23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAVFA CUMHURİYET 13 MAY1S 1999 PERŞEMBE 14 KULTUR KUSBAKISI MEMET BAYDUR Onbırıncı Ankara Uluslararası Fılm Festivalı pazar gecesi yapılan ödül tö- renıyle kapandı. Akıllı, kültürlü, genç bır insan grubu. Mahmut Tali Öngö- ren'in çevresınde toplanıp neredeyse im- kânsız bir işi yapılabilecek en ıyi şek- liyle kotarıyorlar yıllardır. Kutlanma- sı gereken. kültürel açıdan gönendiri- ci bır çaba. Ulusal film yanşmasının bütün film- lerini başından sonuna kadar büyük bir dıkkatle seyrettım. Şımdi festival sona erdıği için ve nedense pek sevdigim portatif daktılonun başına kesin dönüş yaptığım için gönül ferahlığıyla gördü- ğüm fılmler üstüne yazabılirim diye düşünüyorum. On yedi dalda ödül v er- dık. Bu on yedi ödül dalında benim on kategonde adayım. Yeşim Lstaoğtu'nun "Güneşe Ybkailuk'* adlı filmıydı. Gör- düğüm bütün fılmler üstüne yazacagım. ama bu yazıyı en sevdiğim üç fılme ayır- dım, onlardan başlayalım. "Güneşe Yolculuk" lirik, şiirsel bir film. Görünür ya da göriinmez büyük bir şıddet duygusunu da ıçermesine rağmen lirik ve şiirsel. Birdostluk. kar- deşlık ve sevgi ücgenınde son yıllann hayatımıza taşıdığı yüksek genlimden Üç fîlm hakkında... kötülük payını alan genç ve iyi insan- lann trajedisıni anlatmış Yeşim Usta- oğlu. Film. durgun bir su yüzeyınde yansıyan olağanüstü bır görüntüyle başlıyor. Daha ilk karelerde ışini anla- mış. düşünen bır sinemacının elınde oldugunuzu duyumsuyorsunuz. Açılı- şın bu muhteşem görüntüleri bir saat sonra. filmin sonuna doğru oldugu gi- bı yeniden karşınıza çıkacak ve aynı gö- rüntülere bu sefer bambaşka bir anlam yükleyerek ve yüreğiniz burkularak ba- kacaksınız. Bu sahnenin yinelenmesi basit birkurgu ustalığını aşan. sinema- nın özüne. yüreğıne ve "tekrarlana- maz" olanın acısına yapılan bir gönder- me gibi. Üç genç oyuncu da birer doğallık harikası bu filmde. Mizgin Kapazao, Nevvroz Baz v e Nazmi Kınk yaptıkla- n işin güzelligini iyice özümsemiş in- sanlann ta%nyla çıkıyorlar karşımıza. Bu taze, güzel ve dürüst yüzleri perde- de görmek de keyif veriyor insana. ln- sanın içını burkan, ama alabildığıne şı- irsel bır fılm Güneşe Yolculuk. Yeşim Ustaoglu'nu kutluyorum ve bundan sonra yapacaklannı merak edıyorum. Bu arada üzücü olan bir şey \ ar. Me- zopotamya Kültür Merkezi Sinema Bi- rimi'nin yaptıgı kısa metrajlı Top- rak" adlı filmin festivalin kısa filmler bölümünde yanşması engellenmiş. Film teknik ve estetik açıdan beğenilmiş, ama içerigi "sakıncalı" görülmüş ve Ön Seçici Kurul filmin gösterimini en- gellemiş. Böylece ayıplarımıza ve her- zelerimize bir yenisi eklenmiş oluyor. Film, tiyatro. müzik, şiir festivallerin- de kıstas yalnızca estetik olmalıdır. Filmleri, yapıtlan Millı Güvenlik Ku- rulu ya da başka milli organlann ölçü- leriyle degerlendirmek sanattan anla- madığımızın göstergesidir. Son dönem- deki şovenist ve aşın milliyetçi dalga- ya karşı durmanın yoluysa sanata sa- hip çıkmaktan geçiyor. ••• Festivalde sevdiğim ve bırbırinden ay- n görülmesi mümkün, ama birbinn- den a>Ti düşünülmesı mümkün olma- yan iki fılm, "Gemide" ve "Laleli'de Bir Aaze" adlı filmlerdı. Ikı genç yö- netmenın ılk filmleri. Gemıde, Serdar Akar' ın yönettigi, dış mekânlan da ba- şanyla kullanan bir oda filmi. Oyun- culann dördü de (Erkan Can, Haldun Boysan, Naci Taşdöğen ve Yıküray Şa- hinler) bence enfes yazılmış senaryo- nun ustalıklı diyaloglanna can katıyor- lar. Diyaloglan özellıkle sevdigimi be- lırtıyorum. Kimilerınce çok küfürlü bulundugunu bilıyorum, ama gemici- len kalem kâtibi gibi konuşturan bır si- nema yalnızca gülünç olurdu. "Gemi- de" başanlı bir ılk film. Bir itirazım. filmin müzigine. UğurYücel'inheriki filme uygun gördügü müzik bence yo- rucu. tekdüze ve kuru gürültüye yakın duran bir işti. Festivaldeki filmlerin ço- gunda ortak nokta. film müziklerinin pek iyi olmamasıydı. Zamanla bu so- runun da çözümlenecegini umuyorum. "Laleli'de Bir Azize", "Gemide" fil- miyle eşzamanlı. Gemide bir şeyler olup biterken. karada (Laleli'de) yaşa- nanlan anlatan acıklı bir güldürü. Gül- dürü dozu daha fazla tutulmuş. ilginç kurgu teknikleri (ıleri gidişler/geri dö- nüşler) başarıyla kullanılmış. Bu da Kudret Sabancı'nın ilk filmi ve ben çok başanlı buldum. Burada da olağa- nüstü iyi bir oyuncu üçlüsüyle karşıla- şıyoruz. İştar Gökseven, Güven Kıraç ve Cengiz Küçükayvaz kolay olmayan rollerin altından başanyla kalkıyorlar. Her iki filmin senaryosuna emegi geçen ÖnderÇakar'ı da kutlamak ge- rek. Önümüzdeki yazıda geriye kalan filmlerden söz edeceğim aklımın yet- tigi kadar. Bu festivalin büyüyüp geliş- mesi için elbirligıyle çabalamak gere- kiyor. Bir de aykın. yeni seslerden kork- mamayı öğrensek! 'Basın karikatüründe ortaçağıyaşıyoruz' Le Monde 'un başkarikatüristi Plantu 'nun karikatürleri Fransız Kültür Merkezi 'nde NURDAN CİHANŞÜMUL 27 yıldır Le Monde gazetesinin başkarikatüristi olan Plantu, Fransız Kültür Merkezi'nın davethsı olarak İstanbul'daydı. Plantu'nun Seuil Yayınla- n"ndan çıkan son albümünden kankatürler Fransız Kültür Merkezi Sergi Salonu'nda sergileniyor. Türkıye 'de bulunmaktan oldukça mutlu olan Plan- tu'nun en begendıgı Türk kankatünst Musa Kart. Kankatürlerinde her ülkeyı belirli simgelerle anla- tan Plantu. Türkıye'nin sımgesının ıse Türk bayra- gı olacagını söylüyor. -Türkiyeson dönemde Meclise türbanla girme so- rununu yaşıyor. Siz olsaydınız bu duruma nasıl yak- laşırdınız? Benzer sorunları yaşıyoruz. Ben de bunun de- mokrasiyı ortadan kaldırmaya yönelik oldugunu gös- teren bır karikatür çizerdim. 10 yıldır Le Monde'da bu tür kankatürler çiziyorum. çünkü Fransa' da da türban meselesı var. Bu. aynı zamanda kültürel bır soıun. Bizım gazetemizın okurlan bır kızın türban- la okula gidememesıni özgürlüge karşı yapılmış bır saldın olarak degerlendinyorlar. Dolayısıyla böyle bir kankatür konusunda yazı işleri müdürümü ikna etmek zorunda kaldım. çünkü o da okurlanmızın tepkısinı ve nasıl bır tavır alınması gerektığini bil- miyordu. Ama ben düşündüklerimi yansıttım ve doğ- ru yaptığımı düşünüyorum. - Peki siz Fransa'da türban meselesini çözebildiniz mi? Bız. Fransa'da bu sorunu pek çözemedik. Demo- gojik yollarla yanm yamalak önlemler alındı. Oysa ben bu konuda çok daha katı önlemler alınması ta- raftanyım. Meseleyi kökünden çözecek şeyler ya- pılmalı. Türban sorununun bir de ekonomik ve sos- yal yönü \ ar. Ekonomik sorunlanna çözüm bulama- yan kıtlelenn sanldıgı bir şey. Örneğin bir karikatü- rümde genç ve parasız bir delikanlı var. Belli ki ek- mek istiyor, ama polis onun üstüne köpegini sahn- ca caminın minaresine çıkıp oraya sığınıyor. -Ziyaret ettiğiniz ülkeler sizin bakış açuuzı ne öi- çüde etkilivor? Hangi ülkeye gitsem öğrenecek çok şeyim oldu- ğuna görüyorum. Öraeğın. Türk devletinin laikligı ön plana çıkartmaya çalıştıgı bilinse de Avrupa, Tür- kıye'de Islam tehlikesı oldugunu düşünüyor. Ata- türk'ü herkes tanıyor Avrupa'da. Bu konulan bıliyor olmama rağmen bazen ben de unutuveriyorum. Do- layısıyla köktendıncilığe karşı çıkarak ne kadar önem- li br iş yaptıgmızı unutuyorum. Meclisteki türban ola>ı benim için çok değışık. Daha önce de gazete- de görmüştüm. ama çok üzerinde durmamıştım. Bu- ALnlatması çok uzun sürebilecek nedenlerden dolayı gazetecifik '-••-" mesleği giderek karikatüre yöneliyor. Yıllardır karikatürcülük mesleğinin gazeteciliğe dönüşmesi gerektiği konusunda mücadele ederken tam tersi oluyor. Plantu'ya göre bir gazeteyle çizerin ilişkisi evlilik gibi. (Fotoğraf: KADER TUĞLA) rada Türk karikatürcülerle konuşunca olayın esas anlamını çözmeye başladım. Batı'da bir klişe var, Tür- kıye Müslüman ülke oldugu için îslamcılıgın içine düşmüs gibi geliyor. Bu seyahatler sayesinde gerçek- leri daha iyi yakalayabiliyorum. - Fransa'da basın karikatûrünü nasıl değerlendi- riyorsunuz? Basın karikatürlerinde hâlâ ortaçağı yaşıyoruz. Anlatması çok uzun sürebilecek nedenlerden dola- yı gazetecilik meslegı giderek karikatüre yöneliyor. Ben yıllardır karikatürcülük mesleğinin gazetecili- ğe dönüşmesi gerektiği konusunda mücadele eder- ken tam tersi oluyor. Gittiğim her yerden bir şey öğ- renmeye çalışıyorum. 'Gazetemle aynı ruhu taşıyorum' -Kendi politik tavnnızı karikatürierinize ne ölçü- de \ansinwrsunuz? Kankatür, o konuyla ilgilı yazı olmasa da bir ha- berı anlatıyor. Ister istemez gündemdekı konularla ılgilenmemgerekiyor. Heranı, sıcağı sıcağına yaşa- mak önemlı. Elbette kendi görüşlerinizi de yaptıgı- nız karikatürlere bir ölçüde yansıtıyorsunuz. - Fransa"da karikatürcükr derneği olmamasını nasıl değerlendirivorsunuz? Fransız çizerler kendi başlanna ve yal- nız kendi köşelerinde çalışıyorlar. Birlikte dayanışma içinde olmanın kendi çıkarlan- na oldugunu anlayamıyorlar ve çok birey- ci yaklaşıyorlar. Türkıye'de ve başka ülke- lerde birçok derneğın ve dayanışmanın oldugunu gördüm. Tunus'ta, Mısır'da, Romanya'da, Meksika ve Brezilya'da olağanüstü bir örgütlenme var Bre- zilya'nın çok küçük bir kentinde bıle çizerler birlik- te hareket edip birlikte çalışıyorlar. Fransa'da ıse yok. Bu yüzden bir kankatür müzemiz bile yok. Fransa'nın büyük çizerlennden binyle bu konuyu ko- nuştum ve bana 'Ne diye uğraşıyorsun bu tür işler- le boşver gitsin' dedi. Pans Belediye Başkan Yardım- cısı'yla konuştum, "bakanz' dedi. ama orada kaldı. Hangisiyle konuşsam boşver gitsin diyor, bu da be- ni umutsuzluğu sevkediyor. Birakademi kurmak ıs- tediğimizi ve bunun da bıreysel özgürlüklennı kısıt- layacağını düşunüyorlar. Bugün Türk çizerlerle gö- rüştüm. ama onlara önerebileceğim hıçbir şey yok. Yalnızca benim gazeteme gelin, görün. sızın karika- türlerinizi orada çıkartmaya çalışınm diyebılinm. Bir sergi düzenlemek çok zor. Fransa'da herkes ken- di kâğıdına kalemıne sığınıp dünyayı bundan ıbaret görüyor. Fransa'da toplumun ruhunu yakalavıp bu- nu yansıtan çızer yok. Bu yüzden yapılabilecek bin- lerce şey olmasına rağmen karikatürün ortaçağını ya- şıyoruz. -Fransız gençlerinin siyasi karikatüre yaklaşımı nasıl? Fransız gençleri ne politıkayla ne de çizgıyle ilgi- lenmıyor. Kimse bana senden daha iyi karikatür yap- mak ıstiyorum demıyor. Benim yerimi kapmak ıs- teyenler olsa bu çok doğal ve saglıklı olurdu; ama yok. Bir gazeteyle çizerin ilişkisi evlilik gibi. Ara- lannda faridılıklar olsa da güven hep var. Fransa'da gençler siyasi karikatürle ilgilenmiyor. -27 yıldır Le Monde'da çiziyorsunıız. O gfinkü Le Monde ile bugünkü arasında ne gibi farklılıklarvar? Le Monde hâlâ Fransa'nm en iyi günlük gazetesı. Gazetemle aynı ruhu taşıyorum. Yaşanan sorunlarda orta yolu bulmaya çalışıyoruz. Kendi görüşlerimi böyle dile getirebileceğim başka bir gazete yok. Ay- nı zamandaExpress Dergısi'ne de çiziyorum, Le Mon- de'da dile getiremediklerimi orada dile getiriyorum. IDOB sezonu Jacques Offenbach'ın 'Hoffmann'ın Masallan' ile kapatıyor Bir sanatçımn fantastik düşleri 'FMfmann'ın Masallan 1 bu akşam AKM'de. Kültür Servisi - Istanbul Devlet Opera ve Balesi, sezonu yenı ve gör- kemli bir prodüksiyonla, Jacques Of- fenbach'ın ünlü operası 'Hoffinann'ın Masallan' üe kapatıyor Alman roman- tizminin önemli temsilcilerinden şa- ir, yazar E.TA. HofFmann'ın üç hikâ- yesinden Jules Barbier ve Mkhel Car- re tarafından oyunlaştınlan 'Hoff- mann'ın Masallan" daha sonra ope- ra metnine dönüştürüldü. Fantastik opera olarak tanımlanan ve ilk kez 10 Şubat 188l'de ParisOperaComi- gue'de sahnelenen 'Hoffrnann'ın Ma- sallan', özellikle operetleri ile ünlü Of- fenbach'ın ölümünden önce bestele- digi son opera olmasıyla da önemlı bir yere sahip. 19. yüzyılda Berlin, Pans. Münıh ve Venedik'te geçen ve üç perdeden oluşan oyun, sanatçımn düşle gercek arasındaki dünyasmı ve ideal 'kadın'a ulaşma çabalannı anlatan opera. Is- tanbul Devlet Opera ve Balesi tara- fından 13 ve 15 Mayıs'ta Atatürk Kül- tür Merkezi Büyük Salon'da sahnele- necek. 'Hoffmann'ın Masallan'. da- ha sonra 3 Temmuz'da 6. Aspendos Uluslararası Opera ve Bale Festiva- li'nde sergilenecek. Buyıl 40. yaşını kutlayan Başak Sı- gorta'nın sponsorluğunda gerçekleş- tirilen 'Hoffmann'ın Masallan'nı ts- tanbul Dev let Opera ve Balesi Müdürü ve Genel Sanat Yönetmeni Yekta Ka- ra sahneye koyuyor. Yapıtın orkestra- smı konuk Şef Ivan ,\nguelov dekor tasanmını Duygu Sağıroğlu. kostüm tasanmmı Sevim Çavdar üstlenıyor. Hoffmann'ın Masallan'nın koro şe- fı ıse Gökçen Koray. Koreografısini Erdal Uğurlu. ışık düzenini Ahmet Defne gerçekleştırdı.100 yılı aşkın süredir dünyanın ünlü operalannın repertuvarlannın başında yer alan Hoffmann'ın Masallan, daha önce ülkemizde sahnelenmişti. 16 yıl ara- dan sonra ilk kez orijinal dili Fransız- ca olarak sergilenecek olan yapıt, Of- fenbach'ın ölümünden önce bütün bi- rikımini aktardıgı yapıt olmasıvla da önemli. Yekta Kara oyunda gerçekle düşün ıç içe geçtiğinı belirterek. yapıtın sa- natçı özlemlerini anlatması bakımın- dan önemli oldugunu dile getiriyor. "HofFman'ın Masallan, müziğinde- ki üsrünlük, konusunun ilginçliği ve gerçek bir sanatçımn yaşamından ve öykülerinden vola çıkıldığı için ölüm- süzlüğe kaMişmuş bir >apıt 100 vıL aş- kın bir süredir bütün opera kurum- larının repertuvarlarında yer alı- yorTHoffman'ın Masallan'nın birdi- ğeryeniliği ise yaklaşık yedi yıldır kad- ro sıkıntısı çeken tDOB'nin geçen yıl sınavla aldığı sekiz solistten altısının bu prodüksiyonda yer alması. tDOB, haziran sonunda Osmanlı Devleti'nin 700. yılı nedeniyle 'Saray- dan Kız Kacırma' adlı prodüksiyonu Topkapı Sarayı'nda sahneleyecek. IŞILDAK VE YELPAZE ATİLLA BİRKİYE Mutsuzum! Mutsuzum; hem de çok mutsuzum. Türkiye'de ya- şayıp da "mutlu o/ma/("güç ama, yine de her şeye karşın, mutluluğu duyumsadığımız, mutlu olduğu- muz zamanlar vardır. Şimdi tam tersi, çok çok mutsuzum. Mutsuzluğumun nedeni, dolunayı görememek de- ğil. gri bulutîardan dolayı. Erguvanlann çiçeklerini dökmesinden de değil; ya da havalann bir türiü ısınmayıp, bahan ciğerierimde duyumsayamamak da değil. Merve Kavakçı'nıntürbanı, "milliyetçiliğin"iktida- ra yürümesi, yükselen enflasyon, artan hayat paha- lılığı, kıtap satışlannın son aylarda inanılmaz bir oran- da düşüşü de değil. Hatta, eski zihniyetin devamı yeni Beyoğlu Bele- diyesi'nin, kafelerin, lokantalann "dışanya koydukla- n masalanna" izin vermemesi de değil... Mutsuzluğumun asıl nedeni evimde duramamak, gündüzleri. • • • Uyanır uyanmaz kendimi dışanya atıyorum. Yapıl- ması gereken *7ş"ler icat edip, sanki tüm yaşamım onlara bağlıymış gibi yapay bir koşuşturmaya giriyo- rum. (Oysaki yazılması gereken yazılar, üzerinde çaJışıl- ması gereken kitaplar, okunması gereken bir yığın me- tin var masamın üstünde.) Günde altı yüz aracın trafiğe çıktığı Istanbul'un yol- lan bile bana sakin geliyor. Eskiden belli saatlerde, şimdi ise günün hemen hemen her saatinde tıkanan trafik bile moralimi bozmuyor; hiç canımı sıkmıyor. Sanki bir film sahnesindeyim... Evden uzaktayım ya, dünya umurumda değil! Kim bilir babamdan mı miras aldım, ev/evim yer- yüzünde en çok sevdiğim "mekân"ö\r. Kitaplanmla, yazılanmla günler geçirebilirim, dışan hiç çıkmadan... Şimdi öyle mi, ev bir cehennem... • • • Türkiye garip bir ülke. Bir süredir üst katta inşaat sürüyor. Bir teras katını büyütüyorlar. İzin mizin her şey var; yasal açıdan hiçbir sorun yok! İnşaat yapma "hak"\ar\ var -çünkü izin almışlar- so- nuç olarak, ama acaba "gürültü" yapma haklan var mı? Bir sabah büyük bir gürültüyle uyanıyorsunuz. Bal- yoz sesleri, yıkılan duvarlar, kesme makinesinin in- sanı çıldırtan sesi. Üst kat sanki Mad Max-4. Tepenizden sarkan garip aletler, yukanya pence- remizden çıkan malzemeler. Kimse, sizin göz estetiöinizı, moralinizi, ruhsal du- rumunuzu düşünmüyor. izin verenler, "kardeşim, bu saatten sonra burada böylesine birinşaat olmaz" de- miyoriar, etraftakileri, mahallenin sakinlerini düşüne- .rek. İnanılmaz bir gürültü kirtiliğiyle karşı karşıya mahal- lemız. Ama kimin umurunda. Çünkü inşaat izni alın- mış. Zaten geçen yıl da karşımızdaki binanın teras katı tamamlanmıştı. Istanbul'da, hele de Boğaz'da bu kat tamamlama- lar, balkon kapamalar, çatı çıkmalar hiç bitmez. Boğaz'ın büyük bir bölümünün uydur kgydır bir ima- n oldugu da herkesçe bilinen bir ğerçek! Ama kıçrj^' 1 se aldırmıyor, kimse ilgilenmiyor. Böylesine güzelim bir kenti bozmak için bunca "çabayı" anlamak olanaksız öte yandan. Kent este- tiği, gürüttü kiriiliği gibi sorunlaria ilgilenen olmadığı gibi, aslında belediye yönetimindekiler de çağdaş bir kente ilişkin bu tür sorunlardan haberdar değil. Aslında kent estetiği ile gürültü kiriiliği -ne yazık ki- Istanbul'un sorunlan içinde "lüks" kalıyor. • • • Gürültü dayanılacakjibi değil, en iyisi yazımızı noktalayıp, cebimizde Ulkü Tamer dizeleriyle ken- dimizi dışan atalım: Şimdi yalnız balıklar boğulmuyor Istanbul'da. Şimdi çocuklar s/ra olmuş giderier denize, Ağır ağır boğuluriar, çünkü dalgalar Istanbul'a yakındır, Görünür kaybolduklan kuleierden, ağlanır anıldıkça. Yüreklerden gemiler, kamyonlar, insanlar geçer, Çıçek yüklü ölümler taşınır Istanbul'a. Harem Suare, 21 Mayıs'ta ttalyan sinemalarında • ROMA (AA) - Yönetmen Ferzan Özpetek'in ikinci filmi 'Harem Suare'. 21 Mayıs'tan itibaren ttalya'da gösterime girecek. tki yıllık bir çalışmanın sonunda ortaya çıkan Türk-Fransız-Italyan ortak yapunı fılm, Osmanlı Imparatorlugu'nun son dönemindeki Harem yasamını konu alıyor. Ilk filmi 'Hamam' ile büyük beğeni toplayan Özpetek, ikinci filmi Harem Suare'nin gördüğü ilginin sevindirici oldugunu söyledi. Özpetek, Harem Suare'nin satış baglantılannın da çok iyi gittiğini belirtti. Türkiye"de dagıtımcı fırmanın politikası geregi filmin 1 Ekim'de gösterime girecegini belirten Özpetek, filmin, benzer gerekçelerle Fransa'da da aralıkta sinema izleyicisinin karşısına çıkacagını söyledi. Cezanne tablosu 60.5 milyon dolara satıldı • NEW YORK (AA) - New York'ta Sotheby's'te düzenlenen müzayedede, Fransız ressam Cezanne'a ait tablo 60.5 milyon dolara satıldı. 'Still Life With Curtain, Pitcher and Bowl of Fruit' adlı tabloyu, adı açıklanmayan bir kişinin aldığı belirtildi. Empresyonist ve modern sanat uzmanı Charles S. Moffett yaptıgı açıldamada, 1893-1894 arasında yapılan tablonun bugüne kadar gördükleri arasında mükemmele en yakın oldugunu ifade etti. Sotheby's'in, 'sade bir masanın üzerinde dağınık meyvelerin ve topraktan yapılmış gri renkte bir sürahinin' resmedildigi tablo için 35 milyon dolar fiyat belirledigi belirtildi. Sotheby's'te 1993'te düzenlenen müzayedede, bir Cezanne tablosu 28.6 milyon dolar rekor fiyata satılmıştı. Cezanne, modern resmin babası olarak tanınıyor. Kemancı Tedi Papavrami İstanbul Müzik Festivali'nde • Kültür Servisi - Uluslararası alanda pek çok ödül kazanan Arnavutlann ünlü keman sanatçısı Tedi Papavrami, 9 Haziran-2 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşecek olan Uluslararası İstanbul Müzik Festivali'ne Boeıng Ticari L'çaklar Grubu'nun desteğiyle katılacak. Papavrami, müzikseverlerle 1 Temmuz Perşembe günü. Aya lrini'de gerçekleşecek konserle buluşacak. Konserde, Papavrami tarafından Szymanovvski, Peci, Sarasate, Prokofiev ve Mozart'ın eserlen seslendirilecek. Tiran dogumlu. 28 yaşındaki Arnavut kemancı Papavrami'nin konserine, Fransız piyanist Claire Desert eşlik edecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle