Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET SAYFA
17
Kapadokya
Lavve tüflerden
ofcışan Kapadokya'nm
ctoğası, doğanın
anndırmasma yenik
dâşüyor. Zelve'deki
eski yerleşim
bölgesini
oluşturan
vadilerden biri
çökmüş... Dev
kayalar, birinci vadide
ortadan ikiye ayrılıp
kırılmış... Ikinci ve
iiçüncü vadideki
kayalar çatlak içinde.
Beş-on yıl içinde
Zelve, bir "taş
ocağı"na dönüşebilir!
Görünürde bir öniem
yok. Kültür Bakanlığı
şu sıralar
Derinkuyu'daki yeraltı
kentinin ve
Göreme'nin çevre
düzenlemesiyle
meşgul! Kemal
Soyer'in yönetimindeki
Kültür ve Tabiat
Vartıklannı Koruma
Genel Müdürlüğü,
Derinkuyu'yu 130
milyar liraya bir
müteahhite ihale
etmiş... İhale çağn
yoluyla yapılmış... Işin
başlama tarihi 28
Aralık1998, bitim tarihi
31 Arahk 1998. DSP'li
Kültür Bakanlığı'nın bu
"icraaf'ı DSP'nin
Nevşehir'deki yerel
yöneticilerini isyan
ettirmiş; Rahşan
Ecevit'e bile
yazmışlar... Ama
nafile... Derinkuyu'nun
derinliklerinden
rutubetten başka
kokular da gelryor!
Elektronik posta: som6posta.cumhuriyetcom.tr T«fc 0.212^12 05 05 Faks: 0.212.512 44 97
- Enflasyondaki düşüş halka
yansımıyormuş...
"Fivatlar övle düşüvor ki.
vatandas/n bastnı vanvor!"
ABD başkanlık seçiminde oy hakkı!
ğitimci dostlardan Selahattin Özakın, Tür-
kiye'deki seçimlerden çok Amerika Birle-
şik Devletleri'ndeki başkanlık seçimleriyle
ilgileniyor şu sıra... Her ne kadar şu şıra Ame-
rika'da seçim yoksa da ileriye dönük düşünüyor...
"Küreselleştirilen" dünyanın bireyi olarak bundan
sonrasına "yatınm" yapıyor:
Bakın ne diyor özakın:
"Ellıdört yaşıma girerken birden farkına vardım ki
Amerika Biheşik Oevletleri Başkanı'nın seçiminde be-
nim de oy hakkım olmalı.
Dünyada olan olaylan gözden geçirdiğimizde Vı-
etnam, Küba, Güney Amerika, Bolivya, Irak, Koso-
va ve akla gelmeyen daha bir çok yerde Amerika,
haklı veya haksız, doğru ya da yanlış bir karar veri-
yor ve bu karar Birleşmiş Milletler'de veya NATO'da
ister onaylansın ister onaylanmasın başkanının em-
riyle hayata geçiriliyor.
Karar, askeri ise silahlı kuvvetlerin müdahalesi ile,
ekonomik ise ambargo veya IMF kararlanyla uygu-
lanıyor.
Ara sıra bir iki karşı ses duyulsa da sonuçta dün-
ya genelinde Amerika'ya rağmen bir gelişmeyi, he-
le hele Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, dü-
şünmek çok zor.
Son ömek, ABD'nin NATO kanalıyla Kosova'ya mü-
dahalesi.
Hemen şunu belirtmeliyim ki, Kosova'da bugüne
kadarki gelişmelerden, Sırplar'ın eylemlerinden bi-
rey olarak ben de rahatsızlık duymaktaydım. Şidde-
tin bugüne kadar hiçbir sorunu çözemediğinin ör-
nekleri saymakla bitmez.
Ancak, başka olaylarda, yani kendi düşünceleri-
ne uymayan olaylarda ateş püskürenler, şimdi NA-
TO'ya alkış tutuyor; dolayısıyla Amerika'ya.
ABD'nin müdahalesinin niteliklerini ayn bir konu
olarak ele alıyorum.
Beni asıl ilgilendiren ve etkileyen olay, ABD'nin ka-
rarlannın dünya genelinde hayata geçtiği.
Yani ABD başkanının bir 'dünya başkanı' gibi dav-
randığı.
Bundan böyle Amerika Birleşik Devletleri başka-
nının 'dünya başkanlığı'na ben karşı olmayabilirim.
Bir koşulla:
ABD başkanlık seçiminde benim de oy hakkım ol-
malı!"
Eğriye eğri, doğruya doğru...
Madem Yeni Dünya Düzeni... Ve üstelik "demok-
rasi", o halde biz de oy hakkı isteriz!
SESSİZ SEDASIZ(!)
12SCA/ AAjCA.
?=24Z/LET
NURİKURTCEBE
T/A//&££M
ÜU OOJ/VU
Yüksek Yerilim Hattı
Erdinç UTKU
Vergide son reform: Evinde örgü örene vergi,
ekonominin başına çorap örene teşvik!
Hacı Bektaş'tan Mevlana Celaleddin'e
Nevşehir'de Hacı Bektaş Ve-
li'nin, Konya'da Mevlana Cela-
leddin Rumi'nın türbesi.
Her ikisi de dergâhlarında dost-
larıyla birlikte yatıyor...
Her ikisi de sevgiyi, dostluğu, kar-
deşliği, banşı en büyük öğreti olarak
kabul etmiş...
Her ikisi de aynı çağın insanı.
Hacı Bektaş'ın 1209-1271, Mevla-
na'nın 1207-1274 yıllan arasında ya-
şadığı söyleniyor.
Her ikisi de tarikat kurmamış...
Adlanna tarikatiaronlardan sonra ku-
rulmuş...
öğretileri ile yüzyıllardır yaşamaya
devam ediyorlar; ortada tarikat olma-
sa yine yaşayacaklardı.
Yunus Emre tarikat mı kurmuştu!
Dönelim, Hacı Bektaş'ın türbesi-
ne... Kadınlar türbeye başı açık giri-
yor. Dilek amacıyta avludaki havuza pa-
ra atılmaması, efsanelere konu olmuş
dut ağacına çaput bağlanmaması is-
teniyor. Uyarı yazılan yazılmış.
Mevlana'nın türbesine gelince... Gi-
rişte, avludaki havuzun içi bozuk pa-
ra dolu. lyi bir gelir kaynağı! Türbeye
girerken kadınlar için eşarp kiraianı-
yor. Aslında "kira" değil de bağış ku-
tusuna gönülden ne koparsa hesabı...
Hacı Bektaş'ta kadınlann baş ört-
mediği anımsatılınca, Mevlana'nın tür-
besindeki "eşarp görevlisi"nin yanrtı:
- Burada da şart değil!
O halde eşarp kutusu niye?
Yüzyıllar sonra siyasallaşan örtün-
menin yarattığı arz-talep sorunu mu!
ÇED KOŞESİ
OKTAY EKİNCİ
Delfin'inKitabı...
Arkadaşımız Özcan Özgür, sa-
dece Cumhuriyet'in değil. bu ül-
kenın tarih, doğa ve kültür zengin-
liklerine duyarlı herkesin Muğ-
la'daki gözü. kulagı ve temsilcisı-
dir. Hatta bu degerlerimizin bekçi-
si, savaşçisı ve'sozcusu'dür.
Özcan. 1970"lerin sonlanndan
beri bu misyonunu "hiç ödünsüz"
sürdürüyor. Yine aynı dönem için-
de, başlangıcından bugünlere dek
hem izlediği. hem gözledigi. hem
de "eylemleriyle" katıldığı "en
uzun direnişi" ise kamuoyunda
"Gökova Canavan" olarak ün ya-
pan Kemerköy Termik Santra-
h'na karşı "bifmeyen kavga" oluş-
turuyor.
Yüksek yargmın Türk milletı adı-
na aldıgi "durdurma" kararlanna
ragrnen hükümetlerin "hukuk ta-
nımaz" kararlanyla Gökova Kör-
fezi \e çevresine artık zehirini saç-
maya başlayan termik santral,
1990'lı yıllarda siyasılerin hep "Ça-
lışörmayacağız" sözJeriyle tamam-
landı. Yer seçimine karar venlip.
inşaatma başlandığı 1980'lıyıllar-
da ise yapımına karşı çıkan yöre
köylülerine "Çevreyi kirletmeye-
cek, sizlere iş ve para sağlaya-
cak" sözleriyle yükselmişti. Öz-
can Özgür. işte bu "söylemi fark-
lı" ama "davranışı aynı" olan
1980'li ve 1990'hviüannbölgede-
ki en "bilinçli tanıkJarından" bı-
risi olarak çok yarariı bir iş daha yap-
tı ve "taammüden termik cinaye-
tin" kitabını vazdı. Bodrumlu
kimlerdi?..
Özcan'ın kitabını, işte bu gibi
söylemlenn sahiplerini belgeledi-
ği ve "unutulmamalannı" sağla-
dığı için de aynca çok değerli bu-
luyorum. Yann, Delfin de merak
edîpölcüduglihda, kendisine"nrf-
ras" kalan sorunlann geçmişteki
"sommlulan" hakkında belki de
en gerçekçi bilgileri edinmiş olacak.
Türkiye'nin ne gibi "badireler"
atlattıgını görüp, ülkesine daha faz-
la sahip çıkacak... tşte, 1980'ler-
den bu yana ülkeyi yönetenlerden
işittiğimiz "Gökova incüerinden"
bir demet. Geri kalanlar içinse Öz-
can "ın kitabını edinmeniz ve bu in-
cilere "koşut" yükselen inşaata
karşı sürdürülen kavga ile çevre
düşmanlannın inatçıhğını sergile-
yen belgeseli çocuklannız için de
saklamanız gerekiyor...
• **Söz veriyonım. Buraya ben
de bir e\ yapacağım. Kanmı da
getirip oturtacağım..." (1 Kasım
1984 ' dönemin Enerji Bakanı Ce-
mal Büyükbaş).
• *"Buraya turistik santral ya-
pacağız. Mabet gibi olacak. Ge-
İen turist hayran kalacak, gez-
mek isteyecek." (Cemal Büyük-
baş}.
• "Hflkümet ısrarında devam
ederse, iktidara gelince bu yan-
iışı düzelteceğiz...'' (28 Aralık 1984
SODEP hden Erdal tnönü).
• -Yukanda Hz. Allah, Türld-
ye'de Turgut Özal var. Bizler
O'nun direktifleriyle hizmetedJ-
DelfiıTin kitabı, Gökova'daki santrala karşı her yıl fidan diken
çocukları "haklısınız" diyerek oyalayan "sevei yoksunu
siyasetçileri" de belgeliyor. (Fotoğraf: OKTAY EKINCl)
Gönüllfiler'in girişimi ve Ören
(Kemerköy) Belediye Başkanı Ka-
zım Turan'm desteğiyle Pusula
(Bodrum) gazetesı tesislerinde ba-
sılan "Bitmeyen Kavga Gökova''
adlı kitabını kızı Delfin'le birlikte
tüm çocuklara armagan eden Öz-
can. onca mücadeleye rağmen
"Santraldan kurtanlmış bir Gö-
kova"vı" onlara armağan edeme-
miş olmamızın ortak duygulannı da
"son sözünde" şöyle özetledi:
"Bu tanık ifadesi kitap elinize
geçtiginde, Gökova Termik Sant-
nüı'nın kapatılmış olmasını çok
isterdim (...) Son söz mü? Henüz
son söz söylenmedi..." Peki, "ilk
sözler" nasıldı11
Ilerleyen yıllarda
Türkiyecleki hemen herkes bu çev-
re katiline "lanet" okumaya baş-
layınca "yetkililer" ne gibi "inci-
ler" döktürdüler? "Taşıyacağız"
diyenler, "otele çevrilecek" müj-
desi verenler, "bacası yeşil boya-
nacak. böylece fark edilmeyecek"
gibi "çözümleri" dıle getirenler...
yonız_.'' (Temmuz 1986/ Dönemin
Kültür ve Turizm Bakanı Müker-
rem Taşçıoğlu).
• "Gökova'da santral yazın
önemli sorun yaratmaz. Sadece
kışın yağmur aside dönüşür..."
(28 Ocak 1985 ' Başbakan Turgut
Özal).
• "Havadan geçiyorduk, bana
santralın yerini yanlış göstermiş-
ler." (Şubat 1986/ Kenan Evren).
• "Santral otel olacak, bacası
da lokanta..." (Aralık 1989 / Can
Pulak, Cumhurbaşkanhğı Danışma-
m).
• "Santral doğayı tahrip ede-
cek. Başka yere taşıyacağım...'"
(Kasım 1991' Süleymân Demirel).
• "Deneme üretiminden son-
ra kapatılacak." (Mayıs 1994 /
Çevre Bakanı Rıza Akçalı).
• "Bu santral kapanacak ve
bundan sonra da benzer yanlış-
ların yapılmaması sağianacak."
(Eylül 1998 / Çevre Bakanı Imren
Aykut).
KİM KİME DUM DUMA BEHIÇAK [email protected]
ÇtZGÎLİK KÂMtL MASÂRACI
HARBİ SEMİHPOROY
TARÎHTE BUGÜN MÜMTAZAJUKAN 4 Nisan
CİZV/TL/K K/MDEN K4YNAKLAN/YÖR?.
p
S'S Bi/e yo&ci/Uf/t;>*/yu/frr. OÖHÜŞÜMDE c/zıs/r
; iue YÖNEr?e/£r'
ADANA 4. SULH HUKÜK
MAHKEMESİ'NDEN İLANEN DAVETİYE
EsasNo: 1997/267
Davacı Cavit Çevikoğlu vekili tarafından davalılar Emiş Çevikoğlu. Hülya Çevikoğlu, Songül Çevikoğlu, Metin Çevikoğlu ve Çetin
Çevikoğlu aleyhine açılan mümessil tayini davasmın yapılan yargılaması sırasında davalılara tebligat yapılamamış, jandarmaca adresi
tespit edilemediğinden adlanna ilanen davetıye çıkanlmasma karar venlmış olmakla. duruşmanın atılı olduğu 15.4.1999 günü saat
09.55'te davahlann duruşmada hazır bulunmalan veya kendılennı bir vekille temsil ettirmeleri. aksı halde gıyaplannda duruşma yapı-
larak karar verileceği hususu davetıye yerine kaim olmak üzere davalılar Emış Çevikoğlu, Hülya Çevikoğlu, Songül Çevikoğlu, Metin
Çevikoğlu ve Çetin Çevikoğlu'na usulün 509/10 maddesi gereğınce ilanen teblig olunur. 17.3.1999
Basın: 14216
PANO
DENİZ KAVUKÇUOGLU
Bu Kent Kimin?
Yaşlı kadını karşı kaldınmın üzerinde ilk gördü-
ğümden bu yana ne kadar zaman geçmişti. bilmi-
yorum. Beyaz şerrtli yaya geçidinin başladığı kal-
dırımın kenarına kadar geliyor, önce sağ ayağını
yavaşça aşağıya indiriyor, ama sonra üzerine doğ-
ru gelen araçlardan ürküp geri çekiliyordu. Bu ha-
reketleri kim bilir kaç sefer yinelemişti.
Onu izliyordum. Dakikalargeçiyor, önünden hız-
la geçen otomobillerden, kamyonetlerden, oto-
büslerden, kurye motosikletlerinden, minibüsler-
den hiçbiri durup, karşıya geçmek isteyen yaşlı ka-
dına yol vermiyordu. Kadın çaresiz kalmıştı. Ne ya-
pacağını bilemiyordu. Bir o yana, bir bu yana gi-
diyor, çevresine bakınıp, yardım isteyeceği birisi-
ni anyor, kimseyi göremeyince, yarıda kalmaya
başından 'mahkûm' yeni bir denemeye girişıyor-
du.
Cesaretini toplayıp caddeye bir inebilse, araç-
lar duracaklardı. Hep böyle olmaz mıydı? Her şe-
yi ile 'tuhaf olan bu kentte sürücüler, yayalardan
'cesaret' ve 'karariılık' beklerler, bunlan göstere-
ne 'saygı' ile karşılık veririerdi. Işlek bircaddeyi 'sağ
salim aşmak', Istanbul'da, taşıt sürücüleri ile ya-
yalar arasında yıllardır sürüp gelen bir 'cesaret
oyunu'ydu. Cesur olan bu oyunu kazanırdı! Yaşlı
kadın herhalde bu 'oyun'u bilmiyordu...
Meclisi Mebusan Caddesi'nde beni alacak ara-
bayı beklerken, bunlan düşünüyordum. Bir ara
gözlerim yeniden kadına takıldı. Bu kez geriye sıç-
rarken sendetemiş, düşecek gibi olmuştu. Karşı kal-
dınmda hâlâ kimseler görünmüyordu. Salı Pazan
antrepolannın yakınındaki trafik lambası Tophane
yönünden gelen taşıtlara 'kırmızı' yanınca, fırladım...
Karşı yolda, elimdeki evrak çantasını tamponuy-
la sıyınp geçen bir 'Kartai'dan dışanya taşan 'kû-
fürier'e aldırmayarak yaşlı kadının yanına geldim...
"SeniAllah gönderdi, yavrvm..." Yumuşak bir se-
si vardı. Tane tane konuşuyordu. "Izin verirseniz
sizeyardım edeyim, efendim..." Ben bunu sorar-
ken, koluma girmişti bile. Heyecandan titriyordu.
Elini avcuma aldım. "Korkmayın, geçeriz..." Söy-
lemesi kolaydı da, nasıl geçecektik? Vızır vızır bir
trafik vardı... Onun temposuyla geçemezdik. Bir
ara, "Niçin trafik lambasına kadar yürümûyoruz"
diye sordum. Başıyla arkamızdaki, llyas Çelebi
Sokağı'na çıkan merdivenli dik yokuşu gösterip
"Inerken çok zoriandım, diz ağnlanm tuttu!" diye
yanrtladı. Işimiz daha da zorlaşmıştı. Biraz önce
kafamdan geçirdiğim 'cesaref oyunu'na başvur-
maktan başka yol yoktu! Kadının kolunu bıraktım,
"Sizyola değil, yalnız bana bakın! Geç, deyince ba-
na doğru gelin, korkmayın!" Bunu söylerken gö-
züm caddedeydi. Trafik biraz seyrekleşir gibi olun-
ca, birinde evrak çantam ellerimi iki yana açtım...
Caddeye çıktım. Sırtımdaki yağmurtuğumla bir
'/coria//ı/(Jı/'andınyordum. Yönümü, üzerime doğ-
ru gelen taşıtlara çevirdim, yaşlı bir yengeç gibi yan
yan caddenin ortasına doğru ilerlemeye başla-
dım... İki yanımdan arabalar geçiyor, rüzgârlann-
dan yağmuriuğumun etekleri savruluyordu. Ben-
den, "Gel!" komutunu alan kadın da caddeye çık-
mış, ağır adımlarla bana doğru geliyordu... 'Yuh...
Bunak... Ulan hıyar..." sesleri arasında yavaş ya-
vaş hedefımize ulaşıyorduk...
Karşı kaldınma geçince, yaşlı kadın boynuma sa-
nldı, eğildim, yanaklanmı öptü, "Sağ ol, evladım!"
Nefes nefeseydi. Biraz soluklandıktan sonra, "Ben
bu kadarküfrü, 79yıllık ömrümde duymamıştım!...'
Arabada giderken konuşuyorduk... "Biliyormusu-
nuz, benlstanbulluyum." "Ben de" diye yanıtla-
dım, "Demek, ikimizdeburalıyız..."Aynıandagül-
meye başladık. Biraz önceki komik durumumuz can-
lanmıştı gözümüzde. Kentimiz, insanlannı soyta-
nya çeviriyordu. "Ama" dedim, "Soytanlık işeya-
radı, başardık işte!" Keyfi yerine gelmişti. "Birda-
hakisefere ben desizingibiyapacağım...' "Aman!...'
dedim. Gülümsedi. Beşiktaş'a geldiğimizde, eliy-
ledışandaki insan kalabalığını gösterip "Bakın"öe-
di, "Hiç yaşlı insan görüyor musunuz burada? Bu
şehir kimin, Allahaştona?" Hakhydı. Bu kentin cad-
deleri, alanlan, sokaklan yaşlılanna sanki yasak-
lıydı. Her adımda başka bir tuzağı gizleyen kaldı-
nmlar, kaldınmlar üzerine park etmiş araçlar, kal-
dınmsız sokaklar, eğitimsiz sürücüler, kent kültü-
ründen yoksun saygısız insaniar, sürekli bir itiş ka-
kış... bu kentin yaşlılanna yaşamı yasaklamıştı. Bu
ülke için, bu kent için çalışmış, emek vermiş, genç-
liklerini tüketmiş insaniar, yaşamlannın sonbaha-
nnda, dolu dolu yaşanacak günlerinde, sokaklar-
dan, alanlardan çekilmeye, yaşamın renklerinden
uzaklaşmaya zorlanıyordu.
Balmumcu'da arabadan inmesine yardım eder-
ken, "Sakın yılmayın" dedim, "Bu kent sizin! So-
kaklan sakın bırakmayın!..." Arkamdan el sallıyor-
du. Yine görüşecektik...
(Faks:0216-4188410)
B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN 1 2 3 4 5 6
SAĞA:
1/ Manavgat
Çayı üzerinde 2
kuruiu baraj ve Q
hidroelektrik
santralı. 2/
Elektrik dona-
tımında kulla-
nılan ve bağlan- 6
tıların yerleşti- -,
nhnesine yara-
yan yuva... 8
Müjde. 3/ Ek- g
siklık, kusur...
Bir çeşit börülce. 4/ Ev-
li olmadığı bir kadının
dostluguna mazhar ol-
muş kimse... Bir nota. 5/
Yumurta biçimli ve se- 3
kiz delikli bir tür flüt. 4
6/Kemiklerinyuvarlak 5
ucu... Torun sahibi ka-
dın. 7/ Şarkuun sert bir
bıçimde vurgulandığı
disko müzik üslubu.. °
Baklagillerden bir bit- 9
ki. 8/ Bir cins iri hıyar... Denizcilikte makinelerin çev-
rilmesi için verilen komut. 9/ Bırbirine bağlannuş iki tek-
neden oluşan yelkenli ya da motorlu deniz taşın.
YUKAMDAN AŞAĞrYA:
1/ En küçük izci kuruluşu... Ekin biçme aracı 2/ Eski Türk-
lerde ölüler için yapılan tören... Asma kütüğü. 3/ Anka-
ra'nuı bir ılçesı... Uç dört tel ipekten bükülmüş iplik. 4/
Kazak başkanlanna verilen ad.. Arjantın'in plaka işa-
retı. 5/ lnce yapılı. 6/ Sahip... Asur kralhğının başkenti.
7/"— ü nişâne kalmadı fasl-ı bahardan / Düştü çemen-
de berk-i dıraht itibardan" (Baki)... Irmak. 8/ Bır geminin
başka bir gemıden ya da kıyıdan açılması... Sınırnişanı.
9/ Titreme, titreyiş... "Zahit bizi — eyleme/Hak ismin
okur dilimiz" (Muhyı).