25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 KASIM 1999 PAZARTESİ =a- O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyetcom.tr Bakû-Cey}ı&i ve Mavi Akım: Yurtdışından Bakış Dr. Ferruh DEMtRMEN Houstcn/Teksas (ABD) B P Amoco şirketinin, ge- çen ay Bakû-Ceyhan pet- rol boru hattını destekledi- ğini açıklaması, Türkiye ve Azerbaycan 'da heyecan yarattı. Basındaçıkan son haberiere göre Bakû-Ceyhan, artık gerçek- leşmiş gibi görünüyor. Fakatdestek açık- laması biryana, AIOC bu projeye kendi- mbağiamadı. fstanbuTda 18-19Kasım'da AGİT toplantısmda bölgesel ülkeler ara- sında atılacak imzalann da AlOC'yi Ba- kû-Ceyhan'a bağlayacağı şüpheli. Öte yandan son geliştneler, Mavi Akım gaz boru hattına soru işareti getirdi. Geçmişe bakarsak, 1997'den beri AI- OC, Bakû-Ceyhan'a maliyete dayanık iti- razda bulundıl AlOC'ye göre maliyet 3,7 milyar dolar, Türkiye'ye göre 2,4 milyar dolar. Maliyetinin daha düşük olması ne- deniyleAIOC, Bakû-Supsa'yı Bakû-Cey- han'a tercih etmiştir. Boru hattına destek vermesi için AIOC, aşın maliyet, 3. ülke riski gibi hususiarda Türkiye'den mali gü- venceler istedi. Aslında petrol endüstri- sinde ender görülen bu tip isteklerin bir kısmını (özellikle aşın maliyet güvence- sini) Türkiye kabullendi. Fakat AIOC bu güvencelerle tatmin olmadı. Maliyete dayanan itirazlannın zayıfla- tnası karşısında AIOC, rezerv ve boru ka- pasitesi ile ilgili güçlükleri ön plana aldı. Boru hattının ekonomik olması için rezerv- lerin 6 milyar varil olması gerektiğini, oy- sa mevcutrezervlerin4 milyar varil oldu- ğunu vurguladı. Bu rezervler boru kapa- sitesini belirliyordu. Aslında bu yeni bir iddia değildi. Diğertaraftan ve daha önem- lisi, AIOC, Bakû-Supsa'nın şimdiki ka- pasitesini 2002 yılına kadar 3 kata çıkar- Serbtst t'etröTDaÂışmam rîayı ve de en yüksek üretimi 2005 yılı yerine 2007 yılında yapmayı planladığı- nı açıkladı. AIOC, Bakû-Ceyhan'a ilişkin kendini bağlayıcı bir imza atmadığı sürece, bu son girişimler Bakû-Ceyhan için bir teh- like çanı olarak görülmelidir. Özellikle Bakû-Supsa kapasıtesınin genişletilmesi AlOC'ye zaman kazandtracak. Bakû- Supsa'yı kademeli olarak ana boru hattı- na döndürmeye ya da ileride îran rotası- nı yoklamaya firsat sağlayacaktır. AIOC işletmecisi BP Amoco, Îran seçeneğine 1997'den ben sıcak bakmış, Îran yetkili- leri ile bu hususta temaslar kurmuştur. Iran'a konulan ABD ambargosu, şimdi- lik Îran seçeneğine engel. AlOC'nin bu ambargonun kalkmasını beklemesi do- ğaldır. Türkiye, AlOC'nin rezerv ve boru ka- pasitesine ilişkin iddialanna yanıt ver- mekte adeta çaresiz gibi davTanmıştır. As- lında, Türkiye'nin bu konuda yapacakla- n vardır ki, bunlar yapılmış mıdır bilmi- yonız. Birincisi, Türkiye'nin aşın mali- yet güvencesini vermesine karşın, Al- OC'nin boru kapasitesi hususunda niye katı da\Tandığı açıklığa kavuşmalıdır. Ikincisi, AlOC'nin 4 milyar varil diye açıkladığı rezervlerin. sadece kanıtlan- mış (proven) hacmi mi, yoksa ilaveten olası (probable) hacmi de kapsayıp kap- samadığ) saptanmalı. Kanıtlanmış rezerv- ler, üretilecek petrol miktan bakımından 'muhafazakâr' hesaplanmış hacim de- mektir. Üçüncüsü, Supsa hattının genişleril- mesinin gerekçesi araştınhnalı, genişlet- menin önceden planlanıp planJanmadığı belirlenmeli. Genişlemeorijinal planda var idi ise, AIOC genişletmekte haklı olabi- lir, ama bu takdirde de AlOC'nin, geçen yıl Supsa hattmı takriben 600 milyon do- îara yenilerken niye bu boru hattını o za- man 3 kat kapasiteli yapmadığını açıkla- ması gerekir. Genişletme sonradan dev- reye sokulmak istenmişse şüphelenecek bir durum demektir. Dördüncü olarak da, geçen yaz BP Amoco tarafindan keşfedilen Şah Deniz sahasırun hacim bakımından Bakû-Cey- han'a ne dereceye kadar yardımcı olabi- leceğini saptamak gerekir. Türkiye bası- nmda çıkan haberlenn aksine Şah Deniz, sadece bir gaz sahası olmayıp gaz-yoğu- şuk (gascondensate) sahasıdır. Gaz üre- timi esnasında elde edilen yoğuşuk, ham- petrolle kanştınldığında bu petrolün hem hacmini hem de kalitesini arttınr. Yogu- şuk rezervlerin tespiti bu hususta önem- li. Türkiye için bu saptamalan yapacak ku- rum TPAO'dur. Milli bir şirket olan TPAO, gerek Azeri-Güneşli-Çırak ve gerekse de Şah Deniz sahalannda hissedar olduğun- dan, bütün teknik bilgi ve verilere hakkı vardır. Ancak TPAO'nun bu konuda ya- rarlı olması için verileri, AIOC veya BP Amoco"dan bagımsiz olarak değerlendir- mesi icap eder. Bagımsiz değerlendirme- ler, işletmeci şirkete bir güvensizlik de- mek değildir. Bu tip değerlendirmeler petrol endüstrisinde olagandır Bütün bunlara karşın rezervler yine de ekonomik bakımdan yetersizse. Kazak hampetrolünüdevreyesokmakbirçözüm getirir. Biz daha önce Bakû-Ceyhan'ın tartışmasıru yaparken (Oil and Gas Jour- nal, 1/2/99) bu hususu savunmuş, Al- OC'nin Hazar'm ötesine uzanan ticari ilişkiler kurmasının gerekliliğine dokun- muştuk. AIOC nedense bugüne kadar bu hususta cıddi bir adım atmadı. Kaldı ki Azerbaycan, Türkiye, ABD de son za- manlarda Kazak petrolünün Bakû-Cey- han'a katkı yapmasını arzuladıklannı di- le getirdiler. Kazakistan da bu gelişmeye olumlu bakmaktadır. Türkiye gerekirse bu hususta direnmeli, AlOC'nin yanaş- maması halinde Bakû-Ceyhan için bir an önce yeni bir konsorsiyum kurma yolu- na gitmelidir. Bütün bunlann dışında, Türkiye'nin elinde güvenlik ve çevre kirlenmesi ris- kine ilişkin 'Boğazlar kozu' vardı. I989 yılındaki ABD'nın Alaska eyaleti kıyıla- nna yakm 'Enoo-Valdez' petrol tarİkeri kazası ve 1995 yılında Sheli şirketinin Kuzey Denizi'nde 'BrentSpar' olayıyla başına gelenler düşünülürse, Türkiye'nin bu husustaki haklı endişesini Batı'ya an- latmak ve AIOC'nin tutumunu etkilemek şansı vard). Zira AIOC, bugüne dek Ba- kû-Ceyhan'a sadece ticari yönden bakmış- tır. Kaldı ki son yıllarda Shell, BP Amo- co gibi petrol şirketlerinin başkanlan, şirketlennin güvenlik ve çevre kirlenme- sine ne kadar önem verdiğini firsat düş- tükce basına açıklarruşlardır. Fakat maalesef Türkiye bu hususta Ba- tı'da bir kampanya açmadı Etlcili olabil- mesi için bu kampanya 1995-1997 yılla- nnda yapılmalıydı. Bundan sonra açıla- cak bir kampanya inandıncı olmayacağı için Türkiye önemli bir firsat kaçırmıştır. BP Amoco'nun Bakû-Ceyhan'ı des- teklediğinı açıklaması, Türkiye basının- da siyasal nedenlere, özellikle Karabağ so- rununa atfedildi. Bizce esas neden, Şah Denizi'nin keşfıydi. Gaz rezervlerinin 425-700 milyar metreküp oldugu tahmin edilen Şah Deniz, BP Amoco için önem- li birticari potansiyel yaratb. Bu gazın ih- raç edileceği en uygun ülke Türkiye. BP Amoco, ileriye yönelik ticari çıkannı gö- zeterek Azerbaycan ve Türkiye'yi Bakû- Ceyhan konusunda daha fazla hoşnutsuz tutmak istemedi. Şah Deniz'de açüan ikin- cı kuyunun sonuçlan ekim ortalannda belli olacaktı: BP Amoco açıklamasının 19 ekimde yapılması, bizce rastlanu de- ğildi. Şah Deniz kaynaklı Azeri gaa, aynı zamanda da MaviAknn projesine soru işa- reti getirdi. tngiltere'deki Wood Macken- zie Consultants şirketinin yaptığı hesap- lar. birim kapasitesi bakımından Erzu- rum'a gelecek Azeri gaz boru hattının maliyetinin, Samsun'a gelecek Mavi Akım hatünm %25'i, yine Erzunım'a gelecek Türkmen gaz boru hattının %40'ı oldu- ğunu gösteriyor. Yani bu üç borudan Ma- vi Akım en pahahsı. Azeri gaz borusu en ucuza Her ne kadarTürkiyeMavi Akım'ın Samsun'a kadar bölümünün maliyetini üzerine almayacaksa da, bu boru hattıy- la gelecek gazın yüksek fiyattan satjlmak istenmesi doğaldır. Nitekim basına yan- sıyan fıyat rakamlan (Turkish Dairy News, 6/11/99) bu durumu açıkça doğruluyor. Aynca Mavi Akım, denizin 2150 met- re derinliğine kadar inip. dûnyada inşa edilmiş en derin boru hattı olacak. Üste- lik yer yer sismik aktivitesi olan Karade- niz'inasidikortamlidibindendöşenecek. Bu faktörier, teknik riskın yüksek ola- cağı demektir. Burisk,Karadeniz'in çev- re temizliğini içerirve Türkiye'nin Bogaz kirlenmesi ile ilgili argümanlannı zayıf- latır. Öte yandan, "Değişik ka>naklardan gazgebün,gazın fazlasuu Avrupa' va ihraç ederH* seİdindegörüşler vardır. Ancak do- ğalgaz ihracı hampetrol ıhracının aksine, önceden pazar araştırmalannın yapılma- sı, alıcının saptanması ve uzun vadeli kontrat imzalanması ile olur. Bunlar ya- pılmadan iç ihtıyaçlann dışında doğal- gaz ithalinde Türkiye'nin iyi düşünmesi gerekir. ARADABİR SUAY KARAMAN Derneğı (TÜMÖD) Genel Saymam Ögrerim Üyeleri Ahmet Tanep Kışlalı'mn Ardından Bombalı bir suikast sonucunda yitirdiğimiz Prof. Or. Ahmet Taner Kışlalı, ülkemizin yetiştirdiği önemli siyaset, bilim, kültür-sanat insanlanndan biri idi. Zarafeti, kibarlığı, örnek ve özverili davranışla- n ile kendisinden sonraki kuşaklar için simgeleş- ti. Bizleronu, inançlanndan ödün vermeyen, ger- çek bir Atatürkçü ve örnek bir demokrat olarak tanıdık. Bu cinayet, bu ölüm, tıpkı Uğur Mumcu'nun kay- bı gibi, ülkemiz ve halkımız (çin çok ağır olmuş ve çok acı vermiştir. Bu türcinayetlerin faillerinin bulunamaması de- mokrasimizi zorlamaktadır. Kuşkulanmız artmış- tır. İlgili kurum ve kuruluşlara, yetkili birey ve yö- neticilere güvenimiz azalmıştır. Katillerin bulunacaklanna ilişkin verilen sözler, yine havada kalacaktır. Bu cinayetleri kim aydın- lığa çıkarabilecektir? "Bana milliyetçiler suç işli- yorded/rtemezs/ne'diyenzihniyetmi? Birzaman- lar solun umudu iken, şimdilerde Fethullah Gü- len ile Merve Kavakçı arasında olumlu tarikat bul- mak için mekik dokuyan yeni din sömürücüleri mi? Çeşitli zamanlarda başbakanlık yaparken, kimisi yukandan yönetilen, kimisi yolsuzluğa ve soygu- na bulaşan, kimisi talandan ve yağmadan başını alamayan, Cumhuriyeti yok edip, gizli ya da açık- tan şeriata destek olan zihniyetler mi? Kışlalı'mn cenaze töreninde, özetlikle TBMM ve Kocatepe Camisi'nde, halktan büyük tepki alan beceriksiz ve vurdumduymaz siyasetçiler daha ne kadar bu devleti yönetmeye devam edecekler? Bu ülkenin aydınlık, demokrat, devrimci insan- lan, ne zaman güçlerinizi birleştirip tek yumruk, tek ses olacaksınız? Daha kaç Ahmet Taner Kış- lalı, Onat Kutiar, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Muammer Aksoy, Çetin Emeç, CavH Oıtıan Tütengil, Abdi Ipekçi gibi aydınla- nn öldürülmelerine tanık olacaksınız? Daha ne kadar süre sessiz kalacaksınız? Güçlerinizi birfeş- tinmek için neyi bekliyorsunuz? Kışlalı'mn deyişiyle; "Atatürfc'e evet, Kemaliz- me evet" diyen aydınlık insanlar, bu eşsiz ülke he- pimizin. Bu güzel ülkeyi devrimci, cumhuriyetçi, laik, demokrat, insan haklanna dayalı çağdaş bir Türkiye yapmak için, Kemalizmle yirmi birinci yüz- yıla merhaba demek için güçbirtiği oluşturalım. Kültür Bakanı Sevgili Ahmet Taner Kışlalı'yı ta- nıdığımda, on dokuz yaşında üniversite öğrenci- siydim. Daha sonraki yıllarda çeşitli fırsatlarla Sev- gili Kışlalı ile daha yakından tanışıp, söyleşilerde bulunma olanağtna sahip oldum. llerieyen yıllar- da görüşmelerimiz sıklaştı, dostluğuna eriştim. • 1996 yılında nikâh tamğım olarak bana büyük onur verdi. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Güzel insan, Sevgili Hocam Ahmet Taner Kış- lalı, huzur içinde uyu. Bu ülkenin aydınlık güçleri, sizden aldıklan bayrağı daha da ileriye taşıyacak- lar, Atatürk'ün bizlere emanet ettiği laik, demok- ratik Cumhuriyeti sonsuza dek yaşatacakJardır. Bun- dan hiç kuşkunuz olmasın. Tüm seni sevenlerin, tüm Türkiye halkının başı sağ olsun... Ecevit'in Siyasal Kişiliği H. Basri AKGİRAY Hukukçu, Eski Pariamenter B u yazıyı "Tahkün" ve Cumhurbaşkanı- nın imzalamadığı "AP yasasının çıktı- gı günlerde yazmaya başlamıştım. Ül- kemizi derin acılara boğan deprem ne- deniyle durdurmuştum. Sn. Ecevit'in tartışmala- ra neden olan siyasal tutumuna şaşmamak gerek- tiğini şimdi belirtmeyi görev sayıyorum. 1973 yılı Haziran ayında, Istanbul C. Savcıh- ğı'ndan, kendi ısteğimle emekJi oldum. Aynı yı- lın ekim ayında yapılan Milletvekili Genel Seçim- leri'nde, CHP listesinden milletvekili seçildim. Par- tiye giriş bildirgemi, Sayın Ecevit imzalamıştı. O zaman bu olaydan onurduymuştum. Yaklaşıkjjeş ay süren propogandagezilerimız- de, partinin programından ve ikridar olduğumuz- da yapacagımıi işlerden çok, Karaoglan'dan, umu- dumuz Ecevit'ten söz ederdik. Böylece, hem al- kı$, hem oy... Çünkü, bizim dışımızdaki sol frak- siyonlarla, medyamızla bir efsane yaratmıştık. Büyük bir coşku ile Llmut'a koşuyorduk. Meclis'te göreve başlayıncaya kadar, genel baş- karumızlabirlıkteliğimiz olmadığı için, onun ger- çek kişiliğini ve siyasa) kimliğini tanıma olana- ğını bulamamıştım. Ama, yarattığımız söylence- ye (efsaneye) inanmıştım. "Ne erilen ne ezen, hak- ça bir dfizen" sözleri ile meydanlan dolduran bir lidere inanmamak imkânsızdı.Ne ki, bu inancım- da ne denli yanılmış olduğumu kısa sürede anla- dım. Aslında ben, mesleğim gereği, insanları ta- nımakta usta olduğumu sanırdım. Gerçekten, yargıç ve savcı olarak 31 yıl hep in- sanlarla ilgilendim. Yargıcm mesleksel malza- mesi insandır. Dünyasal ilişkilerinden soyutlanmanın simge- si olan cüppesini giyip. beynini ve yüreğini suç ve suçluya veren yargıç, insanlan tanımakta ko- GüNDüZLERI FAR YAKMAK DA NEREDEN Ç IKT I ? OKTRYAIfflAl'IV Şairier ve Ben (Çağdaş Yay.), Sözcüklerie Yolculuk (Cumhuriyet Yay.), Anı Değil Yaşam (Çağdaş Yay.), Şarkılanna Kadar Mahzun (Çağdaş Yay), Berber Aynası 4 (Can Yay.), Batık Bir Gemi (Can Yay.), llkyaz Oevrimi (Can Yay.), Yalnızlık Bana Yasak (Milliyet Yay.), Kırmızı Tenteli Tramvay (Milliyet Yay.), fnsan Bir Ormandır (Can Yay.), Suçumuz İnsan Olmak (Can Yay.), Garipler Sokağı (Can Yay), Ey Gece Kapını (Can Yay.), Zaman Sensin (Variık Yay.), Güzel Düşlerin Sonu (Variık Yay.), Senin Adın Aşk (Hürriyet Yay.). Yapılan araştırmalardan*... Evet, Avrupa Topluluğu'nca «ürdürülon kapsamlı ar«|tırmalarda, farlarınızın gündüz açık olmasının, kaza riakini % SO'ye varan oranlarda azaltabileceği öngörülmekte... Çünkü: • Açık farlar, ister önünüzde ister arkanızda ister karşınızda olsun tüm sürücülerin sizi çok daha çabuk fsrk etmesinj sağlar. • Açık farlar, yalnız kapalı havalarda değil, her türlü hava koşulunda çok daha çabuk fark edilmenizi sağlar. • Gündûz otomobil farlarını yakanların çoğalması, dikkati arttınr, kazalan azaltır. Bridgestone; sizi, bu bilincin bir parçası olmaya davet ediyor. Farınız da yolunuz dm hmp açık olmun. *Avrup4 Topluluğu bunyesmde yürütûlen va ÜYB ülkelan kape«yan traflk mft>rm«l»nns göre A U M * tâmm G«r>al k*mnm aUHm t*rt»nnam gdndûı •«* alması. akûnûni betattmaz. Gûndûı aelı tsnann i 2.70 S. am(Mt imrvn* ukm «• fvt Tum 8rid9«no*M y«tk4ı otomobıtmız** v »C7k. yolum da , lay yanılmaz. Ben bu mesleksel sezgi ile Ecevit'i yaklaşık bir yaz içinde gerçek yüzü ile tanıyabil- dim. Ve gördüm ki o, ne halkçıdır, ne devrimci, ne demokrattır, ne de solcu... Gerçekten, seçimlerden önce "Bu dûzen d e ^ şecek. Emeken kutsal değenür* özdeyişleri ile in- sanlan coşturan, umutlandıran Ecevit. seçimler- den sonra, "Sokular götge etmesinkr. Kaç oylan var Id?" diyerek. nasıl bir solcu olduğunu, "Ben, halkm gittiği yere kadar devrimriyüıı'' sözleri ile de ne denli bir devrimci olduğunu göstermişti. Zaman zaman, genel başkanm bu tutumu oe- deni ile parti meclis grubunda bir genel görüşme girişimi belirince, hemen bir yurt gezisine çıkar, tek yeteneği olan, ancak, yaşama geçirmeyi be- ceremedıği güzel sözlerle, fbpladıgı. kendisini,, hâlâ umut sanan halk topluluklannı, gruba bir_t baskı ve smdirme aracı olarak kullanmıştır. O yıllarda Angola'da bir iç sayaş yaşanmıştı. Bu savaş Marksist cephenin zaran ile sonuçlanmış ve „„_„„„„„„.._„„, sol, iktidan ele geçirmişti. Ecevit, o günlerde yaptığı birdış gezide, ammsadığım kadan ile Roma'da, Ango- ia'nın Marksist başkanı ile buluşup görüşmüştü. Bu ge- ziden döndüğü sıradada, par- timizin meclisgrubunda, par- tinin sağa kaydığı ve progra- mına uygun bir tutum için- de olmadığı gerekçesine da- yanan, genel başkan ve par- ti meclisi hakkında bir genel görüşme açılmıştı. Bu görüşmede yaptığımız eleştirilere Ecevit yanıt ve- rirken, ben dedi "Angota'ımı solcudevietbaşkanıle göfiiş- tüm. Kendisine,arök iktidar oidunuz, herhaJde köklü W- çimdede\1edeştirnıelererjaş- layacaksınE"* dedim. Başka- nm bana yanıtı şöyle oldu: "Hayır, tam tersine. Clkede biriki küçukfabrika var, on- land«vktkştirn»eye«ğirniz gibi, de\1et desteğj fle tyakta kabnalannı saglayacagız.'' Bu şaşılası olgu karşısın- da, üç olasıhk düşünülebi- lirdi. Ya Angola'nın Başka- nı doğru söylemerrüştir. Ya yeni iktidar sol değildir, ya da bizim genel başkanımız gerçeği saklamak geregini duymuştur. Radikal sol biryönetimin, özel sektörü destekiemesi, eşyanm doğasına aykın ol- duğuna göre, bizim genel başkanımızın, gruptaki eleş- tirileri etkisiz bırakrnak ama- cı ile gerçekdışı davTandığı- nı düşünmüştük. Bu düşün- cemizde ne denli haklı ol- duğumuzu bugün daha iyi anlıyoruz. Ben bu anlayışa, daha ön- celeri varmış olduğumdan, 1977genel seçimlerinde yap- tığım propoganda konuşma- lanndan birinde, çoğunluğu emekçilerden oluşan bir top- luluğa ".umudunuzne Ah- met, ne Mehmet olmabdır. Umut, sizin ahnteriniz. na- sırheüerinizoimabdu-" diye seslenmiştim. Bu sözlerim seçilmeme engel olmuştu. Ama, sonralan ve özellikle bugünlerde, partili arkadaş- lanm arasında bu sözlerim kabul görmüştür. Özetle: "Sayın Ecevit nedeğişnıişae de gefişmjştir. Siyasal Idmli- ğini bugün tüm bnyutlan fle sergOemektedir.Onun bu ru- rumu karşBUtda, toprağıay- dmhkoisun,lnönü DÜn,Taı>- n bu devleti Ecevit'in yöne- timinden konısun" anlamı- na gelen sözlerini anımsıyor veona saygüanrm, sayın Ece- vit'e kaygılanmı yolluyo- CUMHURİYETTEN OKURLARA ORHANERtNÇ 'Temfc Topium' Yine Hayalde Kalıyor... , Adalet Bakanı'nın "hukuk reformu " olarak nite- lediğiyenibirtasangündemegeldi: "Memurlarve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkın- da Kanun Tasansı." Tasan 1913 yılında çıkanlmış olan "Memuriann Yargılanması Hakkında Geçici Yasa°yı yürürfük- ten kaldırmayı amaçlıyor. Bu yönü ile bakarsanız, Cumhuriyet'in 76'ncı yı- lında da olsa Meşrutiyet döneminden kalan bir ya- sayı değiştirmeye çalışma girişimine koca bir afe- rin demek olası. Ama maddelerine bakarsanız, bir iki ufak aynn- tı dışında önemli bir değişiklik yok. Hatta kimi hu- kukçulan dinlerseniz, Osmanlı meşrutiyetinin de gerisinde kalan bir içeriği var. Susurluk'ta saydamlaşan ve devlet görevlisi çe- tecilerin, sanıklara yataklık eden görevlilerin, yurt- taşa işkence ve kötii davranış samktannın yargı önü- ne çıkmalannı gerektıren gelişmelerin arkasından böyte birtasannın gündeme getirilmış olması kuş- kulan güçlendiriyor. Neden derseniz, eski yasaya göre soruşturma aşamasını geçmiş, ya da Danıştay'da itiraz aşa- masında bulunan dosyalarla ilgili işlemleryok sa- yılacak ve yeni yasaya göre yeniden işleme soku- lacak. Işte size, korunmak istenen kişiler için yaratıl- mış ve işledikleri ileri sürülen suçian yargıdan ka- çırmak amacryla zamanaşımına uğramaya katkı saölayacak görüntüsü veren bir ek süre. Özellikle valilıklere ya da kaymakamlıklara bağ- lı kamu görevlileri için nelerin değiştiğini anlamak zor. Çünkü eskiden illerde valilerin, ilçelerde kay- makamlann başkanlığında toplanan il ve ilçe ida- re kurullan kaldınlıyor, ama yetki tek başlanna va- lilere, kaymakamlara veriliyor. Yani "Ha Ali Hoca, ha Hoca Ali." Oysa yürüriükteki yasaya yöneltilen önemli ya- kınma: idarenin, yargryı önünü kapatarak engel- lemesi ve çoğu zaman yargı erkinin devre dışın- da bırakılmasıydı. Yanlış hatırlamıyorsak, yasa de- ğişikliği de bu yanlışlığı gidermek için zorunlu gö- rülüyor ve kaldınlması isteniyordu. Iktidardaki ve muhalefetteki her parti grubunun sahip çıkmayı kendi çıkarlan açısından zorunlu gördüğü çeteciler, tarikatçılar ve kirli işlere bulaş- mış "resmi adamlan" olduğu için böyle davran- mak geregini duydukları sanısı yabana atılacak gi- bi görünmüyor. Bir görevlinin görevi sırasında işlediği suç ne- deniyle cumhuriyet savcıları yine doğrudan dava açamayacaklar. Ancak bir yurttaşın bir görevli için yaptığı şikayet vali ya da kaymakam tarafindan ge- çeıii buîunmazsa savcılar devreye sokuluyor. Uy- durma suç yüklediği gerekçesiyle yurttaş hakkın- *3İ3 s 6oruştttfma açılıyor. '~İ' , -. UydurVnasuç yüklemek zaten yasalanmıza gö- re suçtur. Devlet görevlilerini kommakadına yurt- taşa özel bir yasa ile bir kez daha korku vermek ancak bize özgü bir koruma içgüdüsüdür. Anayasanın "Memurlar ve diğer kamu görevli- leri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötûrû ceza kovuşturması açılması, kanunla belir- lenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği ida- ri merciin iznine bağlıdır" diyen 129'uncu mad- desinin son fıkrasını gerekçe göstererek hukuka aykın bir tasan hazırlamak yeni bir hukuk ayıbıdır. Anayasanın hiç olmazsa ayncalıklı suçlann haar- lanan tasanda sayılmasını engellediğini bile iteri sür- meye kalkışmak yurttaşı aptal yerine koymaktır. Aynmsız memur sicil affından sonra, af yasası- nı çıkartıp yeni tasanyı da yasalaştınrsak, "temiz topium" özleminin gerçekleşmesi bir başka ba- hara kalacak demektir. Hem de "temiz topium" istediklerini söyleyenlerin oylanyla... • Onümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir hafta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla. oerinc@cumhuriyetcom.tr GOZLBÜN reVMZ Cumhurtyef k ı l a p l ı r ı Gazeteci-Yazar HikmetÇetİBka>a"mn içindeki firtınalı cvrende geliştirdiği, duygu denizinde damıttığı yazıian. Bir solukta okunacak, kırni zaman bir nisan yağmuro .' «hında, bazan poyraz yelinin soguk savurganiığjnda ya (te. karanlık bır gecenin yalnızlığında yeniden okanacak, yertşj yer okunacak bttfcitepbukitap l Ça§ Pazartaraa A.Ş, Tûrtasca^ Cad. No:39/41 : (212)514 0196 rum. BOLU 2. ASİJYE HUKUK MAHKEMESt HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo 1996,5S9Esas Davacı Vakıfiar Genel Müdürlügü tarafindan davalılar Celal Uysal vs. aleyhıne açılan vakıf şerhmın tapu kavdımn nevi hane- sine tescıli davasında. Davacı Vakıflar Genel Müdûrlügû vekili dilekçesinde Bolı> ilı merkez ılçesı Doğancı kö>ü 418 parselde kayıtlı ta^ınmazın ne\n hanesınde Koca Mustafa Paşa Vakii şer- hınin olduğunu, el değıştırmesi sırasında intikal ışlemleri yapılır- ken Bolu Tapu Sıcıl Müdûrlügü'nce taviz bedeli alınmadaıı vakıf şerhmın (erkm edildığmi. M.K.'nun 917. maddesı geregınee Ha- zine'nın de sorumlu olduğunu beyanla vakıf şerhının venıden tes- ciline karar verilmesını talep etmışar. Davaîılardan Bolu Düzee Samandere köyûnden Saadet Yücele duruşma gûnünün teblıg edilemedifı, yeni adresleri de tespıt edılemedıguıden duruşmanm 10.12.1999 gunü saat 9.00 oldugu, 10 gün cevap süresinin başla- yacagı, duruşma günü bızşat haar bulunması veya kendini bir ve- idlle temsii ettirmesı, aksi takdirde dunışmanın yoklugunda net>- celendınlecegi ılanen teblıg oltınur Basın 53220
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle