18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
»HAZİRAN1999SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Fadıl Akgündüz'ün "Değirmenin suyu Almanya'dan geliyor" sözü yetkilileri harekete geçirdi Jet-Pa'ya Almanya'da sıkı denetimMETÎN GÜR FRANKFURT - Jet-Pa"nın Frank- furt'ta bulunan Avnıpa şirketinin, Ber- lır'deki Federal Banka Kredi Işlen Kont- ro Dairesi tarafından yakın takibe alın- dığı belirtıliyor. Yapılan bır şikâyet sonucu harekete ge- çen daire, geçen yılın 10. ayında Jet- Pa'ya bir yazı yollayarak Almanya'da pa- ra yatıranlann tam listesını istedı. Uzun- cabir süre bu yazıya yanıt vermeyen Jet- Pa'ya, Federal Banka Kredi lşleri Kont- rol Dairesi ikinci bir yazı yollayarak uyanda bulundu. Edinılen bılgılere gö- re, geçen ay içinde Jet-Pa'nın Frankfurt sorumlulan yaklaşık 7 bin kişinin yer al- dığı listeyi. Federal Almanya'nın bu alanda tek sorumlu kurulus.u olan Ber- lin Banka Kredi lşleri Kontrol Dairesi'ne teslim etti. Uzmanlar, kontrol dairesinin 7 bin kişi üzerinde inceleme yapması- nın en az dört yıl süreceğini belirtiyor- lar. İnceleme sonucunda eksiği ya da yanlışı bulunan kişilerin doğrudan otur- dugu bölgede yerel savcılığa verileceği ileri sürühjyor. Hatrrlanacağı gibi Jet-Pa'nın kurucu- su ve sommlusu Fadıl Akgündüz 30 Ocak 1999 da basına yaptığı açıklama- da, A\Tupa'da 7 bin ortaklannın oldu- ğunu söylemış. "Değinnenin suyu Al- manya'dan gefiyor" demişti. Bu gehşme üzerine görüşünü sordu- ğumuz Frankfurt Barosu avukaflann- dan Abdurrahman Ulger, adı geçen da- irenin bu listeyi tetkik ederek önemli sonuçlarçıkarabileceğini belirtti. Ülger şunlan söyledı: -Vergi mükeUefi olan bu kişilerin ver- gi vasasına aykın hareket ettikleri görii- lürse Malhe cezalı şekilde vergi taJep eder. Eğer bu kişfler şimdkten kendi ken- dilerini vergj dairesineşikâyet ederek, 'biz Jet-Pa'ya ödedığımiz paralan vergi be- yanında göstermedik' derterse cezadan kurtulabiKrier. Ama mutlaka o paranın vergisini öderler. Aynca para yaüranlar arasında sosyal yardım alanlar varsa, sosyal daire bunu ögrendiği takdirde ve- rilen sosyal yardımlan geri ister, savcıb- ğa dolandıncüıktan dolayı suç duyuru- sunda bulunur. Ahnan sonuca göre Jet- Pa'nın Almanya'daki para toplama fa- aüyetinin de durdurulabileceği ileri sü- rülüyor." Jet-Pa'nın Almanya'da özellikle cami cemaatleri arasında para toplamayı sür- dürdüğü, Frankfurt'taki merkeze günlük bir milyon mark girdiği söyleniyor. Jet-Pa'ya kapısını kapatan en son ban- ka Postbank Frankfurt oldu. Jet-Pa'nın hesap açma başvurusunu, gazetelerde çı- kan haberler nedeniyle bankanın geri çevirdiği belirtiliyor. Bizans sarnıcını 'kapalı çarşı' yapan proje, tarihe 'arsa' muamelesi yapıyor Binbirdirek'te ^korunıa' tahribaü• Benzersiz olması ve 1600 yıllık yaşı nedeniyle özgün kimliği gözetilmesi gereken Binbirdirek Sarnıcı'nı kapalı çarşıya dönüştüren proje, Kültür Müdürlüğü'nün 'kaçak inşaat' gerekçesiyle açtığı davada, koruma ilkeleri açısmdan da sorgulama konusu oluyor... OKTAYEKtVCİ tstanbul "daki Bizans sarnıçlan ara- sında Constantinus dönemine takvim- lenen. Sultanahmet'teki "Binbirdirek Sarmcı". tarihsel yapılann "işlevlendi- rilerek korunmalan" konusunda tartış- ma yaratan bir uygulamanın gerilimini yaşıyor. tnşaatına "kaçak" başlandığı için so- rumlulan hakkında Kültür Müdürlü- ğü'nce dava da açılmış olan uygulama- nın Koruma Kurulu'nca "sonradan" onaylanan projesı "çarşı ve lokanta dü- zenİemesi" şeİdinde. 27.05.1998 tarihli kurul onayını taşı- yan bu düzenlemede, 224 sütundan oFu- şan sarnıç mekânı içinde zemine oturan yakJaşık 30 dükkân. açık satışstandla- n, WC grubu, dığer hızmet mekânlan ve asma kat şeklindeki restoran bölümü yer alıyor. Böylesi bir kullanım için ge- rekli giriş-çıkışlar ile havalandırma te- sısatı nedeniyle bazı duvarlan da "yıkı- tarak" sürdürülen uygulamada, sarnıcm üzerindekı yeşil alana ınşa edilen "kli- fnâ, Jcneraİör ve asahsör Için makine dairesi teknik merkez binası" da. park düzenlemesini ve kentsel peyzajı boz- duğu için yoğun tepki topluyor. Yaklaşık "1600yüdır" sağlamlığını ve özgünlüğünü önemli oranda koruyarak Bizans kent kültürünün altyapı uygar- lığını günümüze taşıyan bu "anrtsaT yapı, çağdaş koruma hukuku açısından ilk talihsizliğinı. aslında "üzerine inşa edilen yeni binalaria" yaşadı. Adliye Sarayı'nm karşısında 4300 m2 'lik bir alana yayılan sarnıç, Klodfa- rer Caddesi, Şevki Bey Sokak ve tmran Öktem Caddesi'ne cephe veren apart- manlann "atünda" kalıyor. Aynı adada İS 4. yüzyılın mimarük ve kentsel altyapı uygarhgını sergJUeyen Binbirdirek SarnKa. müze gibi korunması gerekirken dükkânlaria dolduruluyor. (MEHMET DEMİRKAYA) Işık Sokak'la Şevki Bey Sokak arasın- dakı 2280 m2'Hk park da "Bfabirdkek Meydanı" adıyla, yıne sarnıcın tam üze- nnde bulunuyor... Tarihi Yanmada'ya 1950'lerinîkirici yansından itibaren egemen olmaya baş- layan bu imar duyarsızlığına rağmen güçlü tonozlanyla hem varlığını, hem de "taşıdığı binalan" koruyabilen Binbir- direk Sarnıcı. acaba nasıl bır koruma projesiyle yaşatılmalıydı? VakrflarGe- nel Müdürlüğü'nün "restoreet-işlet-dev- ret" modeliyle a Bulvar İnşaat" adlı bir şirkete 10 yıllığına ihale edip, bunun sonucunda sarnıcın çarşıya dönüştürül- mesine de izın vermesı. koruma ilkele- ri karşısında doğru bir "restorasyon" yöntemi olabilir mi? . Busorulann "bilimsel yanıtlan", in- şaata kaçak başlanmasından ötürü Kül- tür Müdürlüğû'nce açılan davada bilir- kişi incelemesini yapan Prof. Dr. Zey- nep Ahunbay'ın raporunda özetle şöy- Je yer alıyor: "Çarşı islevindeki tkari amac nedeniy- le çok sayıda dükkânın v apılması \ e ese- rin bütünlüğünü tahrip edici müdaha- lelerle ender ve eşsiz bir yapı örselen- mekte. anrtsal değerinden ödün veril- mektedir. {...) Dünyada eşi olmayan bir iç mekânuı bütün özgünlüğü ve etkisiy- le görülebtlnıesini de engelleyen boyle bir işlev; tarihi eserin yaşına ve kimliği- ne de uygnn olmayıp, koruma ilkeleri- ne aykındır_~ Benzer sekilde, Prof. Doğan Kuban da aynı tartışmayla ilgili bir soruyu ya- nıtlarken, ticari yaklaşımlann bu tür anıtsal yapılardaki en "rasyonel" dav- ran\ş biçimini şu şekilde vurguluyon ••Binbirdirek, bütünlüğünü bozmaya- cak çok az müdahaleyle ve çevre düzen- lemeshle, uzun vadede adi bir çarşıdan daha fazia gelir sağlar_ T ' Prof. Ahunbay da. Prof. Kuban da yıl- larca Koruma Kurulu üyeliği yaptilar. ts- tanbul'un zengin kent ve uygarlık tari- hini belgeleyen Bizans sarnıçlan ara- sında Yerebatan'dan sonraki ikinci bü- yük su yapısı olarak "özel bir değer" ta- şıyan bu 1600 yıllık anıtsal eserin "çar- şı'' yapılmasım uygun görmüyorlar. Yi- ne her ikisi de, mimari özgünlüğünün ko- rundugu bır "tarih vesanatgösterisT' için- de çok daha zengin bir kullanım türü ya- ratılacağı görüşündeler... Duyarlı kamuoyundaki tepkiler ve Kültür Müdürlüğû'nce açılan davanın "kültürel gerekçesr de aynı yönde ge- liştiğine göre, acaba bu büyük yanlıştan daha geç kalınmadan dönme olgunluğu gösterilebilirmi? öncelikli görevi anıt- sal yapılan korumak olan Vakıflar, ta- rihe geçecek bir "jest" yapabilir mi? Samıcı çarşı yapmak üzere kiralayan- lar da -gerektiğinde maddi zararlan bi- le karşılanarak- "bu ülkenin insanlan" olduklannı benzer bir jestle kanıtlaya- bilirler mi?.. Bu sorulann yanıtını sadece bizler değil, asıl Binbirdirek Sarnıcı bekliyor. Alacağı yanıtı da gelecek kuşaklara an- latacak ve 20. yüzyılın sonuna doğru ülkeye egemen olan kültür anlayışının "düzeyi" konusunda bir fikir edin- melerini sağlayacak... Cenaze töreninde yuzlerce gözaltı Cem SelçukAkgün toprağa verildi İstanbul Haber Servisi - Tarlabaşf ndaki ABD İstan- bul Başkonsolosluğuyakın- lannda 4 gün önce polisler- le silahlı çanşrnaya girerek öl- düğü belirtilen Cem Selçuk Akgün'ün Alibeyköy Me- zarlığı'ndaki cenaze töreni- ne katılan 100'ü aşkın kişi gözaltına ahndı. Gözaltına alınanlar arasında Akgün'ün aılesı ve sosyalist basın ça- lışanlan da bulunuyor. İHD lstanbul Şubesi. Cem Sel- çuk Akgün ve Sadık Mama- ti'nın "Sağ yakalanmaları mümkünken öldürüldükle- rxsn" ıddia etti. Adlı Tıp Kurumu morgun- dandünsaat 12.00 sıralann- da ahnan DHKC üyesi ol- duğu savlanan Cem Selçuk Akgün'ün cenazesı, polis konvoyuyla Alibeyköy Ce- mevi'ne götürüldü. Ceme- vınde düzenlenen cenaze tö- reninin ardından "Kahrol- sun ABD cmpenalizmi" \ e "DevTİm şehitJeri ölümsttz- dür" sloganlannı atan toplu- luk, Akgün'ün tabutunu al- kışlarla cenaze arabasına bin- dırdi Pankart gergiıüiği Panzer ve zırhlı taşıyıcıla- nn kontrolünde Alibeyköy Mezarlığı'na getirilen Ak- gün'ün tabutuna DHKC bay- rağı sanlması ve DHKP-C pankam açılması üzerine po- lisle grup arasında gerginlik çıktı. tstanbul Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü polislenn- ce topluluğun etrafinın çev- nlmesi üzerine grup. "SeJçuk Akgün ve Sadık Mamati' nin katilleri ABD uşakiandır" yazıh pankart ile Akgün ve Mamatfnin fotograflannı açtı. Akgün'ün cenazesinin toprağa verilmesinin ardın- dan, Akgün'ün ailesi ve sos- yalist basın muhabirlerinin de aralarında bulunduğu 100'den fazla kişi zorla ken- di otobüslerine bindirildi. Terörle mücadeleden sorum- lu Emniyet Müdür Yardım- cısı Atilla Çınar'ın emriyle gözaltına ahnan grup, Vatan Caddesi'ndekı Güvenlik Şu- be Müdürlüğü'ne götürül- dü. Otobüslere polislerin gir- memesi için direnen bazı ki- şiler ıse tartaklandı 'Istenerek öldürüldtT Akgün'ün kardeşı SeKm Akgün, ağabeyinin güven- lik güçlennce 2 "sı omzunda, 6'sı ölüm bölgesinde 8 kur- şunla "istenerek" öldürül- düğünü iddia ederek **Ağa- beyimi öldürenler.ABDtara- findan ödülkndirilecek mi? Yargısız infaz nedeniyle po- lisler hakkında suç duyuru- sunda bulunacağız. Avrupa tnsan Haklan Mahkemesi'ne de başvuracağız" dedi. tHD tstanbul Şubesi "nden yapılan yazıh açıklamada. Cem Selçuk Akgün ve Sadık Mamati'nin polisler tarafın- dan Tarlabaşf ndaki bır inşa- atın bodrumunda öldürül- mesinin yargısız infazlann yeni bir örneğı olduğu öne sürülerek "Ola> yerine gön- derdigûniz gözİemcinin izle- nimlerine göre sag yakala- yabilecek iken oldürmeyi ter- cih etmekve adına silahlı ça- ttşma diyerek kendini haklı çıkarmak yaşama hakkına' >önelik bir saldındır. Yargı- sız infaz >^pan görev liler j-ar- p önüneçıkanimalıdır" gö- rüşüne yer venldi. Cankurtaran, Türk Ticaret Bankası davası olayıyla ilgisi olmadığını söyledi 'Kanunsuz hiçbir şey yapmadım' lstanbul Haber Servisi Türk Ticaret Bankası (TTB) ihalesıne fesat kanştınldığı iddıasıyla ılgılı açılan dava- da işadamı Emin Cankur- taran, Türkiye'nin ilk sana- yıcisı olduğunu belirterek "Bugüne kadar kanun dışm- da hiçbirşey yapmadım. Ne- den Alaattin Çakıcı'nın biri- lerine ulaşmasını sağlaya- yun"dedı. lstanbul 6 No'luDGM'de dün görülen davada. daha önceki duruşmalara kaülma- dığı için bu celse kımlık tes- piti yapılarak sorgusuna baş- lanan sanık işadamı Emin Cankurtaran, dava konusu olayla bir ilişkisinin bulun- madığını savunarak sadece DuranAkbulut ile Yapı Kre- İşadanu Hayyam Garipoğhı da Türk Ticaret Bankası davasuıa kaüldı. di Bankası'nda yaptüdan birgörüş- me sırasında, banka yetkililerinden Osman Berkmen ile .^kbulut'un nu konuda bir konuşmasına tanık oldu- ğunu anlattı. Cankurtaran, "Banka mevzuunda.bankanın adınıbfle ağ- zuna almadım" dedı. 20 fabrikasının bulunduğunu ve yanında 5 bin kişinin çahştığını be- İirten Cankurtaran. mahkeme heye- ti başkanı Sedat Karagül'ün. "Ala- attin Çalaa, bazı Idşilerle görüşmek için sizi kuDanıvormuş" sözü üzeri- ne de, Çakıcı'nın kendisme gelince- ye kadar bin kişiyi kullanabileceğı- ni söyledi. Çakıcf nın kendisine bazen tele- fon ettiğini. ama bu telefonlara çık- madığını iddıa eden Cankurtaran. başkan Karagül'ün, "Sümerbank ihalesinde hakem oldun mu" soru- su üzerine bu konuda hakem olma- sı için Çakıcı'nın ve Erol Evcü'in ara- dığını, ancak görüşme yerine Erol Evcil"in gelmemesi nedeniyle ha- kemlık yapmadığını belirtti. Görüşme yerine sadece Hayyarn Garipoğlu'nun geldiğıni açıklayan Cankurtaran, kendısınin ona "Na- muslu ve pınl pınl bir insan olarak bu ticari ilişkide kün QQİ hakedivor- sa ona verileceginden emin olduğu- nu'" söylediğini anlattı. Tanık olarak dinlenen, Çukurova Holding AŞ Yönerim Kurulu üyesi Osman Berkmen, Duran Akbulut ve Emin Cankurtaran'm kendisine yaptıklan bir dost ziyaretinde iha- leye girip girmeyeceğini sordukla- nnı söyledi. Berkmen, bu sorunun yurtdışmdan arayan Çakıcı vasıta- sıyla sorduruldugunu belirtmesi üze- rine söz alan sanık Emin Cankurta- ran, Berkmen'in odasında bir saat kaldıklannı, ihracat ve piyasa gibi konularda konuştuklannı belirterek söz konusu sorunun 2 dakikalık bir süre içinde sorulduğunu söyledi. Taruk olarak dinlenen Ercan Er- dem. olay tarihinde Devlet Bakanı GÛJKŞ Taner'in özel siyasi danış- manlığını yaptığıru ve bu görevde 17 ay kaldığını belirtti. Erdem, Vedat Yelkend'nin arkadaşı olduğunu ve bazı televizyonlardaki hisselerini KorkmazYiğit'e satüğını ve Yiğit'in ismini ilk defa bu dönemde duydu- ğunu anlattı. Erdem şöyle devam et- ti :u Vedat bir gün vanıma geldi. Ça- kıa'dan tehdit aldiğını söyledi. Teh- dkün konusunun \lgit'le olan ticari Oişkisi olduğunuanlato. Ve bana ba- kanla görüşmek istediğini söyledi. Ben de bakanın bu gibi şeylerle ilgi- lenmeyeceğini anlarmava çalışüm." Taner'mtavırlanndan. "Yigitko- nusunda olumlu düşündüğünü an- iadığmı" söyleyen Erdem, bunun dışında bir bilgisi olmadığını savun- du. TTB Munzam Sandığı Vakfı Yö- netim Kurulu üyesi olduğunu belir- ten tanık .AB Rıza Adaş da, Yiğit'in sandığı arayarak bankayla ilgili 6il-' gi almak istediğini söyledi. Görüşmeler sırasında, Alaattin Çakıcı olduğunu söyleyen birinin telefonla aradığını belirten Adaş, bu sesin "Bu işi uzaflp durmaym. Sa- tacaksanız saon" dediğini savundu. '600 milyon dolar etmez' Celal Balabanlı ıse TTB Küçük- yalı Şube Müdürlüğü ve amatörola- rak Munzam Sandığı Vakfı Yöne- tim Kurulu Başkanlığı yaptığını be- lirterek kendisine göre Alaattin Ça- kıcı konusunun ihalede bir teferru- at olduğunu söyledi. Balabanlı, "Bu banka 600 milyon dolaretmez. Ken- di parasıy la kimse bankav a bu para- )i vermez. Bu sivasikrle işadaînlan arasındaki bir anlasmadır" dedi. Olay tarihinde TTB çalışanlannın oluşturduğu bir sendikanın genel sekreterliğini yaptığı- nı belirten tanık Alptekin Sağlanmak da, sendika baş- kanının isteği üzerine o dö- nemde toplusözleşme gö- rüşmelennden birine katıl- dığını, bu görüşmede banka- yı almak isteyen Yiğit'in de hazır bulunduğunu söyledi. Sağlanmak. mahkeme başkanı Sedat Karagül'ün, "O dönem sendikanın genel başkanı Celal Bey ifadesin- de. Alaattin Çakıcı'nın. ban- kanın sanşı konusunda Erol Evcil aracüığı ile tehdit etti- ğini söylemiş. Bu doğru mu" şeklindeki sorusunu, "Böy- le bir şey söz konusu değfl" diye yanıtladı. Yurtbank'ın sahibi ve yö- netim kurulu başkanı olduğunu be- lirten AB Balkaner de Yiğit ile 2-3 yıldır görüştüklerini kaydetti. Bir yemekte ihale konusunun gündeme geldiğüıi belirten Balkaner, Yiğit'in kendisine, "Alaattin Çakıcı faktörü nedeniyle ihaleye girmekten çekin- diğjni" söylediğini anlattı. Tanık işadamı Yüksel Çağlar da "Çakta'mn ihaleyi kazanandan 30- 35 müyon dolar para alacağı söyle- niyordu. Erol Evcil. Yiğit'in Çakı- cı'ya 1 mihon dolar verdiğini söy- ledi" dedi.' Sanık Yiğit. "Kimseye kapora ya da başka anlamda para vermedün. Ancak. Çakıa istemiş ol- sa büyük bir ihtimabe bu parayı ve- rirdim" diye konuştu. Tanık işada- mı Hüseyin Bayraktar da olay tari- hinde Egebank'ın sahibi olduğunu belirterek TTB ihalesine girmeyi hiç düşünmediğini kaydetti. Yiğit'in yurtdışına çıkış yasağını kaldıran mahkeme heyeti, Emin Can- kurtaran' ın duruşmadan vareste tu- tulma istemini yerinde buldu. Mah- keme heyeti, eski DYP milletvekili işadamı Cefi Kamhi' nin, davada ta- nık sıfatıyla dmlenmesmi kararlaş- tırarak duruşmayı diğer tanıkların dinlenmesi amacıyla erteledi. ARAYIŞ TOKTAMIŞ ATEŞ Atatürk Ulusçuluğu ve Ermeni Olmak... Imralı'daki duruşmalar sürdükçe, yüreğim hep ağ- zımda olacak. "Acaba ciddi bir hata yapar mıyız?" korkusundan birtürlü kurtulamayacağım. Zira, zaman zaman işin ucunu kaçınyoruz gibime geliyor. Öcalan davası, bir "ceza davası" değil, "siyasalbir dava"ö\r. Nasıl ceza davası olabilir ki? Binlerce ka- mu görevlisinin ve on binlerce masum insanın şehit olmasından ve ölümünden sorumlu bir örgüt lideri- nin "suçu", zaten "sabittir". Yapılan duruşma, bu su- çun "uluslararasıdüzeyde" "teşhiredilmesı"^veTür- kiye'nin "uygar" bir devlet olduğunun kanrtlanması amacına yöneliktir ya da yönelik olmak zorundadır. Fakat "müdahil avukatlannın" vekimi "mağduria- nn" bazı davranışlan, beni müttıiş ürkütüyor. O in- sanlann oradaki vartıklan; biraz yukarda değindiğim gibi, olayı "teşhir" içindir. Müdahil avukatının duruş- ma salonunda slogan atması, nerede görülmüştür? Bu tür sorumsuz davranışlar, bizi "yûzde bir milyon haklı dduğumuz" davamızda zora sokmaz mı? Tüm dünyanın gözü üzerimizde. "Şu adamlar bir hata yapsalar da üzerterine çöksek" diyorlar. Zaten duruşma öncesinde yeterince hata yaptık. Avukatlann üzerine saldırmak, bindikleri arabalan tekmelemek, bu işleri yapanlara ne kazandırdı aca- ba? Bu türden görüntüler, duruşmalann "sağlığı"açı- sından kuşku uyandırmaz mıydı? Herzaman "medya"y\ suçlamak da doğru değil ama, bizim medya bu kez de yanlış yaptı. Toplumu fazla gerdi. Istanbul'da ve Anadolu'da nerede bir konuş- ma yapsam, bana ilk sorulan soru, "Hocam bu da- va ne olacak" sorusu oiuyor. Çok zor bir soru bu... öcalan'ın idama mahkûm olmaması düşünüle- mez. Fakat idam edilmesi de çok zor. Peki şimdi ne yapacağız? Kamuoyu karannı verdi ve idam hükmünü onay- ladı. Hükümet ortaklanndan binnin yan kuruluşu olan Ülkü Ocaklan, lstanbul sokaklannı afişlerie donattı bi- le. Hükümetin büyük ortağı, idama karşı olduğunu açıklıyor ama, bu konuda seslerini çıkartabilecekle- rini sanmıyorum. Zira toplum koşullandınldı. Baka- lım bu işin içinden nasıl çıkacağız. Son duruşmada; öcalan'ın "Atatürkmilliyetçisi"o\- duğunu açıklaması. daha doğrusu. Atatürk'ün dile getirdiği biçimde "etnik ve ırksal kökenlerden ba- ğımsız" bir ulusçuluk anlayışma sahip olduğunu di- le getirmesi, ilginç gelişmelere yol açtı. Islam şeriatçısı kimi gazeteler, "Öcalan da Ata- türkçü" gibisinden başlıklar atarak, akıllan sıra Ata- türkçülüğe çamur atmaya çalıştılar. Bunlardan birka- çı beni de arayarak, öcalan'ın söyledikleri hakkında düşüncemi sordular. Tümüne aynı yanıtı verdim, "Söyleyen kişiyanlış ama söyledikleri doğru" dedim. Öcalan oyununu iyi oynuyor. Salonu bazen şaşır- tarak, bazen siniriendirerek. "mesa//n/"aktarmayaça- lışıyor. Aynı zamanda ustü kapalı tehditler savurmak- tan da geri kalmıyor. "Geçmişi unutalım, el ele vere- lim ve daha fazia kan dökülmesıni engeileyelim" di- yor. Bu sözde "öanşç/'tutum karşısında, bizim hiç si- nirtenmememiz gerek. Yapılması gereken şey, buna benzer mesajlann daha önce de verildiği ve gene ken- dileri tarafından ihlal edildiğini dünyaya ıspat etmek. Bunun o kadar çok örneği var ki... Eğer dünya kamuoyuna; öcalan "gûvercin", Tür- kiye "şahin" imajını verirlerse, inanın çok zorianınz. Bu nedenle "müdahil avukatlannı" ve "mağdurian- mızı" denetlemek zorundayız. Aslında, o mağdurlar yüreğimi dağlıyor, içim eziliyor. Fakat korkanm yüre- ğimize taş basmak zorundayız... Bu arada münasebetsiz bir avukat, Öcalan'ın "Er- menı olup olmadığını" soımuş. Duruşmanın yargıcı; çok isabetli bir biçimde, böyle bir soru sorulamaya- cağını bildirerek, avukatı yerine oturtmuş. Ne biçim bir zihniyettir bu? Bu ülkede yaşayan tüm vatandaşlanmız, hangi kökenden gelirlerse gel- sinler, "eşittirler'ye "birinci sınıfvatandaş"t\r\ar. Öca- lan Ermeni kökenli olsa ne olur, Rum kökenli olsa ne olur, Gürcü kökenli olsa ya da bir başka etnik köken- den gelse ne olur? Başka bir kökenden gelmesi. su- çunu mu ağırlaştıracak? Ülkemizde Ermeni kökenli bunca vatandaşımız var. Bir kısmı ülkemize onur ka- zandınyor, yüzümüzü ağartıyor. Birilerine yaranmak için, bu vatandaşlanmızı rencide etmenin âlemi var mı? Öcalan'ın Kürtçe bilmediği hep söylenir. Zaten PKK'nin yazışmalannın da Türkçe olduğunu duyu- yorduk. Aslında bu durum, bizim için büyük bir koz. PKK hareketinın "niteliği" hakkında kendi açımızdan çok yarartı sonuçlar çıkartabıliriz. Fakat "Sen Erme- ni misin?" gibisinden münasebetsiz bir soru, tüm "kozfann" karşı tarafa geçmesine neden olur. Yukarda da vurguladığım gibi medya, toplumu çok geriyor. Yaralann kabuğunu kaşımanın ve yaralan mızraklamanın "dozunu", çok iyi ayariamak zorun- dayız. "Sorumlular", "sorumluluklannı" bilmeli. TCC'nin mayıs ayı raporu Gazetecilere saldınlar arttı tstanbul Haber Servisi- Gazetecilere saldınlar ma- yıs ayında artn. Mayıs ayın- da toplam 8 ayn olayda 10dan fazla gazeteci saldı- nya uğradı. saldınlardan ikisi sanatçılar tarafından gerçekleştirilirken gazete- cilerden ikisi rapor aldı. Türkiye Gazeteciler Ce- miyeti'nin (TGC) yaptığı araştırmaya göre, mayıs ayında aralarında gazete- miz yazan Oral Çahşlar' ın da bulunduğu gazeteci ve yazarlar aleyhine açılan 4 dava da 3 yıl 9 ay mahkû- miyetle sonuçlandı. tki da- vada 2 milyar 5 milyon li- ra tazminata hükmedildi. 3 gazeteci için 6 yıla varan hapis cezası, 2 gazeteci hak- kında da 35 milyar lirayı bulan tazminat istemiyle dava açıldı. RTÜK, geçen ay 3 televizyona 4 gün ek- ran karartma cezası verdi. 4 televızyon kanalı_ ile 3 radyoyu uyaran RTÜK, bir radyo için 1 ay yayın dur- durma karan aldı. Cemiyet, yeni hüküme- te düşünceyi açıklamanın suç olmaktan çıkanlması çağnsında bulunurken Cumhurbaşkanı Sük>Tnan Demirel. "düşünceji yay- ma özgüriüğünün sınırlan- ması gibi bir olayın" olma- dığını söyledi. Gazetecile- ri Koruma Komitesi, "ba- sın düşmanlan" lislesınm ilk sırasuıa Sırp liderMilo- şeviç'i getirdi. Suur Tanıma- yan Gazeteciler Orgütü ise Yugoslavya'da 80 yabancı gazetecinin gözaltına alı- narak sorgulandığını, bır düzine gazetecinin de po- lis tarafından dövüldüğü- nü açıkladı. NATO'nun bombardımanlan sırasında 2 gazeteci öldü, çok sayıda gazeteci de yaralandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle