23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN 2000 SALI DlHYAZl Çözüm enternasyonal sosyalizm 7 Soru Sol, dünyada ve Türkiye'de geleceği tartışıyor yazı dizisini sosyalist, sosyal demokrat ayrımı yapmadan herkese aynı soruları sorarak hazırladık. Işte sorduğumuz 7 soru: 1. Türkiye - AB İlişkileri. 2. Kürt Sorunu / Güneydoğu Sorunu. 3. Siyasal Islam / Şeriat. 4. Kadın Sorunu. 5. Çeteler ve Devlet. 6. Medya. 7. Sosyalizmin / Sosyal Demokrasinin Geleceği. SOLOELEOGI TAKTIflYOR ORAL ÇALIŞLAR BARIŞDOSTER -3- MÎNA URGAN Yazar 1-AB'ye gırmemizi isteme- min başlıca nedeni, bizi rezil eden bazı yasalardan, örneğin düşünce ve basın suçlanndan, işkence uygulamalanndan, ölüm cezasından kurtulmak umudu. Varlıklı Avrupa ülkelennin ve ABD'nın ekonomik açıdan kö- lesi durumundayız nasıl olsa. Avrupa Bırliği'ne katılmakla bunlara benzer utanç vericı ya- salardan kurtuluruz hiç olmaz- sa. 2-Soylann, dınlerin, milletle- rin kaynaşmasına, sırurlann or- tadan kalkmasına. yani tam bir entemasyonalizme inanıyorum. Onun ıçın, benim açımdan önem- li olan Türk kımliği ya da Kürt kimliği değil, sadece ve sadece insan kimliğidir. Oysa biz insan gibi davran- madık Kürt kardeşlerimize, on- ları insan yerine koymadık. Ken- dilerine özgü bir dillen, bir kül- türleri olacağını yadsıdık. Sanki ülkemizin geniş bir par- çası değilmiş gibi, Güneydo- gu'nun ekonomik açıdan kalkın- ması amacıyla en küçük bir ça- ba göstermedik. Bunu okuyan- Iar hop oturup hop kalkacaklar, ama onlan bir azınlık saysaydık keşke. Ama "Siz Türksünüz" diye tutturduk. Her iki taraftan gencecik insanlann kanı, yıllar yılı boşuna döküldü. 3-Siyasi Islam, yani şeriat, bu memleketin başına gelebilecek felaketlerin en korkuncudur be-. nim açımdan. 4- "tnsan kimliğr dışında bü- tün kimlıkleri yadsıdığım gibi "kadın kimliği'' ya da "erkek künKği'' denilen yapay aynmcı- lığı da yadsıyorum. Salt "erkek kimliği'' denilen özelliklere sa- hip bir yaratık, insan değil doğa dışı bir canavardır. Salt "kadın künfiğT denilen özelliklere sa- hip bırkadın içinde aynı şeyi söy- leyebiliriz. Insanlığı iki ayn so- ya, üstelik birbirine düşman iki ayn soya ayırmak korkunç bır yanılgı görünüyor bana. Çünkü insan kımliği kadın ve erkek kim- lıklerinin uyumlu birkanşımının bir kaynaşmasıdır. Doğru dürüst bir sosyalist düzende "kadın kimliği" diye bir sorunun orta- dan kalkacağına inanıyorum. Dınlerin baskısından arınmış gerçek bır sosyalizm, kadınla- nn başlıca umudu olmalıdır. 5- Devletin çeteleri koruduğu ne yazık ki, yadsınamaz. Susur- luk'un örtbas edilmesinden ya da Ulucanlar Cezaevı'nin basılıp on gencin acımasızca öldürül- mesinden devlet sorumludur. Devletin, suçlulan hâlâ korudu- ğu ve korumaya da devam ede- ceği anlaşılıyor 6-Cumhuriyet gazetesi bir ya- na, basın ve TV kanalları iki ay- n finans grubunun elinde. Para- yı veren düdüğü çalıyor elbette ve ender bir iki ıstisna dışında, o düdüğün sesi gittikçe daha cırt- lak, gittikçe daha çirkın oluyor. 7-Insanlar yaşlandıkça daha tu- rucu olurlarmış sözde. Benim ise, yirmi yaşında başlayan sol- culuğum gittikçe artıyor. Nasıl artmasın ki? Gençliğimi yoksul ama onurlu bir Türkiye'de ge- çirdim. Kımselerden para dilen- meyen haysıyetlı ve bağımsız bir ülkeydik o zaman. Entemasyo- nal olmayan bir sosyalizmden dünyaya hayır gelmeyeceği bes- belliydı "GtobaJkşme" denilen şey "Dünya kapitalistleri birie- şin" çağnsmdan başka bir şey değildir. Birleşen insanlık değil, sadece fınans kaynaklandır. Azgelişmiş ülkelerde, yani dünyanın büyük bir bölümünde gittikçe artan yoksulluklar, top- lumsal adaletsizlikler ve çevre kirlenmeleri karşısında, enter- nasyonal bir sosyalizmden baş- ka bir seçenek göremiyorum. Ya sosyalist olacağız ya da mahvo- lup gideceğiz. Devrimciler ön safta yer almalı MAHMUTALINAK Eski milletvekili Avrupa Birligi, ekonomik ve siyasal bır örgütlenme olarak birliğin başını çe- ken "patron" devletlerin stratejik çı- karlannı koruyup geliştirmeye çalışan bir organızasyondur. Uluslararası pa- zardan daha çok pay kapıp daha çok sömürmek, suıır ötelenne yelken aça- rak demir atacağı yeni limanlara sahip olmak, dünya siyasetinde egemenlik sağlamak.. olarak özetlenebüir Avru- -ıpa Bırlığrnın tsmel hedefi. Hedefi , hep kendine yontmak olan böyle birteş- kilatlanma daha çok semırip serpıl- mek için doğaldır ki kesenin ağzını bi- raz acacaktır. Buna, bir koyup yüz al- mak da diyebiliriz. Türkiye gibi eko- nomik cenderede olan ülke yönetici- lerinı iştahlandıran da işte bu şişkin para kesesidir. Avrupalının göğüs cebinde fiyakay- la taşıdığı keseden çıkanp vereceği ise sadece bir krrpmtıdır. Yani Avrupalı, kazın geldiği yerden tavuğu esirgeme- yecektir. Türkiye büyük sermayesi tavuğu ver- meye dünden razıdır. Çünkü onun ce- büıden çıkacak bir şey yok; kazm fa- turası halktan çıkacak. Gözü kendi ka- salanna akacak parada. Özetle, Türki- ye'nin AB 'ye girmesinde halk kesim- lennin herhangi bir yaran yok! Aynı şeyi demokrasi ve insan hak- lan için de söyleyebiliriz. Türkiye'nin AB'ye girişi ne demokrasiyi getire- cektir ne de Kürt sorununu çözecek- tir. Halktan umudunu kesen kimi sıya- setçiler, özellikle Kürt siyasetçilerin ağırhklı bir kesimi umudunu Avru- pa"ya baglamıştır. Oysa Avrupalının demokrasi ihraç et- mek gibi bir sorunu yok. Zaten edemez de! Onun derdi sermaye ve silah ihraç edip yenı nüfuz alanlan yaratmaknr. Mi- lıtarizmi besleyen de odur. 1992 Nevruz'un da Şırnak, Nusay- bin. Cizre.. halkına ölüm kusan pan- zerler gökten inmedi herhalde. Türki- ye'de Nevruzlar kana bulandı, binler- ce köy kül edilip haritadan silindi; bin- lerce faili meçhul cinayet işlendi; so- kak infazlan yapıldı; işkence kurum- laştı; mıting alanlan mezbahaya çev- rildi; sokak aralannda köpeklerle in- san avına çıkıldı. Cezaevlerinde 12 Eylül dönemini aratan vahşetler yaşanmakta. Diyar- bakır ve Ulucanlar cezaevlerinde göz göre göre toplu kathamlar yapıldı... Böyle korkunç şeyler olurken o "de- mokrasi şampiyoou" Avrupa kılım bi- le kıpırdatmadı. Hem, perşembenin gelişi çarşambadan belü degil mi? Türkiye, AB'ye aday ülke olmak için yıllarca çamur çiğnedi. Nihayet amacına da ulaştı. Başta PKK olmak üzere pek çok Kürt çevresi de Türki- ye'nin aday ülke olması için nefes ne- fese u dipionıasi n yaptılar. Çünkü Tür- kiye aday ülke olduğunda iç hukuku- nu Avrupa hukukuna uyarlayacaktı. hesaplanan buydu. Böylece biz de de- mokrasıye kavuşacakük! Peki ne de- ğışti? Hiçbir şey! Tarih, ders çıkartmak isteyenlere olabildiğince cömert dav- ranır. Yeter ki kişi ve kuruluşlar ken- dilerini görmezliğe kilitlemesinler. Türkiye'de elbet bir gün demokrasi de kurulacak, Kürt sorunu da çözümlene- cek. Ama iç içe geçen bu iki başat so- run ne dünkü yöntemlerle çözümle- nebilirdı ne de bugünkü yönelimlerie çözümlenebilir. Peki ne yapılabilir? Yeni, ama içtenlikli bir anlayış ve tarzla kuşanmalıyız, etkili pratiklere yönelmelıyiz, ne istediğimızı apaçık or- taya koyup projelerimizi halka götür- melı halka mal etmeliyiz, yeni bir "Ça- ü" hareketi kurupbagımsızlıklannı ko- ruyacak olan tüm devrimci demokrat kişi ve kuruluşlan muazzam bir güç- le şiyaisef sahnesine çıkartmalıyız. , * Ve en önemlisi, "srça köşklerimiz- den" çıkıp mücadelemn en kahırlı ye- rinde, ön safında yer almahyız. Nasıl ki AB şimdi bazı çevreler için çekim merkezı ise yenı dünya düzeni olarak da tanımlanan küreselleşme de bir dönem böyle umut bağlanan bir akımdı. Amerika'nın "yeni dünya dûzeni" üzerine pespembe hayaller kurulup so- nu gelmez söylevler çekilirdi. Ama şimdilerde sesleri artık çıkmıyor. Çünkü onlann yere göğe sığdırama- dıklan küreselleşme, geri bıraktınlmış ülke halklanna ölüm, kıyım, yokluk ve sefaletten başka hiçbir şey getirmedi. Sosyalizm Türkiye'de politik ve ideolo- jik olarak ne yazık ki ilgi odağı olmak- tan çok uzaktır. Başta işçı sınıfı olmak üzere öteki halk kesimleri kurtuluşu sosyalizmde görmemektedir. Aksı halde Devlet Babçeli,Taosu Çfl- ler, BükntEcevit,RecaiKutan ve öte- ki burjuva siyasetçileri siyaset mey- danmda böyle sınırsızca at koşrura- mazlardı. Sosyalizmin böyle geri itilmesinde, "Sosyalist Sistem"in yıkılışı elbette önenili bir role sahiptir. Ama bence en önemlisi ve en belir- leyıci olanı, sosyalist kişi ve kurumla- nn zaaflandır. En büyük eksiklik ise halkın gündeminin ne yazık ki bir tür- lü yakalanamayışıdır. Kemalizmle bütünleşmeliyiz ULUÇ GÜRKAN DSP milletvekili 1- Türkiye, Avrupa ile bütünleşme- yi "amaç" gibi görmekten vazgeçme- lidir. Türkiye için amaç çağdaş uygar- lık düzeyine ulaşmaknr. Günümüz dün- yasında da bu amaç Avrupa coğrafya- sma sığdınlamaz. Ancak, Avrupa'nın Türkiye'den ıstediğı, insan haklan, de- mokrasi ve özgürlükler konulannda ilerleme sağlamayı içerir. Bu konular- da, "Keodini düzdt" diyen Avrupa ile bağlan kopartmakoyuıaun dışmda kal- -maktır, harakiridir. Ticaretimizınyan- suıı Avrupa ile yapıyoruz. Aradığımız paralı rurist oradan geliyor, üç milyon yurttaşunız Avrupa'da.. Bunüfus ki- mi Avrupa ülkelennin nüfusundan faz- ladır. 2-Sorun sadece "Kûrtkiınliği''ile il- gili baskılardan kaynaklanmıyor. Kuş- kusuz, sorunun kımlik boyutu ihmal edi- lemez. Herkesin doğduğu kimliğiyle öz- gürce ve gururla yaşaması kaçınılmaz- dır. Ancak bu, bizi birbirimizden ayı- ran nederdenn keskinleştirilerek bizi bir- birimizle birleştiren değerlerin önüne geçmesine de yol açmamaüdır. Bu yak- laşımın Yugoslavya'da da Lübnan'da da çözüm getirmediği, belki de tam aksi- ne temelsiz düşmanlıklar yarattığı göz ardı edilmemelidir. Farklı kimliklerle bir arada, banş ıçinde yaşayabilmek için gerekli olan entegrasyonun sağlanması, bölgede ekonomik ve sosyal-siyasal-kültürel içerikli projelerin teröre karşı mücade- leyi içeren askeri projeyle bir arada uygulanmasını gerektirir. 3-Siyasal Islamın hedeflediği şeriat düzeni, özgür bireylere dayalı dünye- vi bir "çoğunluk yönetimi" olan de- mokrasiyle bağdaşmaz. Şeriat, etnik ve dini cemaat temelinde "kul"luğun geçerli olduğu Tannsal bir "azmhkyö- netimi"dir. Siyasal Islam ve şeriat sorunu, bu ne- denle öncelikle bir egemenlik sorunu- dur. Laiklik de egemenlığin ulusa ait olması, en basit şekliyle de demokra- sinin başlangıcıdır. Türkiye'deki uy- gulamasıyla ise, 21 'inci yüzyılda bü- tün Islam dünyası için bir büyük banş ve demokrasi projesine dönüşme umu- dunu verebilmelidir. 4-Kadın ile erkek arasındakı eşitsiz- lik hâlâ sürüyor. Yalnız Türkiye'de de değil. ileri Batı ülkelerinde de aile içi şiddete kadar uzanan eşitsizlik var. Sorun Türkiye'de hiç kuşkusuz Ba- tı'dan daha değişik ve çok daha önem- lidir. Çünkü siyasal Islam ve şeriat adı- na yapılan saldınlar kadın özgürlükle- rini can evinden tehdit ediyor. Laik ve demokrarikcurnhunyetrejirnininternel- lerini sarsma gayretleri, aynı zamanda kadını toplumsal yaşamdan çıkarma amacını da taşıyor. Bu nedenle Türki- ye'de kadın sorunu cumhuriyet soru- nuyla doğrudan bağlantıhdır.5-Med- ya, yazıh ve görsel bir kamu hizmeti- dir. Bu hizmetin belli ellerde tekelleş- mesi haber alma özgürlüğüne darbe indirir. Türkiye'de medyanm tekelleşmesi çok ciddi bir yapısal sorundur. Medya ve fmansman sektörü büyük ölçüde bûtünleşmiştir. Enerji ve iletişim sek- törleri de hızla ele geçirilmektedir. Son- rakı hedef savunma sanayiidır. Bu gelişme, berabennde Türkiye'de- ki siyasi kilitlenmenin yeni bir boyu- runu da taşımaktadır. 6- Türkiye'de çeteler vardır ve dev- lete sızmıştır. Zaman zaman ıktidan da paylaşmaktadırlar. Bu bağlamda hu- kuk devleti anlayışı büyük ölçüde çök- müştür. Çete oluşumu, geçmiş iktidar- lann kendısi için yakın tehlike gördü- ğu teröre karşı mücadeledeki becerik- sizliği sonucu karşı terör örgütünü ya- ratmış pknasının ürünüdür. Bugünıkae-ısfi şı mücadele. çete üyelennin tek tek ı yakalanmasıyla başarıya ulaşamaz. Başan "temiz toplum biBnci"nin top- yekûn seferber edilmesini ve "devtet yağması"nın bütünüyle önlenmesini gerekörir. 7- Sosyal demokrasinin, sosyalizm- den farklı olarak, kutsal birkitabı yok- tur. Ancak, her bin kendisi birer hedef olan vazgeçilmez evrensel ilkeleri var- dır. Eşıtlik, özgürlük, dayamşma, sos- yal adalet gıbı... Günümüz Türkiyesi'nde bu hedef- ler unutulmuştur. Sosyal demokrasi de bir sorun çözme mekanızması olma özelliğini yitirmiştir. Ülkemizde sosyal demokrasinin ge- leceği, kaybolan bu hedeflerin yeni- den belirlenmesindedir. Bu anlayışla halka gidilmesinde, solun kendisini halka yeniden sevdirmesinde ve halkın güvenini kazanmasındadır. Hakça bö- lüşümden payına düşeni alamayan ge- niş halk kitlelerinin gönlünde 1970'li yıllann fırtınalanrun yeniden kopar- tılması mümkündür. Ancak bunun için evrensel ilkeler yeterli değildir. Geleceğin inşası bunü da içerir, ancak bundan ibaret değildir. Türkiye somutunda Kemalizm'in de kavranılması kaçınılmazdır. Yakın geç- mişte Kemalizm'den sapmakla yanlış yapılmıştır. Yanlışlık, tarihsel kimlik- ten uzaklaşmakla sürmüştür. Çözüm, Kemaüzmle yeniden bütünleşerek bu- lunacaktır. Çağdaş solcu olmak göründüğü kadarkolay değil İSHAK ALATON Alarko Holding Yönetim Kurulu Başkam Türkiye'nin solu. son yıllara kadar iş dünyasma mesafeli davrandı. Üretimin topluma katkısını anlama zahmetine kat- lanmadı. Osmanlı'dan gelen genetik bır reaksiyonla, üretimi çoğaltarak artı değer yaratmamn, insan karakterine uygunlu- ğunu kavrayamadı. Pastayı büyüterek in- sanlan mutlu etmenın önemini anlama- dı. Içi boş, soyut sloganlarla yetindi. Sov- yet Rusya tipi sosyalizmle, Batı Avrupa tipi sosyal demokrasi arasındaki kalın çizgili farklan merak etmedi, önemse- medi. Ve böylece, bugünlere, yirmibırin- ci asnn başlanna gelindiğinde, esamesi okunmayan, Meclıs'te temsil edihneyen bir duruma düştü. Dost acı söyler. Solun mevcut olmadığı bir ortamda, denge bozulduğunda, sağ kanat terbiye- sizleşir ve her türlü aşınlığa gider. Tür- kiye bugün, bu durumu yaşıyor. Solu say- gın ve ağırhklı bir denge unsuru haline getırmek. iş dünyasının çıkanna uygun- dur. Solun demagojık sloganlanna rağmen, dogmatık solculann iş dünyasına karşı bilinçaltında duyduklan soğukluğa rağ- men, solu tekrar ayağa kaldırmak, sağ- lıkh ve demokratıkbir ortam arayan Türk işadamlannın görevıdır. 1930'lu yıllardan beri iktidarda ağırlı- ğı olan, Isveç'i dünyanın en zengin üUce- len arasına yükseltmiş çağdaş sosyal de- mokrasiyi Türk solunun anlaması, ve ay- nı yoldan Türkiye'ye refahın yolunu aç- ması için Türk solunun, önyargılannı sor- gulaması gerekiyor. Bu köklü değişimi ve "dönek" olmayı göze alamayan sevgilı dostlanma, Prof. Dr. SelçukErez'in "Ak- hmızm Ambargoian" kitabını okumala- nnı önenyorum. Üretımden kaynaklanan artı değerden toplumu yararlandırmak için, üretim ara- cına devletin sahip olması, çağdaş sosyal demokrasi anlayışına ters düşer. Isveç'te kamu mülkiyeti en alt duzeydedir. Mev- cut 42 bankanın sadece biri, Merkez Ban- kası (Riksbanken) devletin kontrolünde- dir. Diğer 41 bankanın tamamı özel şa- hıslann veya özel şirketlerin elindedir. Isveç'in doğal zenginliklerinin en ba- şmda ormanlar gelir. Ülkenin yandan fazlası ormanlarla kaplıdır. Bunlann yüz- de 38'i borsada kayıth özel şirketlerin, yüz- de 50'si de özel şahıslann elindedir. Dev- letin elindeki yüzde 12'lik pay, doğal parklar ve insanlann bannamadığı Kuzey Kutbu yöresindedir. Isveç orman zengin- liğinin yüzde 88'inin tapulu sahıbı özel sektördür. Bu ormanlarda her sene daha çok ağaç kesilmesi için maliye bakanlı- ğı baskı uygular. Böylece, daha çok üre- ten özel sektörün daha çok vergi verme- si sağlarur. Her sene, tüm ormanlann yüz- de 6'sı nisperinde yeni fıdan dikilerek or- manlar gençleştirilir ve çoğaltılır. Orman ürünlerinin Isveç ekonomisine katkısı, senede 24 milyar dolardır. Fert ba- şına 22.000 dolarlık gelirin yüzde 14'ü, yani 3.000 dolar orman ürünlerinden ge- lir. Türkiye'nin toplam fert başına geli- nnin üstünde olan bu rakam, özel sektö- rün orman üretıminden gelir. Isveç'te Or- man Bakanlığı yoktur. Gerek yoktur. Şimdi de Türkiye'ye dönelim. Orman- lann tamamı, 1942 ile 1945 yıllan ara- suıda CHP'nin çıkardığı kanunlarla özel şahıslann elinden zorla alındı ve devlet- leştirildi. Bürokrasi, Orman Bakanlığı adı altında bir canavar yarattı. 1945 yı- lmda Türkiye'nin yüzde 36'sı ormanlık iken, 1995'te bu rakam yüzde 11 'e düş- tü. Yani. Türkiye, ellı yıl içinde, orman- lannın üçte ikisini yiordı. Bugünlerde, Or- man Bakanhğı on binlerce personeUne ar- tık maaş yetiştiremez oldu. Orman Ba- kanı dahiyane (!) bır çare önerdı. Me- murlanna, "Ormanlan kesip satın, pa- rası ile maaşınızı tahsil edin" emrini ver- di. Bakanlık ısımli canavar şimdi döndü, eline emanet edilmiş zenginliği tüketme- ye yöneldi. Bu gidişle, on yıl içinde Tür- kiye'nin çöl olması kaçınılmaz oldu. Solcu dostlanma soruyorum. Türki- ye'nin kalan ormanlannı kurtarmak için bana destek olurmusunuz? Aşağıda öner- diğim çarelen içinize sındirebılır misiniz? Öncelikle, CHP'nin 1945 yıllannda karşıhğını ödemeden köylüden ve özel şa- hıslardan zorla aldığı ormanlardan ka- lanlannı, öncekı sahıplerine, yani yerel insanlara ve köylüye iade edelim. Sonra, canavan bitirmek için Orman Bakanhğı 'nı kapatahm, onbinlerce memuru emekli edelim. Bu arada ormanlan tekrar üretken ha- le sokmak için özel sektörü göreve ve îs- veç sermayesini Türkiye'ye davet ede- lim. Yüzlerce trilyon liralık Orman Ba- kanlığı masrafbütçesini sıfırladıktan son- ra, özel sektörün ormandan yarattığı ar- tı değeri Maliye Bakanlığı yolu ile ver- gilendirerek Türkiye'yi zenginleştirelim. Çağdaş solcu olmak galiba göründüğü kadar kolay değil... Köklü bir zihinsel devrim gerekecek... Dönek olmayı göze almak kaçınılmaz olacak... Biz içi boş sloganlarm rahatrna alışmışız... tyisi mi, biz yine öyle devam edelim... Nasıl olsa marjınalleşmişiz, Meclis'ten dışan düşmüşüz, öyle kalsın! Önemli olan, değışmeyelim, dönek deme- sınler bize... Böyle düşünen sevgili dogmatik solcu dostlanma son bir mesajım var. O da, Friedrich Nietzsche'den alıntıdır. "Hiçbirzaman fikir değiştinneyen iki tür insan vardır™ ÖJüJer ve deüler-" Solcu dostlanma, sevgilerimle. -
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle