25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
MAYIS 1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Yoichiro Takahashi'nin ilk konulu filmi 'Ağustosta Balıklar' bir dostluk ve tutku öyküsü Japonlar konuşmadan sevdalanır ASLISELÇUK Japonyönetmen YötchiroTaka- hashi'nin ılk konulu fılmi '"Ağus- tosta Bahklar" (1997) bir dostluk ve tutku öyküsü. Senarist Masa- to Kato, fılmin öyküsünü Natsuo Sekikavva'nm romanından senar- yolaştırmış. Öykü. üç okul arka- daşının arasındaki ilişkilere ve onlann çocukluktan ergenliğe geçtikleri o zorlu dönemde bir şeyler olacağına dair kesin bek- lentilerini konu alıyor Takahas- hi. iki arkadaşın. Kenjive Araf nin aynı kızdan Reiko'dan hoşlanma- lannı şiirsel bir dille ışlemiş. Za- yıf olan Kenji, giderek kendini balık gibi hissetmeye başlıyor. 1986 yılmda Japon televizyon kanalı HHK'de çalışmaya başla- yan Takahashı bir dizi belgesel çektikten sonra televizyonun dra- mabölümünegeçti. 1997'deçek- tiğı ilk konulu uzun filmı" Ağus- tosta Bahklar". San Sebastian İlk Filmleri Festıvah (165 bin dolar) ve 39.Uluslararası Selanik Film Festivali'nde (40 bin dolar) en iyi ilk film ödüllerinı kazandı. - Filminizde suyu bir simge ola- rak kuUanıyorsunuz. Su. yalnız- Iıgın simgesi mi yoksa sonsuzlu- ğunsimgesi mi? TAKAHASKİ - Filmımde su- yyn bırçok anlamını kullandım. Ölüm ve yaşam için. Ölüm ve ya- şamın ortasındaki birnoktayı an- larmak için de kullandım. - Filminizde kentli insanlara de- ğinmissink. \aşama cinsel bir bağ- la bağlanmışlar. Kentli insanın hayanndaki tek çıkış volu cinsei- likten mi geçiyor? Japonya'da evler küçüktür, aı- leler de küçüktür Küçük aile için- de geçen, cereyan eden gündelik olaylan anlatmaya çalıştım. Her- kes kendi yaşadığmı aktanr. Fil- • 'Ağustosta Balıklar' ile San Sebastian ve Selanik Film Festivali'nde en iyi ilk film ödüllerinı kazanan Yoichiro Takahashi, filminde cinsellikten çok aşkı yansıtmak istediğini belirtiyor: "Herkes kendi yaşadığını aktanr. Japonlar yaşamlannda duygulannı fazla dışa vuramazlar. Seni seviyorum demezler birbirlerine. Aşklarını kalpleriyle ifade ederler. Aşk iletişimini konuşmadan kuranz." mimi çekerken benbu şekilde dü- şünerek çekmiştim. Ilk defa böy- le bir yorumla karşılaşıyorum, ama çok doğru anlamışsınız fil- mimi. Cinsellikten çok aşkı yan- sıtmak istedim. Insanlann haya- tında aşkm önemli bir yeri var. Ja- ponlar yaşamlannda duygulannı fazla dışa vuramazlar. Seni sevi- yorum demezlerbirbirlerine. Aşk- lannı kalpleriyle ifade ederler. Japonlar böyledirler. Filminizdebir intihar olayı var. Gençlerin antrenörü ve genç fa- hişe kız birlikte intihar ediyorlar. Ikisi de toplum tarafindan anJa- şılamayan, toplum dışı kalrruş \a- şfler.Japon toplumunakarşı bu bir başkaldın, bir isyan rm? Japonya'da bir kadınla bir er- keğin intihar etmesi birlikte mut- luluğa ulaşmalan demektir. Mut- luluğu öldükten sonra buluyor- lar. lnsanlar intiharettıkkri zaman onlann intihar sebepleri genel- likle pek anlaşılmaz. Ben öğren- ciyken lisedeki arkadaşlanm in- tihar ettikleri zaman onlann ne- den canlannakıydıklannı anlaya- mamıştım. Japonya'da böyle ga- rip şeyler vardır, bu bir nevi geç- mişin konuşmasıdır. - Filminizde saıurun özd bir teknik kuDandınız. Bunu açıklar nusınız lfitfen. Filmimi yüksek aynşımh bir elektronik kamera ile çektim. Vi- deo olarak çekilen fılmi daha son- ra 35 mm'lik sinema pelikülüne aktardık. Renkli baskıda biraz zorlandık. Kırmızı, mavi ve ye- şil renkleri filtreler kullanarak el- de ettik. Bu filmimı çok küçük bir bütçeyle çektim. Her planı en çok 20 kez tekrarladım, Profesyonel olmayan amatör oyuncularla ça- lıştım. Başrolde oynayan 3 arka- daş amatör oyunculardı. - Füminizbir roman uyarlama- SL Bu romanı ilk okuduğunuzda szi etküeyen neydi? On yıl önce yayımlanan bu ro- manı ilk okuduğumda gençliği- mı hatırladım, gençliğimde kur- duğum arkadaşlıklan. Roman be- ni çoketkilemişti. Fihne aktarmak için on yıl bekledim. - Japon siDemasuıın bugünkü durumu nastl sizce? Akira Kurosawa'dan başlaya- rak bu güne dek Japon sinemasvn- da geleneksel bir gelişme oldu. Ja- pon sineması biraz serttir. Japon- lar, Japon filmleri seyretmeyi sev- me2İer, Amerikan filmleri sey- rederler. Birçok Japon yönetme- ni yüksek bütçeli film çekemez. - Ağustosta Bahklar Japonya'da gösterime çıkö mı? Japon fümle- rinin sinemalarda gösterimi ko- lay mı? Hayır, filmım sadece televiz- yonda gösterildi. Sinema çok pa- hah. 3000 yen civannda (9.765. 000 TL.) Pahah olduğu için Ja- pon halkı ünlü yönetmenlerin po- püler fılmlerini seyretmeye gidi- yor. Japon filmleri yerine ticari Amerikan fılmlerini tercih edi- yorlar. Ben filmimi ancak festi- vallerde gösterebiliyorum. Japon- lardan daha çok festival seyirci- leri gördü filmimi. - Beğendiğiniz yönetmenler kimfer? Jean Renoir, Theo Angelopo- ulos, Abbas Kiarostami. -Hiç Tûrkfihnigördûnûzrnü? Yol'u yirmi sene önce görmüş- tüm ve çok etkilenmiştim. 'Ödünsüz sanatçı' tenor saksofoncu Dewey Redman îstanbul 'da Babylon'da cazın binbiryüzü HÜLYATUNÇAĞ rjewe\ Redman 55 yıldır müziğin içinde. "Tını_. Ulaşüğun ilk sey~ Teknik.. Bümryorum, teknik nedir?" Günümüzün kendisine özgü ve ödünsüz sanatçılanndan tenor sak- sofoncu Dewey Redman. 'Jazztimes' dergisine yaptığı bir söyleşide kendi- sini kısaca böyle tanırrüıyor. Aslında Redman için teknik, doğaçlamalann- da duygusal gel-gitlerini, anlatmak istediİderini iletmek için yalnızca bir araç... Yakaladığı trnı ise bu aracın tüm ruhsal boşluklannı dolduruyor... 17 Mayıs 1931 'de Texas Forth VVorth'te dogdu, Albert Dewey Red- man... Müziğe on üç yaşında Baptist kilisesüün orkestrasında klarinet ça- larak başladı. Çok ders almadan bu çalgıda tekniğini geliştirmeye çalış- tı. Tuskegfe Enstitüsü'nde elektrik mühendisliği eğitimi aldıktan sonra, yeniden müzik yapmak üzere Tek- sas'a döndü. Bu arada klarinetten al- • Devvey Redman'ın net, ustaca ve dinamik iletisini, bu gece ve yann Babylon'daki konserinde almak olası... Redman'ın repertuvannın büyük bölûmünü 'Thu Struggle Continues' albümündeki parçalar oluşturuyor. to saksofona, ardından tenor sakso- fona geçti. Bando ve swing orkestra- lannda çaldı. Hiçbir caz kursuna ka- tılmadan, yalnızca ustalan dinleyerek tarzını oluşturmaya başladı. Kısa bir ziyaret için gittiği San Francisco'da yedi yıl kaldı. Burada Pharoah San- ders, Don Garrett, Smiley Vrtnters, Wes Montgomery ile çalıştı. Monty V/aters Big Band'in ikinci şefliğini yaptı. Joshua'yı caza kazandırdı Bu dönemde ılk albümü 'Look For TbeBtockStar' gerçekleşti. 1967 yı- lında New York'a yerleşmesiyle mü- ziğe bakış açısı değişti. Önce, davul- cu Sunm Murray'le çalıştı. Ardından, eski okul arkadaşı alto saksofoncu OmetteColemanilekarşılaştı. Cole- man, Redman'm yeteneğini biliyor- du. Böylece birlikte, Coleman'm 'Har- moiodic' kuramı üzerinekurduğu mü- ziğini yorumlamayabaşladılar. Avru- pa turuna çıktıklan sırada Redman ikinci albümünü yaptı: 'Tank'. 1960 yılıydı ve albüm, Redman'm yeni do- ğan oğlunun adını taşıyordu. 1970'le- rin sonuna doğru bu kez piyanist Ke- ith Jarrett'ın müzik düşüncelerini paylaştı. Jarrett'ın Fransız kökenli 'musique repeter' (yinelenen müzik) düşüncesini yansıttığı bazı albümle- rinde yer aldı. Yine piyanist Carla Blev'in 'Jaz Composers Orchestra'sıyla Leroy Danimarka Yeni Dalgası'nın iki örneği gösteriliyor Festivalde 'Dogma95' günü CUMHUR CANBAZOĞLL Chantal Ackerman'ın başkan- lığında görev yapan Mtm Lale uluslararası jürisi bugün birinciyi açıklarken dığer yanda yanşma filmlerinın göstenmi sürüyor. Bu bölümden \lkazar"da AtejYutan ve BülbüUerin Teri var. Finlandı- yalı yönetmen Pirjo Honkasa- lo'nun Ateş Yutan'ı. 2. Dünya Sa- vaşı atmosferinde ve bir sirk de- korunda iki kız kardeşın renkli. coşkulu ve trajık öykülerini çarpı- cı ve büyüleyici tonlardayansıtır- ken Ispanyol Juan Corelo da, ek- mekparası için tspanya'ya giden ve ayakta durmakiçin çellosundan başka bir çıkışı olmayan bir Ru- men göcmeninin trajedısini işliyor. 'Ozgûriük TrenT 17 Nisan"dan bu yana Alkazar'da gösterilen Hitchock fılmlerinden bugün programda Lekeli Adam var. Bir dergi haberinden hareket- le çekilen film, sıgorta şirketine gi- den kontrbas sanatçısı Christopher Emmanuel Balestrero'nun önce- ki gün orayı soyan bınyle kanştı- nlmasıyla gelişiyor. Ustanın. me- lankolik bir yapıya oturttuğu Le- keli Adam'da, toplumdaki şartlan- malann nasıl kâbusa dönüşebil- dıği ana mesaj. Filmin ılkkarele- rinde bu kez anlatıcı rolünde göl- gesiyle gözüküyor Hitchcock. Atlas'ta bugün, AvTupa'da kal- mış tek yeni dalga "Dogma95"ten iki örnek. Şölen ve Geri Zekâlılar gösterilecek. Dogma 95 üyelerı bırtakım temel kurallar uygulu- yorlar yapıtlannda; örneğin dış 1B.UIUSURARASI İSTKHBUL FİIM RSTİVALİ çekimlerde kesinlikle bir senar- yoya bağımlı kahnmıyor ve omuz kamerası kullanıhyor. Müzik, çe- kimler sırasmda üretiliyor: filtre- ler kesinlikle yasak. Zarnan ve me- kân atlamalan yapılamıyor, yapay aksiyon sahnelerine başvunıhnu- yor. Bir de. yönetmenin ismijene- rikte geçmiyor. Son Cannes Film Festivali'nde tutucukesimin büyük protestolanna rağmen jüri özel ödülüne layık görülen Thomas VTnterberg'in Şölen'i, liderliğini Lars Vbn Tryer'm yaptığı. Chris- tianLevring, Soren Kragh-Jacob- sen'in katılımıyla'gelışmiş, birey- sel smemaya karşı Danimarka çı- kışlı Dogma 95 akımının en uç ör- neklerinden bin kabul ediliyor. Vintenberg'in aile yapısmı ayak- lar altına alıp çiğnediği Şölen'de, ailenin reisi Helge Klingenfert'ın 60. yaşını kutlamak üzere bir par- ti düzenleniyor. Bir yıl önce ikizi Linda'nın intihar ertiği Christian öne çıkıp klasik bir tören konuş- ması yerine tüm değeTİeri yerle bir ediyor... Von Tryer ise Geri Ze- kâlılar'da insanlan bılincin zincir- lerinden, yaşamı zehir eden oto- kontrol duygusundan kurtulmaya davet ediyor. Toplumsal disipli- ne, konformizme saldın şeklinde değerleTKİinlebilecekfılmde "nor- mal yaşadıklanna'' inanan insan- lann arasında bir grup Danimar- kalı genç aptallığın erdemini or- taya koyabilmek amacıyla hare- kete geçiyor ve özürlü rolü yapa- rak hiçbir otokontrol mekanizma- sı olmadan yaşamaya başlıyor. Omuz kamerasıyla toplanmış görüntüler karşısrnda midenizin bulanması ihtimaline hazırhkh olarak izlemenizi önerdiğimiz film Avrupa'nm birçok yerinde, oyun- culann çıplak göründüğü ve seviş- tiği sahneler kesilerek yayımlan- dı. Bu sahnelerde başrolü bir por- no yıldızına veren Von Tryer, oyun- culan etkilemek için çekimlerde kendisi de soyunmuş. Emeksinemasının ilkfihni,Ru- men Radu Mihaifcanu'nun ikin- ci uzunmetrajlı çalışması Ya^un TrenLBu yılm en iyi yabancı fîVm Oscan'nı alan HayTitGüzekür'in, Yaşam Treni'nin senaryosu çalı- narak yapıldığmı iddia eden Mi- haileanu, 2. Dünya Savaşı sırasın- da katliamdan ve toplama kamp- lanndan kurtulmak amacıyla Na- zi kıhgrna giren Yahudi köylüle- rin drammı komedi unsurlanyla bezeyerek anlatıyor. Potter'dan tango dersi tki hafta önce Saura'nın Tan- go'suyla açılan festivalde yine me- rakîa beklenen bir başka tango fil- mine geldi sıra: Tango Dersi. 1992'de Vırginia VVbolf un yapın Orlando'nun uyariamasıyla önem- li çıkış yapan Sally Potter, bu kez de bir sinema yönetmeniyle tan- go hocasınm aşkını yansıtıyor. Tangonun gücünü, atmosferini bir kez de Potter'in diliyle keşfetmek Vbn Tryer, 'GeriZekâhlar'dakiçıplaksahnekri soyunarakyönetmiş. ilginç olacak. Beyoğlu sinemasının fılmlerin- den Evlatiıkiyön: Aktan Abdika- Bkov)küçük bir çocuğun, anne ve babasının "gerçek" olmadıği kuş- kusuyla neler hissettığini, Kırgız- lar arasında hâlâ yaygın olan. kı- sır kadına bebek verme geleneği- ni anlatıyor. tkinci film Add House ise Tra- inspotting'in senaristi Irvine Weîsh'iyapıtı. Welsh'in gerçeküs- tü romamndan alınma Add Ho- use'da (yön: PaulMcGuigan) Kaf- ka, kara mizah ve şiddetin har- manlandığı üç öykü ile Vferve ve Oasis'in müzikleri de var... Moda sineması, programı Sa- ura'nın fılmi Minik Kuşla açı- yor. Annesinin yanmdan aynlıp baba tarafındaki dünyaya giren Manu'ya yeni yaşamm getirdiği he- yecanlı sürprizleri anlatıyor Sa- ura. New York Üçtemesi, Leviat- han'ın yazan olan, Smokeve Blue inTheFace'in senaryolannı hazır- layan Paul.Auster ilk yönetmenlik denemesi Köprfideki Lulu'da bir cazcıyla artist adayı kız arasında- ki aşkı çiziyor... Kostüm fılmlerini ve de Susan Sarandon u sevenler bu yüzyılın başına, New York'a doğru bir yol- culuğa hazırlansınlar. Amerikan sinemasınm en yetenekli genç isim- lerinden Turturro, Mac'ten 6 yıl sonra kameranın ardına geçip bir tiyatro kumpanyasında yaşanan aşklan, çekişmeleri, yaşamla sa- natın ilişkisini. Brandon Cote'un komedisı Imperfect Love'dan ya- rarlanarak Dhuninata'da degerlen- diriyor. tdeolojik tartışmalara ginne- mek, günlük haberlerin getirece- ğı polemikle yıpranmamak için genellikle bugünle fazla uğraşma- yan Paokv-VittorioTavianikaıdeş- ler. son filmleri Gülüyorsunla Kaos'tan 14 yıl sonra yine Piran- dello'ya gidiyorlar. İki öykü anla- tıyor Tavianiler. Birincisi, kalbiy- le ilgili sorunlar nedeniyle bir da- ha opera yorumlayamayacak ba- ritonun öyküsü; ikincisi de, maf- yayla ilgili polise bilgi veren biri- nin 13 yaşındaki oğlunun kaçınl- ması... Jenkins, DOB Cberry-RosweD Rudd ve piyanist-arpçı Alfce Coltrane'le çahşmalan, caz yelpazelerinde baş- ka renkleri keşfetmesini sağladı. Caz dünyasma. oğlu tenor sakso- foncu Joshua Redman'ı da armağan eden Dewey Redman, üzerindeki us- talann etkilerini yadsımıyor... Bird ya da Cottrane... Onlargibi olunamaz. ancak onlann açtığı yoldan ilerlenır... Redman, bu bakış açısıyla caz sana- nnı, her dönemde kendi mantığıyla ye- rine koyuyor... Işte bu nedenle gün- celi de kolayhkla yakalayabiliyor. Klarinetle müzik seTÜvenine başla- yıp, alto ve tenor saksofonla sürdü- ren sanatçı, aynca iki çalgıya daha me- rak sarmıştı... Tenor saksofonda ise parlak bir ton elde eden Dewey Red- man, sesini çalgıyla unison kullan- masıyla biliniyor. Bu denemeyi ilk kez, ilk albümü 'Book For The Black Star'da yapmışn. Devvey Redman'ın net, ustacave di- ^ ^ ^ namik iletisini, bu gece ve " " " ' yann Babylon'daki konse- rinde almak olası... Piyanoda. 1959Romado- ğumlu Rita Marcotulli var... 1980'lerden beri caz sahne- sinde... Kimlerle çalmamış ki... Chet Baker, Jon Chris- tensen,PaDe Daniefeson,Pe- ter Erskine,SteveGrossman, Joe Henderson, Francoise Jeanneau. Joe Lovano, Mic- hd Portal,EnricoRavn, Ma- rüyn Mazur, Pat Metdeny, SalNBtico,Ton(Wey,Keımy VVheeter,AkJo Romano-Bu liste böyle uzuyor. Davulda, New York'tan genç bir müzikçi: M»tt Wi- son. Asıl lüinois Knoxvil- te'li... 1964 dogumlu. Okul- lu bir davulcu... Cectı McBee's McBee Band, Kirk Lightsey, Jimmy Heath, John Tchicai, Fred Hersch, Lee Konitz. Kenny Werner, Joe Pass, Atilla Zoller, Charlie Rouse gibi ustalara eşlik et- miş. Ertner/Orchestra'nın, Grammy ödüllü 'Cakulus of Pleasure' albümünde de katkısı var... Eğitimci ve ay- nı zamanda Zildjian zilleri- nin caz kliniklerini yöneti- yor. Basta ise yine genç ku- şaktan, ama cazın gelene- ğinden gelen bir sanatçı yer alıyor. John Menegon- Dewey Redman'm kon- ser repertuvanrun büyük bir böîümünü, bu son dörtlü- süyle yaptığı, 'The Strugg- le Continues' albümündeki parçalar oluşturuyor. Büyük bir konser salonu yerine Babylon'un atmos- ferinde Dewey Redmandört- lüsünü dinlemek büyük bir zevk... Tıpkı diğer etkinlik- ler gibi... Muhsin Ertuğrul Darphane'deanıldı Kûltür Servisi - Şehir Tiyatrolan. Muhsin Er- ruğnıl'u ölümünün yir- minci yılmda anma etkin- lerine önceki gün bir per- formans ve bir enstalas- yonla kahldı. İlk kez Dünya Tiyatro- lar Günü'nde Şehir Tiyat- rolan Tiyatro Araştırma Labaratuvan tarafından sahnelenen 'Ölüm ve Oyun' adh performans bir kez de 'usta'nm anı- sına oynandı Darphane'de. 90'ı aşkın yaşırta rağmen hâlâ dimdik, hâlâ coşku- lu Necdet Mahfı Ayral 'koşa koşa' gelmişti per- formansta oynamak için. Ayla Algan. Kenan Işık, Erdal Qe\"ağcdar, Şehir Tıyatrolan ve TAL'ın genç oyunculan.. ve izleyici- ler rol aldı 'Ölüm %e Oyun'da. Ölüm ve sanat- çı, ölüm ve insan, insan ve oyun, sanatçı ve oyun ara- sındaki sarsılmaz ilışkive çelişkiler vardı perfor- mansta."Sahne"nın büyuk ustasına ise, imitasyon bir mezar ve beyaz karanfıl- lerle selam verildı. Performansın ardından. ŞakirEczacıbaşı'ntn ob- jektifinden vansıyan 'Muhsin Ertuğrul' port- relen ve Metin Deniz'in 'Küçük Muhsin Ertuğrul Müzesi' başlığı altında gerçekleştırdiği enstalas- yonun bulunduğu mekân- da Beklan Algan. Sc\gi Sanlı ve Mücap Ofluoğ- lu'nun kaleme aldığı Muhsin Ertuğrul Bıldin- si okundu. BBSO ve Buhıtsuduk Özlemi'nin Bursa konseri • Kültür Servisi - Bursalı müzikseverler yann 21.00'de Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu'nda Bursa Bölge Senfoni Orkestrası ve rock grubu Bulutsuzluk Özlemi'ni bir arada dinleme olanağı bulacaklar. 2. Lale Festivali çerçevesinde düzenlenecek konseri şef Orhan Şallılel yönetecek. Ayşe Erkmen'ln 'choo-choo' sergisi rUmanya'daydı • Kühür Servisi - Ayşe Erkmen'in "Bir Yol' başlıklı sergisinin ardından 'choo-choo' başlıklı sergisi de Almanya'nın Göppingen Stadische Galensi'nde yer aldı. îki bölümden oluşan galerinın yan bölümünde izleyıciye sunulan Bir Yol'da sinema tarihmin dört önemli fılminden, tren raylan üzerinde geçen dört kısa sahne, aralara giren farklı parlak renklerle süslenerek yineleniyordu. Erkmen'in 21 Mart-25 Nisan tarihleri arasında sergilenen 'choo-choo' çalışması bu video yerleştirmesinin devamı niteliğinde. Sergi salonu boyunca yan yana konan daire şeklindeki tren raylan üzerinde dört ayn parlak renkli düzlem, görünmeyen oyuncak rrenlerin üstünde sürekli dönüyor. Oyuncusu bir boyuta sahip işin itıcı gücünü ve canlılığmı bu hareketli parçalar oluşturuyor. Aynı canlılık bir başka boyutta renklenn duygusal gücüyle tekrarlaruyor. Oyuncak trenlerin üstüne konan ve sütunlar arastnda hiç durmadan dönen renkli düzlemler aynı zamanda mekânı da harekete geçiriyor. Aleksandr Sergeyeviç Puşkin, doğumunun 200. yılmda amlıyor • Kültür Servisi-UNESCO, 1999 yılını. Aleksandr Sergeyeviç Puşkin'in doğumunun 200. yıldönümü dolayısıyla Puşkin Yılı ilan etti. Şiırden romana. öyküden tiyatroya kadar yazının değişik türlerinde ürünler veren ve Rus ulusal şiir dilinın kurucusu olarak kabul edilen Puşkin, yıl boyunca dünyada çeşıtli etkinliklerle anılacak. Etkinlikler çerçevesinde Îstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesı Rus Dili ve Edebiyatı Bilim Dalı, 7 Mayıs'ta saat 10.00'da Veznecüer Kuyucu Murat Paşa Medresesi'nde bir anma toplantısı düzenliyor. 'Doğumunun 200. Yılında Aleksandr Sergeyeviç Puşkin' başlıklı toplantıda şair Ataol Behramoğlu 'Puşkin ve Rus Şiiri", Raisa Petroçenko 'Roman ve öykü Yazan Olarak Puşkin', Türkan Olcay 'Bir Eleştirmen Olarak Puşkin' ve Emine tnanır 'Puşkin'de Doğu ve Türk Motifleri' başlıklı konuşmalanyla yazan çeşitli yönleriyle ele alacaklar. Toplantının açılışında ise Şiir Okuma Yanşması'nın ödülleri verilecek. BUGÜN • BORUSAN KÜLTÜR VE SANAT MERKEZİ'nde saat 15.00-16.00 arasında Ada Gentüe'ın katılacağı 'Türk Besteciieriyie Buluşma' başlıklı bir söyleşi gerçekleştirilecek. (292 06 55) • RUHİ SU KÜLTÜR MERKEZİ nde saat 19.00'da Emin tgüs'ün hazırladığı 'Ruhi Su Sanatı ve Yaşamı' başlıklı seminer gerçekleştirilecek. İSTANBUL FİLM FESTİVALİ'NDE BUGÜN • EMEKStNEMASI'nda saat 12.00 ve 18.30'da Yaşam TrenL saat 15.00 ve 21.30'da Tango Dersi adh filmler gösterilecek. (293 84 39) • ATLASSt>iEMASI'nda saat 12.00 ve 18.30'da Geri Zekâhhır, saat 15.00 ve 21. 30'da Şölen adlı filmler izlenebilir. (252 85 76) • ALKAZARStNEMASI'nda saat 12.00'de Ateş Yutan, saat 15.00 ve 21.30'da Lekeh" Adam. saat 18.30'da BülbüUerin Teria dlı filmler yer alıyor. (293 24 66) • BEYOĞLU SİNEMASI'nda saat 12.00 ve 18.30'da The Acid House, saat 15.00 ve 21.30'da Evtathk adh filmler ızlenebilecek. (251 32 40) • MODA SİNEMASI'nda saat 12.00'de Minik Kuş, saat 15.00'te GüKiyorsun. saat 18.30'da IDuminita. saat 21.30'da Köpriideki Lulu adlı filmler gösterilecek. (337 01 28)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle