Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 13 NİSAN 2000 PERŞEMBE
14 JvUJLA U.K. kultur@cumhuriyet.com.tr
Alman yazar Hermann Schulz, romanı İskender'le önyargılan kaldırmayı amaçlıyor
Türkiye'deki insanlarfarkh'BAR1Ş BEHRAMOĞLU
Alman yazar Hermann Schulz'un
son kıtabının adı 'tskender'
Henüz Türkiye 'de yayımlanmayan
'Iskender'ın konusu aslında bizlcrin
ahşık olduğu türden. Genç bir Tûrk,
Alman bir kadına âşık olur ancak
onun barda çalıştığını öğrenince, ha-
yal kınklıgına ugrayarak, askerliğini
yapmak üzere ülkesıne döner. Terk et-
tiği kadının birlikteliklerinden sonra
bir çocuk doğurduğunu öğrenen genç
adam, Almanya'ya geri döner. Anne-
si trafik kazasında ölen oğlunu 'so-
nmlu' çocuklann kaldığı bir hastane-
de bulur. Doktorlar, kendisine, baba-
sı olsa da olmasa da çocuğu oradan
çıkartamayacağını söylerler. Bunun
üzerine adam adının tskender oldu-
ğunu söyleyen oğlunu kaçırarak Tür-
kiye'ye götürûr. Antakya'nın bir kö-
yüne getirilen tskender zamanla köy
hayatının ve doğanın gûzelliklerini
fark eder. Dış dûnyayla iletişime gir-
meye ve kabuklannı kırmaya başlar;
ancak yaşamı Almanya'dan gelen bir
mektupla altüst olur...
Yıllarönce Türkiye'ye yaptığı yol-
culuk sırasında duyduğu bu gerçek öy-
küyü kitaplaştıran Hermann Schulz,
tskender'in Antakya'da geçen renkli
ve duygu dolu dünyasını okurlanna
açıyor. Geçen hafta tstanbul Goetfae
Institute'de kitabından bölümler oku-
yan Schulz, yaşamını edebiyatın zen-
ginliklenne adamış. Almanya'da Pe-
ter Hammer Yayınevi'nı yöneten ya-
zar, her yıl neredeyse üç Türk ya da
Afhkalı yazann kitaplaruu kendi di-
line, Avrupalı okurlanna tanıtmak
amacıyla çevirttinyor. Üçüncü dün-
ya ülkelerinin edebiyatlannı yaygın-
laştırmayı amaç edınen yazar, 1938
ıllar önce
Türkiye'ye
yaptığı
yolculuk
sırasında
duyduğu
gerçek bir
öyküyü
kitaplaştıran
Hermann
Schuİ2,
Iskender'in
Antakya'da
geçen renkli ve
duygu dolu
dünyasını
okurlanna
açıyor.
Afrika doğumlu.
Yazarla hem yeni kitabı, hem de
kendine görev edindiği '3. Dünya Ül-
keleri Edebiyaaannın Yaygınlaşnnl-
masf üzerine konuşruk.
'Bu zenginliği göz ardı edemeyiz'
- Üçüncü dünya ülkeleri yazarian-
nı teşvik etmek için yürüttüğünüzça-
taşmal&nnızı anlatır nnonıy ?
HERMANN SCHULZ - Alman-
ya'da en çok satan yapıtlar arasında
Amerikan edebiyatına ait kitaplar
var. Aslına bakarsanız, bu durum yal-
nız Almanya için değil tüm Avrupa
ülkeleri için de geçerli. Amerikan ve
Avrupa edebıyatının bu kadar yay-
gın olmasının nedenleri arasında bu
kıtaplann çevrilmesinin daha kolay ol-
ması. Dığernedeni ise, okurlann La-
tın Amerika, Afrika ya da Doğu ede-
bıyatlannın varlıgından pek haber-
dar olmamalan. Halbuki, incelerse-
nız Doğu edebiyatının ya da Latin
Amerika ve Afrika edebıyatının, dün-
ya edebiyatı içerisinde büyük bir ye-
n olduğunu görürsünüz. Benım de
yaptığım şey, o kültürlerin eserlerini
tercüme ettirmek için bir çevirmen bu-
lup yayınlatmam. Bu zenginliği göz
ardı edemeyiz.
- Bu edebryatiann tanıtıbnası, yay-
guılaşünbııası yönûnde size yardun-
a olanlar var mı?
SCHULZ- Benım için bu tam an-
lamıyla bir macera. Kimse yapmıyor,
kimse yapmak istemiyor daha doğru-
su. Bu işle ilgilenen bir ben vanm, bir
de birkaç yazar ve yayıncı!
- 'tskender'i hazıriamanızın nede-
ni Türkkûttürünü yansrtmak nu, yok-
sa bu ikifilkearasmdaki dostiuğu gös-
terme isteği mi?
SCHULZ - Bu kitabı yazmaya ka-
rar vermemin sebepleri arasında ya-
şadığım bölgenin nüfusunun yüzde 10
ıla yüzde 15' ının Türk olması yatıyor.
Çahştığım Yazarlar Bırliği'nde de bu
durum aynı; yüzde 10'u Türklerden
oluşuyor. Onlann yaşadıklan zorluk-
lan çok yakından görmem de beni
bu kitabı yazmaya itti. Bu zorlukla-
nn yanı sıra kültürlerini görüyor ve
bunu insanlara tanıtmak istiyorum.
Nedenleri basit. Önyargılan kaldırmak
için. Örneğin, kitabımda da yer ver-
diğim gibi, Türkiye'de öyle güçlü ka-
dınlar var ki; dış dünyaya çok açık-
lar, aydınlar. tslam da bir başka ömek.
Almanya'da tslamı çarpıtıyorlar. Bu
yüzden insanlarda konkunç bir ön-
yargı yerleşmeye başlıyor. Gericiliği
ve tutuculuğu simgeliyorlar. Halbu-
ki Türkiye'dekı tslam çok farklı, özel-
likle kırsal kesimde. tşte bütün bu te-
zatlıklan göstermek istedim, celişki-
lerin, kötü düşüncelerin ortadan kalk-
masını istedim.
- 'tskender'iTüridyeideyayıınlama-
yı planlıyor musunuz?
SCHULZ - Fırmam iki ayn yayıne-
viyle konuşuyor. Fakat henüz hiçbir
şey belli değil, ancak filmi çekile-
cek.
- Film projesi ne aşamada ?
SCHULZ - tsvıçrede bir film ya-
pımcısı ortak bir tanıdığımız vasıta-
sıyla 'İskender'i duymuş. Benden
kendisine e-mail'le kitabm metnini
yollamamı istedi. Metni alır almaz
Hollyvvood'a gönderdi. Her şey çok
çabuk gehşerek Frankfurt'a ulaştı ve
orada yaşayan bir Türk kadın yönet-
men fılmin rejisörlüğünü kabul etti.
tsimleri daha açıklanmıyor. Çalışma-
lara en kısa zamanda başlanacak.
Benzer kültihienn sinemabuluşması
Uluslararası Kerala Film Festivali bu yıl iki yanşmalı bölümde Türkiye'den dört filme yer verdi
GONÜLDÖNMEZ-COLİN
Hindıstan'ın son yıllarda en
yetenekli filmler çıkaran mi-
nik güney eyaleti Kerala'da 7
Nisan'da son bulan Uluslarara-
sı Kerala Film Festivali bu yıl
ikisi yanşmalı bölümde olmak
üzere Türkiye'den dört filme
yer verdi. ReisÇeük ın "Hoş-
çakal Yann" fılmı ile BiketD-
han'ın "Kayıkçı" filmı dünya
sineması bölümünde izleyici
ile buluşurken Canan Gere-
de'nin "Parçalanma" fılmi ile
Sinan Çetin'in "Propaganda"
fılmı Suvarna Chakoram bü-
yük ödülü için yanştı. Aynca
Thomas Arslan'ın "Dealer"
fılmi ile YıimazArslan'ın "Ya-
ra" fılmi de dünya sineması
bölümüne katılan filmler ara-
sındaydı.
Locarno Film Festivali'nin
yöneticisi MarcoMuBer'in baş-
kanlık ettığıjün, "Humanism''
konulu filmleri içeren yanş-
malı bölümdeki yapıtlan ge-
nel olarak zayıf buldu. Ulusla-
rarası Film Eleştirmenleri Fe-
derasyonu ile festival yönetici-
si Shaji N. Karun'un kendi film-
lerini yanşmaya sokmasmı kı-
nadılar ve bu filme oy verme-
meye karar verdiler. •
Kerala yöresinin en gelenek-
sel danslanndan olan Kathika-
li'yi konu alan Fransız-Hint or-
tak yapımı "Vanaprastham"
(Son Dans) ilk olarak Cannes
Film Festivali'nde göstenlmiş
olup Istanbul Uluslararası Film
'indistan'ın Kerala eyaletinde gerçekleşen festivalde Reis Çelik'in "Hoşçakal Yann"ı ile Biket
Ilhan'ın "Kayıkçı"sı dünya sineması bölümünde izleyici ile buluşurken Canan Gerede'nin
"Parçalanma" adlı yapıtıyla Sinan Çetin'in "Propaganda" filmi Suvarna Chakoram Büyük Ödülü
için yanştı. Festivalin en fazla ilgi gören bölümü Pier Paolo Pasolini toplu gösterisiydi.
Festivali'nde de yanşacaktır.
Yine Kerala eyaletınden şım-
dilerde Londra'da oturan Mu-
raü Nair'in Cannes Film Fes-
tivali'nde Altın Kamera alan
"MaranaSimhasananr (Ölüm
Tahtı) filmını özellikle komü-
nist hükümeti eleştirmesı açı-
sından yöre halkı hiç tutmadı.
(Bilindiği gibi Kerala dünyada
ilk kez komünist hükümeti oy-
la başa geçiren eyalettir.)
Yanşmadaki diğer filmler-
den "Saroja" Sri Lanka iç sa-
vaşının, çocuklann ruhunda aç-
tıgı yaralan irdelerken melod-
ramının dozunu fazla kaçırmış-
tı. Ünlü Hmtlı yönetmenlerden
Shyam Benegal'in Müslüman
toplumda kadmlann konumu-
nu ele alan "Hari Bhari" (Be-
reketlilik) filmi beklenen ilgı-
yi görmedi. Kadın konulannı
sık ele alan tranlı Dariush
Mehrjuide "Banoo" filminde
tüm iyi nıyetine karşınhiçbirye-
nilik getirmiyordu.
'Propaganda' beğenfldi
Yerel eleştırmenler Canan
Gerede'nin "Parçalanma" fil-
minin ilginç bir konuyu ele al-
masına karşın estetik açıdan
zayıfkaldığında birleşirken ya-
nşmalı filmlerin konusu olan
u
numanismn
ı iyi ışlemesi açı-
sından Sinan Çetin'in "Propa-
ganda" fılmmin ödül alabile-
ceğine dair spekülasyonlar yap-
talar. Gerçekten de eğerbir halk
ödülü olsaydı sanınm ''Propa-
ganda'' filmine giderdi. Sine-
maya fazla ciddi bir işmiş gibi
bakanlar fılmin sonunda "böy-
ksi de olmaz" diye mınldanır-
ken salonu tıklım tıklım doldu-
ran halk ve davetli delegeler
bol bol güldüler ve filmin bir-
çok yerinde heyecana gelip al-
kışladılar. Bu fılmin bizlere öz-
gü ince esprilerini izleyicinin
böyle kolaylıkla yakalayabil-
mesinde kuşkusuz altyazılann
özenle hazırlanmış olmasının
rolü vardı, ama film zaten gör-
sel açıdan kendini anlatabili-
yordu. Filmin içeriği biraz za-
yıf olsa da Sinan Çetin'i yönet-
men olarak tanımayan birçok
eleştirmen gerek filmin akışı,
gerek sıkı montaj ve gereksege-
nel yönetim açısmdan usta bir
yönetmenle karşı karşıya ol-
duklannı dile getirdiler.
On yedi film arasından pa-
ralı baş ödülü alan Güney Ko-
re fihni "Mayonez" aynı adlı
çok satan bir romandan esinlen-
mişti ve ana kız arasındaki ku-
şak boşluğunu ele ahyordu. Jü-
rinin bu karara varması çok güç
olmuş bazı üyeler Brezilyah
Tata Amaral'ın birçok kimse-
nin hıç beğenmediği "Atrves
Da Janeta" (Pencereden) fil-
mini savunmuşlardı.
Dünya Sineması bölümün-
de gösterilen "Kavıkçı'' filmi-
nin konusu izleyiciye ilginç
geldi. "Hoşçakal Yann" da si-
yasal savaşımlann bitip tüken-
mediği Hindistan'a hiç yaban-
cı değildi. (Jüri üyelerinden ve
Reis Çelik'in "Işıklar Sönme-
sin'' ile birlikte her iki filmini
de gösteren Fukuoka Film Fes-
tivali'nin yöneticisi Tadao Sa-
to ise Japonya'da oturan bir
Türk'ün, bu iki film yüzünden
Türk hükümetine karşı çıkan
filmler gösteriyor gerekçesiy-
le kendisine kafa tuttuğunu an-
lattı.)
Dördü Türkiye'den ve ikisi de
Türk kökenli yönetmenler ta-
rafından olmak üzere altı film
ile Türk sinemasınm bir parça-
sı Hintli izleyici ile buluştuğu
sırada Başbakan Ecevitile Kül-
tür Bakanımız da Hindistan'da
bulunmaktaydılar, ama bu
önemli kültür olayından haber-
leri var mıydı bilmıyorum.
Festivalde halkın en çok il-
gisini toplayan, Hindistan'da
ilk kez geniş kapsamlı gösteri-
len Pier Paolo Pasolini toplu
gösterisiydi. Oshima'nın az bi-
linen filmleri de ilgi ile karşı-
landı.
Hallström, 'Şeytanın Eseri Tannnın Parçası'nda evrensel temalara değiniyor
'Tozpembe dünyada yaşamıyorıız ld'
Kültür Servisi - Oscarlı filmlerin Türkiye si-
nemalannda gösterimleri devam ediyor. Bun-
lararasında, diğerlerine oranla daha az sinema-
da seyirciye ulaşabılen, az magazini olan Şey-
tanm Eseri Tanrnun Parçası, sessiz sedasız, sı-
nemaseverlerin favori filmlerinden biri oldu.
Filminin öyküsü kısaca şöyle: Ikınci Dünya
Savaşı'nın ilk günlerinde doktor VVilbur Larch
(Michael Caine), Maine'deki yetimler yurdunu
yöneticisi, bir taraftan öksüz çocuklarla ilgile-
nirken dığer taraftan da kaza sonucu hamile
kalan genç kızlara kürtaj yapıyor. Yeni yetme
öksüz Homer (T. Maguire) ise doktorluğun en
ince noktalannı öğrenmek için Larch'ın göze-
timinde çahşıyor. Homer'in yaşamı, Wally ve
güzel eşi Candy (C. Theron)'nin kürtaj olmak
için kliniğe gelmesiyle değışiyor ve dünyayı
keşfetmeye yolaçıkıyor. Homer, Candy'ye âşık
olunca işler daha da karmaşıklaşıyor...
'The Cider House Rules' (Şeytanın Eseri
Tannnın Parçası) John Irving'in aynı adlı ro-
• 4 Oscarlı filmdeki bazı olaylann
izleyiciyi rahatsız edebileceğine
değinen yönetmen, bunlann gerçek
yaşamda var olduğunun bilinmesi
gerektiğini vurguluyor.
manından uyarlanan filmde yönetmen Lasse
HaDstörm 'Amerikan taşra yaşanunm çelişki-
lerini en iyi biçimdeortaya koyan' bir roman ola-
rak niteledığı 'The Cider House Ruks'u oku-
yunca hemen bir fıun yapmaya karar vermiş.
Dört dalda Oscar ödülü alan ve Michael Ca-
ine'e 'en iyi yardımcı erkek oyuncu' ödülü ka-
zandıran filmin başanlanna bakarak doğru bir
öykü seçtiğine inanıyor yönetmen: "Fflnı, To-
bey Maguire'ın canlandırdığı Homer VVells ka-
rakterinin ergenükten yetjşkütliğe geçişinin öy-
kûsünü anlabyor. Tobe>'in yumuşak, eğJenceli
ve ölçülü ovıınunu çok beğendiğim için bu ka-
raktere uygun gördüm."
Michael Caine'in oyunculuk gücüyle, kitap-
taki Dr. Larch karakterine daha bir ağırhk ve
ciddiyet kazandırdığını da söyleyen Hallström,
Caine'in yetimhane müdürü ve bu büyük aile-
nin babası olarak taşıdığı sorumluluk alünda ezi-
len görevini eksiksiz yerine getiren bir adarnın
duygulannı izleyiciye mükemmel yansıttığını
ifade ediyor. Candy rolündeki Charlize Theron'u
'A'dan F'ye kadar bütün vitaminleri banndıran
bir enerji ile dolu' diye niteliyor ve ekliyor:
" Varfağı bütün sete cannhk katryordo. İki erke-
ğin aşkı arasında bölünmüş, proUenıM bir ka-
dının kuşkusu ve sıkınasını hissertiriyor."
Hallstörm, duygusal bir aşk fılmi bekleyen-
lerin yanılacaklannı belirtirken fılmin kürtaj,
ensest ilişkilerve insanların dünyaya uyum sağ-
lama zorluklan gibi evrensel temalarüzerine eğil-
diğini ifade ediyor: "Filmdeki bazı olaylar izle-
yiciyi rahatsız edebüir, ama 'toz pembe' bir
dünyada yaşamadığımızm ve bunlann gerçek ya-
şamda var olduğunun bilinmesi gereidyor.'
n
MichaelCaineyıüar sonra heykelciği evine götürdfi.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATtLLA BÎRKİYE
p
ve
Heyecan Dolu...istanbul'a bahar geldı; her bahar gelişte, bu yıl
her ne kadar nazlı da gelse, istanbul'un kalbi Is-
tiklal Caddesi sinema sinema atar. Öte yandan
yokluğuna hiç alışamadık, gözlerimiz Onat Kut-
lar'ı arar...
Istiklal Caddesi'nde, her yıl olduğu gibi, bu yıl
da coşkulu bir koşuşturma başlayacak bir iki gün
sonra. Bu koşuşturma başka, on dokuz yıldır baş-
ka. Çünkü Uluslararası Istanbul Film Festivali, bu
yıl on dokuz yaşında. 2000 yılının ilk film festivali.
Istanbul Kültür ve Sanat Vakfı festivalleri düzenle-
mekten yorulmadı; biz izlemekten keyifli bir yor-
gunluk içindeyiz.
Isteyerek seçtiğimiz, mırtlu olduğumuz, yaşadı-
ğımızı duyumsadığımız bıryorgunluk bu... "Film Fes-
tivali"nin başlamasıyla Istiklal Caddesi daha da
renklenir. Caddeye yakışan "kültür ve sanat" kim-
liği belirginleşir.
Belki tekrann tekrarı olacak, ama geçen yılki
festival yazımdan küçük bir alıntı:
çO. "Her ne kadar, bu durumdan, caddeyi çir-
kinleştiren ve tarihi dokusunu bozan Vakko bina-
sını yaptıranlar ve onun gibiler hoşnut değilse de,
Istanbullular özellikle de gençlik büyük bir keyifalı-
yor. öte yandan bugünlerde, Beyoğlu'nun da, İs-
tanbul'un da 'gözü yaşlı'.
Ne yazık ki Beyoğlu'na yakışmayan, İstanbul'a
yakışmayan bir zihniyetin temsilciieri yine beledi-
ye başkanı olarak seçildi! Bu, festıvale gölge du-
şürmüyor; o tüm renkliliğiyle, canlılığıyla sürüyor.
Bir kez daha, 1994'te 'Film Festivali' bu kara bu-
luta tanık olmuştu. Acaba, alıştık mı, şehrin üze-
rindeki bu kara buluta?"
u
Politika"y\ biryana bırakalım (!), özcesi Istiklal
Caddesi'nı benzersız bir koşuşturma bekliyor. Ben-
zersiz ve heyecan dolu...
Bahar düştü kente; Istanbul, Film Festivali'yle da-
ha da güzel... Festivalde, birçok bölüm vardır ve
yüzlerce filmle baş başa kalırsınız. Izleme olana-
ğınız ise sınırlıdır; "seçme" sıkıntısını yaşarsınız
çoğu zaman.
Çoğu zaman da yetişememektir derdiniz. iş güç
iyice elinizi kolunuzu bağlar. Bir kısmında aklınız
kalır, bir kısmında da yüreğıniz...
Ne görseniz kârdır. Sinemakoliklere diyecek söz
yok, onlar hep görür. (Bu noktada Füruzan'ı anım-
samamak elde mi?)
Yine yoğun bir gösterim programıyla karşı kar-
şıyayız:
"Uluslararası Yanşma", "Sanatlar ve Sinema",
"Edebiyattan Beyazperdeye", "Erotik öyküler",
"Anısına", "Ustalara Saygı", "Dünya Festivalle-
rinden", "Kadın Öyküleri", "Ulusal Yanşma" belli
başlı bölümlerden.
Kuşkusuz, birbırinden güzel, izlemeyedoyama-
yacagımız filmler, ama öyle bir bölüm var ki bu yıl
başlı başına bir festival.
"Ustalara Saygı" bölümünde ünlü yönetrheh
Theo Angelopoulos'un dört filmi"yer alıyor: Kum-
panya, Kıtera'ya Yolculuk, Puslu Manzaralar, Ley-
leğin Geciken Adımı. Her karesinde "anlamın" pe-
şinden serüvene çıkan bir büyücü...
Istanbul'u sinemalı günler bekliyor Sanatın ay-
dınlığını bulma şansına sahip olmak doğrusu övü-
nülecek bir durum, bu sanal ve dijital dünyada...
Film Festivali'yle, yani baharla birlikte Istanbul Kül-
tür ve Sanat Vakfı da "festivallerine" başlıyor. llk-
bahardan sonbahara uzanan bir kültürserüveni İs-
tanbul'un mavisinde bizi bekliyor. Işte birkaç gün
sonra, büyük aşkımız Emek'teyiz; her zaman ol-
duğu gibi, beyazperdenin büyüsünde yitip gide-
ceğiz ışıklar söndüğünde.
Keyifli birgülümseme... Unutamadığımız Onat'ın
sözleri belleğimizde: "Sinema birşenliktir."
Galatasaroy Lisesi 'nde
tiyatro günleri başlıyor
Kültür Servisi - Gala-
tasaray Lisesi 8. Tiyatro
Günleri, 15-19 Nisan'da
Tevfik Fikret Salonu'nda
gerçekleştirilecek. Ama-
tör tiyatrolann bır araya
geleceği etkinlik. her yıl,
öğrencilerin örgütlenrne-
si ile düzenleniyor. Üc-
retsiz izlenebilecek 8. Ti-
yatro Günleri, 15 Nisan
saat 12.00'de, Işıl Kasa-
poğhı'nun yönettığı Ha-
vel'in 'Bfldbim'inın Aka-
demi tstanbul oyuncula-
n tarafından sahnelenme-
siyle başlayacak. Aynı
gün saat 19.00'da, Umut
Aral ve tnanç Ayar'ın yö-
nettiği Brecht'in 'ÜçKu-
ruşluk Opera' sını Gala-
tasaray Lisesi Tiyatro
Topluluğu sahneleyecek.
16Nisan 13.00'te8.Tı-
yatro Günleri'nde yer alan
gruplann katılımıyla 'Sev-
tap Abah ile TKatro Mak-
yajı' adlı bir atölye çalış-
ması gerçekleştinlecek.
15.00'te Şenay Korgül'ün
yönettığı ve DenemeSab-
nesi'nin oynadığı 'Cats
Müzikali'nden Alınolar'
izlenebilecek 18.00'de
Engin Alkan'ın yönetti-
ği, Cehov'un 'VışneBah-
çesi'ni, MSM Oyuncula-
n sahneleyecek. 17 Ni-
san saat 13.00'te Tunay
Sevinç'ın 'Pantomimci
Çocuklar' başlıklı bır
atölye çalışması gerçek-
leştirecek. Saat 16. OO'da
Taner BirseL tiyatro yap-
ma olanakları üzerine
gençlerle söyleşecek.
19.OO'da Galatasaray Li-
sesi Tiyatro Topluluğu.
Asfa Ürgüplü. MetemÖz-
ker. Orkun Saitoğlu ve
OncelNaldemirci'nın yö-
nettığı. 'KibarhkBudala-
a'nı oynayacak.
18 Nisan 13.00'te Be-
şiktaş Atatürk Anadolu
Lisesi Topluluğu, ABIO-
ray'ın yönettiği, Adalet
Ağaoğlu'nun 'Evcilik
Oyunu' adlı yapıtını sah-
neleyecek. 16.00'da Ti-
yatro Manga. Cehov'un
'Ivan hano>iç' adlı yapı-
tını sergileyecek. 19.00'da
Kadıköy Anadolu Lisesi
topluluğu, MeiahatÖzay
ve Mehmet Yenikurtu-
hış'un yazdığı ve yönet-
tiği 'Cumhuriyet' adlı
oyunu sahneleyecek.
Çarşamba günü saat
13.00'te Galatasaray Li-
sesi Tiyatro Topluluğu,
seyırcilerle oyunlan hak-
kında söyleşecek
16.00'da RobertKolej
grubu. Hakan Rami'nin
yönettiği, M. Mungan'ın
'Taziye' adlı oyununu sah-
neleyecek. 19.00'da TA-
be Saran ve Cüneyt Tü-
rel'in katıldığı söyleşi ile
etkinlıkler son bulacak.
BUGUN
• AKSANAT'ta saat 18.30'da "1927'den 1960'a
Türk Plastik Sanatlan" başlıklı panel Tomur
Atagök'ün başkanlığında ızlenebilir. (252 35 00)
• BABYLON'da saat 21.30'da Yeni Türkü'nün
konseri yer alacak. (292 73 68)