Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 MAYIS 1999 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Ünlü Rus şair ve yazan yann Istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde anılıyor
Puşkin 'in 200.yaşuukııtkıri<eıu..Büyiik Rus şair veyazan Alek-
sandrSergeyeviç Puşkin (1799-
1837) doğumunun 200. yılında
ülkesinde ve tüm dünyada tö-
renlerle, özel yaymlarla anılı-
yor. Istanbul Üniversitesi Ede-
biyat Fakültesi Rus Dili ve Ede-
biyatı Bilim Dalı nca yann sa-
at 10.00 'da Kuyucu Murat Paşa
Medresesi 'nde düzenlenen top-
lantıda Rus Fılolojisi öğretim
üyeleri Puşkin 'i çeşitliyönleriy-
le anlatacaklar. Büyiik Rus şair
ve yazarmı, Ataol Behramoğ-
lu nun degerlendırmesi ve şiir-
lerinden çevirileriyle anıvoruz.
ATAOL BEHRAMOĞLU
Rus edebıyatının ulusal ve ev-
rensel bir nitelik kazanmasında
öncelikli ve birçok bakımdan en
büyük yere sahip olduğu Rus ya
da başka uluslardan edebiyat oto-
ritelerinin ortak görüşü olan Alek-
sandr Sergeyeviç Puşkin 26 Ma-
yıs 1799'da Petersburg'da doğdu.
"Puşkin ve Rus Edebiyatı"
("Pushkin and Russian Literatu-
re", London 1947) adlı özlü ya-
pıttn yazan Janko Lavrin, yapı-
tınm 17. sayfasında Puşkin'i şu
sözlerletanımlıyor "I. Petro'nun
Rusya'yı Avrupa'ya 'karması' ve
aynı zamanda onu büyük devle-
te dönüştürmesi gibi, Aleksandr
Sergeyeviç Puşkin, tam yüz yü
sonra, Rus edebiyatı ve bu ne-
denle de genel olarak Rus kültü-
rü bakımından benzer bir şey
yapmayı başardı."
Rus Çan I. Petro'nun hemen
her alandaki aydınlanmacı re-
formlannın edebiyat alanındaki
ilk ürünü Puşkin değildir. Rus-
ya'nın devlet yapısına ve eğitim
sistemine "laik" kimlik kazandı-
ran bu büyük devlet adamımn
açtıgı çığırda, herbiri çeşitli ba-
kımlardan Puşkin'in ustalan olan
Trediakovsld, Kantemin Lomo-
nosov. Krilov Radişçev; Fonvizin,
Derjavin, Karamzin, Jukovski
vb. şair ve yazarlar Rus şıir ve ya-
zı dilini kilise Rusçasının ege-
menliğinden kurtararak. edebiya-
tı dınsel kimlikten anndırarak,
ulusal Rusedebiyatınıntemelle-
nrif attılar. Bu edebiyata evren-
sel kimlik kazandıran ilk yazar
ise Puşkin oldu.
Petro'dan yüz yıl sonra bir baş-
ka reformcu çann, L Aleksandr'ın
kurdurduğu Tsarskoye Selo (Çar
Köyü) lisesinde öğrenim gören
Aleksandr Puşkin, ilk aydınlan-
macı düşünceleri burada edindi:
Yıllar sonra LevTolstoy'un "Sa-
BEN İNSANÜSTÜ BİR ANIT DİKTİM KENDİME
Exegi monumentum*.
Ben insanüstu bir anrt diktim kendime,
Halkın yolu geçemeyecek üstünden,
Boyun eğmez başıyla daha da yükseklere
Çtkacak o, Aleksandr Kulesi'nden.**
Hayir, büsbütün ölmem ben-ruhum kutsal lirdedir
Yaşayacak bedenim ve kaçacak çürüme-
Şu yeryüzünde yaşadıkca tek şair
Duyulacak ünüm her yerde.
Adım dilden dile dolaşacak tüm Rusya'da,
Ona özgü her dilde herkes bilecek onu,
Gururtu torunu Slav'ın, Finli, şimdilik yabanıl Tunguz,
Ve Kalmuk, bozkırtann dostu.
Ve halk gönlünde taşıyacak beni uzun zaman,
lyi duygular uyandtrdığım için lirimle,
Ozgüriüğü övdüğüm için şu acımasız çağda
Ve merhamet uyandırdığım için düşentere.
Ey esin, boyun ey buyruğuna Tann'nın,
Övgüyü de tftirayı da umursama,
Ne hakaretten kork ne çelenk iste
Ve tartışma aptalla.
(1836) Türkçesi: Ataol Behramoğlu
* Ben bir anıt diktim (Lat)
•* Aleksandr Kulesi, Petersburg'da saray alanına Çar I.
Aleksandr'm anısına dikilen granit sütun. Puşkin, 1834 yılı
ICasım ayındaki açıhşta bulunmamak için Petersburg'dan
aynlmıştı.
vaş ve Banş"ta konu edineceği
1812 anayurt savaşı sırasında bu
lisede öğrenciydi. Aydınlanma-
cı düşüncelere, savaş yıllannda
tüm Rusya'yı kaplayan ulusalcı
duygular eşlik etti. Puşkin çok er-
ken yaşlarda, başta Fransızca ve
tngilizce olmak üzere öğrendiği
yabancı dillerle Batı edebiyat ve
kültürünün ürünlerini okurken,
bir yandan da Rus folkloruna,
sözlü halk yaratıcılığının üriin-
lerine tüm yaşamı boyunca süre-
cek bir ilgi duydu. Bu ilgide, sı-
radan bir halk kadını olan dadı-
sının büyük katkısını şiirlerinde
ve yazılannda dile getirmiştir.
Gerçekçiliğin başyapıti
Öğrencilik dönemindeki ilk
şiirleri, dolaysız ve gözü pek söy-
leyışlen, ezgisellikleri, klasik
Yunan-Latin kültüründen ve mi-
tolojiden temalan, özgürlükçü
konulanyla dikkat çekti. Öğreni-
mini tamamlayıp Dışişleri Ba-
kanlığı'nda bır göreve başladığın-
da. özellikle siyasal yergi türün-
de ürünleri de elden ele dolaşmak-
taydı. Bu sırada 1. Aleksandr'ın
ölümüyle boşalan tahta I. Niko-
laçıkmış. Rusya'da gerici bır dö-
nem başlamıştı. Şiirleri ve dav-
ranışlanyla yönetimi tedırgin et-
meye başlayan genç şair, baş-
kentten uzak olması için güneye
gönderildi.
1817 'de yazmaya koyulduğu
masal-şiir'i "Ruslan ve Ludmi-
la" Puşkin güneydeyken 1820'de
Petersburg'da yayımlandı. Altı
bölümden oluşan bu masal-şiir o
türdeki klasikçi ürünlerin süslü
ve göstenşçi diline, romantiz-
min abarnlı duygusalcılığına kar-
şı, çocuksu neşesiyle, alışılma-
dık ve gözü pek sözcükleriyle.
Rus halk kültürünün ve Batı ay-
dınlanmacılığının özelliklerini
birleştiren tematiğiyle, Rus'ede-
biyatında yepyeni bir başlangıç-
tı. "Ruslan veLudnüla"yı, yara-
tıcılığının "güney dönemi"nde
Byron etkileriyle yazdığı "Kaf-
kas Tutsağı" (1821), "Bahçesa-
ray Çeşmesr (1822) adlı roman-
tik anlatı-şiirleri izledi. 1824'te
tamamladığı (1827'de yayımla-
nan) anlatı-şiiri "Çingeneler"de
ise, romantizmin yerini gerçek-
çiliğe bıraknğı kolayca görülebı-
liyor. Bu yapıt, bencil, bireyci
romantikkahramanın açıkça yar-
gılanışıdır. "Çingeneter"de, Puş-
kin'in özlü betimciligi, kuşaklar
boyunca Rus şiirini etkilemiş ve
etkilemekte olan konuşma dili
rahatlığında bir şiir dilini yarat-
ma başansı olağanüstüdür.
' Byron'ın"DonJuan"ıgibibir
anlatı-şiir yazmak amacıyla ilk
dizeleri 1827'de Kişinev'de ya-
zilan"YevgeniOnegin'' 1833te
yayımlandığında, Rus edebiya-
tı Puşkin gerçekçiliğinin eşsiz
başyapıtını kazanmıştı. Humor,
zekâ ve gerçekçilik öğeleriyle.
başta Onegin ve Tatyana olmak
SEVİYORDUM SİZİ
Seviyordum sizi: ve bu aşk belki
Içimde sönmedi butünüyle;
Fakat üzmesin sizi artık bu sevgi;
Istemem üzülmenizi hiçbir şeyie.
Sessizce, umutsuzca seviyordum sizi,
Kâh ürkeklik, kâh kıskançlıkla üzgün;
Bu öyle içten, öyle candan bir sevgiydi ki,
Dilerim bir başkasınca da böyle sevilin.
(1829) Türkçesi: Ataol Behramoğhı
üzere yarattığı tiplerle bu yapıt,
gerçekçi-ulusal Rus edebiyatı
için tükenmez bir esin kaynağı-
dır.
Genç, çağdaş ve ışık dolu
Shakespeare'in oyunlanhı in-
celedikten sonra, 1825'te, Rus
tiyatrosuna modern bir yön ka-
zandırmak amacıyla "BorteGo-
dunov" tragedyasıru yazdı. Bu ya-
pıtla, zamanını tamamlamış kla-
sisizme olduğu kadar Byron ro-
mantizmine karşı da gerçekçi ve
modern Rus tiyatrosunun en
önemli temellerinden biri atıl-
' mıştı.
"Büyük Petro'nun Arabı"
(1828), "Byelkin'in Öyküleri"
(1830), "Dubrovskı" (1833),
" Maça Kızı" (1833), "Erzurum
Yokutuğu" (1835) ve özellikle de
"Yüzbaşttıın KızT (1836) vb.
öykü-roman-anlatı türünde ya-
pıtlanyla, XIX. yüzyıl Rus ede-
biyatını dünya edebiyatının en
ön sırasına yerleştirecek büyük
yazarlardan ilki oldu.
Aleksandr Puşkin 19 Ocak
Ayvazovski'nin Puşkin tabiosu.
1837'de, kişisel ve siyasal kışkırt-
ma ve komplolann yol açtığı bir
düelloda ölümcül yara alışından
iki gün sonra Petersburg'da öldü-
ğünde 38 yaşındaydı. Resmi ka-
yıtlarda, üzüntülerini belirtmek
ve şaire son görevlerini yerine
getirmek için yaklaşık elli bin
kişilik bir kalabalığın toplandı-
ğı bildiriUyor. Çıkabilecekolay-
lardan kaygı duyan çarlık yöne-
tıminin gizlice ve el çabukluğuy-
la yaptırdığı törenden sonra şa-
irin cenazesi geceleyin Peters-
burg'dan kaçınldı ve bir jandar-
ma birliği eşliğınde, sıradan bir
kızakla, nice şiirinde betimledi-
ği kış yollanndan geçirilerek ba-
ba ocağı Mıhaylovskoye yakın-
lanndaki Svyatigorsk Manastı-
n'nın avlusunda gizlilik içinde
toprağa verildi. Etoğumunun 200.
yılı, ülkesi Rusya'da. dünyada
törenlerle, özel yayınlarla kutla-
nıyor. UNESCO Kültür Komis-
yonu 1999'u Puşkin yılı ilan et-
ti. 200. yaşmda Puşkin, inanılma-
yacak kadar genç, çağdaş, ze-
kâyla ve ışıkla dolu.
Akdeniz Filmleri Festivali 'nin yaratıcısı Pierre Pitiot, Türkfılmlerine ayrı bir ilgi duyuyor
'IstanbuL, festivalin en güzel fihni'
ASLl SELÇUK
Pierre Pitiot, Fransa'nın Montpelli-
er kentinde her yıl ekim ayında yapı-
lan Akdeniz Filmleri Festivali'nin ku-
rucusu, yaratıcısı ve program yönetici-
si. Pitiot aynca îstanbul Film Festiva-
li'nin en eski ve en sadık ızleyicilerin-
den. konuklanndan biri. Her yıl festi-
vali hiç aksatmadan, düzenli birbiçim-
de izleyen Pierre Pitiot, Türk fılmleri-
ne ayn bir ilgi de duyuyor.
- Montpellier Akdeniz Filmleri Festi-
vali'nin tarihçesinden\e geüşiminden söz
eder misiniz bize?
Festival, ilk önceleri bir festival de-
ğildi. Montpellier sinema kulübü ıle
uğraşanufakbırekiptik. 1979'daşuan-
daki başkan Henri İabrat, ben ve üni-
versite kampusu yakınlanndaki bir si-
nema salonu sahibi bir ttalyan filmleri
haftası düzenlemeye karar verdik. Haf-
taçokbaşanh oldu. Laik EserlerFede-
rasyonu ve Montpellier Belediyesi bi-
ze başlamamız için ufak bir bütçe ayır-
dı. Oç sene sonra îtalyan sinemasının
dışında tüm Akdeniz ülkeleriyle ilgili
filmler göstermeye karar verdik. Theo
Angelopoulos, Yusuf Şahin gibi ustalar
katıldı festivalimize. Ama Akdenizli
ustalan çok fazla tanıyan olmadığı için
fılmlere pek rağbet olmadı. En iyi gi-
den ve ilgi gören Îtalyan sinemasıydı.
Ama biz yine de diğer Akdeniz ülkele-
rinin filmlerirıi tanıtmaya devam ertik.
Festival geliştkçe belediye de bize da-
ha fazla yardım etmeye başladı. Kong-
re Sarayı bitince de belediye başkanı bi-
ze buraya taşınmamızı önerdi. 1989'da
gerçek bir festival binamız oldu ve ger-
çek bir festival kimliğine büründük. Jü-
rili bir yanşma bölümümüz oldu.
1989'daki festivalimizi 1200 kişi iz-
ledi. Geçen sene ise 82 bin kişi izledi.
Önemli bir sayı bu. 200 bin kişilik
Montpellier için 82 bin izleyici olağa-
nüstü sayılır. Aynı zamanda festivalimiz-
de birlikte Akdeniz fihnlerinin Fran-
sa'daki sinema salonlannda kolayca
gösterime görmelerini sağladık. Festi-
val, Akdeniz filmleri için bir itici güç
oldu diyebilirm. Festivalin amacı tama-
mıyla kültürel. Ahbap çavuş ilişkileri-
ne bakmıyoruz, Cannes gibi hiç deği-
liz. Biz halk için festival düzenliyoruz,
özellikle çevre halkı için. Halkı. gelen
yönetmenlerle doğrudan doğruya buluş-
turuyoruz, açık oturumlar düzenliyo-
ruz. Montpellier-Akdeniz Filmleri Fes-
tivali bir kültür ve sanat festivali..
Montpellier ile benzerükler
-tstanbul Film FestivalTnin en eski ko-
nuklarındansınız... On yıldır düzenli
olarak festivali iziiyorsunuz. Bunun ne-
denlerini öğrenebüir miyim?_
Her sene düzenli olarak gelmemin
pek çok nedeni var. Birincisi profesyo-
nel. Çünkü tstanbul öyle bir yer ki bir
yıl boyunca çekilmiş bütün Türk film-
lerini görebileceğim bir şehir. Her se-
ne Montpellier'deki programıma ala-
cagım Türk fılmlerini burada seçiyorum.
tkinci neden, Istanbul Festivali Mont-
pellier ile benzerliklertaşıyor. Istanbul
da Montpellier gibi kültüre ve sanata
'anıyorum,
Türk sineması
tekniğe pek
önem vermiyor.
Aydınlatma gibi
örneğin. Diğer
Akdeniz ülkeleri
sinemalan gibi
Türk sineması
için de
korkuyorum.
Umanm
özgürlüğünü
kaybetmez. Türk
sinemasının bir
ruhu var çünkü,
umanm Avrupa
ülkeleri ile ortak
yapımlar
yüzünden bu
ruhu kaybetmez.
önem veren bir festival. Hülya Uçansu
festivalin bu yanına çok önem veriyor.
Onunla bu konuda çok iyi anlaşıyoruz.
Festivallerimizin amaçlan aynı. Her se-
ne davetli listesine bir göz atarsak ken-
dı festivalime çağırdığım ya da çağır-
mak ıstediğim sinemacılar yer alıyor
bu listede. Akdeniz bölgesinin dışın-
dan gelenler de oluyor tabii, ama bayan
Uçansu konuk konusunda hiçbir zaman
belli bir kalitenin altına inmedi. Örne-
ğin dünya sinemasının en önemli yara-
tıcılarından biri Abbas Kiarostami
geldi.Oçüncü nedenime gelince bu, ts-
tanbul şehrinin cazibesinden kaynakla-
nıyor. tstanbul birdeniz feneri adeta. Ak-
deniz bölgesinin deniz feneri. Yüklü
bir tanhin altında ezilmiş ama aynı za-
manda canlı kalabilmiş. tstanbul her
zaman festivalin en güzel filmi...
- Türk sinemasını nasü buluyorsu-
nuz?
Akdeniz bölgesinde bulunan sine-
malara baktığımda, Fransız sineması-
nı birçok nedenden ötürü bunlann dı-
şında tutacağım. ttalyan ve tspanyol si-
nemasını da bir kenara bırakalım. Av-
rupa Birliği'ne üye olduklan için bu
ülkeler ekonomik açıdan rahat ülkeler...
Akdeniz ülkeleri sinemasını değerlen-
dirirken onlan ekonomikdüzeylerine gö-
re sıralamalıyız. Türk sineması birey-
sel bır sinemadır. Montpellier'de Ömer
Kavur ve Başar Sabuncu toplu göste-
risi düzenlemiştim. Sonra genç sine-
macılann yetiştiğini gördüm. tki sene
önce "Tabutta Rövaşata"yı festivalime
almıştım. Türk sineması için bu ilk fil-
mi bir keşif olarak görüyorum.
- Evet Derviş Zaim. tkinci fümini çek-
mek için hanrianıyor...
Onun ikinci fılmini görmek için bu-
rada olacağım. Çünkü ilk filmi onun iyi
şeyleryapacağmı vaatediyordu... Eko-
nomik sorunlarla ilgili bazı şeylere de
değinmek istiyorum. Sanıyorum, Türk
sineması tekniğe pek önem vermiyor.
Aydınlatma gibi örneğin. Türk sinema-
sını burada eleştirecek değilim. Diğer
Akdeniz ülkeleri sinemalan gibi Türk
sineması için de korkuyorum. Avrupa
ülkeleri ile ortak yapımlar yapmaya
başladı... Umanm özgürlüğünü kaybet-
mez. Türk sinemasının bir ruhu var çün-
kü, umanm bu ortak yapımlar yüzün-
den bu ruhu kaybetmez.
Geçmişten bugüne Türk sinemacıla-
nna baktığım zaman onlann en güçlü
yanlannın dış çekimler (doğa) olduğu-
nu görüyordum. Türk filmlerinin dış
çekimleri hiç Avrupai değildir. Türki-
ye'nin iç bölgelerindeki dış çekimler.
Fransız sineması genellikle mutfak ka-
pısından başlar yatak odası kapısında bi-
ter. Türk sineması dış çekimlere daya-
nır.
Dün bir Türk filmi gördüm:" Yara".
Filmın büyük bir bölümü dış mekânlar-
da geçiyordu. Filmin görüntülerine ba-
yıldım. Daha eski bir filmden söz ede-
yinr" Hazal". Film, büyük bir nehrin
yanındabaşlıyordu. Fransa'daki birfes-
tivalde, arkadaşlanmla birlikteydim,
onlara şöyle demiştim: Görüyorsunuz,
hiçbir Fransız filmi böyle bir göriin-
tüyle başlamaya cesaret edemez....
Yann aksam
Acid Trippin
Babylon'da
Kültür Servisi - Istanbul'un sanat
ortamına kjsa bir süre önce dahil
olan Babylon, 7 Mayıs Cuma
akşamı acid-jazz'ın ünlü topluluğu
AcidTrippin'i ağırlıyor. Konserin
biletleri Tünel'deki Lale Plak, Atlas
Pasajf ndaki Kod Müzik ve
Nişantaşı'ndaki Akusta'dan elde
edilebilecek. 1995'te ABPerret
tarafından kurulan Acid Trippin,
tek tek müzisyenlerin kişilik ve
isimleriyle tanımlanmış, üyeleri
değişmeyen bir caz topluluğu
olmaktan öte, kendine uzun ve
yenilikçi bir müzik anlayışmı
hedeflemiş bir proje. Parçalannda,
hayattan çıkardıklan tema ve
motifleri, özünü koparmadan
müzikal bir coşkuyla yansıtan grup,
sadece yazılı müziği teknik ve
müzikal anlamda icra etmek yerine,
dinleyiciyi rirmik olduğu kadar
zihinsel olarak da dinletinin içine
katıp performansı ve dansı onlarla
paylaşıyor. Grubun lideri Perret,
1980'de ABD'ye giderek
Boston'daki Berklee College of
Music'te öğrenim gördükten sonra
Türkiye'ye döndü. 1985 yılınm
sonlanna doğru Istanbul Caz
Dörtlüsü'nü kuran Perret, 1986'da
Sibiu Caz Festivali ve 2. BtLSAK.
Festivali'nde çaldı. 1993'te Kiama
Caz Festivali'nde solo piyano
konseri veren sanatçı, İ994'te big-
band için yazdığı
kompozisyonlannı, 21. Istanbul
Caz Festivali'ni de içeren bir dizi
konserde seslendirdi. tstanbul Caz
Festivali'ne 1995'te Istanbul Caz
Dörtlüsü ve 1997'de Acid Trippin
ile katıldı. Acid Trippin aynca 7.
Akbank Uluslararası Caz Şenliği ile
2. tstanbul Müzik Şenliği'ne de
katıldı.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
Shakespeare'i
Bugüne Taşımak...
Dramatik edebiyatın "klasik" eserieri gündeme
geldiğinde, hep yeniden alevlenen bir tartışmadır:
Nasıl oynamalı? Olduğu gibi mi, yoksa şu ya da bi-
çimde bugüne uyariayarak, ya da güncelleştirerek
mi?
Kimilerinin inatla savunduğu bir tartışma kimile-
rine göre gereksizdir. örneğin yüzyılımızın en büyük
tiyatro yönetmenlerinden Peter Brook'a göre ko-
nunun çapraşık bir yanı yoktur: "Ham/ef 7 sahnele-
yeceksem, bu işi benim ve bugünkü yorumuna gö-
re yapacağım; olduğu gibi nasıl yorumlanır, bilmi-
yorum; ve bilen olduğunu da hiç sanmıyorum- an-
cak benim olduğum gibi olabilir..." Genç yaşta
ölen ünlü Alman yönetmen ve oyun yazan Heiner
Müller'e göre ise iş zaten daha baştan "eldeki me-
tin ile sahneleme arasında verilen birsavaştır", çün-
kü metin hangi tarihi taşırsa taşısın, sahneleme bu-
günde gerçekleşecektir.
Hem bir eserin kalıcı olduğunu onaylamak, hejn
de o zamanki gibi oynamanın yollarını aramak, çö-
zümü olanaksız bir çelişkidir aslında. Çünkü eser,
herhangi bir zaman ile sınııiı kalmadığı için kalıcı
olmuştur, Bu durumda bir tiyatro eserini kendi za-
manı ile sınırtamak, onu bir anlamda kısıriaştırmak-
la eşanlamlıdır. .
William Shakespare'in Macbeth adlı oyuna, gü-
nümüzde Batı'da, kimi üniversitelerin politik bilim-
ler bölümlerinde bir ders kitabı sayılmaktadır. Bu, her-
halde 16-17. yüzyıllardaki iktidar ilişkilerini öğren-
mek için değil, fakat Macbeth 'teki iktidar kavramı
bugünün içerikleriyle doldurulabildiği için yapılmak-
tadır.
Geçen günlerde, yüzyılımızda Shakespeare üze-
rine yazılmış en temel eserlerden biri, MitosBOYUT
yayınlan arasında çıktı. Polonya asıllı ünlü tiyatro ada-
mı Jan Kott'un yazdığı "Çağdaşımız Shakespe-
are" adlı krtap, Shakespeare'i anlatan bir eser. Ama
bu, farklı bir anlatma. Kitabın önsözünün yazan Pe-
ter Brook, bu anlatmanın farklılığına değinirken şöy-
le diyor: "...Jan Kott tam bir Elisabeth dönemi in-
sanıdır. Shakespeare, Kott'un çağdaşıdır; Kott da
Shakespeare'in çağdaşıdır. O, Shakespeare üzeri-
ne doğrudan ve sanki o dönemde yaşamış gibi ilk
ağızdan konuşur. Onun bu kitabı, hem Shakespe-
are Globe Tıyatrosu'nun birgörgü tanığıdır, hem de
günümüzde vizyondaki bir filmin güncel bır eleşti-
ri yazısıdır. Bu durum, akademik çevreler için çok
değerti, tiyatro dünyası içınse paha biçilmez bir kat-
kıdır..."
Brook, Jan Kott'un Shakespeare'i bunca canlı
yansrtabilmesinin sımnı, onun kendi yaşamında arar.
Kott, Polonya'nın yakın tarihindeki bütün çalkantı-
lan doğrudan yaşamış, bu çalkantılı yaşamın odak
noktalannda yer almış bir tiyatro adamıdır. Brook,
Kott'un bu niteliklerini başka araştırmacılarta karşı-
laştınrken şöyle diyor: "Shakespeare'in eseheh ve
görüşleri üzerine yapılmış yorumlann büyük bölü-
münün, korumalı üniversite duvarlan arkasında sak-
lanan kimselerce birbirine benzer şekilde üretilmış
olması insana rahatsızlık veriyor..."
Jan Kott, Shakespeare'in bugüne bunca başany-
la taşıyabilmiş olmasına kaynaklık eden bakış açı-
sını, kitabının "Krallar" bölümündeki kısacik bircüm-
leyle aslında kendisi dile getirmiş: "Shakespeare
tıpkı biryaşam gibidir. Aslında yaşamın fa kendisi-
dir..." Bu saptamanın ardından, Kott'un Shakespe-
are'in anlatmak istediği dünyaya ilişkin sorgulama-
sı da sahnelemede ve yorumda sürekli yen/'lere gö-
türebilecek açılımlar içermektedir:
"Shakespeare hangi dünya hakkında yazmıştı,
hangi zamanı anlatmak istemişti? 15. yüzyıl ortala-
nnda birbirierini katletmeye çalışan derebeylerin
dünyası mı, yoksa iyi, bilge ve dindar bır kraliçe
olan Elizabeth'in hüküm sürdüğü dönemdekı dün-
ya mı? (...) Yoksa Shakespeare, tarihi akıp giden bir
şiddet zinciri gibi mi görmüştü? Acaba tarih onun
için bitmek bilmeyen fırtınalı bir hafta, giderek aza-
lan sessizlikle biriikte, yoğun bulut kümelerinin ara-
sından ara sıra yüzûnü gösteren güneş, huzuriu bir
sabah veya âşıklann birbirlerini kucakladıklan ve
Arden Ormanı'nda ağaçlann altında uyumaya git-
tikleri sakin bir akşam mıydı? (...) Doğal düzenin bo-
zulmasıyla, her haksızlıkintikam ateşini körüklemiş;
kötülük kötülüğü, her suç başka bir suçu mu do-
ğurmuştu ?(...) Şafağın hiç sökmediği, yoğun veka-
lın bir tarihi gece mi? Ya da karanlığın insan ruhu-
na kadar işlemesi mi?"
Shakespeare'in hemen bütün önemli oyunlannı ve
karakterlerini bugün'den yola çıkarak yorumlayan
"Çağdaşımız Shakespeare", yalnız tiyatro meraklı-
lanna değil, Shakespeare'i "geleneksel" söylemle-
rin dışında da tanımak isteyen herkes için bir baş-
yaprt.
e-posta: ahmetcemal@superonline.com
Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü
• Kültür Servisi - Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü
bu yıl roman dalında verilecek. Ödüle 1998'ın
Aralık ayı ile 1999'un Kasım ayı arasında
yayımlanmış kitaplar katılabilecek. Feridun Andaç,
Semih Gümüş, Nezihe Meriç, Fethi Naci ve Mîna
Urgan'ın oluşturduğu seçici kurul, yapacağı
değerlendirmenin sonucunu 2000 yılının Ocak
ayında açıklayacak. Ödül töreni ise, Cevdet
Kudret'in doğum günü olan 7 Şubat'ta yapılacak.
Ödüle katılan adaylann, kitaplannı 6 nüsha olarak,
kısa yaşamöyküsü ve yazılı adaylık başvurulan ile
birlikte 'Cevdet Kudret Ödülleri, Amiral Fahri
Engin Sokak, Vaizoğlu Apt., No: 8/5, Rumelihisan-
tstanbul' adresine 1 Aralık gününe kadar
ulaştırmalan gerekiyor. Yayınevleri, edebiyatla ilgili
kuruluşlar ve seçici kurul üyeleri de aynı yöntemle
aday gösterebilecekler.
ARKEOLOJI FİLMLERİ FESTİVALİ'NDE BUGUN
• ÎTALYAN KÜLTÜR MERKEzlnde 16.00-
20.30 saatleri arasında Almanya'dan 'Gizemli
Hessen: Kelt Prensi ve Kutsal Ritüel'; ttalya'dan
'Bornova'dakiTarihöncesiMezarlık'; ttalya-Fransa-
ABD'den 'Rio La Venta'daki Yitik Uygarük';
Türkiye'den 'Cennet Adası': ttaKfa'dan 'Orvieto'nun
Yerahı'; Fransa'dan 'Hycran'ın fzleri Üzerinde';
Israil'den 'Ölüdeniz Parjömenleri Çözülüyor';
Almanya'dan 'Lahhler L'lkesi Likya'da Araştırma'
adlı filmler gösterilecek.
CUMHURİYET KİTAP KULUBU'NDE BUGUN
• Cumhuriyet Kitap Kulübü'nün Taksim Sergi
Salonu'nda düzenlenen imza ve söyleşi günleri
kapsamında Feridun Andaç 18.00-20.00 saalleri
arasında okurlanyla buluşacak. (514 01 96)