22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8HAZİRAN1999SALI OLAYLAR VE GORUŞLER Türbanlının Özgürlük Anlayışı Prof. Dr. tLHAN ARSEL T ürkiye'yı türban knzine sürükleyen türbanh ha- nım, New York Times gazetesinin tstanbul mu- habiriyle yaptnış olduğu söyleşıde yakınıp duru- yor: Demokrasi denen şeyın özgürlük ve hoşgörû ilkelerine bağlıhk demek olduğunu, Türkiye'de kendisine yapı- lanlann bu ılkelerle bağdaşmadığını söylüyor. Amerika'da bulunduğu sı- rada türbanlı olarak dolaşırken hiçbir şekilde dışlanmadığından söz ediyor ve şöyle diyor: "-Amerikan haUa_. her şeyi boşgörü ile karşdar. Farklı bir geç- misiniz ya da kültürünüz, ya da dini- niz de oİsa sizi bağnna basar_" Bun- lan söylerken, gerçeklen tek yönlü olarak yansıtmanın rahatlığı içerisin- de bulunduğu muhakkak, çünkü tfir- ban'ın. Tûrkiye bakımından 'özgürlük- süzlük' rejiminin (yanı şenatın) sim- gesı demek olduğunun Amerikalılar- ca bilınmediğinden söz etmiyor. Ve kuşkusuz şunu bilmezlikten ge- liyor ki, ne Amerika'da ve ne de Ba- tı'nın öbûr ülkelerinde, 'özgfirlükleri yok etme özgürlüğü' diye bir şey yok- tur. Oralarda türbanlı olarak (ya da başkaca bir kılıkta) dolaşanlara kim- se aldırmaz, muhtemelenbakmaz, ama özgürlükleri ve dolayısıyla demokra- sıyi yok kılmaya yönelik tutum ve dav- ranışlara yaşam hakkı tanınmaz. Şu bir gerçek ki, Ban ülkelerinde, tür- banın şeriat özlemi anlamına geldiği- ru ve şeriatın her türlü özgürlüğü (ve özellikle kadın hak ve özgürlüklerini) kökünden yok kılan, demokratik ve laik devlet anlayışını hedef alan bir rejim olduğunu ve bu şekliyle uygar ve çağdaş yasamlar için büyük tehli- ke teşkil ettığini bilen pek yoktur. Eğer siz kalkıp da onlara şeriatın iç- yüzünü anlatacak olursanız, o zaman nasıl bir tepkiyle karşılaşacağuuzı an- larsınız. Bırakınız başka konulan, şeriatın sadece kadınlarla ilgili insafsız yönle- rini sergilemiş olsanız ve örneğin ka- dınlann "akkn vedinen dûn (eksik) ya- ranklar" olarak tanımlandıklannı, bu nedenle bırçok görevleri üstlenemeye- ceklerinı, özellikle ulus (millet) oto- ritesini temsil gibi kamu görevlerine getirilemeyeceklerini ya da tanıklık ve miras gibi hususlarda erkeğın yan değerinde kabul edildiklerini, ya da fitnelerinin büyük olduğunu, ya da eşek, domuz cinsi hayvanlar gibi na- mazı bozar nitelikte sayıldıklannı, ya da bunlara benzer daha nice aşağıla- malannı açıklamışolsanız, o zaman on- lardan nasıl sert bir karşılık geldiğini anlardımz. Muhtemeldir ki, türbanlı hanımın da bunlardan haberi yoktur. Eğer ha- berlı ve buna karşın yine de şeriat yön- lüsü ise kendisini tedavi ettirmesi ge- rekir. Yok gerçekten haberli değil ise, yapılacak şey onu şeriat kaynaklany- k karşı karşıya getirmek ve daha doğ- rusu kolundan turup Diyanet lşleri Başkanlığı'na götürmek ve bu baş- kanlığın insanlanmıza bellettiği şeri- at verilerini göstermektir. Dediğım gibi, bu işe sadece kadın- larla ilgili hükümlerden başlamak bi- le yeterlidir. Bu yapılacak olursa tür- banh hanım görecektir ki, şeriat hüküm- leri, Türkiye nüfusunun çoğunluğunu oluşturan kadınlanmızın hak ve öz- gürlüklerini çiğner nitelikte şeylerdir. Sayısız denecek kadar çok örnekler- den bın olarak, Diyanet'ın 'Sahib-i BuharîMııhtasan_' adlı yayınlannın 10. cildinin 449. sayfasına göz atacak olursa, orada: "Mukadderatını kadV nmefineveren bir millet felahbulamaz" şeklindeki satırlan ve bu satırlann açıklamasını bulacaktır. Açıklamada, bu hükmün, 'tstomın amme hukukunun' en önemli bir ku- ralı olduğuna işaret edildikten sonra ay- nen şöyle denıyor: "Bu kaideye göre, tslam hukukunda amme velâyeti de- nifcn devletteşküati riyasetinitemsilede- cek mevkie kadın intihap edilemez. Çünkü kadının fitraö birçok cihetler- den bu çok ağır vazifeyi deruhte etme- ye müsaid değUdir-." (Aynı yayın, cilt İ0, sayfa450). Bu hükümler ve bu açıklama, kadın- lann 'aklen ve dinen dûn (eksik)' ol- duklannı belirten bir başka hükümle bağlantıhdır ki, yine bu aynı baskan- lığın aynı yayınlannın 1. cildinin 223. sayfasında şöyle yer almıştır: u Kadı- nuı dinen ve aklen erkeklerden dûn (aşağı) olduğuna dair Ebû Sâid hadi- s_". Bu hükme göre kadınlar 'eksik akrib've 'eksik dinli'olup "akdnvedi- nindeoJan kimseterin aklını çetebflen", "ötekineberikineçokcalaneteden^ko- calanna karşı "küfraın ni'met göste- ren" kimselerdir. Aynı hükme göre kadınlar "eksik akdbduiar", çünkü "Kadınlann şa- hadeti (tanıklığı, şahitliği) erkeklerin şahadetinin yansKur". Eksik dinlidir- 5 Haziran Çevre Günü kutlamasında ço- cukJar "temiz bir dünya" istemiş. Nasıl olur temiz bir dünya? Her şeyden önce bil- giyle", karşılıklı saygıyla; insana, doğaya sevgiyle yaklaşmakla... "Çocuktan al haberi" demez miyiz? Bir şairimiz "Sanmayın çocuk küçük şeydir, çocuk büyük şeydir" diye yazmıştı. Ger- çekten çocuk deyip geçmeyin. Hele günümü- zün çocuğu, pek çok büyükten iyiyi kötüyü ayır- makta çok daha anlayışlı... Atatürk 23 Nisan Bayramı'nı çocuklara ar- mağan etmişti.Bu günlerde çocuklar cumhur- başkanı, başbakan, vali, belediye başkanı olur- lar; basına demeç verirler, birkaç saatliğine ül- ke yönetimine yol gösterirler!.. Gerçi bizier bu- nu bir şaka, bir oyun saymışızdır. Güzel giyimli, bakımlı ailelerin çocuklan seçilir, önce onlara ne yapacakları, ne diyeceklen büyüklerince anlatı- lır, öyle çıkanlır ortaya!.. Geçen cumartesi günü Fransız Arte TV'sinde bir yayın izledim. Doğrudan Fransız Parlamen- tosu'ndan yapılan bu yayın çok ilgi çekiciydi. Ülke yönetiminde söz sahibi "büyüklerin" de, al- tıncısı yapılan bu çocuk pariamentosu oturu- munu izlemelerinı ısterdim. Fransa'nın dört bir köşesindeki ilkokullardan biri kız, biri erkek iki çocuk bu pariamentoya gönderilmiş, önce komisyonlarda konular görü- şülmüş. Çocuk pariamentosuna beş yüz kadar yasa önerisi sunulmuş, bunun içinden onu öne EVET/HAYIR OKTAY AKBAL IÇocuklar Artık Çocuk Değfl! çıkanlmış, sonra bu on öneriden en çok oy alan üçü parlamento başkanlığına sunulmuş... Bu üç öneriden biri, çocuklarca oylanacak, gerçek bir yasa önerisi olarak Fransız Pariamen- tosu'nca ele alınıp oylanacak. Senatodan da geçtikten sonra gerçek bir yasa olarak yaşama geçirilecek... Bu önerilerden biri, okullardaki şiddet eyiem- lerinin önlenmesi; biri, çocuklara kötü davra- nanlann cezalandınlması; biri de reşit olmayan çocuklara sigara satımının yasaklanması. Çocuk milletvekillerini izliyorum. Içlerinde ka- raderililer de epeyce, hatta bir yasa önerisıni bu çocuklardan biri yaptı. Üç öneriyi savunanlar, kürsüye, alışkın olduklan bir durummuşgibi çık- tılar, konuştular. Meclis başkanı, eski başbakan- lardan Laurent Fabius, normal oturumlardaki yöntemi aynen uyguladı. Bir parlamento nasıl ça- lışır, mılletvekıllennın görevi nedir, nasıl söz alı- nır, gürüttü çıkaran milletvekiline başkan nasıl ce- za verır, hepsi gözler önüne serildı. Doğrusu ya, çocuk milletvekillerinden oluşan parlamento bü- yüklerinkinden daha düzenliydi! Çocuklara kötü davranılmasını önleyen öneri çogunluk kazandı; pariamentoya, çocuklann benımsediğı bir öneri olarak sunuldu. Yakında büyüklerce de tartışı- lıp yasalaşacak. Çocuklan dövmek, on- lara insanlık dışı davranmak, yasa yoJuy- la önlenecek... Başkan Fabius, önümüzdeki ekim ayın- da Dünya Çocuk Parlamentosu'nun toplanaca- ğını da bildirdi. Biz bunu daha önce neden düşünemedik? Yıllardır dünya çocuklannı Ankara'da topluyoruz; ulusal danslannı sergiliyorlar, TBMM'ye, Cum- hurbaşkanlığı'na gidiyor, armağanlar alıyortar. Hatta Meclis'e de getirilip başkanın konuş- masını da dinliyorlar. Hepsi bu! Ama onlann dü- şüncelerini, duygulannı, özlemlerini Fransa'da- ki gibi belirtmelerine niye fırsat vermiyoruz? Bel- ki önümüzdeki yıl 2000'li yıllann ilk23 Nisanı'nda biz de böyle bir çocuk parlamentosunu oluştur- mayı düşünürüz. "Çocuktan Al Haberi" TV programında da görmedik mi? Daha ilkokula bile gitmeyen kü- çüklerin güncel olaylar ve kişiler konusunda ne- ler dediklerini, neler bildiklerinj, hatta zaman za- man büyüklerden çok daha zekice yorumlar ya- pabildiklerini!.. Çocuklardan öğrenecek çok şey var! Alın kar- şınıza bir ilkokul öğrencisini, yurt ve ulus sorun- lannı tartışın, nice büyükten çok daha yetkin ol- duklannı göreceksiniz. ler, çünkü 'hayız' gördükleri zaman namaz kılamaz ve oruç tutamazlar (Bkz. Diyanet'in aynı yayınlan, cılt I. sy. 223, hadis No: 209). Yine Diyanet'in bellettiği şeriat ve- nlerine göre kadın, "iradesindeki fit- ri za'fa mebni" sadece şahadet bakı- mından değil, fakat başka yönlerden de birçok görevleri üstlenemez. Bu görevler arasında, biraz önce de- ğındiğim gibi, ulus otoritesini temsil nitelığınde olaniar yanında kadı'lık, yaiTgıç'lık, imam'lık gibi görevler var- dır. Ote yandan kadın, "iradesindeki fitrîzaT' nedeniyle kocasmınvesaye- tine terk edilmiş olup, kocası ya da akrabasından biri olmadan gezi yapa- maz (seyahatedemez). Diyanet'in söy- lemesı aynen şöyle: "Islamriini...,ka- dının bünye ve iradesindeki frtri za'fa mebni mua»en hususta, kaduu, me- hariminden bir erkeğin vesayetine•ver- miştir ki, kadının uzakbir mesafeye gj- debilmesL. için zevcin veya bir mah- reminin bulunmasmı şart küması bu cümkdendir" (Diyanet'in aynı yayınlan, cilt 4, sy. 219 ved.) Türbanlı hanıma, bütün bunlardan gayn bir Diyanet'in, kadını "fitnesi büyûk", "uğursuz", "eşek vedomuz cin- si hayvanlar gibi namazı bozan", "ser- keşU^ğinden şüphe edildiginde dövül- meye layık yarabk" vs.... şeklinde ta- nımlayan yayınlannı gösterdikten son- ra sormak gerekir: Eğer türban tslam şenatına bağlılı- ğın simgesi ise, hak ve özgürlük tanı- mayan şeriat verilerini benımsemek, bu bağlılığın gereği olmaz mı? Eğer bun- lan benimseyecek olursanız, kişi öz- gürlüklerinden, demokrasiden, uygar- ca gelişmelerden söz edebilir misiniz? Ve eğer Amerika'da (ya da her han- gi bir Batı ülkesinde) türbanla dolaşır- ken, "Evet, işte ben bu zihnryetin sim- gesini başımda taşıyorum" deseniz su- ratınıza tükürüldüğünü görmez misi- niz? Yukandaki hususlan ve benzeri da- ha nıcelerini, çeşitli yayınlanmda kaç kez tekrarladığımı biiemiyorum, fakat sayısız da olsa bunlan tekrarlamanın yararlılığına inanmış olarak söylemek isterim ki, bu ülkeyi şeriat felaketin- den uzak tutabilmek için yapılacak şey şeriatın aklı dışlayan, özgürlükleri yok kılan, çağdaşlıkla asla bağdaşmayan hükümlerini incelemek ve sergilemek- tir. Bunu yaptığımız takdirde aklı başın- da bir tek insanın şeriat yanlısı olma- sına olanak kalmayacaktır. ^ , PENCERE Atila Ergiir İçin... Dostlan, Atila Ergür'ün anısına kitap çıkaracak- larmış; yazı istediler. Atila dostumdu, kardeşimdi, Marmara Üniver- sitesi'nde öğretim üyesi olmadan çok önce tanı- mıştım onu; sanatçı, demokrat, devrimci, grafik- çi, sosyaiist, vitraycı, eylemcı, boylu poslu, sa- kallı, yakışıklı, aydın, insan... Insan ki ne insan!.. Tanısaydıruz, eksikliğinin ne anlama geldiğini bi- lirdiniz, yüreğinizde acıyı duyumsardınız; Atila'yı anlatmak için köşe yazısı yetmez, kitap gerekli... EskiçağınAnadolu'sundayaşamış, yaninsan- yan ölümsüz" bir canlının günümüzdeki simge- si Atila'nın genç yaşta amansız bir hastalığa ya- kalanarak göz göre göre uçup gitmesi, hayatın içerigindeki kahpelikten gayn neyle açıklanabi- lir?.. Bugün ölüm yıldönümü. • Atila'yı -adına yapılan bir toplantıda- en iyi, Prof. Dr. Gencay Gürsoy dıle getirmişti: Adamın biri çalışmak için sirke başvurur; pat- ron tepeden bakarak soran - Marifetin ne?.. „- Ezilip büzülür adam: - Kuş taklidi yapanm. Patron burun kıvınr - PöbL. Bu da bir şey mi?.. Kuş taklidi bizim seyircinin ilgisini çekmez... Adam boynunu büker, "peki" dedikten sonra pencereden pırrr diye uçup gidec Gencay Gürsoy "Atila da böyle biriydi" de- mişti, "aramızdan uçup gidiverdi". • Yatak odam evin arka balkonuna bakar. Her ne- dense bir gün aklıma düştü, Atila ile konuşurken laf arasında söylemiş bulundum: - Balkon penceresine cıvıl cıvıl bir vitray koy- mayı düşünüyorum. Sen misin söyleyen!.. Birkaç hafta sonra elin- de bir vitrayla Atila evin kapısını çaldı, balkon penceresindeki camı çıkanp vrtrayı taktıktan son- ra sordu: - Abi, beğendin mi?.. Vrtrayda bir kuş var. Hacı Bektaş'ın güvercini mi?.. Cami avlusunun kumrusu mu?.. Yoksa Al- lahsız kitapsız bir kuş mu?.. Gözü kırmızı, başı- kanadı-kuyruğu mor, göğsü gri, gagası kiıii altın suyu... Kırmızı bir dalın üstüne tünemiş... Ne zaman gözterim kuşa takılsa, genç yaşta pırrr diye aramızdan uçup giden Atila aklıma geliyor, şimdi nerelerde, hangi özveri peşinde?.. • Adana'da kulağı kesikler derlerdi ki: "- lyıler erken ölüıi.." "Her ölüm erkendir" diyen şair yaşasaydı, Ati- la için söyleyecek laf bulamazdı. Turkcell kartlı Ericsson 688de peşin fiyatına dört taksit! eeo MILYON 500 BİNTL 1 peşinat + 3 taksit düzeninde çok kolay ödemeler! Kampanya dahilindeki Ericsson bayilerinde! Alo Türkiye Olayı satış noktalarını öğrenebileceğiniz telefon numaraları: Turkcell Bayi Hattı: (0212) 313 01 01 Ericsson Müşteri Hizmetleri: (0212) 286 86 86 • Türkiye Yetkih Dıstribütörleri: K.V.K. Müşteri Hizmetleri: (0216) 445 70 45 (pbx) ve GEN-PA Tel: (0212)287 17 17 (pbx) 'Bu kampanya Turkcell-Encsson-K.V K -GEN-PA ışbnfığryle, Pamufcbank'ın desteğiyto gerçetdBşmetrte* Bu kamcanyadaki tüm Encsson cap tetetonlan Encsson Teiefcomünıfcasyon A Ş garantısı attındad». TURKCELL ERİCSSON
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle