19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 NİSAN 1999 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Festivalden filmler: Tango, Yersiz Yurtsuz, Elma, Dolunay, Chevrolet, Sitcom... Yaşam görkemli bir tangodurFesrivalin açılış filmi olup bugûn sinemalarda gösteri- me girecek "Tango" son yıl- larda esin kaynağını danstan- müzikten aldığı filmleriyle artık iyiden iyiye ustalık dö- nemini sürdüren Carios Saura'nm beylik deyişiyle tam bir görsel şöle- ne dönüştürdügü. baştan sona usta- lık gösterisi halinde seyreden son eseriydi. "Carroen" (1983), "Kanh Düğün" (1982). "Ay Carmela" (1990), "Fla- menco" (1995) gibi dans-müzik agır- lıklı filmlerin yönetmeninin bu kez 20. yûzyıh ugurlamaya hazırlandı- gırruz şu günlerde yeniden bütün dün- yada popülerleşen tango üstüne tan- gonun ülkesinde çektiği son filmi, kansınca terk edilip bunalıma gir- miş, orta yaşlı. kederli, umutsuz bir yönetmenin (Miguel Angel Sola) ha- yata tutunma çabalannı, melankolik tango müziği hakkında yapacagı son filminin hazırlıklanyla uğraşmasını konu ediniyordu, film içinde film yaklaşımıyla. Bezgin. bıkkın yönetmen kahra- manımız, aynı zamanda fîlminin baş- rollerinden birini üstlenmiş dansçı kansıyla yaşadığı mutlu anlan, başa- nsız evliliginden bölümleri hatırlı- yor, efsanevi tango geleneğinin özü ve altyapısına ilişkin kafa patlatıyor ve filme para yatıran mafya babası kılıklı işadamının gencecik. güzel dansçı metresiyle de mercimeği fin- na veriyordu. Yapacagı film, gitgide kendi haya- tının aynası olmaya başlayan yaşlı yönetmenin hikâyesini aktaran ve Aıjantin'deki şimdiye dek çekilmiş en pahalı fîlm olan "Tango" gücünü, öncelikle koreografısine özene beze- ne çalışılmış dans sahnelerinden alı- yordu. Öteden ben politık baskı, iş- kence. kıyım ve karmaşadan nasibi- ni almış Arjantin'den kesitler verip mülteci göçlerine de değinen Sa- ura'nın dansa- müziğe bağhlığını bir kez daha örnekleyerek danstaki o enerjiyi ve güzelliği yine görünrüle- rine sığdırmayı başardıgı Tango, yıl- lann yönetmeninin zengin görsel viz- yonunun doruğa çıktığı, saglam, za- rif ve kanlı canlı bir müzikaldi özet- le. JCurgusal-belgesel özellik- ler de içeren, müzikal anlatı- mı ikinci plana düşürmeyen basit ve düz bir konuya daya- nan bu görkemli seyirlikte, gö- rüntü, ışık, koreografi ögeleri oldukça ağır basıyordu. Işık-renk büyücüsü, ünlü Italyan ka- meraman Vhtorio Storaro'nun pınl pınl görüntülerine sahip filmin mü- zikleriyse eski Astor Piazzola piya- nısti olup yıllardır Holywood yapım- lanna müzik yazan, Arjantin asıllı besteci LaloSchifrin'indi. Film için- de film yaklaşımıyla anlatılmış Tan- go'da hikâyeyle dans sahnelerinin peş peşe gelmesiyle giderek karma- şıklaşan anlatım ve tango melanko- lisi kimi zaman iç baysa da fanteziy- le gerçekJerin bileşiminde kıvam tut- turulamasa da Saura'nın yer yer hip- notize olmuşçasma fılme kapılan se- yirciye neredeyse koltuğunda tango yaptırdığı bu son eseri, ışıkJa renge, fıkır fikır danslaria zengin tango mü- ziğine yeterince doyuruyordu merak- lısını. Görsel- müzikal bakımdan gör- kemli nitelemesine layık bu Carios Sa- ura fîlmini festivalde izleyemeyenler şimdi sinemalara buyursun! Festivalin açılış filmi 'Tango' bugün ticari sinemalarda gösterime giriyor. Makhtnalbafın kızında iş varSon yıllarda Batı'da 'keşfedilen' çağdaş Iran sinemasının Abbas Kiarostami'yie bırlikte başını çeken Mohsan MakhmalbaFın 18 yaşındaki kızı Samira, babasmın gerçek bir olaya dayanan senaryosundan ilk uzun filmini çekmişti Ebna'yla armut dibine düşer misali. Çağ dışı geleneklerin kıskacındaki Iranlı kadınlara kamera tutan bu gerçekçi dram, Tahran'da dinsel inançlan nedeniyle 2 kızını da eve mahkûm eden köhne kafalı, cahil bir babanın MakhmalbaTın 18 yaşındaki kıa Samira, 'Elma'da dört du\ar arasında hapis iki kız çocuğunu anlaüyor. Varda 'Yersiz Yurtsuz'u romancı Sarraute'ya adamış. Altm Aslan'lı gerçekle kurmaca karışımı hikâyesini anlatıyordu yalın, sade, naif bir sinemayla. Yalınlığı adıyla başlayan 'Elma'da hayatın nabzının attıgı, süssüz. efektsiz bir anlatım belirgındi. Anneleri de kör 2 küçük kızın, masum Zehra'yla Masume'nın komşu-sosyal hizmetler görevlisi baskısıyla sonunda dört duvar arasmdan kurfulup dış dünyaya çıkarak mahalledeki yaşıtlanyla oyun oynadıgı ve yeniden dogmuşçasma hayata başladığı bu film Anf Yılmaz'ın yıllar önce gerçek bir olaydan çektiği benzer konudaki Adak'ını anımsattı bize. Elma'da kendilerini canlandıran babayla iki kızının amatör performanslan da Italyan Yenigerçekçiliğinin oyunculuk tarzını. (Penceresinden ayağıyla elma sallandıran sempatik oyunbaz veledi de unutmayalırn!) yarda klasiği Sıla Dolunay ve hâlâ niihrabı yerinde Chevrolet J/arda'nın 1986'da Vene- t'te Altın Aslan'a layık Silen "Sans Toit Ni Loi- -rsiz Yurtsuz"unu yıllar- dif merak ederdik, bu yıl festivalin ustalara saygı bö- lümıü sayesinde bu merakı- mızı,dagiderdik. Ilk. bakışta belgesel hava- sı veıvlmiş, röportaj akıcı- lığında seyreden biryol fil- mi gibi gelen. sonradan 'ko- yan' Yersiz Yurtsuz, başta Nimes yakmlanndaki bir hendekte donmuş cesedi- nin bulunuşunu izlediğimiz bir genç kızın yaşamının «n döneminden bölümler >unuyordu anılarla, geri dö- aüşlerle. Çantası omzunda. serseri bir yaşamın peşinde <endini yollara vvrmuş gez- gin genç kızı tanıyan çeşit- li tanıklann tanıklıklanyla gelişen filmde oldukça iti- ci çizilmiş kızın kişiliği mu- amma olarak kalıyordu Ba- fm bogaz tokluğuna çalı- •n, yiyecek ve başını soka- ,•;, Ieceği bir yer için dilen- mekten çekinmeyen, sek- reterliği bırakıp yersiz yurt- suz bir yaşamı seçmiş ve bu zorlu yaşamın fırsatçı kıldığı, orta sınıftan bir ai- le kızı olan trajik Mona ro- lündeki Sandrine Bonna- ire'in oyunu da kolayca akıl- dan çıkar gibi degildı. Feminist yönetmenin. ka- dınlann bağımsızlıgı, do- ğayla bir arada var olmak, özgürlük vb. gibi gözde te- malannı da banndıran Yer- siz Yurtsuz"un belgeselle kurmacayı harmanlayan sağlam yapısı, trajik bir fi- nale baglanan tedirgin edi- ci konusu. röportajımsı, du- ru anlatımıyla Agnes Var- da'nın en başanlı filmle- rinden biri oldugu rahatlık- la ileri sürülebilirdi son tah- lilde. Varda'nın romancı Nathalie Sarraute'a adadı- gı Yersiz Yurtsuz gibi hoş- nut aynldığımız bir başka film de Iran sinemasından gelen "Sib-Elma" oldu fes- tivalde. 'ChevTolet\vönetmenJavierMaqua'nın ikinci filmi. Festivalde bizi hayal kınklıgına ugratan fılmlere de rastladık, örnegin vaktiyle Sine- ma Günleri'nde 1986'da gösterilmiş ilginç "Höhenfeuer-Yükseklik AteşTyle mımledi- ğimiz Isviçreli yönetmen Fredi M.Murer'ın 1998 yapımı son filmi "Volbnond-Dolunay" gibi. Aynı bölgedeki ve aynı yaşlardaki çocuk- lann. anne- babalannı merak ve kaygı için- de bırakarak peş peşe kaybolmalannı hikâ- ye eden Dolunay. bize bir türlü ısmamadığı- mız, sıkıcı ve geveze bir lsviçre-Alman or- tak yapımı izlenimi verdi. 2 saati aşkın bir süre boyunca Godot'yu beklercesine bir ha- reket ve bereket bekleyip durdugumuz (ama havamızı aldıgımız) Dolunay'da senaryodan kaynaklanan zaaflara, mizansen ve oyuncu- luk bakımından yetersizlikler de eklenince bu kez yavan bir gerilim çeşitlemesinden öteye gidemeyen, başansız bir Fredi M. Mu- rer fîlmi çılanıştı ortaya. Son yıllardaki dinamizmiyle çıkışa geçen ve festivalin geleneksel Bir Ulke-BirSinema bölümünekonukolan lspanyol filmlerinden gördüğümüz "Chevrolet'"yse bir köşeye çe- kılmış eski bir Amerikan arabası ve onu mes- ken tutmuş bir grup yitik tipler aracılıgıyla gûnümüz Madrid'inden tanıdık kenar ma- halle manzaralan sunuyordu. 1980 tarihli ılk filmınden tam 17 yıl sonra ikinci filmi- ni, Che\TOİet'yi yapan yazar-senarist Javier \laqua, değişik kişilerin malı olmuş, bil- mem kaç bin kilometre yapmış, çok gün gör- müş, dış görünüşüyle hâlâ mihrabı yerinde, 56 model bir Chevrolet Impala'nın ağzın- dan, büyük kentlerin bildik kenar mahalle ka- rakterlerinin iç içe geçmiş öykülerini akta- nyordu Şevrole'de. Rober Hatemo'yu andıran arabanm son sa- hibi. eroin bagımlısı ve satıcısı yakışıklı bir genç sersen. onu filmde oynatıp 'artiz 1 ya- pacak. hayal âleminde yaşayıp arabada ba- nnan. yaşlı yönetmen eskisi ve düşkûn an- nesini bakımevine yatırmış, biçare bir hayat kadınının başlıca kahramanlannı oluşturdu- f u Şevrole, biraz özenti ve zorlamaya kaç- mış yanlanna karşın ilgıyle izlenen, orta ka- rar bir eğlencelik sayılabilirdi yine de, kuş- kusuz çok önemli ve anlamlı bir film değil- sede. Ailenin altına dinamitkoymakDûnya Festivalleri'nden bölümünde ke- yifle seyrettigimiz "Sitcom" ise yer yer Bu- nuel nstayı hatırlatan bir tarzda. geleneksel burjuva ailesi degerlerini kıyasıya hicveden, 1998 yapımı bir Fransız filmiydi. 1967 Paris doğumlu, okullu François Cteon'un senaryosunu yazıp yönettigi film- de, babanın işte, annenin ruh doktorunda ya da cimnastik kursunda. üniversite çağına gel- miş ogulun hukuk, doyumsuz ve delidolu kızmsa sanat okulu ögrencisi oldugu. görü- nûrde mükemmel uyumu yakalamış, klasik bir burjuva ailesini tanıyorduk ilkin. Ama eve, kafesi içinde, kobay faresi denen, beyaz bir evcil sıçanın getirilmesiyle ailenin balonu- nu fena patlatıyordu yönetmen Ozon. Der- ken aile ozonla yıkanıp dümdüz ediliyordu adeta. Eşcinselliğini ilan ediveren oğlanın tedavisini evin uyanık lspanyol hizmetçisi- nin zenci kocası üstlenirken şıddet güdüle- riyle tüm takıntılan harekete geçen aile bi- reylerinin degişimlerine odaklandığımız film- de işler ensest ve cinayete vanyordu giderek. Meraklısının bulmakta zorlanmayacağı göndermelerle dolu Teorema'dan kimi John Waters filmlerine kadar uzatılacak etkilen- me ve esinlenmelerin ürünü niteligindeki bu şaşırtıcı, rahatsız edici, kışkırtıcı. komik ve matrak 'ilk film' denemesinden yûzünün akıyla çıkan Ozon'un, gelecegi parlak, genç Fransız yönetmenlerinden biri oldugu mu- hakkak. Farenin gelişiyle gizli kalmış cinsel-ruh- sal sapkmlıkJan ortaya saçılan bu sarsıcı, hmzır ve haşin aile yergisinden akılda kalan oyunculuklar da vardı, hayatta daima en kö- tüsüne hazır, her soruna bir çözüm ûreten. mütevekkil, filozof tavırlı, laf çok ama ey- lem yok baba rolündeki François Maıibouret gibi. lyileştirmek ugruna ogluyla yatan (!) annedeki Evelyne Dandry ise biraz aşın se- vimli kaçmış bir anaç tavuk kompozisyonu çiziyordu. Odasını âlem yerine çeviren evin oğluyla, babasmın çirkin bularak reddettigı kızını oynayan, gerçekte de kardeş olan Ad- rien ve Marina De Van ikilisi de rollerine cuk oturmuşlardı dognısu. Sado-mazo ilişkilerden enseste yol alan bir aile girdabına çekildigimiz, fareyi kızar- tıp yiyen babanın kocaman bir fareye dö- nüşmesi fantezisininse biraz hazmı güç ol- duğu Sitcom'u seyretmekten ve yönetmen François Ozon 'u keşfetmekten epeyce keyif aldık sonuçta. 'Sitcom' geleneksel burjuva ailesi degerlerini kıyasıya hicvedhor. YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR Payiaşıiamayan Tutkular Çellist Jacqueline D\ı Pre. Idasik mü- zigin altın kızıydı. 19t7 yılmda kariz- matik piyanist ve orkestn şefi Daniei Ba- renboim ile yaptığı evlük, Du Pre'nin gizemli havasına cinseltk ve çekicilik pınltılanm da katmıştı. 1S73 yılında he- nüz 28 yaşındayken büttn vücudunu kaplayan doku sertleşmesıhastalıgı ne- deniyle çok sevdiği meslejinden aynl- mak zorunda kaldı. 1987 ylmda öMü- \ günde özellikle anavatanı Ingiltere'de olmak üzere tüm sevenleri onu bir azi- ze mertebesine yükselttiler. 'Paylaşılamayan Tutkular' (HUIary and Jackie)adlı film Du Pre'nin kısa ama fırtınalı yaşamını. kızkardeşi Hillary'yle olan ilişkisinin ekseninde ele alıyor. Anand Tucker'ın yönettigi filmde Jac- kie'yi Emiry Watson. Hillary'yi ise Rac- hel Griflîths canladınyor. tngiliz Film ve TV Sanatlan Akademisi (BAFTA) ödüllerine beş dalda aday gösterilen film sanatçının kızkardeşi Hillary ve erkek kardeşi Piers'ın kaleme aldığı 'AGeni- us in The Family' adli kitaptan beyaz- perdeye uyarlandı. Kitap (ve dolayısıy- la film) bencıl, yıkıcı ve yönlendirici bir Jacqueline Du Pre resmi çiziyordu. Tehlikeli Cüzellik Yönetmenligini Marshall Hersko- vitz'in üstlendigi filmde başrolleri Cat- herine McCormack, Rufus SeweD, Oli- ver Patt, Moria Kelh ve Jacqueüine Bis- set paylaşıyor. Film Margaret Rosent- hal'in efsanevi bir fahişe olan Veronika Fanco'nun hayat hikâyesini anlatan ya- pıtından yola çıkıyor. Tehlikeli güzellik kadının seksüel gücüne kültürel bir ir- deleme getiriyor. Hogçakal Yarın Bir yıllık bir çalışmanın ardından ekim ayında gösterime giren ve yirmi hafta vizyonda kalan Hoşçakal Yarın bu hafta 14 sinemada yeniden gösterime giriyor. Film 1972 yılmda Deniz Gezmiş ve arkadaşlanmn idamlanndan yola çıkı- yor. Yönetmenligini ReisÇettk'in yap- tıgı filmde Berhan Şimşek, Tucer Nec- mioğlu. Tuncer Kurtiz, MazJum Çi- men, Bülent Çolak. Mümtaz Sevinç, Orhan Aydın. Gönen Buzbey ve Ben- gi Heval Öz gibi oyunculann yanı sıra 300 kadar oyuncu rol alıyor. KEDt GOZU VECDİ SAYAR Mahluklar ve İnsanlar Hakkında Kedilerin vefasız yaratıklar oldugu yalanına inan- manız için elimden geleni yapıyorum değil mi? Oysa evladının on sekizine basmasına hangi ke- di duyarsız kalabilir... "Uluslararası Istanbul Film Festivali'ne yeterince ilgi göstermediğimi düşünü- yorsunuz, biliyorum. Ama ne yapayım, haftalardır seçim telaşı öne geçti. Kedilerin politikaya olan il- gisini de biliyorsunuz. Bu durumda festivali ihmal etmiş görünüyoruz. Tabii işin aslı öyle değil. On iki gündür Beyoğ- lu'nda bir salondan diğerine koşturup duruyoruz. Her zamanki gibi yorucu, ama keyifli bir maraton. Bu yılın hasatı öyle pek ahım şahım değil. Hitch- cock, Moniceili, Schatzberg, Varda, Gürvey ve Kiarostami gibi ustalann yapıtlan ile yetinmeyip, şansına olta sallayanların epeyce keçiboynu- zu"na rastladığı doğrudur. Gene de ilginç sürpriz- ler yok değil. Uzakdoğulu gençlerın, Amerikan ba- ğımsızlarının ımzasını taşıyan belgesellerin (ve de Robert Stone'un kurmaca-belgeseli "Üçüncü Dünya Savaşı"n\n), lspanyol kısa filmlerinin, Taci- kistan'dan, Iran'dan, Estonya'dan gelen taze so- luklann hakkını teslim etmek gerek. Kaçırmamış olmanızı dilediğim yapıtlardan biri de, Kazak yönetmen Darezhan Omirbaev. Mafya- ya borçlanan ve bu borçtan kurtulmak için kiralık katil olmayı kabul eden bir şoförün yazgısını yalın bir anlatımla sergileyen "Katil", şu ana dek izledik- lerim arasında, festivalin en iyisi diyebilirim. Omir- baev, sanki ülkemizin yazgısını anlatmak için yo- la çıkmış. Sanki Kazakistan'dan değil, Türkiye'den insan manzaralan ile karşı karşıyayız. Yanşmada yer alan bir Rus filminin adıyla "mahluklar ve in- sanlar hakkında" biryaprt, "Katil". Türk sineması da nicelik olarak olmasa da nrte- lik olarak umut vermeye devam ediyor. Bu yılın ya- pıtlarının çoğu, "ilk film" (Bundan daha güzel bir sağlık işareti olabilir mi?) Uluslararası yanşmada- ki tek Türk filmi, Kutiuğ Ataman'ın ikinci uzun metrajlı çalışması "Lola ve Bilidikid"\r\\ bu akşam izleyeceğim. Merakla beklediğim bir başka ikinci film de Yeşim Ustaoğlu'nun "Güneşe Yolcu- luk'u. Istanbul Festivali doludizgin devam ededursun, yann da "Uluslararası Ankara Film Festivali" baş- lıyor. Ardından, haziran başı "Uluslararası Bod- rum Çevre Filmleri Festivali"... Bu kadar festival arasında başka sanat etkinliklerine fırsat bulabili- yor musunuz bilemem, ama iki film arasına bir ti- yatro oyunu, ya da bir sergi sıkıştırmayı becerebi- len kediler için tavsiyelerimiz olacak. Ahmet Levendoğlu'nun Tıyatro Stüdyosu'ndan bir Davit Mamet oyunu: "Bağla Şu Işi", Hollyvvo- od'daki "mahluklar"\ ve "insan "ları tartışıyor. Ikisi arasındaki sınırfann geçişkenliğini, "iyi niyetlerln "sistem" karşısındaki yenilgisini anlatıyor. Gene de umut kıvılcımlan içeriyor Mamet'in oyunu. Bu da tıpkı "Katil" gibi sanki ülkemizi anlatmak için yazılmış. Özal'dan bu yana pek aşina olduğumuz bir konu değil mi, "iş bağlamak"! Pınar Kür'ün güzel çevirisi, Ahmet Levendoğlu'nun usta işi yö- netimi ve Payidar Tüfekçioğlu, Metımet Ali Kap- lardar, Şebnem Köstem üçlüsünün oyunlan ile ka- çırılmaması gereken bir yapım. Istanbullu tiyatro- sever kediler gelecek mevsimi beklemek zorun- dalar bu güzel oyunu izlemek için; sözüm esas ola- rak Ankara ve Anadolu'daki kedilere. Önereceğim bir oyun da Istanbul Italyan Kültür Merkezi'nde ser- gilenen "MariaStuarda". Filiz Kutlar'la AyçaTe- lırmak'ın başrolleri paytaştığı, Özkan Schulze'nin yönettigi bu oyunda, iktidann çirkin yüzü, yani çok iyi tanıdığınız bir gerçekle karşılaşacaksınız. Mahlukları ve insanları konu alan bizden bir ya- pım da, Ferhan Şensoy'un "Çok TuhatSoruştur- ma" adlı oyunu. Tuncel Kurtîz'in bu oyunda çiz- diği yarı mahluk-yan insan tipini çok iyi tanıyorsu- nuz, ama bir kez de Kurtiz'in yorumu ile izleyin de- rim. Daha sırada çok oyun vardı, ama yerimiz kal- madı. Tüm kedilerin Dünya Dans Günü'nü ve 1 Ma- yıs bayramlannı kutlarım. 6ÜP0İ Sarkılapı' tan Bas i I Kûltür Servisi - Gürol Ağırbaş, bugün saat 20.30'da Yıldız Teknik Cniversitesi (YTÜ) Ortabahçe'de arkadaşlanvla birlikte 'Bas Şarkılan' adı altında bir dinleti sunacak. YTÜ Mezunlar Dernegi'nin katkılanyla gerçekleşecek konserde Agırbaş'a davulda Cem Aksel, klavyede Ozan Doğulu, perküsyonda Birol Agırbaş ve vokalde Vural Şerifoglu eşlik edecek. Geçen ay YTÜ Mimarlık Fakültesi'nde düzenlenen 'Mimarlık ve Müzık' konulu atölye çalışmasına da katılan sanatçı, konserinde, bas gitann eşlik enstrûmanı görevinin yanı sıra bir solo enstrüman görevini de üstlendigi ikinci albumü 'Bas Şarkılan-2'den yapıtlar seslendirecek. brahim Yıldız Şiir Ödülleri verildi • Kültür Servisi - tbrahim Yıldız Şiir Ödülleri Karabük'te yapılan törenle sahiplenni buldu. Vedat Günyol, Mehmet Başaran. Samı Karaören. Yetkin Aröz ve Tahsin Şentürk'ten oluşan seçici kurulun 34 yapıt arasında yaptığı değerlendirme sonucunda ödül 'Gökülke' adlı yapıhyla Bülent Güldal'ın oldu. 'Her Karşılasma Bir Veda' adlı yapıhyla Orhan Tüleylioğlu ve 'Aşk Aynlığı da Bilir' adlı yapıhyla Aydın Şimşek ise mansiyon aldılar. Evsahipligini Kardemir ve Özçelik-tş Sendikası'nın üsüendıği ödül töreninde Ruşen Halda, Abdülkadir Budak, fiısan Topçu ve Karabüklü şairler Ibrahim Yıldız'ı şiirlerle andılar. BUGÜIV • İDSO. Duke Ettington'ın dogumunun 100. yıldönümü nedeniyle bu akşam saat 19.00'da, yann 11.00'de AKM'de verecegi konserlerde şef Erol Erdinç'in yönetiminde, James Houlik (saksofon) ve Jeanette Thompson'ın (soprano) solistliginde Ellington'ın yapttlannı seslendirecek. (251 56 00) • tTALYAN KÜLTÜR MERKEZtnde saat 19.00'da 'Ouartetto Bernini'nin Mozart, Gentile, Schubert, Morricona ve Piazzolla'nın yapıtlannı yorumlayacagı açıklamalı konser yer alıyor. (293 98 48) • tDOB, saat 19.00'da 'Kanşık Duygular' balesini sahneleyecek. (251 10 23) • CAFE GRAMOFON'da Sibel Köse (vokal), Baki Duyarlar (pıyano), Çağla> r an Yıküz (bas) ve V'olkan Öktem'in (davul) sunacaklan dinleti 22.15'te baslayacak. (293 07 86)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle