Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 MAY1S 1999 PERŞEMBE
:4 HABERLER
DÜNYADA BUGUN
- ALt SİRMEN
Laiklik Nedir? ~^~
Oturup şöyle bir düşünelim: Merve Kavakçı, "llla
, başımı örteceğim!" diye tutturmayıp TBMM'ye, ada-
- bına erkânına uygun bir biçımde gelseydi, ne deği-
'. şecekti?
Tehlike, Kavakçı'nın başının etrafınasardığı çaput-
ta mı, yoksa laık Cumhuriyeti yıkmaya yönelik; bu-
- nun için ıçerde olduğu gibı, dışarda da karanlık güç-
lerie işbirliğı yapmaya hazır olan kafasının içinde mi?
-> Kavakçı ıle llıcak, Kırtan ve Erbakan arasında ne
fark var?
Bizim aslında birzihnıyeti, bütün çıplaklığıyla mey-
dan okuyarak ortaya seren Kavakçı'ya bırçok gerçe-
ği kafamıza dank ettırdiğı içın teşekkür etmemız ge-
- rek.
Öyle ya! Refahsız Refah dönemlerinı yaşadık; or-
-f
ta sağ denen, ne menem şeyse onunla, her yaptık-
larına mazeret olarak "Refah'ı engellemekistiyoruz"
'diyorlardı, yiyorduk.
Refah'ın devamı kuruldu. "Yokcanım" dedik, "Ku-
tan ılımlı, rejimle barışmaya yönelıyor". Eğer Merve
Hanım Kız, bunları yapmasaydı, boyle boş avuntu-
"terla çok vakıt geçırırdik, iş ışten geçene kadar.
r
Merve tipik bir kafa; gerçeğı saptırmak, değıştir-
mek, doğruyu söylememek, kavramların ıçinı boşalt-
mak üzere elinden geleni yapıyor, tıpkı öbür Refahlı-
*•terveya aynı şey olan Fazıletliler gibi...
Onlara göre, yüzde 15 alan partı her şeye mukte-
" dir; gerekçeleri de milli iradenin temsılciieri olmalan.
Aldıklan yüzde 15'ı göruyorlar da, alamadıklan yüz-
de 85'ten hiç söz etmiyorlar. Kaldı ki yüzde 85 bile
alsalar. inançlar üzerinde egemenlik kurmaya hakla-
rı yok. Ama onlar demokrasının kuralını bilmıyorlar.
Laikliğı de bilmiyorlar ve bıze yanlış bir tanım su-
nuyorlar. Öbur sağ partıler de farklı degıl.
" Hatta, Türkiye'de laıklikten yana olanlann kimileri
de, yanlış ve eksık tanımlar venyorlar. Çok şaşırtıcı a-
ma ne yazık kı böyle.
Laikliğin bir pasif (edılgen) bir de aktif (etken) tanı-
mı var. Genetlikle bu kavramı orasından burasından
kemırmeye çalışanlar, onun edilgen tanımıyla yetini-
yorlar. Yani dıyorlar kı "Laiklik, din ile devlet işleri-
nin birbirinden aynlması, toplumsal yaşamın, ka-
munun alanının din kurallarına göre değil, laik
çağdaş kurallara göre düzenlenmesidir".
Bu amaca yonelık olarak hukuk reformu yaprtır; ka-
nunlar, tuzükler bunlara gore düzenlenır.
Bu tanım doğrudur doğru olmasına ama aynı za-
manda da eksiktır.
Çünkü, kavramı tamamlayan öbür tanımı da yap-
mazsanız mugalataya yol açarsınız. "Arkadaş" der
adam, "ben devletin işine kanşmıyorum, devlet de
benim kılık kıyafetime karışmasın"!
Oysa laikliğin aktif tammını da yapınca olayın böy-
le olmadığı çıkar ortaya. "Çünkü bir devletin laikol-
ması için yalnızca din ve dünya işlerini ayırması,
toplum yaşamını bilimin, sivil hukukun kurallan-
na göre yönetmesi yetmez; ama aynı zamanda
devlet, inançların birinin öbürleri üzerinde baskı
kurmasına engel olmak için aktif olarak müda-
hale eder."
Yanı, eğer mezheplerin birının gözü dönmüşlen,
bir başka mezhebe görüşünu zorla kabul ettirmek is-
tiyorsa, devlet buna müdahale edıp engeller. Yoksa
Sıvas'taki gıbı, ınsanlann din dırı yakılmasına seyırci
^kalan devlet, laik devlet olmaz.
Avrupa insan Haklan Komisyonu, üniversrteler-
de türban yasağı dolayısıyla iki Türk kızının yap-
tığı müracaatı reddetmiş ve inançlardan birinin
öbürü üzerine baskı kurmasını önlemek için tür-
ban yasağı getirilebileceğini karara bağlamıştr.
Ama malum takım ile onların ardına takılmış numa-
racı cumhuriyetçıler bu gerçekleri görmez, herkese
de unutturmak ısterler.
. - Merve, bu oyunu bozmuş, gerçekleri gözümüzün
,,jçine sokmuştur.
l c Thank you Merve.
Bozkurt Nuhoğlu
:
'Empery alizme karşı
tam bağımsızlık'
-• Ankara 1 No'lu Sıkıyönetim
Mahkemesi'nin idam karannı radyodan
Cihan Alptekin'in de aralannda bulunduğu
koğuşta 240 kişi dinliyorlar. Sessizliği
Alptekin'in haykınşı bozuyor: "Ulan
aşağılık empery alizm, adam asmak o kadar
•kolay mı?"
ozkurt Nuhoğlu.
1968 işgallerinın
önderlerinden.
Türkıye Millı Gençlik
Teşkilatı Başkanı
Nuhoğlu kendisinın
1968-1970 hareketleri
içindeki yerini şöyle
değerlendıriyor:
-1969'unsonlannda
gençlik hareketinin
önderleri akademik,
[: faşizme karşı demokrasi
Kve emperyalizme karşı
^ m bağımsızlık
• çizgisinden küçük
tSruplann oluşturduğu
»jptahlı eylemlere
*\ öneldiklerinde ben
demokratik mücadelede
kaMım."
DenizGezmiş'i
THKO'nun vanhşlığı
konusunda ıkna etmeye
çalıştığını, uzun uzun
tartışmalar yaptıklannı
anlatan Nuhoğlu,
Che Guevara'nın bir
sözünü anımsatıyor:
"Bir ülkede kâğıt
üzerinde de olsa bir
anayasa \arsa gerillanuı
şansı yoktur."1
Fakat Deniz devrime
inanmıştı vebırgün
! Bozkurt Nuhoğlu'nun da
• dağa çıkacağına
i inanıyordu.
' Denız ıkna gücüne
i güveniyordu. Denız'in
ı samimı olduğu ancak
j Nuhoğlu'nun
i hoşlanmadığı bir
1
"lümpen" cezaevinde
»Siuhoğlu'na akıl danıştr
"Deniz'le birlikte
Amerikan DestnjyerTni
kaçırma planı yapük.
Kafama yattı ama
destroyeri küne satanz
abi?"
Devrimcı Öğrenci
Birlikleri'nin Samsun
yürüyüşü sırasında
Ankara"da sol cunta
denilen kesimin
Deniz'i
yüreklendirdığinı bir
gözlem olarak aktanyor
Nuhoğlu
Ancak 9 Mart'a
ayarlanan sol cunta
hayalleri, Kara
Kuv\etleri Komutanı
Orgeneral FarukGürier
ve Hava Kuvvetlen
Komutanı Muhsin
Batur'un son anda
Genelkurmay Başkam
Memduh Tağmaç'ı
desteklemelenyle sona
erdi.Nuhoğlu'na göre
"ihtilakilik" kararlılık
gerektirİTdı. "Onlar
karar \eremediler ve 12
Mart'a mahkûm
oldular." Ankara 1 No'lu
Sıkıyönetim
Mahkemesı'nın Denızler
hakkındaki idam karannı
radyodan Cihan
Alptekin'in de aralannda
bulunduğu koğuşta 240
kışı dinliyorlar. Uzun
sessizliği Alptekin'in
hay kınşı bozuyor:
"Llan aşağılık
emperyalizm, adam
asmak o kadar kola\
Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin înan 26 yıl önce bugün idam edildiler
Devrnmci efsane yaşıyorHATtCETUNCER
Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan \ e Hüseyin İnan ın
"Anayasayı zorla değiştinne'' suçlamasıyla T-
CY'nin 146 1. maddesine göre idam edilişlerinin ve
neredeyse bir efsaneye dönüşlerinın bugün 26. yıl-
dönümü. Deniz'lerin yargılanma süreçlerinin adli
hatalarla dolu olduğu ve idam hükmünün de siyasi
bir karar olduğu, başta avukatlan Haüt Çelenk ol-
mak üzere pek çok hukukçu tarafından yıllardır tar-
tışılıyor.
18Temmuz 1968 de "Akınvar akm/GüneşeaknV
Güneşi zapt edeceğiz/Güneşin zapn yakın" şiirini
okuyarak Amerikan Altıncı Filosu'nun demirledi-
ği Dolmabahçe sahilini gösteren Deniz Gezmiş'in
parmağı, öğrencilenn akademik istemlertemelinde-
ki gösterilerinın iktidara karşı yönelişinı ifade ediyor-
du. Gençlik önderleri, 1969'da yavaş yavaş. öğrenci-
likten aynlıp sınıfsal temelde örgütlenmeyi tartışma-
ya, legal mücadele yollannı terk edip silahlı müca-
dele temelinde gerilla hareketlerine yöneldıler.
12 Mart 1971'dekı askeri muhtıra sonrasında her
kesime ve aydınlara yönelen gözaltı v e tutuklanma-
lar yaşandı' TKP-ML TtKKO kurucusu İbrahim
Kaypakkaya gözaltında işkencede ölümlenn ilkle-
Hasan Ataol
Deniz'e
kimse
'pişmanım'
dedirtemedi
rindendi ve"ser verip sır vermeyen yigjt'* olarak anı-
lır oldu. Türkiye Halk Kurtuluş Partisi - Cephesı
(THKP-C) önderlerinden Mahir Çayan ise 12 Mart
sonrasındaki yeni sol örgütlenmelere fikirleriyle kay-
nak oldu. Çayan, bir operasyonla aralannda Türkiye
Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) önderleri Cihan Alp-
tekin \ e Ömer Ayna'nın da olduğu 10 arkadaşıyla bir-
likte 30 Mart'ta Kızıldere'de öldürüldü. Ancak hiç-
birinin ölümü "yargüanarak" ölüme giden Deniz*-
ler kadar kamuoyunda etkili olmadı.
Deniz'lerin '68'in simgesi haline gelmesinin ne-
deni beîki de coşkulu, atak ve cesaretli önder kişilik-
lerinin yanı sıra, tartışmalı bir yargılama sürecinden
sonra asılarak "öldürulmeleriydi''. Avukat Halit Çe-
lenk, yıllarca Deniz'lerin eylemlennin "silahh çete
oluşturmak" suçunu ıçerdiğini ve TCY'nin 168'ın-
ci maddesinın uyduğunu savundu. Çelenk, Deniz-
ler'in "Anayasayı değiştirnıe'' suçunu ıçeren ve idam
cezasını öngören TCY'nin 146. maddesine göre yar-
gılanmalannın "'yargıyadoğnıdan müdahalenin* ör-
negi olduğunu söyledi.
Yıllar sonra Deniz, Yusuf ve Hüseyin'i yargılayan
mahkeme savcısı Baki Tuğ'un "Türk Ceza Kanu-
nu'nda 59. maddeye göre iyi hali görünen sanığın ce-
zasında indirinı yapılır. Onlar mahkemeye iyi dav-
raıisalardu bu indirim uygulanır, cezalan müebbede
çevTİlebilirdi'' sozleri şaşkmlıkla ızlendı.
Kana kan isteği
Adalet Partılilenn Genel Başkam, günümüzün
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel y ıllar sonra ıdam-
lar için "O günkü şarüar onu gerektiriyordu" derken
biraz mahcuptu.
Eskı Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu kuruculan ara-
sında yer alan Emeğin Partisi Genel Yönetim Kuru-
lu üyesi Mustafa Yalçmer, bir takım akademik v e de-
mokratiköğrenci sorunlannınzamanla antıemperya-
list ve iktidara yönelik mücadele ile çözülebıleceğı-
ni anladıklannı ve bu düşüncenin 1968 'de yerleştiği-
ni anlatıyor.
1969, gençlik hareketlerinin kendısinı koruma ih-
tiyacı ile silahlanma sürecinin başladığı yıl oluyor.
Aynı yıl iktidar değişikliği fikn tartışılıyor. 12 Mart
yaklaşırken kitleselleşme, iktidar fikn öğrencı hare-
ketlerini aşıp sımfsal hareketlere yönelme düşünce-
leri gelişiyor. 1970'te Anadolu'da yerel ihtiyaçlara yö-
nelik olarak düzenlenen mitinglere cıddi katılımlar
sağlanıyor. Yalçıner'ın anlatımlanna göre THKO ey-
lemlerinde Hüseyin ve Sinan Cemgil beyin, süriikle-
yici isim Deniz olarak önde duruyor. 3! Mayıs
1971 "de Nurhak Dağlan'nda Sınan Cemgil, Kadir
Manga \e Alpaslan Ozdoğan'm öldüğü çatışmada
yaralı yakalanan Mustafa Yalçmer, Ankara'da Ma-
mak Cezaevi'nde Denız'lerle birlikte kaldı. Ve Yal-
çıner, Deniz, Yusuf ve Hüseyin'in yargılanma süre-
cinı yakından izledi. O günlerde TBMM'de AP'li
milletvekılı ve senatörler arasında Deniz'lerin asıl-
ması, eski başbakanlardan Adnan Menderes, bakan-
lar Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Pülatkan'ın idamla-
nnın rövanşıydı. Üçe üç intikamcı düşüncesini açık-
ça ifade etmekten kaçınmayanlar vardı. Deniz, Hü-
seyin, Yusuf ise bir seneye yakın yargılanma sürecı
sonunda asılacaklannı biliyorlardı... Onlar idam edı-
leceklerinı biliyordu, ancak cezaev inde kalanlar için-
se gende kalmak daha zordu... 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a
bağlayan gece, Deniz'lerin hücrelerinin açıhşı ve zin-
cır şakırtısı ve hücredeki arkadaşlanna "Eyvallah" di-
yen Deniz'in sesı... Denız, Yusuf ve Hüseyin'in in-
fazlarda avukatlan Halit Çelenk ve Mükerrem Erdo-
ğan bulundu. 20"lı yaşlann başındaydilar ve hiç pış-
manlık göstermediler... İdam sehpasında "Marksist-
Leninist" olduklannı haykırdılar...
Sözleri sansürlenerek tutanaklara geçti...
Cebeci Mezarlığı'nda yatan Taylan Ozgür'ün ya-
nına gömülme isteklen ise uygun görülmedi...
H
asan Atool eskı THKO
üyesi. şimdi Deniz
Çevirmenlik
Bürosu'nun sahibi. Deniz'lerin
asılmasını engellemek ve
ellerinde koz olarak tutmak
amacıyla 4 mayıs 1972'de
Jandarma Genel Komutanı
Orgeneral Kemalettin
Eken'i kaçırma girişimi
sırasında çıkan çatışmada yaralı
olarak kaçtı. Yurtdışında bir
süre yaşadıktan sonra 1974'te
yakalandı ve 1984'e kadar
cezaevinde kaldı.
'Komutan Hüseyin
İnan'dT
Ataol, öncelikle 9 Mart'ta
planlanan sol cuntadan
beklentilerine ilişkin
tartışmalara şu anısıyla yanıt
vermek istıyor: "Bizim
komutan Hüseyin Inan'dı. Akvi
dedesiydi. 'Dede' derlerdL Bir
gün 'ya dede. sol cunta gelirse
biz ne yapacağız" dh'e
sormuştum. Hüseyin İnan
'Kızılay'da toplanıp silah
toplayacağız. dağa
göndereceğiz' demiştL O sıralar
Mustafa Yalçmer ve diğerteri
dağdaydı. O dönem ODTÜ'de
askeri bursla okuyordum.
Cuntacılarla merhabanuz v^ardı.
Bizler yolumuzu bilinçli seçtik.
Oysa yolumıu açıkn. Bugün
Mesut Yılmaz'm yerinde de
olabuirdik, bir şirkette genel
müdür de. Bilinçli tercihleri
nedeniyie "pişmanım' diy-en
çıkmadı. Deniz'e kimse
'pişmanım' dedirtemedi.1
'
Ataol'a göre Deniz Gezmiş,
Türkiye'de o dönem en deli
dolu insanlardan biriydi ve
onun gibi 4-5 bin kişiyi anlık
tavırlanyla götürebilecek bir
kişilikte bir önder gelmedi.
Ataol şöyle devam ediyor:
"Hüseyin İnan da onu zapt
edebilen bir kişiliktL Gerçek
lidertik oydu işte. Meçhul
askerler vardır, birçok iş yapar,
o işi yapüğını kimse bilmez.
Yusuf. davanm hamalıydı.
Yaşlan 20'lerdey di ve Deniz,
Yusuf, Hüseyin
savunamayacaklan hiçbir şey
yapmadılar."
İDAMA GİDEN YOLLN KRONOLOJİSİ
5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a
bağlayan gece
7
6 Mart 1971 Deniz Gez-
miş \e Yusuf Aslan bir
motosikletle Sıvas'a doğ-
ru giderken Şarkışla'da durum-
lanndan kuşkulanan bır bekçı
tarafından karakola davet edil-
di. Yusuf Aslan kasığından vu-
rularak yakalandı. Bırastsuba-
yı rehin alarak cıple kaçmaya ., , A ,
çal.şan Deniz Gezm.ş Geme-
Y u s u f A n l a n
rek'te yakalandı. Kayseri Emnıyet Mü-
dürlüğü'nde ilk ifadesı alındı.
• 24 Mart 1971 Hüseyin İnan Kayse-
ri'nin Pmartıaşı ilçesınde yakalandı.
• 16 Temmuz 1971 Ankara Altındağ
Veteriner Okulu bınasında Tuğgenerel Afi
Eherdi başkanlığındaki Ankara Sıkıyö-
netim Komutanlığı 1 Numaralı Mahke-
mesinde yargılanma başladı.
• 9 Ekim 1971 Ankara 1 Numaralı Sı-
kıyönetim Mahkemesi Denız Gezmiş ve
17 arkadaşının "Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın tamamını >vya bir kısmını
tağyir,tebdilveilga>ateşebbüsetriklerini
sabit görerek" haklannda TCK'nın
146/1. maddesi uyannca idam cezası ka-
ran verdi. Mahkeme Başkanı Tuğgeneral
Ali Elverdi, duruşma yargıcı Albav ,\h-
met Tetik üye yargıç Mehmet Turan ka-
ran imzayıp kalemlerini kırdı.
• 16 Mart 1972 TBMM'de idam kara-
nnın ınfaz edilmesıne ılişkın yasa 283'e
karşı 53 ret oyuyla onaylanarak senatoya
gönderildi. Senatoda oylamaya katılan
141 senatörden 105'i Denızlerin asılma-
sına "Ewf* dedi.
• 24 Mart 1972'de ölüm ceza-
lannm ınfaz edilmesıne ilişkin
yasa Cumhurbaşkanı CevdetSu-
nay tarafından onaylandı ve 25
Mart 1972 günü resmi gazetede
yayımlanarak yürürlüğe girdı.
İTHP Genel Başkanı İsnıet Inönü
"17 Mart 1972 tarihüw 1576sa-
yılı Ölüm Cezaknnın YerineGe-
tirilmesine İlişkin Yasa^nın usul
ve esas yönünden ıptali için Anayasa
Mahkemesi'ne başvurdu. Bu istem 7'ye
karşı 8 oyla kabul edildi ve iptal karan ve-
rildi.
• 30 Mart 1972'de idamlan engelle-
mek için Ünye Radar Üssü'nde görevli üç
teknısyenı kaçıran MahirÇayan ve 10ar-
kadaşı Kızıldere'de öldürüldü.
24 Nisan 1972'de idamlann yerine ge-
tirilmesine ilişkin yasa yeniden TB-
MM'de onaylandı.
• 2 Mayıs 1972'de yasa senatoda da
onaylandı.
• 3 Mayıs 1972 THY'nin Boğaziçi
uçağı. idamlan engellemek için Bulgaris-
tan'a kaçınldı.
• 4 Mayıs 1992 THKO'nun Denizlere
karşılık Jandarma Genel Komutanı Ke-
malettin Eken'e saldın girişimi başan-
sızlıkla sonuçlandı.
•5 Mav ıs 1972'de gece yansından son-
ra Deniz. Hüseyin, Yusuf, Mamak Ceza-
evi'nden alınarak Ankara Merkez Ceza-
evı'negetinldı. 5 Mayıs'ı6Mayıs'abağ-
layan gece saat 01.25'te Deniz, 02.25'te
Yusuf, 03. 25'te Hüseyin idam edildi.
Cemü Gezmiş: Bütün devrimcileroğlum
Hüseyin İnan
A nne Mukaddes Gezmiş,
/ I gibi ilkokul öğretmeni
-£± olanbabaCemilGezmiş,
bugün 83 yaşında. 26 yıldır her 6
Mayıs erkenden "oğunan"nın
yattığı Ankara Karşıyaka
Mezarlığı'nagidiyor. Deniz'in.
Hüseyin'in, V\ısuf un mezanna
karanfıl bırakıyor. Denızler
idamla yargılanırken yurtıçinde
ve yurtdışında başlatılan
kampanyalar sırasında Cemil
Gezmiş, Hıdır tnan ve Beşir
Arslan idamlan engellemek için
koşuşturdular. Cemil Gezmiş,
Hıdır tnan ve Beşır Arslan, 15
Mart 1972'de Cumhuriyet
Senatosu üyelerine tek tek
mektup gönderdiler.
Ve, üyelere "siyasi görüşleri ne
olursa olsun üç genç insanın
ölümüne e\et demeden önce iç
muhasebe yapma çağnsında"
bulundular. Ancak çağnlan
karşılıksız kaldı. Cemil Gezmiş
son bir çaba ile idamlan önlemek
için Cumhuriyet Senatosu'ndan
31 üyenın Anayasa
Mahkemesi'ne dava açması için 4
Mayıs 1972 gününe dek 28 imza
topladı. Orgeneral Kemalettin
Eken'e suikast girişimi üzerine
dilekçeye imza koyan
senatörlerden 6'sı imzalannı geri
aldı.
Cemil Gezmiş, "Hoşçakal Yann"
filminden dolayı kırgın olduğunu
belirtıp fazla konuşmak
istemiyor. Baba Gezmiş,
Hoşçakal Yann filmi çekimleri
başlamadan önce şartlar
koyduğunu ve bunlan 68'liler
Birliği Vakfı'nın onayladığını
anlatıyor Cemil Gezmiş. filmde
Deniz'in bir masal kahramanı
haline getirilmemesi ve yalnızca
Deniz'in değil. bütün
devrimcilerın fılmi olması
dileğını belirtmiş. Ancak
sonuçtan hoşnutsuzluğunu "Ben
sinema teknolojisi bttmem. Belge
olsun yararlı bir iş yapılsın
istedim, böyle olmadı" sözleriyle
dile getirıyor. Cemil Gezmiş için
Deniz artık oğlu olmasından çok
öte anlamlar taşıyor. Baba
Gezmiş. oğullannı şöyle
anlatıyor: "Deniz benim oğlum
olmasaydı da onun ayn bir yeri
olacakn. Sadece Türkiye için
değiL bütün insanlıgın mutluluğu
adına canım ortaya koy masmdan
onur duyuyorum. Bir tek Deniz
değiL Cihan da Mahir de İbrahim
Kaypakkaya da benim oğlum.
Varhklarmdan gurur duyuyorum.
Cihan Alptekin'in Ardeşen'deki
mezannı da ziyaret ettim. Bütün
insanhğın mutluluğu için mert,
dürüst kendilerine en ufak bir
çıkar sağlamadan ölen gencedk
insanlardan onur duv-uvorum."
1 8 N i s a n s o n r a s ı n d a n b a z ı k e s i t l e r - 2
MHP Fazilet tabarandan da beslendi
ERHAN KARAESMEN
Apo rüzgân ve bu milliyetçılik bayra-
ğı DSP'ye klasik sağdan bir miktar oy
getırmiştir. Ama hâlâ ezeli rakibi
CHP'den ya da tamamen ortadaki bazı
yurttaşlardan da oy desteği alabilmiş ise
bunun arkasında DSP'nin sakın, dingin
ve dengeli bir toplum ve devlet yönetimi-
ne yönelebileceği bekleyişi bulunmak-
taydı.
Aynca, çok maalesef artık biraz soyut
kalmaya başlamış olan Atatürkçü düşün-
ce ve Kemalist kıvılcımdan, hâlâ biraz
esinlenebilecek bir yapıya sahip bulundu-
ğunu düşünen ileri özlemlere sahip yurt-
taşlarda DSP'yi desteklemişlerdir. MHP
ve DSP'nin tabanlannın beklentıleri ile
bu yukanda özetlenen düşüncelerin gör-
selleşmiş bazı kanıtlanna, geçen günler-
deki çeşitlı TV ekranlan görüntülerinde
rastlanmış bulunuyor. Orta irisi medya-
nın ve iş dünyasının MHP'yi aguşuna ba-
sarak ve eski tartışmalı geçmişınden ann-
dırarak, yeni hizmetlere lanse etmeye ça-
lışmasına karşın; araya yine de sızan ba-
zı ekran görüntülerinde MHP'nin genç
erkek yandaşlan "ADah-ü Ekber" çeker-
ken. epeyce bir kere gözlendiler. Buna
karşılık DSP'nin klasik bir tabanı olma-
makla birlikte bu seçimdeki destekçileri.
kamuoyunun ve hatta basının nerede ol-
duğunu pek bilmediği Genel Merkezi'nin
önünde kadınlı, kızlı. çocuklu gruplar ha-
linde 10. Yıl Marşı söyleyerek, se\'gi gös-
terisinde bulunuyordu.
Rastlantısal da olsalar bu görüntülerde-
ki nitelik farkı, sadece bir mıllıyetçilik
çizgisinin üst yönetimleri biraz birleşti-
riyormuş gibi olsa da tabanlar arasında
önemli benzersizlikler. özlem ve beklen-
ti farklılıklan bulunduğunu göstermeye
yetiyordu. Klasik anlamda örgütsüz ve
sürekli yandaşsız bir parti olmanın, mer-
kezi otoriteyi sürdürmede kolaylık sağla-
masına rağmen, DSP 1999 destekçileri-
ne galiba bir miktar kulak vermek duru-
munda olacaktır. DSP, toplumun sadece
dörtte birine yakın bir bölümünden oy ve
destek alarak, iktidara yönlendirilmiş bu-
iunmaktadır. Ancak toplumun diğer bazı
kesimlerinde de kendisinden düzenleyi-
ci uç eğilimleri törpüleyici bir koalisyon
ortaklıgı ve hatta yöneticiliği beklendiği
neredeyse açıktır.
Kimler oy verdi
MHP'yegelince, önemlicebirbölümü
FP'nin 1995 tabanından, bir diğer anlam-
lı kesimi üniversite girişi yapamamış ve
askeriik görev ı adayı umutsuz erkek >'urt-
taşlardan olmak kaydıyla, sağladığı bü-
yümede yine de daha yaşlı kentsel klasik
sağ tabanından da bir miktar kaydırma
yapmış bulunduğu yine sayılann incele-
mesiyle görülmektedir. Belli bir yaşın
üzerindeki yurttaşlardan da MHP'ye bir
eğilim yönlenmesi olduysa, bunun ana
sebebinin yxırttaşın umutlanna yanıt v e-
rememiş ve gayri ahlaki çizgilere düş-
müş, klasik sağ yerine daha zınde ve ge-
lecekte muhtemelen bu tür güvensizlik
uyandıncı, bezdiricı ilişkilerden uzak ka-
labilecek bir yeni ses bulunduğunu tasar-
lamak tavn yatmıştır. Bunun sonucu ola-
rak, MHP'ye de yeni destekçılennin ya-
şını başını ahnış ve biraz daha durmuş
oturmuş bölümünden (Daha ortada, da-
ha dengeli, daha sakın ve toplum içinde
sevgisizlık tohumlan ekmemeye çok da-
ha dikkatli) bir tavır sergılemesi mesajı
bulunmaktadır. Bu partiye oy vermemiş
yüzde 82'lık (yani 26 milyonluk) seçmen
kitlesi için, bu mesajlann gereğınin yen-
ne getırilmesinı umutla beklemek düş-
mektedir. Ancak bu 26 milyonluk kitle-
nin en azından bir yarısı ve hele başkala-
nndan daha yurtsever ve mılliyetçi oldu-
ğu hiçbir şekilde karutlanamayacak uya-
nık bir bölümü, bu umutla beİdeyiş için-
de aynı zamanda çok dikkatli ve duyarlı
bir gözlemleme sürecine de girmek zo-
rundadır. (Kımin kimden daha milliyetçi
olduğu; kimin kimden daha fazla yurt ve
yurttaş sevgisı taşıdığı; kalbe, beyne ya
da adalelere takılacak ölçme aletleriyle
sayısal olarak ölçülebilme durumunda
değildir. Türk olmanın onurunu ve guru-
runu yoğun şekilde taşımanm en ileri mil-
liyetçilık olduğuna inanan ve denn bir
yurt sevgisini, gerçek kanıtlarla gösterme
şansına sahip olabılecek başka milyonlar-
ca Türk yurttaşı da bu ülkede mevcuttur.
Dolayısıyla, yakın geleceğin çok muhte-
mel koalisyon ortaklanndan da yurt ve
yurttaş sevgisini. ulusal onuru ve gururu,
ön planda tutan kanıtlamalar beklenecek-
tir.)
SÜRECEK