Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 KASIM 1999 PAZARTESİ
=a-
O L A Y L A R V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyetcom.tr
Bakû-Cey}ı&i ve Mavi Akım: Yurtdışından Bakış
Dr. Ferruh DEMtRMEN
Houstcn/Teksas (ABD)
B
P Amoco şirketinin, ge-
çen ay Bakû-Ceyhan pet-
rol boru hattını destekledi-
ğini açıklaması, Türkiye
ve Azerbaycan 'da heyecan
yarattı. Basındaçıkan son
haberiere göre Bakû-Ceyhan, artık gerçek-
leşmiş gibi görünüyor. Fakatdestek açık-
laması biryana, AIOC bu projeye kendi-
mbağiamadı. fstanbuTda 18-19Kasım'da
AGİT toplantısmda bölgesel ülkeler ara-
sında atılacak imzalann da AlOC'yi Ba-
kû-Ceyhan'a bağlayacağı şüpheli. Öte
yandan son geliştneler, Mavi Akım gaz
boru hattına soru işareti getirdi.
Geçmişe bakarsak, 1997'den beri AI-
OC, Bakû-Ceyhan'a maliyete dayanık iti-
razda bulundıl AlOC'ye göre maliyet 3,7
milyar dolar, Türkiye'ye göre 2,4 milyar
dolar. Maliyetinin daha düşük olması ne-
deniyleAIOC, Bakû-Supsa'yı Bakû-Cey-
han'a tercih etmiştir. Boru hattına destek
vermesi için AIOC, aşın maliyet, 3. ülke
riski gibi hususiarda Türkiye'den mali gü-
venceler istedi. Aslında petrol endüstri-
sinde ender görülen bu tip isteklerin bir
kısmını (özellikle aşın maliyet güvence-
sini) Türkiye kabullendi. Fakat AIOC bu
güvencelerle tatmin olmadı.
Maliyete dayanan itirazlannın zayıfla-
tnası karşısında AIOC, rezerv ve boru ka-
pasitesi ile ilgili güçlükleri ön plana aldı.
Boru hattının ekonomik olması için rezerv-
lerin 6 milyar varil olması gerektiğini, oy-
sa mevcutrezervlerin4 milyar varil oldu-
ğunu vurguladı. Bu rezervler boru kapa-
sitesini belirliyordu. Aslında bu yeni bir
iddia değildi. Diğertaraftan ve daha önem-
lisi, AIOC, Bakû-Supsa'nın şimdiki ka-
pasitesini 2002 yılına kadar 3 kata çıkar-
Serbtst t'etröTDaÂışmam
rîayı ve de en yüksek üretimi 2005 yılı
yerine 2007 yılında yapmayı planladığı-
nı açıkladı.
AIOC, Bakû-Ceyhan'a ilişkin kendini
bağlayıcı bir imza atmadığı sürece, bu
son girişimler Bakû-Ceyhan için bir teh-
like çanı olarak görülmelidir. Özellikle
Bakû-Supsa kapasıtesınin genişletilmesi
AlOC'ye zaman kazandtracak. Bakû-
Supsa'yı kademeli olarak ana boru hattı-
na döndürmeye ya da ileride îran rotası-
nı yoklamaya firsat sağlayacaktır. AIOC
işletmecisi BP Amoco, Îran seçeneğine
1997'den ben sıcak bakmış, Îran yetkili-
leri ile bu hususta temaslar kurmuştur.
Iran'a konulan ABD ambargosu, şimdi-
lik Îran seçeneğine engel. AlOC'nin bu
ambargonun kalkmasını beklemesi do-
ğaldır.
Türkiye, AlOC'nin rezerv ve boru ka-
pasitesine ilişkin iddialanna yanıt ver-
mekte adeta çaresiz gibi davTanmıştır. As-
lında, Türkiye'nin bu konuda yapacakla-
n vardır ki, bunlar yapılmış mıdır bilmi-
yonız. Birincisi, Türkiye'nin aşın mali-
yet güvencesini vermesine karşın, Al-
OC'nin boru kapasitesi hususunda niye
katı da\Tandığı açıklığa kavuşmalıdır.
Ikincisi, AlOC'nin 4 milyar varil diye
açıkladığı rezervlerin. sadece kanıtlan-
mış (proven) hacmi mi, yoksa ilaveten
olası (probable) hacmi de kapsayıp kap-
samadığ) saptanmalı. Kanıtlanmış rezerv-
ler, üretilecek petrol miktan bakımından
'muhafazakâr' hesaplanmış hacim de-
mektir.
Üçüncüsü, Supsa hattının genişleril-
mesinin gerekçesi araştınhnalı, genişlet-
menin önceden planlanıp planJanmadığı
belirlenmeli. Genişlemeorijinal planda var
idi ise, AIOC genişletmekte haklı olabi-
lir, ama bu takdirde de AlOC'nin, geçen
yıl Supsa hattmı takriben 600 milyon do-
îara yenilerken niye bu boru hattını o za-
man 3 kat kapasiteli yapmadığını açıkla-
ması gerekir. Genişletme sonradan dev-
reye sokulmak istenmişse şüphelenecek
bir durum demektir.
Dördüncü olarak da, geçen yaz BP
Amoco tarafindan keşfedilen Şah Deniz
sahasırun hacim bakımından Bakû-Cey-
han'a ne dereceye kadar yardımcı olabi-
leceğini saptamak gerekir. Türkiye bası-
nmda çıkan haberlenn aksine Şah Deniz,
sadece bir gaz sahası olmayıp gaz-yoğu-
şuk (gascondensate) sahasıdır. Gaz üre-
timi esnasında elde edilen yoğuşuk, ham-
petrolle kanştınldığında bu petrolün hem
hacmini hem de kalitesini arttınr. Yogu-
şuk rezervlerin tespiti bu hususta önem-
li. Türkiye için bu saptamalan yapacak ku-
rum TPAO'dur. Milli bir şirket olan TPAO,
gerek Azeri-Güneşli-Çırak ve gerekse de
Şah Deniz sahalannda hissedar olduğun-
dan, bütün teknik bilgi ve verilere hakkı
vardır. Ancak TPAO'nun bu konuda ya-
rarlı olması için verileri, AIOC veya BP
Amoco"dan bagımsiz olarak değerlendir-
mesi icap eder. Bagımsiz değerlendirme-
ler, işletmeci şirkete bir güvensizlik de-
mek değildir. Bu tip değerlendirmeler
petrol endüstrisinde olagandır
Bütün bunlara karşın rezervler yine de
ekonomik bakımdan yetersizse. Kazak
hampetrolünüdevreyesokmakbirçözüm
getirir. Biz daha önce Bakû-Ceyhan'ın
tartışmasıru yaparken (Oil and Gas Jour-
nal, 1/2/99) bu hususu savunmuş, Al-
OC'nin Hazar'm ötesine uzanan ticari
ilişkiler kurmasının gerekliliğine dokun-
muştuk. AIOC nedense bugüne kadar bu
hususta cıddi bir adım atmadı. Kaldı ki
Azerbaycan, Türkiye, ABD de son za-
manlarda Kazak petrolünün Bakû-Cey-
han'a katkı yapmasını arzuladıklannı di-
le getirdiler. Kazakistan da bu gelişmeye
olumlu bakmaktadır. Türkiye gerekirse
bu hususta direnmeli, AlOC'nin yanaş-
maması halinde Bakû-Ceyhan için bir an
önce yeni bir konsorsiyum kurma yolu-
na gitmelidir.
Bütün bunlann dışında, Türkiye'nin
elinde güvenlik ve çevre kirlenmesi ris-
kine ilişkin 'Boğazlar kozu' vardı. I989
yılındaki ABD'nın Alaska eyaleti kıyıla-
nna yakm 'Enoo-Valdez' petrol tarİkeri
kazası ve 1995 yılında Sheli şirketinin
Kuzey Denizi'nde 'BrentSpar' olayıyla
başına gelenler düşünülürse, Türkiye'nin
bu husustaki haklı endişesini Batı'ya an-
latmak ve AIOC'nin tutumunu etkilemek
şansı vard). Zira AIOC, bugüne dek Ba-
kû-Ceyhan'a sadece ticari yönden bakmış-
tır. Kaldı ki son yıllarda Shell, BP Amo-
co gibi petrol şirketlerinin başkanlan,
şirketlennin güvenlik ve çevre kirlenme-
sine ne kadar önem verdiğini firsat düş-
tükce basına açıklarruşlardır.
Fakat maalesef Türkiye bu hususta Ba-
tı'da bir kampanya açmadı Etlcili olabil-
mesi için bu kampanya 1995-1997 yılla-
nnda yapılmalıydı. Bundan sonra açıla-
cak bir kampanya inandıncı olmayacağı
için Türkiye önemli bir firsat kaçırmıştır.
BP Amoco'nun Bakû-Ceyhan'ı des-
teklediğinı açıklaması, Türkiye basının-
da siyasal nedenlere, özellikle Karabağ so-
rununa atfedildi. Bizce esas neden, Şah
Denizi'nin keşfıydi. Gaz rezervlerinin
425-700 milyar metreküp oldugu tahmin
edilen Şah Deniz, BP Amoco için önem-
li birticari potansiyel yaratb. Bu gazın ih-
raç edileceği en uygun ülke Türkiye. BP
Amoco, ileriye yönelik ticari çıkannı gö-
zeterek Azerbaycan ve Türkiye'yi Bakû-
Ceyhan konusunda daha fazla hoşnutsuz
tutmak istemedi. Şah Deniz'de açüan ikin-
cı kuyunun sonuçlan ekim ortalannda
belli olacaktı: BP Amoco açıklamasının
19 ekimde yapılması, bizce rastlanu de-
ğildi.
Şah Deniz kaynaklı Azeri gaa, aynı
zamanda da MaviAknn projesine soru işa-
reti getirdi. tngiltere'deki Wood Macken-
zie Consultants şirketinin yaptığı hesap-
lar. birim kapasitesi bakımından Erzu-
rum'a gelecek Azeri gaz boru hattının
maliyetinin, Samsun'a gelecek Mavi Akım
hatünm %25'i, yine Erzunım'a gelecek
Türkmen gaz boru hattının %40'ı oldu-
ğunu gösteriyor. Yani bu üç borudan Ma-
vi Akım en pahahsı. Azeri gaz borusu en
ucuza Her ne kadarTürkiyeMavi Akım'ın
Samsun'a kadar bölümünün maliyetini
üzerine almayacaksa da, bu boru hattıy-
la gelecek gazın yüksek fiyattan satjlmak
istenmesi doğaldır. Nitekim basına yan-
sıyan fıyat rakamlan (Turkish Dairy News,
6/11/99) bu durumu açıkça doğruluyor.
Aynca Mavi Akım, denizin 2150 met-
re derinliğine kadar inip. dûnyada inşa
edilmiş en derin boru hattı olacak. Üste-
lik yer yer sismik aktivitesi olan Karade-
niz'inasidikortamlidibindendöşenecek.
Bu faktörier, teknik riskın yüksek ola-
cağı demektir. Burisk,Karadeniz'in çev-
re temizliğini içerirve Türkiye'nin Bogaz
kirlenmesi ile ilgili argümanlannı zayıf-
latır.
Öte yandan, "Değişik ka>naklardan
gazgebün,gazın fazlasuu Avrupa' va ihraç
ederH* seİdindegörüşler vardır. Ancak do-
ğalgaz ihracı hampetrol ıhracının aksine,
önceden pazar araştırmalannın yapılma-
sı, alıcının saptanması ve uzun vadeli
kontrat imzalanması ile olur. Bunlar ya-
pılmadan iç ihtıyaçlann dışında doğal-
gaz ithalinde Türkiye'nin iyi düşünmesi
gerekir.
ARADABİR
SUAY KARAMAN
Derneğı (TÜMÖD) Genel Saymam
Ögrerim Üyeleri
Ahmet Tanep Kışlalı'mn
Ardından
Bombalı bir suikast sonucunda yitirdiğimiz Prof.
Or. Ahmet Taner Kışlalı, ülkemizin yetiştirdiği
önemli siyaset, bilim, kültür-sanat insanlanndan
biri idi.
Zarafeti, kibarlığı, örnek ve özverili davranışla-
n ile kendisinden sonraki kuşaklar için simgeleş-
ti. Bizleronu, inançlanndan ödün vermeyen, ger-
çek bir Atatürkçü ve örnek bir demokrat olarak
tanıdık.
Bu cinayet, bu ölüm, tıpkı Uğur Mumcu'nun kay-
bı gibi, ülkemiz ve halkımız (çin çok ağır olmuş ve
çok acı vermiştir.
Bu türcinayetlerin faillerinin bulunamaması de-
mokrasimizi zorlamaktadır. Kuşkulanmız artmış-
tır. İlgili kurum ve kuruluşlara, yetkili birey ve yö-
neticilere güvenimiz azalmıştır.
Katillerin bulunacaklanna ilişkin verilen sözler,
yine havada kalacaktır. Bu cinayetleri kim aydın-
lığa çıkarabilecektir? "Bana milliyetçiler suç işli-
yorded/rtemezs/ne'diyenzihniyetmi? Birzaman-
lar solun umudu iken, şimdilerde Fethullah Gü-
len ile Merve Kavakçı arasında olumlu tarikat bul-
mak için mekik dokuyan yeni din sömürücüleri mi?
Çeşitli zamanlarda başbakanlık yaparken, kimisi
yukandan yönetilen, kimisi yolsuzluğa ve soygu-
na bulaşan, kimisi talandan ve yağmadan başını
alamayan, Cumhuriyeti yok edip, gizli ya da açık-
tan şeriata destek olan zihniyetler mi? Kışlalı'mn
cenaze töreninde, özetlikle TBMM ve Kocatepe
Camisi'nde, halktan büyük tepki alan beceriksiz
ve vurdumduymaz siyasetçiler daha ne kadar bu
devleti yönetmeye devam edecekler?
Bu ülkenin aydınlık, demokrat, devrimci insan-
lan, ne zaman güçlerinizi birleştirip tek yumruk,
tek ses olacaksınız? Daha kaç Ahmet Taner Kış-
lalı, Onat Kutiar, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok,
Turan Dursun, Muammer Aksoy, Çetin Emeç,
CavH Oıtıan Tütengil, Abdi Ipekçi gibi aydınla-
nn öldürülmelerine tanık olacaksınız? Daha ne
kadar süre sessiz kalacaksınız? Güçlerinizi birfeş-
tinmek için neyi bekliyorsunuz?
Kışlalı'mn deyişiyle; "Atatürfc'e evet, Kemaliz-
me evet" diyen aydınlık insanlar, bu eşsiz ülke he-
pimizin. Bu güzel ülkeyi devrimci, cumhuriyetçi,
laik, demokrat, insan haklanna dayalı çağdaş bir
Türkiye yapmak için, Kemalizmle yirmi birinci yüz-
yıla merhaba demek için güçbirtiği oluşturalım.
Kültür Bakanı Sevgili Ahmet Taner Kışlalı'yı ta-
nıdığımda, on dokuz yaşında üniversite öğrenci-
siydim. Daha sonraki yıllarda çeşitli fırsatlarla Sev-
gili Kışlalı ile daha yakından tanışıp, söyleşilerde
bulunma olanağtna sahip oldum. llerieyen yıllar-
da görüşmelerimiz sıklaştı, dostluğuna eriştim.
• 1996 yılında nikâh tamğım olarak bana büyük
onur verdi. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum.
Güzel insan, Sevgili Hocam Ahmet Taner Kış-
lalı, huzur içinde uyu. Bu ülkenin aydınlık güçleri,
sizden aldıklan bayrağı daha da ileriye taşıyacak-
lar, Atatürk'ün bizlere emanet ettiği laik, demok-
ratik Cumhuriyeti sonsuza dek yaşatacakJardır. Bun-
dan hiç kuşkunuz olmasın.
Tüm seni sevenlerin, tüm Türkiye halkının başı
sağ olsun...
Ecevit'in Siyasal Kişiliği
H. Basri AKGİRAY Hukukçu, Eski Pariamenter
B
u yazıyı "Tahkün" ve Cumhurbaşkanı-
nın imzalamadığı "AP yasasının çıktı-
gı günlerde yazmaya başlamıştım. Ül-
kemizi derin acılara boğan deprem ne-
deniyle durdurmuştum. Sn. Ecevit'in tartışmala-
ra neden olan siyasal tutumuna şaşmamak gerek-
tiğini şimdi belirtmeyi görev sayıyorum.
1973 yılı Haziran ayında, Istanbul C. Savcıh-
ğı'ndan, kendi ısteğimle emekJi oldum. Aynı yı-
lın ekim ayında yapılan Milletvekili Genel Seçim-
leri'nde, CHP listesinden milletvekili seçildim. Par-
tiye giriş bildirgemi, Sayın Ecevit imzalamıştı. O
zaman bu olaydan onurduymuştum.
Yaklaşıkjjeş ay süren propogandagezilerimız-
de, partinin programından ve ikridar olduğumuz-
da yapacagımıi işlerden çok, Karaoglan'dan, umu-
dumuz Ecevit'ten söz ederdik. Böylece, hem al-
kı$, hem oy... Çünkü, bizim dışımızdaki sol frak-
siyonlarla, medyamızla bir efsane yaratmıştık.
Büyük bir coşku ile Llmut'a koşuyorduk.
Meclis'te göreve başlayıncaya kadar, genel baş-
karumızlabirlıkteliğimiz olmadığı için, onun ger-
çek kişiliğini ve siyasa) kimliğini tanıma olana-
ğını bulamamıştım. Ama, yarattığımız söylence-
ye (efsaneye) inanmıştım. "Ne erilen ne ezen, hak-
ça bir dfizen" sözleri ile meydanlan dolduran bir
lidere inanmamak imkânsızdı.Ne ki, bu inancım-
da ne denli yanılmış olduğumu kısa sürede anla-
dım. Aslında ben, mesleğim gereği, insanları ta-
nımakta usta olduğumu sanırdım.
Gerçekten, yargıç ve savcı olarak 31 yıl hep in-
sanlarla ilgilendim. Yargıcm mesleksel malza-
mesi insandır.
Dünyasal ilişkilerinden soyutlanmanın simge-
si olan cüppesini giyip. beynini ve yüreğini suç
ve suçluya veren yargıç, insanlan tanımakta ko-
GüNDüZLERI
FAR YAKMAK DA
NEREDEN
Ç IKT I ?
OKTRYAIfflAl'IV
Şairier ve Ben (Çağdaş Yay.), Sözcüklerie
Yolculuk (Cumhuriyet Yay.), Anı Değil
Yaşam (Çağdaş Yay.), Şarkılanna Kadar
Mahzun (Çağdaş Yay), Berber Aynası 4
(Can Yay.), Batık Bir Gemi (Can Yay.), llkyaz
Oevrimi (Can Yay.), Yalnızlık Bana Yasak
(Milliyet Yay.), Kırmızı Tenteli Tramvay
(Milliyet Yay.), fnsan Bir Ormandır (Can
Yay.), Suçumuz İnsan Olmak (Can Yay.),
Garipler Sokağı (Can Yay), Ey Gece
Kapını (Can Yay.), Zaman Sensin (Variık
Yay.), Güzel Düşlerin Sonu (Variık Yay.),
Senin Adın Aşk (Hürriyet Yay.).
Yapılan araştırmalardan*... Evet, Avrupa Topluluğu'nca «ürdürülon
kapsamlı ar«|tırmalarda, farlarınızın gündüz açık olmasının, kaza
riakini % SO'ye varan oranlarda azaltabileceği öngörülmekte... Çünkü:
• Açık farlar, ister önünüzde ister arkanızda ister karşınızda olsun tüm
sürücülerin sizi çok daha çabuk fsrk etmesinj sağlar.
• Açık farlar, yalnız kapalı havalarda değil, her türlü hava koşulunda çok daha
çabuk fark edilmenizi sağlar.
• Gündûz otomobil farlarını yakanların çoğalması, dikkati arttınr, kazalan
azaltır. Bridgestone; sizi, bu bilincin bir parçası olmaya davet ediyor.
Farınız da yolunuz dm hmp açık olmun.
*Avrup4 Topluluğu bunyesmde yürütûlen va ÜYB ülkelan kape«yan traflk mft>rm«l»nns göre
A U M * tâmm G«r>al k*mnm aUHm t*rt»nnam gdndûı •«* alması. akûnûni betattmaz. Gûndûı aelı tsnann i
2.70 S. am(Mt imrvn* ukm «• fvt
Tum 8rid9«no*M y«tk4ı otomobıtmız**
v »C7k. yolum da ,
lay yanılmaz. Ben bu mesleksel sezgi ile Ecevit'i
yaklaşık bir yaz içinde gerçek yüzü ile tanıyabil-
dim. Ve gördüm ki o, ne halkçıdır, ne devrimci,
ne demokrattır, ne de solcu...
Gerçekten, seçimlerden önce "Bu dûzen d e ^
şecek. Emeken kutsal değenür* özdeyişleri ile in-
sanlan coşturan, umutlandıran Ecevit. seçimler-
den sonra, "Sokular götge etmesinkr. Kaç oylan
var Id?" diyerek. nasıl bir solcu olduğunu, "Ben,
halkm gittiği yere kadar devrimriyüıı'' sözleri ile
de ne denli bir devrimci olduğunu göstermişti.
Zaman zaman, genel başkanm bu tutumu oe-
deni ile parti meclis grubunda bir genel görüşme
girişimi belirince, hemen bir yurt gezisine çıkar,
tek yeteneği olan, ancak, yaşama geçirmeyi be-
ceremedıği güzel sözlerle, fbpladıgı. kendisini,,
hâlâ umut sanan halk topluluklannı, gruba bir_t
baskı ve smdirme aracı olarak kullanmıştır.
O yıllarda Angola'da bir iç sayaş yaşanmıştı. Bu
savaş Marksist cephenin zaran ile sonuçlanmış ve
„„_„„„„„„.._„„, sol, iktidan ele geçirmişti.
Ecevit, o günlerde yaptığı
birdış gezide, ammsadığım
kadan ile Roma'da, Ango-
ia'nın Marksist başkanı ile
buluşup görüşmüştü. Bu ge-
ziden döndüğü sıradada, par-
timizin meclisgrubunda, par-
tinin sağa kaydığı ve progra-
mına uygun bir tutum için-
de olmadığı gerekçesine da-
yanan, genel başkan ve par-
ti meclisi hakkında bir genel
görüşme açılmıştı.
Bu görüşmede yaptığımız
eleştirilere Ecevit yanıt ve-
rirken, ben dedi "Angota'ımı
solcudevietbaşkanıle göfiiş-
tüm. Kendisine,arök iktidar
oidunuz, herhaJde köklü W-
çimdede\1edeştirnıelererjaş-
layacaksınE"* dedim. Başka-
nm bana yanıtı şöyle oldu:
"Hayır, tam tersine. Clkede
biriki küçukfabrika var, on-
land«vktkştirn»eye«ğirniz
gibi, de\1et desteğj fle tyakta
kabnalannı saglayacagız.''
Bu şaşılası olgu karşısın-
da, üç olasıhk düşünülebi-
lirdi. Ya Angola'nın Başka-
nı doğru söylemerrüştir. Ya
yeni iktidar sol değildir, ya
da bizim genel başkanımız
gerçeği saklamak geregini
duymuştur.
Radikal sol biryönetimin,
özel sektörü destekiemesi,
eşyanm doğasına aykın ol-
duğuna göre, bizim genel
başkanımızın, gruptaki eleş-
tirileri etkisiz bırakrnak ama-
cı ile gerçekdışı davTandığı-
nı düşünmüştük. Bu düşün-
cemizde ne denli haklı ol-
duğumuzu bugün daha iyi
anlıyoruz.
Ben bu anlayışa, daha ön-
celeri varmış olduğumdan,
1977genel seçimlerinde yap-
tığım propoganda konuşma-
lanndan birinde, çoğunluğu
emekçilerden oluşan bir top-
luluğa ".umudunuzne Ah-
met, ne Mehmet olmabdır.
Umut, sizin ahnteriniz. na-
sırheüerinizoimabdu-" diye
seslenmiştim. Bu sözlerim
seçilmeme engel olmuştu.
Ama, sonralan ve özellikle
bugünlerde, partili arkadaş-
lanm arasında bu sözlerim
kabul görmüştür. Özetle:
"Sayın Ecevit nedeğişnıişae
de gefişmjştir. Siyasal Idmli-
ğini bugün tüm bnyutlan fle
sergOemektedir.Onun bu ru-
rumu karşBUtda, toprağıay-
dmhkoisun,lnönü DÜn,Taı>-
n bu devleti Ecevit'in yöne-
timinden konısun" anlamı-
na gelen sözlerini anımsıyor
veona saygüanrm, sayın Ece-
vit'e kaygılanmı yolluyo-
CUMHURİYETTEN
OKURLARA
ORHANERtNÇ
'Temfc Topium' Yine
Hayalde Kalıyor... ,
Adalet Bakanı'nın "hukuk reformu " olarak nite-
lediğiyenibirtasangündemegeldi: "Memurlarve
Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkın-
da Kanun Tasansı."
Tasan 1913 yılında çıkanlmış olan "Memuriann
Yargılanması Hakkında Geçici Yasa°yı yürürfük-
ten kaldırmayı amaçlıyor.
Bu yönü ile bakarsanız, Cumhuriyet'in 76'ncı yı-
lında da olsa Meşrutiyet döneminden kalan bir ya-
sayı değiştirmeye çalışma girişimine koca bir afe-
rin demek olası.
Ama maddelerine bakarsanız, bir iki ufak aynn-
tı dışında önemli bir değişiklik yok. Hatta kimi hu-
kukçulan dinlerseniz, Osmanlı meşrutiyetinin de
gerisinde kalan bir içeriği var.
Susurluk'ta saydamlaşan ve devlet görevlisi çe-
tecilerin, sanıklara yataklık eden görevlilerin, yurt-
taşa işkence ve kötii davranış samktannın yargı önü-
ne çıkmalannı gerektıren gelişmelerin arkasından
böyte birtasannın gündeme getirilmış olması kuş-
kulan güçlendiriyor.
Neden derseniz, eski yasaya göre soruşturma
aşamasını geçmiş, ya da Danıştay'da itiraz aşa-
masında bulunan dosyalarla ilgili işlemleryok sa-
yılacak ve yeni yasaya göre yeniden işleme soku-
lacak.
Işte size, korunmak istenen kişiler için yaratıl-
mış ve işledikleri ileri sürülen suçian yargıdan ka-
çırmak amacryla zamanaşımına uğramaya katkı
saölayacak görüntüsü veren bir ek süre.
Özellikle valilıklere ya da kaymakamlıklara bağ-
lı kamu görevlileri için nelerin değiştiğini anlamak
zor.
Çünkü eskiden illerde valilerin, ilçelerde kay-
makamlann başkanlığında toplanan il ve ilçe ida-
re kurullan kaldınlıyor, ama yetki tek başlanna va-
lilere, kaymakamlara veriliyor.
Yani "Ha Ali Hoca, ha Hoca Ali."
Oysa yürüriükteki yasaya yöneltilen önemli ya-
kınma: idarenin, yargryı önünü kapatarak engel-
lemesi ve çoğu zaman yargı erkinin devre dışın-
da bırakılmasıydı. Yanlış hatırlamıyorsak, yasa de-
ğişikliği de bu yanlışlığı gidermek için zorunlu gö-
rülüyor ve kaldınlması isteniyordu.
Iktidardaki ve muhalefetteki her parti grubunun
sahip çıkmayı kendi çıkarlan açısından zorunlu
gördüğü çeteciler, tarikatçılar ve kirli işlere bulaş-
mış "resmi adamlan" olduğu için böyle davran-
mak geregini duydukları sanısı yabana atılacak gi-
bi görünmüyor.
Bir görevlinin görevi sırasında işlediği suç ne-
deniyle cumhuriyet savcıları yine doğrudan dava
açamayacaklar. Ancak bir yurttaşın bir görevli için
yaptığı şikayet vali ya da kaymakam tarafindan ge-
çeıii buîunmazsa savcılar devreye sokuluyor. Uy-
durma suç yüklediği gerekçesiyle yurttaş hakkın-
*3İ3
s
6oruştttfma açılıyor. '~İ'
, -. UydurVnasuç yüklemek zaten yasalanmıza gö-
re suçtur. Devlet görevlilerini kommakadına yurt-
taşa özel bir yasa ile bir kez daha korku vermek
ancak bize özgü bir koruma içgüdüsüdür.
Anayasanın "Memurlar ve diğer kamu görevli-
leri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan
ötûrû ceza kovuşturması açılması, kanunla belir-
lenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği ida-
ri merciin iznine bağlıdır" diyen 129'uncu mad-
desinin son fıkrasını gerekçe göstererek hukuka
aykın bir tasan hazırlamak yeni bir hukuk ayıbıdır.
Anayasanın hiç olmazsa ayncalıklı suçlann haar-
lanan tasanda sayılmasını engellediğini bile iteri sür-
meye kalkışmak yurttaşı aptal yerine koymaktır.
Aynmsız memur sicil affından sonra, af yasası-
nı çıkartıp yeni tasanyı da yasalaştınrsak, "temiz
topium" özleminin gerçekleşmesi bir başka ba-
hara kalacak demektir. Hem de "temiz topium"
istediklerini söyleyenlerin oylanyla...
•
Onümüzdeki pazartesiye kadar gönlünüzce bir
hafta geçirmeniz dileği ve saygılanmızla.
oerinc@cumhuriyetcom.tr
GOZLBÜN reVMZ
Cumhurtyef
k ı l a p l ı r ı
Gazeteci-Yazar HikmetÇetİBka>a"mn içindeki firtınalı
cvrende geliştirdiği, duygu denizinde damıttığı yazıian.
Bir solukta okunacak, kırni zaman bir nisan yağmuro .'
«hında, bazan poyraz yelinin soguk savurganiığjnda ya (te.
karanlık bır gecenin yalnızlığında yeniden okanacak, yertşj
yer okunacak bttfcitepbukitap l
Ça§ Pazartaraa A.Ş, Tûrtasca^ Cad. No:39/41
: (212)514 0196
rum.
BOLU 2. ASİJYE HUKUK MAHKEMESt
HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo 1996,5S9Esas
Davacı Vakıfiar Genel Müdürlügü tarafindan davalılar Celal
Uysal vs. aleyhıne açılan vakıf şerhmın tapu kavdımn nevi hane-
sine tescıli davasında. Davacı Vakıflar Genel Müdûrlügû vekili
dilekçesinde Bolı> ilı merkez ılçesı Doğancı kö>ü 418 parselde
kayıtlı ta^ınmazın ne\n hanesınde Koca Mustafa Paşa Vakii şer-
hınin olduğunu, el değıştırmesi sırasında intikal ışlemleri yapılır-
ken Bolu Tapu Sıcıl Müdûrlügü'nce taviz bedeli alınmadaıı vakıf
şerhmın (erkm edildığmi. M.K.'nun 917. maddesı geregınee Ha-
zine'nın de sorumlu olduğunu beyanla vakıf şerhının venıden tes-
ciline karar verilmesını talep etmışar. Davaîılardan Bolu Düzee
Samandere köyûnden Saadet Yücele duruşma gûnünün teblıg
edilemedifı, yeni adresleri de tespıt edılemedıguıden duruşmanm
10.12.1999 gunü saat 9.00 oldugu, 10 gün cevap süresinin başla-
yacagı, duruşma günü bızşat haar bulunması veya kendini bir ve-
idlle temsii ettirmesı, aksi takdirde dunışmanın yoklugunda net>-
celendınlecegi ılanen teblıg oltınur Basın 53220