
rihfi'' diyordu. Acaba bunun için mi Beuys
durmadan konuşmuştu. Her şey hakkında,
ama tek bir şey dışmda konuşmuştu hep. Na-
zi Almanyası'nda, bir Ahnan olarak düşün-
celerinden hiç söz etmemişti. Bu tür sorula-
ra yamtlan da kaçamak ohnuştu. Bir panel-
de Oruç Aruoba'mn, onun galericisi Rene
Block'u, bu konuda sıkıştırdığmı ve Block'un
kaçışmı da anımsıyorum.
Beuys'un hayatı herkesçe biliniyor, çünkü
gerçekten çok ilginç. Yapayalnız bir çocuk-
luk ve Cengiz Han ile kurulan bağlantılar.
Asya steplerinde Rusya'ya saldıran Nazi or-
dulannın hava subayı Ücen Junker uçağınm bir
Rus savaş uçağı tarafindan düşürülüşü, göçe-
be Asyahlar tarafindan bulunup, bedeninin yağ-
la ovulup, keçeyle sanlmasıyla ölümden dö-
nüşü ve bu olaydan sonra kıfasına takıhııış
bir metal parça ve onu korumak için giydiği
keçe şapkasıyla yaratılan imajı, hayatınm sa-
natınm malzemesi haline getirih'şiyle Beuys,
kurbanı tarafindan kurtanlmış ohnanm kefa-
retini ödemek üzere Beuys, Şaman mesih ro-
lünü üstlenmiştir.
Şaman'a göre herkes sanatçıdır
Beuys'un üp yerine sanaü seçerek yaralı top-
lumu ve antroposu sağaltmak işlevini üstlen-
mesinde, bunalım döneminde Alman roman-
tik düşünürlerinin; Novaüs, Nietzscbe, Scho-
penhauerve Schelliggibilerinin etkisi ohnuş-
tur. Çünkü bunJar geleceğin toplumunu yeni
bir düzeye çıkaracak kişinin sanatçı olacağı-
nı öngörmüşlerdi. Nietzsche sanat için "ha-
yatın plastik gücü" tanımını kullanır ve "hal-
kuı kendBİnin geleceğin sanatçısı" olacağını
söyler. Beuys "herkes sanatçıdır" derken tıp-
kı Nietzsche gibi sanatın yeniden kamusal
bir kurum niteliği edinebileceğini ve ulusun-
insanlığın etik totalitesini oluşturma gücünü
geliştirebileceğini söyler. Nietzsche'nin Di-
onisus'u gerçekte, dönünceye kadar insanlı-
ğa ekmek ve şarap (kan ve beden) bırakmış
olan lsa'nın mesibin takipçisidir. Beuys'un,
Şaman-mesih rolünü üstlenmesi ve keçe ile
yağa metaforik anlamlar yüklemesi bunlarla
koşutluk kurar. Dionisus'unlsa'yı işaretleme-
si gibi, bütün Alman romantiklerinin Batı'nın
yeniden canlandınlması amaçlanyla uyum
kuran Beuys, buna Asya'mn Şamanist inanç-
lannı da katmıştu-.
Nietzsche trajedinin doğuşunda hayatın ar-
dında sanatın durduğunu ve dünyanın. ancak
estetik bir fenomen olarak hakhlaştnılabile-
ceğini savunur. Beuys trajedinin ardından (sa-
vaş ve toplama kamplan), insanlığm total sa-
ğaltımı gereği hayatını sanatının önüne koyar.
Beuys, dünya için olduğu kadar Türkiye için
de önemlidir. Çünkü tek bir yapıtını görme-
den teorik altyapısına sahip ohnuş ender ül-
kelerden biridir burası. Keşke Beuys'un da-
ha önce bir sergisi Türkiye sanat ortamıyla bu-
luşabilseydi, 1991 yılındaUPSD"ningerçek-
leştirdiği "Beuys ErkmKkleri" sırasında ve
kimse Rene Block'u tanımazken burada, bu
etkinlik nedeniyle gelip Beuys'u birinci el-
den tanıttığı srrada. Hiç ohnazsa bir yıl son-
ra benim editörlüğümde UPSD tarafmdan
yayımlanmış olan "Üç Gün" adlı Beuys et-
kinlikleri kitabı çıktığı sırada bir küçük ser-
giyle Beuys'la buluşulabilseydi. Bugün ne
yazık ki yıllar önce okuduğumuz bir kitabm,
bugün vizyona sokulan gecikmiş filmiyle
karşı karşıyaymı. Açık belirtmeliyim ki, bir
pazar sabahı Beuys ve Duchamp ile ilglenir-
ken çıkarsadıklanm arasında Duchamp'ın
günümüzü ve belki de daha uzun yıllar gele-
ceği içine alacak bir spiral, Beuys'un ise ken-
di içine kapanan bir daire olduğudur. Yine de
bir küçük sergisi ve desenlerinden örnekler-
le buluştugumuz şu srrada, Beuys'un nasıl
bir açılıma sahip olduğu ve geleceği onun
düşündüğü gibi kucaklayacak denli açılmılı
olup olamadığmı tartışmamız gerekmekte-
dir.
Bugün her şeyi sorgulayan toplumlar ola-
rak belki Beuys'un en konuşulmayan, haya-
tının unutulmuş ya da unutturulmaya çalışı-
lan kısrrunı konuşacak aşamaya gelmişizdir.
Evet, bence Auschwitz'den sonra da şiir ya-
zılmalı, bunun içine Auschwitz'i de katarak.
YAZI ODASI
SELtM İLERİ
İstanbul'da Bahar
Istanbul'da bahar her şeyden önce, ağaçlann ba
har çiçekleriyle donanması demekti. Soğukça ge
çen, bazan karlı geçen mart ayından sonra, nisanır
ilk günlerinde artık beklemeye koyulurduk ve bir sa
bah bahariar açardı.
Önce erikler çiçek açardı. Esat Mahmut Kara-
kurt'un bir zamanlar çok okunmuş bir romanı var
adı: Erikler Çiçek Açtı. Bu ad ne zaman aklıma gel
se içim aydınlanır. Eriklerin bahar çiçeklerinde ya
şama sevinci veren bir şey vardır. Gelgelelim bu çi
çekler çabucak dökülür; erik ağaçlan sık bir yaprak
la örtülerek yemyeşil keser.
Istanbul'un dört biryanında henüz meyve bahçe-
leri vardı. Bu yüzden elmalar, armutlar bizden o ka-
dar uzak değildi. Armut ağacının çiçeği beyazdır. Erik
ten daha uzun sürer, öylece, yapraksız, dallar bem-
beyaz kesmiş. Elmayla ayva, iki kardeş gibi, hem pem-
be çiçeklerle, hem yeşil yapraklarla ilkbahan sesle-
nip dururiar.
Zaten önce beyaz bahariar açar, bir iki gün için-
de pembeler, havalar biraz daha ısınınca da kırmtz
çiçekler. Yaz meyvelerinin bir şenliği gibidir hepsi.
O zamanlar şehir büsbütün çorak yapılar yığını ol-
madığından, yolun bir ucunda ulu kestaneağacı si-
zi beklerdi. Onun baharia kucaklaşmasında, vızır vı-
zır anlann korosu da başlardı.
Bahar çiçeklerinde, pembesinde beyazında, uçuk
kırmızısında, koyu kırmızısında, ben hep çok hülya-
lı bir şeyler hissederim. Adeta bir umut, bir yaz aş-
kına başlangıç...
Sonra kıriar... Kıriara gitmek için öyle çok uzun yo
almanıza gerek yoktu. Handiyse az ötenizdeydi kır-
lar. Çoktan yemyeşil kesilmiş, çoktan çeşit çeşit ot-
la bezenmiş.
Ama kıriık, yalnız otlaria, yoncalaria yetinmez. Is-
tanbul'da bahar bu kırian papatya bahçelerine çe-
virirdi. Beyaz ve san dalgalanır, sonra kıpkırmızı ge-
lincikler gelincik kırmızılarıyla göz alırdı. Bir de ha-
tıriadığım, adlannı bilmediğim, sümbülü andınr, bu-
ğulu morkırçiçekleri var. Tabii alçakgönüllü ballıba-
balar var. Dizi dizi katırtımaklan var. Artık sayılama-
yacak kadar çok kır çiçeği vardı.
Istanbul'da bahar dendi mi, ot, çiçek kokusu ka-
dar, yağmurdan sonraki toprak kokusu genzimi ya-
kar. Bütün bu çayır, ot, toprak kokuları, ilkyazın büs-
bütün kendine özgü bir kolonyasıydı...
Günler uzamaya başlamıştır. Yazın müjdecisi gev-
şeklik, başıboşluk, sereserpelik ucun ucun kendini
gösterir. Akşamları sennlik bassa bile, gündüzler
ılık, güneşlkjir. Evterin pencereteri, balkon kapılan usul
usul açılmaya başlar. Radyo seslerı sokağa dökü-
lüşür.
Bahar, Istanbul'da, manavtezgâhlanndamaruluy-
la, taze soğanı, taze sarımsağı, bezelyesi, baklasıy-
la belirirken bir yandan da, göz açıp kapayana ge-
çip giden çağlası ve yeşil eriğiyle belirir. Diş kamaş-
tıran kütür kütür yeşil erik, nisan, mayıs, haziran or-
tası sanki bir daha hiç görülmeyecek ilkbahâr rüya-
sıdır.
Yazın bunaltıcı sıcağı gelip çatmadığından, Istan-
bul'da bahar, kısa sörse bile, biryefBffi, yeşillik fırv
tınasıdır. Gerçi bugünün yeşertisiz ortamında o fır-
tınaya yakalanmak ihtimali azaldıkça azaldı. Ama yi-
ne de, şurda burda, bahar çiçekleri, yeşil yaprakla-
n, çayın çimeniyle eski ilkbaharında anılaryakalanı-
yor.
Bir de kır kahvelerini unutamam. Hemen hepsin-
de bütün kışın yalnızlığından sonra büyük sevinçler
duyumsanırdı. Masalar, iskemleler dışanya taşın-
mış, birfincan kahve, semaver, evden getirilmiş ku-
rabiye, poğaça... Dedim ya, başıboş, özgür, umut-
lar kuşanmış!
Ve Istanbul'dayaza geçiş mevsimi, bu güzelim ilk-
bahar, tıpkı Orhan Veli'nin şiirindeki gibi "Birden-
bire"d\r.
"Herşey birdenbire oldu. I Birdenbire vurdu gün
ışığı yere; I Gökyüzü birdenbire oldu; I Mavi birden-
bire. I Her şey birdenbire oldu; I Birdenbire tûtme-
ye başladı duman topraktan; I Filiz birdenbire ol-
du, tomurcuk birdenbire. I Yemiş birdenbire oldu."
Şimdi bahan yaşarken işte hayatımdaki îstanbul
bahariannı da anmadan edemedim.
Takvimde h Bırakan:
"Sıra sıra değirmenlehn döndüğü Anadolu'nun
bu sulak dere içlerini mine işlemeli bir altın tepsi gi-
bi herzaman yeşil cilalı, renk renk gördüm." Refik
Halid Karay, Guguklu Saat, Semih Lütfi Kitabevi,
1940.
Ferzan Özpetek'ten Tarkan'a teklif
• ROMA (A.4) - Yönetmen Ferzan Özpetek,
üçüncü filmi 'Cahil Periler'de pop müzik sanatçısı
Tarkan'ı oynatmayı düşündüğünü belirtti. Biryas
ve aşk hikâyesini konu alan ve Roma'nın değişik
mekânlannda çekilen 'Cahil Periler'in başrollerini,
Stefano Accorsi ve Margherita Buy paylaşacak.
Roma'da yaşayan Özpetek, fılmdeki bütün
oyunculan seçtiğini, ancak 23-26 yaşlannda bir
genci canlandıracak birini bulmak için Türkiye'ye
geleceğini bildirdi ve "Tarkan'a bir teklif sunmak
ve onu filmde ovnatmak istivorum" dedi.
K Ü L T Ü R I Ç İ Z t K
K Â M İ L M A S A R A C I