Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 KASIM 1999 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
HiJVt_f11UIVJJ. / ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13
IMF heyetinin asgari ücreti de gündemine alması sendikacılann tepkisine neden oldu
de ABD'den getirilsin''.- EkonomiServia-Bütçenin ardından as-
gari ücreti de gündemine alan ve bu amac-
laAsgari ÜcretTespitKomisyonu ile ran-
devu arayışına girdiği öne sürülen Tür-
kiye Masası Şefi Cario CottareUi baş-
kanlıgındaki IMF heyetine sendikalar-
dan sert tepki geldi. Sendikacılar, IMF'nin
sosyal güvenlik, eğitim ve sağlıktan son-
ra asgari ücrete de el atmasının hüküme-
tin teslimiyetçiliğini ortaya koyduğunu be-
lirterek, "OzBmanhükümetideABD'den
getirsinler'' değerlendırmesinı sapıyorlar.
Bu arada Maliye Bakanı Sümer Oral ise
IMF'nin böyle bir görüşme talebinden
haberi olmadığını belirtirken, DSP mil-
letvekillerinden eski sendikacı Rıdvan
Budak ise böyle bir görüşmeyi "imkân-
nz" olarak nitelendirdi.
Stand-by anlaşmasına yönelik olarak
Türkiye'de bulunan IMF heyetinin günde-
• Heyetin, Asgari Ücret Tespit Komisyonu ile randevu arayışına
girdiğine ilişkin iddialara sert tepki veren sendikacılar, INff'nin
sosyal güvenlik, eğitim ve sağlıktan sonra asgari ücrete de el
atmasını, 'Hükümet teslimiyetçiliğini ortaya koyuyor' diye
tanımladılar. Maliye Bakanı Sümer Oral ise IMF'nin böyle bir
görüşme talebinden haberi olmadığını belirtti.
minde asgari ücretin de bulunduğu ve bu-
rada da belirleyici rol oynamak ıstediği,
bu amaçla Asgari Ücret Tespit Komisyo-
nu'ndan randevu almaya çalıştığı kayde-
dildi. Böyle birgörüşmetalebinden haber-
dar olmadığını belirten Maliye Bakanı Sü-
mer Oral ise "Bu haberieri ben de gazete-
lerden izliyorum. IMF he>etinin bu yön-
deki temaslanndan haberim yok" dedi.
Oral'ın "bSgünyok" dedığı görüşme ta-
lebiyle ilgili olarak sendıkacılann yorum-
lan ise oldukça sert. DİSK Tekstil Isçile-
n Sendıkası Genel Başkanı Söleyman Çe-
tebi IMF heyetinin asgari ücrette belirle-
yici rol ıstemesinın "bagunstzhğa müda-
hafc" olduğunu ifade ederek, u
Böyle gi-
derselMFyakındaJçcamaşırlanmızaka-
dar kanşacak. IMF her zaman befirieyki
rol <)> namışür. Ancak bu denli, adeta dik-
te ettirir gibi aynnülı olarak ekonomi po-
litikalannın içinde olması içişierimize,ba-
ğunsızlığımıza müdahaledir*' dedi.
Bundan sonrakı süreçte emekçi kesi-
min süreklı tavır geliştireceğini da kay-
deden Çelebi, tüm emekçi kesimin eyle-
mehazıroldugunu dadilegetirdi. "IMF
vaianda mutfağımıza girip mutfak har-
camalannada kanşacak" diyen eski Pet-
rol-lş Genel Başkanı Bayram Yıkünm da
tüm ekonomi politikalanndaTürkiye'nin
IMF'ye teslim edıldiğini söyledi. Yıldı-
nm, IMF'nin sosyal güvenlikten eğiti-
me kadar her alanda variığını hissettirdi-
ğinı kaydederek "O zaman bu hüküme-
te ne gerek var. IMF, hükümeti de ABD'de
kursun getirsin" dıye konuştu.
Öte yandan DSP'den milletvekili olma-
dan önce yıllarca DİSK Genel Başkanı
olarak görev yapan Rıdvan Budak ise
IMF heyetinin Asgari Ücret Tespit Ko-
misyonu ilegörüşmesi gibi birşeyin söz
konusu dahi olamayacağını söyledi. "Böy-
le bir şey mümkün değfl" diyen Budak.
IMF heyetinin bu tarzda bir girişimi ol-
ması halinde "her türlü tepkrvi koymaya
hazn- oldugunu" dile getırdi.
Öte yandan halen çalışmalannı sür-
düren Asgari Ücret Tespit Komisyo-
nu'nun 22 kasımda dördüncü kez top-
lanması bekleniyor. Asgari ücrete veri-
lecek olan zam, resmi verilere göre as-
gari ücretle çalışan 5 milyon kişinin dı-
şında hemen hemen tüm çalışanlan il-
gilendiriyor. Bihndiği gibi "kökücret"
olarak adlandınlan asgari ücret, toplu söz-
leşmelerde de baz olarak almıyor.
D U N Y A E K O N O M Î S Î N E B A K I Ş / ERGİN YILDIZOĞLU WNDRA ergin@ergin.demon.co.uk
Beriin Duvan'nın yıkılmasının 10. yıkjönümü gel-
di çattı, uluslararası basın, bu 10 yılın bilançosu-
nu çıkarmaya çalışan, duvann yıkılmasının tarih-
sel anlamını sorgulayan yazılarla dolu. Yorumcu-
larduvann yıkılmasının tarihsel anlamını tartışırken
de, alçak gönüllülüğu elden bırakmamış olmak
içrn de sık sık şu anektodu aktanyorlar Birgün Çin
Komünist Partisi liderlerınden Çu En-lai'a sor-
muşlar: "Fransa devriminin Çin devrimi üzerin-
deki etkjleri nelerdir?" Çu En-lai cevap vermış
"Bir cevap vermek için henüz çok erken."
Ancak, Beriin Duvan'nın yıkılması soğuk sava-
şın sonunu simgelediğı ıçin, hemen tüm yorum-
cular, The Economist'de de dile getırilen bir tes-
p/tı yapmaktan kendılenni alıkoyamıyorfar. Büyûk
devletter arasında bir nükleer savaş tehlikesi
ortadan kalkt, silahlanma yanşı brtti (6/11). Tam
da bu noktadatanh, Çu En-lai'nin yaklaşımının ne
kadar dogru oldugunu düşundüren gelişmeteri tek
tek önümüze getirip koyuyor.
13 ekımde, ABDSenatosu, Nükleer SHah De-
nemelerini Yasaklayan Anlaşmayı onaylamaya-
rak uluslararası nükleer sıiahsızlanma surecınde
büyük bir delik açtı. Bir suredır Anti-Balistik Fü-
zeler(ABF) anlaşmasını değiştirmek isteyen ve
Rusya'ya baskı yapan ABD, geçen hafta, daha
fazJa bekJemeyeceğini, ulusal bir Anti-Balistik
Füze Kalkam kuracağını tek taraflı olarak açıkla-
dı. ABD'nin ABFyi yok sayarak tek taraflı davrarv
masıysa. hem nükleer sılahlarta ılgılı Bilimadam-
lan Biriigi'nin Dırektorü Tom Colİına'nın hem de
Rusya Merkezi Araştrma EnstrtüsüBaşkanı ve
10 Yıl Sonra Yeniden...
Rusya'nın en önemli stretejisti General Vladimir Du-
volin'ın belırttikleri gibi "Uluslararası silah dene-
tim anlaşmalan sistemini" toptan bir çokuş ola-
sıhğıyta, tüm dünyayı da yenı bir nükleer silahlan-
ma yanşı tehlıkesıyle karşı karşıya getiriyordu.
Uluslararası anlaşmalar ABD'yi bağlar mrf
SSCB çöktükten sonra oluşan
tek kutuplu dünyada ABD, ilginç
ancak, tarihsel olarak "klasik" sayı-
labılecek, çelişkilı bir durumla kar-
şı karşıya kaldı: Hegemonya kuruldu-
ğu anda tehdrt altına girer. Gerçekten
de, bırtaraftan, ABD- ekonomik, asken tek-
nolojik ve sıyası olarak, tartışmasız en
güçlü devlet, tek hegemonık merkez olmuş-
tu. Diğer taraftan da, tek hegemonık güç hali-
ne geldiği anda bu hegemonyanm karşrtı eği-
limler işlemeye başlamış, dün ABD'nin dümen-
suyundan aynlmayan Avrupa ve Japonya gibi ül-
keler kendı çıkarlan söz konusu olduğunda farklı
ve bazen ABD ile sürtüşmeyeyol açan adımlarat-
maya başlamışlardı.
Tanh bize, rtegemonyacı güçlenn, hegemonya-
ları kurulduğu andan itibaren, korunma refleksiy-
le, giderek paranoyak senaryolar geliştirmeye,
dünkü bağlaşıklannın "dosManmrTtepkilerineal-
dırmadan tek taraflı adımlar atmaya başladıklan-
nı da gösteriyor. Işte bu dıyalektıgın bir sonucu ola-
rak, bir hegemonya kurulduğu andan itibaren, he-
gemonyacı gücün, tüm istikrar ve banş sağlama
iddıalanna karşın, kendı ulusal çıkan adına anlaş-
malara uymayan, uluslararası hukuku sık sık ıhlal
eden tutumu dünyanın geri kalanını teh-
dit eden bir belaya dönuşmeye başlıyor.
Gerçekten de, ABD, Senato Dış fiiş-
kileri Komttesi Başkanı, muhalefettekı
Cumhurıyetçı Partı'den Jesse Helms'ın
Wall Street Journal'da DYA uzerinde ya-
yımlanan yazısında (18/10/99) veSavun-
ma Sekreterı Yardımcısı, Walter Slo-
combe'nin New York Times'da. ye-
ni balıstık füze kalkanı projesıyle ilgı-
lı olarak aktanlan ıfadelerine bakınca,
yukardakı klasik hegemonyacı tutu-
mun hızla "klasik" bir uluslararası be-
la olmaya başladığını söyleyebiliriz.
Jesse Helms, yazısında, Senato'nun
tavnna yönelik eleştmler üzenne, özellikle de Fran-
sa Devlet Başkanı Chirac'a ve Alman Dışişlen Ba-
kanı Fischer'a, küçumseyjcı bırtonla, şoyledıyor
"Avrupalı dostfanmızın, ABD'nin dünyada çok
özgün sorumluluklan oldugunu anlamalan ge-
rekiyor. Küçük güçlerden farklı olarak, ABD
uluslararası kararlılıklarını yerine getirme be-
cerilerimizi olumsuz etkileyen, her türlü, DYA
(yada Ottawa Kara Mayınlan, Uluslararası Ce-
za Mahkemesi gibi) garip anlaşmayı onaylama
ERICSSON
T U R K C E L L HflT T I Y L A
86.900.000TL.Ertaıoa Mmftm Htzmetitn: (0212) 286 86 86
Turkıye Yetkılt Dtstnbutsrlerı
GEN-PA Mu<tm Htzmetlm (0212) 287 17 1~ (pbx)
KVK- Mmıurı Hızmttltrt (0216) 445 70 43 (pbx)
*Turkceü carafından ticretsız *çılacaktır.
KulLmımı avlik ücrete tabıdır
TURKCELL
özgüıiüğüne sahip değildir."
Warter Slocombe nın ıfadelen ise adeta mey-
dan okuyucu: Slocombe, Rusya'nın yen balıstık fü-
ze kalkanı projesıyle ilgili itirazlanna "Hiçbir ülke-
nin, ulusumuzun savunması için gerekli gördü-
ğümüz girjşimlerimizi veto etmesine izin vere-
meyiz" dıyerek cevap venyordu.
Helms ve SJocombe'nin sözlerinın arkasında ise
ABD'nin tek hegemonık devlet olarak yaşadığı
korkuyu tam anlamıyla yansrtan bir savunma dokt-
rini var. Mayıs 1997'de, savunma sekreterı Willi-
am Cohen'in kongreye sunduğu Dört Yıllık De-
ğerlendirme'de (QDR) resmi olarak saptanan bu
doktnn 2015 yılına kadarkı süreci kapsayan dönem-
de, ABD'nin stratejık öncelıklerinı ABD'ye karşı ye-
ni hegemonik ittifaklann oluşmasını, hatta di-
ğer ülkelerin askeri alanda ABD ile rekabet et-
mesini engellemek olarak saptıyor (QDR Kısım
II). Bu bağlamda, QDR, Kısım Vll'de Kavramsal
Yaklaşımlaratt bolümündesunulan Itste içinde ba-
lıstık füze kalkanı projesı de varABD, her türlü
uluslararası yasayı, hegemonik çıkanna bağlı ola-
rak yorumluyor. Başka ülkelerin, kendisiyle reka-
bet olasılığını yok etmek ıçın de mali ve teknolojik
olarak yalnızca kendisinin gerçekleştirebilece-
ğini bilerek, bir balıstık füze kalkanı projesını, tüm
uluslararası sılahtan anndırma anlaşmalan siste-
mini dağrtmayı göze alarak gündeme getiriyor.
Yeni silahlanma yanşının ilk işaretleri
ABD'nin balistık füze kalkanı projesıni devreye
sokmaya kararlı oldugunu gösteren sinyaller ço-
ğalmaya başlayınca, Rus-
ya, geçen hafta uyan ola-
rak bir kısa menzilli antiba-
lıstik füze denemesi ger-
çekleştırdi. General Dvo-
lin'm ağzından antıbalistik
fuzeler anlaşması ıhlal edi-
lırse, SALT-1'ındeötecegVv'r
nı, karşılıklı bilgı alışverişi-
nin duracağını, böylece ye-
ni birgüvensızlık ortamının
oluşacağını açıkladı. Çin,
Rusya'ya arka çıktı, ABD'yi
provokasyon yapmakla
suçladı. Çin dışışlenne gö-
re, ABD'nin yenı tutumu
"uluslararası stratejik
dengeleri bozacak, yeni
bir silahlanma yarışını
gündeme getirecekti.
(IHT.5/11)
Diğer taraftan Chirac'ın
Çin Devlet Başkanı, Ze-
min'in Fransa ziyareti sı-
rasında, Zemin'le biriikte
çıktığı bir basın toplantı-
sında. Baltstik fuzeler kar-
şı savunma anlaşması-
nın sorgulanmasının, tüm
dünyada istikrarsız bir
ortam yaratacağını" (IHT,
01/11) açıklamasına baka-
rak Avrupa ülkelerınin de
ABD'nin yönelimlerinden
hoşnutsuz olduğu, bu bağ-
lamda Fransa'nın ABD'ye
karşı Çin ve Rusya ıle "bir
bırieşik cephe" olusturma-
ya başladığı gözlenıyordu.
(VVashington Post 6/11)
Alman Savunma Bakanı
Joska Rscher de füze sa-
vunma kalkanıyla ılgili ola-
rak verdiği demeçte, Al-
manya'nın bugüne kadar
nükleer savunma yoluna
gıtmemesının arkasında,
"ABD'nin bizim çıkarian-
mızı da savunacağına
inancımız yatmaktaydı"
dedıkten sonra, bu yenı sa-
vunma kalkanının ABD
kentlennin Avrupa'dan da-
ha iyi korunmasını, Avrupa
kentleriniyse yumuşak he-
def halıne getıreceğini sa-
vundu. Fischer'in demeci,
Almanya açısından da ar-
tık nükleer silahlar edinme
opsıyonunun gündeme ge-
lebıleceğıne ışaret ediyor-
du. Hafta sonu geten haber-
lerde çeşıtli yorumcular
önümüzdeki dönemde
Çin'in, ABD savunma kal-
kanına cevap olarak ken-
di nükleer savunma siste-
mini ve nükleer silah stok-
larını yenilemesini bekle-
diklerini vurguluyorlardı (IHT
6/11).
Soğuk savaşm bitmesin-
den "sistemik bir tehli-
kenin" kalkmış olmasın-
dan 10 yıl sonra, yeni bir si-
lahlanma yanşının eşiğine
gelınmış olması nasıl açık-
lanabilir?_Hemalde, "Eko-
nomik Küreselleşme (bil-
gi çağı bağlamında yeni
üretim ilişkileri) Banş ve
demokrasi" denklemiyle
değil, tarih brtti, devlet or-
tadan kalkıyor fantezıleny-
le ise hiç değıl. En iyisi tek-
rar kapitalizm, sömürü,
kriz ve emperyalizm, he-
gemonya ve ulusal çıkar
gibi kavramlara donmek!
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Değişim, Kemalizm
veDiğerleri
Kışlalı'nın öldürülmesiyle birlikte Kemalizm tar-
tışmalarına yeni bir biçim geldi. Öznel ve nesnel
yönleriyle bu tartışmalar irdelenmelidir.
Kışlalı, Kemalist düşüncelen nedeniyle öldürül-
dü; öldürülmesi siyasal niteiiktedir. Bu nedenle,
cenazesinin kaldınlması sırasında, torene katılan
kitlelerin gösterdiği ortak tepkilerin siyasal bir içe-
riktaşıması da doğal karşılanmalıydı; bu yapılma-
dı. CHP örgütü, törene altı oklu bayraklarla katıl-
dığı için suçlandı. Oysa CHP üst yönetimi, cena-
ze törenine katılımın kendiliğinden olmasına özen
göstermişti. Marmara depremini siyasal malzeme
yapmayan ve bu nedenle eleştirilen CHP, bu kez
de cenaze törenınde parti bayraklannın bulunma-
sı nedeniyte haksızca eleştirildi. Bir arkadaşımın vur-
guladığı gibi, törene, CHP örgütü, Kışlalı yalnız es-
ki milletvekili, bakan ve son yıllarda da Atatürkçü
Düşünce Derneği yöneticisi olduğu için değil, Ke-
malizmin yılmaz bir savunucusu olduğu için çok
daha örgütlû katılmalıydı.
• • •
Asıl uzerinde durulması gereken nokta, Kışlalı'nın
öldürülmesinden sonra Kemalist düşünceye yö-
neltilen kimi haksız ve yersiz suçlamalardır.
Suçlamalar ikı ana kola ayrılıyor. Birincisine gö-
re, Kemalistler, Kemalist düşünürler öldürüldü-
ğünde yanlış tepki veriyor; öldürenlerin beklenti-
lerine uygun davranıyor. Buna kanıt olarak da, tö-
renler, ağıtlar, mumlar, karanfillersıralanıyorveasıl
subaylann cenaze törenine Genelkurmay talima-
tıyla katılması uzerinde duruluyor. Bu kurguyla, 28
Şubat sürecine bağlantılı olarak bir baskı rejimi
kurulması önerilerinin gündeme geldiğine değini-
liyor.
Siyasal cinayetler, son dönemde açıkça önde ge-
len Kemalist düşünürleri hedef alıyor. Başka hiç-
bir düşünce sistemi böyfe düzenlı bir saldın altın-
da değildir. Böyle birdurumda, kitlesel tepkileri, bu
düşünürleri öldürenlerin beklentılerine uygun bul-
mak, nesnel olarak dayanaksız ve gerçekten ön-
yargılı bir yaklaşımdır. Çünkü bu konuda bir yar-
gıya varmak ya da KemalistJeri oyuna gelmekle suç-
layabilmek için, önce, öldürenlerin gerçek amaç-
lannı açıklamakzorunludur. Bu da yalnız ve ancak
Kemalist düşünürleri öldürenlerin tüm örgüt bağ-
lantılanyla birlikte bulunmasıyla vanlabilecek bir so-
nuçtur. Oysa öldürenler bulunmuyor/bulunamıyor.
Kemalistler bulunmalarını ıstiyor; bu yapılmadık-
ça Kemalistlerı oyuna gelmekle suçlamak, en azın-
dan, bir başka açıdan oyuna gelmek değıl de ne-
dir?
• • •
Kemalistlere yönelik ikinci tür suçlama, bunla-
nn bilgıye değil inanca önem verdikleri, değişıme
ayak uyduramadıklan ya da tutucu ve bağnaz ol-
duklarıdır.
Bu suçlamanın da nesnel bir dayanağı yoktur.
Mustafa Kemal Atatürk'ün yalnız iki tümcesı bu
noktayı açıklamaya yeter. Mustafa Kemal, 1924'te
Dumlupınar'da Efendiler, medeniyet yolunda mu-
MV&ffakiyet yenileşmeye bağlıdır der; yenileşmeyi,
uygariık yolunda başannın önkoşulu sayar. Dıl ve
Tarih Coğrafya Faküttesi'nin önyüzündeyazılı olan
Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir sözleri de
bunu tamamlar. Bunlan ilke edinen bir düşünce-
nin izleyicileri, yani Kemalistler, meğer ne kadar da
bağnaz ve tutucuymuş (!)
Bir de sürekli olarak, Kemalistler, ekonomik kal-
kınma sorununu 1930'lu yıllann devletçi yöntem-
leriyle çözmek istiyormuş gibi bir izlenim veriliyor.
Günümüzde Kemalist düşünceyi benimseyen ve
savunan siyasal örgüt CHP'dir. CHP'nin düşünsel
kökeninde çağdaşlaşma yönünde yenileşme var-
dır. Ek olarak, CHP'nin altı ok ve özellikle de halk-
çılık ilkesinden kaynaklanan ve sonraları sosyal
demokrat bir açılımla tamamlanan -ve de sürekli
olarak unutturulmak istenilen- bir sol ayağı vardır.
Ve bu işın öncüleri ta Eski Yunan'da aynı derede
iki kez yıkanılmaz demişler. Üçüncü bin yıla girilir-
ken, CHP örgütü, en az başkaları kadar Türki-
ye'nin, 1930'lu yılların ekonomik. siyasal ve top-
lumsal koşullannı bir kez daha yaşayamayacağı-
nı bilir. Tersini düşünmek kasıtlı değilse bir büyük
yanılgıdır.
Ancak, yalnız CHP'nin değıl tüm partilerin 1930'lu
yıllann deneyiminden alacağı çok ders vardır. Ör-
neğin, ekonominin, yehi kaynaklara öncelik veri-
lerekgüçlendirilmesi, çağdaş, yaratıcı eğitimleö/-
limsel ve teknolojik gelişmelehn özümsenmesi ve
ulusal üretim olanaklannın genişletilmesi; ve dini
siyasete araç yapmak yerine, bütüncül" bir an-
layışla ekonomik ve toplumsal yapının yenileşme
yönünde dönüştûrülmesi. Bunlan yaparken de,
yine o yıllarda olduğu gibi, enflasyonsuz bir eko-
nomiyi, komşu ülkelerle banşı ve dürüst ve nite-
likli devlet yönetimini egemen kılmak.
Sahiden, son yanm yüzyıl ya da son yirmi yıl bo-
yunca ülkeyi Kemalistler mi yönetti? Yıllardır, dar
ve sabit geliriileri enfiasyona ezdiren, bütçeyi yük-
sek faizle birilerine aktaran, yatırımlan durduran,
ekonominin yansını kayıtdışı duruma getiren vea/-
le boyu hırsızlıklara yol açan Kemalist uygulama-
larmı?
Ve yine, siyasal açıdan da, Kemalistler mi top-
lumu kargaşaya sürükleyerek, gençleribırbinne kır-
dırarak ya da dini siyasal çıkahannın aracı yapa-
rak ülkeyi askeri darbelere ve 28 Şubat gibi süreç-
lere açık bir duruma getirdiler? Yıllardır, gerçek si-
yasalsuçlu vesorumlulan görmezlikten gelerek Ke-
malizmi kötülemek, kendi deyimleriyle, kimlerin
amaçlanna tıpatıp uyuyor?
•••
Değişim, kimilerince, yönüne bakılmaksızın övü-
lebiliyor. Bu, Temel ile Dursun'un öyküsünü anım-
satıyor.
Temel, Dursun'a bir gün: Dün gece seni düşüm-
degördüm. ölmüşsün, mezannda bitkiler çıkmış,
bunlan bizim kınalı Çınek) yemiş, sonra da yolun or-
tasına pislemiş. Ben de baktum, baktum ve:
- Uy Dursun ne kadar da değişmişsun dedum,
der.
Aradan birkaç gün geçen bu kez Dursun, Temel'e
döner ve şöyle der:
- Ben de seni düşümde gördüm. ölmüşsün,
mezannda bitkiler bûyümüş, bunlan benim sarı-
kız yemiş, sonra da yolun ortasına pislemiş. Ben
de baktum, baktum ve:
- Uy Temel hiç değişmemişsun dedum.
Değişimciler, çok daha dikkatli olmalı.
• • •
Sonunda Server Tanilli sevenlerine kavuştu; bu
büyük mutluluğu Ankara'dan paylaşıyorum.
e-posta: yakup@metu.edu.tr