25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA İ CUMHURİYET 24 NİSAN 1999 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GORUŞLER Tilki Azınlıkla, Tavuk Çoğunluk ÇELİKGÜLERSOY B ir yıldır sözü edilen seçim- ler de geldi geçtı. Tam bir "hay-ü huy" içinde. Öbür kentlen görmedim. Fakat direklere asılan. yerlere se- rilen mılyonlarca bez ve naylon afışlerle \e kilometrelerce süren lev- halarla. zaten şah olan tstanbul, şahbaza döndü Sonuçlar ise ortada ve de epeyce şaşırtıcı: Onun yorumunu, yetkili kalem- lere bırakalım. BuKarlara dızi dizi asılan o adam ve kadın resimleri, desteksiz va- atler ve tekerlemeler arasından, benim ak- lımda biri kaldı: Sayın ANAP liderinin "sessizcoğunluğu" duyabildığine dairaçık- laması. Kafamı o günden bu yana uğraş- tıran sorular, şunlar: Çoğunluklargerçek- ten, her verde sessiz midir? Tanh boyunca bu hep böyle mi olmuştur? Öyle olmuşsa, nedendir? Geçmışi genel bir bakışla taradığırmz- da. yazık ki bu deyimin. gerçeği yansıttığı- nı görüyomz: Halklar ılke olarak. her yer- de. susmuş, baş eğmış ve buyruklara uy- muş. Sanıyorum bu tutum. insanoğlunun yaşamı bilinçle ilk algılayabıldiğı dönem- lerden başlıyor ve çevresının özellıklerin- den kaynaklanıyor. Hem akıl bozacak ka- dar güzel. hem de yer yer bir o kadar kor- kunç bir doğa. Çınlçıplak insan için, ha- zır bulduğu. elinde bir araç yok, gereç yok. başını sokacağı konut yok. hayvanlann gücü şöyle dursun. sırtında çıplak vücu- dunu ısılacak bir postu bıle yok. Yapda- cak tek şey, bir güçlüye sığmmak. Geçımın avcılıkla sağlanabildıği yürür gezerlik çağlannda. topluluklar pazusu ve eindeld nacağı en güclü oianın ardına düş- müşolmalı. Bilgimiz. o dönemler için bi- raz bulanık. Ama toprağa yerleşUdikten sonraki gamanlan iyi biüyoruz.Çünkü ya- kın çağlara kadar sûregelmiş, çok uzun bir zaman dilimidir. Tanm toplumlarının, en ilkel türlerinde, ıpler büyücülerin efin- de. Çok sonraki çağlarda ortaya çıkan bü- rokrasmin, ilk çekirdeği sayılıyor, büyü- cüler! tnsan, yazgısını bu beceri sahiple- rine teslim ederken. tapınmak için de te- pedeki günese. aya. ineğe ve kendi efiyle yaptığı (ve bunu da unuttuğu) putlara yö- nelmiş. Daha ilerlemiş zamanlarda, tek tanrüı dinlerin çıktığını, fakat mal mülk edinme- de. kendini ve toplumu yöneltmede, aklı- nı geliştırme ve onu kullanma yerine, ip- leri bu kez, yine birilerine tesUm etmiş, ol- duğunu görüyonız. Baş üretim aracı olan toprak, "soyhıluk" sahibı olduğu kabul edilen sayılı ailelere verilmiş. Çoğunluk, bütün yıl ekip biçtiklerini, getırip bunlara teslim etmiş. Avrupa'da sadece ekinlerin değil. kızlann gerdek gecesini de önce "senyör*e bağışlaması. kurallardan biriy- di. Herkesin diyemesek bile, en azından Cumhuriyet okurlannm bildikleri evrele- ri, burada biraz özetlemekte yarar var: 18. yy'a erişip. ilkel kentlerin bir süredir pa- lazlanmaya koyulan tıcaret adamJan, bukas- katı düzeni. geliştırmekte olan çıkarlanna aykın görüp. köylüleri soylulara karşı kış- kırtana dek, sürdü bu sömürü. Çogiınlu- ğun uysallığı ve sessizliği de öyle. 19. yy'da endüstn kurulup işçi sınıfı oluşun- ca. tanmdan da daha kötüleşen kent yaşa- mı koşullanna dayanamayan kesimler, ön- ce biraz ayaklandı. Fakat yeni egeroenkr. yani fabrikalann sahipleri, kiliseye ve or- duya dayanarak. ortahğı tekrar sût timan etmeyi başardılar. Bununla da kalmadı- lan Bir "vatan-miUetedebiyatT üreterek. yeni işçilerle, köylülerden elde kalanlan, savaşlara da sürdüier. Mavili-kırmızılı üni- formayı kuşanan ve göz alıcı uzun şapka- lan kafaya geçiren emekçiler, akm akuı öiü- me yürüdü. Arük sessiz olduklan da söy- lenemezdi: Savaş marşlan okumaktavdı- lar! Bir şey daha var: Gecmişi ilk kez siste- matik olarak incelemeye alan 19. ve 20. yy düşûnürleri. olgulara hep bir önyargı ile, artık uyanmışlığın verdiği bir iyimserlik- le eğilmişler ve insanhğa (çok sonralan- nın bir kavramı olan "halk"a) hep, bir azınlığın kurduğu "uyutma-aJdatma ve boyunduruğa alma" tuzaklannın türleri açısından bakmışlardır. Halbuki taribe bir de başını her boyunduruğa kendisi uzatan imaDoğlunu temel alarak bakmak gerek- mezmi? Çogunhık,azınlığın, hatta yer yer ve za- man zaman, bir avuç kişinin, hatta gün ol- du, tek kişinin isteklerine, her zaman uy- du.Öyle ya da böyle. Aşamalardan geçil- medi demiyorum. Anadolu'nun antik şe- hirleri gibi, uygarlık -ve bir tür demokra- si- odaklan da var. Ama onlar, bir okya- nus ortastnda, adacıklardır. Uzun tarih, halklann uykusunu anlanr. Ezmeye ve sömürmeye karşı başkaldı- ranlar hep olmuştur. Ama sadece bıçağın kemiğe dayandığı durumlarda ve çoğu kez toplum için değil, yine kendi çıkan için... Bir gerçek daha var: Başkakhnınlar herza- rnan azmhkta kauruşiardır. Yöksagöfler, seJ- lere dönüşse. onlara hangi duvar dayana- bilirdi? Çoğunluğu sessiz kalan, görünüşte, ku- rumlardır ve kurallardır. Din ve silah gibi. Ama o zincirler de, sağlamlıklannı, birey- lerin içindeki en köklü duygudan alırlar: BendHik. Kendini kollama ve çıkanna tap- ma içgûdüsü. Bu hırsı başuıa taç etmeyip, pabucuna taban edebilenler, sadece kahra- manlar ve ermişler olmuştur. Erenlerse bi- reytenür, yığınlar değü. Isa hesabı ile yüzyıllann 18'incisi ve özellikle 19'uncusu eriştiğinde, sanatlar ve beceriler, inceldi ve yükseldi. Eskil (an- tik) çağda uygulananlara, resim, senfonik müzik, opera, bale... gibi yeni türler katıl- dı. Ama bunlar da hep bir azınlığın beğe- nisi halinde kaldılar. Çoğunluğa sunulma- dılar, zaten çoğunluk da istekJi olmadı. Mozart'm yaşamına yeni bir yorum geti- ren ünlü "Amadeus" fılmini görenler bi- lecek: Bu genç deha o zamana kadar du- yulmamış ve tüm insanlığa onur v eren ez- giler üretirken, Viyana halkı (en alt taba- ka değil. üsttekıler), sahnelerde en baya- ğı ya da çocuksu oyunlarla eğlenip kendin- den geçiyordu. Bûyük sanatçılann çoğu,y ç ç ğ , y dan göçüp girtiler. 19. yy gibi, her şeyin bi- raz daha aydınhk kazandığı son zamanla- ra kadar gelip geçmiş büyük zekâlann, büyûk yeteneklerin, daha yaşamlan, tam bilinemiyor. Mezarlan bile yok. 1700'ler için bile bu böyle. lnsanhğın uzun tarihi- ne göre, 18. yy, daha dün. Hırsızlar, suçludur. Ama derece derece saf. önlemsiz ve ahmak... olan ev sahiple- rinin, hiç mi kusunı yok? Az sayılardakı hırsızlar, çeşitli ayak oyıınlan ile evlerde- ki çoğunluğu uyurtular. Ama onlar da uyanmayı ne zaman ve ne derecede istedi- ler? Elleıindekı. onlara her zaman yettı. Es- kil çağda fîlozoflann (kı sayılan, ne kadar da azdır!) toplum ve kozmos üstüne kafa yorarken, baş çabalan, "tüm zamanlariçin geçeriikalacakbirdoğruyu"buimak\eonu birözdeyişledilegetırmektı Sokrates'in, bireysel bir kuralı, "Kendini Bfl!" formü- lûnü üretmesi gibi. Yedi bilgeden biri olan PrieneK Bias ise, tophımsal ve keskin bir gözleme varmıştı: "Çoğunluk, kötü"dür! Iyi Id, "Çoğunluk ahmakür" dememiş. Bu kuralı belkı her toplum için geçerlı saymayabilinz. Özel- likle de bizimkini... Ama çoğunluğun, en azından ve her yer ve her dönemde, sade- ce kendi dar ölçekli çıkarlanna tutkun ol- duğu ve berkese mutiulukve güven getire- cek genel çözûmlere sıcak bakmadığı ke- sindir. Insanhk. "iç banşa ve dûzene evet ama sömüriiye hayır!" dıyebılmeliydi. deme- di. Kendi kendisini yönetme şansuıın, ya içerden aydmlık bir gücün iyi niyeti ile, ya da II. Cihan Savaşı'ndan sonra dünya sah- nesinde başrole çıkan ABD'nin kendi he- saplanyla dayatması sonucunda, ülkelere verildiği durumlarda, beklentilerin oluşa- madığı ve bu suyun, her üikenin kabmagö- re biçim aküğı görülmüyor mu? Yüzyıllar öncesınin iç dokusunu sürdüren kimi top- lumlann, bu haklannı, tarikaüara, aşiret- lere, çetelere eşit paykuia dağrtnğı; kalanı da. koca dayağma, komşu öğüdüne. parti- lerden geten pakeder\« zarflara. lideıierin o dönemdeki "performansına" \v TV ek- ranlanndaki şıkhğma, lafazanlığına... gö- re kullandığı bir gerçek değil mi? Bu karmaşanıiL,u cok partiü yaşam" ya da "demokrasi" gibi adlâr taşıması da ta- rihin ve sosyal bilimin. bir şakası ounah. Lafontaine, insanlann kurnazlan ile saf- lannı. hayvanlara uygulayarak anlatmak is- temiş ve birincılerine örnek alarak tilkiyı, ikincilerin simgesi olarak da kargayı seç- mişrı. Bilim, onu doğnılamıyor. Karga en "işini bilir" yaratıklardan bin. Elindeki peyniri kolayhkla kapüranlann temsilcisi olarak, "madun kardeşfcr"imizden başka türleri bulmahyız. Ben tavuğu gördüm: Horoza o kadar kolay "teslimiyetine" ba- EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Hangi Milliyetçilik? Işaret parmağımdaki mor leke btrtürlü çık- mıyor. Sabunlarlayıka, kolonyalarta uğraş, ne yapsan boş. Halkımızın yüzde seksenı günlerce, belkı haftalarca bu damgayı ta- şıyacak. Her bakışında tuhaf duygular be- lirecek içinde... İyi mi ettim, kötü mü, keş- ke ona değil buna verseydim, keşke oyla- n belirti adaylarda toplasaydım dıye boş üzüntüler, (belki de kimileri sevinçler) du- yacak... Batı'da sol, günden gıine etktsıni, gücunü arttınrken, bız sağa, hem de ol- dukça aşın sağa yöneldik! Buna 'Milliyet- çilik' adını veriyoruz! Millıyetçı goruşler, dü- şünceler ağır basmış, kurulacak yeni hü- kümet de 'milliyetçi' olacakmış!.. Şimdıye kadar ışbaşına gelen partiler, liderîer 'mil- liyetçi' değillermiş gibi! : -i Milliyetçilik nedir? Türk Dil Kurumu Sözlüğu. miı^tçrtiğr (Türkçesi ulusçuluğu) şöyle tanınitemiş: • "Kendi ulusuna özgü şeyleri üstün tut- ma. Yabancı baskısı ve sömürüsünden kurtulmayı, kendi ulusunu sevip onuyüpeft- meyi, kendi ırkını başka ırklardan üstün görüp onları egemenliği altına almayı /sfe- meye dek varan, öğretilerin adı; milliyetçi- lik, nasyonalizm". Orhan Hançerlioğlu da ulusaicılığı "Ulus- lann birbınne aüşman olduklan düşünce- sinden kaynaklanan kendi ulusunu üstün kılma anlayışı" olarak tanımlamaktadır. Ama milliyetçılığin en aşırısı ırkçılık uygulaması- dır, ki bunun örneğıni Nazı Almanyası'nda görürüz... Hançeriıoğlu'na göre bir de "ye- ni ulusalcılık" var: "Bu ulusalcılığın kuru- cusu ve dünyada ilk kez uygulayıcısı Ata- türk öndertiğindeki Türk ulusudur." Han- çeriioglu'na göre: "Bu ulusçuluğu halkyı- ğınlannı uyutmayı amaçlayan gerici ulu- salcılıktan (yani milliyetçilikten) kesinlikle ayırmak gerekir." Türkiye'dekı son seçimler, milliyetçiliğin hangi içerikte, hangi anlamda tanımlanma- sı gerektiği üstunde biraz düşünmemızi ge- rektinyor. Bugün Meclis'te yüz otuz millet- vekiliyletemsil edilen, önümüzdeki günler- de iktidann ortağı olması beklenen Milliyet- çi Hareket Partisi, kuruluşundan bu yana hep ırkçı, Turancı birmil|iyetçiliğin ateşli bir yandaşı görünmüştür. Üstelık bu görüntü- yü bilerek sürdürmüştür! Ülkücülükeylemi ve bu eylemin ürkütücü davranışlan bellek- lerimizdensilinmişdeğildir. Şimdı biranda, bu partryi tüm geçmişinden, anlamından st- yırarak Atatürk millıyetçıliğinın yandaşı gi- bi görcnek bilmem ne denli doğrudur. Yaşı uygun olanlar anımsayacaklardır. . ^74 ! te ve 1977 genel seçımlennde Ece- vrt*inlidertiğindekı CHR üikenin bırinci par- tisi olmuştu. Herkes CHP'nin iktidar olma- sını bekliyordu. Ama sağcı partiler bir ara- ya gelerek Milliyetçi Cephe'yi kurdular, yil- larca ülkeyı sağcı bıranlayışlayönettiler. CHR mifletvekili çokJuğuna karşın muhalefette kal- dı. Taa AP'den on iki milletvekilıni yanına çekene kadar!.. Şimdı de üçüncü kez bir Milliyetçi Cep- hetehlıkesi karşısında olduğumuzu bilelim. TBMM'de MHP-FP-DYR birlikteliği kolay- ca sağlayacak etkinliktedirler. Daha şımdi- den "Fazilet-MHP el ele" diye bağıran mi- lıtanlar, nereyedoğru gıdildiğinı göstermi- yorlar mı? Hayal kuımayalım, ülke aşın sa- ğa kaymıştır. Bunu 135 sandalyeye sahip Ecevit bakalım nasıl önleyecek? Umut, Atatürk millıyetçilığinin benimsen- mesinde. Bağnazlıktan, gerici tutumlardan uzak, gerçek ulus sevgisinde... keı>n hnfir... tuw tnluûde, ı V- PENCERE Şol Elimin İşaret Parmağı.. Yann haftası dolacak.. Neyin?.. Sol elimin işaret parmağı üzerindeki kara leke bir haftadır geçmedi. Sabunla yıkamak işe yaramıyor, kolonya ile silmek çare değil, benzini denedim, nafile... • Geçen pazar, yurttaşlık görevimi yerine getirmek için, yerel ve genel seçimlere ilişkin oylan, sandığa, imzamı da seçmen defterine attıktan sonra, sandık görevlisi buyurdu: - Uzatın sol elinizi!.. 'Neden' diye sormadım, kuzu kuzu elimi uzattım, ikinci buyoık verildi: - Işaretparmağmızı uzatın!.. Sandık görevlisi elindeki fırçaya benzer aleti bir şi- şede bulunan mor mürekkep rengindeki sıvıya dal- dırdı, parmağımı boyadıktan sonra dedi ki: - İki günde geçer.. Ama yann haftası dolacak.. Leke çıkmıyor. • Pazar gününden beri kimle konuşursam konuşa- yım, gözüm sol işaret parmağına takılıyor... Lekesiz mi?.. Lekeli mi?.. Karşımdakinin parmağı lekeliyse iyi yurttaş, leke- sizse kötü yurttaş!.. Ancak bu işte bir terslik de var... Gerçi ben bu tür işlemlere alışığım, vaktiyle polis- te parmak izimi de almışlardı; daha geniş düşünür- sek, hoşgörü sahibi olmakzorundayız. özellikle Do- ğu illerinde okuma-yazma bilmeyen yurttaşın iki par- mağı birden kirteniyor Yurttaş oyunu kullandıktan sonra sol elinin başparmağını mürekkepli stampa- ya banıp seçim defterine basıyor, ardından yine sol elinin işaret parmağını boyasın diye görevliye uza- tryor. Yine de bir haftadır gözüm sık sık sol elimin işa- ret parmağındaki lekeye kayryor; devletin gözünde suç işlemeye hazır kuşkulu kişi olduğumu düşünü- yorum. • Arkadaş, sen de öyle değil misin?.. Devlet sol elinin işaret parmağını neden boyadı?.. Çünkü oyunu attıktan sonra gidersin, belki bir baş- ka sandıkta da oy kullanırsın, yetmezse sandık san- dık dolaşıp seçimde hile yapabilirsin diye önlem al- dı. Değil mi?.. Geçmiş yüzyıllarda suçlulann göğsüne kızgın de- mirte damga basarlardı. Nefarkımızvar?.. Seçimlerde suç işlemeyelim diye devlet hepimizi I6K6I6OI. Leke bir haftadır çıkmryor. • Merak ediyorum, Cumhurbaşkanı Süleyman Bey'in sol işaret parmağı boyalı mı?.. Sandık görev- lisi Cumhurbaşkanı'na "Uzatın sol elinizi'' dedi mi, demedi mi?.. Süleyman Bey'in sol işaret parmağın- da leke varsa, devletin gözünde kuşkulu yurrtaştjr, leke yoksa ayncalıklı kişidir. Ikisi de ayıp!.. " * '"N Ankara'da gazeteci olsaydım, Cumhurbaşka- nı'ndan başlayıp Başbakan'ın, bakanlann, yüksek devlet görevlilerinin sol işaret parmaklanna bakar- dım... Lekeli mi? Lekesiz mi?.. eKonfor BEYOĞLÜ1. SULH HUKÜK MAHKEMESİ'NDEN 1999/197 Istanbul, Kadıköy. Erenköy Mah. cilt 007-25, sahife, 94 ve kütûk sıra no: 2173'de nüfusa kayıtlı bulunan. Refail ve Me- ral"den olma 08.08.1988 doğumlu Deraz Haligür'e M.K.'nun 298. maddesi geregince annesi Meral Bûyük 08.04.1999 tari- hinde mahkememizce vasi tayın edilmiştir. Ilan>olunur.08.04.1999 Basın: 17163 TORRALJ İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN GAYRİMENKULÜN AÇIK ARTTIRıMA SURETtYLE SATIŞİLANI DosyaNo: 1998/453 Tal. Saühnasına karar verikn gayrimenkulün dnsi, krvmeti, adedi, evsafi: Tapu kaydı: Izmir ili, Torbalı ilçesi, Muratbey Mah.. Çamlıkcivan meviciinde kaın 225 ada, 10 parsel, K.M. 2 cilt, 123. sahife numarası'nda kayıtlı, 6/504 arsa paylı D Blok 2. kat (5)_B.B. no"lu mesken taşınmazdır. ÖnemU özelhkleri: Satışa konu taşınmaz Muratbey Mah. Halk Yapı Kooperatıfi'nde bu- funan 6/504 arsa paylı, 2. katta 90 m2 alanlı betonarme bina olup sosyal konut niteliğinde- dir. Inşaat Mühendisleri Izmir Şubesi'nin 15.05.1998 tarih ve 222 sayılı yapı sınıfı ve bı- rim maliyetleri tablosuna göre 3. sınıf A grubu yapılara girmektedir. %20 nisbetinde yıp- ranma bulunmaktadır. m2 birim fiyatı 39.062.000.- TL. olup bina değeri 39.062.000.- TL./m2x90 m2 x (.080) = 2.812.464.000.- TL.'dir. Taşınmazm bulundugu mahalde arsa m2 birim fiyatı 15.000.000.- TL.'dir. Bu durumda arsanın degeri 84 m2 x 15.000.000.- TL. = 1.260.000.000.- TL.dir. Bina ve arsa değeri olarak taşınmaz 4.072.464.000.- TL. değerin- de olup bu muhammen bedel üzerinden satılacaktır. 2- Tapu kaydı: tzmir ili, Muratbey Mah. Çamlıkcivan mevkiinde kain ve tapunun 28.N.3c. pafta, 498 ada, 53 parsel 20 cilt, 1953 sahife numarasmda kayıtlı 411 m2 alanlı ar- sa vasfında taşınmazdır. ÖuemB özeilikleri: Satışa konu taşınmaz Muratbey mahallesi Yeşilkent Kooperatifrnde bulunan 400 m2 arsa zeminde 100 m2, birinci katta 120 m2 ve ikinci katta 70 m2 olan be- tonarme olarak inşa edilmiş tripleks lüks konut niteliğindedir. Inşaat Mühendisleri Izmir Şubesi'nin 15.05.1998 tarih, 222 sayılı yapı sınıfi ve birim maliyetleri tablosuna göre lüks konut niteliğinde bulunan taşınmaz 4. sınıf B grubu yapılara girmekte olup bina değeri 55.821.000.- TL. / m2 x 290 m2 = 16.188.090.000.- TL.'dir Taşınmazın bulundugu mahal- de arsa m2 birim fiyatı 15.000.000.- TL. olup arsa değeri 400 m2xl5.000.000.- TL. / m2 = 6.000.000.000.- TL.'dir. Bina ve arsa değeri olarak taşınmaz toplam 22.188.090.000- TL. değerinde olup 22.188.090.000.- TL. muhammen bedel üzerinden satılacaktır. Sataş şartian: 1 - Satılacak olan gayrimenkullerden; 1. sıradaki 10 parselde kayıtlı D Blok 2. kat (5) B.M. no'lu mesken 01.06.1999 günü sa- at 9.30-9.40;da 2. sıradaki 53 parsel sayılı taşınmaz 01.06.1999 günü saat 9.50-10.00'da 1127 Sk. No: 5 Torbalı adresinde açık arttırma suretiyle yapılacak. Bu arttırmada tahmin edilen kıymetin yüzde 75'ini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacaklan mecmuunu ve satış masraflannı geçmek şartı ile en çok arttırana ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmaz- sa, en çok arttıranın taahhüdü baki kalmak şartıyla 11.06.1999 günü aynı yer ve aynı saat- te ikinci arttırmaya çıkanlacaktır. İkinci arttırmada ise rüçhanlı alacaklar varsa alacaklan mecmuunu ve tahmin edilen kıymetinin yüzde 40'ını ve satış masraflannı geçmesi şartıy- la en çok arttırana ihale olunur. 2- Arttırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin yüzde 20'si nispetinde pey ak- çesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşın para iledir. Alıcı istediğinde 20 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. KDV, resmi ihale pulu, tapu alım harcı ve masraflan, gayrimenkulün teslim masraflan alıcıya aittir. Ta- pu satım harcı, taşınmazın aynından doğan birikmiş vergiler ile tellaliye resmi satış bede- linden ödenir. 3- Ipotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililenn ve irtifak hakkı sahiplerinin bu gayrimen- kul üzerindeki haklannı, hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialannı dayanağı belgeleri ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksı takdirde haklan tapu sicili ile sa- bit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaklardır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içerisinde ödenmezse llK'nun 133. maddesi geregince ihale feshedilir. tki ihale arasındakı farktan ve %50 faizden alıcı ve kefilleri me- sul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5- Şartname, ılan tarihmden itibaren herkesin görebilmesi için Izmir 4. lcra Müdürlü- gü'nde açık olup masrafı verildiği takdirde isteyen alıcıya bir ömeği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakla- n, başkaca bilgi almak isteyenlerin 1998/453 Tal. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümü- ze başvurmalan ılan olunur. Basın: 16945 dev kutu!. Kutu birada Türkiye'nin en büjaik yeniliği! Türkiye'nin ilk 56 cl.lik kutu birasını Troy üretti. Daha rahat içebilmeniz için geniş ağızlı bpağı ile Troy'un yeni kuaısu Türkive'de bulabileceginiz en büyük bira kutusu. i Ve tabi ki; Türkiye'nin en büyük kutusunda aroma'tik şerbetçiotu, özel harmaru, benzersiz lezzeti, kaymak gibi köpüğü ve kolay içirni ile Troy'un eşsiz keyfı var.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle