Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 NİSAN 2000 SALI
DlHYAZl
Çözüm enternasyonal sosyalizm
7 Soru
Sol, dünyada ve
Türkiye'de
geleceği
tartışıyor yazı
dizisini sosyalist,
sosyal demokrat
ayrımı
yapmadan
herkese aynı
soruları sorarak
hazırladık. Işte
sorduğumuz 7
soru:
1. Türkiye - AB
İlişkileri.
2. Kürt Sorunu /
Güneydoğu
Sorunu.
3. Siyasal Islam /
Şeriat.
4. Kadın Sorunu.
5. Çeteler ve
Devlet.
6. Medya.
7. Sosyalizmin /
Sosyal
Demokrasinin
Geleceği.
SOLOELEOGI
TAKTIflYOR
ORAL ÇALIŞLAR
BARIŞDOSTER
-3-
MÎNA URGAN
Yazar
1-AB'ye gırmemizi isteme-
min başlıca nedeni, bizi rezil
eden bazı yasalardan, örneğin
düşünce ve basın suçlanndan,
işkence uygulamalanndan, ölüm
cezasından kurtulmak umudu.
Varlıklı Avrupa ülkelennin ve
ABD'nın ekonomik açıdan kö-
lesi durumundayız nasıl olsa.
Avrupa Bırliği'ne katılmakla
bunlara benzer utanç vericı ya-
salardan kurtuluruz hiç olmaz-
sa.
2-Soylann, dınlerin, milletle-
rin kaynaşmasına, sırurlann or-
tadan kalkmasına. yani tam bir
entemasyonalizme inanıyorum.
Onun ıçın, benim açımdan önem-
li olan Türk kımliği ya da Kürt
kimliği değil, sadece ve sadece
insan kimliğidir.
Oysa biz insan gibi davran-
madık Kürt kardeşlerimize, on-
ları insan yerine koymadık. Ken-
dilerine özgü bir dillen, bir kül-
türleri olacağını yadsıdık.
Sanki ülkemizin geniş bir par-
çası değilmiş gibi, Güneydo-
gu'nun ekonomik açıdan kalkın-
ması amacıyla en küçük bir ça-
ba göstermedik. Bunu okuyan-
Iar hop oturup hop kalkacaklar,
ama onlan bir azınlık saysaydık
keşke. Ama "Siz Türksünüz"
diye tutturduk. Her iki taraftan
gencecik insanlann kanı, yıllar
yılı boşuna döküldü.
3-Siyasi Islam, yani şeriat, bu
memleketin başına gelebilecek
felaketlerin en korkuncudur be-.
nim açımdan.
4- "tnsan kimliğr dışında bü-
tün kimlıkleri yadsıdığım gibi
"kadın kimliği'' ya da "erkek
künKği'' denilen yapay aynmcı-
lığı da yadsıyorum. Salt "erkek
kimliği'' denilen özelliklere sa-
hip bir yaratık, insan değil doğa
dışı bir canavardır. Salt "kadın
künfiğT denilen özelliklere sa-
hip bırkadın içinde aynı şeyi söy-
leyebiliriz. Insanlığı iki ayn so-
ya, üstelik birbirine düşman iki
ayn soya ayırmak korkunç bır
yanılgı görünüyor bana. Çünkü
insan kımliği kadın ve erkek kim-
lıklerinin uyumlu birkanşımının
bir kaynaşmasıdır. Doğru dürüst
bir sosyalist düzende "kadın
kimliği" diye bir sorunun orta-
dan kalkacağına inanıyorum.
Dınlerin baskısından arınmış
gerçek bır sosyalizm, kadınla-
nn başlıca umudu olmalıdır.
5- Devletin çeteleri koruduğu
ne yazık ki, yadsınamaz. Susur-
luk'un örtbas edilmesinden ya da
Ulucanlar Cezaevı'nin basılıp
on gencin acımasızca öldürül-
mesinden devlet sorumludur.
Devletin, suçlulan hâlâ korudu-
ğu ve korumaya da devam ede-
ceği anlaşılıyor
6-Cumhuriyet gazetesi bir ya-
na, basın ve TV kanalları iki ay-
n finans grubunun elinde. Para-
yı veren düdüğü çalıyor elbette
ve ender bir iki ıstisna dışında,
o düdüğün sesi gittikçe daha cırt-
lak, gittikçe daha çirkın oluyor.
7-Insanlar yaşlandıkça daha tu-
rucu olurlarmış sözde. Benim
ise, yirmi yaşında başlayan sol-
culuğum gittikçe artıyor. Nasıl
artmasın ki? Gençliğimi yoksul
ama onurlu bir Türkiye'de ge-
çirdim. Kımselerden para dilen-
meyen haysıyetlı ve bağımsız bir
ülkeydik o zaman. Entemasyo-
nal olmayan bir sosyalizmden
dünyaya hayır gelmeyeceği bes-
belliydı "GtobaJkşme" denilen
şey "Dünya kapitalistleri birie-
şin" çağnsmdan başka bir şey
değildir. Birleşen insanlık değil,
sadece fınans kaynaklandır.
Azgelişmiş ülkelerde, yani
dünyanın büyük bir bölümünde
gittikçe artan yoksulluklar, top-
lumsal adaletsizlikler ve çevre
kirlenmeleri karşısında, enter-
nasyonal bir sosyalizmden baş-
ka bir seçenek göremiyorum. Ya
sosyalist olacağız ya da mahvo-
lup gideceğiz.
Devrimciler ön safta yer almalı
MAHMUTALINAK
Eski milletvekili
Avrupa Birligi, ekonomik ve siyasal
bır örgütlenme olarak birliğin başını çe-
ken "patron" devletlerin stratejik çı-
karlannı koruyup geliştirmeye çalışan
bir organızasyondur. Uluslararası pa-
zardan daha çok pay kapıp daha çok
sömürmek, suıır ötelenne yelken aça-
rak demir atacağı yeni limanlara sahip
olmak, dünya siyasetinde egemenlik
sağlamak.. olarak özetlenebüir Avru-
-ıpa Bırlığrnın tsmel hedefi. Hedefi
, hep kendine yontmak olan böyle birteş-
kilatlanma daha çok semırip serpıl-
mek için doğaldır ki kesenin ağzını bi-
raz acacaktır. Buna, bir koyup yüz al-
mak da diyebiliriz. Türkiye gibi eko-
nomik cenderede olan ülke yönetici-
lerinı iştahlandıran da işte bu şişkin
para kesesidir.
Avrupalının göğüs cebinde fiyakay-
la taşıdığı keseden çıkanp vereceği ise
sadece bir krrpmtıdır. Yani Avrupalı,
kazın geldiği yerden tavuğu esirgeme-
yecektir.
Türkiye büyük sermayesi tavuğu ver-
meye dünden razıdır. Çünkü onun ce-
büıden çıkacak bir şey yok; kazm fa-
turası halktan çıkacak. Gözü kendi ka-
salanna akacak parada. Özetle, Türki-
ye'nin AB 'ye girmesinde halk kesim-
lennin herhangi bir yaran yok!
Aynı şeyi demokrasi ve insan hak-
lan için de söyleyebiliriz. Türkiye'nin
AB'ye girişi ne demokrasiyi getire-
cektir ne de Kürt sorununu çözecek-
tir. Halktan umudunu kesen kimi sıya-
setçiler, özellikle Kürt siyasetçilerin
ağırhklı bir kesimi umudunu Avru-
pa"ya baglamıştır.
Oysa Avrupalının demokrasi ihraç et-
mek gibi bir sorunu yok. Zaten edemez
de! Onun derdi sermaye ve silah ihraç
edip yenı nüfuz alanlan yaratmaknr. Mi-
lıtarizmi besleyen de odur.
1992 Nevruz'un da Şırnak, Nusay-
bin. Cizre.. halkına ölüm kusan pan-
zerler gökten inmedi herhalde. Türki-
ye'de Nevruzlar kana bulandı, binler-
ce köy kül edilip haritadan silindi; bin-
lerce faili meçhul cinayet işlendi; so-
kak infazlan yapıldı; işkence kurum-
laştı; mıting alanlan mezbahaya çev-
rildi; sokak aralannda köpeklerle in-
san avına çıkıldı.
Cezaevlerinde 12 Eylül dönemini
aratan vahşetler yaşanmakta. Diyar-
bakır ve Ulucanlar cezaevlerinde göz
göre göre toplu kathamlar yapıldı...
Böyle korkunç şeyler olurken o "de-
mokrasi şampiyoou" Avrupa kılım bi-
le kıpırdatmadı. Hem, perşembenin
gelişi çarşambadan belü degil mi?
Türkiye, AB'ye aday ülke olmak
için yıllarca çamur çiğnedi. Nihayet
amacına da ulaştı. Başta PKK olmak
üzere pek çok Kürt çevresi de Türki-
ye'nin aday ülke olması için nefes ne-
fese
u
dipionıasi
n
yaptılar. Çünkü Tür-
kiye aday ülke olduğunda iç hukuku-
nu Avrupa hukukuna uyarlayacaktı.
hesaplanan buydu. Böylece biz de de-
mokrasıye kavuşacakük! Peki ne de-
ğışti? Hiçbir şey! Tarih, ders çıkartmak
isteyenlere olabildiğince cömert dav-
ranır. Yeter ki kişi ve kuruluşlar ken-
dilerini görmezliğe kilitlemesinler.
Türkiye'de elbet bir gün demokrasi de
kurulacak, Kürt sorunu da çözümlene-
cek. Ama iç içe geçen bu iki başat so-
run ne dünkü yöntemlerle çözümle-
nebilirdı ne de bugünkü yönelimlerie
çözümlenebilir. Peki ne yapılabilir?
Yeni, ama içtenlikli bir anlayış ve
tarzla kuşanmalıyız, etkili pratiklere
yönelmelıyiz, ne istediğimızı apaçık or-
taya koyup projelerimizi halka götür-
melı halka mal etmeliyiz, yeni bir "Ça-
ü" hareketi kurupbagımsızlıklannı ko-
ruyacak olan tüm devrimci demokrat
kişi ve kuruluşlan muazzam bir güç-
le şiyaisef sahnesine çıkartmalıyız. , *
Ve en önemlisi, "srça köşklerimiz-
den" çıkıp mücadelemn en kahırlı ye-
rinde, ön safında yer almahyız.
Nasıl ki AB şimdi bazı çevreler için
çekim merkezı ise yenı dünya düzeni
olarak da tanımlanan küreselleşme de
bir dönem böyle umut bağlanan bir
akımdı.
Amerika'nın "yeni dünya dûzeni"
üzerine pespembe hayaller kurulup so-
nu gelmez söylevler çekilirdi. Ama
şimdilerde sesleri artık çıkmıyor.
Çünkü onlann yere göğe sığdırama-
dıklan küreselleşme, geri bıraktınlmış
ülke halklanna ölüm, kıyım, yokluk ve
sefaletten başka hiçbir şey getirmedi.
Sosyalizm Türkiye'de politik ve ideolo-
jik olarak ne yazık ki ilgi odağı olmak-
tan çok uzaktır.
Başta işçı sınıfı olmak üzere öteki
halk kesimleri kurtuluşu sosyalizmde
görmemektedir.
Aksı halde Devlet Babçeli,Taosu Çfl-
ler, BükntEcevit,RecaiKutan ve öte-
ki burjuva siyasetçileri siyaset mey-
danmda böyle sınırsızca at koşrura-
mazlardı.
Sosyalizmin böyle geri itilmesinde,
"Sosyalist Sistem"in yıkılışı elbette
önenili bir role sahiptir.
Ama bence en önemlisi ve en belir-
leyıci olanı, sosyalist kişi ve kurumla-
nn zaaflandır. En büyük eksiklik ise
halkın gündeminin ne yazık ki bir tür-
lü yakalanamayışıdır.
Kemalizmle bütünleşmeliyiz
ULUÇ GÜRKAN
DSP milletvekili
1- Türkiye, Avrupa ile bütünleşme-
yi "amaç" gibi görmekten vazgeçme-
lidir. Türkiye için amaç çağdaş uygar-
lık düzeyine ulaşmaknr. Günümüz dün-
yasında da bu amaç Avrupa coğrafya-
sma sığdınlamaz. Ancak, Avrupa'nın
Türkiye'den ıstediğı, insan haklan, de-
mokrasi ve özgürlükler konulannda
ilerleme sağlamayı içerir. Bu konular-
da, "Keodini düzdt" diyen Avrupa ile
bağlan kopartmakoyuıaun dışmda kal-
-maktır, harakiridir. Ticaretimizınyan-
suıı Avrupa ile yapıyoruz. Aradığımız
paralı rurist oradan geliyor, üç milyon
yurttaşunız Avrupa'da.. Bunüfus ki-
mi Avrupa ülkelennin nüfusundan faz-
ladır.
2-Sorun sadece "Kûrtkiınliği''ile il-
gili baskılardan kaynaklanmıyor. Kuş-
kusuz, sorunun kımlik boyutu ihmal edi-
lemez. Herkesin doğduğu kimliğiyle öz-
gürce ve gururla yaşaması kaçınılmaz-
dır. Ancak bu, bizi birbirimizden ayı-
ran nederdenn keskinleştirilerek bizi bir-
birimizle birleştiren değerlerin önüne
geçmesine de yol açmamaüdır. Bu yak-
laşımın Yugoslavya'da da Lübnan'da da
çözüm getirmediği, belki de tam aksi-
ne temelsiz düşmanlıklar yarattığı
göz ardı edilmemelidir.
Farklı kimliklerle bir arada, banş
ıçinde yaşayabilmek için gerekli olan
entegrasyonun sağlanması, bölgede
ekonomik ve sosyal-siyasal-kültürel
içerikli projelerin teröre karşı mücade-
leyi içeren askeri projeyle bir arada
uygulanmasını gerektirir.
3-Siyasal Islamın hedeflediği şeriat
düzeni, özgür bireylere dayalı dünye-
vi bir "çoğunluk yönetimi" olan de-
mokrasiyle bağdaşmaz. Şeriat, etnik
ve dini cemaat temelinde "kul"luğun
geçerli olduğu Tannsal bir "azmhkyö-
netimi"dir.
Siyasal Islam ve şeriat sorunu, bu ne-
denle öncelikle bir egemenlik sorunu-
dur. Laiklik de egemenlığin ulusa ait
olması, en basit şekliyle de demokra-
sinin başlangıcıdır. Türkiye'deki uy-
gulamasıyla ise, 21 'inci yüzyılda bü-
tün Islam dünyası için bir büyük banş
ve demokrasi projesine dönüşme umu-
dunu verebilmelidir.
4-Kadın ile erkek arasındakı eşitsiz-
lik hâlâ sürüyor. Yalnız Türkiye'de de
değil. ileri Batı ülkelerinde de aile içi
şiddete kadar uzanan eşitsizlik var.
Sorun Türkiye'de hiç kuşkusuz Ba-
tı'dan daha değişik ve çok daha önem-
lidir. Çünkü siyasal Islam ve şeriat adı-
na yapılan saldınlar kadın özgürlükle-
rini can evinden tehdit ediyor. Laik ve
demokrarikcurnhunyetrejirnininternel-
lerini sarsma gayretleri, aynı zamanda
kadını toplumsal yaşamdan çıkarma
amacını da taşıyor. Bu nedenle Türki-
ye'de kadın sorunu cumhuriyet soru-
nuyla doğrudan bağlantıhdır.5-Med-
ya, yazıh ve görsel bir kamu hizmeti-
dir. Bu hizmetin belli ellerde tekelleş-
mesi haber alma özgürlüğüne darbe
indirir.
Türkiye'de medyanm tekelleşmesi
çok ciddi bir yapısal sorundur. Medya
ve fmansman sektörü büyük ölçüde
bûtünleşmiştir. Enerji ve iletişim sek-
törleri de hızla ele geçirilmektedir. Son-
rakı hedef savunma sanayiidır.
Bu gelişme, berabennde Türkiye'de-
ki siyasi kilitlenmenin yeni bir boyu-
runu da taşımaktadır.
6- Türkiye'de çeteler vardır ve dev-
lete sızmıştır. Zaman zaman ıktidan
da paylaşmaktadırlar. Bu bağlamda hu-
kuk devleti anlayışı büyük ölçüde çök-
müştür. Çete oluşumu, geçmiş iktidar-
lann kendısi için yakın tehlike gördü-
ğu teröre karşı mücadeledeki becerik-
sizliği sonucu karşı terör örgütünü ya-
ratmış pknasının ürünüdür. Bugünıkae-ısfi
şı mücadele. çete üyelennin tek tek ı
yakalanmasıyla başarıya ulaşamaz.
Başan "temiz toplum biBnci"nin top-
yekûn seferber edilmesini ve "devtet
yağması"nın bütünüyle önlenmesini
gerekörir.
7- Sosyal demokrasinin, sosyalizm-
den farklı olarak, kutsal birkitabı yok-
tur. Ancak, her bin kendisi birer hedef
olan vazgeçilmez evrensel ilkeleri var-
dır. Eşıtlik, özgürlük, dayamşma, sos-
yal adalet gıbı...
Günümüz Türkiyesi'nde bu hedef-
ler unutulmuştur. Sosyal demokrasi de
bir sorun çözme mekanızması olma
özelliğini yitirmiştir.
Ülkemizde sosyal demokrasinin ge-
leceği, kaybolan bu hedeflerin yeni-
den belirlenmesindedir. Bu anlayışla
halka gidilmesinde, solun kendisini
halka yeniden sevdirmesinde ve halkın
güvenini kazanmasındadır. Hakça bö-
lüşümden payına düşeni alamayan ge-
niş halk kitlelerinin gönlünde 1970'li
yıllann fırtınalanrun yeniden kopar-
tılması mümkündür.
Ancak bunun için evrensel ilkeler
yeterli değildir. Geleceğin inşası bunü
da içerir, ancak bundan ibaret değildir.
Türkiye somutunda Kemalizm'in de
kavranılması kaçınılmazdır. Yakın geç-
mişte Kemalizm'den sapmakla yanlış
yapılmıştır. Yanlışlık, tarihsel kimlik-
ten uzaklaşmakla sürmüştür. Çözüm,
Kemaüzmle yeniden bütünleşerek bu-
lunacaktır.
Çağdaş solcu olmak göründüğü kadarkolay değil
İSHAK ALATON
Alarko Holding
Yönetim Kurulu Başkam
Türkiye'nin solu. son yıllara kadar iş
dünyasma mesafeli davrandı. Üretimin
topluma katkısını anlama zahmetine kat-
lanmadı. Osmanlı'dan gelen genetik bır
reaksiyonla, üretimi çoğaltarak artı değer
yaratmamn, insan karakterine uygunlu-
ğunu kavrayamadı. Pastayı büyüterek in-
sanlan mutlu etmenın önemini anlama-
dı. Içi boş, soyut sloganlarla yetindi. Sov-
yet Rusya tipi sosyalizmle, Batı Avrupa
tipi sosyal demokrasi arasındaki kalın
çizgili farklan merak etmedi, önemse-
medi. Ve böylece, bugünlere, yirmibırin-
ci asnn başlanna gelindiğinde, esamesi
okunmayan, Meclıs'te temsil edihneyen
bir duruma düştü. Dost acı söyler.
Solun mevcut olmadığı bir ortamda,
denge bozulduğunda, sağ kanat terbiye-
sizleşir ve her türlü aşınlığa gider. Tür-
kiye bugün, bu durumu yaşıyor. Solu say-
gın ve ağırhklı bir denge unsuru haline
getırmek. iş dünyasının çıkanna uygun-
dur. Solun demagojık sloganlanna rağmen,
dogmatık solculann iş dünyasına karşı
bilinçaltında duyduklan soğukluğa rağ-
men, solu tekrar ayağa kaldırmak, sağ-
lıkh ve demokratıkbir ortam arayan Türk
işadamlannın görevıdır.
1930'lu yıllardan beri iktidarda ağırlı-
ğı olan, Isveç'i dünyanın en zengin üUce-
len arasına yükseltmiş çağdaş sosyal de-
mokrasiyi Türk solunun anlaması, ve ay-
nı yoldan Türkiye'ye refahın yolunu aç-
ması için Türk solunun, önyargılannı sor-
gulaması gerekiyor. Bu köklü değişimi ve
"dönek" olmayı göze alamayan sevgilı
dostlanma, Prof. Dr. SelçukErez'in "Ak-
hmızm Ambargoian" kitabını okumala-
nnı önenyorum.
Üretımden kaynaklanan artı değerden
toplumu yararlandırmak için, üretim ara-
cına devletin sahip olması, çağdaş sosyal
demokrasi anlayışına ters düşer. Isveç'te
kamu mülkiyeti en alt duzeydedir. Mev-
cut 42 bankanın sadece biri, Merkez Ban-
kası (Riksbanken) devletin kontrolünde-
dir. Diğer 41 bankanın tamamı özel şa-
hıslann veya özel şirketlerin elindedir.
Isveç'in doğal zenginliklerinin en ba-
şmda ormanlar gelir. Ülkenin yandan
fazlası ormanlarla kaplıdır. Bunlann yüz-
de 38'i borsada kayıth özel şirketlerin, yüz-
de 50'si de özel şahıslann elindedir. Dev-
letin elindeki yüzde 12'lik pay, doğal
parklar ve insanlann bannamadığı Kuzey
Kutbu yöresindedir. Isveç orman zengin-
liğinin yüzde 88'inin tapulu sahıbı özel
sektördür. Bu ormanlarda her sene daha
çok ağaç kesilmesi için maliye bakanlı-
ğı baskı uygular. Böylece, daha çok üre-
ten özel sektörün daha çok vergi verme-
si sağlarur. Her sene, tüm ormanlann yüz-
de 6'sı nisperinde yeni fıdan dikilerek or-
manlar gençleştirilir ve çoğaltılır.
Orman ürünlerinin Isveç ekonomisine
katkısı, senede 24 milyar dolardır. Fert ba-
şına 22.000 dolarlık gelirin yüzde 14'ü,
yani 3.000 dolar orman ürünlerinden ge-
lir. Türkiye'nin toplam fert başına geli-
nnin üstünde olan bu rakam, özel sektö-
rün orman üretıminden gelir. Isveç'te Or-
man Bakanlığı yoktur. Gerek yoktur.
Şimdi de Türkiye'ye dönelim. Orman-
lann tamamı, 1942 ile 1945 yıllan ara-
suıda CHP'nin çıkardığı kanunlarla özel
şahıslann elinden zorla alındı ve devlet-
leştirildi. Bürokrasi, Orman Bakanlığı
adı altında bir canavar yarattı. 1945 yı-
lmda Türkiye'nin yüzde 36'sı ormanlık
iken, 1995'te bu rakam yüzde 11 'e düş-
tü. Yani. Türkiye, ellı yıl içinde, orman-
lannın üçte ikisini yiordı. Bugünlerde, Or-
man Bakanhğı on binlerce personeUne ar-
tık maaş yetiştiremez oldu. Orman Ba-
kanı dahiyane (!) bır çare önerdı. Me-
murlanna, "Ormanlan kesip satın, pa-
rası ile maaşınızı tahsil edin" emrini ver-
di. Bakanlık ısımli canavar şimdi döndü,
eline emanet edilmiş zenginliği tüketme-
ye yöneldi. Bu gidişle, on yıl içinde Tür-
kiye'nin çöl olması kaçınılmaz oldu.
Solcu dostlanma soruyorum. Türki-
ye'nin kalan ormanlannı kurtarmak için
bana destek olurmusunuz? Aşağıda öner-
diğim çarelen içinize sındirebılır misiniz?
Öncelikle, CHP'nin 1945 yıllannda
karşıhğını ödemeden köylüden ve özel şa-
hıslardan zorla aldığı ormanlardan ka-
lanlannı, öncekı sahıplerine, yani yerel
insanlara ve köylüye iade edelim. Sonra,
canavan bitirmek için Orman Bakanhğı 'nı
kapatahm, onbinlerce memuru emekli
edelim.
Bu arada ormanlan tekrar üretken ha-
le sokmak için özel sektörü göreve ve îs-
veç sermayesini Türkiye'ye davet ede-
lim. Yüzlerce trilyon liralık Orman Ba-
kanlığı masrafbütçesini sıfırladıktan son-
ra, özel sektörün ormandan yarattığı ar-
tı değeri Maliye Bakanlığı yolu ile ver-
gilendirerek Türkiye'yi zenginleştirelim.
Çağdaş solcu olmak galiba göründüğü
kadar kolay değil... Köklü bir zihinsel
devrim gerekecek...
Dönek olmayı göze almak kaçınılmaz
olacak... Biz içi boş sloganlarm rahatrna
alışmışız... tyisi mi, biz yine öyle devam
edelim... Nasıl olsa marjınalleşmişiz,
Meclis'ten dışan düşmüşüz, öyle kalsın!
Önemli olan, değışmeyelim, dönek deme-
sınler bize...
Böyle düşünen sevgili dogmatik solcu
dostlanma son bir mesajım var.
O da, Friedrich Nietzsche'den alıntıdır.
"Hiçbirzaman fikir değiştinneyen iki tür
insan vardır™ ÖJüJer ve deüler-"
Solcu dostlanma, sevgilerimle. -