18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 TEMMUZ 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr 15 53. AVİGNON TİYATRO F E STİVALİ BAŞLADI Shakespeare'dençağdaş dmmlam UĞURHÜKÜM PARİS - Öncelikle 2. Dıinya Sava- şı'nın getırdiği ısyancı huzünle, 'dünya- ya açdan' kültür adamı. tıyatrocu Jean VTlar ve sonra. günün birinde 'kaybola- bileceğine" asla ihtimal vermedigı 'ide- allerin' toz pembe kanatlannda 'dünya- laraçan'partisızmılıtan, oyuncu Gerard Philippe, 1947'de, altın çağlannı yaşa- maya aday olan Tiyatro'ya bir 'dünyasah- nesi' kazandınyorlardı. Zeytınhklenn ağustos böcekleriyle 'güney huzunı'nu paylaştıklan Akdeniz kasabası, tarihte papalara bıle kucak açmış 'hoşgörülü' Avıgnon kentı, 'değerii mevsimlik göç- merüeriyte\eşı bulunmayan bır deneyi- mı başlattı... Avignon Tiyatro Festıvali bugün 53 ya- şında. Belkı büyük çoğunluk ıçin 'toz- pembe kanatlı idealter' kayboldu. 01- gun Kral Vilar ve Asi Prens Philippe terk-i dünya edelı 'asıriar' geçtı. Hatta yeni kral, festıval yönetıcısı Bernard Faivre d'Areier (BFdA). 'ENAnıue'da (ENA, hemen hemen tüm Fransız poli- tikacılannın, özelhkle de en üst kademe- lere yükselenlerinin, en önemli şırket yönetıcilennin mezun olduğu ulusal ida- recılik okulu ve buradan mezun olanla- ra 'Enarque' denıyor, biz enark diye okuyabılıriz) olsa, Avignon büyük birtı- yatro sahnesi kadar. dev bır reklam pa- nosu veya panayınnı da andırsa, Vilar ve Philippe mezarlannda 'henüz' ters dönmüyorlar. Şimdılik 'ümif hâlâ ağır basıyor. Hem de yalnızca 'ofTuyla de- ğil 'in'ıyle de... Slftah anti-Fransız bir Shakespeare'le: 'V. Henry' 'İn'le girelım. Tiyatro sanatının kı- milerine göre ilk ismi. VVUUam Shakes- peare'in bir klasiği var ki, Fransa'da hiç oynanmamış, daha doğrusu oynanama- mış . MS 1415'te 'Azincourt Meydan Muharebesi'nde Kral V Henry'nin In- gıliz ordusu önünde fecı bir hezımete uğ- rayan Fransızlan, Shakespeare o denli küçük düşürüyor kı, Fransa'da pek kim- se 'V. Henry' piyesini sahnelemeye ce- saret edemiyor (Bu duygu sizlere bir şeylerhaürlatmıyormu?). Eserdepekbir 'milliyetçiBgi tutan* Shakespeare'e gö- re, ömeğın sa\ aşta lngilızlerden 25 ölü. Fransızlardan 10 bın ölü var. Tarihçiler bile "Bu kadanfazla" diyor. Gerçek sa- yı bine karşı. 10-15 bin arasında deği- şiyor(!). Fransız Tiyatrosu'nun, selefı kadar tozpembe idealleri' olmasa da ye- ni asi Prensi Philippe Torreton, şimdiye kadar Avignon'da hiç sahneye çıkma- mış. (Niçın biliyor musunuz? "Oynar- sam, ancak papaiann şeref avlusunda oynarun", dediğı için.) Torreton, geçen yıl BFdA'ya. bu yılki festivali 'V. Heııry'yle açmayı önerince, ortak dost- lan rejisör Jean- Louis Benoitda düşün- ceye olumlu bakınca proje ete- kemiğe bürünmüş. Ve 9 Temmuz'da papalar sa- rayının şeref avlusu. Shakespeare-V. Henry ve Benoit- Torreton dörtlüsüne sahne oldu. Cuma gecesi oyun bittiğin- de yükselen 'utangaç ve ölçülü' alkışla- nn ne kadar oynanan oyunun kalitesi üzerine değerlendirmeden. ne kadar açı- lış gecesini 'şereflendiren seçkin seyirti topluluğu' arasında bulunan, Fransız devlet ve hükünıetını temsıl eden Kül- tür Bakanı Bayan Catherine Trautman gibi kişiliklerin varlığından kaynaklan- dığını anlamak şimdilik zordu. Bugün 37 yaşındaki Torreton. 1990 'da. dönemın genel müdürünün 'kaprisleri- ne dayanamadığuu' ıstifa mektubunda belirtıp 1987'de kavuştuğu ömür boyu garantili 'Comedie Française' tiyatrosu kadrosunu terk edıvermiştı. Tiyatro y ıl- dızlığı kanıtlanmış sanatçı, Bertrand Tavernier'nin 'L627','YüzbaşıConan' 'Berlin Schaubühne'nin yeni etdbi Thomas Ostmeler'in yönettiği üç oyıınu sahneüyor. 37 yaşındaki Philippe Torreton,Jean-Louis Benoit'run yönettiği 'V. Henry 'de. ve 'Bugün Başhyor' adh fılmlerinde de yeteneklenni sergilediği gibi 1996yılın- da da, 'Yüzbaşı Conan'la en iyi erkek oyuncu Cesar'ına hak kazandı. (Fran- sa'nın Oscar'ı). Festivalde geçen seneki kadar olma- sa bile (1998'de 7 tane) 3 Shakespeare daha var. Fransızca 'VI. Henry' ve 'ÜL Rkhard' v e ltalyanca Giorgk) Barberio Corsetti'nın sahneye koyduğu 'Fırüna.' Bugüne kadar Shakespeare 5 kez fes- tivali açmış, 15 kez de şeref avlusunda oynanmış Jean Vilar 1947,48,49,53 'te 'İl.Richard'ı, 1950de de 'VLHenry'yi sahnelemış. Aynı oyunu 1984'te yine aynı sahneye taşıyan Arian Mnouchki- ne 1982 ve 84"te'de yine 'II. Rkhard'ı sahneye koymuş. *VL Henry' tam me- tin yöneten Stuart Seide olmuş. Patrice Chereau 1988'de aynı mekâna 'Ham- let'le gelirken geçen sene Laurent Pelly 'Kral Jean'm Hayatı ve Ölümü'nü. Ro- meo Castelluci de 'Jül Sezar'ı getirmiş- ler. 'm. Rkhard'da 1966'da Pİanchon, 1972'de Terry Hands ve la Comedie Française ve 1984'te Georges Lavaudant tarafından şeref avlusunda sahnelenmiş. Haftalık le Nouvel Observateur der- gisinde yapılan bir söyleşide BFdA'ya soruyorlar: "Hayal gücünüz bu kadar mı darahh ki, hep Shakespeare seçiyorsunuz?"" Ce- vap: "Ben değiL, yönetmenler seçiyor. Shakespeare dünyanın en çok sahnele- nen tiyatro yazan. Hatuiatahm, bu sene- ki oyunlanmız arasında -henüz külleri tûten- çağdaş dramlar da var. Örneğin Bosna-Hersek'ıçin>apüm]ş,OfivierPy'nin 'Srebrenıca İçin Requıem". BelçikahJac- ques Delcuvellene'nin yönettiği ve du Groupov'un sahnelediği "Ruanda-1994" gibi." Kaldı ki, söz gelırru. Alman tiyatro ya- şamını derinden etkilemiş. 3 yıldır 'De- utsches Theater-Baracke'nin yöneticisi, politık radikallığıyle tanınan, 30 yaşının tüm körpeliğıne karşın dünyanın en pres- tijli sahnelennden bıri olan •Berlin Scha- ubühne'nin 1 Ocak 2000'den ıtibaren ortak müdürlüğü görevinı de üstlene- cek Thomas Ostmeler 3 oyunla geliyor. Fransızca altyazılı. Bertolt Brecht'in 'Mann istMann- Adam Adamdır', Ric- hard Dresser'in 'Unter der Gürtellinie- Kemer Hizasından Aşağı' ve Mark Ra- venhiU'ın 'Shopping&Fucldng»' Festıvalin merakla beklenen oyunla- nndan biri de. başanlı bir sinema oyun- cusu da olan Didier Bezace'ın sahneye koyduğu. çağdaş bır Bulgar yazar Hris- to Boytchev'ın siyasi taşlaması. 'Kuş Al- bay". Bulgar Mikhail Bulgakov klasiği 'l sta ve Margarita'nın Stefan Moskov tarafından yapılan uyarlaması da ilk kez •Vvignon'da izlenecek Bu yıl sıra Latln Amerika'da 2000 yılında aynı zamanda Avrupa'nın kültür başkenti unvanını alacak Avig- non ve muhteşem kutlamalara hazırla- nan festivali, 20. yüzyılın son 'randevu- sunda'. diğer konuklann yanı sıra ayn- calıklı olarak Latın Amerika'yı ağırlı- yor. 1980'li yıllarda dünyaya 'farkh' açılmaya karar veren festıval (sanınz 'ilk BFdA devrine' denk gelıyor 1980- 1984. 'tldnci BFdA devri' 1992'de baş- ladı. Halen sürüyor. 20001de bıtecek), ge- çen yıl 'Asya'yı konuk etmişti. Bu kez Arjantin. Brezilya ve Şili 'Amerikalıla- nn Güneyi' başlığı altında 10 oyunla Henry ile başlayan festivalde Olivier Py'nin 'Srebrenica Için Requiem', du Groupov'un 'Ruanda- 1994',Hristo Boytchev'in 'Kuş Albay'ı gibi oyunlar yer alıyor. Avignon'da bu yıl Latin Amerika oyunlan ağırlıkta. (6'sı Arjantin damgalı) Latin Ameri- ka'nın renk ve lezzetlerini Avignon ve tıyatroseverlere sunacaklar. Bu yıl festivali, bir süredir Avignon bu- luşmalannın aynlmaz parçası haline ge- len dans göstenlen. Arjantin'den kore- ografisını Ana Maria Steketanan'a borç- \u olduğumuz 'Tango, vals y tango'yla kapatacak. Elbette yine çok sayıda kon- ferans, sergı, film gösterisi, vb. faali- yet, festıvalin aynntısı biçiminde para- lelde ızlenebilecek. Başıyla sonuyla 24-25 gün sürecek festivalin biraz da perde gerisine baka- cak olursak: 1999'un toplam bütçesı, 52.2 milyon frank (yaklaşık 3.5 trilyon TL). Bunun 19 milyonu bilet satışından, (festival başlamadan önce bıletlerin yansmdan ço- ğu satılmıştı), 2 milyonu sponsorlardan. 18 milyonu devletten. 7.4 milyonu be- lediyeden. 2 9 milyonu il. 1.7 milyonu da bölge idarelennden geliyor. 480 gös- terinin programlandığı festivale 600 ga- zeteci katıhrken. teknik personelin sa- yısı500'übuluyor. 130'u Latin Ameri- ka kökenli, 100 Avrupalı ve 400 kadar da Fransız oyuncunun katılımıyla sa- natçı sayısı 630'u aşıyor. Yüzde 4O'ı yöre halkından oluşan biletli seyirci sa- yısı 100 bın tahmin ediliyor. Festival, ön- cesi ve sonrasıyla tahminen bin kişilik bir istihdam alanı yaratırken bölgeye katkısının ölçülebilir kısmının 100 mil- yon frank olduğu düşünülüyor. Bu ışin 'in' fash. KMT faslmı kestirmek daha da zor. Bu sene 'ofTa kahlacak sanatçı ve teknik kad- ro 3 binle 3 bin 500 arası öngörülürken 1998 yılında festivalin 'ofT kısmını iz- leyen meraklı sayısı 450 bin kişı olarak açıklanıyor. Bu yılın tahminlen de aynı merkezde. 2000 yılında beklerlz 20O0'ın 'kurlamaları' ıçin festival dü- zenleyıcileri, Avignon'u yalnızca Avru- pa'nın 'kültür' başkenti değıl, 'güzeJ- Hk' başkenti de yapmayı amaçladıkla- nnı duyurdular. Gelenekselleşmış faali- yetlere ek konserler, moda göstenlen, Starck, Mondino, Lynch, Boltanski gibi isimlerin eşliğınde 'rüya, arzu, ayart- ma-baştan çıkarma...' gibi temalar çev- resinde çok sayıda 'eylem' hazırlanıyor. Üstelık gelecek yılın 'konuk bölgesi: Doğu Avrupa»' Hani bize, hanı bıze demeyın, siz de buyrun... Sevgili tiyatroperverler, ge- çen yıl bu sütunlardan seslenmiştik. Avignon'da hiçbır zaman Türkıye gör- medik, göremedik. diye. '75. yıl' treni- ni 1998'de kaçırmışUk. '700.>il' trenıni 1999'da da -başanh bır kültür müşavi- rinin geçmiş varlığına rağmen- yakala- yamadık. 2000'den de geçtik, (Geçme- yelim de ne yapalım? Isterseniz birile- ri Sayın Jacques Chirac veya Jack Lang'dan rica etsın!) bari 2001'de say- fayı çevirin. Buralarda 'mazf bıldiği- niz gibi büyük oranda Shakespeare, Brecht, Moliere. vb. arasında paylaşıl- mış. Geçmişin yolu çok uzun, oradan çı- kanlacak 'katma değer'e daha epeyce var, ama gelecek pek yakın. Âcizane ve naçızane bir sesle hatır- latalım, 'dünya sahnesine' çıkmak isti- yorsanız, tıyatrocular, sız de (başanh) si- nemacı kardeşleriniz gibi yapm, 'Tür- kiye'nin çağdaş ve gelecek dram'lan- nı(!)' pazarlayın, pardon sahneleyin... Bugay Yapım, 'Bizimkiler' dizisinin kadrosuyla 'Duruşma' adh bir film çekiyor Medyatîk ve gülünç bir bekâret öyküsüKültür Senisi - 'Bizimkiler', 'Yazükçılar', 'Saygüar Bizden', 'Oğlum Adam Oİacak', 'Komşu Komşu' gibi dizılerle TV yapım- cılığında adını duyuran Bugay Yapım. bu kez 'Duruşma' adh filmle sinema alanına adım atı- yor. Duruşma, Istanbul'un ke- narmahallesınde yaşayan sade ın- sanlar arasında şok etkisi yara- tan ilginç bir bekâret öyküsünü konuediniyor. Öykü, mahallenin alımlı kızı Nazan'ın. mahallenin yakışıldılan Selami ve Cavit'le ıkı evlilık geçırmesine karşın ba- kire kalmasını. Selami ve Ca- vit'in Nazan için kjyasıya kapış- malannı. Nazan'ın annesi Nec- la'nın çevirdiği dolaplan, bu ge- lişmeler karşısında mahallelinin şaşkınlan ve sade yaşantılannın bir anda medyatik bir hale gel- mesi komedi tarzında beyazper- deye taşınıyor. Filmin senaryosu, 1972 yılın- dan bu yana pek çok tiyatro oyu- nu, TV dizısi ve sinema filminin yazar ve senaristi olan Umur Bu- gay tarafından yazıldı. Filmin yö- netmenliğinı ise Yalçın Yelence üstleniyor. Yelence, yönetmenli- ğini yaptığı pek çok belgesel fil- • Umur Bugay'ın senaryosunu yazdığı, Yalçın Yelence'nin yöneteceği 'Duruşma'nın oyuncu kadrosu 33 kişiden oluşuyor. Başlıca rollerde Meltem Cumbul, Zafer Algöz, Güven Kıraç ve Rutkay Aziz var. (Fotoğraf: UĞUR DEMtR) min yanı sıra Perihan Abla, Ya- n Şaka Yan Ciddi, Can Teyze, Bi- zimkiler, Yazlıkçılar, Oğlum Adam Oİacak gibi dizi filmler- den tanınıyor. Filmde alımlı ve dnncsi tara- fında kaset çıkartmaya aday gö- rülen kızı Nazan' ı Meltem Cum- bul, Nazan'ın tutkulu âşıklan ve daha sonra kocalan olan Selami \c Cavn'ı Zater Algöz vc Gü- ven Kıraç canlandınyor. Rutkay Aziz ise Nazan'ın boşanma da- valannı üstlenen becerikli avu- katı rolünde çıkacak izleyıcilerin karşısına. Filmdekı bütün kom- pozisyon rolleri de Mehmet Akan, Ercan Yazgan, Ali Uyan- dıran, Meral Çetinkaya, Savas Yurttas, Selçuk Liuergüven, Ok- tay Sözbir, Güzin Çorağan, Gü- zin Özipek. Erdoğan Tuncel'in de aralannda bulunduğu Bizim- kiler dizisinin oyunculan tara- fından canlandınlacak. Filmin oyuncu kadrosu 33 kişiden olu- şuyor. Meltem Cumbul, projede ay- nca Melih Kibar'ın film için ha- zırlayacağı müzıkleri yorumlaya- cak. Fılmden önce, Filmin gö- rüntülerinden oluşan klıbin te- levizyonlarda gösterime girme- si bekleniyor. Kibar, bu film için müzik hazırlarken Hababam SH nıfl'ndan sonra ilk kez bir film müzağınin kendisinı bu kadar he- yecanlandırdığını fark ettiğini söylüyor. Senarist Umur Bugay da filme Duruşma adıyla başla- dıklannı, ancak arkadaşlannın bu adı bir komedi Fılrru ıçin faz- la yakası kapalı bulduğundan çe- kimler sırasında filmin adının değişebileceğini belirtiyor. Duruşma filminin dağıtım or- ganizasyonu ve yurtdışı satışla- n Umut Sanat Filmcilik Sine- macılık tarafından yapılacak. Film sesli olarak çekilecek, ses- ler dolby stereo olarak hazırlana- cak. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Altan Eşsizoğlu'nun Öğrettikleri Altan Eşsizoğlu, bu yıl üniversiteyi brtiren genç- lerimizden. Adana'da tıp fakültesinden derecey- le diploma almış. AJtan Eşsizoğlu, kep giydiği gün törende sıra dışı bir mezuniyet konuşması yaptı. Başka deyiş- le, ülkemizdeki eğitim sisteminin on yıllardır he- deflediği "uslu çocuk" imgesinin ve simgesinin biraz dışınaçıktı.Konuşmasında yalnızca büyük- lerinin ellerinden, küçüklerinin de gözlerinden öp- mekle yetinmedi. Türkiye'de tıp eğitiminin genel- de ne kadar kusursuz olduğundan falan da söz etmedi. Peki ne yaptı? Altan Eşsizoğlu, kimi tıp hocalannın tıp gibi sonuna kadar insancı olması gereken bir uğ- raştan "sektör" diye söz etmelerine karşı çı- karak sitem etti. Bu sitemiyte genç doktorumuz, aslında Batı'nın ilertemiş ülkelerinde yıllardır çok ciddi düzeyde tar- tışılmakta olan bir soruyu, "Çağımızdaki teknik iler- lemelerin ötesinde, tıp insancı niteliğini acaba ne ölçüde koruyabilmektedir" sorusunu ülkemizde de -bır nebze olsun- gündeme getirmekten baş- ka bir şey yapmadı. Gelgelelim, yukanda da belırttiğim gibi, böyle bir mezuniyet konuşması alışılagelmiş kalıplara uymuyordu; bu nedenle de içeriği -kimi üniver- site hocalanna ve yöneticilerine göre- hiç önem- li değildi. Altan Eşsizoğlu kendi rektörünün deyişiyle, "çiz- meyi aşmıştı." Hangi çizmeyi? Yıllardır giyile giyile aşınmış, ama yenilenmesi hâlâ düşünülmeyen bir çizmeyi. Ya da ülkemiz- deki üniversite ve üniversiteli kavramlarını! Günümüzde ülkemiz ve geleceği bağlamında yeniden tartışılmayı ve akılcı bir değerlendirmeyi gereksinen kavramlardan birinin de üniversite kavramı olduğuna daha önce de birkaç kez de- ğinmiştim. Bız, üniversrteliden ne anlıyoruz? Yalnızca liseden sonra bir diploma daha alan- lan mı? Yoksa düşünmeyi, araştırmayı ve bilginin rehberiiğinde eleştirmeyi, yaşamının onsuz olu- namaz parçasına dönüştürenleri mi? "Sektör" sözcüğü, günümüzde bütün dünya- da temelinde şu acımasız "tüketim toplumu" ül- küsünün yattığı küreselleşmenin temel göster- gelerinden biridir. Tek tip duşünmeye alıştırmayı "başanlan" açısından temel araç sayan küresel- leşmenin anlayışı doğrultusunda artık insanın ya da bireyin yerini sektör, insancılığını yitinneksi- zin insan uğruna çaba harcamanın yerini de "sek- törel başan" kavramlan almıştır. On yıl kadar oluyor; Istanbul'da, dünyaca ün- lü bir tıp adamının konferansına gitmiştım. Bu tıp adamı, konuşmasını hâlâ unutamadığım şu söz- lerte noktalamtştı: "Ameliyathanelerimızde ame- liyatlanmızı bundan on beş, yirmi yıl önce belki hayal bile edilemeyen aygıtlarla ve tekniklerie yapmaktayız; ama acaba masada yatanın bir in- san olduğunu da eskisi kadar dûşünüyor mu- yuz?" Tıptan "sektör" diye söz edilmesine karşı çıkan, mesleğe atılmak üzere olan bır gencin itırazları ile, dünyaca ünlü bir uzmanın yukanda alıntıladığım sözü arasında içerik bağlamında ne fark var? Eğer yok dersek, o zaman bir soru daha sorma- mız gerekiyor: Bu sözlerin bir diploma töreninde dilegetırilmesi neden "çizmeyiaşma/c" sayılıyor? Yeni bir bınyılın eşiğinde üniversite kavramını da tartışacaksak eğer -ki mutlaka, ama mutlaka tar- tışmamız gerekiyor!- o zaman bazı tutumlanmızı da bir an önce değiştirmek zorundayız. Her şeyden önce kendimizi artık öğrencilerimi- zin konuşmalanna alıştırmalıyız. Konuşanın - eğer varsa- üslup yanlışlannın düzelmesi kolay- dır. Konuşturulmayanın düşüncelerindeki yıkımı sonradan onarmak ise genellikle olanaksızdır. Aynca kendimizi öğrencilerımizin, hocalanna hak ettikleri kadar teşekkur borcu duymalanna da alıştırmalıyız. Üniversite hocalığı, teşekkur bor- cunu kendiliğinden doğuran bir makam değil- dir; öğrencilerine verdiğiyle, verebildiğiyle varlık kazanabilen bir uğraştır. Tıpkı saygı bekleyebilmek için, önce onu gös- termenin şart oluşu gibi! e-posta: ahmetcemak« superonline.com acem20(â hotmail.com BUGUN • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZt'nde saat 10.00-12.30 arasında Sonja Bohlander Tannse\er'ın katıldığı atölye, saat 14.00- 16.30 arasmda Gazi Selçuk-Şener Yıküz'ın katıldığı atölye ve saat 17.30'da Stravinsky'nın 'tlkbahar Ayini' adh yapıtmın Leonard Bernstein yönetımindeki provalan yer alıyor. (292 06 55) • İFSAK'ta saat 19 30da HalukÇobanoğiu'nun katıldığı 'National Geographk Fotoğrafçılan Nasıl Çalışıyor' başlıklı video gösterisi ve söyleşi yer alıyor. (292 42 01) • CUMHURİYET KİTAP KULÜBÜ Taksim Sergi Salonu'nda saat 15.0O-18.O0'de Giacomo Puccini'nin 'Madama Butterfly' adh yapıtını videodan sahnelenecek. 6. ULUSLARARASIİSTAPJBUL CAZ FESTİVALİ BUGUN • Kenny Garrett Quartet Courtney Pine saat 21 .OO'de Cemil Topuzlu Harbiye Açıkhava Tiyatrosu'nda konser verecek. • Ayşe Tütüncü Piano-Perküsyon Grubu saat 19.30'da AKM Büyük Salon'da konser verecek. • CoH Hause saat 23.30'da Roxy'de dinlenebilir. • Slut's Strings saat 23.00'te Dulcinea'da dinlenebilir. YARIN • Mafly Falay Quintet saat 19.30'da AKM Büyük Salon'da izlenebilir. • Bugge WesseHoft'un New Conception of Jazz' başlıklı konseri saat 23.30'da Roxy'de gerçekleşecek. • tlhan Erşahin's VVonderland saat 22.OO'de Babylon'da izlenebilir • Erik Trufliaz saat 23.00'te Dulcinea'da dinlenebilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle