Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 ARAUK1999 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HABERLER
Stand-by anlaşmasıyla tanmda doğrudan gelir desteği sistemine geçilecek
Destek kredüeri kaükıyorANKARA (Cumhuriyet Bûrosu) -
Stand-by'ın yapısal ölçütleri arasında
ilk yıla üişkin olarak tanmsal destekle-
melerin kaldınlması, doğrudan gelir
desteği sistemine geçiş öngörülüyor.
Niyet mektubunda, mevcut tanmsal
desteklerin, piyasadaki fiyat ayarlannı
bozarak, kaynak dağılımını kötü etki-
ledığı, fakirlerden çok zengin çiftçile-
re yarar sağladığı ve karar mekanizma-
simn bakanlık ve kamu kurumlan ara-
sında parçalı yapıda olması nedeniyle
tutarlı olamadığı kaydedildi.
Tanmsal desteklerin vergi yükümlü-
leri üzerinde ulusal gelirin yüzde 3'ü
oranında ağır yük oluşturulduğu belir-
tilerek "Refonn prograımmızın orta va-
deti amaa var olan destekleme poütika-
lannı safhalar halinde ortadan kaldır-
makve fakir çiftçiieri hedef alan doğru-
dan geür desteği sistemifledeğiştirmek-
tir" deıuldi.
Tanm reformunun 2000 hasat yılı
için bir pilot program uygulanarak baş-
layacagı, bu çalışmanın sonuçlanna gö-
re doğrudan gelir desteği sisteminin
2001 yılında ülke geneline yaygınlaş-
tınlacağı ve 2002 yılsonuna kadar da ta-
Hükümet çiftçilere verilen kredi sübvansiyonunu aşamalar halinde giderek ortadan
kaldıracak. Ziraat Bankası ve Halk Bankası'nın kredi sübvansiyonlan toplam
maliyeti 1999 yılındaki ulusal gelirin yüzde 1.2'lik düzeyinden 2000 yılında ulusal
gelirin yüzde 0.6'sına düşecek.
mamlanması öngörülüyor.
Sistemin Mart 2001 sonuna kadar ta-
mamlanacak çiftçi kayıt sistemi üzeri-
ne kurulu olacağı kaydedilirken, doğ-
rudan gelir desteği yürürlüğe girene ka-
dar tanm politikalannda 2000 ve tam
uygulama sağlanamazsa 2001 yılı için
de geçerli olacak şu koşullar sıraladı:
• 2000 yılı hububat destekleme fi-
yatlan, tahmin edilen dünya piyasa fi-
yatlannın yüzde 35'inden fazla olama-
yacak, 2001 yılında bu fark daha da
azaltılacak. Destekleme fıyatlan ton
başına 150 dolardan aşağı olmayacak.
Dışalım tarifeleri, tarife dahil dışahm
fiyatı, destekleme fîyaündan daha yük-
sek olacak şekilde ayarlanacak. Tah-
min edilen dünya fiyatı Şikago Borsa-
sı'nda (Chicago Board of Trade) kote
edilen USA2HRW'nin fıyatına bağlı
olarak belirlenecek.
• Toprak Mahsulleri Ofısi'nin hubu-
bat alım miktan düşürülecek. TMO, iç
sanş fiyatlannı, kendisinin alış fiyatı-
na satiş zamanına kadar olan maliyeti
(stok faiz oranı da dahil) ekleyerek ya
da aynı kalıtedekı hububatın dışalım ta-
rifesi dahil parite fıyatından düşük ol-
mayacağına açıklayacak. Fiyat açıkla-
masında iki yöntemden hangisi daha
düşük ise o esas aknacak.
• Şekerpancan destekleme fiyatı he-
deflenen enflasyon oranına göre arttı-
nlacak, ancakbu artış Ağustos 2000'de
(destekleme fıyatuun açıklanacağı ta-
rih) gerçekleşen 12 aylıkTÜFE enflas-
yonunun yüzde 7S'inden az olmaya-
cak. 2001 - 2002 yıllannda Türkiye Şe-
ker Fabrikalan AŞ şekerpancan üreti-
mi desteği, hükümet tarafindan bütçe
dengeleri gözetilerek belirlenen şirket
zaranna üişkin sabit bir miktan geç-
meyecek.
• Tanm sanş kooperatifleri ve kur-
duklan birliklerin, sınai tanm ürünleri
destekleme alımlan konusunda tam
özerklik sağlayan düzenleme Mart
2000 sonuna kadar yasalaştınlacak. Bu
yasa IMF'nin ilk gözden geçirmenin
tamamlanması için yapısal ölçüt ola-
rakniyetmektubundayer ahyor. Birlik-
lere geçe yıl çiftçilere ödeyemediği
ürün bedellerini ödemesi ve yeniden
yapüanma için 410 trilyon lira verile-
cek.
• Hükümet çiftçilere verilen kredi
sübvansiyonunu aşamalar halinde gi-
derek ortadan kaldıracak. Ziraat Ban-
kası ve Halk Bankası'nın kredi sübvan-
siyonlan toplam maliyeti 1999 yüında-
ki ulusal gelirin yüzde 1.2'lik düzeyin-
den 2000 yılında ulusal gelirin yüzde
0.6'sına düşecek.
Bunun içiniki banka bir önkoşul ola-
rak şu uygulamalara başvuracak:
"Sübvansiyonhı faiz oranı referans
oranına eşit hale gefinceye kadar duşü-
rühneyecek. (Referans oranı son 3 ayda-
Id 12 ayhk -12 aya en yakm vadett- Ha-
ane Bonosu ihaleieri ortalama faiz ora-
nının 1.05 ik çarpdması fle hesaplan-
maktadu-.) Daha sonra sübvansiyonhı
oran referans oranıfleaynı kalacak. Re-
ferans oranı artmaya başlarsa referans
oranının sübvansiyonhı oran üzerinde
kalan yfizdelik farkı artmayacak. Kre-
di kuttanıcılanna sabit faiz oranı (kredi
ahndığmdaki sübvansiyonhı kredi faiz
oranı) veya piyasada geçerti olan süb-
vansiyonhı orana eşit değisken faiz ora-
nı arasında seçim hakkı verüecek. Zira-
at Bankası ve Halk Bankası tarafindan
verilen sübvansiyonlu kredi miktann-
daki artış 2000 yıhnda yfizde 55'i geç-
meyecek.
• Gübre ve diğer girdi sübvansiyon-
lan 2000 ve 2001 'de nominal olarak sa-
bit tutulacak.
İ ş ç i s e n d i k a l a r ı h ü k ü m e t i n i M F ' y e t e s l i m o l d u ğ u g ö r ü s ü n d e b i r l e ş i y o r
'Hükümet IMF'nintaşeronu'tLK ANLAŞMA 196PDE
Türkiye
17. kez
deniyorEkonomiServisi-Hükümetin Uluslararası Pa-
ra Fonu (IMFJ ıle yaptığı stand-by "baaçev-
rder taranndan her derde deva" diye lanse
edılirken Türkiye ekonomisinin adeta teshm
edildiği görmezden gelinıyor. Tahkim, özel-
leştirme, nükleerenerji gibi tavizlerin yanı sı-
ra çökertilen bir sosyal güvenlik ve tanm sek-
töründe sözde reform yapan hükümet, önû-
mûzdeki 3 yıl içinde IMF'nin sözünden çık-
mayacak görüntüsü veriyor. Ancak son imza-
lananla birlikte IMF ile yapılan 17 sözleşme-
den sadece ikisinin kısmen başanya ulaşma-
sı "IMF flaannT ashnda her derde deva ol-
madığını da ortaya koyuyor.
Hükümet stand-by ile IMF'den sağlanacak 4
milyar dolar kaynağı büyük bir başan olarak
kamuoyuna anlanyor. IMF'ye verdiği son söz
doğrultusunda 5 bankaya el koyarak fona dev-
reden hükümet, ıçi boşalnlan bu bankalann fa-
turasını ise halktan çıkarmaya hazırlanıyor.
Geçen yıl Tasarruf Mevduatı Sıgorta Fonu'na
devredilen Interbank'a CavitÇağlar'ın verdi-
ği zarann 3 milyar dolan bulduğu göz önüne
alındığında IMF kredisinin gideceği adres de
kendıliğınden ortaya çıkıyor.
1947 yılında IMF'ye üye olan Türkiye bugü-
ne kadar tam 17 kez stand-by ile ekonomisi-
ni düzeltme gayreti içıne girdi. ilk kez 1961
yıhnda IMF ile stand-by imzalayan hükümet
1983 yıhna kadar geçen süre içinde 15 kez s-
tand-by düzenlemesine imza koydu. Türkiye
1983 ve 1984 yıllannda Turgntözal dönemin-
de IMF ile iki stand-by anlaşması imzalamış
ve bu anlaşmalardan 225 milyon dolar iki kre-
di almıştı. IMF ile yapılan diğer anlaşma ise
Tansu Çfller döneminde gerçekleştirilmişti.
Anlaşma ile 610 milyon dolar kredi sağlandı.
Ancak IMF ile yapılan stand-by anlaşmasının
faturası dar gelirlikesime çıkanldı. Kamuke-
simınde özelleştirme hızlandınldı, maaşlar kı-
sıldı, işten çıkarmalar yaşandı.
Hafta
sonu
yağışyok
Türidye'njnbirçok
bötgesini etldkyen
firtma tstanbul'da
da zaman zaman
çaolann uçmasma
ve birçok işyerinin
tabelasuun
yerinden
sökülmesine neden
oJdu, Meteorofaji
Mûdürtuğü
y^kaOeri,bafta
sonu tstanbul'da
bekknmediğini
söykdikr.
Yetkffilersah,
çarşambave
perşembe
eünkrindeise
Tstanbul'da yoğun
yag^ bekkndiğini
kaydettüer.Hayat
pahahhğmdan
yakmanve
ramazan nedeniyle
bahk saoşlannın
dûştûğünfi befirten
bahkçılar,
havalann
Kiıimagnı VP
işlerinin açdmasmı
bekfiyoriar.
Ekoııoıııistler anlaşmadan kaygdı
ANKARA (Cumhuri>«tBürosu)- Üni-
vershelerde ekonomi alanında eğitim ve-
ren öğretim üyeleri, Türkrye'nin Ulusla-
rarası Para Fonu'yla (IMF) imzaladığı s-
tand-by konusundakaygüannı ortaya koy-
dular. Akademisyenler, açıklanan niyet
mektubunda çok aynntılı düzenlemeler
yapıldığına dikkat çekerek, egemenliğin
devredildiğini. politik iktidann önemsiz-
leştiğini. TBMM'nin yetkisine el koyan
bir manifestonun ortayakonulduğunubil-
dirdiler.
I*rof. Dr. Oğuz Ojan, programın bütün
öğelerinin ve arkaplanının henüz açıklan-
madığını belirtırken, yüklerin yine eşitsiz
dağıtıldığıru vurguladı. Faiz dışı fazla he-
defmin "KonsoBde Dütçeyle yapılan tflm
kamuhizmetlerinin vç bunun parçası per-
sondödemekrinin kısılmasu bütçemny4-
lanfar süren ekonomik ve sosyal iştevhıiıı
ortadan kaMn-dması sürecinin daha kuv-
vetii bir biçhnde tekrarlanması*' anlamı-
na geldiğinı ka> deden Oyan. "Ancak bu
kadanyla yetinflmemekte, özdMldetaran-
sal destekleme hedeflenmektedir. Dünya
Bankası'nnı epejdir peşinde oktuğu doğ-
rndangelirdesteği düzenlemesi uygniana-
bflir değidir" dedi. Oyan, özelleştırme-
lerle 3 yıl için 17.6 milyar dolara ulaştın-
lan hedefın "emek kesimine karsı bfiyük
bir meydan okuma7
' anlamına geldiğini
söyledi.
Oyan, açıklanan kurpolitikasınmbütün
kesimlerin uyması zorunlu bir sabit kur
politikası olmadığını. fiyatlar genel düze-
yinin beLırlenen çapa haraketlerine bağım-
h kalacağının garantısı olmadığını, faizle-
rin hareket alanının daha esnek ve piyasa
tepkılenne bırakümış olmasının da soru
işareti taşıdığını anlattı. Oyan. "Durgun-
hık ortamuıda iç ve dış talebi daha da lo-
SKI özeBikler taşryan bu programın reel
ekonomiyiderindensarsması, ohunsuzis-
tindam etküeri yaratması, nispi faktör fi-
yatfannda, özeffikk emekve kfiçük tanm
üretkfleri aleyhine, önernn değ^roetere ve
güçhı gelir transferlerine yol açması bek-
knebür. Faizferin düşme eğüminin kredi
faizkri ancAğıyia yannmlan etküeverek
talebicanbndmnası olaahğı bugünkü or-
tamdagüçhı durmamaktadır. Kaldı ki bu
obsıhk itnalatı caniandına etküer olaca-
ğmdandışaçıkbüyüyı
ecek >c bununekso-
nınlannı çözmek gerekecektir" dedi.
Prof. Dr. Erdoğan Soral, bugün
IMF'nin 1944'te kurulan IMF olmadığı-
nı, bugünkü davranış biçiminin geri kal-
mış ülkeler açısından ekonomiyi bir basa-
mak addedip sıyaseti ele geçirmek oldu-
ğunu kaydetti. Yapılan programın "ege-
menliğm devri" olduğunu vurgulayan So-
ral, yetkilerin ABD'ye devri anlamına gel-
diğini söyledi. Soral, niyet mektubunda
TBMM'nin belli düzenlemeleri yasalaş-
tıracağına üişkin taahhütlerin yer alması-
nı "DemokngidiyeoyiMMhgnTiıymaskara-
nm bizi nereye götürdüğü beffli'* dedi. So-
ral, stand-by'la beklenen büyük boyutlu
kaynaklann da Türkiye'ye gelmeyeceği-
ni kaydetti.
Prof. Dr. Alpaslan Işjkh, pohnk ıktidar-
lann önemi kalmadığını. dünyayı artık se-
çümişve seçilmemiş iküdarlann değil co-
kuluslu şirketlerin güçlerinin ve tercihle-
rinin odaklaştığı uluslararası merkezlerin
yönettiğini söyledj. Dünya Bankası, IMF
ve DünyaTicaretÖrgütü'nden oluşan 3 'K
yapılanmanın dayatnğı politikalann ulus-
lararası sermayenin çıkarlanna hizmet et-
tiğini kaydeden Işıklı, bu yapınrn ideolo-
jisi liberalizmin, ne yeni ne de özgürlük-
çü olduğunu söyledi. Niyet mektubunda
da görüldüğü gibi ülkede sosyal güvenli-
ğin tahribinin hedeflendığini kaydeden
Işıklı, "Paranm para kazandığı, çabşma,
yaorm, üretim, istindamm giderek öne-
mini yitirdiği bir dün>a kundmaktadır.
Giderek geniş işsizler ordusuna katdan
emekcierin sesne yerfammınakistenme-
mektedH-"" dedi. Işıklı şunlan söyledi:
"Sömürge dönemlerinin tümünü geri-
de btrakan veni bir tür sofnürgedlik çağı
başbnuşür. Arnk alkefcr fethedflmiyor, a-
ma ülkelerin zenginUdernıe el koymanm
çokdahaetküiveaamastzyoflarmdan ya-
rarbnabiiyoriaE Niyetmektnbuybda ap-
ğaçdamhasuslargösteriyorkiuhıslarara-
s sennayenm iködan, yoksul ülkelerin,
özeUde yoksul ülkekrm çahşan keshnleri
üzerinde o>nadığı oyunda snur tannna-
maldadnf
Bilkent Üniversıtesı Ekonomi Bölümü
Başkanı Prof. Dr. Erinç YeMan, bundan
öncekı niyet mektuplanndan çok farklı
olarak, şekerpancan fıyatlannda ne gibi
bir işlem yapılacağı, özelleştirme kapsa-
mm<faki kuruluşlann haugı tarihte ne şe-
kilde özelleştirileceği gibi son derece ay-
nntılı düzenlemelere gıdildiğine dikkat
çekti. Hukuksal açıdan da parlamentonun
karartm gerektiren pek çok konunun yasa
çıkmış gibi, parlamentodan böyle bir yet-
kı ahnmış gibi, hükümetin doğrudan doğ-
ruya düzenlemeleri IMF'nin önüne koy-
duğunu belirten Yeldan, bunun öncelikle
hukuksal olarak kabul edilebilir olmadı-
ğını bildirdi. Yeldan, TBMM'nin yetkisi-
nı hükümetin IMF'yle birebir iki akşam-
da oldu-bittiyle hazırladığı genel siyasi ve
ekonomik programın, teknik bir istikrar
paketi olmaktan öte "doğrudan doğruya
bir siyasi erkgîbi çahşanbir nevi mantfes-
to" olduğunu söyledi. Paketin bütüncül
olmasının dogru olduğunu, ancak risk ve
eksiklikler taşıdığını kaydeden Yeldan,
uygulanacak kur politikasında en büyük
nskın reel faizin piyasada hangi noktaya
geleceği olduğunu söyledi.
İLHANTAŞÇI
ANKARA - Emek cephesi, hükümetin
IMF üe yaptığı stand-by anlaşmasına, fo-
nun "dayatmaa" olması, yoksulluğu, ta-
nmsaldesteklemeyi kaldırması, özelsigor-
tacılığı öngörmesi nedeniyle direniyor.
Türk-lş Genel Başkanı Bayram MeraL asıl
hedefm sosyal devlet olduğunu vurgulaya-
rak, anlaşmanın toplumsal huzursuzluğa,
hızh bir yoksullaşmaya ve göçe yol açaca-
ğını söyledi. Hak-lş Genel Başkanı Safim
Ushı, hükümetin IMF'nin taşeronluğunu
yaptığına dikkat çekerek, anlaşmalarla 16
kez 'kazık' yenilmesine karşın yeniden im-
zalanmasına tepki gösterdi. DISK Ankara
Merkez Temsilcısi Tayfun Görgün, hükü-
meti IMF hayranı olmakla suçladı. KESK
Genel Başkanı SiyaıniErdem. gehnennok-
tada ekonominin çöktüğüne ve sosyal so-
nmlann arttığına işaret ederek, "Hükümet
IMFnin tefeci bir kuruhış olduğunu arok
görmesi gerekiyor"' dedi.
Sendikacılar, kamu birikimlerinin özel-
leştinne adı alunda yok edilmesini, çah-
şanlann, emeklilerin gehr düzeylerinin dü-
şürülmesini, sosyal güvenlik sisteminin
özel emekhlikle yok edilmesini ve tarun-
sal desteklemelenn kaldırümasım öngören
stand-by programım onaylayan hükümeti
yurda özgü politika ve program üretme-
mekle suçladılar.
Türk-lş Genel Başkanı Bayram Meral,
özelleştirme geliriyle faiz yükünün azaltıl-
maya çahşıldığını belirterek,"Yol acacağı
toplumsal huzursuzhıldar.geareceğivarar-
dan çokfazbı ohff" dedi. Tanm "reformu-
nnn" hızh bir yoksullaşmaya ve göçe yol
açacağınaişaret edenMeral, Ziraatve Halk
Bankası'nın özelleştirme amacıyla ticari-
leştmhnesinin sorunlan artüracağını söy-
ledi. Meral, işsizliğin daha da büyümesinin
siyasal ve toplumsal ıstikraan engelleyecek
ana unsur olduğuna dikkat çekti.
Meral, sosyal güvenlikteki özelleştirme-
ci manüğın sosyal devletın kalınülannı da
yok edecek, ciddi toplumsal, siyasi istikrar-
sızhklara yol açacaknitelikte olduğunu an-
lattı. Memur ve sözleşmelı personel için
ayhk arnş oranlannın programın başansı
için öngörülen istikran ortadan kaldıracak
nitelikte olduğunu belirten Meral, hedefle-
nen enflasyonun asgari ücret için de geçer-
h küınmasmı eleştirdi. Meral, programın,
bütün olarak sosyal devletin yok edilmesi-
ni hedeflediğini vurguladı.
Hak-lş Başkanı Uslu, ekonomik gerçek-
leri dikkate aîmayan, IMF'nin taşeronhığu-
nu yapan hükümetin Türkiye'de gereksiz
olduğunu beürterek şunlan söyledi:
"HayaMenflasyon hedefiyk, toptumu da-
ha fazb fakirteştiren, bir taraftan banka kı-
yakfaui çekflirken, işçiden, memurdan,
emeküden özveri istenmesi ve bunlara yeni
kamburiar yüldenmesi, tanmm desteklen-
mesiiHfen\azgeçüerekgöçünhızlanmasına
katkıda buhınacak terdhİerde buhınuhna-
s»,sosyaldevlet ikesinin bir tarafa btrakıhp
özd sigortacıhğın tesvik edflecek ohnası bi-
zim açnmzdan maıudanhr." Bankalan ku-
ran holdinglenn hem ucuz kredi kullanıp
hem de devlete pahah para sanp para ka-
zanmasının kabul edilemeyeceğmi beUrten
Uslu, "Ovnanan senaryonun farkndayız.
emeğini vergisini başta bankalar ohnak
üzereyokuzhığa, vurguna,soyguna kaynak
olarak transfer edenlerin, DVÎF receteİerini
bize üaç gibi >-utnınnasmı kabul etmemiz
mümkün değfl. Ç iinküdahaöncebiz 16kez
DVÎF kazığı yedik" dedi.
Türk Mühendis ve Mimar Odalan Bir-
lıgi Başkanı YavTiz Onen, stand-by'ın 20
yılhk bir perspektif içinde değerlendiril-
mesi gerektiğini söyledi. Önen, yüksek
enflasyonun ashnda sermaye birikimini
hızlandıran bir uygulama tarzı olduğunu,
halkm emeğini 20 aıleden oluşan holding-
lere verdiğini, ancakyeni durumdayaban-
cı spekülatörlerin "Dur bir daldka,enflas-
yonu düşür. Sen buradan fazla nematanı-
yorsun" dediğini söyledi. Türkiye'nin ço-
kuluslu tekellerin ülkesi haline getirihnek-
te olduğuna dikkat çeken Önen, tamamen
dışa bağunh, fıili bir emperyalist uygula-
ma yaşandığına işaret etti. Önen, "Fiîenbi-
zi doğrudan yönetmeye başbuUar" dedi.
ARAYIŞ
TOKTAMIŞ ATEŞ
28 Şubafı Oylamak
Bundan bir ay kadar önce, Refah Partisi'nin es-
ki Genel Başkanı Sayın Necmettin Erbakan'ın, il-
ginç bir önerisi oldu. "28 Şubat'ı oylayalım" dedi.
Bu konuyla ilgili bir gazete kupürünü kesmiş ve
dosyaya atmıştım. Sayın Çevik Bir'in; Rumelili Iş
Adamlan'nın toplantısına Sayın Ali Şen'in gölge-
sinde katılması şanssızlığının ardından, bu konu-
yu ete almayı düşünmüştüm. Fakat o günlerin ha-
reketliliği içinde buna fırsat bularnadım.
Geçen hafta; çoksatılan birgazetede, Bir'in anı-
lan yayımlanmaya başlayınca, bu konuyu ele al-
maya ve 28 Şubat'ı değerlendirmeye karar verdim.
Her şeyden önce şunun attını çizmemiz gerekir
kj; 28 Şubat 1997'de, Milli Güvenlik Kurulu'nda ka-
bul edilen "mu/7öra"daki düşünceler, salt MGK'nin
"asker üyelehnin" değil, MGK'nin tüm üyelerinin
imzalannı taşımaktadır ve cumhuriyetimiz var ol-
duğu sürece, herkesin katılmak "zonında" otdu-
ğu düşüncelerdir.
Bu bakımdan, "28 Şubat süreci sona erdi mi,
ermedi mi" gibisinden tartışmalann, hiçbir anlamı
yoktur. 28 Şubat'ta dile getirilen ilkeler; cumhuri-
yetimiz kurulduğu andan itibaren, yani 28 Şubat'ın
çok öncesinde yaşama geçirilmiştir ve bundan
sonra da yaşamını sürdürecektir. Türkiye Cumhu-
riyeti, çağdaş ve laik yapısıyla devam ettikçe, bu
ilkeler de devam edecektir.
Çok yanlış değerlendirmeler yapılıyor son dö-
nemlerde. Kimileri sevgilerinden, kimileri deyıprat-
mak amacıyla; 28 Şubat'la, Sayın Bir"i özdeşleş-
tirmeye çatSalryorlar. Çevik Bir'in, 28 Şubat muh-
tırasının hazırlanmasına önemli ölçüde katkıda bu-
lunduğundan kuşku duymuyorum. Fakat bir "öz-
deşleştirme", hem Çevik Bir'e hem de 28 Şubat
sürecine karşı haksızlık olur.
Aynca böyle birtutum; Susurluk sonrasında or-
taya çıkan ve bir yangın gibi tüm ülkeyi saran, "si-
vil inisiyatifin" payını da inkâr etmek olur ki; "Ay-
dınlık İçin Bir Dakika Karanltk" eytemine katılan
milyonlarca insana büyük haksızlık yapanz.
28 Şubat 1997 tarihli MGK karannın attında im-
zası olanlardan biri de Sayın Necmettin Erbakan.
Şimdi neyin oylanmasını istiyor? Eğer oyianması-
nı istediği şey, 28 Şubat'la özdeş gösterilmek is-
tenen kimi isimler ise buna hiç kimsenın hakkı yok.
Sayın Çevik Bir, son derece yanlış bir "çıkış"
yapmasına ve (sanıyorum) hiç istemediği bir fotoğ-
raf vermesine karşın, Türkiye ile ilgili projelen olan
bir emekli generalimizdir ve gelecek günlerin ne-
ler getirebileceğini bilemeyiz. Fakat böyle bir oy-
lamaya "muhatep o(mas/" çok yanlış anlaşılır ve
hiç istenmeyecek yönlere çekilebilir. Herkes, ken-
di yerini ve konumunu dogru saptamak zorunda-
dır.
Türkiye'de bir şeriat devleti kurmak isteyenlerin,
boşuna çabaladıklan ve böyle bir devletin kurul-
masjnın korkusu içinde olanlann da boşuna kork-
tuklannı, hep dile getiririm. Benim bu tahminim, ki-
mi arkadaşlanm ve bazı çevrelerce, "çok iyimser"
olarak değerlendirilir. Oysaki benim bu düşüncem,
bir tahmin'' olmanın ötesinde, Türkiye'ntn yakın
tarihi konusundaki analizlerimin ve dünya üzerin-
de kendini "şeriat devleti "olarak isimlendiren dev-
letlerin, siyasal ve toplumsal yapılan konusunda-
ki bilgilerimin bir sonucudur.
Türk devrimi ve cumhuriyet, "teokratik bir mo-
narşinin siyasal anlamdaki kullanndan, laik cum-
huriyetin vatandaşlannı" oluşturmuştur. Halkının
çoğunluğu Müslüman olan hiçbir ülkede, böyle bir
süreç gözleyemiyoruz.
Vatandaş, yaşadığı toplumda yasalar önünde
eşit; hak ve sorumluluklan, gene eşit olarak ve ob-
jektif yasalarta saptanmış olan özgür insandır ve
insanlığın bılebıldiğimiz tarihi içinde, ulaşabilece-
ği en yüksek noktadadır.
Bu konuda çok ciddi eksiklerimiz olmasına kar-
şın; bugün Türkiye'de, üzerimize pek de vazrfe ol-
mayan konulara, "ben vatandaşım" diyerek kan-
şabiliyoruz. Dünya üzerinde halkının çoğunluğu
Müslüman olan hiçbir ülkede, insanlann böyle hak-
lan yoktur. Hele, hele; kendini "şeriat devleti" ola-
rak ilan eden ülkelerde...
Vatandaşlık hakkının en önemli sonucu, insan-
lann "egemenliği", yani egemenlik haklannı ken-
dilerinin kullanmasıdır. Bu da; insanlann, kendi ka-
derieri üzerinde, kendilerinin egemen olması de-
mektir.
Türk halkının; gayet "bilinçli" kullandığı bu hak-
kı, bir başkasına devretmesinin mümkün olmaya-
cağını düşünüyorum. Ne din adamlanna ne de bir
başka kuruma ya da gruba... Bu bakımdan yıllar-
dan beri zaman zaman Tünoye'de bir referandum
yapılmasını öneririm. Halkasoralım, "Birlslamşe-
riatı ve hilafetin geri getmesini mi istersiniz, yoksa
laikcumhuriyetten mi yanasınız?" Bakalım ne de-
necek?
Eğer Sayın Erbakan'ın "28 Şubat oylansın" ta-
lebini, laik cumhuriyeti oylamak olarak ele alacak-
sak, fevkalade bir şey olur ve "El mi yaman, bey
mi yaman" hep biriitcte anlanz. Zaten aynı talebi
ben de yıllardır dile getiriyorum.
Hodri meydan...
FP ve DYP'den suclama
'Hodne zamamnda
önlem almadı
ANKARA (Cumhuri-
yet Bürosu) - Hükümetin
son 2 yılda 8 bankaya el
koymasına muhalefet
partilerinden sert tepki
geldi. FP Grup Başkan-
vekılı tsmafl Kahraman,
Hazine'nin bankalan za-
mamnda denetleyerek
önlem almadığını belirt-
ti. DYP Genel Başkan
Yardımcısı Ufuk Söyle-
mez ise sorumluluğun
hükümete ait olduğunu
söyledi.
FP'li Kahraman, par-
lamentoda düzenlediği
bastn toplantasında ban-
kalar operasyonunun fa-
turasım halkın ödeyece-
ğini belirterek "Asgari 5
milyar dolarhk ve iç bo-
saltma operasyonunun
ardından bankalara el
konuhnustur. Uazine
bankalann her an ne du-
rumda olduğunu kontrol
etme imkânına sahipken
daha önce önlem ahnma-
mış ve so>gun gerçekleş-
tikten sonra müdahak
edilmiştL Bu, açmazm
ötesinde suça istiraktir''
dedi.
DYP Genel Başkan
Yardımcısı Ufuk Söyle-
mez, sektörde 40-50 yıl-
hk geçmişleri bulunan
bankalann "devletlesti-
rflme" noktasına gehne-
• sinin ekonomi adına en-
dişe verici olduğunu ifa-
de etti. Söylemez şunlan
söyledi:
u
Bu bankalann bu
noktaya gehnelerinin ne-
deni bana göre, son 3 yıl-
dır daralan ekonomi ve
hatah makro-ekonomik
poütikalardıt"